İSPANYA

Avrupa’da ülke. Anakara’nın gü­neybatısında Akdeniz ile Atlas Ok­yanusu arasında kalan İber Yarım- adası’nın büyük bölümünü kaplar. Batıda Portekiz’le, kuzeydoğuda Fransa ve Andorra Cumhuriyeti’yle komşu olan Ispanya kuzey ve gü­neybatıda Atlas Okyanusu, güney­doğu ve doğuda Akdeniz’le çevri­lidir. Atlas Okyanusu’ndaki Kanar­ya Adaları, Akdeniz’deki Balear A- daları ve Afrika’daki birkaç küçük toprak parçası (en önemlileri Sep- te ve Melilla) da İspanya’ya aittir.

COĞRAFYA Yüzey Biçimleri: Yüksek ve dağlık bir ülke olan ispanya’nın orta bölü­münü, İber Yarımadası’nın da mer­kezini oluşturan geniş iç yayla (Me­sela) kaplar. Ortalama yüksekliği 660 m olan bu iç yayla kuzeyde Cantabriya, kuzeydoğuda ve doğu­da iber, doğuda Sierra Cuenca ve güneyde Sierra Mörena ve Betica dağlarıyla çevrilidir. İç yayla doğu – batı doğrultusunda uzanan birçok dağ sırasıyla bölünmüştür. Guadar- rama (2 410 m), Gredos (2 592 m) ve Gata (1 735 m) yüksek, ıssız ve genellikle çıplak olan iç yaylayı iki bölüme ayırır. Kuzeyde Castilia la

 

Vieja, güneyde Castilla la Nueva adını alan bu düzlük alanların yük­seltisi 600 – 800 m arasında değişir. İç yayla’nın çevresini çöküntü alan­ları kuşatır. Kuzeydoğuda Ebro çö­küntüsü (Aragón) Akdeniz’den Ka- talonya sıradağlarıyla ayrılır. Gü­neyde de Atlas Okyanusu’na açılan Guadalquivir havzası ve Betica ile Sierra Morena’lar arasındaki An­dalucía ovası yer alır. İspanya’nın en dış kesimindeyse Alp sıradağla­rına bağlı dağlar uzanır. Kuzeyba­tıda İspanya Pireneleri Atlas Okya- nusu’ndan Akdeniz’e dek uzanır ve Fransa’yla İspanya arasında doğal bir sınır çizer. En yüksek noktası Aneto Tepesi (3 404 m) olan Pire- neler çok yüksek olmamalarına karşın geçit vermezler. Bütün Pi- reneler’de yalnızca iki geçit vardır. Güneyde ve güneydoğuda Betica (Andalucía) sıradağları 800 km2‘iik bir alana yayılan büyük ve kıvrılmış bir kütledir. Ülkenin en yüksek nok­tası olan Mulhacen Tepesi (3 482 m), bu sıradağların bir parçası olan Sierra Nevada’nın üzerindedir. Kı­yı, Atlas Okyanusu’nda yüksek ve kesintilidir. Akdeniz kıyısındaysa yer yer son derece sarp dağlık ke-

İber yarımadasının yiizey biçimlerinden çeşitli görünümler. Yarımadanın merkezini Meseta olarak adlandırılan geni; ovalar kaplar (altta ve üst ortada), ispanya ile Fransa arasındaki doğal sınırı Pireneler çizer (Ustte-sağda), Akdeniz kıyısında yer yer delta düzlükleri yeralır (üst- te-solda)

2515

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


simlerle delta düzlükleri artarda sı­ralanır. Ispanya’da genelde dar o- lan akarsuların debileri düşüktür. Başlıca akarsular Akdeniz’e dökü­len Ebro (910 km) ve Atlas Okyanu- su’na dökülen Guadiana (910 km), Guadalquivir (657 km), Duero (895 km) ve Tagus (1 007 km) ırmakları­dır. Ispanya’da lagün ve baraj göl­lerinin dışında büyük göl yoktur, önemli sayılabilecek Janda ve Al­bufera iki lagün gölüdür.

İklim: Yüzey biçimleri, konum ve büyüklüğü nedeniyle ülkede çeşitli iklimler görülür. Katalonya’dan Ce- belitarık’a kadar bütün doğu kıyıla­rında Akdeniz iklimi egemendir. Yağmurlar sonbahardadır. Katolon- ya’da 500 mm olan yağış toplamı güneye indikçe azalır (Valencia’da 300 – 400 mm arasında). Atlas Ok­yanusu iklimi Pireneler’e dek uza­nan kuzeybatı Ispanya’da görülür. Her mevsim yağışlı olan bu bölge­lerde yıllık ortalama yağış 2 000 mm’yi geçer. Ülkenin yüksek iç kı­sımlarıysa kara ikliminin etkisi al­tında kalır. Yaylalarda yıllık yağış 300 mm dolayındadır. Sıcaklık gü­neye inildikçe çok az artar. Yılın ilk üç ayında Madrid’de 8°C dolayında olan ortalama sıcaklık Valencia’da 14°C dolayında, yılın üçüncü üç a- yında ise Madrid’de 22°C, Valencia’ da 24°C’dir.

Bitki Örtüsü ve Yabanıl Hayvanlar: Ülkenin % 30’u ormanlarla kaplıdır. Bitki örtüsü, iklime bağlı olarak de­ğişiklik gösterir. Nemli olan kuzey bölgelerinde meşe, gürgen, kara­ağaç ve çam ormanları bulunur. İç yaylalarda seyrek ve bodur karışık ormanlarla birlikte geniş bozkırlar yeralır. Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde sulak bitkiler, meşelikler ve Ispanya’nın tipik bit­kisi olan mattoral çalısı görülür. Toprakların beşte birini kaplayan bu bitki güneydoğuda halfa otu bozkırlarına dönüşür. Kuzeydeki dağlarda çengel boynuzlu dağ ke­çisi ve boz ayı, güneybatıda kızıl akbaba ve çok büyük bir kartal tü­rü olan kuzu kuşu ‘Ispanya’da bu­lunan ender hayvan türlerindendir. Bunların dışında ülkede çok sayıda yaban hayvanı (geyik, kurt, yaban kedileri vb) yaşar.

Nüfus: Çağdaş İspanya’nın halkı, Kantabriyalılar ve Andolucialılar da içinde Kastilyalılar’dan, Portekizli­ler de içinde Galicialılar’dan, Bask- lar’dan ve Valencialılar ve Balear- lılar da içinde Katalanlar’dan olu­şur ve etnik farklılıklar yoğundur. Buna bağlı olarak İspanyolca ola­rak da adlandırılan Kastilya dili res­mi ve edebi dil olarak egemen ol­makla birlikte, Batı Pireneler’de (Navarra) ve batıdaki Bask bölge­lerinde Bask dili, Katalonya’da, Va- lencia’da, Balear adalarında deği­şik diyalektleriyle Katalan dili yay­gın biçimde kullanılır, örf ve âdet­ler de bölgeler itibariyle önemli farklılıklar gösterir. Nüfus artış ora­nı Avrupa’nın en yüksek ülkelerin­den biri olan Ispanya’da sanayi böl­gelerine doğru (Asturias, Katalon- ya, Madrid bölgesi) önemli iç göç­lerin yanısıra Fransa’nın güneyine ve Avrupa’nın sanayileşmiş ülkele­rine doğru dış göçlere tanık olunur.

TARİH

İberik Yarımadasfnda insan uygar­lığının izlerine neolitik dönemden başlayarak rastlanır. MÖ II. binler­de Akdeniz kıyılarında Fenikeliler ve Yunanlılar, iç bölgelerde ise Kelt- ler ve Iberler birarada yaşamaktay­dı. MÖ V. yy’dan başlayarak iberik Yarımadası’na yerleşen Kartacalı- lar MÖ 218-201 arasındaki II. Kar- taca (Pön) Savaşları’nda Romalılar karşısında yenik düşünce, ülke Ro- malılar’ın egemenliği altına girdi ve onlarca Hispania kolonisi olarak adlandırıldı. Roma barışı dönemin­de (I – V. yy) Roma’nın besin ve in­san gücü deposu durumuna gelen ülkede MS II. ve III. yy’da Hıristi­yanlık yavaş yavaş yayılmaya baş­ladı. Roma imparatorluğu’nun za­yıflayıp çökmeye yüz tuttuğu IV. yy sonlarında yarımada Vandallar’ın (MS 409), daha sonra da Vizigotlar’ ın (MS 412) istilasına uğradı. Böl­gede Toulouse merkezli bir krallık kuran Vizigotlar V. yy sonlarında Katolik Hıristiyanlığı benimsedi. Vi- zigot egemenliği VIII. yy başlarında Kuzey Afrika’dan gelen Müslüman Araplar tarafından sona erdirildi. Cmevilerin istilası 711’de başladı. Tarık bin Ziyad komutasındaki A- raplar Pireneler’e dek ilerledi. Is­panya’daki Hıristiyanlar, yarımada­nın kuzeyinde ve batısında bağım­sız krallıklar oluşturdu. 718’de is­panya, Emevi halifeliğinin bir emir­liği durumuna geldi. Ispanya’daki Araplar 756’da Kurtuba (Cordoba) halifeliğini kurdu. Islâm egemenliği döneminde Arap Uygarlığı Ispanya’ ya yayıldı. Geniş sulama çalışmala­rına girişildi, kentler gelişti. Endü­lüs Emevi Devleti’nin başkenti olan Cordoba bir kültür merkezi oldu (II. Hakem 400 bin kitaplı bir kütüpha­ne kurdurdu). Ne var ki, Araplar’ın egemenliği hiç bir zaman Iber Ya­rımadasının tümüne yayılmadı. 981 -1002 arasında yarımadanın ege­menliğini ele geçirmek isteyen El Mansur kuzey bölgelerinde büyük bir terör ve yıkım hareketine girişti. Bu arada VIII. yy’da Asturias’daki küçük Hıristiyan krallığı tarafından başlatılan Reconquista (Yeniden Fetih) hareketi kuzeydeki Navarra, Aragón, Castilla ve Portekiz kral­lıkları arasında yayıldı. XI. yy’da Müslüman devletin bağımsız kral­lıklar halinde bölünmesi Reconqu­ista hareketini kolaylaştırdı ve is­panya Hıristiyanlarının süreğen bir haçlı savaşımı durumuna getirdi. Bu savaşımın önde gelen komutanla­rından Cid Campeador 1094’te Va- lencia’da bir krallık kararken VI. Al­fonso (1065-1109) Toledo’yu ele ge­çirdi. Bu savaşlar boyunca Andalu­cía yeniden fethedildi ve Müslüman Muvahhitler 1212’de Las Navas de Tolosa’da yenilgiye uğratılarak ya­rımadanın güneyine püskürtüldü. 1230’da Castilla ve Leon krallıkları birleşti. Müslümanlara karşı sava­şım manevi birliği sağladıysa da si­yasal birlik gerçekleşmedi. Yerel soyluluk ayrıcalıklarını korumayı yeğledi. 1946’da Aragón kralı Ferdi- nand ile Castilla kraliçesi Isabella* nın evlenmesiyle Ispanya’da birle­şik bir krallığın temelleri atıldı. 1492‘ de Gırnata’nın Araplar’dan alınma­sıyla Ispanya yeniden ve tümüyle Hı­ristiyan oldu. Siyasal birliğin dışında din birliğini de amaçlayan krallık Yahudi ve Islâm mezheplerine kar­şı sert önlemler aldı (1478’de Engi­zisyon Mahkemesi kuruldu). Papa­lıktan Ispanya hükümdarlığı sanını alan Ferdinand ve Isabella, iç birli­ği sağlamanın yanısıra denizaşırı seferler başlattılar. Doğu ülkelerine

 

 

 

2516

 

 

giden yeni bir ticaret yolunun bu­lunması için düzenlenen bu sefer­lerin birinde Kristof Kolomto Ameri­ka’yı keşfetti. Akdeniz’e açılan İs­panya 1501’de Napoli Krallığı’nı ele geçirdi. Ferdinand ve isabella’nın torunu I. Juana ile Avusturya im­paratoru Maximilian’ın oğlu Felipe’ den doğan Carlos, 1516’da I. Carlos adıyla ve Napoli’ye, Sicilya’ya ve Hollanda’ya sahip olarak ispanya tahtına çıktı. 1519’da Almanya im­paratoru seçilerek V. Kari (Şariken)

j U njı    ı    ı     C. Amberger’in yaptığı V. Karl’m (Şartken)

adını aldı. Boylece ispanya nın ge- portresi (Berim Müzesi) rek askersel güç gerekse düşünsel yaratıcılık bakımından altın çağı başladı. İspanyol orduları güçlenen OsmanlIlarla Akdeniz’de ve Viyana önlerinde savaşırken Hernan Cor- tes, Francisco Pisarro ve Oiego de Almagro adındaki İspanyol komu­tanlar Yeni Dünya’daki Aztek, Tol- tek, Maya, Karaib ve İnka uygar­lıklarını ortadan kaldırarak Ameri­ka anakarasında dünyanın yüzyıl­lardır görmediği büyüklükte bir sö­mürge imparatorluğu kurdular (1517 -1540). Aynı dönemde Kuzey Afrika’ da Cezayir ve Oran kentleri ele ge­çirildi. İki imparatorluğun birlikte yönetilemeyeceğini anlayan V. Kari, Habsburg Devleti’nin İspanyol ke­simindeki toprakları II. Felipe’ye bı­raktı. Bu dönemde imparatorluk is- panya’nın yanısıra Hollanda’yı, Na­poli Krallığı’nı ve denizaşırı sömür­gelerin tümünü içine almaktaydı. Yenilmez Armada denen imparator­luk donanması Osmanlılar’ı İnebah- tı deniz savaşında yenilgiye uğrattı. Ne var ki II. Felipe dönemi (1556- 1559) imparatorluğun gerilemesinin de başlangıcı oldu. Engizisyonun baskısıyla, halkın çoğunluğunun Protestan olduğu HollandalIlar Ka­tolik İspanyol yönetimine karşı çık­tı. İspanyol protestanlar Andalucia’ dan sürüldü. Portekiz’in ele geçi­rilmesi (1580) iberik birliğini birkaç

 

 

 

V. Karl’ın 1935’de yaptığı Tunus seferini konu aian J. Cornelius’un tablosundan detay


 

2517

 


Denizaşırı sömürgelerin oluşturulmasında büyük katkısı bulunan Yenilmez Armada


İt. Felipyıl sağladıysa da Protestan İngilte­re’yle çatışmalar yoğunlaştı. II. Fe- lipe’nin İngiltere üzerine gönderdi­ği Yenilmez Armada’nın. İngiliz do­nanması tarafından bozguna uğra­tılması (1588) imparatorluğu temel­lerinden sarstı. Deniz ticaret yolla­rının ve sömürge ticaretinin ege­menliğini yitiren İspanya büyük bir ekonomik bunalım dönemine girdi. III. ve IV. Felipe dönemlerinde de gerileme sürdü. Portekiz 1640’ta. Hollanda 1648’deki Vestafalya ant­laşmasıyla bağımsızlığını kazandı. 1652’de Katalonya özerklik elde et­ti. 1655’te İngiltere Jamaika’yı ele geçirdi. XVII. yy’da İspanya’nın çö­küşü hızlandı. II. Carlos, İspanya’ nın, Avrupa dengesini sağlamak için Bourbon ve Habsburg hanedan­larının çıkarları doğrultusunda par­çalanmasını önleyemedi. Veraset Savaşları sonunda Bourbonlar’ın yönetime geçtiği İspanya’da III. Carlos döneminde geçici bir düzel­me dönemine girildi. Tarım ve ma­liye alanında bir dizi reform yapıldı. Ne var ki 1779-1783 yılları arasında Amerika’daki sömürgelerin kaybe­dilmesi sürdü. Fransız Büyük Dev- rimi’nden sonra Napolyon’un yanın­da İngiltere’yle savaşa giren İspan­ya, Trafalgar Savaşı’nda (1805) ye­nildi. İspanya’nın müttefikliğiyle ye­tinmeyen Napolyon 1808’de İspan­ya’yı işgal etti ve tahta kardeşi Jo- seph Bonapart’ı geçirdi. Madrid hal­kı işgalcilere karşı ayaklandı ve Bo- napart güçlerince kırıma uğratıldı (2-3 Mayıs 1808). Ne ki ayaklan­ma Andalucia’ya ve ülkenin diğer bölümlerine yayıldı. Fransız işgal­cilerine karşı örgütlenen direniş, İn­giliz – İspanyol bağlaşmasından ve VVellington’un utkularından sonra ispanya’nın özgürlüğüne kavuşma­sıyla noktalandı (1814). Savaş dö­neminde liberal bir düzen kuraca­ğını açıklayan VII. Ferdinand (1814 -1833), sürgünden dönünce mutlak bir monarşi yönetimi kurdu. 1820’de ayaklanan İspanyol ordusu yöneti­mi ele geçirdi. Bunun üzerine Fran­sa, VII. Ferdinand’ı mutlak hüküm­dar tanıyarak bir ordu gönderdi (1823) ve liberal hareketi bastırdı. Ferdinand İspanya üzerinde ege­menliğini yeniden kurdu. Aynı dö­nemde Orta ve Güney Amerika’ daki İspanyol sömürgeleri ayakla­narak bağımsızlıklarını kazandılar. 1833’te VII. Ferdinand’ın kızı II. İsa- belle tahta çıkınca amcası olan Carlos ayaklandı. Mutlakiyetçi Car­los yanlıları ile liberal İsabelle yan-

 

 

 

2518

 

XII Alfonso’nun 1873’de ilan edilen cumnurıyeti ortadan kaldırarak, parlamentoyu dağıtmasını konu alan bir resimlıları arasında patlak veren iç sa­vaş, 1888’de II. İsabel’in tahttan in- dirilişine dek sürdü. 1873’te cumhu­riyet ilan edildi. Ancak II. İsabel’in oğlu XII. Alfonso (1874-1885) tahta çıkarılarak yeniden krallık yöneti­mini kurdu. 1876’da yeni bir anaya­sa kabul edildi. XIII. Alfonso döne­minde ABD’yle yapılan savaşta ye­nilen (1898) İspanya Puerto Rico, Filipinler, Küba ve Guam’ı kaybetti. Ülke içinde yoğunlaşan ekonomik bunalım beraberinde Asturias’ta ve Catalonia’da ilk işçi hareketlerini getirdi. 1902’de tahta çıkan XIII. Al­fonso döneminde ülkedeki durum daha da kötüleşti. İspanya I. Dün­ya Savaşı’na katılmadı. Buna kar­şın 1912’de Fas’ı işgal etti. İspan­yol orduları 1921’de Fas’tan püskür­tülünce askeri bir^ ayaklanma pat­lak verdi ve Primo de Rivera askeri diktatörlük ilan etti (1923). Halk ta­rafından desteklenmeyen Rivera 1931’de yapılan seçimlerden sonra istifa etmek zorunda kaldı. Genel seçimleri kazanan Cumhuriyetçiler kralı tahttan uzaklaştırdı. Cumhuri­yet ilan edildi (Nisan 1931) ve yeni bir anayasa hazırlandı. Cumhuri­yetçi hükümet ekonomiyi düzelt­mek için bir dizi reform programı hazırladı (Laikliğin yürürlüğe gir­mesi, kilisenin ekonomik gücünün sınırlanması, genel oy hakkı, toprak reformu, bölgesel özerklik). Ne var ki merkez sol niteliğindeki Cumhu­riyetçi hükümetin reformlarının ço­ğu yaşama geçirilemedi. Reform uygulamalarına karşı çıkan kilise, ordu ve büyük toprak sahipleri ta­rafından desteklenen CEDA (İspan­yol Bağımsız Sağ Konfederasyonu) 1933 seçimlerinde Meclis’te çoğun­luğu kazandı. CEDA solun tepkisin­den çekindiği için hükümeti kurma yetkisini Radikal Parti’den Lerroux’a verdi. Siyasal istikrarsızlığın sürdü­ğü bu dönemde hükümet bileşimi sık sık değişti. 1934’te iki CEDA üyesinin bakan seçilmesi üzerine Katalonya ve Asturias’da patlak ve­ren ayaklanmalar kanlı bir biçimde bastırıldı. 1935’de CEDA lideri Gil Robles’ın tek başına hükümet kur­ma isteği Cumhurbaşkanı Alcala Zamora tarafından reddedilince meclis dağıldı (Şubat 1936). Seçim­leri Halk Cephesi (Cumhuriyetçi Parti, Sol partiler ve FA.İ – CNT dı­şındaki sendikalar) kazandı. Azana başkanlığında, Cumhuriyetçi parti üyelerinin çoğunlukta olduğu bir hükümet kuruldu. Yeni meclis bir askeri darbe girişimini destekleme ya da meclisi dağıtma olasılığı bu­lunan cumhurbaşkanı Zamora’yı görevden alarak yerine başbakan Azana’yı seçti. Azana hemen 1934 ayaklanmalarına katılanlar için si­yasal af çıkardı. Ne var ki seçimle­rin ertesinden başlayarak Cumhu­riyetçilere karsı olan faşist Falanj büyük kentlerdeki cumhuriyetçi ve solcu partilerin toplantılarına bom­balı saldırılara girişti. Sağ güçlerin saldırıları ve sağcı-partilerle ordu arasında gelişen ilişkiler, işçi grev­leri ve köylülerin toprak isaalleriv- le birleşince ülkede siyasal istikrar­sızlık yoğunlaştı. İç savaş, böyle bir ortamda general Franko’nun Fas’ta ayaklanmasıyla başladı (Temmuz 1936) (Bk. İSPANYA İÇ SAVAŞI). Cumhuriyetçilerin yenilgisiyle (1939) sonuçlanan iç savaşın ardından Franco tek parti olan Falanj’a da­yalı askersel bir diktatörlük rejimi kurdu. II. Dünya Savaşı’na resmen katılmasa da gönderdiği birliklerle Naziler’in yanında yer alan Franco 1947’de bir yasa -çıkartarak Ispan­ya’yı “katolik, toplumsal ve temsil

bir devlet” olarak tanımlayarak mo­narşiyi yeniden kurdu ve kendini yaşam boyu devlet ve hükümet baş­kanı seçtirdi. 1950-1960 arasında iç ve dış çalkantıların sürdüğü ülkede ABD büyük bir ekonomik yardım karşılığı deniz ve hava üsleri kur­ma izni aldı (1953). ABD’nin yardı­mıyla uluslararası planda yalıtlan- mışlığım kıran ispanya 1955’te BM’ ye kabul edildi. 1860’lı yıllarla bir­likte faşist rejime karşı muhalefet adım adım yükseldi. 1962’de muha­liflerin düzenlediği konferansın ar­dından tutuklamalar başladı. Ko­münist önderlerden Juhan Grimau idam edildi. 1864’de ücretlerin don­durulmasını protesto eden Asturias maden işçileri greve gitti. 1966’da metalürji işçilerinin yürüyüşü polis­lerce dağıtıldı. Aynı yıl öğrenci ey­lemlerinden sonra Franco, 11 Ka­sım 1968’da iç savaş tutukluları için genel bir af çıkarmak zorunda kal­dı ve gazetelere konan sansürü kal­dırdı. Cortes (Meclis) tarafından kabul edilen (22 Kasım 1966) ve si­yasal suçluların affedilmesinin ya- nısıra, sendikal ve dinsel haklar, devlet ve hükümet başkanlığı gö­revlerinin ayrılması, Yüksek Meclis’ in (Ulusal Konsey Kurulması) konu­sunda kimi değişiklikleri içeren ye­ni anayasa Aralık 1966’da halk- oyuyla kabul edildi. 1967’de yeni­den işçi ve öğrenci ayaklanmaları patlak verdi (Madrid’de 100 000 iş­çinin giriştiği boykot hareketi), işçi ve öğrenci hareketlerinin 1968’de de sürüp gitmesi ve Bask bölgesin­de ayrılıkçı ETA (Euskadita Aska- tasuna – Bask Bölgesi ve özgürlük) hareketinin eylemleri nedeniyle hü­kümet olağanüstü durum ilan etti (Ocak 1969). Aynı yıl Franco ken­disinden sonra XIII. Alfonso’nun to­runu Donjuan Carlos’un kral ola­cağını açıkladı. Ağustos 1970’de ABD üslerinin kullanım süresi art­tırıldı. Aynı yıl Guipozcoa siyasal – sosyal müfrezesinin başkanını öl­dürmekle suçlanan 16 Basklının idam istemiyle yargılanması olayla­ra yol açtı. Aralık 1970’te kişi öz­gürlükleri askıya alındı. Basklılar için verilen idam cezası hapse çev­rildi. Ne var ki gösteriler sürdü. 1973’te hükümet başkanı seçilen Carrera Blanco ETA militanlarınca öldürüldü. Mart 1974’te bir polisi öl­dürmekten sanık olan Katalonyalı Puig Antich’in idam edilmesinin ar­dından gösteri, grev ve terör ey­lemleri yeniden yoğunlaştı. Kasım 1975’te Franco’nun ölümünden son­ra Jüan Carlos kral oldu. Kurumlar ve siyasal yapıda bir değişiklik sürecinin başlatıldığı bu dönemde Carlos Temmuz 1976’da Arias Na- varro’nun yerine Adolfo Suarez’i başbakanlığa getirdi. Aralık 1976’da halkoyuyla kabul edilen anayasa reformu oylamasında yeni meclis­ler yasası ve tek parti yönetiminin kaldırılması kabul edildi. 1977’de İs­panyol Sosyalist İşçi Partisi ve Ko­münist Partisi’ne yasallık verildi. Kamu Düzeni Mahkemeleri kaldırıl­dı, sendikalar serbest bırakıldı. Baş­bakan Suarez BM İnsan Hakları Bil- dirisi’ni kabul etti. Haziran 1977 se­çimlerinden sonra da başbakanlığı sürdüren Suarez Eylül 1977’de Ka- talonya’ya özerklik tanıyacağını a- çıkladı. Mart 1978’de Kanarya Ada- ları’na. Haziran 1978’de Castilla, Leon, Estremadura ve Balear Ada- ları’na özerklik öncesi statünün ta­nınmasından sonra, Aralık 1978’de halkoylamasıyla İspanyol ulusu için­de çeşitli ulusların özerkliğini tanı­yan, ölüm cezasını kaldıran, sendi­ka kurma ve haberleşme özgürlü­ğünü sağlayan yeni anayasa kabul edildi. Bununla birlikte eyaletlerin özerkliği sorunu ve özellikle bağım­sız bir devlet kurmayı amaçlayan Basklılar’ın sorunu çözümlenmedi.

Bu arada enflasyonun sürekli yük­selişi ve işsiz sayısının bir milyonu aşması üzerine Suarez bütün siya­sal parti temsilcilerini bir araya ge­tirerek Moncloa Paktı’nı imzaladık­tan sonra bir dizi ekonomik uygu­lamayı yürürlüğe koydu. Enflasyo­nun yükselişi durduruldu, dış tica­ret açığı azaltıldı. Mart 1979 seçim­lerinden sonra da başbakanlığını sürdüren Suarez’in merkez koalis­yonu güçlendi. Ama seçimler son­rasında Bask bölgesinde Herri Ba- tasuna’nın (ETA’nın askeri – siyasal kolu) güçlenişi siyasal bir huzur­suzluk yarattı. Nisan 1979’daki be­lediye seçimlerinde Madrid, Barce- lona, Bifbao, Valencia gibi büyük kentlerde sol partiler büyük bir üs­tünlük sağladı. Ekim 1979’da Bask bölgesi ve Katalonya’nın özerkliği kabul edildi. Ancak Herri Batasu- na eylemlerini sürdürdü. Bask böl­gesinde askerlere saldırılar arttı. 250 000 Basklı’nın katıldığı bir gös­teri düzenlendi. Ocak 1981’de Sua­rez istifa etti. Yerine geçen Leopol-
do Calvo Sotelo’nun merkez sağ eğilimli hükümeti siyasal istikrarı sağlayamadı. Sivil muhafızların baş­kanı Frankocu yarbay Tejero’nun darbe girişimi (23 Şubat 1981) kral Juan Carlos’un araya girmesi üze­rine başarısızlıkla sonuçlandı. İs­panya 1982’de NATO’ya üye oldu. Suarez’in ayrılmasından sonra güç­süz düşen ve yönetimi elinde tuta­mayan UDC (Demokratik Merkez Birliği) Partisi seçime gidilmesini istedi. Ağustos 1982’de Calvo So­telo’nun Cortes’leri feshetmesinden sonra, 28 Ekim 1982’de yapılan ge­nel seçimlerde Felipe Gonzales’in başkanı olduğu ispanya Sosyalist İşçi Partisi çoğunluğu sağlayarak hükümet oldu. 1983’te yapılan ye­rel seçimlerin sonunda UDC ken­dini feshetti. PSOE ise büyük bir başarı sağladı. Bu yıl içinde hükü­metin Bask sorununa barışçı bir çözüm için hazırladığı plana kar­şın ETA eylemlerini sürdürdü. 1984′ te 40 kişiyi öldüren ETA’ya karşı Fransa’yla işbirliğini öngören bir anlaşma yapıldı. Ele geçirdiği ETA militanlarını sınırdışı etmeyi kabul eden Fransa 1986’da Chirac’ın başbakanlığı döneminde işbirliğini daha da genişletti, ispanya’nın 1 Ocak 1986’da AT’ye tam üyeliği kesinleşti. NATO üyeliği ise aynı yıl Mart ayında gerçekleştirilen re­ferandum sonunda onaylandı. Ha­ziran 1986’da yapılan seçimleri ik­tidardaki PSOE kazandı. Bu se­çimlerde ETA’nın siyasal kanadı o- lan Birleşik Halk Partisi oylarını arttırdı. 1987’de başta öğrenciler olmak üzere çeşitli toplum kesim­lerinden hükümete karşı tepkiler başladı. Bu yıl içinde yapılan bele­diye seçimleri ile Avrupa Parla­mentosu seçimlerinde PSOE bü­yük oy kaybına uğradı. Seçimler­den en kârlı KP çıktı. Ayrıca HB’de Avrupa Parlamentosu’na bir üye gönderdi. Haziran ayı içinde ETA’ nın Barselono’da bir süpermarkete bomba koyması sonucu 21 kişinin ölmesi ülke düzeyinde tepkiyle karşılandı. 250 000 kişi sokaklara dökülerek olayı protesto etti. Bu arada ETA içinde silahlarını onur­lu bir şekilde bırakmak isteyen es­ki üyelerle Madrid ve Barselona’ daki genç «komandolar» arasında bir bölünme oldu. Bir Fransız po­lisinin öldürülmesi Fransa’yı da ETA’ya karşı mücadeleye soktu. Mitterrand ile Gonzalez arasında yapılan anlaşmayla Fransa’da otu­ran ETA üyelerinin Ispanya’ya ia­desi kararlaştırıldı. 1988’de hükü­metin eski iş yasalarını değiştire­rek AT normlarına uygun hale ge­tireceğini açıklaması komünist ve sosyalist sendikalarca desteklendi. 1989’da yapılan seçimlerde oy ve sandalye yitirmesine karşın PSOE iktidarını sürdürdü. PSOE’nın 1982′ de 350 kişilik mecliste sahip oldu­ğu 202 sandalye son seçimlerde 176’ya indi. Seçimlerden başını Komünist Parti’nin çektiği Birleşik Cephe kârlı çıktı.

Yönet/m Yapısı: Yönetsel olarak 17 eyalete bölünmüş olan ispanya meşruti krallıkla yönetilir. 27 Aralık 1978’de yürürlüğe giren yeni ana­yasaya göre yasama erki parla­mentonundur. İspanyol parlamen­tosu (Cortes) iki meclislidir. Tem­silciler Meclisi dört yıl için genel oyla seçilen 350 üyeden oluşur. 18 yaşını doldurmuş bütün vatandaş­lar oy kullanır. Senato da dört yıl için genel oyla seçilen 208 üyeden oluşur. Yürütme erki silahlı kuvvet­lerin de komutanı olan kral ve baş­bakanın elindedir. Kral hükümet başkanını Krallık Konseyi’nin ken­disine önerdiği üç aday arasından seçer. Danışma kurulu niteliğindeki Krallık Konseyi üyeleri 5 yıl için gö­rev yaparlar.

EKONOMİ Tarım ve Hayvancılık: Toplam top­rakların % 60’ında yapılan tarım is- panya’nın en önemli ekonomik et­

BAŞLICA KENTLER

Nüfus 11979)

Madrid

3 053101

Barselona

1699231

Valencia

728 622

Seville

651 299

Zaragoza

573211

Bilbao

379 107

Malaga

566 408

Las Palmas

356730

Murcia

– 304 185

Hospitalet

294033

Valladolid

327 786

Cordoba

296 075

Palma de Mallorca 295 351

 

Eyaletler Merkezler Niitus (1988)
Andalucía Seville , :: 6 717 650
Aragon Zaragoza 1 212362
Asturias Oviedo 1137018
Balear Adatan Palma de Malforco «73559
Kanarya Adatan Santa Cruz de Tenevile 1438688
Cantabria: Santander 526007
Costilla-Lo Mancha Toledo 1665649
Costilla Leon Valladolid 2595411
Cataluña Barselono < ■ 6041060
Extremadura Merida 1081535
Galicia Santiago de Compostefa 2663223
La Rioja Logroño 262380
Madrid Madrid 4894015
Murcia Murcio 1004 783
Navarro Pümplona 521088
Pols Vasko Vitoria 2 171000
Valencia Valencia 3 733243

 

kinliklerinden biri olmasına karşın ülkenin tarımsal ürün gereksinimini karşılayamaz. Tarımsal etkinlik ku­ru (secano) ve sulu (regadio) ola­rak ikiye ayrılır. Yağışların az ol­duğu iç bölgelerde, özellikle Anda- lucia ve Castilla’da tahıl tarımı ya­pılırken (buğday, arpa); yağışlı ku­zeybatıda tahıl, mısır, patates ve meyva (elma, armut), Ebro delta­sında pirinç, Akdeniz kıyı ovaların­da ve sulama yapılan alanlarda (do­ğu kıyıları) pirinç, turunçgiller (dış­satımda dünya birincisidir), pamuk, şekerpancarı, tütün, keten yetiştiri­lir. Zeytinyağı üretiminde dünyada birinci olan Ispanya’da tarım alan­larının % 10‘u zeytin ağaçlarıyla kaplıdır. En önemli zeytinlik alan­ları iç yaylalardır (özellikle Aragorv). Şarap üretiminde de dünya üçün- cüsü olan ülkede en önemli üzüm bölgeleri Valencia, Catalonia, La Rioja ve Jeres’dir. Tekstil sanayiini besleyen Merinos koyunu yetiştiri­ciliği dışında hayvancılık fazla ge­lişkin değildir. Kuzeybatıda büyük­baş hayvancılık, iç kesimlerde ko­yun yetiştiriciliği (18 729000 baş) yapılır. Tarım kesiminin etkinliğini ormancılık (mantar üretiminde dün­yada ikinci) ve balıkçılık (1,3 mil­yon ton) tamamlar.

Sanayi ve Madencilik: Ispanya’nın doğal kaynakları oldukça sınırlıdır. Asturias, Leon ve Sierra Morena ya­taklarında bol miktarda ama düşük kalitede kömür işletilir. Yüksek tö- nürlü demir cevheri Leon’da, Ara- gon’da ve Biscaye’de çıkarılır. Rio Tinto’daki yataklardan elde edilen yüksek sülfürlü pirit önemli bir dış­satım ürünüdür. Dünya’nın en bü­yük civa (Almadan yatakları) üre­ticisi olan ispanya’da ayrıca potas, çinko, bakır, tungsten, kurşun ve

 

 

 

2521

 

 

uranyum üretimi de önemlidir. Orta düzeyde gelişmiş bir sanayi ülkesi olan Ispanya’da yabancı sermaye­nin payı ağırlıklıdır (otomobil yapı­mında % 53, kimya sanayiinde % 46, elektrikli araç yapımında % 42, demirsiz maden metalürjisinde % 27. maden – besin- makine sanayi­lerinde % 17-19). 1960’larda dışa açılan ve ekonomik bir dönüşüm gerçekleştiren ülkede Renault, Fiat, Unilever, Farbvverke, Hoecest, AEG, Telefunken, Solvay, Otis gibi çok­uluslu şirketlerin yatırımları önem­lidir. Hızlı bir gelişim içinde olan imalât sanayii büyük kentlerde top­lanmıştır. Bilbao bölgesinde yük­sek fırınlar; Seasto ve Baracaldo’ da haddehaneler; Asturias’ta (Mie- res, la Felguera Gijon ve Aviles) demir – çelik işletmeleri; Akdeniz kı­yısında Sagunto’da demir – çelik kompleksi bulunur. Demir – çelik sanayisinde yılda 6 200 000 ton dök­me demir ve 11 300 000 ton çelik üretilmektedir. Ayrıca Escombreras, Cádiz, Huelva ve La Çoruna gibi kıyı merkezlerinde dışalımla sağla­nan petrolün arıtıldığı rafineriler bu­lunur. Barcelona’da motorlu araç­lar, makine, hafif metal, dokuma, kâğıt, besin, giyim, içki; Madrid’de yapı, metalürji, kimya, hafif metal, motorlu araçlar, kâğıt, giyim ve plastik sanayileri gelişmiştir. El Ferrok, Carthagene, Cádiz, Barce­lona ve Bilbao’da tersaneler, Car- rabanchel, Getafe, Cadiz ve Sevil- la’da uçak yapım fabrikaları bulu­nur. Gelişme içindeki kimya sana­yisinin başlıca merkezleri Tarrago­na ve Huelva (petrokimya) ile Bar­celona ve Madrid’dir (ilaç sanayi­si). En büyük sanayi kollarından biri olan tekstil sanayisi Katalonya bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca ispanya turizm gelirleri bakımından dünyada İtalya’dan sonra 2. sıra­dadır.

EDEBİYAT

Ispanya’da konuşulan dillerden 1492’de resmi dil olan Castilla dili­nin yanısıra Katalanca ve Galicia- ca dillerinde de edebiyatın geliştiği görülür. Destanlardan ve dinsel öy­külerden kaynaklanan ilk Castilla dilinde (İspanyolca) metinler X. yy’ dan kalmadır. Ama İspanyolca ilk edebiyat metinleri olan Cantar de Mío Cid (Benim Cid’imin Şiiri) ve Los Siete Infantes de Lara (Lara Ailesinin Çocukları) XII. yy’da yazıl­dı. XII – XV. yy arasında şiirde Gon­zalo de Barceo (1198-1268), Juan Ruiz (1290-1350), Santillana Markisi (1398-1458), Juan de Mena (1411- 1456), Juan Luis Vives (1492-1540) ve Juan Boscon Almogaver (1495- 1542); düzyazıda kral X. Alfonso (1221-1284) ve Juan Manuel (1282- 1349); tiyatroda Gómez Manrique (1413-1491) le gelişen İspanyol ede­biyatı XV. yy sonlarında kesin bir evrilme sürecine girdi. Rodríguez de Montalvo, şövalyeleri konu edinen ilk romanlardan biri olan Amadis de Gaula’yı, Femando de Rojas (1475 -1538) kendinden sonraki dönemin tiyatrosuna kaynaklık eden La Ce- lestina’yı yazdı. XVI. ve XVII. yy İs­panyol edebiyatında Altın Çağ ola­rak anılır. Bu dönemin ilk temsilcisi aşk şiirlerine yeni bir boyut getiren Garcilaso de la Vega’dır (1503 – 1536). Fernando de Herrera’nın (1534-1597) temsil ettiği Sevilla O- kulu İspanyol on bir heceli şiir tek-

 

İSPANYA

 

niğini geliştirdi. Fray Luis de Leon (1528-1592) ile Ermiş Juan (1542- 1597) lirik şiirin yörüngesini etik ve dinsel temaları da işleyerek geniş­letti. Bu dönemin en önemli adla­rından biri de şiirlerinde güçlü bir dil örgüsü ve yabancı dillere çev­rilemeyecek denli yoğun bir üslup geliştirerek çağdaş İspanyol ve Av­rupa edebiyatını da etkileyen, Luis de Gongora’dır (1561-1627). Altın Çağ’ı simgeleyen iki olaydan birin­cisi Miguel de Cervantes’in (1547- 1616) dünya edebiyatında roman tü-

t-

\r t V r r r ■ r K C r K

r r r * * r

? s iî m « **

pr ■ r p f| f¡ Imm m m t* *■**•*”

-H..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İÜ

Cervantes’in ünlü kahramanları Don Kisot ve Sancho Panza’nın heykelleri, arkada Is­panya gökdeleni rünün başlangıcı sayılan, dev baş­yapıtı EI ingenioso Hidalgo Don Quijote de la Mancha’yi (Don Ki- şot) yazmasıdır. İkinci olay İspan­yol edebiyatının özgün bir türü olan Pikaresk Roman’ın gelişmesidir. Quevedo (1580-1616), Los Sueños (Düşler) adlı eseriyle Gongaro’nun bağlı olduğu, özenli ve seçkin bir anlatıma yönelen Culteranismo akı­mına tepki olarak gelişen Concep- tismo akımının önde gelen yazarla­rından biri oldu. Baltasar Morales y Gracian’sa (1601-1658) Oracula Manual y Arte de Prudencio (Ke­hanet El Kitabı ve Temkin Sanatı) ile Barok yerginin en önemli örnek­lerinden birini verdi. Öte yandan Felix Lope de Vega (1562-1635) çağ­daşlarını etkileyen dinsel ve tarih­sel oyunlar yazdı. Pedro Calderon de La Barca (1600-1681) tek pçrde-X. Alfonso’nun “Cantigues de Santa Marja” kitabının elyazması sayfasından bir detay XII. yy. (Escurial Kütüphanesi)

Ispanyol yazarlar: Juan Ramon Jimenez (solda), Antonio Machado (ortada), Federico Garcia Lorca (sağda.) 

tik dinsel oyunlarıyla Lope de Vega sonrası tiyatrosunun en önemli adı olurken Guilen de Castro (1569- 1631) Comeille’e esin veren Morce- dales de Cid (Cid’in Çocukluğu) ile Don Jüan tipini yaratan Tirso de Molina (1571-1648) Burlador de Se­villa (Sevilla’lı Çapkın) ile, dönemin öbür önemli yazarları oldu. 1760′ dan sonra edebiyatçılar arasında karşıt düşüncelerin savunusu arttı. Tiyatroda Leandro Fernandez de Moratin (1760-1828) klasik üç birlik kuralında direnirken Vicente Garcia de La Huerta (1734-1787) ve Felix Maria de Samaniengo (1745-1801) daha bağımsız denemelere yönel­diler. Salamanca Okulu, özellikle şiirde, Valdâz Menendez (1754 – 1817) ile yenilikçi bir hareket baş­lattı. Rivas Dükü (1791-1865) ve Eu- genio Harzenbusch’un (1806-1880) eseriyle güçlenen Romantizm, Jose Zorilla y Moral (1817-1893) ile doru­ğuna ulaştı. 1860-1900 arasında Ro­mantizme tepki olarak Gerçekçilik akımı doğdu. Romanda Jüan Vale­ro (1824-1905), öyküde Pedro An­tonio de Alarcon (1838-1891) ve Is­panya’nın romanlaştrılmış elli ciltlik tarihinin yazarı Benito Perez Gal- doz (1843-1920) gerçekçiliğin önde gelen temsilcileriydi. Çağdaş İspan­yol edebiyatının geçiş sürecindeki ilk büyük yazarı Miguel de Una- muno (1864-1936) dur. Fransız ve Alman Varoluşçuluğu ile Rus ve Anglosakson romancıların etkileri­ni taşıyan eserlerinde Ispanyol in­sanını çözümlemeye çalıştı. 1920′ lerde Batı dergisini çıkaran Jose Ortega y Gasset (1883-1955), akıl temeli üzerine kurulu yaşamsal bir felsefe görüşünün ağırlıkta olduğu eserleriyle dönemin edebiyat çev­relerini etkiledi. Soylular sınıfını ye­ren oyun yazarı Jaeinto Benaven- te y Martinez (1866-1954) 1922’de Nobel Edebiyat ödülü’nü alırken Pio Baroja (1872-1956), V’aile Inclan (1869-1936), Blasco Ibanez (1867- 1928) İspanyol romanının genç ku-

 

 

 

lıpanyol yazarlar (soldan-sağa): (Üstte) L. de Gongora, i), y Villegas, Alfonso X, Samanlego, Lope de vega, G. de La Vega; (altta) Cervan- t«ı, Unamuno, B. Ibanez, c. de la Barca, M. Pldal, M. y Pelayo


 

2525


şağım oluşturdular. İspanyolca, sö­mürge savaşları sonucu girdiği La­tin Amerika ülkelerinin de edebiyat dili oldu. Bu ülkelerde İspanyol di­linde verilen eserler dönem dönem İspanyol Edebiyatını etkiledi. XIX. yy sonunda Nikarugualı şair Ruben Dario (18S7-1916) öbür Latin Ame­rika ülke edebiyatlarını olduğu ka­dar, İspanyol Edebiyatını da derin­den etkiledi. XX. yy İspanyol ede­biyatının güçlü üjrünleri özellikle şiirde ortaya çıktı. Çağdaş İspan­yol şiirinin en önemli ozanlarından olan ve Franco’cu güçlerce öldürü­len Federico Garcia Lorca (1899- 1936) geleneksel edebiyat yapıların­dan gerçeküstücülüğe dek uzanan çok geniş bir alanda ürünler verdi. Yoğun bir şiirsel dille yazdığı oyun­larında da lirik ve dramatik öğeleri ustaca birleştirdi. Antonio Macho- do (1875-1939) ve Juan Ramon Ji­menez (1881-1959), Pedro Salinas (1882-1851), Rafael Alberti (d. 1902), 1977 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Vicente Alexandre (1898-1984) XX. yy İspanyol şiirinin dünya çapında­ki büyük isimleri oldular. II. Dünya Savaşı sonrası İspanyol edebiyatın­da bir yandan İspanya İç Savaşı’ nın etkileri, öte yandan toplumsal ve insansal olaylara birey odaklı bir bakışın egemen olduğu görülür. Yeni anlatım yollan arayan Jose Hierro (d. 1922), Carlos Boisono (d. 1923), Jose Manuel Caballero (d. 1926), Angel Crespo (d. 1926), Jose Agustin Goytisolo (d. 1928) gibi o- zanlar bir önceki dönemin şiirini te­mel aldılar. 1970’lere doğru ise Ela- dio Cabanero, Angel Gonzales, Fe­lix Grande, Manuel Montalban, Pedro Gimferrer ve Guilermo Gar­nero İspanyol şiirinde beliren isim­ler oldular. Savaş sonrası İspanyol romanında gerçekçi eğilimler ağır bastı. Arturo Barea (1886-1957) ve Max Aub’un (1903-1972) ardından Ricardo Fernandez de La Reguera (d. 1916), Jose Maria Gironella (d. 1917) ve Miguel Delibes (d. 1920) iç savaş ve sonrasını işleyen roman­lar yazdılar. Elena Quiroga, İgnacio Aidecaa, J. Fernandez Santos, Ana Marla Matute ve Camilo Jose Cela ile İspanyol romanında yeni bir ku­şak oluştu. Savaş sonrasında Ale­jandro Casona’nın (1903 – 1965) dramları halk arasında ilgi görür-

 

ken Alfonso Paso (d. 1926), AJfonso Sastre (d. 1926), Antonio Buero Val- tejo (d. 1916) gerçekçi Fernando Arrabal (d. 1932) gerçeküstücü o- yunlar yazdılar.

Katalanca Edebiyata gelince; XII. yy sonlarında Ramon Llull’un (1235 -1315) eserleriyle birlikte Katalanca bir edebiyat dili durumuna geldi de­nebilir. Uibre d’amic e amat (Dos­tun ve Sevgilinin Kitabı) en tutkulu mistik yapıtlardan biriyken, Blan- querna (1285) Ortaçağ edebiyatının ilk ve en önemli romanlarından bi­ri sayılır. Catalonia’nın gücünün do­ruğuna ulaştığı XIV. yy’da tarih ya- zımcılığı Bernat Desclot, Ramon Muntaner’le en parlak günlerini ya­şadı. Dinsel edebiyat Francesc Ei- ximenis, Fefip de Malla ve Peder Martinez’in didaktik ve teolojik e- serleriyle gelişti. Daha XIV. yy son­larında İtalyan hümanistleriyle te­masa gelme, en büyük hümanist Katalan şairlerinden Bernat Metge’ nin eserlerinde izlerini belli eder. Bu dönemde yetişen Jordi de San Jordi, Auzias March (1397-1459) ve Andreu Febrer Katalancayı bir şiir dili olarak yetkinleştirdiler. XV. yy’ ın ilk yarısında Joannot Martorell Tirant lo blanc romanını kaleme a- lırken, Jaume Roig (ö. 1470) Llibre de Conseils didaktik şiirini yayım­lıyordu. 1474’te Castillia’yla siyasal birlik kurulmasıyla Katalanca ede­biyat hızla geriledi. XIX. yy Cata- lonia’da bir düşünsel yeniden do­ğuşa tanıklık eder. 1814’te roman­tizm savunucularınca Barcelona’da felsefe derneğinin kuruluşunu 1823’ te yeni estetik teorileri yayan El Europeo gazetesinin yayımlanması izledi. Bu ortamda Katalanca şiir­lerini 1839’dan başlayarak yayımla­yan Joaquim Rubio i Ors (1818- 1889) oldu. Jacint Verdaguer (1845 -1902), La Atlantida ve EI Canigo şiirlerinde yüzyıllardır süregelmiş Katalan destanlarını canlandırdı. Çağdaş şiiri başlatan ise Joan Ma- ragall’dir (1860-1911). Düzyazıda Raimond Casellas (1855-1910), ti­yatroda AngeJ Guimera (1847-1924) başı çeken yazarlar oldu. XX. yy başlarında değişik akımların yan- yana boy attığı Katalan edebiyatın­da şiirde Josep Carner (d. 1884), Carles Riba (1893-1959), Narcis Ol-

~ ter (1846 -1930) ve Victor Çatala (1873 -1965); düzyazıda Sebastia Joan Arbo, Miguel Uor, Joaquim Ruyra, Ernest Martinez Ferrando, Josep Pla anılmaya değer. İç savaş ertesinde tüm Katalan yazarlar u- zun bir sessizliğe gömüldü. Bu dö­nem ertesinde Salvador Espriu (d. 1913) Avrupa çapında ünlenen bir şair oldu. Onun yanısıra Joan Pa- rucho (d. 1920), Blai Bonet (d. 1927), Joan Teixidor, Maria Manent vd bu köklü dilin çağımızın umutlarını di­le getirmede ne denli kullanışlı bir araç olduğunu ortaya koydular.

GÜZEL SANATLAR

XIV. yy’a dek kuzeyde Roman sa­natı, güneyde de Endülüs Emevile- ri eliyle bu ülkede pekçok eser ve­ren Arap sanatı ağırlık taşıdığın­dan, özgün bir İspanyol sanatından sözedilemez. ispanya birliğinin sağ­lanması, Araplar’ın ülkeden çıkarıl­maları ve merkezi krallığın güçlen­mesiyle sanatta da İspanyol ruhu­nu yansıtan bir üsluplaşmaya gidil­di. Ancak bu özgün üsluplaşmanın temelinde Latin ve Arap kültürleri­nin sentezi vardır. Daha sonra bu sentez birçok İspanyol sanatçının kişiliğinde, çağdaş sanatın oluşu­munda başlıca rollerden birini oy­nadı.

Resim: İspanyol resmi XIII. yy’a dek İtalyan etkisinde gelişti. XIV. yy’dan başlayarak bu etkiler azalmaya başladı. Jusepe de Ribera (1588- 1652), Francisco de Hérrera, Fran- . cisco Zurbaran (1598-1664), Diego Rodríguez de Silva Velázquez (1599 -1660). XVII. yy’da yetişen büyük İs­panyol sanatçılardır. Bu dönem İs­panyol ressamlarının bir çoğu İtal­ya’da öğrenim görüyorlardı. İspan­yol resminde çok önemli bir yeri o- lan Yunan asıllı El Greco İtalya’da eğitim gördükten sonra Ispanya’ya yerleşti ve bütünüyle bu ülkenin ge­lenekleri doğrultusunda özgün bir üsluba ulaştı. İspanyol ressamlar başlangıçta büyük ölçüde İtalyan etkisi taşısalar da ele aldıkları ko­nuları işleyişleri ve duyarlıklarıyla kısa sürede geleneksel bir resim üslubu yaratmayı başardılar. Bar­tolomé Esteban Murillo (1617-1682), Velázquez’in açtığı gerçekçilik doğ­rultusunda İspanyol resminin dö­nüm noktalarından biridir. Goya

(1746-1828)’mn çıkışı İspanyol res­minde olduğu kadar resim tarihi a- çısından da büyük önem taşımak­tadır. Bugün birçok sanat teoris- yeni Goya’yı çağdaş resmin kay­naklarından biri olarak kabul et­mektedir. XX. yy’a gelinceye kadar izlenimci resim anlayışı tüm İspan­yol resmine egemen oldu. Paris’te yaşayan Picasso, Juan Gris, María Blanchard, Miro, Dali ve daha pek­çok İspanyol ressam uluslararası bir üne kavuştular. Picasso olağan­üstü yeteneği ve üretkenliğiyle XX. yy’ın en büyük ressamı olarak anıldı. Hetkel: İspanya’da heykel sanatı Endülüs Emevi sanatı etkisinde u- zun yıllar bir süsleme öğesi olarak kaldı. Fildişi, taş ve tahta oymacı­lığı (özellikle kilise mihraplarındaki oymalar) üstün bir düzeye erişti. Mimarinin tamamlayıcısı durumun­daki heykel sanatı bütünüyle dinin hizmetindeydi. XVII. yy’da çok renk­li heykeller yaygınlık kazandı. Bu yüzyıldaki Montones, Juan de Me­sa ve öteki heykeltraşların eserleri barok bir karakter taşırlar. XX. yy’ da çağdaş ve özellikle kübist akım­larla birlikte, ulusal kaynaklara yö­nelme başladı. Picasso’nun sanatı İspanyol heykeltraşları üzerinde be­lirleyici etkiler yaptı. Enrique Mon- ¡o, Subirachs, Montafia, Rubio, Ser­rano ve Apelles yüzyılın en tanın­mış İspanyol heykeltraşlarıdır.

Mimarlık: İspanya’da bugüne ula­şan mimaride toplu olarak incele­nebilecek ilk eserler Vizigotlar dö­nemine aittir. San Juan de Banos, Santa Comba de Bande, Ouinta- nilla de las Vinas kiliseleri bu dö­nemin en önemli eserleridir. İspan- ya’daki Arap egemenliği (VIII-XIII. yy) ise bu ülkenin mimari biçimlen­mesinde en büyük rolü oynadı. Ku­zeyde bağımsızlıklarını, koruyan İs­panyol devletleri Vizigot mimarisini sürdürdüler. Endülüs Emevileri dö­neminden bugüne ulaşan Kordoba ve Granada kentlerindeki eserler, İspanya – Arap mimarisinin boyut­ları üzerine yeterli bilgi vermekte­dir. San Miguel de Escalada, San­tiago de Penalba, San Miguel de Celanova ve daha birçok kilise Arap mimarisi üslubunda inşa edil­mişlerdir. Araplar’ın Ispanya’dan çı­karılması yolunda başlatılan haçlı
seferleri (yeniden fetih) döneminde Ispanya’ya özgü bir mimari gelişti. Roman ve Arap etkilerinin görüldü­ğü bu yeni üslubun en önemli ese­ri Santiago Katedrali’dir. Zamora, Salamanca Katedrallerinde görülen sivri tonoz bütün Ispanya’ya yayıl­dı. Gotik mimarisinin en büyük eser­lerini verdiği merkezler ise Pampa- luna, Barcelona, Gerome, Manresa, Tortosa kentleriydi. Gotik sanat kı­sa sürede ulusal bir karaktere bü­ründü. XVI. yy’da bölgesel üslgplar da önem kazanmaya başladı. Sala­manca, Madrid, Sevilla ve Bask böl­geleri kendilerine özgü bir mimari geliştirdiler. XVIII ve XIX. yy mima­risinde neoklasik mimarlık anlayışı egemen oldu. Katalonyalı Gaudi XX. yy’ın en tanınmış İspanyol mi­marıdır. Mimaride gerçeküstü de­nemelerin uygulayıcısı sayılan Gau­di, tüm dünyada ilgi uyandıran pro­jeler gerçekleştirdi.

MÜZİK

Ispanya’nın kendine özgü tarihi mü­zik alanında çeşitli etkileri birleşti­ren zengin bir malzeme sağlar. VIII. yy’da başlayan İslâm egemenliği, Arap müziğine özgü ritmik yapılar, süslemeler, bir tam sesin iki yerine üçe bölünmesi gibi kimi teknik özel­likleri İspanyol halk şarkılarının ya- nısıra kilise müziğine de sokmuş­tur. XV. yy’da çingenelerin İspan- ya’ya gelerek bu ülkenin müziğini kendilerine özgü bir tarzla yorum­lamaları kültürel bileşime yeni bir halka ekledi. Bu etki özellikle Fla­menco şarkılarının gelişmesini sağ­ladı. XIII. yy’da León ve Castilla Kralı X. Alfonso’nun Portekiz ve İs­panyol halk şarkısı olan Cantigala- rı iki ciltlik bir derlemede toplat­ması ve ardından XVI. yy sonlarına dek süren halk şarkılarının derle­meleri de önemli bir kaynak oluş­turdu. XVI. yy’da İSDanya, siyasal gücüne koşut olarak müzik alanın­da da en canls dönemini yaşadı. Org yapımcılığı ve ■, orumculuğu çok iler­ledi. Fror,c’.ı.. z Soiinas (1513-1590),

Tomás__ i Victoria (ö. 1611),

…i’ziss ,ö. 1553) gibi ; yetişti. Sonraki


. ; :c:ir> bir durgun- …1:8 XVIII. yy’da …kişi duyuldu. L   .ir opera – ko­mik olan zarzuela türü de, XVII. yy’ dan başlayarak birçok bestecinin ve halkın başlıca ilgi odağı oldu ve XX. yy’a dek etkinliğini korudu. İtal­yan etkisi ulusal bir müzik akımının doğuşuna dek sürdü. Ulusal müzik akımının ilk öncülerinden sayılan Carnicer (1789-1855) gibi besteciler yaygın beğenilerin etkisiyle İtalyan­ca librettolar kullanmaya zorlandı­lar. Hilarión Eslava’nın (1807-1878), XVI – XIX. yy’lar arasındaki İspanyol müziğinden yaptığı on ciltlik derle­me de 1869’da yayımlandı ve İspan­yol müziğinin temel kaynaklarından biri oldu. Madrid Konservatuvarı’ nda yaklaşık otuz yıl görev yapan Felipe Pedrell (1841-1922), yayımla­rı, araştırmaları ve öğretmenliğiyle İspanya’da ulusal müzik hareketi­nin başlatıcısı ve esin kaynağı ol­du. Onun öğrencileri olan Isaac Al- béniz (1860-1909), Manuel efe Falla (1876 -1946), Enrique Granados (1867-1916), Joaquin Turina (1882- 1949) gibi besteciler, İspanyol mü­ziğinin dünyaca ünlü temsilcileri ol­dular. XX. yy’da da Joaquin Rod­rigo (d. 1902) özellikle 1940’da bes­telediği gitar konçertosuyla en se­vilen çağdaş bestecilerden biri ol­du. Flamenco türü müzik ise gü­nümüzde de gelişim ve yaygınlığını sürdürüyor.

SİNEMA


Ispanya’da ilk sinema çalışmaları 1S05 yıllarında Barcelona’da başla­dı. I. Dünya Savaşı sonunda yılda otuz kadar film üretiliyordu. 1920′ lerdeki gerçeküstücülük akımının içinde yer alan Luis Buñuel (1900- 1983), kısa metrajlı Endülüs Köpeği (1928) ve uzun metrajlı Altın Çağ (1930) adlı filmleriyle İspanyol Si- neması’mn uluslararası alanda ta­nınan ilk yönetmeni oldu. 1936’da başlayan iç savaş, sinemayı tama­men durdurdu. Savaştan sonra 1942’de yılda 50 kadar film üretili­

 

yordu. Bu dönem yönetmenleri Franco faşizminin isteği doğrultu­sunda filmler yaptılar. Luis Bunuel ise 1930’lu yıllardan başlayarak ça­lışmalarını yurtdışında sürdürdü. 1850’li yıllarda İspanya’daki ABD varlığını taşlayan Hoşgeldiniz Bay MarshaU filminin senaryo yazarı Juan Antonio Bardem ve yönetme­ni Luis Berlange, İspanyol sinema­sının en önemli iki ismi oldular. Lu­is Bunuel 1946-1960 arasında Mek­sika’da önemli filmler çekti. Marco Ferrari ve Ladislas Vajda 1950’ler- de başarı kazanan öbür yönetmen­ler oldular. 1960’larda genç bir si­nemacılar kuşağı egemen oldu. Bu yönetmenlerden başlıcaları Carlos Saura (d. 1932), Francisco Regue- rio, Mario Camus, Julio Diamante, Manuel Summers, Miguel Picazo, Antonio Eceiza. Bunuel 1961’de İs- panya’ya gelerek en önemli eserle­rinden biri olan Vlridiana’yı çekti. Sonra çalışmalarını yeniden yurtdı- şında sürdürdü. 1970’den sonra ilk filmini çeken yönetmenler arasında ise Claudio Guerin ve Victor Erice başarı kazandı. 1960 kuşağı yönet­menlerinin en başarılısı sayılan Car­los Saura, önceleri Bunuel’in belir­gin etkilerini taşırken giderek öz­gün bir kişiliğe büründü. Yeğen An- celia (1873), Besle Kargayı, Elisa Hayatım (Elisa, Vida Mia, 1977). Kanlı Düğün (Bodas de Sengre, 1981), Carmen (1983) gibi filmleriy­le uluslararası pekçok şenlikte ö- düller kazandı. Her yıl yapılmakta olan San Sabastian Film Şenliği de sinema alanında önemli bir etkin­liğidir.

İSPANYA İÇ SAVAŞI, İspanyada Demokratik Cumhuriyet yönetimine karşı sağ güçlerin başlattığı silahlı ayaklanma sonucu çıkan iç savaş (1936-1939). 1931’de ülkede cumhu­riyet ilan edilmesinden sonra kuru­lan İspanya Cumhuriyeti, krallık dö­nemindeki konumlarını yitiren siya­sal ve toplumsal güçler tarafından tehdit ediliyordu. Karışıklıklar, ye­niden seçim yapılmak üzere mecli­sin feshedilmesine yol açtı (16 Şu­bat 1936). Seçimler sırasında iki cephe ortaya çıktı. Ordu, katolik ki­lisesi, Falanjistler, Kralcılar ve bü­yük toprak sahiplerinin oluşturdu­ğu sağ Milliyetçi Cephe ve buna karşı kurulan Halk Cephesi. Seçim­leri, komünist, sosyalist ve demok­ratları temsil eden Halk Cephesi ka­zandı. Ne var ki sağ güçler yenil­giyi kabullenmeyerek ilericilere sal­dırmaya ve toplantı yapılan binaları bombalamaya başladılar, öte yan­dan terörcü gruplar provakatif ey­lemlere girişti. Seçimden bir gün sonra sonuçların iptal edilmesini is­teyen Genelkurmay Başkanı Fran- co, isteği reddedilince sağ partiler­le darbe amacıyla toplantılar örgüt­ledi. Bunun üzernie ispanya’dan u- zaklaştırıldı. Kanarya Adaları Gar­nizon Komutanlığına atanan Fran- co, oradan Fas’a geçip Afrika ordu­larını Cumhuriyetçi Madrid Hükü- meti’ne karşı ayaklandırdı. Cumhu­riyet Hükümeti’nin darbe girişimini öğrenmesi nedeniyle, 18 Nisan 1936 tarihi için yapılan tasarı Temmuz’a kaydırıldı. Falanjistlerin 11 Temmuz’ da radyoya el koyması iç savaşı hızla tırmandıran olaylar dizisini başlattı. Ertesi gün Komünist olan Madrit askeri polis teğmeni Castil- lo’nun öldürülmesiyle faşist terör yaygınlaştı. Buna karşılık sol örgüt­ler yığın eylemleri yapıyordu. 17 Temmuz’da Fas’taki İspanyol Ordu­su Franco önderliğinde ayaklandı. Madrid’deki askeri garnizonlarda da darbe amacıyla hareketler baş­layınca, sendikalar grev ilan etti. Bu arada kimi yörelerde sağ darbeler gerçekleştirildi (Sevilla, Cordoba, Granada, Cadiz). Hükümetin dene­timindeki Madrid, Katalonya ve Bask bölgeleri dışında tam bir karı­şıklık sürüyordu. Halk Cephesi, si­lah depolarını ele geçiren sağcı as­keri garnizonlara karşı 19 Temmuz günü halka silah dağıttı. Ancak fa­şist Mussolini İtalyası ile Hitler Al- manyası’ndan destek gören Falan­jistler Kuzey, Güney ve Batı İspan- ya’yı kanlı çatışmalar pahasına de­netimlerine aldılar. 1937’de Guerni- ca kenti ve sivil halk Alman uçak­larınca bombalandı. Mayıs 1937’de Alman savaş gemileri savaşa doğ­rudan katıldı. Cumhuriyetçiler’e tek etkin destek SSCB’den geliyordu; onu da İtalyanlar deniz yolunu ke­serek önlemeye çalışıyorlardı. Fran­sa ve İngiltere gibi ülkeler ise Cum­huriyetçiler’e yardım için sosyalist hedeflerden vazgeçilmesini ve İs­panyol Komünist Partisi’nin hükü­metten atılmasını önerdiler. Hükü­met, Franco’yla uzlaşmaya çalıştıy­sa da bu olmadı. Avrupa ve Ame­rika ülkelerinden gelen antifaşist Uluslararası Tugaylar Cumhuriyet­çiler safında savaşa katıldı. 1938 yılı içinde Franco güçlü saldırılarla Akdeniz kıyılarına ulaştı. Cumhuri- yetçiler’in elinde bulunan toprakla­rın kuzeyi ile güneyi arasındaki ba­ğı kopardı. Yıl sonuna doğru Kata- lonya’ya saldırdı. 1939 Ocağı’nda Barcelona ve çevresini aldı. 28 ay­lık bir direnişten sonra Madrid de düştü (28 Mart 1939). Falanjistler

 

 

 

Cumhuriyetçilerin kalesi Barselona sokaklarındaki hafif toplardan biri (solda), vurulan bir yurtsever (ortada) ve Franko (sağda)


 


 

İSPANYA’DA FALANJİSTLERİN ERKE GELİŞİ

1S36 16  Şubat 10 Mayıs

17  Temmuz . 1 Ekim

6 Kasım

18  Kasım

Genel seçimleri Halk Cephesi’nin kazanması Azana’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi Askeri darbenin başlaması Franco Başkomutan ve Devlet Başkanı ilan ediliyor

Faşistlerin Madrid’e saldırması ve Cumhuriyet Hukumeti’nin Valencia’ya taşınması Faşist Almanya ve İtalya Falanıist hükümeti resmen tanıyor

1937 6 Şubat

26 Nisan 3 Mayıs 17_ Mayıs 19 Haziran

İç Savaş kuzey bölgelerde (Jarama) yoğunla­şıyor

Guernica’yı faşistler bombalıyor Barcelona’da çarpışmalar Yeni Halk Cepnesı hükümeti Franco birlikleri Bilbao’yu işgal ediyor

1S38 9 Mart

6 Nisan 24 Temmuz

Faşistler Aragon’a saldırıo yığın kırımı düzen­leniyor

Hükümette değişiklikler

Ebro bölgesinde Franco’nun askerleri ile Ulus­lararası Tugay ‘in da katıldığı antifoşıst güçle­rin savaşı

1939 26  Ocak

27  Şubat

5 Mart 7 Mart

28  Mart

Barcelona düşüyor

Fransa ve İngiltere faşist Franco hukjmetını tanıyor

Bölünen Halk Cephesi’nin Negrin Hükümeti ül­keyi terkediyor

Madrid’i savunan komünistler ile Franco as­kerleri savaşıyor

Faşistler Madrid’e girip yığın kırımı yapıyor—-

mir çubuğa da ispanyolet demiri denir

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*