Herkes iyi kötü Ebola virüsü hakkında kulaktan dolma da olsa bir şeyler biliyor. İlk olarak 1976 yılında Sudan’ınNzara ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Yambukukentlerinde eş zamanlı 2 salgına yol açan virüs, adını Kongo Cumhuriyeti’nin yakınında yer alan Ebola Nehri’nden aldı ve dünyaya bu coğrafya üzerinden yayıldı.
Dünya Sağlık Örgütü‘nün 4. Risk Grubu Patojen olarak kabul ettiği virüs, insana bulaştığında ishal, kanama, deri döküntüleri ve yüksek ateşe yol açıyor ve bu nedenle risk düzeyi oldukça yüksek seviyelerde. Sadece bu bilgilere bakıldığında bile orada görev yapan doktorların içerisinde bulunduğu psikolojiyi tahmin etmek pek de zor değil. Bu alandaki çalışmalarını kağıda yazarak sürekli not alması gereken doktorların, güvenli olarak çevrelenmiş alanın dışına bu notları kağıt üzerinden ulaştırması gerekiyor. Hastalığın bu yolla yayılma riski düşünüldüğünde ise rakamın ürkütücü boyutlara varması kimse için sürpriz sayılmaz.
Bunu bir büyük bir sorun olarak gören doktorlar, Google’dan yardım isteyerek klorla mikroplardan arınabilen tablet projesinin temellerini attı. Tıbbi kayıtların daha güvenli bir şekilde paylaşılabilmesini sağlayacak olan tablet, güvenli bölgenin dışarısına da rahatlıkla çıkarılabilecek. 10 dakika klorda bırakılarak sterilize edilen tablet aynı zamanda sıcaklığa ve darbelere karşı son derece dayanıklı olacak.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerinde, Ebola salgını yüzünden 20 bine yakın insanın hayatını kaybettiği yer alıyor. Bu alanda yapılan çalışmalara teknolojinin sınırsız imkanları da dahil edildiğinde kesin çözüme ulaşmak çok da uzak görünmüyor.