hayvanbilim

hayvanbilim

 

Fransız doğabilimcisi ve anatomi uzmanı Ceorges Cuvier, Avrupa'da XIX. yy'ın başlarında bilimin biçimlenmesine katkıda bulunanlar arasında yeralmış, fosillerin sistemli biçimde incelenmesini başlatmış, omurgalılar paleontolojisinin temelini atmıştır.

Fransız doğabilimcisi ve anatomi uzmanı Ceorges Cuvier, Avrupa’da XIX. yy’ın başlarında bilimin biçimlenmesine katkıda bulunanlar arasında yeralmış, fosillerin sistemli biçimde incelenmesini başlatmış, omurgalılar paleontolojisinin temelini atmıştır.

Hayvanların incelenmesini konu alan bilim dalı. Hay­vanların incelenmesine eski Yunanlılar döneminde başlanmışsa da, hayvanbilimin, avladıkları hayvanların yaşama biçimleri ve davranışlarıyla ilgili bazı bilgiler edinmek zorunda olan ilk insanlardan bu yana sürege­len bir bilim dalı olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Ama günümüzdeki anlamıyla hayvanbilim, biyokimya­dan çevrebilime kadar hayvan biyolojisinin bütün gö­rünümleriyle ilgilenir ve belirli hayvan öbeklerinin ince­lenmesini konu alan böcekbilim, kuşbilim, vb. altdallara ayrılmıştır. Hayvanbilimcilerin araştırmalarıyla orta­ya çıkarılan mekanizmalar ve kavramlar, çağdaş toplu­mun ilerlemesi açısından da son derece önemlidir.

Bakteriler, birhücreliler ve sperma hayvancıklarıyla ilgili ilk gözlemleri ve betimlemeleri yapmış olan Anton von Leeuwenhoek’un 1676’da hazırladığı insan ve hayvan sperma hücrelerinin çizimler¡.

Çünkü insanoğlunun buluşlarıyla teknolojide gerçek­leştirilen her ilerlemenin, doğada bir benzeri vardır. Sözgelimi, yarasalar insanın yeryüzünde ortaya çıkma­sından çok önceki tarihlerden bu yana “radar”a benzer bir sistemden yararlanmaktadırlar; karada yaşayan hayvanların ortaya çıkmasından çok önceki tarihlerde böcekler, havada süzülerek uçmak için bir sistem geliş­tirmişlerdir. Hayvanbilimden alınacak önemli dersler­den biri, insanın hayvanlar evreninin ayrılmaz bir par­çası olduğudur.

Değşinim Kuramı (1901-1903) adlı yapıtıyla modern genetik biliminin başlamasına büyük katkıda bulunan bitkibllimci Hugo de Vries, Mendet'in 1866'da ortaya koyduğu kalıtım yasalarını geliştirip, bitki kuşaklarındaki değşinimlere uygulamıştır.

Değşinim Kuramı (1901-1903) adlı yapıtıyla modern genetik biliminin başlamasına büyük katkıda bulunan
bitkibllimci Hugo de Vries, Mendet’in 1866’da ortaya koyduğu kalıtım yasalarını geliştirip, bitki kuşaklarındaki değşinimlere uygulamıştır.

Hayvanbilimcinin temel amacı, sınıflandırmadır. Her araştırmacı bir uzman olur; böylece entomoloji böcekleri, ihtiyoloji balıkları, erpeotoloji sürüngenleri, ornitoloji kuşları, mamoloji memelileri, protistoloji bir­hücreliler¡, makaloji yumuşakçalar؛, helmintoloji asalak solucanları, primatoloji küçük primatlar takımını ele alır. Hayvanın incelenmesi, değişmez, belirli bir plana göre yapılır. Dış görünüşle ya da seçilen hayvanın çeşitli bölümlerinin betimlenmesiyle işe başlanır. Sonra teşri- hegeçilir(bu konu anatominin, yani içgörünüşünalam- dır). Dokular ve hücreler mikroskopta gözden geçirilir (dokubilim ve hücrebilim). Fizyolojiyle ilgili incelemeler yapılır (beslenme, solunum, dolaşım, boşaltım, me-tabolizma, üreme sistemlerinin incelenmesi).

Dezoksiribonükleik asitin (DNA) çift sarmal yapısı modelini ortaya atan James p. Watson ve Francis H.C. Crick.آ'ره/ه//و tarihinde bir dönüm noktası olan buluşlarıyla, iki bilim adamı, 1962‘de Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülü'nü paylaşmışlardır.

Dezoksiribonükleik asitin (DNA) çift sarmal yapısı modelini ortaya atan James p. Watson ve Francis H.C. Cric tarihinde bir dönüm noktası olan buluşlarıyla, iki bilim adamı, 1962‘de Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülü’nü paylaşmışlardır.

Daha sonra, başka hayvanlarla sistematik karşılaştır- maya girişilir; böylece karşılaştırmalı morfoloji, anato- mi, dokubilim, hücrebilim ve fizyolojiye başvurulur. Elde edilen benzerliklere ve aykırılıklara dayanılarak, bir sınıflandırma düzenlenir; bunun kurallarına “taksinomi” (ya da “taksonomi”) denir. Hayvan, Eatince iki adla adlandırılmış olarak, bir şubeye (dal ya da bölüme), bir sınıfa, birtakıma, birail؟ye, bircinse, birtüre, hattâ ba- zen bir alttüre sokulur, iyi bir sınıflandırma yapılmak is- teniyorsa, seçilen hayvanın soyu da araştırılır ve pale- ontolojinin yöntemlerine başvurulur. Gene de yeterince kesin bir şey bulunamazsa, bu kez yumurtanın ve embriyonun gözden geçirilmesine yönelinir (betimle- meli ve karşılaştırmalı embriyoloji). Son olarak, kalıtım yasalarını inceleyen genetiğe başvurulur.

Günümüzdeyse, yakın dönemde gelişen etoloji, çevrebilim ve molekül biyolojisi, hayvanbilim yöntem- lerinde kökten bir altüst oluşa yol açmışlardır.

Artık insanla, “daha aşağı yapılı kardeşleri” arasındaki farklara daha az önem verilmekte, bütün canlı türleri- ni birleştiren ortak noktalar üstünde daha çok durulmaktadır. Artık, yalnızca çözümlemeyle, yani sınıflan- dırmayla yetinilmemekte, olgular toptan ve bireşime؛ bir açıdan ele alınmak istenmektedir.

Etoloji, başlıbaşına alınırsa, temel bir bilim değildir. Ama zoologların (^v^ilimcilerin) kafasında, daha doğrusu hayvanbilim felsefesinde toptan bir devrime yol açmıştır. Bir davranış bilimi olarak etoloji, antropo- morfi tipinde düşünceyi kökten bırakmayı gerektirmektedir. Bülbülün ötüşünü, çıngıraklıyılanın kur yapmasını, peygamberdevesinin eşini yemesini ya da maymun toplumlarını işleyişini açıklamak son derece güç bir iştir.

Çevrebilim, kentlerin ve köylerin sanayileşmesiyle ortaya çıkan “zararlılığın” ve çevre kirlenmesinin çözümlenmesinden doğmuştur; yani çevrebilim bir bakıma, tekniğin olumsuz yönlerinin bir ürünüdür. Konusu, canlı varlıklar ile çevreleri arasındaki ilişkileri incele- mektir. Bu bilim dalı sayesinde, hayvan artık başlıbaşına ele alınmamakta, daha geniş bir bütünün etkin bir öğesi olarak İncelenmektedir (bu geniş sistem, çevre sistemi, biyosenoz yani biyolojik topluluk ya da yeryüzündeki canlı varlıkların tümü, olarak nitelenebilir). Enerji bilan­çosunun, beslenme zincirlerinin, topluluk yoğunlukla­rının ve toplulukların tarih içindeki evriminin ayrıntıla­rıyla gözden geçirilmesi, başka bilimlere başvurmadan hayvanlar dünyasının anlatılabileceği savının boş bir sav olduğunu göstermektedir; söz konusu bilimler çe­şitlidir: Doğal bilimler (bitkibilim, mikrobiyoloji); yer bi­limleri (yerbilim, iklimbilim ya da klimatoloji); insan bi­limleri (arkeoloji, vb.).

Molekül biyolojisi, “bütüncü” bilimi tam anlamıyla temsil eder. Yalnızca hayvanbilimi değil, bitkibilimi, bakteribilimi, virüsbilimi, tıbbı, vb. içine alır ve yaşamın genel mekanizmalarının anlaşılmasında bir derece da­ha ilerlemeyi sağlar. Yakın birgelecekte fili, balinayı, pi­reyi ve şempanzeyi tanımlamak için, her birinin dezok- siribonükleik asit (türlerin genel şifresinin yazılı bulun­duğu hücre çekirdeklerinin temel öğesi; DNA) mole­küllerinin ayrıntılı listesini yapmak yeterli olacaktır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*