İslami Türk Edebiyatı

İSLÂMÎ TÜRK EDEBİYATI

Orta Asya Türk devletlerinde, hükümdarlar hükümet merkezlerini aym zamanda bir kültür ve sanat merkezi durumuna getirmek için de çaba harcamışlardır. Karahanlılar döneminde devlet dini durumuna gelen İslam, kültür ve sanat merkezlerindeki etkinliklere de damgasını vurmuştur. Herat, Buhara, Semerkand gibi kültür ve sanat merkezlerinde gelişen yazılı edebiyat geleneği, çoğu kez destekçisi durumundaki seçkinci saray ve yöneticiler çevresiyle sınırlı kalmıştır. Büyük şehirlerdeki medreselerde bilim dilinin Arapça, sanat dilinin Farsça olması Türkçe açısından sorunlar yaratmış, sanatçıların eserlerini Farsça yazmaları Türkçe-nin kullanım alanını bir dönem daraltmıştır.

Karahanlılar döneminde, Türk-îslam Ortaçağı’na özgü bir devlet ütopyasını ilk kez Yusuf Has Hacib (XI. yy.) ortaya koymuştur: Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adlı ilk Türk mesnevîsi kabul edilen eserinde, demokrat-ulusçu bir beyin adalet ilkelerine bağlı kalarak, akıl ve bilgiyle yönettiği devletin temel özelliklerini yansıtmıştır. Kaşgarlı Mahmud (XI. yy) ise Divanü Lu-gati’t-Türk (Türk Lehçeleri Sözlüğü) adlı sözlüğüyle Araplara Türk-çeyi öğretmeyi amaçlamıştı. Edip Ahmed Yüknekî de Atabetü’l-Hakayık’ta (Gerçeklerin Eşiği) İslam ahlakının temel ilkelerini geniş kidelere aktarmak istemişti. Bölgede Şiîliğin yanı sıra Yesevîlik, Hurufîlik gibi tarikatlar da yazılı edebiyat geleneğine değişik renkler katmıştır: ilk Türk tarikatı olan Yesevîliğin kurucusu Ahmed Ye-sevî (öl. 1166) hikmet adı verilen şiirleriyle İslam inançlarını kitlelere tanıtıp benimsetmeye çalışmıştır. Fazlullah Hurufî’nin (1339-1394) halifesi olan, «Enelhak» (BenTanrı’yım) dediği için derisi yüzülerek öldürülen Nesimî (öl. 1404 veya 1418) şiirlerinde tasavvuf coşkusunu yansıtmış; Safevî hükümdarı Şah İsmail (öl. 1524) çokluk Şiîliğe özgülediği şiirleriyle Anadolu’daki Alevî-Bektaşî topluluklarında etkili olmuş; Ali Şir Nevaî (öl. 1501), çeşitli türlerdeki eserleriyle Orta Asya Türkçesine yazı dili kimliği kazandırmış (.Muhakemetü’l-Lugateyn [İki Dilin Muhakemesi], 1498), İslâmî Türk edebiyatının geleneksel yapıya kavuşması yönünde önemli bir kilometre taşı olmuştur. Hüseyin Baykara (öl. 1506) şiirleriyle, Babür (öl. 1530) am-günlüğüyle (Babürname) ve Ebulgazi Bahadır Han (öl. 1663) da tarih türündeki eserleriyle (Şecere-i Terakime) Orta Asya İslâmî Türk edebiyatına yeni boyutlar kazandırmışlardır.

İslâmî Türk edebiyatının sözlü geleneğinde oluşan dinî-desta-nî ürünlerde (Satuk Buğra Han Destanı; Dede Korkut Hikâyeleri; Manas Destanı) Türk destan motifleriyle İslâmî öğeler iç içe geçmiştir. Bu destanlarda adı geçen kahramanların (aip-erenler), İslam dininin ve tasavvufun Anadolu ve Rumeli’de yayılmasında katkısı geçenlerle özdeşleştirildiği de dikkati çeker.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*