HER sıf. (fars. her). Tekil kelimelerin önüne gelerek aynı kategoriden olanların tümünü teker teker belirtir: Her şeyi ahularının teriyle kazanan adamlar arasında senin işin ne? (H.E. Adı var). Yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım (Attilâ İlhan). Her gören aybetti âb-ı dîde-i giryânımı / Eyledim tahkik, görmüş kimse yok câ-nânımı (Fuzuli). Her dakika. Her insan. Her yaşın kendine göre zevkleri vardır.
— çeş. dey. Her aşın kaşığı, herşeyi karıştıran (kimse). || Her boyadan boyandı, (bir) fıstıkîsi kaldı. Bk. fistikî. || Her derde deva, birçok hastalığa iyi gelen şey. insanın sıkıntısını gideren, içini açan kimse. I| Her firavunun bir Musa’sı var, kötü kişilerden insanı kurtaracak bir kimsenin çıkabileceğini belirtir. || Her günlük, her gün için. Her gün kullanılan. || Her havadan (veya telden) çalmak, her konuda bir parça bilgi sahibi olmak. || Her halde, büyük bir ihtimalle: Her halde kuvve-i maneviyeyi kıracak bir takım propagandalar yapılmış (Atatürk). Şartlar ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka: Verilen emre her halde itaat lâzım (H .R. Gürpınar). || Her ihtimale karşı, ihtiyaten, ne olur ne olmaz diye. || Her işe burnunu sokmak, bilip bilmeden her şeyle ilgilenmek. || Her kafadan bir ses çıkmak, bir konu hakkında hep bir ağızdan uluorta konuşmak. || Her nasılsa, beklenmeyen bir durumu belirtmek için kullanılır: Fransız olmakla beraber her nasılsa natüralizm taraftarı değildi (H. R. Gürpınar). || Her nedense, sebebi bilinmeyen veya anlaşılmayan bir durum için kullanılır: Ama Nevin’i her nedense çağırmaya karar verdiği zaman önce gri bir pantalon giymişti (S.F. Abasıyanık).
|| Her ne hal ise, ne şekilde, nasıl olursa olsun. || Her ne kadar, böyle ise de, bununla birlikte: Her ne kadar uzun bir yazı ise de insanı fiiç sıkmıyor. || Her ne pahasına olursa olsun, bir işi yapmak için şartların zor veya kolay olmasının önem taşımadığını belirtir. || Her neyse, «olan olmuş, sözü uzatmayalım» anlamında kullanılır. || Her ne zaman, «ne zaman olursa olsun» anlamında. || Her nice, herhangi: Her nice gülü bitirse bu hâk / Har-ı gam ile eder dilin çâk (Fuzulî). Her zaman. || Her gördüğü sakallıyı babası sanmak. Tekiz. Bir şeyi (kimseyi) başka bir şeye (kimseye) benzeterek aldanmak. || Her tarakta bezi olmak, pek çok işi aynı anda yapan kimseler için kullanılır.
— Esk. Her-ân (-gân veya -dem), her zaman. ¡1 Her-âyine, zorunlu olarak. || Her-bâr, her defa. || Her-çend, her ne zaman. || Her hâl ii kârda, her durum ve şarta rağmen. || Her-heft, kadınların kullandıkları yedi türlü süs eşyası, (m)
HER sıf. (fars. her).
15
Oca