2010 yılının Eylül ayında İngiltere’deki okullarımızı ziyaret amacıyla çıktığım yolculuktan notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlk istikametim İngiltere’nin başkenti, büyük metropol Londra oldu. Türkiye’den direkt uçuşla Heatrow havaalanına vardım. Yolculuk yaklaşık 4 saat sürdü. 1930 yılında kurulan ve her yıl milyonlarca yolcu ağırlayan Heatrow havaalanının 5 terminali vardır. Londra şehir merkezine ulaşım birçok yolla sağlanır. Bunlardan en çok tercih edileni ve benim de tercih ettiğim yol Londra metrosunu (İngiltere’de “Underground” olarak anılır) kullanmak oldu. Metroda kullanmak üzere “Oyster Kart” satın aldım. Oyster kartınıza 7 günlük, aylık veya daha uzun süreli seyahat kartı veya otobüs pasosu yükleyebilirsiniz. Oyster kart ile metroya bindim ve yolculuğum yaklaşık 40dk. sürdü. Ödevini yapan öğrenciler, yemeğini yiyenler, makyajını yapan bayanları izlemek, etrafı keşfetmeye çalışmak derken yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadım. Alışık olduğum metro yolculuklarından farklı olduğunu söylemem lazımJ
Konaklayacağım yere en yakın olan metro istasyonunda (underground) da indim. İstasyon çıkışında ulaşacağım yere gidebilmek için tekrar bir otobüse binmem gerekiyordu. Tekrar oyster kartımı kullanarak otobüse bindim. Tabi otobüse binince ilk göze çarpan şoförün bizdeki gibi solda değil, sağda olmasıydıJ Otobüs ilerledikçe binen yolculardan bir kısmının da Türk olduğunu es geçemeyeceğim. Özellikle eğitim için yurtdışına çıkan hiçbir Türk, başka bir Türk görmek istemez. Özellikle Türkler’in olduğu yerlerden kaçmak isterler ama her ne kadar kaçılsa da onlar sizi bulabiliyorJ Türk arkadaşlarımız otobüse bindiklerinde benden uzak bir yerde oturuyor olmasalardı sanırım “Merhaba” diyerek Türkçe konuşmaya başlayabilirdim. Demek istediğim… Yabancı bir ülkede Türk görmek her zaman bir “Merhaba” deme hissi uyandırıyor.
Kısa süren otobüs yolculuğunun ardından kalacağım eve vardım. Burası hem dil eğitimi, hem de master için gelen öğrencilerin beraber kaldığı bir öğrenci eviydi. Öğrenci evlerinde odalar tek ve çift kişilik olarak ayrılır. Banyo, mutfak ortak kullanım alanlarındadır. Evdeki öğrencilerle de tanıştıktan sonra odama çekildim ve o günü dinlenerek geçirdim.
Ertesi gün okul ziyaretlerime başladım. Kaldığım süre zarfında Londra’da 1.zone dan 3. zone a kadar 30 tane okulu ziyaret etme ve yetkililer ile okullar hakkında görüşebilme şansım oldu. Günümün okul ziyaretlerinden geriye kalan zamanlarını Londra’yı gezmeye ayırdım. Buckingham Sarayı, Trafalgar Meydanı, Parlamento binası, Tower Bridge, London Eye, Madame Tussaud’s Müzesi ve muhteşem parkları… Görülmeden dönülmemesi gereken yerler diye düşünüyorum. Tabi bir de 0 derece meridyenin geçtiği Londra’nın güneydoğusunda kalan Greenwich. Burası başlangıç meridyeninin geçtiği yer olarak kabul edilir.
Londra’ya gidip de alışveriş merkezlerine uğramadan gelmek olmazJ Oxford Street alışveriş için bilinen en iyi yerdir. Özellikle Primark markaları çok ekonomik olmaları nedeniyle en çok tercih edilenler arasında. Yalnız haftaiçi gitmekte fayda var. Haftasonu yoğunluktan dolayı alışverişinizi yarıda kesip, mağazayı terketmek isteyebilirsiniz! Ayrıca Bond Street, Kensington, Regent Street, Covent Garden alışveriş yapabileceğiniz yerlerden sadece birkaçı daha… Son olarak; bizdeki herşey 1 TL mağazaları gibi 1 GBP mağazaları da bulmanız mümkünJ
Londra ayrıca bir sanat şehri . Özellikle dünyanın sayılı sanat eserlerini barındıran National Gallery, sanat severlerin en başta ziyaret etmesi gereken yerlerden. Ayrıca British Museum, National History Museum, Science Museum, Tate Modern ve daha bir çoğu. Her bir müze gününüzün yarısını alabilecek büyüklükte ve görülesi birçok eseri bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle müzeler için günün yarısını gözden çıkarın derim! Günün geri kalan kısmında da eğlenmek için bir yer düşünürseniz, Londra’da eğlence için en çok bilinen, eğlencenin her saat olduğu bölge olan Soho’ya gidebilirsiniz.
Londra’da gezilecek o kadar çok yer ve yapacak o kadar çok şey var ki… Bunların hepsini sadece bir sayfaya sığdırabilmek mümkün değil maalesef. Kısacası ünlü ingiliz yazar Samuel Johnson’un dediği gibi “Londra’dan sıkılan biri, hayattan sıkılmış demektir.”
İngiltere’de kaldığım sürede günü birlik Brighton, Oxford, Cambridge ve Nottinhgam şehirlerine de gitme şansım oldu. İngiltere’de bulunduğunuz süre boyunca istediğiniz şehirlere günü birlik geziler yapmanız çok rahat. Şehirler arasındaki seyahatler çok uzun sürmez. Okulların birçoğu da yakın şehirlere günü birlik geziler düzenlerler. Ayrıca öğrencilerin büyük bir bölümü kurdukları arkadaş çevreleri ile beraber haftasonu gezilerinde buluşurlar. Şehirler arası yolculukta otobüs için en çok tercih edilen firma olan ve İngiltere’nin başlaıca otobüs şirketi olan national express dir. Ayrıca yaygın bir demiryolu ağına sahip olduğu için de tren ile de çok konforlu ve hızlı bir seyahat edebilirsiniz. Nottingham daha kuzeyde kaldığı için Londra’dan Notthingham’a gidiş için treni tercih ettim. Uzun yolculuklar için tren yolculuğunu tercih etmeniz, hem konforlu hem de hızlı olması açısından tercihleriniz arasında olabilir.
Gittiğim şehirlerden Brighton, güneyde kalmasına rağmen Eylül ayında dahi çok soğuktu ve gün boyu ne kadar çok üşüdüğümü hala hatırlıyorumJ Güneyde kalan bir şehrin bu kadar soğuk olmasından diğer şehirlerin ne kadar soğuk olacağını düşünerek, götürülecek kıyafetler listenizi ona göre hazırlamanızı öneririm. Tabi bir de şemsiye!!! Muhteşem parklarında güneşlenen insanların, birden bastıran yağmur karşısında şemsiyelerini açıp, yollarına devam etmesi yüzümde tebessüm oluşturmadı değilJ
İngiltere’de kaldığım süre zarfında mümkün olduğunca farklı yerler gördüm, okullarımızı ziyaret ettim. Gördüğüm yerleri, tecrübelerimi ve gözlemlerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Umarım siz de unutulmaz tecrübeler yaşayacağınız, keyifli bir İngiltere seyahati yapma şansı elde eder, anılarınızı sevdiklerinizle paylaşırsınız!