Genel

İKLİM

İKLİMİKLİM
Halka özgü bilgeliğin çoğu kez birbirine karşıt deyişlerle dile getirdiği «hava durumu», atmosfer kirlenmesinin duyarlılaştırdığı halkın büyük çoğunluğu için bir soru işareti, hatta endişe kaynağı haline gelmiş, iklimi insanlık tarihinin temel öğelerinden biri olarak ele alan bilim adamları ve tarihçiler için de bundan böyle bir inceleme konusu olmuştur.
İKLİM KAVRAMI

Meteoroloji bilimi atmosfer olaylarım inceler ve her gün için bir hava durumu saptanmasına imkân verir. Gerçekten, atmosfer hareketleri, rüzgâr alanının yapısını (rüzgârın yönü ile atmosferin her noktasındaki şiddeti) basınç alanlarına bağlayan belirli doğa yasalarına göre cereyan eder. Örneğin rüzgârlar kuzey yarıkürede, bir alçak basmç alanının çevresinde saatin ters yönünde döner. Her hava durumu, büyük hava akımlarının, yer yüzeyinin hemen üstünde, atmosferin içinde farklı yüksekliklerde özel bir yönelim içine girmesi sonucu ortaya çıkar. Yüksek basınçlı hava durumları ilke olarak yağış yokluğuyla kendini gösterir, buna karşılık alçak basınçlı hava durumları yağış getirir.

Bazı atmosfer durumları, yerel ölçekte tehlikeli meteoroloji olaylarına yol açabilir; neyse ki bu olaylar çok ender meydana gelir ve kısa süreli olur (dolu, fırtına, tornado, hatta tropikal siklonlar…).

Belirli bir bölge için, bir günden diğerine geçilirken iki olasılık söz konusudur: ya önceki günün hava durumu aynen sürer ya da yeni bir hava durumuna geçilir.

İklim kavramı, bu konuda yapılan her çözümlemede havadaki değişmeleri ortalama tek bir değere indirgemekle birlikte bu farklı hava durumlarının birbiri ardınca gelmesi sonucu ortaya çıkar. İklim kavramı ayrıca belirli bir alan ölçeğinde ele alınır: örneğin yerel iklim ya da mikroiklim, topoiklim (bir vadinin, bir platonun, bir deniz kıyısının, bir kentin, vb iklimi), bir böigenin, bir kıtanın, hatta dünyanın global iklimi birbirinden ayırt edilir.

Bir bölgenin ortalama iklimi, yani atmosferin o yerdeki ortalama durumu, yapılan değişik ölçümlerle ortaya çıkarılır.

İklimin beş temel öğesinin ölçümü. Bir yerin iklimini belirleyebilmek için, o yerin atmosfer özelliğini ortaya koyan, uzun sürelerden beri aksatmadan saptanmış fiziksel verilerin istatistiksel çözümlemesini yapmak gerekir. Bu fiziksel veriler, hava sıcaklığı, yağmur ölçümü, güneşlenme oranı, rüzgâr hızı, başka bir de-
yişle iklimin bütün temel öğeleridir. Zaman içinde art arda yz lan bu saptamaların belirli bir süreyi doldurması gerekir ki r -iklimsel referans periyodu adı verilir. Bu süre yaklaşık olarak z~ yıldır (farazal961-1990). Mevsim çevrimlerinin varlığı dolay.: la, ortalamalar aylık olarak hesaplanır.

Hava stcaklığt ve havadaki nem oram. Bu veriler biyosfer bakası içinde, zeminin 2 m üstündeki referans yüksekliğine leştirilmiş, standart ölçülerde, beyaza boyanmış bir kutu içir.e ■ nan, güneş ışığını ve yağmuru ölçen aletlerle (termometre, ps:.-. metre) ölçülür. Termometreler, günlük maksimum ve minin:, değerleri saptar, bu iki uç değerin matematik ortalaması, ortal; sıcaklık değerini verir. Havanın nemine gelince, bunun oranı bs daki su buharının kısmî basıncının, «çiy noktası » denen sik ğın veya nispî nemliliğin ölçülmesiyle belirlenir. Su buharınır. .■ mî basıncının değeri, zaman içinde ortalaması alman belirli bir va küdesinin gösterdiği özelliktir; buna karşılık havadaki z. nem, gerçek bir ölçüt değildir, çünkü aynı zamanda havanın s:: lığına bağlı bir değerdir. Ölçümler uluslararası normlara uy; olarak her üç saatte bir yapılır. Ölçümlerin doğrudan değerlen; lanılmaz; bunlann günlük ya da aylık ortalamaları kullanılır.

Yağmur ölçümü. Yağmur, yağmurölçer adı verilen, bu c için özel olarak hazırlanmış bir aygıt içinde toplanır. Aygıt,: bir alanda, zeminden 1 m yüksekliğe yerleştirilir ve yağmur s. genellikle günde bir kez, ilke olarak sabah saat yedide (yere, saatiyle) alınır. Ölçü birimi mm’dir, yani yatay bir zemin üzr de, bir m2’Iik bir yüzeyde toplanan bir litre suyun yüksekliği.

Güneşlenme. Bir yerdeki güneşlenme o yerin güneş alrr.= resiyle ölçülür. Bu da güneşin bir gün boyunca o yer üstünde lut gölgesine girmeden, parladığı saatlerin toplam süresidir mi ise bir saatin onda biridir).

Rüzgâr htzı. Rüzgâr hızı, bir açık alanda (genellikle bir hc lanında) zemin üzerine yerleştirilmiş 10 m yükseklikteki bir; ğin tepesinde ölçülen hızdır.

İklimin değişkenliği

Jeologların Dördüncü Zaman hakkında yaptıkları incelen re göre, dünya üzerindeki her yerin iklimi o zamandan bu za na değişmiştir; ne var ki bu evrim jeolojik zaman ölçeğinde lerce yıl içinde) meydana gelmiştir. Günümüzde bir yılda ■ her on yılda meydana gelen gerçek iklim değişikliklerini sap: bilmek için, iklimde meydana gelen farklılıkları ve doğal or da meydana gelen değişiklikleri saptayabilmek gerekir. Doğa ğişikiikler, iklim öğelerinin yıl yıl art arda alınan örnekle: otuz yıllık ortalama değeri göz önünde bulundurulmak koş’, la istatistiksel dağılımından çıkarılır. Bu sonuç ortaya çıkar, lama değere göre iklimde yıldan yıla meydana gelen değişik rin gösterdiği durumdur.

İklim hakkmdaki bilgilerimiz tarih açısından oldukça ye: yılır: ilk termometreler 1641’de (Floransa’da ve Nancy’de) > mıştır. Ondan bir yıl sonra ilk barometreler ortaya çıktı r Pascal, Dome tepesinde, 1648’de hava basıncını ölçtü), tik ne çerlerin yapımıysa (Henri Victor Regnault) 1842 yılma uzan

Yağmurun ve hava sıcaklığının sürekli olarak ölçümüne il Paris’te, Montsouris Parkı’nda, kasım 1872’de başlandı; hav rumunun ölçümüne ilişkin ilk kuralları ve bunlarla ilgili kodl lan düzenleyen Uluslararası Meteoroloji Örgütü’yse (bug adıyla Dünya Meteoroloji Örgütü) 1873’te kuruldu.

Böylelikle yüzyılı aşkın bir süredir kesintisiz olarak top verileri araştırmacıların hizmetine bugün sunma olanağı y; mış oldu. Söz konusu veri dizilerinin en eskileri bile bugün nılabilir, ne var ki bunların üstünde bazı düzeltmeler yapm; rekir: örneğin, Reaumur derecesine göre yapılmış sıcaklık ö lerini Celcius derecesine dönüştürmek gerekir (uluslararası i sisteminde bu sonuncu derece kullanılmaktadır).

Bu durumda, iklim ortalamaları (meteoroloji dilinde «mevsim normalleri adı verilir) 1901-1930, 1931-1960, 1990 dönemleri olarak hesaplanmıştır.

Dünya iklim sınıflandırması esas olarak ortalama iklim ö lerini temel alır; bunlar, aylık ortalama yağış miktarı ve hava lıkları ile yıllık ortalama yağış miktarıdır. Elde edilen bu değeı yesinde, uzun yıllar boyunca toplanmış değerler dizisine d; rak dünya üstündeki her yerin iklim özelliği ortaya konmak

Coğrafi faktörler

Kıtalar üzerine serpiştirilmiş meteoroloji istasyonların zenlenen sıcaklık, güneşlenme süresi ve yağış ortalamalanr biriyle karşılaştırılması sonucu, bazı coğrafî iklim faktörleri çıkar. Belli başlı üç faktör vardır: enlem, karasallık ve topoğ

Enlem. Bu coğrafî faktör, yapılan ölçümlerde temel fakt
NOAA 11 uydusundan alınan göriiMii.

Atlantik Okyanusu, Avrupa ikliminin en önemli belirleyicisidir; Avrupa ‘nm hiçbir bölgesi denize 600 km’den daha uzak değildir, hiçbir sıradağ, okyanustan gelen hava kütlelerinin kıta içine girmesini engellemez.
İÇİNDEKİLER

ÎKLÎM KAVRAMI İKLİMLERİN belirgin ÖZELLİKLERİ VE AYRILIKLARI

mevsim döngüleri ve

YAĞIŞ REJİMLERİ BÜYÜK İKLİM BÖLGELERİ IKLIM TARİHİ

ŞJB. MART NİS. MAY. HAZ. TEM. AĞU. EYL. EKİM KAS, ARA
yıI içi değişimine örnek. (Yakanda gösterilen değerler, Fransa’da srnloji istasyonunda, 1951-1980yıllan arasında ölçülmüştür).

3ngi ölçütü temel almış olursa olsun, temmuz en yağışlı ay görünüyor ilk çeyrek, orta, üçüncü çeyrek, maksimum) aralık ise en az yağışlı ı minimum değerleri birbirine bağlayan eğri yağış azlığının herhangi bileceğini göstermektedir.
simlerdeki sıcaklığa oranla daha yüksek olur. Bunun nedeni, kış aylarında güneş enerjisinin daha az alınması dolayısıyla hava kütlelerinin kıta içlerine ilerledikçe soğumasıdır. Okyanusların oynadığı bu düzenleyici rol, yaz mevsimindeki sıcaklıklara etkisini ters olarak gösterir: kıyılarda sıcaklığın yükselmesini sınırlar. Okyanusların varlığı demek ki dünya ölçeğinde yıllık sıcaklık genliğini sınırlar; karasallıksa bunu güçlendirir. Batı Avrupa’nın iklimi, söz konusu bu okyanus etkisini gözler önüne seren iyi bir örnektir.

Topografya. Bir bölgenin sahip olduğu coğrafî engebeler, buranın ortalama iklimi üstünde iki yönden etkili olur, yani o yerin veya bölgenin ortalama yüksekliği ve konumu, onu çevreleyen dağ kütlelerin varlığına veya yokluğuna göre iklimi etkiler.

Bu üçüncü faktör, ortalama sıcaklıkları etkiler. Ortalama sıcaklık, yükseklik arttıkça, bölgenin aldığı yağmur miktarına bağlı olarak (nemli hava kütlelerinin yükselerek bu engebelerle temas etmesi atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasına neden olduğundan) 100 m’de ortalama 0,55°C kadar düşer. Örneğin Batı Avrupa’da dağ kütlelerinin batı yamaçları, ovalardan ya da dağların doğuya bakan yamaçlarından daha çok yağış alır.

Genel olarak, iklime özgü öğelerin tamamı, yüksekliğe bağlı olarak değişir. Ne var ki coğrafî engebelerin de iklim üstünde birçok etkisi vardır. Küçük ölçekte, örneğin bir vadi ölçeğinde, yatay olmayan bir yüzeye vuran güneş ışınlarının hesaba katılması gerekir. Bu ışınlar, yamacın dikliğine ve ışınların yamacın doruk noktalarına oranla aldığı yöne göre değişir.

Yağışlar söz konusu olduğunda, etkiler daha karmaşık hale gelir. Bu durumda, ele alman yeri çevreleyen doğa parçasının durumunun, genel yayılma yönü bu yere dik olan atmosfer değişimlerine karşı dağ sıralarıyla korunup korunmamasınm göz önünde bulundurulması gerekir. Örneğin Batı Avrupa’da Fransa gibi bir ülkede dağların batıya veya güneybatıya bakan yamaçları, Atlantik Okyanusu’ndan gelen nemli hava kütlelerine doğrudan açıktır ve bu durum onların yağış almalarını kolaylaştırır.
Bölge ortalamasında, enlemlere göre yıllık ortalama yağışlardaki değişme. Bu diyagramda meteoroloji ekvatorun, coğrafî ektavoria çakışmadığı görülüyor. Meteorolojik ekvatorun kuzeye doğru kayması, okyanuslarla kıtaiann ikiyankürede eşitsiz dağılımından ileri geliyor.
Sahra’da kum tepeleri. Yağış rejimi, kuzey yankürede, kıtasal kütleler bakımından zengin bir çöl kuşağının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Kuzey Yarıküre
M ■ .1 • ı
10″ 20″ 30″ 40“ 50″ 60» 90″G
40» 30″ 20″ 10″
İmabilir, çünkü yer yüzeyinin aldığı güneş enerjisi mikta-enerji miktarının mevsimlere göre değişimini belirler. Be-TJn içinde alman güneş enerjisi, söz konusu yerin bulut-a göre (bu yerin üstünde bulut tabakası olup olmamasına urienir. Güneş ışınlarım en yüksek değerde alan bölgele-;ncelerarası bölgeler olduğu gözlenmiştir.

;a ölçeğinde yıllık ortalama yağış miktarı enleme göre de-ı çok yağış alan bölge, 0° ile 10° kuzey enlemleri arasında £gedir. Alizelerin dönencelerarası kavuşum bölgesinin yıllama konumu bu enlemlerin oluşturduğu dilim içinde yer belikle, kuzey yarıkürenin aldığı yağış fazlası, ekvatoru ge-ımey yarıküreye yönelen okyanus akıntılarıyla telafi edilir, /ankürede, 20° ile 30° derece arasındaki enlemlerde en az ya-. bir bölge bulunur. Bu bölge, Dünya çevresinde, sübtropıkal sek basınç kuşağına tekabül eder (Asorlar kuşağı gibi). Kuzey ede bu kuşak Sahra, Arabistan, Iran ve Pakistan, ABD’nin gü-3: ve Meksika çölleri üzerinde yer alır. Kutuplara yönelindı-i0° ve 50° enlemler arasında kalan dilimde görece iki maksı-rasdanır; bunlar atmosferde meydana gelen değişimlerin gebesidir ve güney yarıkürede, kuzey yarıküredekinden daha be-z. Sonunda, kutuplara yaklaşıldığında, çok düşük sıcaklıkların rerdeki buharlaşmayı sınırlaması nedeniyle yağışlar azalır, .-asallık. Karasallık, yılın en soğuk ayı ile en sıcak ayı ara-c yıllık sıcaklık miktarını belirler. Bu miktar, ele alman ye–,-anus bölgelerine olan uzaklığının büyüklüğüne bağlı ola-. yüksek değerine ulaşır. Karasallık öğesinin etkisini anlaya-k için, iklimin, toprak yüzeyinin aldığı güneş enerjisinin, pn altında bulunan ve buharlaşarak kıtaların üstüne yağış t düşen su kaynaklarıyla oluşturduğu denge sonucu ortaya na hatırlamak gerekir.

ı konusu olayların okyanusların üstündeki atmosfer tabaka-■jse karşılıklı etkileşimleri şu biçimde meydana gelir: atmos-ayiarı açık denizde dalgaların doğmasına neden olur, böyle-;e buharlaşma meydana gelir; buna karşılık okyanuslardaki £eîeri, atmosfer üstünde sıcaklık düzenleyici bir rol oynar, ;2kie de atmosferle olan ısı değişimlerini kontrol eder. Böyle-

4 mevsiminde, kıtaların kıyı kesimlerindeki sıcaklık, iç ke

Brest’te ve Strasbourg’da günlük ortalama sıcaklığın yıllık çevrimi.

Avrupa’da aynı enlem üzerinde bulunan (48° 30’kuzey) bu iki kent, gösterdikleri karasallık karakteri bakımından birbirinden aynlır: Strasbourg’da yıllık en düşük sıcaklık ocak ayının ortasına doğru gerçekleşir ki bu, kıta bölgelerinde rastlanan her zamanki en düşük sıcaklık tarihidir. Brest’teyse, en düşük yıllık sıcaklık şubat ortasına doğru görülür. Yıllık en yüksek sıcaklıksa her iki kentte de 31 temmuzdadır. Yıllık sıcaklık genliği Brest’te 10 °C’tan, Strasbourg’daysa yaklaşık 20 °C’tan geçer.
Manila (Filipinler). Yıllık yağış miktan

2 000 mm’nin üstünde olan bu kentte insanlar yanlannda her zaman şemsiye taşımak zorundadır. En yağışlı geçen aylar temmuz ve ağustostur (aylık 400 mm ‘nin üstünde), buna karşılık şubat ayında ancak ortalama

10 mm yağmur düşer.
İKLİMLERİN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ VE AYRILIKLARI

Etimolojik açıdan Yunanca klima sözcüğü, güneş ışınlarının eğimine, dolayısıyla da enleme ilişkin bir anlam taşır. Meteoroloji biliminde her yarıküre klasik olarak üç enlem dilimine ayrılır:

– alçak enlemler (dönencelerarası bölgeyi de içine alan 0 – 30° arası);

– orta enlemler (30°- 60° arası);

– yüksek enlemler (60° – 90° arası).

Kuzey yarıkürede okyanusların kıtalara oranının yaklaşık olarak birbirine eşit olmasına karşılık, güney yarıkürede bunun tersine okyanusların kapladığı alan yüzde 90’ın üstündedir. Bu coğrafî faktörler (enlem ve karasallık) birbirinden ayn ele alınırsa, ayırıcı ölçüt olarak yetersiz kalır. Dünya üstündeki iklimlerin sınıflandırılmasına temel olacak ölçütleri oluşturabilmek için bu iki faktörün birlikte meydana getirdiği etkilerin hesaba katılması gerekir.

Belli başlı sınıflandırma ölçütlerinin basit olması gerekmektedir, öyle ki olası ölçüm noktalarının çoğunda kullanılabilsinler. Bu ölçütler, iklimin değişkenliğini değil, önceden belirlenmiş ortalama iklim değerlerini gösterir. Bu değerler, otuz yıllık bir süre içinde aylık ya da yıllık olarak yapılan ölçümlerin ortalama değeridir. Klimatoloji alanında ay ve yıl, iklimlerin tanımlanması için kullanılan iki ayrı zaman ölçeğidir.

Yıllık ortalama yağışlar

Kullanılan ölçütlerin ilki, yıllık toplam yağışların ortalama değeridir. Bu ortalama, Büyük Sahra’nın merkezinde 50 mm’nin altındaki değerle, Hindistan’ın ve Birmanya’nın kuzey doğusunda yer alan dağlık bölgelerde 5 000 mm’nin üstündeki değer arasında değişir. Bu değer, yıl boyunca düşen ortalama yağışların dağılımı hakkında kesin bilgi vermez, çünkü yağışlar kimi zaman düzenli olmaktan uzaktır. Dolayısıyla bu birinci ölçütün, yağışların aylık ortalaması göz önüne alınarak,yağış rejimi türünün açıklanmasıyla tamamlanması gerekir.

Sıcaklık ölçütleri

iki sıcaklık ölçütü hesaba katılır:

– en soğuk ayın ortalama sıcaklığı (kuzey yarıkürede genellikle ocak ayı, bazen de şubat ayı);
– en sıcak ayın ortalama sıcaklığı (kuzey yarıkürede gem temmuz ayı, bazen de ağustos ayı).

Bu sıcaklıklar, sıcaklık limitlerinin, büyük bitki türlerinin tiği alanlardaki en alt ve en üst eşiği olarak kabul edilir ve i leriyle karşılaştırılır, (iki sıcaklık arasındaki yıllık sıcaklık fa iklimin karasallığının iyi bir göstergesi olduğunu daha öne müştük.)

Bunun dışında, yıllık ortalama sıcaklık bazı durumlarda, ya çütüyle birleştirilmek üzere, atmosfer tarafından bitkilerden 1 laştırılan su buhannın göstergesi olarak da kullanılır. Gerçekte lık ortalama yağış miktan göstergesi, bitkilerin yararlanabilec miktarını bütünüyle açıklamaya yeterli değildir. Bu yıllık ort yağış ölçütünün bitkilerden bir yılda buharlaşma yoluyla have İman su miktanna ilişkin benzer bir değerle karşılaştırılması g Aynı miktarda yağışın, bitkilerin beslenmesi bakımından, sıc bölgede daha etkisiz, soğuk bir bölgedeyse daha etkili olacaj gül olarak bilinmektedir. Bitkilerden terleme ve topraktan bul ma yoluyla salman su miktarını hesaplamak nazik bir sorunc alanda ölçüm yapılmasına yarar bir yöntem henüz mevcut dı Bir bitkinin salıverdiği buharter düzeyi gerçekten de birçok r rolojik değişkene bağlıdır. Bu değişkenler esas olarak güneşlen resi, havanın sıcaklığı ve nemi, rüzgârın hızıdır, tik iki değişk birinden bağımsız değildir ve genel olarak aynı yönde gelişil dan dolayı, olası buharlaşma düzeyinin göstergesi olarak, yr talama sıcaklık değişkeni kullanılır.

MEVSİM DÖNGÜLERİ VE YAĞIŞ REJİMLERİ

Dünya yüzeyinin her gün aldığı güneş ışını miktarının; yunca gösterdiği değişme, iklim değişkenlerinin bütününt cirleme olarak dalgalanmasına neden olur.

Mevsim döngüsü

Mevsim döngüsü sıcaklık bakımından, yıl boyunca cx düzenli bir değişimin varlığıyla kendini gösterir. Bu döngi yarıkürede bir noktadan diğerine kadar nitelik bakımında özellikleri gösterir. Kuzey yarıkürede sıcaklık yıllık en düş gerine ocak ayında (okyanuslara yakın bölgelerde bazen ayında) ulaşır; en yüksek değerini de genellikle temmuz ; bulur. Döngünün yükselme evresinin süresi, düşüş evresiı
AVRUPA’NIN İKLİMİ

Avrupa topluluğunu oluşturan ülkeler, 34° kuzey enlemi (Girit) i kuzey enlemi (Iskoçya’nın kuzeyi) arasında yer alır. Atlantik Ok su’nun kıyılan, özellikle kış mevsiminde, Avrupa iklimine özelliği ren en büyük belirleyicidir. Avrupa’nın hiçbir noktasının denize lığı 600 km’den daha fazla değildir. Avrupa’nın kuzeybatısını esc rak düşük yükseltili bölgeler oluşturur, ne var ki Fransa’nın güne panya, İtalya, Yunanistan, ortalama yükseltisi 500 m’nin üstünd raklara sahiptir. Alp Dağları’nın oluşturduğu çember Orta Avn; rasdanan kara ikliminin batıya en fazla uzanmış ucudur.

Batı Avrupa’da, dünya üzerinde aynı enlem kuşağında buluna ki bölgelere oranla gösterdiği en büyük farklılık, kendi bölgesel c masına göre, kış mevsiminde hava sıcaklıklarında artı yönde gc büyük anomalidir. Örneğin 50° kuzey enleminde, ocak ayında 1 nin-7 °C ortalama sıcaklığına oranla) +10 °C dolayında bir artı aı li gözlenir ki bu, +3 °C bir fazlalık demektir (bu fazlalık Bretang nunda, 48° kuzey enleminde, +6 °C’a kadar çıkar).

60° kuzey enleminde, ocak ayında, Norveç açıklanndaki ok bölgesiyle Sibirya arasında kalan bölgede +4° dolayında bir fazla rülür. Bu anomali yaz mevsiminde bütünüyle ortadan kalkar.

Amerika kıtasının batısında eşdeğerine rastlanmayan bu «ıl va», iki etkinin birlikte ortaya çıkmasına bağlanır. Bunlardan ilki, nuS sularının ısınmasıdır ki bu, Golfstrim’in uzantısı olan ve Al Okyanusunu kuzey-güneybatı doğrultusunda İskandinavya kıy kadar geçen Kuzey Atlantik su akıntısının getirdiği sıcaklık; ikin söz konusu sıcak suların kuzeye doğru, yaklaşık olarak Izlanda’r lunduğu enleme kadar çıkarak, soğuk suların GrÖnland Denizi yinde okyanusun dibine inmesini karşılamasıdır.

Üstünde değişiklik yapılmış Köppen sınıflandırmasına göre, / iklimi üç alt sınıfa ayrılır:

– Ilıman okyanus iklimi. Bu iklime İngiltere adalarında, Irlanda’c nimarka’da, Benelüks ülkelerinde, Almanya’nın kuzey yarısında sa’nın kuzeybatı bölgesinin batısında, Ispanya’nın kuzey kıyıl ve Portekiz’in kuzey yarısında rastlanır;

– Kıtasal ılıman iklim. Bu iklime Bavyera;da, İsviçre’de, Avustuı Orta Avrupa’da, Fransız ve Italyan Alplerinde, eski Yugoslavya i rinde ve Yunanistan’ın kuzeyinde rastlanır;

– Yazlan kurak subtropikal iklim ya da Akdeniz iklimi. Bu ildin yanmadasının büyük bir bölümünde, Fransa’nın güneyinde, Its ve Yunanistan’da rastlanır.

r-az daha kısadır. Böylelikle iki uç mevsim olan kış ş jbata kadar) ve yaz (hazirandan ağustosa kadar) mev-i geçiş mevsimi olan ilkbahar (marttan mayısa kadar) :ar eylülden kasıma kadar) tanımlanmış olur.

_stünde 50 °C’yi aşan yıllık en büyük sıcaklık farkları, kuzeydoğu ucundaki topraklarda görülür. Bunun tersine, Lnunde bu fark çok düşüktür; 5 °C’nin altında olabilir. Bu =laysiya’da ve Kamerun’da apaçık görülür: Malaysiya’nın iuaia Lumpur’da ortalama sıcaklık 27 °C dolayında hafif-=abah en düşük ve öğleden sonraki en yüksek sıcaklık ara-’ =C olan günlük sıcaklık farkı, en sıcak ayla en soğuk ay ı farktan daha büyüktür; Kamerun’un başkenti Yaoun-rjşük aylık sıcaklık 22 °C olarak temmuz-ağustos aylarının en yüksek aylık sıcaklıksa 25 °C olarak şubat ayında gö-î ~C dolayında bir yıllık sıcaklık farkı demektir.

şiar

;ferin ortalama genel dolaşımı, dünyanın bütünü üstün-ana gelen atmosfer hareketlerinin genel düzeni demek-laşım ay ölçeğinde az çok sürekli bir karakter göstermek-

2. mevsimden mevsime farklılık gösterir, dolaşım böylece okyanuslardaki muazzam su kitleleri-iarı halinde (bulutlar) veya sıvı olarak (okyanus akımla-zam miktarda yer değiştirmesini sağlar; okyanuslar dün-rjıde su buharının oluşmasını sağlayan başlıca bölgeler-arlaşmanın % 85’i buralarda gerçekleşir), ar, suyun atmosferdeki dolaşımının özel bir evresidir. Hain kıtalann dağlık bölgeleri üstünden geçerken, bu tabaka-ilmasma veya yükselmesine bağlı olarak soğuma süreçleri :da veya yeniden su buharı yüklendiğinde yağışlar oluşur, i rejimi. Yağış rejimi yıllık çevrimi veya döngüyü belirtir ortalama yağış miktarını gösteren bir histogramla açıkla-ic yağış çevrimi sıcaklık çevrimine oranla daha düzensiz-olgeden bölgeye farklılık gösterebilir. Gerçekten de yer-n aldığı güneş enerjisi miktarına tekabül eden değişken ostergesi, atmosferin ortalama genel dolaşımı aracılığıyla

■ üstünde dolaylı bir tarzda etki gösterir.

.•anın bütününde yıllık ortalama yağış miktarı 1 000 mm .dadır. En çok yağmur alan bölgeler Amazon havzası, Af-ı ekvator bölgesi, Himalayalar’m güney yamaçları, Hindis-kuzeydoğusu, Bangladeş ve Endonezya’dır. Buralardaki ağış ortalaması 2 000 mm’nin üstündedir, ey yarıkürenin yağış rejimi hakkmdaki bilgimiz daha az-ıkü bu yarıküre esas olarak sularla kaplı bir alandır. Bura-azla yağış olan bölge, 40° ile 50° güney enlemleri arasında n bölgedir.

goroloji ekvatoru. Dünya atmosferinde görülen mevsim inin en önemli özelliklerinden biri, meteoroloji ekvatoru ilen atmosfer bölgesinin yıl boyunca yer değiştirmesidir, eket alizelerin toplandığı bölgede meydana gelir. Rüzgârını bölgede toplanması, hava tabakalarının dikine yüksel-s neden olur ki bu olgu ekvator ikliminin özelliğini oluştu-idetli yağışları getirir.

yarıküreyi, atmosferin genel dolaşımı bakımından iki ayrı :e ayıran bu meteorolojik ekvator, coğrafî ekvatorla çakış-ınlem olarak konumu, yılın o zaman dilimi içinde bulundu-e ve bu yerin boylamına bağlıdır. Yılın büyük bir bölümün-zey yarıkürede yer alır. «Bölgesel» ortalama durumunda, sütün boylamların birleştiği yerde en güneydeki konumuna ıney) şubat ayında, en kuzeydeki konumuna (12° kuzey) ds ayında ulaşır; yıllık ortalama konumu yaklaşık 6° kuzey lidir. Ortalama konumunun, coğrafî ekvatora oranla kuze-ğru kayması, okyanus bölgelerinin güney yarıkürede daha yer kaplamasından ileri gelir.

jik yağmur rejimleri. Madrid, yıllık 450 mm’nin altındaki yağmur rejimiyle yörece olarak düzenli bir Akdeniz iklimine sahiptir. Moskova, yıllık 600 mm erine tam olarak ulaşmaz; yağışlar bu kentte temmuz-ağustos ayiannda en iiksek düzeye çıkar: kentin iklimi, subarktik soğuk kıtasal iklimdir. Pekin ’de ığan yıllık 620 mm yağış, çok eşitsiz olarak dağılır. Riyad’daki çöl ikliminde yılda 80 mm yağış düşer. Cezayir yılda 690 mm yağış alır; yağmurlara kış mevsiminde bol olarak rastlanır. Subtropikal kurak iklim bölgesinde bulunan Windhoek, yılda ancak 370 mm yağış alır. Nemli ekvator iklimine sahip unde’de, yağışlı iki mevsimde (ilkbahar ve sonbahar) yağan yağmur miktan 1 500 mm’nin üstündedir. Niamey’de, en fazla yağış Muson mevsiminde örülür. Chicago’da (840 mm/yıl) görülen, yazın en yüksek ve kışın en düşük rler, karasal iklimin özelliklerini sergiler. Chirchiil’de, kasımdan nisana kadar çok düşük olan sıcaklık, yağış miktannı sınırlar.
OCAK ŞUB. MART NİS. MAY, HAZ. TEM. AĞI). EYL. EKİM KAS. ARA. Moskova (Rusya): 56° K.; 37° D.
OCAK ŞUB. MART NIS. MAY. HaT wT AĞU, EYl” S” KAS. ARA. RfYSO (Suudî Arabistan): 243 K.; 46″ D.
90 rîim
80
70 “
60
50 _
40 _ fH|
30 1 in 1
20 1 II
10 ■■j i İk. B -fl

OCAK ŞUB , MAY. HAZ. TEM. AÜU. EYL EKİM KAS. ARA.
UflHDHOEK (Namibya): 22* G.; 17° D.

ogOİİ li

OCAK ŞUB, MART MS, MAY HAZ, TEM, AÜU. EYL EKİM KAS. ARA. CHURCHİLL (Kanada): 59° K.; 94° B.
AYLARA GÖRE ORTALAMA YAĞIŞ
250 ” 200 150 100
1
I*-1** *_*__^
OCAK ŞUB MART «IS, MAY. HAZ. TEM AĞU. EYL. EKİM KAS, ARA, PEKİN (Çin): 40° K.;116°D.
OCAK ŞUB. MART MİS. MAY KAZ, TEM, AGU. EYL EKİM KAS. ARA HİAMET (Nijer): 14° K.; 2°D.
CHIMG0 (ABD): 42° K.; 87° B.

…… X
1 150“ 160° 140° 120® 100° 80° 60* 40» 20*
80» 100° 120® 140® 160» 180**
flflH Nemli tropikal iklim

pÜŞİj Nemli tropikal iklim (kısa yağışsız dönem)

l | Kışları kurak geçen tropikal iklim

Hû! Van kurak iklim

l i Kurak iklim
İKLİM BÖLGELERİ

BB Akdeniz iklimi [‘ -1 Nemli ılıman iklim (yazlar sıcak) Nemli ılıman iklim (yazlar serin) SS Soğuk ılıman iklim (yazlar sıcak)

| | Çok softuk ılıman iklim (yazlar serin)
Kutup iklimi Kıta buzulu Dağlık bölgeler
BÜYÜK İKLİM BÖLGELERİ

iklim olgusunu, uzaysal boyutuyla ele almak ve özellikle kıta yüzeylerinde görülen büyük iklim tipleri hakkında ileri sürülen sınıflandırmaları incelemek gerekir. Gerçekten de okyanus iklim bölgeleri, özellikle yağışlar bakımından iyi bilinmemekte, adalara özgü iklimlere gelince, bunlar çok özel durumlar oluşturmaktadır.

İklimlerin sınıflandırılması

Dünya üzerindeki iklimlerle ilgili sınıflandırmalar özellikle Alman Wladimir Köppen ve Cari Troll ile Amerikalı Charles War-ren Thomthvvaite tarafından yapılmıştır. Bu sınıflandırmaların en eski ve bütün dünya tarafından kabul edilmiş olanı Alman coğrafya bilgini W. Köppen tarafından yapılıp 1901 yılında yayımlandıktan sonra kendisi tarafından (1931’e kadar), onun ölümünden sonra da ardından gelenler tarafından defalarca elden geçirilen sınıflandırmadır.

C.W. Thornthwaite’in, dünya üzerindeki büyük tarım tiplerinin sınırlarının çizilmesine yönelik sınıflandırması, yağışların etkinlik göstergesiyle (olası buharter miktarının tahminiyle) sıcaklık göstergesinin birleştirilmesini temel alır. Köppen sınıflandırmasının değiştirilmiş biçimi olan Trevvartha sınıflandırmasında on iki dolayında iklim tipi ele alınarak, bitkilerin yetişme mevsiminin uzunluğu üstünde durulur. Rus iklimbilimcisi Fedorov’un sınıflandırması zaman tipleri dağılımına dönüşümlü yaklaşımı temel alır. Holdridge’in 1947’de yayımlanan sınıflandırması, yıllık sıcaklık göstergesi, yıllık toplam ortalama yağış miktarıyla yağışlara göre değerlendirilmiş yıllık olası buharter miktarının birbirine oranım birleştiren bir sınıflandırma diyagramı kullanır. Kesişen her sınıf, bir bitki tipine tekabül eder. Güney Avrupa – Kuzey Afrika bölümü için daha ayrıntılı sınıflandırmalar gerçekleştirilmiştir. Özellikle Fransız Louis Emberger’in sınıflandırması, Akdeniz çevresinin bitki örtüsü katlarını sınırlandırmaktadır ve bir «yağış-sıcaklık katsayısını» temel almaktadır.
Köppen sınıflandırması

Köppen sınıflandırmasının başlangıçtaki amacı, belli b ğal bitki örtüsü gruplarını ortaya çıkarmaktı. Bu sınıflandı ana grup içerir; bunlar da kendi içlerinde altsınıflara (ve\ tiplerine) bölünür. Her grubun sınırlandırılması belirli bi dayanır. Bu ölçüt yalnız sıcaklığa dayalı olabileceği gibi, caklığıyla yağışları birlikte hesaba katan bir ölçüt de olab Nemli tropikal iklim. Bu iklimde, en soğuk aym orta caklığı +18 °C’nin üstündedir. Buna tekabül eden bitki ört pikal orman veya savandır.

Bu gruba giren kıta bölgeleri, dönencelerarası bölgede (23° kuzey paralel ile 23° güney paralel arası). Gine’den’ kadar olan «ekvatoral» Afrika bölgesi, Güney Amerika’nı yarısı (esas olarak Amazon Nehri havzası), Orta Amer: neydoğu Asya’nın bir bölümü (Tayland’ın güneyinden I ya’ya ve Endonezya’ya kadar uzanan bölge) ve Hindiste neyi bu gruba girer. Bu bölgelerin çoğunda yıllık yağış o: sı 1 500 mm’nin üstündedir.

Kurak iklim. Bu iklimde yağışlar, yıllık ortalama sıcal tışmdan doğan bir değerin altında kalır. Bu artış, yağışları yunca düzgün dağılıp dağılmamasına bağlı olarak farklı! rir. Bu iklimin karakteristik bitki örtüsü step ya da çöldü Bu grup aslında, iki dönencenin (23° kuzey ve 23 gi yanında kalan kurak veya yarı kurak bütün bölgeleri i Bunlar, sıcak çöllerdir ve kıtaların üstündeki subtropikal basınç bölgelerine tekabül eder.

Bu iklim kuşağına giren bölgelerin çoğu Afrika kıtas alır. Moritanya’dan Mısır’a kadar olan kesim (do!ayısı> bölgesinin bütünü ve kıyıları, kuzey ve güney «Sahil») t girer. Bu bölgelere Arap yarımadası, Pakistan ve Hindist tısı, Meksika’nın kuzeyi ve ABD’nin güneybatısı da gire yarıkürede «kurak iklim»e giren bölgeler, Güney Afril tralya’nın büyük bölümü (güneydeki ve batıdaki kıyı bunun dışında kalır), Güney Amerika’daysa Brezilya’d deste ile And sıradağlarının batısında kalan kıyı şeridi,
W. Köppen’e göre, iklimleri sınıflandırma haritası.

.t—ne ve Şili’nin güney ucuna kadar olan kesimdir.

– i-:şağı bunlardan başka daha kuzeyde, Orta Asya’da, : “_z:’nden ta Fekin’e kadar uzanan soğuk çöller kuşağı-

a iklim. Bu iklimde en sıcak ayın ortalama sıcaklığı üstünde, en soğuk ayın ortalama sıcaklığı da +18 .'”iadır ve bu sıcaklık hiçbir zaman -3 °C’nin altına

. r ssinda kurak iklimle subarktik iklim arasında bir ara . t r. Dolayısıyla da bir yandan güney sınırlarında yer . ;–ur miktan bakımından kurak iklim kuşağı içine gi-clçüde çok yağmur alan bölgeleri, öte yandan da ku-: Er^ıda yer alan ve subarktik iklimin ölçütlerine uyma-bir araya getirir.

:£-Sunun belirli sınırın altında olması ve görece yağışlı -aieniyle bu iklime «ılıman iklim» adı verilmiştir. Avru-: .■ vanus ve yarı okyanus tipi iklimlerle Akdeniz iklimi bu :rr 3u nedenle Köppen sınıflandırmasının bu gruba iliş-

– en çok değişikliğe uğrayan bölüm olmuştur. Özellik-iria’mn yaptığı bu değişikliklerde Avrupa iklimi iki gru-Akdeniz iklimi «subtropikal iklim» kuşağına sokulur, .eklik iklim. En soğuk ayın sıcaklık ortalaması -3 °C’nin al-

– î_cak ayın sıcaklık ortalaması da +10 °C’nin üstündedir.

– frk bitki prtüsü de iğne yapraklı (reçineli) ormanlardır. ~.s yalnızca Kuzey yarıkürede rasdanır. ABD’nin kuzey-

dörtte biri (VVisconsin’den Maine’e kadar), Kana-

– -rjnüne yakını, Alaska, Rusya’nın büyük bir bölümü ve -zeydoğusu bu iklime girer.

iklimi. Bu iklimin özelliği, en sıcak aym sıcaklık ortala-

– -10 °C’nin altında olmasıdır. Bu iklim bölgelerinde rast-_£c örtüsü tundradır (buralar, en sıcak aym ortalama sıcak-

1 nin üstünde olan bölgelerdir). Bu iklime esas olarak Si-_jr- kuzeyinde, Kanada’da ve Grönland’da rasdanır.

JM TARİHİ

dünya üstünde meteoroloji istasyonlarıyla donatılmış ;r^in iklim özellikleri hakkında doğru bilgiler edinilmekte, –ş:’ık elimizdeki bilgilerden yararlanarak eski dönemler-~ koşullarını belirlemek, çözülmesi zor sorunlar yaratım Kuşkusuz elimizde sıcaklık ve yağışla ilgili birkaç yüz
■tkarlar altında. Bu şehir, Lizbon enleminde bulunmasına karşılık,

■:= kutup soğuklan nı engelleyecek hiçbir doğal engel bulunmadığından ; ~ nde soğuk dalgalannın ye şiddetli kar fırtınalannın etkisinde katır.
yıllık gözlem sonuçları olmakla birlikte İngiltere ve Hollanda’daki sıcaklık ölçümüyle ilgili arşivler, ancak 1660 yılına kadar, yani termometrenin icadından yaklaşık yirmi yıl sonrasına kadar gitmektedir. İklimdeki dalgalanmaları ortaya çıkarabilmek için başka kaynaklardan da yararlanılabilir. Örneğin gazetelerden, dergilerden, kilise tarihlerinden, tahıl fiyatlarıyla ilgili arşivlerden, hasat tarihlerinden, çiçektozları üstünde yapılmış incelemelerden, den-drokronolojik çözümlemelerden (ağaç gövdelerinin kesitindeki halka kalınlığının ölçümü), fosillerden, okyanuslann tabanındaki birikintilerden, arkeolojik verilerden, karbon izotoplarıyla yapılan tarihlemelerden, buzullar üstünde yapılan sondajlardan ve çözümlemelerden yararlanabiliriz. Örneğin Antarktika buzullarının derinliklerinden alman örneklerden (özellikle Rusların Vostok istasyonunda), dünya ikliminde geçmişte meydana gelen dalgalanmalar konusunda ancak genel bilgiler çıkanlabilmektedir.

Daha eski tarihlere gidildiğinde, bu çözümleme, dünyanın jeolojik tarihiyle iç içe geçmektedir. Örneğin, son bir milyon yıl boyunca Kuzey Adantik Okyanusu’nun tabanında birikmiş çökeltilerden alman örnekler üstünde yapılan istatistik inceleme, dünya iklimindeki dalgalanmalarda belirli periyodar olduğunu ortaya koymaktadır ki bu durum, dünyanın Güneş çevresindeki yörüngesinde meydana gelen değişim döngülerine (devirlerine) bağlanmaktadır. Bu döngüler, ılım hareketi (21 000 yıl), dünyanın dönme ekseninin eğikliği (41 000 yıl), dünyanın tutulum yörüngesinin dış merkezlik değişimi (90 000 yıl) gibi değişimleri ortaya koyan döngülerdir. Günümüzden daha 18 000 yıl önce, buzullar Avrupa’da Almanya’nın kuzeyine, Amerika kıtasındaysa Büyük Göller’in güneyine kadar iniyordu; MÖ 8 000 yılında, kuzey yazı ile dünya-güneş arasındaki mesafenin en aza inmesi olayının (her yörüngenin güneşe en yakın noktada olması) birbiriyle çakışması, kuzey yarıkürede temmuz ayında alman güneş enerjisinin, bugün alınan güneş enerjisinden % 8 daha fazla olmasına yol açıyordu. Alınan güneş enerjisindeki bu basit farklılık, daha başka sonuçlar da veriyordu; örneğin, kuzey yarıkürede muson rüzgârları çok daha şiddedi esiyordu, çünkü Pakistan’ın kuzeyine kadar çıkıyordu.

Daha yakın tarihlerde, Batı Avrupa’yı 1550 – 1850 yılları arasında etkisi altına alan «küçük buzul çağı», Arktika buzullarının genleşmesi (Baffin toprakları üstünde) ve dağ buzullarının ilerlemesi sonucu ortaya çıkmıştı. Daha önceki dönem, Kuzey Avrupa, Kanada ve anlaşıldığına göre Doğu Asya 900 – 1050 yılları arasında sıcak bir dönem yaşamıştı. Bu dönemde, Grönland’ın («yeşil ülke») fethedildiği, Vikinglerin burada tahıl yetiştirdiği dönemdir. □
Palinoloji ve eski iklimlerin incelenmesi. Bitkiler, muazzam miktarlarda çiçektozu (polen) ve spor üreterek bunlan çevreye bol miktarda yayar. Bu çiçektozlannın ve sporlann morfolojik yapılan her bitki töriine göre farklı özelliktedir (A). Koruyucu kabuk, içindeki maddeyi uzun süre korumaya elverişli bir kimyasal maddeden oluştuğundan, bunlann incelenmesi geçmiş zamanlardaki iklimlerin yeniden canlandın/masını sağlar. Arazinin farklı derinliklerinden örnekler alınarak fosil çiçektozlan belirli ölçütlere göre aynlır; sonra mikroskop altında bitki türleri belirlenir ve bir çiçektozu diyagramı yapılmak üzere sayılır (B).

Böylelikle bitki türleri yeniden canlandınlabiimekte, dolayısıyla da örneğin Ingiltere’nin güneyinin son

11 000yıl içinde yaşadığı iklimler hakkında bilgi edinilebilmektedir.

Bu bölge, son buzul döneminin sonlannda step özelliği gösteriyordu (1); sonra, iklimde iyileşme görüldüğünden, bitki örtüsü farklılaşarak burada ağaçlar gelişti (2). Daha çok kayın ağaçlanndan ve çamlardan oluşan ağaçlık alanlar giderek gerçek ormanlara dönüştü (3). Kızılağaçlann ortaya çıkması, daha nemli bir iklime doğru gidildiğinin belirtisidir. Otsu bitkilerin gelişmesi (4), iklimde bir soğuma meydana geldiğini, bununla birlikte, tanmın gelişmesine de bağlı olarak ormanlık alanlann azaldığını kanıtlar.
AYRICA BAKINIZ

– EÜB atmosfer

– ib-ahİlI buzullaşma

– imhsu denizler ve okyanuslar

– û5HS meteoroloji ■ IB.AHSU rüzgâr

– ısaa siklonlar ve

antisiklonlar
I ‘iMm
tâhîl ot çayırsazi düğdaygifîef kızılağaç meşe karaağaç gam \ Huş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir