İlginç Bilgiler

İşte Petekteki Mucize

dis_curuklerini_balla_onleyin

İşte Petekteki Mucize

dis_curuklerini_balla_onleyin

dis_curuklerini_balla_onleyin

İşte Petekteki Mucize.
Her insanın kalbine atılan ve son olarak da bir bal peteği üzerine yansıyan muhteşem imza.
En usta hattatları dahi hayrette bırakacak kadar net ve göfc kamaştırıcı. 1984 Mayıs ayı içinde, dergimizin merkez binasında sergilediğimiz bu ilahi imza, başta ilim adamları ve bal üreticileri olmak üzere, onbinlerce ziyaretçiyi büyük bir hayranlıkla tefekküre sevkediyordu.
1982 yılının Ağustos ayı.
Kayseri’nin Yahyalı ilçesine bağlı Karaköy’de bir mucize yaşanıyor. Bu, istisnasız olarak her insanın kal-bine atılmış olan muhteşem im¬zanın, bir bal peteği üzerindeki örneğidir. Ve balla dolu olan bu petek üzerinde, kabartma harf¬lerle Allah (c.c) yazmaktadır.
Sahibi, henüz petekteki mu’cizeyi görmeden, kovanda bir tuhaflık oldu-ğunu farketmiştir. Çünkü arılar, son derece garip bir şekilde hareket et-mekte ve adeta onun kovana yaklaş-masını istememektedir.
Kovanın sahibi bu hâdiseyi
—Arılarda o güne kadar hiç gör-mediğim ve şımarıklık diyebileceğim bir hâl vardı,diye anlatıyor. Kovana duman verdiğimde dahi, yuvalarını zor terkettiler.
Evet, arıların şımarıklığa varan se-vinçleri hiç de boşuna değildi. Çün¬kü onlar, Nâhl sûresinde belirtil¬diği gibi, Rablerinin işlemek için kendilerine gösterdiği yollardan yürümüşler ve kalbteki imzanın, tüyler ürpertici bir örneğini do-kumuşlardı. Belki de bu yüzden pe-teği teslim etmek istemiyorlardı.
Evet, Yahyalı ilçesinin Karaköyün- de Nâhl sûresi yaşanıyordu.
Peteği görenler hayranlıklarını giz-leyemiyor, bazıları ise sahibine,
—Petek üzerindeki yazıyı siz mi yazdınız? diye soruyorlardı.
Oysa ki, bu sorunun cevabı, Nâhl Suresinin 68 ve 69 âyetlerinde, açık¬ça verilmişti.
Bu âyetlerde
“Rabbin, balansına; “Dağlar¬da, ağaçlarda ve hazırlanmış olan kovanlarda yuva edin, her çeşit üründen ye, sonra da Rab- binin işlemen için gösterdiği yol¬lardan yürü diye, vahyetti. Karın¬larından insanlara şifa olan çe¬şitli renklerde bal çıkar. Düşü¬nen bir millet için, bunda ibret vardır’’ deniyordu.
Evet, acaba bu petek, gören gözleri ■neden hayrete düşürüyordu.
Yoksa, Yüce Rabbimizin kelâmı olan Kur’anda, 128 âyetten meydana gelmiş bir büyük surenin Nahl, yâni arı ismiyle adlandırılması, bu mu’ci- zenin isbatı için yeterli değil miydi?
Veya arının başlıbaşına bir mu’cize olduğunu anlamak için, onun kanat-larında, peteğinde veya balında Allah (c.c) yazması şart mıydı?
Biz,yukarıda belirtilen âyetlerin son cümlesinden, yâni bu hâdise üzerinde düşünenler için bir ibret olduğu gerçe-ğinden hareket ederek balansını ince-leyecek ve gören gözler için her yerde ve her eserde Allah (c.c) yazdığını göstermeye çalışacağız.
BALARISI
Kusursuz cihazlarla donatılmış 1,5 cm. boyundaki bir vücud.
Bu vücud içinde tükürük bezlerin-den sindirim sistemine, akkan ile sağ-lanan dolaşım sisteminden kas siste-mine, gözlerden koku almaya yara¬yan duyargalara kadar her şey mü-kemmeldir.
Bu vücud öyle kusursuz bir eserdir ki, gözler çok uzaklardaki cisimleri 60 defa büyütülmüş olarak görür.
Duyargalar, 1 kilometre ötedeki bir çiçeğin kokusunu, diğer kokularla ka-rıştırmadan mükemmel bir şekilde duyar.
Nokta gibi sinir düğümleri, ona hangi çiçeğin daha çok balözü verdi¬ğini ve hangi çiçek tozlarının toplan¬maya hazır olduğunu hatasız olarak gösterir.
Arının küçük vücudu, çiçeğe doğru saniyede 500 defa hareket eden ka-natlarla yönelir ve ondaki balözünü usta bir cerrah gibi çeker alır.
Kovandan aynlır ayrılmaz devreye giren kompüter sistemi, arının uçtuğu mesafeyi eksiksiz olarak kaydeder ve onu milim dahi şaşmadan yuvasına döndürür.
O küçük vücuddaki tükürük bezle¬ri, koku neşreden bezlere tesir etmez.
Kursakta meydana gelen o şifalı bal, hemen yanıbaşında bulunan ve bazen öldürücü olabilen zehire karış¬maz.
Aynı zamanda bir balmumu fabri¬kası gibi çalışan o vücuddan plâkalar halinde çıkan balmumları, gece ka-ranlığında kusursuz altıgenler şeklinde örülür ve onlara doldurulan balözleri, ilahi bir hediye* olarak bizlere ihsan edilir.
Evet, küçük bir vücud. Fakat taşıdığı sanat cihetiyle akıl al-mayacak kadar büyük
Yani, üzerinde Allah (c.c.) yaz¬sa da mu’cize, yazmasa da.

Petek örgüsünde akla gelebilecek olan şekiller içinde en ideali, altıgenlerdir.

Eğer petekler, alt taraftaki şekiller gibi olsaydı, petek gözleri arasında kullanılma¬yan kısımlar kalacaktı. (Taralı olan yerler) Çözlerin kare veya üçgen şeklinde olma¬sı halinde ise, kullanılacak olan balmumu miktarı, altıgenlere oranla artacaktı.
Evet, en az malzeme kullanılarak en ge¬niş mekan elde etme sanatı.
Bu ihtimalleri gördükten sonra, balansı¬nın yüce bir kudret tarafından sevkedildi- ğine inanmamak ne mümkün?
PETEK
Altıgen prizmalardan kurulu olan ve 70° 32’ (Yetmiş derece otuziki da- kika)’lık dar açılı eşkenar dörtgenlere dayanan bir mimarlık şaheseri.
En az malzeme kullanarak en geniş mekân elde etmenin ve kâinatta israf olmadığının açık bir delili.
“Anlar problemi” olarak ortaya atı¬lan ve bir çok usta matematikçiyi ya¬nıltan bir matematik harikası
Kısacası, üzerinde Allah (c.c) yazsa da yazmasa da, başlıbaşma bir mu’cize.
BAL
Tatlılığın ve şifânın tartışılmaz sem-bolü.
Canlıların temel yapı maddelerin¬den riboz’u ihtiva eden yegâne besin maddesi.
Mikrop barındırmayan tek yiyecek.
Suda eriyen bütün vitaminleri taşı-yan bir şifâ madeni.
Başka hiç bir besin maddesinde bu-lunmayan B13, B14 ve Bt vitaminle¬rini barındıran ve DNA moleküllerinin meydana gelmesinde esrarengiz vazi-feler gören bir sanat şaheseri.
Biyolojik maddelerin en esrarlısı sayılan ve çok özel bir büyütme hor-monu ihtiva eden arı sütünün kayna¬ğı-
Bütün karaciğer hastalıklarından bronşite, gastrit dediğimiz mide nezle-sinden romatizmalara,mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinden deri has-talıklarına ve kansızlıktan, genel zayıf-lığa kadar sayısız hastalığın şifâsı. Kalb adeleleri ile kalbe ait özel sinir sistemi¬nin hayatî besin kaynağı. Beyni besle¬yen akılalmaz bir sanat harikası
Ay’a insan gönderen 20. asır medeniyetinin, henüz sun’isini yapmaya muvaffak olamadığı bir ilahi formül.
Yâni üzerinde Allah (c.c) yazsa da mu’cize, yazmasa da.
işte an böyledir ve her yönüyle il- hâma mazhardır. Onu tefekkür eden¬ler için, alınacak gerçekten büyük dersler vardır.
Arının, sanki büyük bir hesap ada¬mı olduğu, petek mimarisinden bi-linmektedir. Petekteki balmumunun zerresini ziyan etmemek için altıgenler mimarisine başvuran arı, acaba hazır¬ladığı balı sadece kendisi için mi yap¬maktadır
Elbette hayır
Çünkü kovandaki balın yüzde biri dahi, kendisi için yeterlidir. Evet o arı, Allah tarafından sevkedilir ve insanlar için çalıştırılır.
Bizlere elsiz bir böcekten ipek-leri giydiren Rabbimiz, zehirli bir böcekten de balı yedirir ve yine bizlere ihsan ettiği akıl nimeti ile kendisini tanımamızı ister. Onu tanıyan ve itaat edenlere ne mut¬lu.
Ve onlar için eserler üzerindeki İlâ¬hi imzayı görmek ne kadar kolay.
O’na inananlar için arının zehiri de güzeldir, balı da.
Ve O’nun kudretini görenler için kovanda da Allah yazar, petekte de.
Yeterki o gözler, görmek istesin.
Bak o Hâkim-i Zülcelâle nasıl kitab-ı mübinin düsturlarından, arı vazifesine ait miktarını bir teske-rede yazmış, arının başındaki san- dukçaya koymuştur. O sandukça- nın anahtarı da vazifeperver iarıya has bir lezzettir.
ONUNLA SANDUKÇAYI AÇAR, PROGRAMI OKUR, EMRİ ANLAR, HARI KM İ Dİ K

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir