Haçlı Seferle gerektirecektir

Avrupa’nın teknolojik güzeyini önemli olarak masını ve belki de 21. Yüzyılda yasaklanmasını etkileyen faktörlerden din de Haçlı Seferle gerektirecektir.

ridir. Doğu ile Batı uygarlıkları arasında bu                                                                                        Şimdi bütün Dünyanın gözleri “TEMİZ

teknoloji transferi nasıl savaşlar sonunda zorunlu                                                       ENERJİ” ye dönmüştür. Güneş ve rüzgâr enerjisi,

olarak meydana gelip zamanın Ortaçağ zihni-                                                                hidrolik enerji, hidrojen enerjisi gibi doğadan

yetinin yıkılmasına etken olmuşsa, günümüzde                                                                    çıkıp hiç bir yan ürünü ve tşlemüe doğanın

de enerji krizinin oluşturduğu baskı sonunda                                                                  dengesini bozmaksızın tekrar doğaya dönen

gelişen yeni teknolojiler aynı şekilde içinde                                                                          enerji zinciri temiz enerji kavramını oluşturur,

bulunduğumuz 20* Yüzyılın zihniyetim yıkacağa                                                             İşte bu şekildeki enerji kaynaklarından biri de

benzemektedir.                                                                                                                     canlı organizmaların meydana getirdiği enerjidir.

insanlar jdaha fazla enerji üretimi yapma                                                                önemli bir kısmı canlıların dışkıları ile kimyasal

gereğini duyarken, 20. Yüzyılın ikinci yarısında                                                                     enerji olarak dışarı atılır. Bahçe ile uğraşanlar

önemli boyutlara ulaşan çevre sorunları da                                                                        taze gübrenin çiçeklere zarar yerdiğini ^lirler,

üretilecek enerjiye koşullar getirmektedir. Kir-                                                                        Onun için hayvan dışkıları bir süre, dışarıda

(enen hava ve su bundan böyle nükleer ve fosil                                                               bekledikten sonra gübre özelliğini kazanır. Bu

yakıt kökenli enerjilerin önemli ölçüde kısıtlan-                                                         bekletmeden amaç bünyesindeki bazı kimyaşa!

 

 


Uzak Doğu’da biogaz kuManınıı önemli boyutlara afişmiş bulunmaktadır, burada Çin de başarı ile kullanılmakta «»lan 10 m hacimli bir fermentasyori tankının kesit ve görünüşünü sunmaktayız. 20-30 küçükbaş veya 8-10 büyükbaş hayvan ağılındaki dışkılar % 10-15 oranında su ile karıştırılarak akıcı hale getirilmekte ve girişten içeri verilmektedir. Fermentasyon tankından çıkan gaz bir boru ile alınarak yakıt olarak kullanılmaktadır. Btf ölçüde bir tankın ürettiği gazm ısı değeri 9 milyon kcal/yıl yani yaklaşık yılda 900 kg. petrole eşdeğerdir. Ters sifon gibi çalışan tankın çıkış ağzından gazı alımış gübre elde edilmekte ve hemen kullanılabilmektedir. Böyle bir tanktan elde edilen gübrenin yıllık değeri 1 ton amonyum nitrat gübresinin değerine eşittir. Yapımı kolay olup herhangi bir kırsal bölgede yöresel malzeme ve işçilikle gerçekleştirilebilir. Aynca hareketli parçası olmadığı için bozulma tehlikesi yoktur.


 

 

maddelerin uçarak dışarı atılmasını sağlamaktır. Dışarı atılan; dışkıda bulunan enerjinin bir kısmıdır.

Eğer hayvan dışkıları oksijen bulunmayan bir ortamda bırakılırsa metan gazi (CH4) açığa çıkar. Metan gazı havayla karışınca yanan, maden ocaklarından “grizu” adı ile tanıdığımız ve sanayide kullanılan tabii gazm % 90-99 unu oluşturan bir gazdır. Dışkıların veya lağımların havasız kalması sonucu oluştuğu çok eskiden beri bilinen bir olaydır. Türkçede “Lağım Patlaması” tabirini hepimiz biliriz. İşte bu olaya yani dışkılardan gaz oluşmasına teknolojide “BİOGAZİFİKASYON” ve onun gazına da “BİOGAZ” denir.

Dünyanın bugünlerde büyük ölçüde ilgisiiîi çeken biogaz çok eskiden beri ufak yerleşim üniteleri, çiftlikler için çok ufak bir yatırımla gübre ve enerji üreten tesislerden elde edilmekte ıdı özellikle memleketimizle aynı enlemlerde olan Uzak Doğu ülkelerinde geniş bir kullanım alanı vardır. Geleceğin enerji üretimi için ümitle bakılan bu üniteler için eldeki verileri Türkiye’ye uygularsak alman sonuçlar şöyledir:

 


 

Burada sebze, balık ve büyükbaş hayvan üretimi yapan bir çiftliğin prensip şema« gösterilmiştir. Ahırda 50 adet büyükbaş besi hayvanı yetiştirilmektedir. Yani ana üretim ettir. Hayvanların gübresi eğimli bir gübre kanalı ile fermantasyon tankına gitmektedir. Bu tanka aynı zamanda çiftlik evinin kanalizasyonuda bağlıdır. Tankın üretimi yılda yaklaşık 4 ton petrol eşdeğeri metan gazı, 5 ton amonyum nitrat gübresi Eşdeğeri gübre ve 50 m bol madeni tuz içeren sıvıdır. Bu sıvı bir balık havuzuna verilerek veya balık yemi üretiminde kullanılarak yılda 10.000 orta boy balık üretilmektedir. Fermantasyondan çıkan sıvı ile ahır çatısında bir havuzda güneş ışınları ile özümseme yapan klorofilli algea yetiştirilmektedir. Bu havuzun mevcudiyeti ayrıca ahırın ısısını dengelemektedir. Bu havuzun mevcudiyeti ayrıca ahınn ısısını dengelenmektedir. Klorofilli algealar zaman zaman havuzdaki balıklara verilmektedir. Balık havuzunun değiştirme suları ve fermantasyon tankı ürünü gübre ile 5 hektar bir arazide sebze veya hayvanlar için yeterli yonca yetiştirmek mümkündür. Sonuç olarak böyle Kür tesiste insan yararına kullanılacak veya başka bir değişle satılabilecek mal olarak, yılda : 46.000 Kilovat saat enerji

10.0                            Kilo et 2.500 Kilo balık ‘ 75.000 Kilo sebze üretilebilir. Girdiler ise hayvan yeıiti ve su dur. Sebze yerine yonca ekilirse üretiminden sebze çıkar ve girdi olarak yalnız su kalır. Yani su enerji vo proteine dönüşmektedir, tabii biz burada güneş enerjisini para ödemediği için saymadık yoksa esas girdi güneş enerjisidir. Kısaca bu güneş eneı$slfii protein ve yakıt enerjisine çeviren bir fabrikadır.


 

 

—      Türkiye’de büyük ve küçükbaş 80 milyon hayvan vardır.

—      Ortalama 1.000 hayvan günde 4 ton dışkı üretir. ^

—       Türkiye’de üretilen hayvan dışkısı miktarı günde 320,000 ton yılda 116,8 milyon ton’dur.

—      1 ton dışkının ortalama enerji eşdeğeri 52 litre ham petroldür.

—      Türkiye’de hayvanların ürettiği dışkının petrol eşdeğeri 6 milyar litre’dir.

—    fBu miktar 38 milyon varil petrol eder.

—      Üretilen dışkının yalnız 1/10 unu enerji

olarak değerlendirirsek 4 milyon varil bugünün fiatlarile yaklaşık 100 milyon dolar eder.

Biogaz esasında güneş enerjisinin bir kulla­nımından başka bir şey değildir. Bu enerji değişiminin nasıl olduğunu göstermek üzere biogaz üretim yolu ile doğa zincirini tamamlayan bir çiftliğin şemasını ve Uzakdoğu’da başarı ile kullanılan bir biogaz tesisinin projesini ve bunlara ait açıklamaları sunuyoruz. Konuya ilgi duyacak okuyucularımızın her türlü sorularım cevaplamaya hazırız.

 

FAYDALANILAN KAYNAKLAR

GOLDSTEIN, Jerome Biogas Systems, National Develepment, January-February 1979, Inter- cantinental Publ. U.S.A.

Meydan – Laomsse, Gaz ve Enerji Kelimeleri. OSADA Y., TAKATANI M., TEJIMA T. Studies on fuel gas production from organic wastes with Bioconversion in Japan, özel Rapor, Tokyo, 1975.

* -i

s>;<

. 5

 

 

 

 

 

 


Başkası tarafından veya kendi kendine yapılan olumlu telkin, çoğu kez ilâçtan daha büyük bir rol oynamaktadır.

ir. m ■■  î

 

 

 

T

elkinin tedavideki büyük payını vurgulamak için basit fakat hemen hemen herkes tara­fından bilinen bir örnek vereceğim :

Patolojide virütik bir tümör gibi kabul edilen derideki siyillerin, etkili kimseler tarafından yapılan telkinle kaybolduklarını hekimler dahi inkâr edememektedir.

İlerlemiş bazı kanser vahalarında bile mora­lin kuvvetli olması ve kendi kendine olumlu telkin ( = otosüğjestion) yapılması ile hastalıkta duraklama ve hatta bazan da şifaya yakın iyileşme müşahede edildiği de bir gerçektir. Buna karşın olumsuz telkinlerle hastalıkların kötüleş­mesine neden olunduğu da sık sık görülen olgulardır.

Hastaların zararsız inançlarına ve uygulama­larına müdahale etmemelidir. Doğaldır ki bunlar gerekti tıbbi veya cerrahi tedaviyi ihmal ettirecek mahiyette olmamalıdır. Hastanın kendisinin ve ailesinin riskini kesip şarlatanlara para yedirme­sine de hiç bir şekilde göz yummamalıdır.

Hasta için inanç, doktor, ilaçlar ve bakım büyük ümit kaynaklarıdır. Tıbbi tedavi ile birlikte hastanın ruhsal durumunu da en yüksek düzeyde tutmağa çalışılmalıdır.

Artık insanlığa bir yararı olmayacak duygu» sunu hastanın aklından sildirmeye çalışmalıdır. Bu amaçla hasta zarar vermiyecek meşgalelerden yararlanmak ve onu yaşama bağlayabilmek en büyük kazanç olür. Bu uğraşılar kendi mesleği ve günlük işlerle ilgili veya meslek dışı meşguliyet (hobi) şeklinde olabilir. Hobilerin sağlıkta, hastalıkta ve özellikle emeklilikte önemli yardım­lar sağladığını pek çok örnekler üzerinde kanıtla­mışımda.

insan kendisini hiçbir zaman dünyanın en mutsuz kişisi olarak görmemelidir. Bizden daha az şanslı ve daha mutsuzlan da daima düşün­meliyiz, örneğin yalnız başına görebilmek bile bir mutluluktur, görmeyen için çirkini görebilmek dahi bir zevktir. Keza işitmeyen için kötü bir sesi duyabilmek bile bir zevktir. Midesi rahatsız ve rejimde bulunan bir insan için bir çiğ soğanı yiyebilmek dahi büyük bir zevktir. Çok kez şikâyetçi olduğumuz parazitleri bile, çalışmayan ve sesi çıkmayan bir radyonun tamirinden sonra duymamız bizi çok sevindirir. Anormal yürüye­bilen bir insan, koltuk değnekleri veyaprotezle güç yürüyenler bulunduğunu ve bunun başlı başına bir mutluluk vesilesi olduğunu düşün­melidir. Koltuk değnekleri ile yürüyen de yataktan kal kam »y an İnsanlar olduğunu da ammsamalıdır. Kekemeler de, hiç konuşamıyan ve hiç duymayanlar olduğunu ve ketfdHerinfn bunlara nazaran daha şanslı olduğunu hatırla­malıdır. Yalnızca görmegücünü veya yalnızca işitme duyusunu kaybetmiş olanlar d^hi, kör, sağır ve dilsiz olan ünlü yazar Helen Kellerin hayatından ders alıp teselli ve güç bulmalıdırlar.

Bütün bunlara karşın daha iyi, daha sağlıklı, daha başarılı, daha mutlu ve insanlığa daha yararlı olmayı arzu etmekte insanın doğal bir hakkıdır, zaten bu olmazsa yaşama zevki de kaybolur.

İhsanın daha kotuyü, geçmişi ve tecrübele­rini yeteri kadar düşünmesi gerekli tedbirleri al­ması ve gelecek için ümit beslemesi mühakkakki en uygun davranış şekli olur. Her iki hali de kâfi ve dengeli bir şekilde düşünmek ve bunlara göre telkinlerde bulunmak yaşama zevki verir insana. Aksi halde, yani kendisini yalnızca daha çok şanslılarla mukayese ederek tek “yönlü düşünmek, ruhsal çöküntü ile vücudun direncini düşüren, hastalıkları, başarısızlıkları ve mutsuzlukları gi­derek ciddi boyutlara ulaştırır.

özellikle kötümser olan hastalarıma daima Dale Carnegie’nin “Üzüntüyü bırak yaşamaya bak” adlı kitabını tavsiye ederim ve aynı

 

zamanda hayatlarında bir kez değil, her ay iki defa tekrar tekrar okumalarını öneririm: Bu kitap, yüzbinlerce liralık psikanaliz ve psikoterapi kürlerinden çok defa daha yararlı olmaktadır. Gayet açık bir stil ile kaleme alınmış ve çok canlı örnekler içeren bu kitap üstelik ilginç bir roman kadar da sürükleyicidir. Carnegie bir bölümünde, kafalarına pek çok şeyi takmış, devamlı kısır dön­gü ve bunalım içinde bulunan kimselere şu tavsiyelerde bulunur: “Zaman hücreleri içinde yaşayın, bugünün olayları oldukça ağır olabilir ve yalnızca bunu güç taşır durumda bulunabilirsi­niz; buna dünü ve yarını bütün ağırlıkları ile eklerseniz sırtınız bu üç yükü birden kaldıramaz. Dünü yalnızca ders alınacak tecrübeleri ve tatlı anıları ile hatırlayın yarını da tedbirlerde küsur etmemek için ancak yeteri kadar düşünün”. Gıpta etmek güzel bir şeydir, ama haset etmemelidir. Bugün şanslı gördüğümüz bir insanın bizden noksan tarafları olabilir, bugün yoksa yarın da ortâya çıkabilir. Nitekim A. B. D. başkanı Kenned/e haiet eden pekçok kişi, suikastten sonra adi bil vatandaş olma şansları için dua etmiştir.

Devamlı mutlu bir hayat kimseye nasip olmamıştır ve olmayacaktır da. Yaşamda ancak

mutlu anlar yer alır. Bu mutlu anlar nicelik ve nitelik bakımından çok değişik olabilir. Bazan tek bir anın mutluluk derecesi çok yüksek olup, pekçok b^şka mutlu anların toplamına eşdeğer bulunabilir. Tahlillerde kendi lehine faktörleri bulmaya çalışmalı ve iyimserlik olanaklarını ar­tırmalı, fakat aynı zamanda görevlerini ihmal ettirecek ve gevşekliğe sürükleyebilecek fazla hayallere de kapılmamalıdır. Buna karşın ölü­münde er-geç insan için kaçınılmaz bir sohuç olduğunu gerektiğinde anmak yararlı olur. Bütün insanlar yaşamda kiracıdır. Bu kiracılar değişik kira süreleri ile dünyada kaldıktan sonra, öbür dünyaya göç eder. Dünyaya yeni başka kiracılar gelir. Bu sebeple yaşamda komşu kiracılarla iyi geçinmeliyiz. Bu düşünüş tarzı hayattaki geçici görevi m izîıi yerini daha iyi saptar ve teselli ve olumlu telkin fırsatlarını doğurur.

Daha kötü ve daha iyiyi dengeli ve yeter bir şekilde düşünmek ve bu yönlerde olumlu telkinlerde bulunmak, uygun derecede bir po- İianacılık ve tolerans göstermek, daima hiç ölrheyecekmiş gibi çalışmak, kendine ve insan­lığa yararlı olmak, mutluluk, başarı ve sağlık için en önemli faktörlerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


/fjünyanın bütün büyüklerinin ve zenginlerinin tutkusu bir Rolls-Royce otomobiline sahip olmaktır. İngiliz Kraliçesinden Arap Şeyhlerine, büyük iş adamlarından, petrol krallarına kadar. Çünkü 1906 yılında dünya ilk Rolls Royce otomobilini tanıdıktan bu yana, ona sahip olmak, rahat, arızasız ve latif bir otomobil gezisi anlamına gelir, herkes onun dünyamızda yapılabilen bir şeyin en mükemmeli olduğunu sessizce tasdik eder, bu yıllardan beri kanıtlanmış bir gelenektir.

Bu mükemmelliğe varış, yüzyılın başındaki otomobillerin 5-10 kilometrede bir durduğu, bir sürü can sıkıcı arıza yaptığı bir devirde elektrik

 

mühendisi Henry Royce’un sahip olduğu “De- cauviİle” adındaki Fransız arabasının onu deli etmesi ve nihayet onun mükemmel bir araba yapmaya karar vermesiyle başlar. Kafası kızan Ingiliz nihayet kendi otomobilini kendisi yap­maya hazırlanır. Aynı yıl içinde ilk Royce 10 beygir gücündeki iki silindir motoru işlemeye başlar. Royce motorları, otomobilleri ve arızala- rını iyice incelemişti. Otomobil ve motorlarla ilgilenen meslek basını hayranlık içindeydi ve bu girişimi büyük manşetlerle övüyorlardı.

Aynı zamanda otomobil ticaretiyle uğraş­mayı kafasına koyan Charles Stewart Rolls adında başka bir Ingiliz bunu okudu ve Royce’u bularak ona onunla beraber çalışmak istediğini söyledi. 1904 Noelinden bir gece önce iki adam buluştu ve beraber çalışma arzularını resmen bir kontrat­la saptadılar. Böylece onlar farkına varmadan birbirlerine hayatlarının en büyük Noel hediye­sini vermiş oldular.

İki yıl sonra (1906) Rolls Royce markasını taşıyan “Silverghost-Gümüş hayalet” 53 beygir güçlük 6 silindir motoruyla ortaya çıktı ve basma takdim edildi. Royce’un ilk yaptığı otomobilde olduğu gibi bu da işçilik kalitesi ve güvenilirlik bakımından herkesi hayrette bırakıyordu. Kimse şimdiye kadar bu kadar mükemmel birşey görmemişti. O zamanın ünlü dergisi “Aut Car” 20 Nisan 1907 de arabayı övüyor ve “İçindeki motor bir dfkiş makinesi kadar sessiz çalışıyor” diye yazıyordu, “insan onun içinde giderken gittiğini bile hissetmiyordu, önde ve arkada oturan yolcu adeta yerin üzerinde, havada süzülerek gittiğini sanıyordu.”

Aradan geçen 70 küsur yılda bunda değişen hiçbirşey olmamıştı. 1907 de yapılan ilk Silverg- host’ı bugün görenler geçen zamanın onun üze­rinde sanki hiçbir iz bırakmadığı kan ısındadırlar, o şimdiye kadar yapmış olduğu 800.000 kilometre yolda bir kere bile kalmamış, motoru daima ilk ateşlemede çalışmış ve her koşulda araba işler^i|tir. Bununla iki ortağın firmaların bayrağı­na daüa o zaman yazdıkları şey ispat edilmiş olmaktadır: “Kalite bir ömür değil, ondan sonra bile devam eden bir şeydir” Bay Royce hatta daha da ileri giderek dinlemek isteyen herkese “gürültü, sonunda yanlış tasarlanmış ve yapılmış makinelerin çalışmasından gelir”, diyordu.

Bunun bir sonucu olarak RR’nin 75 yıllık jübilesinde büyük bir kıvançla “Rolls Royce Motors” firmasının müdürünün 1904 den beri yapmış olduğu 80.000 in üstünde otomobilin yarısından fazlasının hâlâ işlemekte olduğunu” söylemesine hayret edilmemelidir. Bu bakımdan kimse şimdiye kadar bir firma müzesi yapmayı düşünmemiştir, çünkü holün yarısından fazlası

boş kalacaktı.

işte bu yüzden Rolls Royce üzerine birçok öyküler söylenegelmiştir. örneğin bir Rolls- Royce hiç bir zaman önemli bir arıza ile karşılaşmaz. Zira böyle birşey olsa, en yakın RR- temsilcisine bir telefon kâfidir, derhal bir motor ustası bütün lüzumlu araç ve gereçleriyle beraber imdada yetişir. Bir başkası da radyatörün üzerindeki firma arması ve “Flying Lady” figürünün saf gümüşten olduğudur. Bu gibi öyküler aslında bu soylu İngiliz firmasının mitolojisine aittir ve işitilmesi hoşa gider, fakat hepsinin bir tek ortak tarafı vardır, o da gerçek olmadıkları ve zamanla halk tarafından uydu­rulduğudur.

Bunların arasına giren başka bir söylenti ise tamamiyle hakikattir: Rolls Royce’un özel bir şoför yetiştirme okulu vardır. Burada şoförlere, bu otomobil öğretim en tıtu ünden çıkarken verilen “Şoförün El Kitabı şu tavsiyeyi içermek­tedir : “Daima üç aşamada fren yapınız ! İlk önce hafif, böylece yolcunuza frene geçmek üzere olduğunuzu haber vermiş olursunuz. Sonra daha kuvvetlice bir fren yapınız ve üçüncü aşamada da tekrar yavaşça bir frenle durmaya çalışınız, böylece arabadakijer herhangi bir şoka kapıl­maz.” Yada “Yolcuların eşyalarının ağırlığını onlardan olası bir tekerlek değiştirmek için arabadan inmelerini rica edeceğiniz zamanı tahmin edebilmelisiniz.” veÿ& iyi bir şoför o şekilde yerine oturmalıdır ki arabasını yönetirken mümkün olduğu kadar az hareket yapmalı ve özellikle arabasını kaldırırken devamlı ve düzgün hız artışları ile (eşit ivmelerle) onu sürebilme­lidir.”

Arkada koltuğunda oturan yolcu “Kral” dır ve şoför ona bu konforlu ve rahat otomobil yolcu­luğunda elinden gelen her türlü katkıyı esirge­memelidir. RR-şoförü her türlü konfor emekle­rinde her Rolls-Royce arabasının içinde bulunan tekniğin bütün yeniliklerinden yararlanır, örne­ğin bir düğmeye basılmakla yolcunun aynı zamanda ayaklarının sıcak ve başının serin olmasını sağlar. Super klima tesisi iki yüzey üzerinde çalışır.

Veya daha ilk günlerinden beri her Rol Is- Royce’de bulunan düzey-ayar tesisi yalnız arabada fazla ve havaleli yük bulunduğu zaman sürekli olarak arabanın dengesini korumakla kalmaz, aynı zamanda yavaş yavaş boşalan benzin deposunun bile arabanın tam dengesini boz mamas ı rrç s#ğ I ayacak kadar duyarlıdır. öte yandan bir RMĞ-Royce’de bulunması doğal olan şeylerden geniş bir yer rahatlığı, son sistem bir stereo-radyo ve kaset tesisidir. Ayrıca sessizliği onun açık simgesidir.

 

Fakat asıl Rolls-Royce’u yapan şeyler o görkemli saç kılıfının içindedir. Parçaları en büyük bir özenle yapılan ve monte edilen her yüzüncü alüminyum V8 motoru bundan önceki 99 motorun bir vekilidir ve onların mükemmelli­ğinin damgasını taşıyan bir diplomaya sahip olmak zorundadır. Tekerlek düzeni ne kadar mükemmel çalıştığını kanıtlamak için 8 saatlik sürekli bir sınavdan geçirilir. Bütön bunlardan

sonra sınavı atlatmış, tamamiyle monte edilmiş                                                                     üzere seçildikten, tahta akşamı için elverişli

otomobil tekrar son civatasına kadar sökülür ve                                                                         Italyan ceviz ağacı bulunduktan ve teker

en ufak bir bozukluk ve düzensizlik olup olma-                                                            lastikleri ağır arabalar için Özellikle pres edıldik-

dığı, tekniğin en ileri ölçü aygıtlarıyla ölçülür ve                                                              ten sonra, 5 aylık bir el çalışması dönemi başlar,

incelenir. Eğer herhangi birşey bulunmazsa                                                                       Bundan dolayı bu muazzam fabrikanın günde

otomobil tekrar deneme istasyonuna alınır ve                                                         yalnız 10 otomobil çıkardığına hayret edilmeme-

motor yeniden işletilir. Bu sırada 2-3 saat bir                                                                            lıdır. Hatta bazan bunun bile altında kalınır,

motor-doktoru 8 silindirlik koca motoru bir                                                                        özellikle son 230 kilometrelik yol deneyinde

hekimin bir hastanın göğsünü dinlediği gibi ste-                                                         bütün yol süresince bavulların konulacağı yerde

toskop ile dinler. Eğer bu tecrübeli uzman                                                                       bulunan usta bu üzün yolculukta en ufak bir ses

motoru dinleme aygıtı ile dinlediği sırada                                                                                                                                                    duyarsa!

herhangi ufak bir gürültü bile duymazsa,                                                                                         Rolls-Royce firmasının başka bir imalat

otomobil artık son sınavını vermiş demektir,                                                                   alanında ise müthiş gürültü çıkarmak bir kalite

müşteriye teslim edilebilir.                                                                                                               işaretidir. Burada uçak motorları yapılır. RR

Doğal olarak otomobilin bütün parçaları                                                                    firması kuruluşundan beri uçak motorları da

çamurluğundan motor mahfazasından, bavul-                                                          yapmaktadır. Fakat bu kadar göze çarpan birşey

ların konulduğu yere kadar aynı özenle gözden                                                            değildir, ilk imalat büyük babalarımızın devrin-

geçirilir: Bunlarda yapıldıktan sonra büyük bir                                                                deki tek ve iki kanatlı uçakların piston motorla-

dikkat ve sabırla özel olarak yapılmış tahta                                                                        rıyla başlamıştı. İkinci Dünya Savaşında o ünlü

şaplonlar üzerinde uzmanlar tarafından ham                                                              Spitfire’ler ile bugünün Trıstar-jet bombardıman

saçlar çekiçlerle dövülerek son şekillerini alırlar                                                                         uçaklarının, Phantomların ve ses hızının iki

ve ateşte kalaylanan saçlar ve alüminyum                                                                  katına çıkan Concorde’ların motorları hep burada

karoseri parçaları yerlerine vidalanmadan önce                                                                                                                                     yapılmıştır.

üzerlerinden gerçek bir lake-boya “cümbüşü”                                                                    Böyle kimsenin pek farkında olmayan başka

geçirirler. Toplum olarak RR’ın her saç örtü                                                                       birşey de RR-otomobillerinin bir kardeşi olan

parçasının üstünde 12 lake tabakası vardır,                                                                       Bentley’in burada yapıldığıdır. Bentley markası

bunlar elle birbirinin arkasından püskürtülür,                                                               1931 denberi RR’a aittir ve Bentley modelleri için

taşlanır ve cilalanır. Bütün bu işlemler yapıldık-                                                                bu soylu Rolls-Royce’un bir parçası mı olduğu,

tan sonra kontrolörler özel floresans ışıkla lake                                                                ya da onun bir çeşit “fakir insanların RR’u” «nu

hatalarını ararlar. s                                                                                                                                                                          olduğu pek bilinmez.

Bu titiz lakeleme tam üç hafta sürer, ondan                                                                             Gerçek şudur. İkisipin arasındaki âyrım

sonra da otomobil saçlarının boyasında herhangi                                                    yalnız adındadır. Yoksa her ikisi tekerlek somun-

bir “defo”, hata bulmak olanaksızdır. Rolls-                                                                    larına kadar birbirine benzerler. Söz standart 6,7

Royce satıcısı müşterisine bir sır söylüyormuş                                                              litrelik motorların beygir gücüne geldiği zaman,

gibi, “isterseniz sigaranızı bunun üzferinde sön-                                                            o ünlü mükemmellik sahnesi burada da ayniyle

dürebilirsiniz, en ufak bir leke bile kalmaz” der.                                                                     ortaya çıkar. Rolls-Royce şefi David Plastow:

Kalite bakımından doruk noktası koltuklar                                                                         fBeygir gücü ne kadar az olursa, o kadar

için kullanılacak derilerin seçimindedir. Yalnız                                                                                                                             ilginçtir” demiştir.

elektrorçitler ile korunan çayırlarda otlayan                                                                         Yalnız bu mükemmel arabaların fiatını hiç bir

mutlu inekler bu seçime girebilirler. Zira, normal                                                          satıcı gizleyemez. “Silver Shadovv” grubunun en

dikenli tel ineklerin kıymetli derilerinin çizilme-                                                                   ucuzu yuvarlak 4 milyon TL. dır, beş RR tipinin

sine sebep olabilir. RR-uzmanları bu debilerden                                                        en pahalısı olan Camarquelerin ise fiatı 8 milyon

ayakkabı bile yapılmasına müsade etmezler. 500                                                         T1. dir. Bentleyin fiatı da RR’ların fiatından aşağı

sığır arasından 8’i bir RR için derisini vermek                                                                                                                                                değildir.

HOBBY’den

 

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

(2)  M.D. Brown, S.W. Smoliar, L. Weber, Prepa­ring dance Notation Scores With A computer,

Computers and Graphics, Vol. 3, No. 1.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*