Genel

HİNDUİZM

HİNDUİZM

Hinduizm, uygarlıklar tarihinin önemli akımlarından birinin ifadesidir. Son kurtuluşun soyutlamaları ışığında Tanrı esinini, yani, kurban öğretisine dayalı kutsal metinlerin (Vedalar) verdiği esinini yorumlayarak kavramlarım ve görüşlerini geliştirmiştir. Ne kilisesi, ne de dogması olan Hinduizm, insanın evrenle ilişkisini merkez alan bir antropoloji ortaya çıkarmıştır. Onun dinsel inanç ve uygulamaları, tektanncılık, çoktanncıiık, hatta tanrıtanımazlık gibi yaygın inanç ayrılıklarım önemsiz kılar..
HİNDU OLMAK

«Doğum», «tür», «kast» terimleri Sanskritçede jatı kelimesiyle ifade edilir; insan bununla hindu doğduğtırj ve bir canlı türü olduğunu belirtmiş olur; öyle ki, evrendeki yer., toplumu, kast sistemini ve evreni oluşturan bütün yaratıklarla bağınt^ı olarak bununla belirlenmiş olur, Hindu olmak, toplhîmsal-kozmik yasaya (dharma) ve kendi varlığının görevlerine saygı duy-

mak; ama aynı zamanda, kendine hâkim clarak mükemmellik ve mutluluk yönünde kişisel bir amacı da taşımak demektir.

Karşılıklı bağımlılık, rahiplik ve dünyevî iktidar

Kozmik insanın (purusa) kurban edilmesine ilişkin Veda efsanesi veya arkaik efsane, toplumu caci bir tüı oiarak tanımlar. Kurban edilenin başından rahiplik sıriif.ran üyeleri Brahmanlar, omuzlarından savaşçılar ve krallar Jesjıttvj’. kalçalarından üreticiler (vaişya) ve ayaklarından da, ilk liç kategoriye (varnd) hizmet eden kişiler (şudra) doğar. Kurban etme, işlevsel ve hiyerarşik kategorilere ayırdığı vücudun parçalan arasındaki karşılıklı bağımlılığı vurgular. Bu benzetme birçok toplumda karşılaşılan toplumsal işbölümünü ortaya koyar, ama dünyevî iktidarın icrasının, bilgiyi ellerinde tutan, dharma nm konıyuculan ve tanrıya ulaşmada
zorunlu aracılar olan Brahmanların manevî otoritesi dığını ve onaylandığını kabul eden Hindistan, bu ben temli bir şekle dönüştürmüştür.

Temiz/pis ayrımı

Bu ayrımı, toplumsal düzenin uyumunu sağlar temsil eden Brahman rahipliğinin mudak üstünlüğür imkân verir. Temiz olma düşüncesi pis olmanın karş: öte olumlu bir içerik taşır ve çeşidi ölçüdere tekabül temiz bir statüde kalmak çeşidi dinsel kurallarla gü alınmış ve bunlara tanrısallığın bilinmesi, çile, şidde vejetaryenlik eklenmiştir. Toplumsal karşılıklı bağ araya gelen temiz ve pis (kirli) her insan, toplumdaki işleri yapmakla yükümlü aşağı kast mensuplarım brahmanın kişiliğinde billurlaşır. Bununla birlikte, tE olmayan arasındaki fark, kastların farkını ve bunlarır nin genelleşmiş bir sürecini ortaya çıkardığı ölçüde i kes, kendisini, kendi seviyesi içinde başkalarıyla ol asdık ilişkilerine göre tanımlar. Kast anlayışı da bund, şey değildir: temizlik kavramı içinde düşünüldüğü dinî değer bakımından ortaya çıkan farklılık İzafîdir.

Yasalara ve dharma görevlerine saygı göstermek, : ların (artha) ve isteğin Aşk tanrısına (kama) göre araş sanın üç amacıdır (yurusartha). Bunlar mükemmel kademelendirilmiştir. Ama, kurtuluşun (moksa) araşt: ların üstündedir; çünkü dünyevî ve dindışı maksad, Nasıl dharma daha çok Brahmanın amacıysa, artha d< tutan insanların amacıdır. Bu dört nokta her Hindunu hasını tarif eder. Bununla birlikte, bu dört noktadan lerin üstüne çıkabilir. Mesela, istek olmazsa ne kurtı dan koşma ne dhramaya saygı, ne de kazanç söz kor

Evin efendisi

Karısıyla birlikte, tanrılara ve atalarına karşı, varl den kaynaklanan borçları, bunlara tapınarak ve eri dünyaya getirerek ödemek için seçilmiştir. Ayrıca, t sine dinî bir boyut kazandırır; çünkü evinde hem «; rahip», hem de «adakçı»dır. Ayrıca, tanrılara adanan lerin ve ibadetlerin de «adakçı»sıdır. Akrabalık grubı numundan olduğu kadar, aile fertlerinin muduluğur luğunu da üstlenen evin efendisi, kişisel bir tanrıya bir efendiye bağlı kalarak dinî saygınlığını artırmay yatını böylece doldurduktan sonra, son yetkinliğe, hazırlanabilir, kendini, kurtuluşunu araştırmaya ada

KURUCU TEMALAR

Son amaçlar bakımından, törenleri (karman) tart yapan bir düşünceden kaynaklanan hinduizm, ‘ özünü korumuştur: dünyamn sürekliliği ve mudi kurbam insan olan adak üzerine kurulmuştur.

Kurban adama. Kendi yerine bir kurban adayan (kral veya evin efendisi) ile rahip arasındaki işbölüm denksiz ilişki, ibadetin etkinlik şartıdır. Bilgi, söz ve mından uzman olan rahip, kurban adama törenleri] elde eder. Varlıklarını her zaman sürdüren bu düşün le, tanrılara ibadet açısından, yine de yeniden düzeı san kurban edilmesindeki şiddet, en önemsiz tanrı] bakadaki insanlara havale edilmiştir.

Dünya dışının reddedilmesi. Kurban adamanı: eylemlerin tartışma konusu yapılması (bu tartışman: sonucu, ruhun başka varlıklara geçmesi ve yeniden ı suz çevrimidir), mudak ve kurtuluş şartları hakkınc ler, MÖ V. yy’dan çok önce geniş kapsamlı, dinî bir e tı: Budacılık, Caynacılık ve Hinduizm bundan doğ dünyası felsefî düşüncesini ve mutlağa ulaşma tekn gibi), X. yy’da, Hindistan’da etkinliğini yitirinceye 1 lıkla çarpışarak geliştirdi. Brahmanın hayatına son e\ şeyden el etek çekmeyi (sannyasa) ekledi. Kişilerin sa şik ilişkiler içinde tarif edildiği bir toplum karşısında etek çeken, aile ilişkilerini kesen ve kurban coşkus men insan, paradoksal, bir başka deyişle, bağımsız 1 Bu insan, her türlü isteği ve içindeki son uyanış he) lak olarak ortadan kaldırma eğilimindedir. Toplum ı yadaki faaliyedere ait düşünceleri arasında daha doğ isteğinin (ahimsa) olmamasını benimsemiştir. Bunu vejetaryenlik temizliğin, bir başka deyişle, toplumsa çütlerinden biri olur.
Şiva, Çola Hanedanı (XI.-XII. yy’lar) dönemine ait bronz heykel. Şiva, yüzyıllar boyunca pek çok nitelik edindi: yaratıcı-yıkıcı, riyazetçi, intikamcı ve koruyucu.

Altın Tapınak (Amritsar). Sihlerin kutsal tapınağıdır ve özellikle 1984-1986yıllarında, Hint ordusu ile kanlı çatışmalara sahne olmuştur.
KURUMLAR

Hint Birliği, Ingiliz modelinden esinlenmiş federal bir cumhuriyet görünümündedir. Bununla birlikte asıl sorun, zaman zaman birbirle-riyle çatışan topluluklardan oluşmuş çok merkezli bir toplumun yönetilmesi olmaya devam etmektedir. Hindistan federal yapıyla iki hedefi bağdaştırmaya çalışmaktadır. Bir yandan çeşitlilikle (16 resmî dil, 10 kadar din) baş etmek: birliğin 25 eyaleti ve 7 birlik toprağı, ülke topraklarının etnik-dinî temellerde yeniden parçalara ayrılmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Aile, dinî nitelikli bir gelenek ve görenek hukuku tarafından yönetilmeye devam etmekle birlikte, devlet tek amacı tapınma çokluğuyla baş etmek olan kuramsal bir laikliği korumaktadır. Öte yandan, yasa koyucu, özerk eyaletlerin kurulmasını önlemeye çalışmıştır; Hint federalizmi ılımlıdır: anayasanın 352. maddesi, merkezî hükümete adi durumlarda üye bir eyalete her tür talimatı verme, 356. maddesiyse, ciddî bunalım durumlarında cumhurbaşkanına bir eyaletin yönetimini tamamen veya kısmen üstlenme yetkisi tanımaktadır. Hint sistemi, makamlan bir yandaşlar veya aile klanları ağı mantığına göre dağıtan ortaklaşma-cı bir «serpiştirme» temelinde işlemektedir.
Gandhi de aynı şeyi yapacaktır. Bilimsel ve teknik gelişme Hintli yöneticiler açısından, ülkenin ekonomik atılımı için bir güvence ve zorunluluk durumuna gelir. Nehru, 1911 ’de kurulan Banga-lor Bilimler Enstitüsü’ne yaptığı bir ziyaret sırasında şöyle diyecektir: «Araştırma laboratuvarları, dikkatimizi hep yeni şeylere yöneltmemizi ve ülkemizi bir bütün olarak inşa etmemizi sağlayan simgelerdir. Bunları doğduğumuz topraklara hizmet için inşa edilmiş bilim tapınakları olarak kabul ediyorum.»

DİN VE TOPLUM

Hindistan, kültürel ve toplumsal özelliklerinin büyük bölümünü Hinduizme inananların sayısal üstünlüğüne borçludur. Bölgenin geçmişine derinlemesine kök salmış olan bu din, kast sisteminin kuramsal temelini oluşturur. Bununla birlikte Müslümanlar, azınlıkta olmalarına rağmen, Hindistan’ı İslam nüfusun önemi bakımından (Hindilerin yalnızca % 11,4’ü, ama yaklaşık 100 milyon mümin) dünyanın başlıca ülkelerinden biri durumuna getirecek kadar kalabalıktırlar. Din, kast, dil veya bölge temelinde tanımlanan grupların bir arada yaşaması her zaman kolay olmamaktadır. Laik olduğunu ileri süren ve esnek bir medenî hukuk sistemini benimseyen federal devletin kuruluşunda, «ortaklaşma-alık»m reddiyle bu sorunlara çözüm yolları aranmıştır. Ama, topluluklar arasında sık sık baş gösteren şiddet olayları, ülkenin istikrarı için büyüyen bir tehdit oluşturmaktadır.

Hinduizmin egemenliği

Hinduizm, MÖ I. binyılda Hindistan’a gelen Arî toplulukların dini olan Vedacıiığm (bu din, dev bir kutsal metinler derlemesine [«Veda»] dayanmaktadır) evriminin sonucudur. Hinduizm bazı temel kavramlara dayanır. Dharma, hem evrenin düzeni, hem de her Hin-dunun uymak zorunda olduğu bir zorunluluklar bütünüdür. Her varlığın bireysel özü (atman), bir dizi ruhgöçü (samsara) sırasında bir bedensel biçimden diğerine geçer. Şu veya bu biçim içinde yeniden doğuş, bireyin önceki yaşamlanndaki davranışlarına ve özellikle, dhar-maya gösterdiği saygıya bağlıdır. Maddî zenginleşme ve duyuların tatmini onaylanmakla birlikte, bu saygı «insanın amaçlan»mn en yücesidir. Saf bir yaşamla, özellikle de «esenliğe» (moksa) erişilmesini sağlayan dünya nimetlerine sırt çevirme uygulamasıyla, yeniden doğuş çevriminden kurtulmak mümkündür.

Hinduizm sık sık çoktanrıcılığm ta kendisi olarak sunulmuştur. Bu dinde kutsal olan şey çok çeşidi biçimlere büründüğünden tapınma yerlerinin sayısı çok fazladır. Ayrıca, aşırı sayıda tanrı vardır; üstelik bunlardan birkaçı birçok biçim (avatara) alır. Ama bu çeşidilik belli bir düzen taşır. Sık sık temel bir üçleme ayırt edilir: Brahma (temel birliği, mutiağı temsil eder), Vişnu (yaratıcı güneş tanrı) ve Şiva (yıkım ve şiddet kavramları bu tanrıya bağlanır).
Brahma’nın özel bir kültü yoktur (zaten, bütün yarır adanmış tek bir tapınak vardır). Öyleyse, Hindular ^ va’ya, hatta bunlardan birine (temel bir ayrım Vişnuı mezhepleri karşı karşıya getirir) ve Parvati, Durga ve çeşidi biçimlere bürünen insan biçimindeki bir tanrıç lar. Bunlara, sayısız ikincil tanrılara ve ev külderini olan aile tanrılarına beslenen inançları eklemek gerek

ibadet, dualann her gün okunması, tanrılara kurban t ca), tapınakların ziyaret edilmesi, meditasyon, büyük h rine katılma biçimini alır. Yeni ay yılının (nisan-mayıs) t bi bazı ortak bayramlar olmakla birlikte, ibadet biçimlf ve dine göre değişir. Örgütlü bir din adamlan sınıfı, me pı, dogma veya ortodoksluk olmamakla birlikte, toplu bayramlar rahiplerin (Brahmanlar) katılımını gerektirir.

Hindulann dünya görüşünde temizlik ve kirlenme k; büyük önemi vardır. Birçok temasın, özellikle de cesed lara, hatta tırnak ve saç gibi bazı organlara dokunmam olduğu kabul edilir. Bu nedenle faaliyetler arasında, bt nan temizlik derecesine göre belirlenen bir hiyerarşi vaı teminin temelini oluşturan da budur. Dharmaya saygı, olduğu varna veya cati’ye göre değişen zorunluluklara ı rektirir. Yukan varna’lann üyeleri her tür kirletici faali durmak zorundadırlar; bu işleri yalnızca aşağı varna ’ları ya haricanlar yapabilir. Bu zorunluluklar bütünü bir c bağ oluşturur: mesela Brahmanlar berberler, çamaşırcıL çiler olmadan yaşayamazlar. Bunlann da, evlenme veyı leri gibi bazı törenler için Brahmanlara ihtiyacı vardır. C kavramı Hinduizmin temel ilkelerine derinden bağlıdır.

Azınlık dinleri

Büyük çoğunluğu Sünnî olan Müslümanlar, en azınlığı oluşturur. Kuzey Hindistan düzenli aralıklarl; olmuş Arap toplulukları ve güçlü bir İran etkisi alt gruplar tarafından istila edilmiştir. Sık sık Müslüman tında kalan bu bölgede, İslam dinine geçenlerin sayı kamlara ulaşmış, İslam’ın özellikle tüccar aracılığı) Güney Hindistan’da ise daha sınırlı kalmıştır. Bu ned Müslümanlar Kuzey Hindistan’da daha kalabalıktır, birlikte toplumla, güneyde olduğundan daha az büt dir. Kuran hâlâ Arapça olarak okunmakla birlikte, kla tın büyük bölümü Farsçadır. Günlük yaşamda Müsli. rel dilleri kullanırlar. Mesela, Urduca Hintçeye çok y; bir Arap-lran alfabesiyle yazılır.

Diğer azınlıkların büyük bölümü, temel kavramL dan genellikle Hinduizme yakın olan yerli dinlere t Hindistan’da doğan Budizm, milattan sonraki ilk yü: men hemen yok olmuştur. Aşağı varna’lann veya üyeleri, son yirmi-otuz yıl içinde oldukça kidesel bir dizmi benimsemiştir; bu din, Hinduizmle bazı ortak ı şımakla birlikte, kast sistemini reddetmektedir.

Caynacılık da, kökeni eskiye uzanan bir dindir. Şii ğım, yaşam saygısını ve çileci uygulamaları öne çıka: lık, her şeyden önce, özellikle, yarımadanın batı kesir muş «kendi» bir dindir.

Çok daha yeni olan (XVI. yy) Sihizm, Hinduizmi bazı ilkelerini benimsemiş bir bağdaştırmacılık ni

Varanasi’de ghat üzerinde yakılacak bir cenaze ve odun yığını.

*ö sefalet.

-3 şiddet karşıtı olmalarına rağmen, uğradıkları irs* sonucunda, gerçek askerî özellikler geliştirmek . (orduda ve poliste önemli bir rol oynamak-ı: £a yoğunlaşmış olan Sihlerin arasında, bölgede vlst kurmayı amaçlayan gruplar vardır.

^şîKer) ve Hıristiyanlar küçük azınlıklar oluştu-•;t da gelişen Zerdüşt dininin son temsilcileridir.

; ;~ak üzere, ağırlıklı olarak Hindistan’ın kuzey-ır-~ıışlardır. Sömürge döneminde faaliyetleri teşvik ■-îiler. Batı ile ilişkilerin özellikle eski olduğu bölge-:s animist «kabile» topluluklarının gerçek bir dire-lîvacak kadar zayıf oldukları kesimlerde yaşayan szlaştınlmasını sağlamışlardır.

::Zeri toplam sayılarıyla orantısız olsa da, dinî azın-

– ekonomik biçimlere son derece açık olmak gibi bir *rler. Caynacılar ve Parsîler, Bombay bölgesinde sa-

– i -r r.de belirleyici bir rol oynamışlardır. Pencab’da :i.Sİ atılımın da, kısmen Sihlerin girişimci ruhundan r. söylenebilir.

ve toplumsal sınıflar

:rl;ansal sınıflar arasındaki ilişkiler, köy toplumun-rii. netliğini korumaktadır. Hint köyü çoğu durum-\-i mensup olan ve geleneksel hiyerarşide orta yer-;_;r. bir veya iki cati içerir. Toprağın büyük bölümü-

– zıa üyeleri, mülk sahibi çiftçilerin («egemen ca-__fjnu oluşturur. Bunların yanında, bir dizi uzman-

yeleri yer alır. Bunları temsil eden birkaç aile ara-•_rre katılan bir veya birkaç Brahman cati’si ve çoğun-• içinde sınıflandırılan zanaatçı cati’leri net bir

– edilir. Bunlar, hafif «kirletici» faaliyetlerde (ağaç iş-■3İ ürünlerin işlenmesi) bulunurlar. Köy toplumu en zis uzmanlaşmış olan ve oldukça önemli bir kide -_-z;jılar olmaksızın varlığını sürdüremez: bunlar ce-;.;kdarın toplanması, derinin sepilenmesi (haricanlar :.:;-„:k ve berberlik görevlerini de yerine getirirler) gi-7srsn işçilerinin büyük çoğunluğu da, üye sayıları ırank olan bu cati’lerde toplanmıştır.

ekonomik gelişimi köy toplumunu değiştirmiştir. az üzerinde sürekli haklara sahip olan orta köylülük, ta–.rk için alınan önlemlerden yararlanmayı bilmiştir. Öte de tarım dışı faaliyetler de gelişmiştir. Egemen köylü r_ukia bu gelişmeden yararlanmışlarsa da, o döneme ka-: sİ hiyerarşinin oldukça aşağısında yer alan gruplann (za-r , hatta zaman zaman harican’lann çarpıcı başanlar elde ^nebilmiştir. Bihar Eyaleti’ndeki gibi bazı bölgelerde bu ;i”c düzeni korumak için eli silahlı kişilere başvuran geberin (topraklarını ekmeyen mülk sahipleri, yukan kast-. şiddetli tepkilerine yol açmıştır.

-astlar arasındaki ilişkiler şehirlerde daha karmaşıktır, r-recar kastlan hâlâ büyük ölçüde eski yapıların çerçeve-: almaktadır. Büyük sanayide çalışan sürekli işçiler göre-düzeyine sahiptirler. Hindistan’ın siyasal ve toplum-:£a önemli bir rol oynayan bürokraside; geleneksel ola—‘ar görev almaktadır; bunların İdarî görevleri neredey-12 almış olmalan, giderek daha fazla tartışılmaktadır. Ba-iemen ertesinde çıkanlan bir dizi yasayla, geleneksel _<ayıtlı kasdar» (seheduled castes) olarak nitelenen en kötü jatmanlanna okullarda, üniversitelerde ve kamu sektö-;=yıda yer ayrıldı. Hükümet 1980’li yıllann sonundan be-hiyerarşinin ortalarında yer alan yeni kastlara (diğer _ş» kastlar, bir başka deyişle «kayıdı kasdann dışmdaki-~ :ş yelpazesini genişletme eğilimindedir. Bu sorun Hin-
distan’da derin bir yara açmakta, toplumun ve siyasal yaşamın istik-rarsızlaşmasına katkıda bulunmaktadır.

Çatışmalar ve uzlaşmalar

Hindistan’ın toplumsal, dinî ve dilsel çeşitliliği, siyasî sistemin işleyişinde göreli bir istikrarın oluşmasını engellememiştir. Kast olarak kabul edilen azınlıktaki dinî gruplar, egemen sistemle bütünleştirilmiştir. Hintlilerin bir arada yaşamasının yasal çerçevesi birliğin federal yapısı ve özellikle bütün dinleri eşit gören laik bir devlet anlayışıyla sağlanmıştır; medeni kanun da, yurttaşlann dinlerine bağlı olarak, evlilik ve veraset konularında farklı uygulamalara hoşgörü göstermektedir. Bununla birlikte «topluluklar» arası çatışmalar asla sona ermemiştir. Bazı bölgelerde yoğunlaşmış olan toplumsal-kültürel gruplar ya yeni eyaletlerin kurulmasını, veya Pencab’daki Sihler örneğinde olduğu gibi daha fazla özerklik tanınmasını talep etmektedir. Bugün, Hindularla Müslümanlan karşı karşıya getiren büyük anlaşmazlıklar vardır. Bu iki topluluk içinde aşın, hatta kökten dinci (Müslümanlar arasında) hareketlerin etkisi giderek güçlen-mektedir. Özellikle yukan kasdardan birçok gençte hayal kınklığı yaratmaktadır; bunlar, başta Müslümanlar olmak üzere diğer gruplann yararlandığı koruma önlemlerinin fazla genişletildiğini düşünmektedirler. Ama, kutsal Hindu şehri Ayodha’da XVI. yy’dan kalma bir caminin Hindular tarafından yıkılmasını (1990) izleyen katliam-lann da kanıtiadığı gibi, şiddet döngüsü bazen çok ileri boyudara varmaktadır.

Günlük yaşam

Geleneksel değerler, başta, aile alanında olmak üzere, Hindilerin günlük yaşamını büyük ölçüde etkilemeye devam etmektedir. Gene de, birçok kuşağın tek bir çatı altında bir arada yaşadığı «geniş aile» (oğullar ve karıları babanın evinde kalırlar) kentsel ortamda yok olma eğilimindedir. Cati içinden evlenme çok gelenekseldir; tören bir astrologa danışıldıktan sonra, ana baba tarafından düzenlenir. Dinî törenlerin, özellikle de büyük bayramların kutlanmasına büyük özen gösterilir. □
Sakak, ticarî faaliyetin ayrıcalıklı alanı olmaya devam etmektedir.
P ■ • ■ )

. . ••__S _X
Topluluklar arasındaki çatışmalar.

Etnik ve dini şiddet, Bombay’da bir örneği görüldüğü gibi kanlı saldınlar biçimini almaktadır.
AYRICA BAKINIZ

—► iB-Ausu Buda ve Budizm —► IE.AKŞLI Hinduizm —► MS İslam

de dünyadaki kurtuluş

iuizmin temel buluşudur. Tarihi kesin değildir; ama Ma-rus en ünlü bölümü olan Bhagavad-Gita bunun özünü gös-aım Vişnu’nun avatara’sı olan Krişna, dharma’mn gücünü i^mde ona gücünü yemden kazandırmak için bu dünya-

– somutlaştığım açıklar. Mesela kahraman Arjuna’yı Ma-n kardeş öldürmeye varan kavgasından, savaşçı görevi-eetirdiği kendi örneğini izlemesi konusunda yüreklendirir, rıoıa’ya birçok şey öğretir: kurtuluş; hareket gücünde, so-.şünmeden kendini tek tutku amacı olan yüce tanrısallığa îia-dharma’rm yerine getirilmesindedir. Tannnın dersi, ” coşkulu bir tapınma (hhakti) olarak kabul eder. Son kurtu-::a Brahmana verilmemiştir. Kendi kastı içinde herkes yü-2, bütünüyle bağlanarak kurtuluşa ulaşabilir. Çok sayıdaki r:çimleri (avatara) arasında, kurtuluş tanrısı Vişnu da, tapı-rır bedenle ortaya çıkar. Bu yeniliklerin birçok sonuç doğu-‘i’fı reddeden insanda olduğu gibi, eylem dünyası reddedil-l kişi bu durumdan değerini kaybetmiş olarak çıkar. Böyle-tannsal oyunun gerçeği gizlemek, insanın kurtuluşa ulaş–;ellemek amacıyla ortaya çıkardığı bu yanılsamanın, ma-■işka birşey olamadığı söylenebilir. İnsan kurtuluşa ancak :-;2Xuluk sonunda ulaşabilir.

törenler önemlerini korumuş ve dharma’mn koruyu-îhaıamn üstünlüğü, özellikle, kastın düzeni karşısında . sürdürmüştür. Ama, tanrıyla dolaysız bir ilişki sonucun-_=bilecek kurtuluş bakımından, Brahman, artık pek gerek-:_ı ve konumu da tartışmalıdır.

P1NMALAR VE DİNÎ AKIMLAR

i. yerlerin (tirtha) en ünlüleri Ganj üzerindedir; ama tanrıya .= ier yer kutsaldır. Böylece, Hindistan, hinduların yalnız—rvn küllerini serpmek, atalarına saygı sunmak için değil, ^rr-anda, kendi kurtuluşlarım elde etmek için de ziyaret et-~îz yerleriyle doludur. Saygınlık elde etmek veya istekleri-:;2k!eşmesi için, hem hayatın kaynağı, hem de kurtuluşun îs tirtha’mn suyunda, pislik ve kötülüklerden arıtıcı bir yı-: zorunludur. Bazı tirtha’hr ötekilerden daha kutsaldır ve yıl-r. razı kavuşma durumlarında bu sularda yıkanan binlerce -.tik kesin olarak kurtuluşa ulaşmayı elde etmişlerdir, tanrılar arasında en büyük üç tanrı; yaratıcı Brahma, ko-

– Vişnu ve yıkıcı Şiva, yok olma ve yeniden yaratılma kailde zamanın devri anlayışına açıklık getirirler. Yalnızca ve Şiva, kurtuluş tanrılarıdır ve özel bir biçim ve ad aldık-s’dilerini gösterdikleri her yerde, bir başka deyişle, önem her yerde, bazen ünlü bir tirtha’ya bağlı olarak tapınakla-i-Z. Tapmak, küçük bir dünya ve bir krallığın merkezi olarak i.r_raıştır. Hayatı, bir ilk günü temel alan bir dönem içinde bu dönem sırasında, çoğunlukla bir hükümdar ve eşinin –.^ündeki tanrının heykeli, ayin alaylarına çıkarılır. Tören-r.eliikle Vişnu veya Şiva Brahmanları tarafından yapılır. Ta-
pınma (puja) sırasında sunulan yiyecekler vejetaryen anlayışa uy- Benares, Ganj’a inen merdivenleriyle gundur. Sofu olanlar, tanrıyı görmeye gelir (karsana), törenler için ünlü hac yerlerinden biridir. mal veya para adakları sunar ve adakların kutsanmış «kalıntılarının oluşturduğu tannsal lütfa (yrasada) kavuşurlar.

Kurtuluş tanrılarına bağlı birçok yerel tanrı, bu dünyanın ihtiyaçlarına ve kaçınılmaz şiddetine cevap verir. Rahipleri Brahman değildir. Tapınaklar, çeşitli ayin gelirleri ve kurban edilen hayvanlarla giderleri karşılayan toplum birimlerine (aileler, kabileler) aittir. Bu tanrılar arasında kötülük veren ve bu kötülükten kurtaran tannça-nın üstün bir yeri vardır. Enerji tanrısı (şaktt) olarak kabul edilen bu tanrıça kendi alanında etkindir ve kendisine bağladığı yıpratıcı şeytanlara karşı savaşır. Tantracılıkda, tanrıça en yüce tanrıdır.

Riyazet tarikatları ve sofuluk hareketleri

VIII. yy’a doğru, Şankara riyazetçi Brahmanlar (sannyasin) tarikatım kurdu. Düalist yapı taşımayan bir vedanta felsefesi olan Şankara felsefesi, mutlağın hiçbir tanrıya kişisel ayrıcalık tanımadığı Brahma-cı gelenekçilikle uyum içinde, dinsel coşkunun (bhaktt) gelişmesini öne çıkardı. Mutlağın Vişnu adını aldığım öne süren öteki iki vidama kuramcısı (XII. yy’da Ramanuja ve XIII. yy^a Madhva) için artık bu durum söz konusu değildi. XIII. yy’dan itibaren, mezheplerin sayısı arttı, manastırlar kurumlaştı ve dünyayı reddeden laik yandaşlarla bütünleştiler. Manevî bir üstat geleneği devam etti; ama bir riyazetçiler tarikatına, hatta evin efendilerine bağlı gurular yoluyla devam etti. Kimi kez, Brahmanlara düşman olan bu Vişnucu veya Şivacı dinî akımlar, kurtuluş karşısında herkesin eşitliğini savundu; ama kast anlayışına da ters düşmedi. Eğilime göre kontrollü bir hayatı, dinsel coşkunun duygusal ifadesini (Krişnacılık) veya değerlerin tersyüz edilmesini (tantracılık) vurguladı. Aynca, bir gurunun öğretisine kabul edilsin veya edilmesin, toplumsal bağlarım kesip atan bir hindu, dinî dilenciler topluluğuna (sadhu) katılabilir. Gerçekte, kurtuluşunu ve bu dünyadaki konumunu araştıran insan, tanrının sureti olan ustayla yandaş ilişkisi içinde, kendi varlığına hâkim olmayı sağlayan bilgi ve tekniklerin (meditasyon, yoga) arayışı içindedir.

Belirgin nitelikler ve evrim

Hinduizmin ne kendi inancını yayma çabası, ne de Manicilik amacı vardır. Hinduizmin dünya görüşü, uygarlığın yüzyıllar bo- Krişna, flüt çalarken yu geliştirdiği olumlu değerleri ve bunların karşıdannı bir sınıflan- (tahta heykel, XVII. yy). dırma içinde bir arada tutar. İnsanoğlu gibi, tanrı da bütünleyici tanımını oluşturduğu bu dünyada başkalaşır. Ele alman bakış açısına göre, hem tek, hem de birden fazladır. Sınırda, tanrı düşüncesi kaybolabilir; çünkü insanın dünyaya uygunluk bağıntısı, parçayla bütünün bağıntısal ve dinî anlayışı kalacaktır. Bunu olumsuzlama söz konusu olamaz: bir Hindu için Isa veya Allah da tanrısallığın biçimleridir. Müslüman ve Hindu gizemciler birbirlerinin ilham -kaynaklarını paylaşmışlardır. Misyonerlerin ve sömürgecilerin öğretileri, Ram Mohan Roy, Dayananda Sarasvati veya Mahatma Gandhi gibi yeni bir «riyazetçiler» tipiyle yeniden yorumlandı. Bu manevî yol göstericiler toplumsal ve siyasî kurtuluşu yeniden tasarladılar. Ama, kendini sağlamlaştırmayı deneyen Hindu kimliği, göreciliğini ve toplumlar arasındaki güncel gerginlik içinde özünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. □
Aşktannsı Kama. Tannlann en eskisi olduğu sanılmaktadır. Her zaman bir papağana binmiş olarak betimlenir.
AYRICA BAKINIZ

—► imal Buda ve Budizm —*■ |SW Gandhi —► BM Hindistan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir