Genel

İSTANBUL

İSTANBUL
HALICtOGLU OKMEYDANI-
KULAKSIZ
Doğal ve tarihsel zenginlikleriyle İstanbul dünyanın en güzel ve ünlü şehirleri arasındadır. Asya ile Avrupa arasındaki İstanbul Boğazı’nm iki yakasına yayılmış olan şehir bin yıldan fazla bir süre Bizans’ın, 470 yıl Osmanlı Devleti’nin başkenti olmuş, dünyanın sayılı kültür merkezlerinden biridir.
KURTULUŞ
HASKOY ‘

; (tutaksa

Meatftgı

% faŞfcâk;» i> Terş#(gSk “e -•
KASIMPAŞA
S GALATASAI

/ TEPEBÂŞI
Ayasofya. 1453’te cami haline getirilmiş olan bu Bizans kilisesi, 1935’ten beri müze olarak kullanılmaktadır.
COĞRAFÎ KONUM
l%ŞjŞHANE.İBEY0ĞLU ç ŞinaneTtjnelTnPHAKlE

iKeıesı M”N»bi ^ & Meydanı i’-‘rnHiMC

,ÖUI^ Te ane ^ i galatı

Canıii\ AZAPKAPII KüiS ^

\ŞfcL^°
Kasımpaşa

iskelesi
Fener j, İsketesi
Denizcili^. Bankası Tersanesi’
Ayakapı

İskelesi
Suttan r–.]1 Selim camii g],
UNKAPANI
Snkfü’nepKARAKÖ

Karaköy Haliç İskelesi Me^anı u # H
Meydanı

/’ Haydaıpaşa-K İskelesi
Molla Zeyrek Cam» .
s Tsar. ..,

V EMİNÖNÜ#

^KÜÇUKPAZAfl><w EminönC

Belediye «««em ,.M?>’dalî
‘‘fatih

Camii
CPAZAff*’-‘ c3(J_ Eminönü

sa “aı?.*1

•^%L. – VEFA V Söft/manıye Mısır ,.

‘ VCrH – Camii Çarşısı ^ / ’Srffc§ci&

SARAÇHANE®1’*; . .

■Sfr m \\ *

5mw X* BEYAZIT , • .* >!?«*

/ *-v>ü

fe*ĞALOC

YW.. ..
Hürriyet- ” feÂĞALOĞLU

Meydanı, VsnW9rCaiIOas(
v B.- -’-v

tatsan*- .S*® 3ulgff,e ■ Ynffl*l*SiJnın’

Orroe-S&tun

köçöh SULTANAHMET

_ST ., –

Satiri y0j|j
•” ‘-aaoasl

ÇARŞİKAPI
AKSARAY
KUMKAP1
ci bir Megara kolonisi Bizantion kuruldu. Efsaı loni kurmak için yola çıkan Megaralılara dam hini «körler ülkesinin karşısında» yerleşecel Bizans önderliğinde yola çıkan Megaralılar, zı’mn girişinde Rumeli sahilinin güzelliğini köy’e yerleşenlerin olsa olsa kör olacaklarını ler ülkesinin karşısına» geldiklerini düşünmüş derlerinin adını verdikleri, Bizantion şehrini 513’te Persler Bizantion ve Kalkedon’a eğeme yy’da Persleri kovan Attika-Delos Deniz Biri: çirdi. Birliğin dağılmasından sonra bir süre b, rüyan Bizantion kuzey ve güneyden gelen der şağmda bir ticaret merkezi olarak gelişti. MÖ lar ve Makedonya Krallığı’nın saldırılarına uj 146’da, önce özerk bir şehir devleti olarak Rc ğu’nun korumasına girdi; sonra MÖ 73 yılınd pasianus tarafından Roma’ya bağlandı; Bitin> ne katıldı. Roma döneminde, özellikle de MS Bizantion büyük gelişme gösterdi; stratejik i imar eden İmparator I. Constantinus, 330’da b,
İki kıtayı ayıran İstanbul Boğazı kıyılarında, bir kıtadan ötekine geçen yolların üzerinde bulunan İstanbul bu elverişli konumu nedeniyle ilkçağdan bu yana dünyanın en önemli şehirleri arasında yer almıştır. Tarih boyunca Batı ile Doğu’nun, Kuzey ile Güney’in bir arakesiti, buluşma yeri olan İstanbul farklı toplum ve kültürlerin kesiştiği, birbirini etkilediği bir merkez olagelmiştir. Şehir, güneybatıda Suriçi, kuzeybatıda Galata-Pe-ra, doğuda ise Anadolu yakasında Üsküdar-Kadıköy’ün oluşturduğu, birbirlerinden suyollarıyla ayrılan üç çekirdek çevresinde büyüdü. Surlar dışına taşan, batıya doğru gelişen İstanbul, Boğaziçi’nin iki yakasında kuzeye, Marmara kıyısında doğuya doğru yayıldı. Şehrin Anadolu yakasındaki Maltepe ve Bostancı semtleri açıklarında, sayfiye yeri Prens Adaları (Büyü-kada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedefadası) bulunur.

İstanbul, Marmara Bölgesi ile Karadeniz kıyısı iklim tipleri arasında, bir geçiş alanında bulunduğu için her iki iklimden de etkilenir. Balkanlar’dan gelen kuru, soğuk hava Marmara ve Karadeniz’den gelen nemli hava akımları çok sık değişir; hava durumunu lodos ve poyraz rüzgârları belirler. Kışlar genellikle soğuktur. Buna karşı bazı yıllar yaz sıcaklığı 40 °C’nin üstüne çıkabilir. Kış aylarında rüzgârın kesildiği günler yoğun bir hava kirliliği oluşur. Şehrin suyu Alibeyköy, Terkos, Ömerli, Elmalı I-II, Gökçe, Darlık baraj gölleriyle Büyükçekmece Gölü’nden sağlanır. Ancak bu göllerin bazılarının çevresindeki kaçak yapılaşma nedeniyle içme suları kirlenmeye başlamıştır.

TARİH

Kuruluş

İstanbul’da ilk yerleşimler Paleolitik Çağ’a kadar uzanır. Ya-rımburgaz Mağarası’nda yapılan kazılarda Paleolitik Çağ’dan, Fıkirtepe ve Pendik’te Kalkolitik Çağ’dan (MÖ 5500-3500) buluntulara rastlanmıştır. Sarayburnu’nda Traklarm kurduğu Ligos şehrinin duvar kalıntıları bulunmuştur. Megaralılar MÖ 680’de Kalhedon (Kalkedon, bugünkü Kadıköy) şehrini kurdular. 20 yıl sonra Marmara ile Haliç arasındaki yarımadada ikin-
Topkapı Sarayı. Osmanlı padişahlannın bu eski sarayı bugün, mücevher, elyazması ve minyatür koleksiyonlanyla ünlü bir müzedir.
İÇİNDEKİLER

COĞRAFÎ KONUM TARİH TARİHÎ ESERLER GÜNÜMÜZDE İSTANBUL

stantinopolis olarak değiştirildi. Şehrin Roma’dan ay-rî kurumlan, bir Senato’su vardı.

Roma împaratorluğu’nun başkenti

nparatorluğu 395’te ikiye ayrılınca Konstantinopolis : de bilmen Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti; İktisadî ve kütürel merkezi oldu. V. yy’da, özellikle ı getirilen halkla, Roma’dan daha büyük bir şehir du-Idi. Etrafı güçlü surlarla çevrildi. Şehri kuşatan Hunlar nîler ve Avarlar (VII. yy), Bulgarlar (VIII. ve IX. yy). I. ve VIII. yy), Ruslar (IX. ve X.yy) bu surları aşıp şeh-alıştılar. imparatorluğun merkezi olarak şehir taşradan : alıyordu. IV. yy’da 90 000 olan nüfus V. yy’da 200 ry’Aa 400 000’e çıkmıştı. O dönemin şartları içinde bu ik bir şehri yönetmek çok zordu. Şehrin tahıl ihtiyacı lısır’dan sağlanırken bu eyaletin elden çıkmasından ya ve Anadolu’dan alımlar yapıldı. Şehre Doğu’dan i-arat; kuzey ülkelerinden kürk ve Baltık amberi, Slav ve leri, Kıbrıs kınası, Italyan, Yunan ve Girit şarapları ge-îatı’ya ihraç edilirdi. Doğu’ya kumaş, süs eşyası, şarap :hirde başta tekstil olmak üzere birçok sanayi kolu ge-ıparatorlustinianos döneminde (527-565) ticaret ve za-ıda önemli ilerlemeler oldu. Şehir Asya ile Avrupa ara-:aretin merkezi durumundaydı. Sanayiciler ve esnaf ilinde örgütlenmişti. İustinianos Kırım ve Kafkaslar’da :ri kurdu. Canlanan ticaret başka ülkelerden gelen ta-ıirde koloniler kurmalarına yol açtı. Boğaziçi’nde yer-ar ve Rus tacirlerini daha sonra Galata’ya yerleşen Ve-Pera’ya gelen Cenevizliler izledi. Ticaret yollarının Do-z’e kaymaması için Batılı tacirlere ayrıcalıklar tamnma-’i zenginleştirdi. Galata gümrüğünün gelirleri Konstan-;ümrüğü gelirlerinin yedi katma yükselmişti. Bu durum lumsal dengesini bozdu. 1182’de ayaklanan şehir halkı iş yerlerini, evlerini yağmaladı. Ardından, 1204’te Haç-Lstantinopolis’i işgali ve bir Latin devleti kurmaları şeh-ıesini hızlandırdı. Buna karşı Galata ve Fera’da yerleşen er, Cenevizliler daha da zenginleştiler. Katalonya, Pro-Floransa’dan gelen tacirler yeni koloniler kurdular, izanslılar şehri Latinlerden geri aldılar ama Konstanti-!04’ten önceki gücüne ve ihtişamına bir daha ulaşama-ul’un Fethi XIV. yy başında Anadolu’da kurulan ve Bi->ğu sınırında gittikçe güçlenen Osmanlı Devleti Rume-lıktan sonra Bizans Osmanlı toprakları ortasında kaldı.

I (Yıldırım) 1391’de ve daha sonra Konstantinopolis’i z. kuşattı. Ancak Timur’un Anadolu seferi Bayezid’in ısım engelledi. Osmanlılar II. Murad döneminde de şeh-arsa da alamadılar. II. Mehmed ‘Fatih} tahta çıkınca nopolis’i almak için hazırlıklara başladı. Bizans ‘a deniz-ek yardımı önlemek üzere, daha önce Yıldırım Baye-ıtırdığı Güzelcehisar’m (Anadoluhisan] karşısında, Ru-ı’ru inşa ettirdi. Şehrin surlarını dövmek için o zamana memiş büyüklükte toplar döktürdü. Şehir çevresinde ns elinde bulunan ufak yerleşimleri de aldıktan sonra 153’te şehri kuşattı. Osmanlı ordusunun mevcudu yak-

000 kişiydi. Nüfusu 40 000’e düşen Konstantinopolis’te itan 8 000 – 9 000 kişi vardı. Osmanlı donanmasının gir-ıgellemek üzere Haliç’in ağzına zincir gerilmişti, fatih :hmed’in emriyle 72 parça gemi karadan kızaklar üstün-ilerek Haliç’e indirildi. Haliç’teki Bizans donanması ve îkan surlar da topa tutuldu. Teslim önerisini reddeden, ı ülkelerden de yardım alamayan şehir 54 günlük bir ku-ı soma 29 mayıs 1453’te ele geçirildi. Son Bizans ımpa-

I. Konstantin askerleriyle birlikte savaşırken öldü. Bin ans imparatorluğu sona erdi. Halkı teslim olmadığı için ;ün süreyle yağmalandı.

anlı dönemi

iultan Mehmed yağmalanan, büyük ölçüde harap olan, stanbul’u başkent yapınca şehri yeniden imar etmeye girin nüfusunu eski düzeyine çıkarmak için İstanbul’a gö-: bağ, bahçe ve ev verileceğini ilan etti. Bu çağrıya yete-mlu yanıt gelmeyince Anadolu ve Rumeli’den getirilen islüman ve Hıristiyan aile İstanbul’da zorunlu iskân edil-ten sonra gelen padişahlar da bu iskân politikasını sür-Balkanlar’da, Anadolu’da ele geçen yerlerin halkının bir İstanbul’a yerleştirildi. Mora’dan, Güney Sırbistan’dan, arı’ndan, Karamanoğlu Beyiığ: yıkıldıktan sonra Konya, ve Karaman’dan getirilenler yanında daha sonraki yıllar-askılar yüzünden Ispanya’dan kaçmak zorunda kalan Se-
fardim Yahudileri ve Endülüslü Araplar, Kefe’den gelen Kırımlılar şehrin kozmopolit yapısını renklendirdiler. Şehrin ekonomik durumunun düzelmesi gönüllü göçlere de yol açtı. Şehir büyüdükçe iaşe sorunları önem kazandı. Şehrin et ve tahıl ihtiyacının karşılanması devlet görevi kabul edildi. Koyun ve sığır besleyen, tahıl üreten bazı yörelerin üretimlerinin bir kısmını İstanbul’a tahsis etmeleri kuralı kondu. Şehrin iaşesinin düzenli biçimde sağlanmasına özen gösterildi. Bu önlemlere karşı, savaş dönemlerinde şehrin iaşesi aksadı; yiyecek fiyadarı konulan narhlara karşın yükseldi. Şehrin mülkî yöneticisi İstanbul efendisi de denilen İstanbul kadısıydı. Daha sonra dört kadılık bölgesine (Suriçi, Galata, Eyüp, Üsküdar) ayrılan şehirde kadıların gözetimindeki ihti-sap ağaları belediye hizmetlerini yürüttüler. Osmanlı döneminde İstanbul XIX. yy’a kadar dış tehlikelerden uzak yaşadı ama Edirne’den başkente getirilen ve İstanbul’daki yeni kışlalarına yerleştirilen yeniçeri ve sipahiler zaman zaman huzursuzluk kaynağı oldular. Taht kavgalarında, vezirlerin, paşaların iktidar çekişmelerinde önemli roller oynadılar. Fatih’in ölümünden sonra şehzadeleri Bayezid ve Cem’in kavgasında Bayezid’i desteklediler. I. Selim (Yavuz) onların desteğiyle babasını tahtan indirip kendisi tahta çıktı. Yeniçeriler padişahları tahta çıkarmada rol üslenince, ister istemez onları devirmede de söz sahibi oldular. İbrahim, IV. Mehmed, III. Ahmed gibi padişahlar yeniçeriler tarafından tahttan indirildi. Yeniçeriler II. Osman (Genç), III. Selim gibi yenilikçi padişahları öldürdüler. XVII. ve XVIII. yy’larda yeniçeri ve sipahi ayaklanmaları birbirini izledi. Tutucu, gelenekçi ulema sınıfıyla işbirliğine giden yeniçeriler XVIII. yy’da esnaflığa da başlayarak bu kesimin çıkarlarını da savundular. Şehirde çıkan her kargaşalıkta yer aldılar. Onların şehirde bulunmalarının bir yararı da oldu: XVI. – XVII. yy’larda çıkan ve bütün Anadolu’da topumsal düzeni sarsan Suhte ve Celalî ayaklanmaları başkenti etkilemedi. İstanbul XVII. yy’m sonunda 800 000’e varan nüfusuyla Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük şehri durumuna gelmişti. Şehir Boğaziçi boyunca ve Kadıköy ile Üsküdar çevresinde hızla genişledi. Aksaray, Topkapı, Kocamustafapaşa çevresinde ko-nudar yapıldı. XVIII. yy’da, Pasarofça Antlaşması (1718) ile başlayan barış döneminde saray ve çevresi Batı etkisinde kaldı. Fransız bahçesi, Fransız tarzı mobilya moda oldu. «Lale Devri» diye bilinen bu dönemde, büyük yangınların harabeye döndürdüğü mahalleler imar edildi. Haliç ve Boğaziçi kıyısında özenli gezinti yerleri açıldı. Boğaziçi’nde, Alibeyköyü’nde köşkler, kasırlar yaptırıldı. Suriçi ve çevresi taşradan gelen göçle kalabalıklaşınca yönetici kesim ve varlıklı aileler bu yeni semtlerde yerleştiler. Şehrin ilk itfaiye teşkilatı da bu dönemde kuruldu. Lale Devri de bir yeniçeri-esnaf ayaklanması olan Patrona Halil Ayaklanmasıyla sona erdi (1730). Her türlü yenileşme hareketine karşı çıkan bir zorba topluluğu durumuna gelen Yeniçeri Ocağı 1826’da kaldırıldı (Vakai Hayriye). Ocakla ilişkisi olan Bektaşî tekkeleri kapatıldı. Esnafın denedenmesi için Ihtisap Nezareti kuruldu. XIX, yy’da Tanzimat Fermam’mn ilanıyla (1839) Batı’ya yaklaşma hızlandı; yönetimde reformlara gidildi. Demiryolları, garlar, rıhtımlar yapıldı. Yabancı bankaların, banker ve komisyoncuların yerleştiği Galata bir finans merkezi durumuna geldi. Suriçi’nde bulunan
Sultanahmet Camii. Kubbesini ve iç duvarlarım süsleyen mavi tonlu çiniler sebebiyle Batılıiar tarafından Mavi Cami diye de bilinir. Mimberini süsleyen çiçek desenli çinilere mavi ve yeşil renkler hâkimdir.
Süleymaniye’nin kubbeleri.

Mimar Sinan ana kubbenin dört ayağının takviye payandalannı, yapının mimarîyapısıyla bütünleştirmek için dâhiyane bir düzen tasarlamıştır.

Kırkçeşme suları Fatih döneminde şehre dağıtıldı minde Mimar Sinan pek çok su kaynağının şehre ı ladı. Sinan’ın kurduğu su düzeni XIX. yy’a kadar nı karşıladı. Ancak XIX. yy’da nüfusun artması, y rin açılması, sık sık çıkan büyük yangınlar su so me getirdi. Yeni su kaynakları arandı; bu kaynak aktaracak düzenlemeler yapıldı. Şehrin su ihtiy; ması 1882’de yabancı sermayenin kurduğu «Ders ti»ne ihale edildi. Şehrin aydınlatılmasına da XIX dı. 1846’da ev ve dükkânların önüne kandil ya dc zorunluğu getirildi. 1853’te yalnız Dolmabahçe saraylarının aydınlatılması için havagazı sağlaya yapıldı. Sarayların tüketiminden artan gazla Be (Caddei Kebir) aydınlatıldı (1855). II. Abdülhamıc lerle İstanbul’a elektrik verilmesini engellediği içi: tiyet’in ilanına (1908) kadar şehir elektrikle aydın şım alanında da önemli adımlar atıldı. 1850’de ! Boğaziçi’nde düzenli vapur seferleri başlattı. 187! vay Şirketi ilk hatlarını ulaşıma açtı. 1875’te Ti başladı. 1873’te Sirkeci-Edirne ve Haydarpaşa-lzr rı işletmeye açıldı. 1895’te Galata, 1900’de Sirke’ yapımı tamamlandı. Böylece İstanbul limanının sinde ilk adım atılmış oldu. 1876’da Birinci Meşr di. Kanunuesasî hazırlandı. 1877’de ilk Me< açıldı. 1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında! Yeşilköy’e kadar gelmesi şehirde büyük heyeı Ayastefanos Antlaşması’nın (1878) imzalanmasıı ordusu çekildi. Bu savaşta 200 000 göçmen İstanb vaşı gerekçe göstererek Meclisi Mebusan’ı kapat mid döneminde hafiyelerin denetlediği şehirde e halif hareket hemen engellendiği için şehir halkı sürdü. Padişahı Kanunuesasî’yi yeniden uygular İkinci Meşrutiyet’i ilan ettiren rejim muhalifleri değil Selanik ve Manastır gibi Rumeli şehirlerine çebildiler. Meşrutiyet düzenine karşı şehirde tutı tığı «31 Mart Vakası» diye bilinen ayaklanma Se Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.

Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı döneminin sonu

Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul zor gün Devletleri Osmanlı Devleti’ni safdışı bırakmak an karadan Çanakkale’yi aşarak İstanbul’a ulaşmak i; kale’deki direniş bu girişimin başarılı olmasını en vaşm sonunda Osmanlı Devleti’nin yenilgiyi kabı doros Mütarekesi’ni imzalamasının ardından Ista di. Şehirde 450 yıl Türklerle birlikte yaşayan azmi di zaferleriymiş gibi kutladılar. 15 mayıs 1919’da 1 lılar tarafından işgali İstanbul’da büyük tepkiyle yük mitingler düzenlendi. Osmanlı Devleti’nin sc busan’ı 12 ocak 1920’de işgal altındaki İstanbul’da lis 28 ocak 1920 tarihli gizli oturumunda Misakı mesi’ni kabul etti. 15 mart 1920’de İtilaf Devlet aralarında mebusların da bulunduğu 150 kişi) 16 martta da İstanbul’u resmen işgal ettiklerini a kuvvederinin denetimindeki İstanbul hükümetle aşmayan, çok sınırlı yetkileriyle Anadolu’daki Mi bastırmaya çalıştılar. İstanbul’da vatansever aydır rı gizli örgüder Anadolu’daki direnişe yardımcı ol

Cumhuriyet dönemi

İstanbul Kurtuluş Savaşı’mn ardından, Mudanya hükümleri gereğince, Türk ordusu 6 ekim 1923’te İst ekim 1923’te Ankara başkent olunca İstanbul siyasî ama Türkiye’m ticaret ve kültür merkezi olarak kal şında 1 milyonu aşan nüfusu 1927’de 700 000’e düşt luş Savaşı sırasında yanan, yıkılan Anadolu şehirleri ha iyi durumdaydı. Şehrin imarında Henri Pros (1937) plan temel alındı. Bu planda Haliç kıyıları sar rak ayrılmıştı. Daha sonra Eyüp’ün kuzeyi, Zeyt köy un dış kesimi, Maltepe-Kartal arasıyla Pendik j sanayi alanları kabul edildi (1949). 1950’den sonra paralel olarak şehrin nüfusu hızla arttı. Sanayi bölg gecekondu semderi oluştu. 1960’larda gecekondulaş ken imarlı alanlarda apartmanlaşma hızlandı. Artan paralel olarak apartımanların boyları yükseldi. Boğa birleştiren Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülı lan yeni yerleşim alanlarının açılmasını kolaylaştırd
eski şehir merkezi Unkapam (1837) ve Galata (1845) köprüleriyle Galata’ya bağlandı. Elçiliklerin, azınlıkların ve yabancıların yaşadığı; Avrupa örneği lokanta ve kahveleriyle, Avrupa malı satan mağazalarıyla, Batı’dakine benzer eğlence yerleriyle ünlenen Pe-ra’ya (Beyoğlu) Batılılaşmayı benimseyen Türkler de yerleşmeye başladılar. Abdülmecit atalarının yüzyıllardır oturduğu Topkapı Sarayı’m bırakıp 1853’te yaptırılan Dolmabahçe Sarayı’na taşındı. Sonraki yıllarda Boğaziçi’nde Beylerbeyi (1865), Çırağan (1894) ve Yıldız sarayları yapıldı. XVIII. yy’da kurulan kışlaların çevresinde XIX. yy’da Rami, Halıcıoğlu, Taksim, Maçka, Gümüşsüyü, Harbiye semtleri oluştu. Feshane’nin açılmasıyla Haliç çevresinde sanayileşme başladı.

İstanbul’da belediye hizmetleri

1842’de İstanbul’un ilk imar planı Moltke tarafından hazırlandı. Birtakım önlemler de içeren bu plan 1847’de yayımlanan «Eb-niye Nizamnamesi» nin de öncüsü oldu. 1854’te İstanbul Şehremaneti Dairesi kuruldu. Bu dairenin görevleri arasında belli başlı tüketim mallarına konan narhın uygulanması, yol-kaldırım yapımı, şehrin temizlik işlerinin yürütülmesi, esnafın denetimi, vergi ve resimlerin toplanması gibi belediye hizmederi vardı. Yine aynı yıl Beyoğlu ve Galata’yı kapsayan ve Paris belediyelerini örnek alan 6. Dairei Belediye kuruldu. Bu belediye dairesinin başarılı çalışmaları belediyelerin yaygınlaştırılmasına yol açtı ama zaten bir Avrupa şehri görünümünde olan Galata ve Beyoğlu’ndan çok farklı yapıda ve geri olan semtlerin belediyeleri aynı başarıyı gösteremedi. İstanbul’un bir Batı şehri gibi imarı için «Islahatı Turuk Komisyonu» kuruldu. Bu komisyon öncelikle Hocapaşa yangını (1864) gibi büyük yangınların açtığı alanlarda planlama girişimlerinde bulundu. Şehrin gelişmesini engellediği gerekçesiyle, 1864’te Galata surları yıkıldı.

Şehre yeterince su sağlanması daha Fatih döneminde bile önemli bir sorun olmuş, padişah bu konuyla bizzat ilgilenmişti.

il ESERLER

eserleri

c imparatorluğun başkenti olan İstanbul’da pek çok ta-ilunur. Ortodoks Kilisesi’nin merkezi olan İstanbul ifeliğin Osmanlı padişahlarına geçmesinden sonra hini da olmuştur. İstanbul’daki en eski eserlerden biri o-:si ilk kez MÖ 410’da Atinalı komutan Alkibiades ta-radeniz’den gelecek gemileri gözlemek üzere yaptırıl-1a imparatoru Septimus Severus döneminde (193-211) ış alanı Hipodrom, aynı zamanda ayaklamaların baş-ş ganimetlerinin sergilendiği bir alandı. Günümüze ras biçimindeki son bölüm ile yarış arabalarının dönüş 3 bölüm kalmıştır. Roma imparatoru Consantinus na’daki Apollon Tapınağı’ndan getirttiği Çemberli-ıdeki Apollon heykelinin yerine kendi heykelim yer-İmparator değiştikçe heykeler de değiştirilirdi. Theo-ınu diye de bilinen Dikilitaş 390’da, Aşağı Mısır’daki :en getirilip Hipodrom’a dikilmiştir. Bizans öncesi dö-:ki anıtlar arasında Yılanlı Sütun, Gotlar Sütunu, Arka-ı bulunur. Bizans dönemi İstanbul’da bugün ayakta :n eski Bizans eseri II. Theodosius tarafından yaptırı-. birçok saldırıya, kuşatmaya karşı koruyan surlardır. Dsmanlı dönemlerinde onarımlar görmüş olan 7 km iki surların bugün ancak bazı bölümleri ayakta kala-‘zans yapılarını en ünlüsü de kuşkusuz Ayasofya’dır ıia). 360’ta II. Konstantinus tarafından açılan kilise bir andıktan sonra 415’te yeniden yapılmış; günümüzde-: 573’te ibadete açılmıştır. Bugün müze olan bina kub-ı plamndadır. Kapılar üzerideki mozaiklerde İsa, Mer-

< Konstantinus ve lustinianus betimlenmiştir. 1453’te rilenyapı 1935’te müzeye dönüştürülmüştür. Ayairi-rene) mozaik süslemeleriyle dikkati çeker. Ünlü Kho-r Camii (Kariye Camii) mozaiklerinde İsa ve Mer-ımına ilişkin konular işlenmiştir. Bu ünlü eserler dışınlar tarafından camiye çevrilmiş başka kiliseler de var-(Pammakaristos Kilisesi), Fenan Isa ‘Lıps Manastır Ki-rum (Myrelaion Kilisesi), İmrahor Ilyas Bey (Hagios dmos Bazilikası), Kalenderhane Akataleptos Manas-Küçükayasofya (Sergios ve Bakkhos Kilisesi), Zeyrek r Manastır Kilisesi), Kocamustafapaşa Hagios Andre-:amileri ile Vefa Kilise Camii Hagios Tecdoros Kilise-antinus tarafından yaptırılan Buyuk Saray’dan bugün oktur. Eğrikapı semtindeki Tekfur Saray: ‘Konstanti-rogenetos , XI.-XII. yy) aslında uç kati: olan yapı ikin-rlarına kadar sağlamdır. Roma imparatoru Hadrianus saptırılan Bozdoğan (Valens Kemerler: şehre su getir-:ans ve Osmanlı dönemlerinde onarılarak kullanılmış-rek (Piloksenos) ve Yerebatan sarnıçlar, içkide birçok ıan, bugün de gezilebilen sarnıçlardır. 3:zarts döne-en Örme Sütun (944) kare bıçımmrieıc ycr.trr.a taşlar-ıştır; II. Basileos’un zaferlerini simgeler, 3:zar.s döne-lan ve günümüze kadar gelen ünlü yapılardan b:ri Ga-evizlilerin 1348’de, Galata surlarının başsules: olarak Halata Kulesi’dir.

ılı eserleri

îr ve camiler. İstanbul’da Fatih dönemkide yapılar, ı eserleri Fatih (1462-1470) ile Eyüpsultar. 1-rS ve ;a külliyeleridir. Fatih Külliyesi selatin ku’..’.y-;.tr.r..:-. larmın biçimi, simetrik düzende yerleştirilmesi ve rzı-u türün şaheserlerinden sayılır. Külliyede camı, ık: ırüşşifa, tabhane (basımevi), imaret, kervansaray, sıb->i, kitaplık, hamam, Saraçlar Çarşısı, Deve Hanı, rati ır Sultan’m türbeleri bulunuyordu. Külliyeye daha taplıkla Nakşıdil Sultan’ın türbesi eklendi. Aksaray laki Muratpaşa (1471-1472), Balat’taki Mollaaşkî, Us-ipaşa’daki Rummehmetpaşa (1471-1472) camileri yı-leminde tamamlandı. Yapımına XV. yy’ın ikinci yarılan ve günümüzde müze olarak kullanılan Topkap: yy’a kadar eklenen yapılarla genişledi. Bayezid, Sul-522), Şehzade (1548), Haseki (1551), Sokullumeh->63), Üsküdar (1548) ve Edirnekapı’daki Mihrimahsul-:ri, Mimar Sinan’ın Süleymaniye (1550-1557), Kılıça-‘eleri ile Sinanpaşa (1555, Beşiktaş) ve çinileriyle ünlü şa (1561, Eminönü), Piyalepaşa (1573), Azapkapı leri yanında Cerrahpaşa Külliyesi (1594), Azizmah-Külliyesi (1598) inşa edildi. XVII. yy’da yapılan külli-
yeler: Sultanahmet (1609-1617), Köprülü (1661), Yeni Cami olarak bilinen camii ve üç kadı Hünkâr Kasrı ile Mısır Çarşısı’nı içeren Yenivalide Külliyesi (1597-1663) ve Merzifonlukaramusta-fapaşa külliyesidir (1690). XVIII. yy’da Yenivalide Külliyesi’nden (1708-1710, Üsküdar’da) sonra yapılan Nuruosmaniye (1748-1755), Laleli (1759-1763) ve Hekimoğlualipaşa (1734, Davutpa-şa’da) külliyeleri barok üsluptadır. Aynı yüzyılın ikinci yarısında yapılan Beylerbeyi (1778) ve Halıcıoğlu (1793) camileri de baroktur. XIX. yy’da Avrupa etkisini yansıtan barok Dolmabahçe (1853), Ortaköy (1853), Teşvikiye (1855) ve Altunizade (1865) camileri de önemli yapılardır. Aksaray Meydam’ndaki Validesultan Camii (1871) rokoko üslubunda, süslü bir yapıdır. XX. yy’da Mimar Kemalettin yeniklasik Bebek (1912) ve Bostancı (1912) camilerini yaptı.

Saraylar. Padişahların yaşadığı ilk saray Beyazıt’ta Eski Saray denilen yapıydı. Daha sonra Sarayburnu’nda Topkapı Sarayı yapıldı. 1850’ye kadar bu sarayın geniş bahçesine kasırlar, köşkler inşa edildi. XIX. yy’da yaptırılan Dolmabahçe Sarayı (1856) padişahların üçüncü konutu oldu. Anadolu sahilindeki yazlık Beylerbeyi Sarayı 1827-1828’de tamamlandı. Padişahların oturduğu son konut Yıldız Sarayı (1866) oldu. Yıldız Sarayı da Topkapı Sarayı gibi çeşitli binalardan oluşuyordu. Çırağan Sarayı (1871) bir süre Meclisi Mebusan binası olarak kullanıldı. 1910’da yanan saray günümüzde aslına uygun olarak yeniden yapıldı. Padişahların za-
İstanbul surları.
Haliç’ten Süleymaniye Camii’nin görünüşü.

man zaman uğradıkları kasırlar, av köşkleri arasında Anadolu yakasında Küçüksu (Göksu) Kasrı, Tophane’de Tophane Kasrı, Beşiktaş’ta Ihlamur Kasrı, Maslak Kasırları sayılabilir. Lale Dev-ri’nde yapılan birçok kasır sonradan yıkılmış, günümüze bu dönemden yalnız Aynalıkavak Kasrı kalmıştır.

İslam dünyasının en önemli kültür merkezlerinden biri olan İstanbul’da birçok büyük medrese kurulmuştu, ilk büyük külliye medreseleri Fatih Camii’nin iki yanında bulunan Semaniye ve Te-timme medreseleridir. Beyazıt, Şehzade, Süleymaniye külliyele-rinde bulunan medreselerden farklı olarak I. Abdülhamid Medresesi külliyeden bağımsız, iki katlı bir yapıdır. XIX. yy’dan sonra yapılmış camilerin yanında medrese bulunmaz. Külliyelerden ayrı olarak yapılmış tek medreselerin yanma Kocasinanpaşa (1595), Gazanferağa (1599), Kuyucumuradpaşa (1606), Merzifonluka-ramustafpaşa (1690), Amcazadehüseyinpaşa (1700), Çorlulua-lipaşa (1708) medreselerinde olduğu gibi sıbyan mektebi, kitaplık, mescit ve türbe eklenirdi.

Türbeler. İstanbul’daki tarihî eserler arasında türbelerin ayrı yeri vardır. Türbelerin bir kısmı, İstanbul’u kuşatırken ölen Arapların türbeleridir. Bunlar arasında en önemlisi Eyyub el-En-sarî’nin türbesidir. Batılılaşma yönünde önemli adımlar atan

II. Mahmud tutucu kesimlerin tepkilerini azaltmak için Eğrika-pı’da Abdullah el-Hudrî, Ayvansaray’da Ebu Şeybet el-Hudrî, Abdurraman el-Şamî, Hamdullah el-Ensarî, Babacafer gibi yatırların türbelerini yaptırdı. İstanbul’da yaşamış tasavvuf ehli Ebul-vefa, Sümbül Efendi, Merkez Efendi, Yahya Efendi, Karacaah-med, Aziz Mahmud Hüdaî, Emir Buharî gibi sufilerin türbeleri de şehrin çeşitli semtlerine dağılmıştır. Türbeler içinde padiah-ların gömülü olduğu selatin türbeleri de önemli yapılardır. İstanbul’un fethini izleyen yıllarda yapılan türbeler genellikle Bur-sa’daki Yeşil Türbe’yi örnek alan sekiz köşeli, kubbeli yapılardı. Mimar Sinan yapısı türbelerdeyse plan farklıdır. Sinan’ın Kanunî Türbesi (1566) Osmanlı türbe mimarlığının benzersiz bir örneğidir. Sekizgen gövde yirmi sekiz sütunlu bir revakla çevrilidir. III. Selim, III. Murad ve III. Mehmed türbeleri de bu mimarlık türünün seçkin eserleri sayılır. I. Abdülhamid Külliyesi’nde barok üslupta bir türbe yer alır. Barok üslubundaki Nuruosma-niye ve Laleli camileri yanında III. Mustafa ve III. Selim’in türbeleri bulunur. Fatih Külliyesi’nin haziresinde yer alan Nakşi-dilvalidesultan ve Divanyolu’ndaki II. Mahmud türbeleri empi-re üslubundadır. Eyüp’teki Mimar Kemalettin’in V. Mehmed Türbesi ise yeniklasik üslupta yapılmıştır. İstanbul’da Mahmud Paşa, Davut Paşa, Rum Mehmed Paşa gibi devlet adamlarının
türbeleri mimarî açıdan seçkin eserlerdir. Beşikt Türbesi (1541) Mimar Sinan’ın yapısıdır. XVI. y beleri arasında Ayas Paşa, Mustafa Paşa, Mimar mud Paşa, Hüsrev Paşa , Kılıç Ali Paşa; XIX. yy’ şa, Mahmud Nedim Paşa, Ahmed Cevad Paşa, t Paşa gibi devlet adamlarının türbeleri bulunur.

Çarşılar. Büyük bir ticaret merkezi olan Istan! desten, arasta gibi büyük çarşılar bulunur. Bunlaı lüsü Büyük Çarşı da denilen Kapalıçarşı’dır. Birka nin birleşmesinden oluşan Kapalıçarşı’nın en esi döneminde yapılan iç Bedesten (Eski Bedesten) il ğı bağlayan tuğla kemerlere oturan 15 kubbeyle dır. İç Bedesten’in doğusundaki Yeni Bedesten, nem eserleri içinde anıtsal boyutu olanlardan b bölünmüş 20 kubbeli bir mekândır. Burada eskidt (veya santal) kumaşı dokunduğundan Sandal Bed bilinir. Çarşının çekirdeğini oluşturan bu iki bedı çevredeki çarşılar da eklenmiştir. Günümüzde 3 bir alan kaplayan Kapalıçarşı’da yaklaşık 3 000 di la örtülü 61 sokak ve 18 kapı bulunur. Süleymani) nında, Sultanahmet Camii’nin arkasında (günür Çarşısı) büyük arastalar vardı. Eminönü’ndeki Yeı si’nin arastası Mısır Çarşısı’dır.

Hanlar. İstanbul’da yaygın bir ticarî mimarî ti Hanların en eskisi Beyazıt’taki Simkeşhane (14> fethinden sonra yapılan ilk darphanedir. Evliya 161 odası, 21 dükkânı olan «kale misali» bir yap döneminde bir sebil ve mescit eklenmiştir. Yeni C ki Balkapanı Hanı (XVI. yy) Bizans yapı tekniğin tir. Eminönü’ndeki Burmalı Han (1556) iki kadı, mar Sinan yapısıdır. Külliyeler dışında yapılan h; ki önemli yapılar: Çakmakçılar Yokuşu’nda Bü (XVII. yy) ve Büyük Yeni Han (1764), Kapalıçarşr (XVIII. yy), Nuruosmaniye’de Çuhacı Hanı (XVI Aksaray yolu üzerinde Hasanpaşa Hanı (1740), ( viz yapısı olduğu sanılan, yapı tekniği farklı Saksı Hanı (XVIII. yy), Laleli’de Taşhan’dıt (Sipahiler I me Hanı; 1763).

Hamamlar. İstanbul hamamları daha çok çil nmdadır. Külliyelerin hemen hepsinde birer h; Mahmudpaşa (1466) ve Beyazıt (1506) külliyeler anıtsal yapılardır. Mimar Sinan’ın başmimarlı Çemberlitaş ve Haseki hamamları başta olma bul’un çeşidi semderinde 25 hamam onun den mıştır. Bu hamamlar içinde Barbaros Hayreddin 1 rek’te yapılan Çinili Hamam renkli mermer şadı larını kaplayan çinileriyle ünlüdür. XVII. yy hama bir örneği Sirkeci’deki Küçük Hamam’dır. XVIII müze kalan en önemli örnek barok üsluptaki Ce mı’dır (1740). Daha sonraki dönemlerde mimarî marnlar yapılmamıştır. Ancak Dolmabahçe Sa Hünkâr Hamamı süslemeleriyle dikkati çeker. ! münün duvarlarında Zonaro’nun Kayığa Binen Kc lunur. Yıkanma bölümünün duvarları sarı renkli merle kaplıdır.

Çeşmeler. İstanbul’un çeşmeleri de ünlüdür, hemen her sokağında, meydanlarında çeşme vey nuyordu. Meydanları süsleyen anıtsal iki örnek önünde ve Üsküdar Meydanı’ndaki III. Ahmed Devri’nin sanatını yansıtan yapılardır. Meydan çı ha yeni örnekleri Tophane Çeşmesi (1732), Aza[ hasultan Çeşmesi (1732/1733), Küçüksu’daki JS sultan Çeşmesi (1807), Beşiktaş-Maçka arasında validesultan Çeşmesi (1839/1840), Kâğıthane mumcu arasındaki II. Abdülhamid çeşmeleridir, leri içinde Yedikule dışındaki Kazlıçeşme (1547); neminden klasik üslupta birçok çeşme günümüz* tir. Bunlar arasında da Kabataş’taki Kazaskeresat kapı’daki Semizalipaşa (1566), Kâğıthane’deki t (1590), Şehzadebaşı’ndaki Ibrahimpaşa (1604) çe bilir. Alman imparatoru II. VVilhelm’in II. Abdül ğanı Alman Çeşmesi (1901) Türk çeşmelerinden 1 tadır. İstanbul’da sebiller arasında da mimarî dej pılar bulunur.

Anıtlar. Osmanlı döneminde İstanbul’da dik Topkapı Sarayı’daki Babıhümayun’a çıkan yol ü; (1790) ve Bamya (1811) anıtlarıdır. Lahanacı Ocaj

III. Selim ile Bamyacılar Ocağı’na mensup sa’
Taksim Meydanı ve Cumhuriyet Anıtı.
İstanbul Arkeoloji Miizeleri’ntlen iki bölüm.

 

ı diktirdiği dört köşeli bu sütunların üç yüzü ağaç ve çi-‘artmalarıyla süslüdür; dördüncü yüzlerinde yazıtlar bu-ladika (1851) Kabataş Limanı’nın yapımını simgeleyen tır. Osmanlı döneminde öteki önemli anıtlar Şişli’de 31 1909) şehitleri adına dikilen Abideihürriyet (Hürriyet Fatih Parkı’nda ilk Türk havacı şehitleri adına dikilen ; Şehitleri Anıtı’dır (1916). Sarayburnu Atatürk Anıtı Taksim Cumhuriyet Anıtı (1928), Harbiye Atatürk Anı-’), Beşiktaş’ta Barbaros Anıtı (1944), Atatürk’ü üniversite arasında gösteren İstanbul Üniversitesi Gençlik Anıtı (1955) riyet döneminin önde gelen anıtlarıdır.

NÜMÜZDE İSTANBUL

ıs. Cumhuriyet’in ilk yıllarında nüfusu 700 000 civarın-. İstanbul 1990’ların ortalarında 10 milyona varan nüfu-Aarmara Denizi’nin kuzeyinde, Tekirdağ ile Adapazarı a oluşan birleşik şehirler kümesinin merkezi, Türki metropolleşen ilk şehridir. Nüfus artışının hızlanması rde kırsal kesimlerden göçen kitlelerin gelişiyle başladı. : 983 000 olan nüfus 1960’ta 1,4 milyonu geçti. 1970’te l’da oturmakta olan her dört kişiden biri şehre son 5 yıl ;elmişti. Kâğıthane ve Zeytinburnu ilk gecekondu bölge-j. Bulgaristan ve Yugoslavya’dan gelen göçmenlerin yer-Taşlıtarla 1963’te Gaziomanpaşa adıyla ilçe yapıldı, rda sanayi yeni bölgelerinin kurulmasıyla gecekondular gınlaştı. 1951’de 8 500 olan gecekondu sayısı 1962’de e, 1973’te 195 000’e yükseldi; şehir nüfusunun yüzde 40’ı nduda oturuyordu. Boğaz’m iki yakasının köprülerle nası şehrin iki yakasındaki nüfusun dengesini değiştirdi u yakasında Bostancı, Maltepe, Pendik, Gebze yönünde uzla artmaya başladı. Şehrin çevresindeki kırsal alanlar hirleşirken şehrin içinde çok katlı apartımanlar yükseldi. : Büyükçekmece, Kâğıthane, Küçükçekmece, Pendik, iye, 1990’da Bayrampaşa, 1992’de Avcılar, Bağcılar, Bah-r, Güngören, Maltepe, Sultanbeyli, Tuzla ilçe yapıldı. Bu ı belediyeleri 1984’te kurulan İstanbul Büyükşehir Bele-le bağlantılı olarak çalışır. Hızlı şehirleşmenin doğal solarak, günümüzde şehrin bazı çevre semtleri sosyal ve aik yapı bakımından kırsal niteliğini korumaktadır, ıt ve kültür. Çeşidi üniversiteleri, kütüphaneleri, müzele-er salonları, tiyatroları, sanat galerileriyle İstanbul Türki-lanat ve kültür merkezidir. 1973’ten bu yana Uluslararası

1 Festivali düzenlenir. Bu festival çerçevesinde başlatılan ■’te bağımsız bir sanat faaliyeti haline gelen İstanbul Sinekleri, 1988’den bu yana Uluslararası İstanbul Film Festiva-i devam etmektedir. Türkiye’nin yüksek tirajlı gazete ve inin hemen hepsi İstanbul’da yayımlanır. Yayınevlerinin îğaloğlu’da toplanmıştır.

lomi. İstanbul Cumhuriyet döneminde de Türkiye’nin nik ve sosyal bakımdan en gelişmiş şehri olma durumu-ıdu. Bu dönemdeki yatırımlardan önemli oranda pay al-/iki Sanayi Kanunu’ndan (1932) geniş ölçüde yararlan-ci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Anadolu’da tarım ve e yaratılan sermaye İstanbul’a aktı. Uygulanan ekono-tikalarıyla yabancı sermaye rakabetinden korunan özel imalat sanayiine yöneldi. Ancak hızlı sanayileşmenin |i altyapı sorunları, arsa fiyatlarının yükselmesi sonucu ırulan sanayi tesisleri şehir dışını tercih etmeye başladı-rkezleri İstanbul’da olan bazı kurumlar üretim birimle-:ıda Çerkezköy, Anadolu yakasında Gebze-İzmit ara-
sında kurdu. Bu yayılma İstanbul metropoliten alanının oluşmasını sağladı. Bugün imalat sanayiinde birinci sırada elektrikli makine, madenî eşya ve taşıt aracı üretimi; ikinci sırada daha çok boya, ilaç ve kozmetik üreten kimya sanayii gelir. Pamuklu ve yünlü iplik üretimi; dokuma, boya ve hazır giyim gibi alanlarda çalışan dokumacılık sanayii üçüncü sıradadır. Dördüncü sırayı daha çok içki, sigara, et ve süt ürünleri üreten gıda sektörü alır. Şehrin ekonomisinde cam, porselen,çimento sanayilerinin de önemli yeri vardır. Türkiye’deki küçük sanayi işyerlerinin yüzde 21 ’i İstanbul’dadır. Üretim sanayimdeki bu atılıma karşı ticaret sektörü de geleneksel önemini korumaktadır. Deniz ticaretindeki gelişme yanında, Avrupa-Ortadoğu ticaretinde karayollarının ön plana çıkması, Uluslararası karayolu taşımacılığının (TIR) artışı D-100 (eski E-5) karayolu üzerinde en büyük merkez olan İstanbul’a yaradı. 1980’lerde Türkiye’de toplam ticaret gelirinin yaklaşık yüzde 40’ım İstanbul sağlıyordu. İthalatın yaklaşık üçte biri, ihracatın dörtte biri İstanbul’dan yapılır. Osmanlı İmparatorluğu’nun banka ve fi-nans merkezi olan şehir Cumhuriyet döneminde de bu durumunu sürdürdü. Ulusal bankaların çoğunun, merkezi İstanbul’dadır. Doğal güzellikleri ve tarihî zenginliği dünyaca ünlü İstanbul çok sayıda turist çeker. Son yıllarda turist akınına, alışverişi ön planda tutan «bavul turistleri» de katılmıştır. Şehirde birçok turistik otel ve hizmet tesisi vardır.

Ulaşım. Tarihte, Karadeniz ülkeleri ile Akdeniz arasında, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen denizyolu üstünde bulunması İstanbul’un gelişmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca Avrupa’yı Ortadoğu’ya bağlayan en önemli karayolu da İstanbul’dan geçiyordu. Günümüzde de bu iki ulaşım yolu önemini korumaktadır. Ancak Boğaz’dan geçen gemilerin, özellikle de yakıt tankerlerinin sayısının artması zaman zaman şehrin yaşamını tehdit eden kazalara yol açmaktadır. İstanbul’u Avrupa ve Ortadoğu’nun önemli merkezlerine bağlayan D-100 karayolunun yapılmasıyla bu yol üzerinde transit taşımacılığı önem kazandı. Bu yola paralel olarak Kınalı-Sakarya arasında paralı otoyol (TEM) yapıldı. İstanbul, XIX. yy sonunda gündeme gelen Berlin-Bağdat Demiryolu hattı projesinin güzergâhı üzerindeki önemli istasyonlardan biriydi. 1870’lerde Avrupa merkezleriyle Sirkeci arasında trenler işlemeye başladı. İstanbul ünlü «Orient Express»in son durağıydı. Haydarpaşa-İzmit hattı 1873’te açıldı. İstanbul de-miryollarıyla Orta ve Doğu Anadolu’ya bağlandı. Atatürk Hava-limanı’nından dünyanın çeşidi merkezlerine ve Türkiye’nin büyük kentlerine tarifeli uçak seferleri yapılır. □
O

Karaburun
Boğaziçi Köprüsü.
AYRICA BAKINIZ

■ IB.ANSU Bizans

■ IB.ANSU İslam

■ HHB Osmanlı

imparatorluğu

■ EBED Türkiye
KARADENİZ
Arrıataıtköy

O
O Anadolu Feneri
o Çâtalca
K
Ömerli

O
■*.<>

Yeşilköy
Kınalı AdaO
° 0Polenezköy

Alibej ^ v _ Yeniköy q Beykoz \
^.Pendik/ BurgazadaCJ j»

Heybeliada -î^üyük Ada \

\f* 0 Tuzla’–

O
MARMARA DENİZİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir