hayvanbilim
Hayvanların incelenmesini konu alan bilim dalı. Hayvanların incelenmesine eski Yunanlılar döneminde başlanmışsa da, hayvanbilimin, avladıkları hayvanların yaşama biçimleri ve davranışlarıyla ilgili bazı bilgiler edinmek zorunda olan ilk insanlardan bu yana süregelen bir bilim dalı olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Ama günümüzdeki anlamıyla hayvanbilim, biyokimyadan çevrebilime kadar hayvan biyolojisinin bütün görünümleriyle ilgilenir ve belirli hayvan öbeklerinin incelenmesini konu alan böcekbilim, kuşbilim, vb. altdallara ayrılmıştır. Hayvanbilimcilerin araştırmalarıyla ortaya çıkarılan mekanizmalar ve kavramlar, çağdaş toplumun ilerlemesi açısından da son derece önemlidir.
Bakteriler, birhücreliler ve sperma hayvancıklarıyla ilgili ilk gözlemleri ve betimlemeleri yapmış olan Anton von Leeuwenhoek’un 1676’da hazırladığı insan ve hayvan sperma hücrelerinin çizimler¡.
Çünkü insanoğlunun buluşlarıyla teknolojide gerçekleştirilen her ilerlemenin, doğada bir benzeri vardır. Sözgelimi, yarasalar insanın yeryüzünde ortaya çıkmasından çok önceki tarihlerden bu yana “radar”a benzer bir sistemden yararlanmaktadırlar; karada yaşayan hayvanların ortaya çıkmasından çok önceki tarihlerde böcekler, havada süzülerek uçmak için bir sistem geliştirmişlerdir. Hayvanbilimden alınacak önemli derslerden biri, insanın hayvanlar evreninin ayrılmaz bir parçası olduğudur.
Hayvanbilimcinin temel amacı, sınıflandırmadır. Her araştırmacı bir uzman olur; böylece entomoloji böcekleri, ihtiyoloji balıkları, erpeotoloji sürüngenleri, ornitoloji kuşları, mamoloji memelileri, protistoloji birhücreliler¡, makaloji yumuşakçalar؛, helmintoloji asalak solucanları, primatoloji küçük primatlar takımını ele alır. Hayvanın incelenmesi, değişmez, belirli bir plana göre yapılır. Dış görünüşle ya da seçilen hayvanın çeşitli bölümlerinin betimlenmesiyle işe başlanır. Sonra teşri- hegeçilir(bu konu anatominin, yani içgörünüşünalam- dır). Dokular ve hücreler mikroskopta gözden geçirilir (dokubilim ve hücrebilim). Fizyolojiyle ilgili incelemeler yapılır (beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, me-tabolizma, üreme sistemlerinin incelenmesi).
Daha sonra, başka hayvanlarla sistematik karşılaştır- maya girişilir; böylece karşılaştırmalı morfoloji, anato- mi, dokubilim, hücrebilim ve fizyolojiye başvurulur. Elde edilen benzerliklere ve aykırılıklara dayanılarak, bir sınıflandırma düzenlenir; bunun kurallarına “taksinomi” (ya da “taksonomi”) denir. Hayvan, Eatince iki adla adlandırılmış olarak, bir şubeye (dal ya da bölüme), bir sınıfa, birtakıma, birail؟ye, bircinse, birtüre, hattâ ba- zen bir alttüre sokulur, iyi bir sınıflandırma yapılmak is- teniyorsa, seçilen hayvanın soyu da araştırılır ve pale- ontolojinin yöntemlerine başvurulur. Gene de yeterince kesin bir şey bulunamazsa, bu kez yumurtanın ve embriyonun gözden geçirilmesine yönelinir (betimle- meli ve karşılaştırmalı embriyoloji). Son olarak, kalıtım yasalarını inceleyen genetiğe başvurulur.
Günümüzdeyse, yakın dönemde gelişen etoloji, çevrebilim ve molekül biyolojisi, hayvanbilim yöntem- lerinde kökten bir altüst oluşa yol açmışlardır.
Artık insanla, “daha aşağı yapılı kardeşleri” arasındaki farklara daha az önem verilmekte, bütün canlı türleri- ni birleştiren ortak noktalar üstünde daha çok durulmaktadır. Artık, yalnızca çözümlemeyle, yani sınıflan- dırmayla yetinilmemekte, olgular toptan ve bireşime؛ bir açıdan ele alınmak istenmektedir.
Etoloji, başlıbaşına alınırsa, temel bir bilim değildir. Ama zoologların (^v^ilimcilerin) kafasında, daha doğrusu hayvanbilim felsefesinde toptan bir devrime yol açmıştır. Bir davranış bilimi olarak etoloji, antropo- morfi tipinde düşünceyi kökten bırakmayı gerektirmektedir. Bülbülün ötüşünü, çıngıraklıyılanın kur yapmasını, peygamberdevesinin eşini yemesini ya da maymun toplumlarını işleyişini açıklamak son derece güç bir iştir.
Çevrebilim, kentlerin ve köylerin sanayileşmesiyle ortaya çıkan “zararlılığın” ve çevre kirlenmesinin çözümlenmesinden doğmuştur; yani çevrebilim bir bakıma, tekniğin olumsuz yönlerinin bir ürünüdür. Konusu, canlı varlıklar ile çevreleri arasındaki ilişkileri incele- mektir. Bu bilim dalı sayesinde, hayvan artık başlıbaşına ele alınmamakta, daha geniş bir bütünün etkin bir öğesi olarak İncelenmektedir (bu geniş sistem, çevre sistemi, biyosenoz yani biyolojik topluluk ya da yeryüzündeki canlı varlıkların tümü, olarak nitelenebilir). Enerji bilançosunun, beslenme zincirlerinin, topluluk yoğunluklarının ve toplulukların tarih içindeki evriminin ayrıntılarıyla gözden geçirilmesi, başka bilimlere başvurmadan hayvanlar dünyasının anlatılabileceği savının boş bir sav olduğunu göstermektedir; söz konusu bilimler çeşitlidir: Doğal bilimler (bitkibilim, mikrobiyoloji); yer bilimleri (yerbilim, iklimbilim ya da klimatoloji); insan bilimleri (arkeoloji, vb.).
Molekül biyolojisi, “bütüncü” bilimi tam anlamıyla temsil eder. Yalnızca hayvanbilimi değil, bitkibilimi, bakteribilimi, virüsbilimi, tıbbı, vb. içine alır ve yaşamın genel mekanizmalarının anlaşılmasında bir derece daha ilerlemeyi sağlar. Yakın birgelecekte fili, balinayı, pireyi ve şempanzeyi tanımlamak için, her birinin dezok- siribonükleik asit (türlerin genel şifresinin yazılı bulunduğu hücre çekirdeklerinin temel öğesi; DNA) moleküllerinin ayrıntılı listesini yapmak yeterli olacaktır.