Graham, Thomas

Graham, Thomas

İskoçyalı kimyacı (Glasgow 1805-Londra 1869). Kimya öğrenimi gören Thomas Graham, Glasgow (1830) ve Londra (1837) üniversitelerinde ders verdi. İngiltere darphanesi yöneticiliği yaptı. Fosfatların incelenmesinden sonra poliasit kavramını ortaya atıp (1833), gazların katilar tarafından soğurulması yasasını buldu Ayrıca, geçişme olayları konusunda çalışmalar yaptı.
Graham Toprağı: Bk. ANTARKTİKA YARIMADASI.
gramer:| Bk. DİLBİLGİSİ.
gramİSİdİn: Bk. ANTİBİYOTİKLER.
Gramme, Zenobe_
Belçikalı elektrikçi ve mucit (Jehay-Bodegnee 1826-Bois-Colombes, Fransa 1901). İlkel araçlarla çalışarak çeşitli kentlerde doğramacılık yapan Zenobe Gramme, 1860’ta Paris’e giderek, elektrik aletleri yapan bir şirkette kalıpçı olarak çalışmaya başladı. Teknik bilgilerini kısa sürede geliştirerek, 1867’de dalgalı akımlı aletleri geliştiren ilk beratını aldı. 1868 -1869 arasında, sürekli akımlı geriye çevrilebilir makineyi (geleceğin dinamosu) gerçekleştirmeye çalışıp, bir halkanın çevresine iletken bir tel sararak, bu halkayı bir mıknatısın kutupları arasına yerleştirdi; halkanın dönmesiyle üretilen akımı düzeltmeyi ve makinenin kutupları üstünde toplamayı sağlayan topları buldu. Hippolyte Fontaine’le ortaklaşa bir şirket kurarak, ilk dinamoları yapıp, elektromagne-tizma olaylarını elektrik akımı üretiminde kullanmayı ilk başaran kişi oldu. Buluşunu 1898’de Brüksel fuarında sergiledi.
Gramsci, Antonio
İtalyan filozofu ve siyasetçisi (Sardinya 1891-Roma 1937). Torino Üniversitesi’nde öğrenim görürken (1911-1944) Palmiro Togliatti, vb. genç sosyalistlerle tanışan Antonio Gramsci, 1921’de İtalyan Komünist Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yeralıp, 1924’te genel sekreterliğine getirildi. 1922-1926 arasında Moskova, Viyana ve İtalya’da Komintern için etkinliklerde bulunup, bu arada 1924’te milletvekilliğine seçildi. Faşist yönetimin partiyi kapatması üstüne öbür komünistlerle birlikte tutuklanıp (1926), 1937’ye kadar cezaevinde kaldı ve marksçı olsun, olmasın bütün İtalyan aydınlarını etkileyen yapıtlarını yazdı: Hapishane Mektupları (Lettere del Carcere, 1947’de yayınlandı), Cli İntellet-
356 GRANADA
tuali e l’Organizzaziorie della Cultura (Aydınlar ve Kültürün Örgütlenişi, 1949’da yayınlandı); Note sul Machi-avelli, sulla política e sullo Stato Moderno (Machiavelli, Siyaset ve Modern Devlet Üstüne, 1950’de yayınlandı), vb. 1937’de serbest bırakıldıysa da, birkaç gün sonra öldü.
Granada_______
İspanya’nın güney kesiminde kent. Küçük, ama verimli bir ovanın ortasında, Genil ırmağı kıyısında yeralan, aynı adlı ilin merkezi olan Granada’nın (Arapça Gırnata) nüfusu 268 670’dir. Akdeniz ikliminin yumuşak bir biçiminin etkisindeki kentte, sanayi (petrol arıtılması, sepicilik, demir-çelik tesisi, dokuma sanayisi) oldukça gelişmiştir. Ama başlıca gelir kaynağını, görkemli geçmişine tanıklık eden dev anıtların (XIII. – XIV. yy’larda yapılan Elhamra Sarayı, Mağribliler döneminden kalma evler, Ferdinando II ve Isabel l’in mezarları, vb.) çektiği turistler oluşturur.
Küçük bir köy olan Granada, Arap egemenlıgıne girip adı Gırnata’ya çevrilerek, XI. yy’da Beni Ziri sülalesinin kurduğu emirliğin (1031-1090) merkezi olunca hızla gelişmeye başladı. Murabıtların ve Muvahhitlerin egemenlik dönemlerinden (1090-1238) sonra, Beni Ahmar (Nasriler) sülalesi tarafından yönetilip, bu sülalenin 250 yılı aşkın yönetimi boyunca görkemli birticaret ve sanat merkezine dönüştü. 1492’de İspanyolların eline geçmesiyle (1492), son hükümdarı Ebu Abdullah (Boabadil) sürgün edildi ve İspanya’da Mağriblilerin egemenliği sona erdi. XVII. yy’da, yahudilerin ve hıristi-yanlığa dönmüş Arap asıllıların sürgün edilmesinden sonra hızla geriledi.
Granados y Campiña, Enrique
İspanyol bestecisi ve piyano virtüözü (Lérida 1867-de-nizde 1916). Pujol ve Pedrell’den ders alan Enrique Granados y Campiña, Paris Konservatuvarı’m bitirdi. Usta bir piyanocu olarak birçok konser verip, Barcelona Konservatuvarı’m ve Klasik Konserler Derneği ni kurdu. Folklordan ve ülkeskıin eski geleneklerinden yararlanarak, en büyük İspanyol bestecilerinden biri sayılmasını sağlayan yapıtlarını besteledi. AB D’ye yaptığı bir yolculuktan dönerken Almanların batırdığı Sussex gemisinde öldü.
Piyano için yapıtları: İspanyol Dansları, Romantik Sahneler, Şiirsel Sahneler, Empromptüler, Goyesca adlı iki derleme, vb.
Paris
Konservatuvarı’m bitirdikten sonra, icracı ve besteci olarak kısa sürede kendini kabul ettiren Enrique Granados y Campiña, piyano, orkestra ve opera için birçok yapıt bestelemiştir.
Orkestra için yapıtları: Bir üçlü, bir dörtlü, obua ve yaylı çalgılar için bir Oriyantal, süitler, bir senfonik şiir, ezgiler.
Operaları: Maria delCarmen{ 1898), Folletto (1903), Goyascas (1916), vb.
Gran Chaco: Bk. chaco.
Grande ırmağı___
Kuzey Amerika’da ırmak. Colorado’nun batı kesiminde, Kayalık Dağlar’da, 3 660 m yükseltide doğan Grande ırmağı (ya da Rio Grande) Colorado ve Yeni Mexico eyaletlerinin topraklarında güneye doğru akıp, Texas eyaletine girdikten sonra Meksika’yla sınırı oluşturup, Brownsville’de Meksika körfezine dökülür. Uzunluğu 3 025 km’dir ve 445 000 km2’lik bir alanı akaçlar. Kıyıla- _ rında birçok büyük kent (ABD’de Albuquerque ve El Paso; Meksika’da Ciudad Suarez, Matamoros, Nuevo Laredo ve Reinosa) kurulmuştur. Ulaşıma elverişli olmayan ırmaktan, sulamada ve elektrik üretiminde yararlanmak için çalışmalar yapılmaktadır.
granit___
Plütonik magma kayacı. Yerkabuğunun en önemli ve-en bol bulunan kayaçlarından biri olan granit, silis oranı yüzde 65’in üstüne çıkabilen püskürük bir kayaçtır. Bu kayacın kaynağı olan magma, yavaş yavaş soğumuş ve maden filizlerinin giderek billurlaşmasına yolaçmıştır. Söz konusu filizler, çoğunlukla çıplak gözle görülebilir. Granitin yapısı tanelidir ve taneler aşağı yukarı aynı boyuttadır; bununla birlikte, bazı filizlerde daha büyük boyda olanlara da rastlanır.
Granitin çeşitli renkte olanları vardır. Çoğunlukla grimsi beyazdır ve demir ile magnezyum filizlerinden kaynaklanan benekler taşır; ama, pembe olanlarına da rastlanır. Kapladığı başlıca maden filizleri, kuvars ve fel-dispat ile çok daha az miktarda mika, amfibol, piroksendir.
Granitler tıkızlıkları, mekanik gerilimlere karşı direnç göstermeleri ve özellikle parlatma işleminden sonra
Bir granit örneği.
GRAPTOLİTLER 357
güzel bir görünüm almaları nedeniyle, yapılarda ve sanayide geniş ölçüde kullanılmaktadır. Bu niteliklerinin yanı sıra, büyük taş ocaklarından dev bloklar halinde çıkartabilmeleri, kullanım alanını çok genişletir. Anıtların yapımında olduğu kadar, yaya kaldırımlarının kenar taşları ve kaldırım taşı üretiminde de granitlerden yararlanılır.
Grant, Cary
İngiliz asıllı ABD’li sinema oyuncusu (Bristol 1902-Da-
Cary Grant, yönetmenliğini Alfred Hitchcock’un yaptığı Notorious (1946) filminin bir sahnesinde, Ingrid Bergman’la.
venport 1986). Genç yaşta Broadway’de sahneye çıkan Cary Grant (asıl adı Archibald Alexander Leach’th), 1932’de sinemaya geçip, özellikle eğlenceli-duygusal rollerde oynadı. Döneminin en ünlü yıldızları arasında yeralıp, 1970’te sinemayı bıraktı. Oynadığı başlıca filmler: Sylvia Scarlett (1935), Fedailer Alayı (Gungu Din,
1939), Şüphe (Suspicion, 1941), Notorius (1946), Kelepçeli Âşık (To Catch a Thief, 1955), Gizli Teşkilat (North by Northwest, 1959), Şaşkın Baba (Father Goose, 1964), vb.
Grant, Ulysses Simpson
ABD’li subay ve devlet adamı (Point Pleasant 1822-Sa-ratoga yakını 1885). Ayrılık Savaşı sırasında generalliğe yükselen Ulysses Simpson Grant (1864), Kuzeylilere komuta etti. Lincoln tarafından korgeneralliğe yükseltilip, savaştan sonra ABD ordusu başkomutanlığı yaptı. 1868’de Cumhuriyetçi Parti’den başkanlığa adaylığını koyup, ABD’nin onsekizinci cumhurbaşkanlığına seçil-
di. 1872 seçimlerinde yeniden seçilip, 1880’de üçüncü kez başkanlığa adaylığını koyduysa da, seçilmeyi başaramadı.
Granville-Barker, Harley
İngiliz tiyatro oyuncusu, yazarı ve eleştirmeni (Londra 1877-ay.y. 1946). Londra’da Krallık Tiyatrosu’nun yö-
Büyük bir uyarlayıcı olan Harley
Granville-Barker, öncü tiyatronun savunucusu olmuş, bir ulusal İngiliz tiyatrosu tasarısı üstüne çalışmıştır.
neticiliğini yapan HarleyGranville-Barker, George Ber-nard Shaw, Maurice Maeterlinc, Gerhart Hauptmann gibi çağdaş tiyatro yazarlarının ilk oyunlarını sahneye koydurdu. Kendi de oyunlar yazıp (The Madras House [Madras’taki Ev, 1910], vb.), 1912-1914 arasında Sha-kespeare’in yapıtlarını Savoy Tiyatrosu’nda büyük bir yalınlıkla sahneye koydu. Prefaces to Shakespeare (Shakespeare’in Oyunlarına Önsözler, 1927-1917) adlı altı ciltlik yapıtı, Shakespeare ve Shakespeare tiyatrosuyla ilgili en önemli eleştirel inceleme sayılmaktadır.
graptolitler
Günümüzde yalnızca fosilleriyle tanınan, Birinci Za-
ABD’nin onsekizinci cumhurbaşkanı Ulysses Simpson Grant.
Günümüzden 500,milyon yıl önce ortaya çıkan graptolitler, ana gövdeden dallara ayrılan koloniler oluşturmuşlardır. Bu kolonilerde, ilk hayvan (1), koni biçimi bağdokumsu, proteinli bir iskelet (2) oluşturur; daha sonraki hayvanlar, ilk hayvanın yanında büyüyüp, thecae adı verilen biçimler (3) oluştururlardı. Bu oluşumlar, nema (4) adı verilen bir boru içinde büyürlerdi. Her graptolit hayvanının bir beslenme organı (5) ve bir diski (6) vardı. Bu disk, iskeletin iç kabuk tabakasının (7) şeritlerini sağlardı.
İskeletin dış tabakasının (8), bir dış deri tabakası tarafından salgılandığı düşünülmektedir.
358 GRASS, GÜNTER
man’da yaşamış küçük deniz hayvanlan sınıfı (Bil. a. Graptolithina). Günümüzden 500 milyon yıl once Kambriyen döneminde ortaya çıkan graptolıtlere, Or-dovisyen ve Silüryen dönemlerinden kalma fosilarasında çok bol rastlanır. Günümüzden yaklaşık 400 milyon yıl önce, Silüryen döneminin sonunda soyu tükenen graptolitler, ana kütlelerden dallara ayrılan koloniler oluşturmuşlardır; ana gövdede, graptolit birimlerim koruyan küçük iskelet kabuklar vardır.
Grass, Günter______
Alman yazarı (Dantzig 1927).İkinci Dünya Savaşı’nda askere alınıp, tutsak düşen Günter Grass, savaştan son-
Fotoğrafta bir siyasal toplantıda konuşurken görülen Günter Grass,
Almanya’da İkinci Dünya Savaşı ^ sonrası dönemin en önemli yazarlarından biri sayılmaktadır. Başyapıtı sayılan Teneke Trampet (1959) adlı romanı, sinemaya uyarlanmıştır.
ra resim ve heykel öğrenimi gordu. Bır sure.Par.’*^J? şayarak, edebiyata yöneldi. Romanlarında (Teneke Trampet [D\e Blechtrommel, 1959]; Hundejahre [Ko pek Yılları, 1963]; Örtliche Betaubt 1969]; Turbot, 1977; Der Butt [Dil Balığı, 1977], Kata dan Doğumlar [Kopfgeburten, 1980]; Dışı Fare [Das Rette, 1987]; vb.) ve oyunlarında (On Dakika Sonra Buffalo [Noch Zen Minuten bis Buffalo, 1959]; vb.), gerçekçilik ile fantastik öğeleri kaynaştırarak çağımızın yergili bir betimlemesini yaptı.
Grassmann, Hermann Günther _
us’a bıraktı (379). O tarihten sonra, Thedosıus un özellikle dinsel etkisi altında kalarak, ariusçulara ve Roma paganlığına bağlı kalanlara baskı yaptı Halkın gözünden düşüp, Maximus tarafından öldürüldü.
Graves, Michael____
ABD’li mimar (İndianapolis 1934). ABD’de postmodernist mimarlığın başlıcaısavunucuıve temsilcilerinden
Alman matematikçisi ve dilbilimcisi (Stettin 1809-ay.y.
1877). Ömrünün büyük bölümünü Stettin deki bir lisede matematik, felsefe ve din dereslerı vererek geçiren
Hermann Günther Grassmann,çok boyutlu geometriyi
ilk tasarlayanlar arasında yeraldı. Ausdehnungslehre (Boyutlar Bilgisi, 1862) adlı kitabında, doğrudan doğruya geometrik büyüklükler üstüne işlem yapan bir hesap kurma tasarısını ortaya atarak, modern cebırın yapıtlarından birini ortaya koydu. Sonra matematik çalışmalarını bırakarak kendini dilbilime verdi. Şanskrrt-çe’yi inceleyerek Wörterbuch Zum Rıgveda (Rıgveda İçin Sözlük, 1873-1875) adlı bir yapıt hazırladı ve Rıg Veda’yı Almanca’ya çevirdi (1876-1877).
Gratianus Flavius____
Roma imparatoru (Sirmium 359-Lyon 383). Valentınıa-nus l’in oğlu olan Flavius Gratianus, 368 de augustus ¡lan edilip, 375’te babasının yerine tahta çıktı ve onun gibi Trier’de oturdu. Amcası Valens’ın olduğu Edirne yenilgisinden sonra, Doğu’nun yönetimim Theodosı-
Michael Graves’in gerçekleştirdiği Portland belediye binası (1982), küp biçimiyle ve abartılmış renklerde cephesiyle, postmodernist mimarlığın başlıca örneklerinden sayılmaktadır.
olan Michael Graves, 1962’de Princeton Üniversite-si’nde profesörlüğe atandı. Bir yandan da bir mimarlık bürosu kurup, Japonya, Los Angeles, vb’de uygulanan birçok yapı bütününün tasarımlarını yaptı. San Juan ca-pistrano Eyalet Kitaplığı (Kaliforniya, 1983) Humana binası (Louisville, 1985), Swan and Dolphın oteli (1989, Florida), vb.
Graves, Robert___
İngiliz yazarı (Londra 1895-Mallorca 1985). Charterho-use Okulu’ndan öğrenim görürken, Birinci Dünya Sa-vaşı’na katılan Robert Graves (tam adı Robert Ranke-Graves’tir), Fransa’da Birinci Somme Savaşı sırasında ağır yaralandı. Nekahat döneminde savaşla ilgili duygularını dile getiren şiirler yazıp, savaştan sonra öğrenimini Oxford’da tamamladı (1926). Peşpeşe tarihsel romanlar, şiirler, eleştiriler yayınlayıp, 1926-1927 de Kahire Üniversitesi’nde Ingiltere edebiyatı, 1961-1966 arasında Oxford’da şiir dersleri verdi. Başlıca yapıtları: Özyaşamöyküsüne dayalı Goodbye to Ali That (Butun
Robert Graves.
GRAVÜR 359
Bunlara Elveda, 1929) ve şiir kuramını ortaya koyduğu ve J. Claudius (1934),Claudius the God (Tanrı Claudius, 1934), King Jesus (Kral İsa, 1946), The White Goddess (Beyaz Tanrıça, T949), vb.
Gravesande, Willem Jacob’S
HollandalI fizik bilgini (Hertogenbosch 1688-Leiden 1742). Leiden Üniversitesi’nde astronomi, matematik ve felsefe dersleri veren Willem Jacob ‘S Gravesande, katiların genleşmesiyle ilgili ilk halkayı tasarladı (Gravesande halkası) ve ilk helyostatı yaptı (1720). Cisimlerin çarpışmasına ilişkin bir kuram ortaya attı ve hava boşaltma makinelerini geliştirdi.
gravimetre: Bk. yerçekİmölçer.
gravür
Kazıma sanatı. Aslında gravür terimi, hem bir resmin si-yah-beyaz ya da renkli bir tür baskı yöntemini, hem de bu yöntemle elde edilen sonucu belirtir; ama, bu ikinci kavramı, “taşbasma” deyimiyle adlandırmak daha doğru olur. Gravür, teknik nedenlerle olduğu kgjdar, sanatsal amaçlarla da kullanılmıştır. Sanat alanında gravür, bir sanatçının yaptığı özgün gravür ve bir desen ya da resmi çoğaltmak için işlenen gravür olarak ikiye ayrılır.
Birkaç temel gravür yöntemi vardır: Tümsek gravür; çukur gravür; taşbaskı (litografi). Gravürcüler ayrıca, elde etmek istedikleri sonuçlara göre, çok çeşitli teknikler kullanırlar. Çağdaş gravürde, yeni yeni baskı yöntemleri uygulanmaktadır.
Gravür sanatı, bir deseni, bir resmi çoğaltma ve yayma gereksinmesinden doğmuş, en eski ve en ilkel teknik olan tümsek gravür, heykelden esinlenilerek ortaya konmuştur. Bu yöntemin başlıca gereci tahtadır (ayrıca, çeşitli metaller, muşamba ya da plastik maddeler gibi çağdaş gereçler de kullanılabilir). Özenle rendelenerek temizlenmiş tahta üstüne, sanatçı deseni çizer; sonra, bir bıçakla ya da oluklu oyma kalemiyle, desenin çevre çizgileri üstünden mürekkebe batırılmış bir merdane geçirilerek, yalnızca, tümsek bırakılmış kesimlere, yani desenin çevre çizgilerine mürekkep vurulur. Böylece hazırlanan kalıbın üstüne kâğıt konarak, bir presle düşey basınç uygulanır ve desenin, kâğıda geçmesi sağlanır.
Renkli gravür elde etmek istenirse, kullanılacak renk kadartahta kalıp hazırlanır ve aynı kâğıt üstüne her renkle ayrı ayrı baskı yapılır; ancak, iyi bir sonuç elde etmek için, renklerin taşmamasına özen göstermek gerekir.
Tümsek gravür tekniğini ilk kez, ¡.S. I. yy’da kâğıdı bulan Çinliler uygulamış, Batı’daysa teknik ancak Ortaçağ sonlarına doğru (kâğıdın kullanılmaya başlanmasından sonra) yaygınlaşmıştır. Bu dönemde genellikle dinsel resimlerin gravürleri yapılmış, daha sonra iskambil kâğıtları basılmış, birçok ünlü yapıt resimlenmiştir.
Dürer’in, tahta üstüne gravür oyma tekniğini sürdürmesine karşın, daha o dönemde, bakır üstüne kazılan çukur gravür, yavaş yavaş tümsek gravürün yerini almıştı. Zamanla tümsek gravür, basım alanında yalnızca ünlü resimlerin basımında kullanılır oldu. XIX. yy’da renkli Japon taşbaskılarına gösterilen büyük ilgi,tümsek gravürün yeniden canlanmasına yolaçtı. Bu gravür türünden, özellikle izlenimci sanatçılar geniş ölçüde yararlandılar.
Çukur gravür.!Bu teknik,.perdahlanmış metal levhalar
Dürer’in Şövalye, Ölüm ve Şeytan (1513) adlı gravürü, bakır üstüne kazıma tekniğiyle yapılmıştır. Ama Dürer, daha çok tahta oyma tekniğini kullanmıştır. (Güzel Sanatlar müzesi, Boston.)
üstüne kazı yapmaya dayanır. Metal levha, bir oyma kalemiyle doğrudan doğruya işlenebilir; kalem, kare ya da eşkenar dörtgen biçiminde bir kesiti olan saplı, çelik bir çubuktur ve sivri ucuyla metalin yüzeyi oyulabilir. Söz konusu kalemle |işleme tekniğine, “kazıma” denir.
Metal levha, asitle de işlenebilir; bu yönteme, “ofort” (asitle aşındırma) tekniği adı verilir. Söz konusu teknikte, metal levha üstüne önce aside dayanıklı bir vernik vurulur; sonra, bir çelik kalemle gravür çizilerek, çizgiler boyunca vernik kaldırılır; ardından, levha aside daldırılır ve asit metale etki ederek, vernikle korunmayan kesimleri aşındırır. Gravürcü, asitin etkisini yeterli bulunca levhayı çıkarır, su içinde ovarak durular ve geriye kalan koruyucu verniği temizler. Gravür, artık baskı yapmaya hazırdır.
Çukur gravürle baskı, bu amaçla özel olarak hazırlanmış bir baskı makinesinde yapılır. Önce, metal levhanın bütün yüzeyine mürekkep vurulur; sonra, çukur kesimlere çökelen mürekkep bırakılarak, geriye kalanı temizlenir. Böylece hazırlanan levha üstüne bir kâğıt tabakası konarak, yün bezle örtülür; sonra baskı makinesinin merdaneleri arasından geçirilerek, çok büyük bir basınç uygulanır. Levha ile merdane arasında bulunan yün bez, esnekliği nedeniyle kâğıdın çukurlara ulaşmasını ve mürekkebi emmesini sağlar; böylece, istenen baskı elde edilir.
Çukur gravürün kökeni kuşkusuz, metal üstüne gravür işlemeyi iyi bilen silah yapımcılarına ve kuyumculara dayanır. Yöntem, XV. yy’da Almanya ve İtalya’da aşağı yukarı aynı anda ortaya çıkarak, basımcılıkta hareketli çelik harflerin benimsenmesiyle yaygınlaşmıştır: Dürer oyma kalemiyle çalışırken, Rembrandt asitle işlemeyi yeğliyordu. XVII. yy’da gravür, bir sanat yapıtı olarak benimsenmiş ve Callot gibi bazı sanatçılar, özellikle gravür yapmışlar, bir süre sonra krallar, gravürü bir propaganda aracı olarak kullanmışlar ve şatolarını, verdik-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*