112- Medine’nin eski adı “Yesrib” idi. Oraya Yemen’in Ezd kabilesinden bir toplum gelip yerleşmişlerdi. Bu toplumun başkanı olan Haris ölünce, Evs ve Hazreç adlarındaki iki oğlunu bırakmıştı. O toplum da ikiye ayrıldı. Bir kısmı Evs’e, diğer bir kısmı da Hazreç’e bağlandı. Böylece Medine’de Evs ve Hazreç adında iki kabile türemiş oldu. Daha sonra bunların araşma şiddetli düşmanlık girdi. Daima bir- birleriyle çarpışıp dururlardı. Dünyayı verseler aralarını bulmak ve kalblerini bir leştirmek mümkün değildi. Fakat ne zaman ki İslâmiyet nurları parlamaya başladı, hemen o eski düşmanlığı unuttular. Bu düşmanlık yerine bir sevgi ve bir kardeşlik meydana geldi. Birbirine din bağı ile bağlandılar ve birbirinin selâmetine, mut luluğuna çalıştılar. Böylece ortak düşmanları olan Yahudilere üstün geldiler.
İşte İslâmiyet Medine’de bu iki kabile arasında günden güne hızla yay ılıyordu. Ashab-ı kiramdan “Umeyr oğlu Mus’ab” bunlara Kur’an-ı Kerim’i ve İslâm ahlâkını öğretmek için Medine’ye gönderilmişti. Sonra Başkanları olan “Sa’d ibni Muaz ve Üseyyid ibni Hudayr”de müslüman olunca, bu iki kabile arasında İslâm olma nimetine kavuşmayan kalmamış gibiydi.
113- Mekke’deki müslümanlar, müşriklerden çekilemeyecek derecede eziyet görüyorlardı. İkinci Akabe Bey’atından sonra, azar azar gizlice Medine’ye hicrete başladılar. Yalnız Hazret-i Ömer Mekke’den çıkacağı zaman Kâbe’yi ziyaret edip orada toplanmış bulunan müşriklere açıkça şöyle söyledi: “Siz ne akılsız kim selersiniz ki, taştan ve ağaçtan yapılmış şeyleri mabud tanıyorsunuz!.. İşte ben gidiyorum… Babasını evlâdsız, evlâdını babasız, karısını kocasız bırakmak is teyenler varsa, beni izlesin.” Bu konuşmayı açıktan yaparak çıkıp gitmişti.
Medine-i münevvere’ye hicret eden ashab-ı kirama, Muhacirin (göç edenler) denir. Medine halkından olan ashab-ı kirama da Ensar (yardım edenler) denir. Bu zatlar muhacirlere çok büyük yardımlarda bulundukları için kendilerine “Ensar” unvanı verilmiştir. Yüce Allah hepsinden razı olsun.