insanın güçlü yönleri
1900’lü yılların başında Amerikalı bir güreşçi, insanların arslandan daha kuvvetli olduğunu ispatlamak için bir ars-lanla güreşeceğini söylemiş ve yüzlerce kişinin gözü önündeki bir ringde arslanın üç saldırısını geri püskürttükten sonra onu pes ettirmişti. Esasında bu güreşte ufak (!) bir hile söz konusuydu. Çünkü arslanın ağzına uzaktan farkedilmeyen bir ağ, öldürücü pençelerine de birer patik giydirilmişti. Yoksa Tarzan’ın sık sık yaptığı gibi, bir insanın bir arslanı yenmesi, hemen hemen imkânsız bir olaydır. Çünkü arslan ve diğer hayvanların birazdan anlatacağımız gibi, inanılmaz kuvvetleri vardır.
Meselâ, tecrübelerle sabit olduğu üzere boz ayı, bal ararken karşısına çıkan ve engel teşkil eden otomobilin kapısını bir kâğıt parçası gibi buruşturup atabilir ve bunu arka arkaya defalarca tekrarlayabilir. Ağır işlerde kullanılan bir at, 55 ton ağırlığındaki 16 vagonlu bir treni 6 saat boyunca çekerek 30 kilometrenin üzerinde mesafe alır. Güney Afrika’da bir fil, kendisine saldıran bir timsahı tuttuğu gibi ağacın tepesine fırlatmıştır. Fillerin bu korkunç kuvvetinin kaynağı, 40 bin kastan sıkı sıkıya örülmüş hortumlarıdır. Su aygırının çenesi, bir ağaç kütüğünü tuzla buz edebilir. Ancak en büyük ısırma gücü köpek balıklarındadır. Bahama Adalarında yapılan bir araştırmada, iki buçuk metrelik bir köpekbalığı, çenelerini sıkarak korkunç bir basınç meydana getirmiş ve bir santimetrekarelik diş alanı üzerinde 3 tonluk basınç ölçülmüştür. Boğalar, duvar kalınlığında bir tahta bariyeri rahatlıkla parçalayabilir. Zira boyun kaslarının kalınlığı 45 santimetredir. Ve kırmızı şallarını iyi kullanamayan acemi matadorların bazen birkaç metre havalanmala-
rının sebebi budur. Goriller bir tüfeğin namlusunu kürdan gibi kullanıp bükebilir ve kabzasını paramparça edebilirler.
isterseniz daha devam edelim. Biyo-mekanikçileri en fazla hayrette bırakan hayvanlardan birisi gelinciktir. Gelincik, yakaladığı bir tavşanı rahatlıkla taşıyabilir. Oysa ki tavşanın ağırlığı, gelincikten 20 kat fazladır. Bu hâdiseyi, bir arslanın, arkasından bir fiili sürüklemesine benzetebiliriz. Sıkı durun asıl rekortmenler şimdi geliyor! Rekortmenleri görmek istiyorsa-
geyik böceğidir. Laboratuvarda yapılan deneylerde 30 cm. uzunluğunda ve 400 gram ağırlığındaki bir çubuğu ısırarak sürüklediği görülmüştür. Yâni haltercileri kıskandıran bu böcek, kendisinden 200 kat daha ağır bir cismi taşımıştır.
Buraya kadar gelmişken hemen şunu açıklığa kavuşturalım: Bizim küçük her-küllerimiz birer fil büyüklüğünde olsalardı, savaş gemilerini indirip kaldırabilecekler miydi? Hayır! Birinci sebep, hayvanların vücutlarını istediğimiz seviyeye kadar büyüttüğümüzde yaşayamayacak oluşlarıdır. Bu bir nebze mümkün olsa bile, önümüze
şu engel çıkar: Bir canlının vücudunu iki katına çıkardığınızda, vücut ağırlığı sekiz katına yükselir. Fakat kasların kuvveti, ancak dört katına çıkar. Bunu da bir örnekle izah etmeye çalışalım:
Durduğu yerden 35 cm yükseğe sıçrayarak bizleri hayrete düşüren pire, bir insanın boyunda olsaydı, (normal orantı hesabımıza göre) bir sıçrayışta 290 metreyi rahatlıkla aşabilmeliydi. Ancak durum böyle değil. Belirttiğimiz gibi, vücut ağırlığı 8 katına çıkarken, kaslarının gücü ancak 2 katına cıkacak ve piremizin sıçrayacağı yükseklik en fazla 60-70 santimetrede kalacaktı. “Relativ kas kuvveti”
denilen bir ölçüyü elimizde bulundurursak, daha sağlıklı karşılaştırma yapabiliriz. Şöyle ki, bir santimetrekare kas kesitine düşen kas gücü kurbağada 3, çekirgede 5 ve insanda 6 ilâ 10 kilodur. Görüldüğü gibi farklar beklediğimiz kadar büyük değildir.
Dikkate değer en önemli nokta, her canlıya ihtiyaç duyduğu kadar kuvvet verilmiş olmasıdır. Bütün canlılar çok ince hesaplarla, ihtiyaç fazlası kuvvetten arındırılmışlardır. Bunu da şu iki örnekle izah edebiliriz:
Birincisi, akraba düşkünü bilim adamcıkları tarafından bir türlü rahat bırakıl-
mayan şempanze, kollarında 571 kilo kuvvet ile daldan dala sallanır, insan ise, elbette (en fazla) 90 kilo kuvvet ile maymunla yanşamaz. Bu arada insanın kollarındaki çekme kuvvetinin, ağırlığının 6’da 5’i kadar olduğunu da hemen belirtelim.
İkincisi antiloptur. Antilobun yanında en idmanlı insanların bile hiçbir şansı yoktur. Şu an maraton mesafesi olan 42,195 km. insanlar tarafından (en çabuk) 2 saat 8 dakika içinde katedilirken, antilop bu mesafeyi 40 dakikada alır, hem de saatte 65 kilometrelik ortalama hızla. Başarısının sırrı şu: Antilobun akciğerinin bir girişi, bir de çıkışı mevcut. Bu sayede nefes alması ve vermesi birbirine karışmıyor, dakikada 6 ilâ 10 litre hava teneffüs edebiliyor. Yani insandan dört kat daha fazla.
Bir başka hayret verici hayvan da leopardır. Durup dururken 14 metre ileriye fırlayabilen bu hayvan, 2 saniyede 75 km/h hıza çıkar. İnsan ise ancak 25 km hıza çıkabilir. Leopar ve kaplanların bu sıçrama özelliği, omurga ve kemik yapılarından ileri geliyor. Omurga bir yay gibi çalışarak vücudu ileri fırlatır. Kangurularda bu mesafe 9 metredir. En çok kasa sahip olan hayvan ise şüphesiz ki mavi balinadır. 120 ton ağırlık, 30 metre boy, 40 ton kas ve netice 500 beygir gücünde bir kuvvet.
Bütün bunlara bakıp da sakın aşağılık kompleksine kapılmayınız. Allah o hayvanların göz kamaştırıcı kuvvetlerine karşılık bizlere birkaç gramlık beyin (akıl da diyebilirsiniz) ihsan etmiş. Bu hediye o kadar kıymetli ki, onunla 120 tonluk balinaları yağ yapmak üzere gemilerin güvertelerine çeker, tüyler ürpertici aslanları ateş çemberlerinden atlatır ve dev gibi timsahların derisinden ayakkabı yapıp giyebilirsiniz.
Ne dersiniz, öyle değil mi?