Hüdaverdi|ZİKİR

Gerçek Zikir şudur ki zikir, meskûr bir ola

lâ-edri

Zikir ile ilgili oalrak dilimizde şu terkiplere yer verilmiştir: Zikr-i alenî,zikr-i cehrî,zikr-i cemîl,zikr-i hafî,zikr-i kalbî,zikr-i lisâni,zikr-i hakîki, zikrullah gibi.

Turuk-ı aliyyede tarîkatlar yedi esmâda üzerine bina edilmiştir.Lâ ilâhe illallah,ikinci esmâda Allah,Üçüncü esmâda Hû,dördüncü esmâda Hak,beşinci esmâda Hayy,altıncı esmâda Kayyum ismi okunur.Yedinci esmâda dervişe Kahhar ism-i şerifi verilir,ancak Kahhar ismi okunmaz.O, Allah’ın azametine zâtına bırakılmıştır.Kur’ân-ı Kerim’de Ahzab sûresi ayet 41’de “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin,O’nun sık sık anın” buyuruyor. Süleyman Çelebi’de bu ayeti izah ederken şöyle ifade buyurmuştur.

HER NEFESTE ALLAH ÂDIN Dî MÜDÂM
ALLAH ÂDIYLA OLUR HER İŞ TEMÂM

Demek ki zikrin her nefes alışverişte olması gerekir. Zâten işin aslına bakılırsa insan bilse de bilmese de her nefes alış verişte zikir dedir. Hz.Mevlânâ Zikri bir denize zikredeni de denize giren bir yüzücüye benzeterek: “Denize dalan nasıl sabredip nefes almazsa sende öyle yap” derken faydasız sözle vaktini boşa harcama, zikrullah ile meşgul ol demiştir.İnsan gerek iradesiyle gerek ihtiyarî olarak daima Allah’ı zikretmektedir. Bilse de bilmese de uyur ve uyanık halde hep zikretmektedir,ama bunun farkkında değildir. Zira Hû ismi doğanın tabii zikridir. Buna zikr-i Tabii denir. Hû ismiyle nefes alıp verirsin. Rüzgâr Hu diye eser;yapraklar birbirine sürtdüğü zaman Hû ismini okur.Sular,şelalerden Hû ile akar. Niyazi Mısr-i Hz.leri şöyle buyurur.

GİR SEMÂ’A ZİKR İLE GEL YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ
İR SAFÂ-YI AŞK-I HAKK’A YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ
HEP ERNELER HÛ İLE KALDIRDILAR CÂN PERDESİN
AÇTILAR GÖZLERİN ANDA YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ
GÖRDÜLER HU KAPLAMIŞ HEP ONSEKİZ ÂLEMİN
FEYZ ALIRLAR CÜMLE HÛ’DAN YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ
ZÂT-I HAKK’I BULDILAR BULUŞDILAR BU HÛ İLE
DOST GÖRÜNDÜ HER TARAFTAN YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ
EY NİYÂZİ GÖNLÜNE AŞIKLARIN HİKMET DOLAR
KÜNTÜ KENZİN HAZNESİNDEN YÂNE YÂNE HÛ DEYÛ

Uselüne riayet ederek kalbin üstüne doğru darb-ı zikr edip okunan Hû ismi, dervişe çok büyük aşk ve muhabbetle birlikte yanıklık verir.Hû mazhar-ı külldür. Bu isme devam eden derviş kesretden vahdete bir başka deyişle çokluktan birliğe uğraşır. Niyazi mısr-i Hz.leri milyarlarca hücrelerin ilahi bir coşku ile Allah’ı nasıl zikretdiğini şöyle dile getirir.

GÖNÜL O BAHRE DALDI DİLİM TUTULDU KALDI
GİRDİM ANIN ZİKRİNE AZÂLARIM DİL OLDI.

Gönül mana denizine, tevhid okyanusunun zevkinin ve şevkinin içine girince bütün âzâlar dil oldu. Önce ağızdaki dille Allah derken sonra dil tutuluverdi. Derviş, büyük bir hayranlık, mestlik, yüksek bir coşku ve tefekkürün içine girdi. Birde baktı ve gördü ki bütün âzâlar dil olmuş ve hepsi Allah diyor.Bu idrake izana ulaşanlar âriflerdir.Onlar bunu farkındadırlar. vücud o zikri kendi kendine yapmaktadır.Biz, bunun farkında olursak işi hâl-i tabiisine bırakırız.O zaman gerçekten zikredenin Allah’ın kendisi olduğunu bilmiş oluruz.Bunu 3 türlü ifade etmek mümkündür: Zikir,zâkir,meskûr. Zikir; mastar kelime olup ana gövdedir. Zâkir zikreden,meskur ise zikredilendir.Allah hem zâkirdir hem meskurdur hem zikirdir.Ayrıca bunun içinde diğer ibadetlerde zikir olarak kabul edilir.Namaz bir zikirdir,oruç bir zikirdir.Allah’a yara ve yakışır her tavır ve hareketde zikir olarak kabul edilir.Enfâl suresi ayet 45’de meâlen

“ALLAH’I ÇOK ZİKREDİN Kİ FELAH BULASINIZ.”
Zikreden mümün kullar için kurtuluş, felah vardır.Allah’ı anmak soluk almak gibi devamlı olmalıdır.

Rate this post
Rate this post

Bir yorum

  1. Niyazi mısr-i Hz.leri milyarlarca hücrelerin ilahi bir coşku ile Allah’ı nasıl zikretdiğini şöyle dile getirir.
    GÖNÜL O BAHRE DALDI DİLİM TUTULDU KALDI
    GİRDİM ANIN ZİKRİNE AZÂLARIM DİL OLDI.

    Zikir meselesin de şu yazıdan çok etkilendim.. yzanların eline yazdıranların yüreğine sağlık.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*