Genel

Göktürkler

GÖKTÜRK (Hüseyin Avni). türk hukukçusu devlet adamı (Niğde 1901-İzmir 1983). Orta öğrenimini Niğde ve Konya’da yaptı. İstanbul üniversitesi ve Cenevre Hukuk fakültesini bitirdi. Berlin üniversitesinde lisans, Cenevre’de doktora yaptı (1930-1933). Türkiye’ye döndükten sonra Adalet bakanlığı ceza işleri müdür yardımcılığı, Ankara sul hâkimliği görevlerinde bulundu. Ankara Hukuk fakültesine doçent ve profesör oldu (1933-1936). Profesörlüğü yanısıra Çalışma Bakanlığı müsteşarlığı ile görevlendirildi (1946). Niğde milletvekili seçildi (1954). Adalet bakanı oldu (1955). Millî Emniyet başkanlığına getirildi (1957). Türkiye Sanayi Bankası Yönetim Kurulu başkanlığı görevinde bulundu (1958-1960). Niğde senatörü seçildi (1966).
Eserleri: Miras Hukuku (1937): Şahsın Hukuku (1942); Aile Hukuku (1943); Borçlar Hukuku (1. kısım 1946, 2. kısım 1951); Aynî Haklar (1949). [m]
GÖKTÜRKÇE blş. i. Göktürklerin kullandığı türk dili; bu ad genel olarak Orhon ve Yenisey yazıtları’mn dili için kullanılır.
— ansİkl. Leng. Göktürkçe yazılı belgeler (Orhon ve Yenisey yazıtları) ikinci Göktürk imparatorluğu devrinden kaldığı için Göktürkçe, bu imparatorluğun resmî dili idi. Göktürkçenin yazılı metinleri olan Göktürk (veya Orhon) yazıtlarından ilk defa XII. yy.da, iranlı tarihçi Cüveynî Tarih-i Cihankiişa adlı eserinde söz etmiştir. 17091722 Yılları arasında Sibirya’da sürgün bulunduğu sırada isveçli subay Johann von Strahlenberg Sibirya’da Yenisey yöresinde bilinmeyen bir yazı ile yazılmış yazıtlara rastladı. Yine o sıralarda Sibirya’da bulunan Daniel Messerschmidt yazıtlarla ilgili olarak Petersburg Bilimler akademisinde bir bildiri okudu (1720). 172l’de sürgünden dönen J. von Strahlenberg yazıtlardan söz eden bir eser yayımladı.
Sonraki yıllarda birçok bilgin (Spaskiy, Krug, Abel, Remusat, Yadrintsev, W. Rad-loff, Heikel, A. von Gabain, Lumir Jisi v.d.) yazıtlarla ilgilendi; Sibirya’da araştırmalar yaptı; birçok ilgi çekici yazı ve eser
yayımladı. Yazıtlardaki bilinmeyen yazıyı çözmeyi başaran, danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen* oldu (1893).
Bu türk dili, birçok türkologca değişik adlarla anılmıştır (W. Radloff Eski Türkçe [alm. Alttiirkisch]; V. Thomsen Eski Türkçe |fr. Vieux Turc] ve Runik Tiirkçesi [fr. Turc Runique], Eski Orhon Türkçesi [fr. Vieux Turc de l’Orkhoh], Orhon Türkçesi [fr. Türede VOrkhon]; A. von Gabain Eski Türkçe [alm. Alttürkische; bu terim Orhon yazıtlarının ve Uygurca metinlerin dili için kullanılmıştır]; N. A. Baskakov Eski Oğuzca [rusça Dre\ neoguzskiy]; G. Clauson Türkü;
O. Pritsak Türkütisch; Talât Tekin Orhon Türkçesi [ing. Orkhon Turkic]). Orhon ve Yenisey yazıtlarında kullanılan yazı sisteminin menşei üzerine çeşitli düşünceler ileri sürülmüştür; finli bilgin Heikel’e göre orhon harfleri menşe bakımından «run» harflerinden doğmuştur (1891). Otto Donner, bu harflerin, Küçük Asya’nın likya, hitit ve frizi harflerinden türemiş olduğu düşüncesini benimsemiştir. V. Thomsen ilkin orhon ve yenisey harflerinin aramî veya bundan türeme pehlevî harflerinden doğduğunu ileri sürmüş, sonra da Gauthiot ile birlikte soğd harflerinden türediğinde karar kılmıştır. W. Radloff, orhon harflerinin aramî ve runî olduğu fikrindedir. Aristov ve Mal-litskiy Orhon alfabesinin türk damgalarından çıktığını ileri sürmüşlerdir. Reşit Rahmeti Arat ve Ahmet Caferoglu da bu görüşü benimsemişlerdir. Sokolov, bu yazının aramî asıllı olduğunu, fakat Türklerce millileştirildiğini savunmuştur (1904). Ahmet Cevat Emre orhon yazısının menşeini sümer lineerleri ile birleştirmek istemiştir. E. V. Polivanov da orhon harflerinin türk damgalarından :ürediğini, ancak kısmen aramî-soğd ve pehlevî harflerin; yazıtlarda satırların sağdan sola ve işaretlerin aşağıdan yukarıya doğru yazılmış olmasından dolayı da Çincenin etkisinin görüldüğünü ileri sürmüştür.
• Özellikleri. Orhon yazıtlarında 38 harf kullanılmıştır; bu harflerden 4 tanesi ünlüleri, geriye kalan 34 tanesi de ünsüzleri gösterir: a-e, ı-i, o-ö, u-ü ünlüleri çin birer işaret kullanılmıştır. Ünsüzlerden 20 tanesi a ve e harfleriyle başlayan karakteristik ünsüzlerdir: (a)b, (e)b; (a)d, (e)d; (a)g, Ce)g; (a)k, (e)k; (a)l, (e)l; (a)n, \e)n; (a)r, (e)r; (a)s, (e)s; (a)t, (e)t; («)y, (e)y. Bunların yanında yuvarlak ünlü ile birleşen 2 ünsüz vardır ok / uk, ök / iik. Bir de ı ve i ünlüleriyle birleşen birleşik ünsüzler vardır: ık, iç. Ç m, ny, (w), n, p, ş ve ünsüzleri ünlülerle tabiî olarak birleşir. Ayrıca yazıtlarda 2 ünsüzden meydana gelen 3 tane birleşik ünsüz vardır: lt(ld), nç(nc), nt(nd). Yazıtlarda harfler birbiriyle bitişmez; kelimeler, aralarına üst üste iki nokta konularak birbirinden ayrılır; kelime başında ve kelime içinde ünlüler yazılmaz; buna rağmen kelime sonundaki ünlü her zaman belirtilmiştir.
Göktürkçenin başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
a) dudaksıl b ünsüzü; sonradan bazı türk lehçelerinde kelime ortasında ve sonunda m-olarak değişmiştir: sub (su), yabız (kötü) v.b.;
b) dişsi d ünsüzü; sonradan bazı türk lehçelerinde y, bazılarında da z’ye dönüşmüştür: adak (ayak), tod- (doy-) v.b.;
c) ny (n) ünsüzü sonradan bazı türk lehçelerinde y, bazılarında da n olarak yaygınlaşmıştır: anyığ (kötü), kony (koyun) v.b.;
ç) geniz n (n) g/ğ değişmesi: bardığ (vardın) [ < bardın], siinüküg (kemiklerin) [< s ün iik ün] v.b.
Bunların dışında bazı ses değişmelerine de (b – > m; t – > d – ; e- > i- v.b.) rastlanır; ancak bu değişmeler bütün türk lehçelerinde görülmez.
• Gramer. Göktürkçede bugün türk lehçelerinin hepsinde ya aynen kullanılan veya kısmen değişikliğe uğrayan veyahut da artık kullanılmayan birçok ekin ilk biçimi görülmektedir. Akkuzatif ekleri: -g, -g, yalnız isimlere gelir (at-ı-ğ [adını], sab-ı-ğ [sözü], törü-g [töreyi], eb-i-g [evi]); -m, -ni, yalnız zamirlere gelir (a-nı [onu], bu-nı [bunu]); -n, iyelik eklerinden sonra gelir (oğlum-ı-n [oğlumu], sabım-ı-n [sözümü], begler-i-n
Foto. fi. Çizgen (MEYDAX)
GÖKTÜRKLER
[beyleri] v.d.) Datif eki: -ku -ke (baiık-ka [şehire], kağan-ka [kağana], eb-ke [eve], yir-ke [yere]); iyelik ekinden sonra -ila, -He,
(batsık-ı-na [batısına], oğlı-fia [oğluna], ye-ri-fie [yerine], ebi-ne [evine]), birkaç örnekte de -a, -e şeklinde görülür (oğlıım-a [oğluma], özüm-e [kendime]), datif eki bazı örneklerde lokatif görevindedir (bu ödke ol ur tını [bu zamanda (tahta) oturdum]; bir yılka tört [bir yılda dört] v.b.). Lokatif-ab-latif eki, yazıtlarda ortaktır: -da, -de; -ta, -te (balık-da [şehirde], süniişdük-te [savaştığımızda], yol-ta [yolda ve yoldan], ku-rıdın-ta [batıdan], yiridin-te [kuzeyden]) ve -tın, tin dir (kan-dm [nereden]). Yön ekleri: -ğaru, -gerii (Oğuz-ğarıı [Oğuzlara], egberii [eve] v.b.); -naru, -fierii (ortusı-narıı [ortasına], yeri-nerii [yerine]); -arıt, -erit (ebim-erit [evime], -ra, -re (taş-ra [dışarı], iç-re [içeri]). Eşitlik eki: -ça, -çe (ot-ça [ateş gibi], töriisin-çe [töresine göre], instrumental eki -n (ok-ıt-n [okuyle], er-i-n [eriyle]). Çoğul eklerinden -lar, -ler’in dışında bugün kullanılmayan (-gun, -gün, -t) veya birkaç örnekte bulunan çoğul ekleri görülür (-z; -an, -en). Gelecek zaman eki: -kay, -gey; ayrıca -taçı, -teçi partisip eki şahıs zamiri alarak gelecek zaman anlatımı taşır. Şart eki: -sar, -ser v.d. Partisip ekleri: -daçı, -deçi, -taçı, -teçi; -gma, -gme; -ğlı, -gli; -gııçt, -giiçi; -sık, -sik v.d. Gerundium ekleri: -patı, -pen; -ğalı, -geli; -matı, -meti (-matın, -metin); -a (-e, -ı, -i, -ıı, -ü), -p.
Göktürkçe yazıtlarda cümle yapısı genellikle «özne + tümleç + yüklem» dizisini takip eder. Basit cümlelerin yanı sıra zaman zaman bileşik cümleler de kullanılmıştır. (-» Bibliyo.) [m]
GÖKTÜRKLER veya KÖKTÜRKLER, 552745 yılları arasında Orta Asya’da ötüken’-de hüküm süren büyük türk hanedanı. Tuk-yular (çince T’ıı-küe, Türkler; bağımsızlıklarını kazanınca Göktürk kavim adiyle anıldılar) VI. yy.ın ilk yarısında Altay dağlarının eteklerinde Juan-Juan’lara bağlı olarak yaşıyorlardı. Çin imparatoru, Türkler ile dostça ilişkiler kurmak amacıyle Tuk-yuların başı Bumin’e (çince T’ıı-mın) bir elçi gönderdi (535). Bir yıl sonra da Bu-min’in gönderdiği elçi çin imparatoruna kendi ülkesinin ürünlerini hediye olarak sundu. Bu sıralarda, Tukyular gibi Juan-Juan’lara bağlı olan Töles’ler ayaklandılar (551); juan-juan kağanı, Bumin’i bu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Töles’leri yenilgiye uğratarak itaat altına alan Bumin, juan-juan kağanı Anakay’ın kızını istedi. İsteğinin reddedilmesi üzerine çin imparatoruyle bir anlaşma yaptı (551) ve bir çinli prensesiyle evlendi. Bir yıl sonra Bumin Kağan, Juan-Juan’lara karşı başkaldırdı; Huay-man’ın kuzeyinde juan-juan ordusunu yendi, Juan-iuan’lara bağlı boy ve ülkelerin büyük bir kısmını eline geçirdi. Sonra kendini kağan ilân ederek tlig Han unvanını aldı. Juan-Juan’ların bir kısmı daha sonra Ayarlar kavim adiyle Karadeniz ve Balkanlara geldiler. Bk. avar türklerî.
Bumin ve kardeşi İstemi Kağan (öl. 576), ülke sınırlarını doğuda ve batıda genişletmek, Juan-Juan’lara bağlı ülkeleri ele geçirmek amaliyle birçok seter yaptılar. Sonunda Kingan (Kadırgan) dağlarından (Semerkand ile Belh arasındaki) Demirkapı’ya kadar uzanan bölgeye hâkim oldular. Böylece Bumin Kağan ve İstemi Kağan tarafından, birçoğu türk ırkından olan boylar birleştirilerek ilk defa Türk adını taşıyan bir imparatorluk kurulmuş oldu (552). Orta Asya’da büyük askerî ve siyasî nüfuz kazanan Göktürk-ler, sasanî hükümdarı Hüsrev Nuşirevan ile anlaştılar, Çin ipek ticaret yolunu ellerine geçirdiler; Batı Türkistan’da Soğd iline kadar türk hâkimiyetinin yayılmasında ve Batı Türkistan’ın bütünüyle türkmenleşmesinde önemli rol oynadılar.
Göktürkler, eskiden Hyung-nu kağanlarının ordugâh olarak kullandıkları Ötüken dağları çev.esini merkez olarak seçtiler. Bölgede başka türk boyları da (Üç Oğuz, Dokuz Oğuz, Töles, Tarduş, Türgeş, Oğuz, Tatar, Kırgız, Karluk v.d.) bulunuyordu.
Bumin Kağan, ötüken (Hangay) dağı^ çevresinden Çin şeddine kadar uzanan doğu topraklarının; İstemi Kağan da Altayların güneyinden başlayarak Cungarya ve İli ırmağı havzası ilerisine kadar olan batı topraklarının yönetimini üzerlerine aldılar. Sasanî
Foto. Hürriyet uryiri
hükümdarı Hüsrev Nuşirevan, Göktürklere ait kervanlara batıya geçme izni vermeyince, İstemi Kağan Bizans’a elçi gönderdi. Uzun zamandan beri İran ile mücadele halinde bulunan Bizans hem batı ipek ticareti siyaseti, hem de askerî önem bakımından İstemi Kağanın ittifak teklifini, gönderdiği bir elçi aracılığıyle benimsediğini bildirdi (568).
Bumin Kağan ölünce (552 veya 553 yılı başları) sırasıyle oğulları K’olo (öl. 553), Mu-han (veya Mu-kan) [553-572] ve T’o-po (572-588) tahta geçtiler, özellikle Mu-han. amcası İstemi Yabgu ile Batı Türkistan’daki Akhunlara (Eftalit’ler) karşı yapılan birçok sefere katıldı (563-567).
T’o-po’nun ölümünden sonra Doğu ilinde tahta kimin geçmesi gerektiği konusunda anlaşmazlık çıktı. Türk büyükleri ilkin T’o-po’nun yerine Mu-han’m oğlu Talo-pi-en’i tahta çıkarmak istediler, fakat Talo-pi-en’-in annesi soylu bir aileden değildi. Bunun üzerine Kağanoğullarından An-lo kağan olarak tanındı. An-lo, Talo-pi-en’in tehlikeli davranışları üzerine tahtı Şapolyo’ya (Şe-to, Asparuh, İşbara) bıraktı. Şapolyo ordugâhını ötüken dağı çevresinde kurdu. Çe-u ailesinden bir çin prensesi ile evlendi. Bu sırada Çin’de yönetim, Çe-u hanedanını deviren Suy hanedanının eline geçti. Bu durum karşısında Şapolyo Kaşan karısının mensup olduğu Çe-u hanedanının meşru haklarını korumak amacıyle harekete geçti. Çin imparatoru, nazırı Çang-sun-çing ile birlikte türk boylarının arasını bozmağa çalıştı; ilkin Batı Türkleri yabgusu Tien-kiu’yu (Tardu) kağan olarak tanıdılar; Şapolyo’-nun kardeşi Çu-Lo-heu’yu kurnazca Çin’e bağlanmağa zorladılar. Şapolyo, Çin üzerine 562 ve 683 yıllarında iki sefer yaptı. Bu arada Şapolyo ile Mu-han’m oğlu Apo-han arasında çarpışmalar oldu. Şapolyo daha önce Apo-hanın ilini basarak annesini öldürmüş, bunun üzerine Apo-han da batıya amcasına sığınmıştı. O sıralarda Sapolyo’-nun yeğeni Tıkınca da isyan çıkarmıştı. Bu mücadeleler sonunda Göktürkler siyasî birliğini kaybederek Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölündü (582). Şapolyo’nun yakın akrabalarının zaman zaman çıkardıkları isyanlarla Doğu Göktürkleri oldukça güçsüz kaldı. Bunun üzerine Şapolyo, Çin imparatorluğuyle dostça ilişkiler kurma yoluna gitti. Çinliler, Batı Göktürklerini Doğu Göktürkleri aleyhine kışkırtmaktan geri durmadılar. Batı Göktürkleri kağanı Tardu, Şapolyo’ya karşı harekete geçtiği gibi, yine Çinlileri kışkırtmasıyle Kitan’lar da savaş hazırlıklarına başladılar. Şapolyo, bu durum karşısında Çin’e başvurarak Gobi çölünün güneyindeki Petao vâdisinde bir süre kalmak izni aldı.
Doğu Göktürkleri kağanı bu sırada Batı Göktürklerine kaçan Ano-han üzerine bir sefer açtı. Apo-han esir edildi. Ancak bu sırada Şapolyo’nun ordugâhı basılarak çocuğu ve karısı esir edildi; çin kuvvetleri araya girdiler; Şapolyo’nun karısı ve çocuğunu kurtararak kendisine teslim ettiler. Şapolyo buna karşılık Gobi çölünü Çin ile arasında sınır olarak kabul etti.
Batı ili kağanı Tardu’nun Çin’e kafa tutmağa başlaması çin imparatoru ile Şapolyo’nun arasının düzelmesinde etkili olmuştur. Şapolyo 587’de ölünce vasiyeti gereğince küçük kardeşi Çu-lö-heu «Şehu Han» lakabıyle başa geçti. Cesur ve usta bir diplomat olan Şehu Han, Batı iline karşı yaptığı bir akında öldü; yerine Şapolyo’nun oğlu Yong-yu-liu geçti. Bu sırada başka bir bölgede Şapolyo’nun diğer oğlu Tulan Han, Doğu Türklerinden ancak bazı boyların kağanı olarak hüküm sürüyordu. Tulan Han, Batı Göktürkleri kağanı Tardu ile savaşa girişince, Çinliler asıl Doğu Gök-türkieri kağanı Yong-yu-liu ile aralarındaki anlaşmazlığı değerlendirmek amacıyle iki orduyu ayırdılar ve Tulan Hana çinli bir prens ile birlikte yardım gönderdiler. Tulan Hanın 599’da büsbütün çin tabiyetine girmesi üzerine Batı ve Doğu Göktürkleri kağanlarının gönderdikleri ordu Tulan Hanı ağır bir yenilgiye uğrattı; Tulan Han Çin’e kaçtı. Çin imparatoru, Tulan Hanın, eski durumu elde etmesinden büyük ölçüde yardımcı oldu. Tulan Hanın öldürülmesinden sonra, yerine Ta-teu adlı bir kağan oğlu geçti. Bu sıralarda Yong-yu-liu Kağan ölmüş, yerine Ki-min adlı bir kağan geçmiş-
ti. Ki-nun Kağan ölünce de (608) yerine çin imparatorunun teşviki üzerine oğlu To-ki-şi, «Şipi Kağan» lakabıyle tahta çıktı. Şipi Kağan, Çin’e karşı düşmanca tavır takındı; çeşitli tarihlerde Çin’e birçok akın yaptı. Bu sıralarda Çin’de iç karışıklığın başgöstermesi (605-616) ve Doğu Göktürk-lerinin başarılı akınları karşısında Çinliler, Doğu Göktürkleri ile iyi geçinmek zorunda kaldılar. Şipi Kağan’dan (öl. 619) sonra tahta çıkan oğlu Se-li-fo-şe de bir yıl süren hükümdarlığı sırasında Çin’e bazı seferler yaptı. Yerine geçen kardeşi Hieli (To-pi) Kağanın Çin’e yaptığı seferler arasında, özellikle 621 ve 622 yıllarındakiler önemlidir. 625 ve 626 yıllarındaki seferler, Çin’i Göktürklere karşı etkili tedbirler almağa zorladı ve 626 yılındaki sefer sonunda barış yapıldı (Vey köprüsü barışı). Bu tarihten sonra Doğu Göktürklerinde bir gerileme görüldü; tabiî âfetlerin yanında bazı boylar başkaldırdı; kağanın kardeşi çin imparatoru ile anlaştı. Çinli general Li-tsing, ordusuy-le Vu-yang dağında karargâh kurduktan s

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir