Frank Sinatra, kariyerinin ortasında sesini yitirdiğinde
vazgeçebilir veya ortalıktan çekilebilirdi. Ama kapının ka
palı kalmasına asla izin vermedi. Azimliydi. Sesinin hazır
olduğunu hissettiğinde, o sıralar Amerika’nın bir numaralı
gece kulübü olan, New York’taki Copacabana’da söylemeye başladı. Oradaki performansı muhteşem bir dönüşün başlangıcıydı. Bu dönüş, onu oyunculukta Akademi Ödü
lü’ne ve milyonlarca plak satışına ulaştırdı; Frank Sinatra
adının eğlence dünyasının en büyüklerinden biri olmasını
sağladı.
Yanıt gelmesini beklemeyin, yanıtı zorlayın.
Azimli olmanız ve inatla devam etmeniz, sıkıcı görünür
diye endişelenmeyin; bu huyunuzun sıkıcı olduğu söyle
nene kadar devam edin. Birçok kişi bunu böyle görmez;
direnme ve vazgeçmeme, bir şeyi gerçekten önemsediği
nizin kanıtıdır. Bulunduğunuz yerin sözlü ya da yazılı olarak onaylanmasını sağlayacak o adımı atın. İçinde bulun
duğunuz iş ya da bürokratik koşullar ne olursa olsun bunu
yapın. Yanıtı beğenmezseniz, bürokrasiyi aşarak kişisel
bağlantılar kurmaya çalışın.
bağlantılar kurmaya çalışın.
anıt gelmesini beklemeyin, yanıtı zorlayın.
Kazanmanıza yardım edecek kişilerin desteğini harekete geçirin
Birlikte ilerleyeceğiniz kişileri toplamak için çabuk
davranın. Yanınızda başkalarının da olduğunu gösterdiği
nizde, çok daha fazla ciddiye alınırsınız.
Hiçbir Yanıtı Reddedilmek Olarak Algılamayın
New York’ta bir hukuk bürosu işleten Skip Gladstone
iş aramaya devam etti ve “uzmanlar”ın haksız olduğunu
kanıtladı:
1987 Kasım’mda Wall Street’te meydana gelen
olaylar, çalıştığını şirketin ekonomik durumunu büyük ölçüde etkilemişti. 1989’da şirket önemli ölçüde
küçülmek zorunda kaldı ve benim konumum iptal edildi. Yoğun yöneticilik geçmişim sayesinde, işten
çıkarıldıktan sonra bir hukuk şirketinde yönetici o-
larak çalışmamın iyi olacağını düşündüm. Her
nasılsa, hukuk şirketlerinin, yalnız hukuk şirketle
rinde çalışmış insanları istediğini de çabucak öğrendim.
Sürekli reddedilmeme karşın vazgeçmedim. Bağlantılar kurmak için olağanüstü çaba harcadım. New York’ta bulunan tüm hukuk şirketlerine mektuplar gönderdim. Lâkin, işe yaramadı. En so
nunda olumlu bir yanıt aldım. Bu, belli bir iş öne
risi değildi; bir hukuk şirketindeki yöneticinin yürek
lendirici yazısıydı. Benim reddedilme deneyimlerim
onunkine benziyordu. Bana devam etmemi, sonunda bir hukuk şirketinin benim eğitim, deneyim
ve potansiyelimin değerini anlayacağını söyledi.
Nitekim haklı çıktı. Bir süre sonra, tam istediğim
şekilde bir hukuk şirketinde yöneticilik işi buldum.
Geri Çevrilmek Her Zaman Yolun Sonu Değildir, Yalnızca Yoldan Biraz Sapmak Olabilir Bitmesini istemediğiniz bir şeye karşın kapı kapandığında, beyzbol tarihinin en iyi top atıcılarından Tommy
John’un kolundaki sakatlıkla boğuşurken yaptığını yapabi
lirsiniz : Geri dönün ve mücadeleye devam edin!
7974 yılında Los Angeles Dodgers’ta oynarken bir gece maçında sakatlandım. Bir beyzbol oyuncusu için en iyi sezonu geçiriyordum; Beyzbol Ligi’nin
en iyi top atıcısıydım. Yaşamımda ilk kez üst üste yirmi maç kazanmaya doğru gidiyordum ve takımım tarihe geçmek üzereydi. Küçük bir çocuğun
düşlediği herşey, benim için gerçek oluyordu, ve
sonra… Bir vuruşta… Herşey bitti, kayboldu!
Dirseğimde bir kemiğim kırılmıştı ki, bu bir atıcının
en çok korktuğu sakatlıktır. Çünkü ameliyat, hemen
hemen kariyerin bitişi demektir. İyileşmem için gereken işlem, daha önce hiçbir birinci lig atıcısına uygulan
mamıştı. Ama biliyordum ki, bir daha oynamak istiyor
sam bunu denemekten başka şansım da yoktu.
25 Eylül 1974’te Dr. Frank Jobe tarafından a-
meliyat edildim. İyileşmem için bir hayli yolum
vardı. Doktorlara soruyordum: “Bir daha atış ya
pabilme şansım var mı?” “Yaklaşık yüzde bir şansınvar” diye yanıtlıyorlardı, ama karım, Sally’e karşı
daha dürüsttüler: “Senin görevin, Tommyy’ i bun
dan sonra ne yapacağını düşünmeye teşvik etmen, çünkü beyzbol kariyeri büyük olasılıkla bitti. ”
On altı hafta sonra alçı çıkarıldığında parmaklarım öyle zayıflamıştı ki, karım elimin bir tavuk pençesine benzediğini söyledi. İyice büzülüp buruşan
kolıım doksan yaşında bir adama ait gibi görünü
yordu. Bir şeyi tutmak için parmaklarımı birleştir
mem gerekiyordu. Et doğramak ya da kapı açmak
gibi şeyler olanaksızdı. Sally, bebek yağıyla derimi temizlediğimde, sanki derim soyulup elinde kalacaktı.
Sıra, gücüm ve yetkinliğimi geri kazanmak için çalışmaya gelmişti. Stadyumda nice saatlerimi harcadım. Antrenörler, kaslarımı güçlendirmek için a-
zap verici bir egzersiz programı uyguladılar.
Düzelme sürecim çok yavaş ilerliyordu. Bir gün
çalışmadan döndüğüm zamanı anımsıyorum. Ellerim arkadaydı. Sallyy’ e bir sürprizim olduğunu söyledim.
Sally, kötü bir şaka yapacağımı, elimde ölü bir kertenkele veya başka bir şey filan olduğunu düşünmüş. A- nıa sonra yavaşça sol elimi arkamdan çekip uzattım;
serçe parmağımı başparmağıma değdirmek için kıvır
dım. Birbirimize sarılarak bir yukarı bir aşağı zıpla
dık, sevinçten çığlıklar attık; parmaklarımı ilk kez oy
natabiliyordum ve bu bana yüz bin dolarlık ödül ka
zanmışım gibi gelmişti. Ayrıca, kasların geri gelmekte olduğunun belirtisiydi
Antrenörlerle çalışmadığım zamanlar takımım
la oluyor, kulübede oturup atış planlarıyla ilgileni
yor, takımım için yapabileceğim berşeyiyapıyordum.
Dodgers’m sahibi Peter O ’Malley’e İyileşme dönemimde atış yapamam ama her türlü yardımı yapabilirim ’ dedim.
Diğer takımların oyuncu, çalıştırıcı ve yöneticileri, bana ‘Kolunun, bir atıcı koluna benzeyecek
kadar iyileşeceğini mi düşünüyorsun gerçekten?’ di
ye sorduklarında, ‘Elbette ’ diye yanıtlıyordum.
İyileşmem uzun ve zorlu bir yolun sonucunda
gerçekleşti; bir buçuk yıl boyunca, Pazar günleri hariç her gün sürekli çalıştım. Ama oyuna dönüşümden sonra, ameliyattan öncekine göre daha fazla
atış yaptım. Yankee takımıyla Dünya Klasmanında
atıcı olarak oynadım.
Birçok kişi gelişmek için herşeyimi vemeye kararlı olduğumu görünce kafasını sallıyor ve boşa
kürek çektiğimi düşünüyordu. Bu, belki Galler kökenli olmamla ilgiliydi; ama bu tür durumlarda in
sanların haksız çıkmasını kanıtlamayı seviyorum. ”