COĞRAFYA
Yüzey Biçimleri: İl alanının yüzey biçimlerihi en genel çizgileriyle Ba- kırçay, Gediz ve Küçük Menderes akarsularıyla yarılı doğu – batı doğ- rultulu dağlar ve bu akarsuların a- lüvyal ovaları oluşturur. Karaburun Yarımadası üzerinde ise kuzey – güney doğrultulu dağlar yükselir. İl alanının % 60’ını kaplayan dağlar akarsuların derin vadileriyle yanlıdır. Madra Dağı (1 334 m), kuzeyde Edremit, güneyde Bakırçay olukları arasında yükselir. Kuzeyde Bakırçay, güneyde Gediz çöküntü alanı arasında yer alan Yunt Dağı’ nın en yüksek noktası Nemrut Kale’dir (1 075 m). Yamanlar Dağı – Karadağ kütlesi kuzeyde Gediz, güneyde Nif çayı olukları arasında 40 km boyunca uzanır. Gediz Ovası’ nın batısında birdenbire yükselen bu kütlenin en yüksek tepesi Spil Dağı’dır (1 513 m), il’in en önemli dağlarıysa kuzeyde Gediz, güneyde Küçük Menderes ovaları arasında duvar biçiminde yükselen Boz- dağlar’dn. Doğu – batı doğrultusunda 110 km uzunluğunda ve 20-30 km genişliğindeki dağ sırasının ö- zellikle güney yamaçları son derece diktir. Bozdağlar’ın dorukları aynı zamanda İl’in en yüksek noktalarıdır. Bu dağlar dışında Karaburun Yarımadası’nda Akdağ (1 218 m), Eskicidağ (643 m), Kocadağ (490 m), Kırandağ (662 m) sayılabilir. İl’deki platoların en önemlisi Madra Dağı üzerindeki
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
* – – „ >«*.İzmir kentinde Sığlacık Koyu’ndan bir görünümKarşıyaka’dan bir görünüm |
dan anlaşılmaktadır. MÖ 1334’de Hititler I. Mursilius (Murşil) önderliğinde Arzava ordusunu yendilerse de Batı Anadolu’da kesin bir egemenlik sağlayamadılar. MÖ 1200′ lerde Anadolu’ya akan Ege göç ka- vimlerinln Küçük Asya’nın siyasi yapısını değiştirmesinin ardından Ege kıyılarında kurulan birçok koloniden İyonya özellikle deniz ticaretinde üstünlük kazanarak genişlemeye başladı. MÖ 727’de İzmir’i ele geçiren İyonlar kenti geliştirdiler. Ege kıyılarındaki bu ekonomik ve sosyal canlanmaya koşut olarak yöreye Lidya akınları başladı.
Sonunda saldırılara dayanamayan İzmir, bu güce boyun eğdi. Ancak bu gelişme kenti olumsuz yönde etkiledi ve her bakımdan geriletti. Bu dönemde Küçük Asya’ya yayılan Persler MÖ 546’da Lidya Kral- lığı’nı yıktıktan sonra zengin Ege kolonilerinin üzerine yürüyerek tümünü ele geçirdiler. Yunanistan ile doğu arasındaki ticaretin odağı kolonilerin Persler’in denetimine geçmesiyle başlayan ekonomik bunalım ve siyasi tehlike Persler’e karşı örgütlenme gereğini doğurdu. Nitekim Atina ve İsparta önderliğinde birleşen koloniler giderek Batı
Anadolu’da Persler’in etkinliğini kırdılar. Bu dönemde güçlenmeye başlayan MakedonyalI İskender. Çanakkale üzerinden Anadolu’ya girdi. Tüm Ege kıyılarıyla birlikte İzmir’i de ele geçirdi ve kenti yeniden inşa ettirdi. Ölümünden sonra İzmir, komutanlarından Lizimakos’ un MÖ 283’de kurduğu Bergama Krallığı’nın sınırları içinde kaldı. Bergama Krallığı MÖ 133’de Roma topraklarına katılınca İzmir de İmparatorluğun Asya eyaletine bağlandı. 395’de Roma imparatorluğu’ nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma’ da kaldı. MS I. yy’dan başlayarak hızla gelişmeye başlayan İzmir IX. ve X. yy’larda dinsel bir merkez ve imparatorluk donanmasının üssü durumuna geldi. Tersaneleriyle ün-
III j/pnf &- matiİİa.8>
lüman Araplar’ca ele geçiriidiyse de kısa süre sonra Bizanslılar’ca geri alındı. İzmir, Malazgirt yengisinin ardından Anadolu’ya
in‘7S!»4« nnnti İ = rT==*îl^î
mışoğtu Süleyman Şah’m ölümünden sonra yerini, tecrübeli bir komutan olan Çaka Bey aldı. Çaka Bey, tüm Ege kıyılarını denetleyebilmek amacıyla bir donanma yapımına girişti. Öte yandan tutsaklık yıllarında Bizans’ın deniz yoluyla alınabileceğine inanmıştı. Böyle- si büyük planlarla 1083’de denize açılarak Urla, Foça kasabalarını, 1085’de Midilli, Sakız, Sisam ve Ro-
dos adalarını aldı. Bu arada İzmir’ in savunmasını kalelerle güçlendirdi. Asıl amacı ise İstanbul’u kuşatmaktı. Ne var ki bu girişimleri haber alan BizanslIlar İzmir’e bir donanma yollayarak planı daha baş-
dirgin ediyordu. Nitekim Çaka Bey
IU4SO UC UII ou.ıvuoı ——– 1 ——–
Ölümünden sonra çıkan kargaşadan yararlanan BizanslIlar kenti ele geçirdiler ve 1317’ye dek ellerinde tuttular. Selçuklu Devleti’nin yıkılıp Beylikler Dönemi başladığı sırada İzmir Bizanslılar’ın ve Cenevizliler’ in elindeydi. 1308’de Gazi Mehmet Bey, Aydınoğulları Beyliği’ni kurduktan sonra İzmir’e saldırdı. Uzun süreli bir savaştan sonra 1329’da kenti ele geçirdi. 1334’de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Umur Bey Aydınoğulları Beyliği’nin merkezini İzmir’e taşıdı. Umur Bey döneminde Ege kıyılarının ve adaların denetlenmesinde stratejik bir nokta ve deniz üssü olan İzmir, Ay- dınoğulları ile Haçlılar arasında kanlı kara ve deniz savaşlarına sahne oldu. Ancak Umur Bey’in ö- lümünden sonra sarsılan beylik giderek deniz üstünlüğünü yitirdi ve Bizanslılar’a ticari ve siyasi ödünler vermek zorunda kaldı. 1389’da Osmanlı tahtına çıkan I. Bayezid beylikleri ortadan kaldırmaya başladığı dönemde İzmir üzerine de yürüdü. Fakat Niğbolu Savaşı’nın çıkmasıyla kentin tamamını alamadan kuşatmayı kaldırdı. Ankara Sa- vaşı’nın ardından Timur, İzmir’i ele geçirdi. Osmanlı Devleti’ni parçalamak amacıylq Timur’un beylikleri yeniden canlandırma siyaseti döneminde kent ve çevresi beylerin çatışmalarına sahne oldu. 1426’da
Murat İzmir’i tümüyle Osmanlı topraklarına kattı. Ancak stratejik konumu nedeniyle, özellikle Ege Denizi’nde Osmanlı – Venedik rekabetinin alevlendiği dönemlerde sık sık saldırılara uğradı, yağmalandı. Çeşitli tarihlerdeki deprem, yangın ve salgın hastalıklar kentte büyük yıkımlara neden oldu. 1676’ daki veba salgınında yörede 30 bin kişi öldü. 1688’deki depremde kent tümüyle yıkıldı. 16-19 bin insan öldü. 1797’deki yangında kentin tümü yandı. Kentin önemi XVIII. yy’ da büyük bir ticaret merkezi olmasıyla arttı. XVI. yy’da İspanya’dan gelen Yahudiler kente yerleşti. XVIII. yy’da Rum nüfus hızla arttı. Çeşitli uluslardan çok sayıda AvrupalI da aynı dönemde kente yerleşti. XIX. yy’a gelindiğinde OsmanlI Devleti’nin girdiği bunalım Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi İzmir’de de kendini gösterdi. Siyasal otoritenin zayıflamasına koşut olarak önceleri devletçe görevlendirilen beyler, giderek güçlenmekte ve yerleşik bir derebeyi niteliği kazanmaktaydı. İzmir, sık sık ayaklanmalar, karışıklıklar, Rum eşkiyalarla Zeybekler’in soygunlarını yaşıyordu. Aynı yıllarda kent, yoğun ticari yaşam sonucu zenginleşerek ülkenin en
İZMİR
|
Ege Bölgesi’nin kıyı kesiminde il. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın, batıda Ege Deni- zi’yle çevrilidir.
COĞRAFYA
Yüzey Biçimleri: İl alanının yüzey biçimlerihi en genel çizgileriyle Ba- kırçay, Gediz ve Küçük Menderes akarsularıyla yarılı doğu – batı doğ- rultulu dağlar ve bu akarsuların a- lüvyal ovaları oluşturur. Karaburun Yarımadası üzerinde ise kuzey – güney doğrultulu dağlar yükselir. İl alanının % 60’ını kaplayan dağlar akarsuların derin vadileriyle yanlıdır. Madra Dağı (1 334 m), kuzeyde Edremit, güneyde Bakırçay olukları arasında yükselir. Kuzeyde Bakırçay, güneyde Gediz çöküntü alanı arasında yer alan Yunt Dağı’ nın en yüksek noktası Nemrut Kale’dir (1 075 m). Yamanlar Dağı – Karadağ kütlesi kuzeyde Gediz, güneyde Nif çayı olukları arasında 40 km boyunca uzanır. Gediz Ovası’ nın batısında birdenbire yükselen bu kütlenin en yüksek tepesi Spil Dağı’dır (1 513 m), il’in en önemli dağlarıysa kuzeyde Gediz, güneyde Küçük Menderes ovaları arasında duvar biçiminde yükselen Boz- dağlar’dn. Doğu – batı doğrultusunda 110 km uzunluğunda ve 20-30 km genişliğindeki dağ sırasının ö- zellikle güney yamaçları son derece diktir. Bozdağlar’ın dorukları aynı zamanda İl’in en yüksek noktalarıdır. Bu dağlar dışında Karaburun Yarımadası’nda Akdağ (1 218 m), Eskicidağ (643 m), Kocadağ (490 m), Kırandağ (662 m) sayılabilir. İl’deki platoların en önemlisi Madra Dağı üzerindeki 500 – 1 000
2632
i I I 1 I I » I » I t
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
* – – „ >«*.İzmir kentinde Sığlacık Koyu’ndan bir görünümKarşıyaka’dan bir görünüm |
dan anlaşılmaktadır. MÖ 1334’de Hititler I. Mursilius (Murşil) önderliğinde Arzava ordusunu yendilerse de Batı Anadolu’da kesin bir egemenlik sağlayamadılar. MÖ 1200′ lerde Anadolu’ya akan Ege göç ka- vimlerinln Küçük Asya’nın siyasi yapısını değiştirmesinin ardından Ege kıyılarında kurulan birçok koloniden İyonya özellikle deniz ticaretinde üstünlük kazanarak genişlemeye başladı. MÖ 727’de İzmir’i ele geçiren İyonlar kenti geliştirdiler. Ege kıyılarındaki bu ekonomik ve sosyal canlanmaya koşut olarak yöreye Lidya akınları başladı.
Sonunda saldırılara dayanamayan İzmir, bu güce boyun eğdi. Ancak bu gelişme kenti olumsuz yönde etkiledi ve her bakımdan geriletti. Bu dönemde Küçük Asya’ya yayılan Persler MÖ 546’da Lidya Kral- lığı’nı yıktıktan sonra zengin Ege kolonilerinin üzerine yürüyerek tümünü ele geçirdiler. Yunanistan ile doğu arasındaki ticaretin odağı kolonilerin Persler’in denetimine geçmesiyle başlayan ekonomik bunalım ve siyasi tehlike Persler’e karşı örgütlenme gereğini doğurdu. Nitekim Atina ve İsparta önderliğinde birleşen koloniler giderek Batı
Anadolu’da Persler’in etkinliğini kırdılar. Bu dönemde güçlenmeye başlayan MakedonyalI İskender. Çanakkale üzerinden Anadolu’ya girdi. Tüm Ege kıyılarıyla birlikte İzmir’i de ele geçirdi ve kenti yeniden inşa ettirdi. Ölümünden sonra İzmir, komutanlarından Lizimakos’ un MÖ 283’de kurduğu Bergama Krallığı’nın sınırları içinde kaldı. Bergama Krallığı MÖ 133’de Roma topraklarına katılınca İzmir de İmparatorluğun Asya eyaletine bağlandı. 395’de Roma imparatorluğu’ nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma’ da kaldı. MS I. yy’dan başlayarak hızla gelişmeye başlayan İzmir IX. ve X. yy’larda dinsel bir merkez ve imparatorluk donanmasının üssü durumuna geldi. Tersaneleriyle ün-
III j/pnf &- matiİİa.8>
lüman Araplar’ca ele geçiriidiyse de kısa süre sonra Bizanslılar’ca geri alındı. İzmir, Malazgirt yengisinin ardından Anadolu’ya
in‘7S!»4« nnnti İ = rT==*îl^î
mışoğtu Süleyman Şah’m ölümünden sonra yerini, tecrübeli bir komutan olan Çaka Bey aldı. Çaka Bey, tüm Ege kıyılarını denetleyebilmek amacıyla bir donanma yapımına girişti. Öte yandan tutsaklık yıllarında Bizans’ın deniz yoluyla alınabileceğine inanmıştı. Böyle- si büyük planlarla 1083’de denize açılarak Urla, Foça kasabalarını, 1085’de Midilli, Sakız, Sisam ve Ro-
dos adalarını aldı. Bu arada İzmir’ in savunmasını kalelerle güçlendirdi. Asıl amacı ise İstanbul’u kuşatmaktı. Ne var ki bu girişimleri haber alan BizanslIlar İzmir’e bir donanma yollayarak planı daha baş-
dirgin ediyordu. Nitekim Çaka Bey
IU4SO UC UII ou.ıvuoı ——– 1 ——–
Ölümünden sonra çıkan kargaşadan yararlanan BizanslIlar kenti ele geçirdiler ve 1317’ye dek ellerinde tuttular. Selçuklu Devleti’nin yıkılıp Beylikler Dönemi başladığı sırada İzmir Bizanslılar’ın ve Cenevizliler’ in elindeydi. 1308’de Gazi Mehmet Bey, Aydınoğulları Beyliği’ni kurduktan sonra İzmir’e saldırdı. Uzun süreli bir savaştan sonra 1329’da kenti ele geçirdi. 1334’de ölümünden sonra yerine geçen oğlu Umur Bey Aydınoğulları Beyliği’nin merkezini İzmir’e taşıdı. Umur Bey döneminde Ege kıyılarının ve adaların denetlenmesinde stratejik bir nokta ve deniz üssü olan İzmir, Ay- dınoğulları ile Haçlılar arasında kanlı kara ve deniz savaşlarına sahne oldu. Ancak Umur Bey’in ö- lümünden sonra sarsılan beylik giderek deniz üstünlüğünü yitirdi ve Bizanslılar’a ticari ve siyasi ödünler vermek zorunda kaldı. 1389’da Osmanlı tahtına çıkan I. Bayezid beylikleri ortadan kaldırmaya başladığı dönemde İzmir üzerine de yürüdü. Fakat Niğbolu Savaşı’nın çıkmasıyla kentin tamamını alamadan kuşatmayı kaldırdı. Ankara Sa- vaşı’nın ardından Timur, İzmir’i ele geçirdi. Osmanlı Devleti’ni parçalamak amacıylq Timur’un beylikleri yeniden canlandırma siyaseti döneminde kent ve çevresi beylerin çatışmalarına sahne oldu. 1426’da
Murat İzmir’i tümüyle Osmanlı topraklarına kattı. Ancak stratejik konumu nedeniyle, özellikle Ege Denizi’nde Osmanlı – Venedik rekabetinin alevlendiği dönemlerde sık sık saldırılara uğradı, yağmalandı. Çeşitli tarihlerdeki deprem, yangın ve salgın hastalıklar kentte büyük yıkımlara neden oldu. 1676’ daki veba salgınında yörede 30 bin kişi öldü. 1688’deki depremde kent tümüyle yıkıldı. 16-19 bin insan öldü. 1797’deki yangında kentin tümü yandı. Kentin önemi XVIII. yy’ da büyük bir ticaret merkezi olmasıyla arttı. XVI. yy’da İspanya’dan gelen Yahudiler kente yerleşti. XVIII. yy’da Rum nüfus hızla arttı. Çeşitli uluslardan çok sayıda AvrupalI da aynı dönemde kente yerleşti. XIX. yy’a gelindiğinde OsmanlI Devleti’nin girdiği bunalım Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi İzmir’de de kendini gösterdi. Siyasal otoritenin zayıflamasına koşut olarak önceleri devletçe görevlendirilen beyler, giderek güçlenmekte ve yerleşik bir derebeyi niteliği kazanmaktaydı. İzmir, sık sık ayaklanmalar, karışıklıklar, Rum eşkiyalarla Zeybekler’in soygunlarını yaşıyordu. Aynı yıllarda kent, yoğun ticari yaşam sonucu zenginleşerek ülkenin en
|
|||||||||
|
|||||||||
şın Ege Bölgesi’nin öteki yörelerinde çıkarılan madenlerin ticareti ve dağılımı merkez ilçedeki şirketler eliyle aerceklestirildiâlnden, ma-
■i i
İ l
timiyse Tekel’in Çamaltı Tuziasr nda yapılmaktadır. Coğrafi koşulların elverişliliği ve limanı İzmir’in tarih boyunca bir ticaret kenti olmasında ve bu niteliğini korumasında büyük etken oldu. VII ve VIII. yy’larda İstanbul’un bir ticari merkez olması İzmir’i olumsuz yönde etkllediyse de XIII. yy’da Bizanslı- lar’ın Cenevizli tüccarlara tanıdığı ayrıcalıklar İzmir’i canlandırdı. Ö- zellikle XVI. yy’da Osmanlı – İran savaşları ipek ticaret yolunun güvenliğini tehlikeye soktuğundan dolaşım, Doğu Akdeniz limanlarından Anadolu’ya kayarak İzmir’de son bulmaya başladı, öte yandan Os- manlılar’ın Ege Adaları’na saldırıları Cenevizli tüccarların yörece sakin olan İzmir’e yerleşmelerine yol açtı. XVII ve XVIII. yy’larda Avrupa’ ya ulaşan ham ipek, Ankara tiftiği, halı, ham pamuk, meşe mazısı, tuz, balmumu, baharat, afyon, kahve, kereste, çinko, zeytinyağı gibi tarımsal ürünler ve yeraltı kaynaklarının Anadolu’daki son durağı ve çıkış kapısı İzmir’di. Bu dönemde Ermeni, İngiliz, Fransız ve Hollan- dalılar’ın ticareti ellerinde tuttukları ve Osmanlılar’a vergi verdikleri görülmektedir. Kentte ise pazarlar ve dükkânlar ve bu malların kimilerinin işlendiği atölyeler yer almaktaydı. XIX. yy’ın ilk yarısında el sanatları arasında halıcılık başı çekiyordu. Buna koşut olarak iplik sanayi önem kazandı. Her iki üretim de İngiliz tüccarların denetiminde bir ev sanayi biçiminde gelişiyor, üretimin ancak iplik boyama aşaması atölyelerde gerçekleşiyordu. XIX. yy’ın ikinci yarısında Fransız ve Avusturyalılar’ın İzmir’de halı piyasasına girerek İngiliz tekelini kırdıkları, pamuk üretiminin önem kazanmasıyla yabancı sermayelerin çırçır fabrikaları kurduğu görülüyordu. Cok geçmeden kumaş.
kâğıt ve yağ fabrikaları yabancı şirketlerce kuruldu. Böylece kök salmaya başlayan dıs sermayeli sanayi kapitalizmi beraberinde bankaları ve sigorta şirketlerini de getiriyordu. Bu gelişmelere koşut o- larak yine yabancı şirketlerce inşa edilen liman altyapı tesislerinden Ege Bölgesi’nin tarım ürünleri ve yeraltı zenginlikleri avantajlı gümrük koşullarıyla bu şirketlerce dışarıya satılıyordu. XIX. yy sonlarında XX. yy başlarında İzmir, başta incir ve üzüm olmak üzere tarımsal ürünlerin, madenlerin, tekstil ü- rünlerinin yabancı tüccarlarca alınıp dışsatıma hazırlandıktan sonra
Batı’ya aktarıldığı Batı’nın sanayi ürünlerinin Türkiye’ye pazarlandığı, yabancı şirketlerle dolup taşan bir ticaret merkezi görünümündeydi. Bu sırada yabancı tüccarla işbirliği yapan bir azınlık da sürekli zenginleşmekteydi. Nitekim Cumhuri- yet’in ilk yıllarında bu tabloda büyük değişiklik olmadı. Bu dönemde sanayi çoğu levantenlerin olan işletmelerde tarımsal ürünleri dışsatıma hazırlayıcı bir nitelik taşımaktaydı. 1830’iu yıllara gelindiğinde sanayi ürünlerinin fiyat artışı, tarım ürünlerinin fiyat artışının gerisinde kalınca İzmir, bundan olumsuz yönde etkilendi. Artık Türkiye’
İZMİR ILİ’NDE TARİHİ ESERLER KALELER, ANTİK KENTLER- Merkez İlçede Kadifekale ve Bayraklı, Agora Kolophon Klaros antik kentleri Bergama’da; Bergama Akro- polısı Çeşme’de Çeşme Kalesi. Er/thraı antiK kenti. Dıkııı ae. P.tane. Foça’da, Phokeıa ve Kyme Kemalpaşa da Nymphaion. Seferihisar’da; Teos Setçuk da. Ephesos antik kenti, Selçuk Kalesi. Urla’da. Klazo- menaı antik kentten
TAPINAK VE TÜRBELER- Çerkez tlçe’de. Faik Paşa Camisi, Hisar Camisi, Hacı Husayın Cemisi. Kestane Pazarı Camisi. Alı Ağa Camisi, Hatunıye Comısı Çorak Kapı Comısı. Konak Camisi, Kurşunlu Camisi Şadırvan Camisi, Ikıçeşmelifc Camisi, Salepçioğlu Camisi. Bergama’da. „Ulu Camı Odemş’de. Ulu Camı. Sultan Şah Türbesi. Mehmed Bey Türbesi Seıcuk’ta. Isa Bey Camisi Tire’de. Mshmed Bey Camisi, Ka7qano(jiij Camisi Yem Camı, Paşa Camisi Ulı Cami. İbni Melek Türbesi Süleyman Şah Türbesi Urla’da Rustem Paşa Camisi. HANLAR. HAMAMLAR VE DİĞERLERİ: Merkez llçe’de Diana (Arte- mıs) Hamnmı Kı/ılcullu Sukemerlerı Kızlarağası Hanı, Mirkelamoğlu Hanı. Karaosmanoğlu Hanı, İzmir Saat Kulesi. Selçuk’da: Meryem Ana
üçK Uİüii İİZliKMü! üU Kisi. cii viöiîiS kanma tehlikesi, ırmak yatağının 1886’da değiştirilmesiyle önlendi. Körfez ülkemizin başta gelen doğal limanlarından biridir.
İZMİR MÜDAFAA-İ HUKUK-I OSMANİYE CEMİYETİ, Mondros mütarekesinden sonra İzmir’de ulusal çıkarları savunmak üzere oluşturulan dernek. 6 Kasım 1918’de Halit (Morali) Bey, Nail (Morali) Bey, Muvaffak (Menemencioğlu) Bey, Hüseyin Lütfü Bey, Naci Bey ve Abdurrahman Sami Bey tarafından kurulan örgüt, 1 Aralık’da tüzüğünü valiliğe vererek çalışmalara başladı. Kısa sürede etkin olan örgüt, Mart 1919’da aldığı bir kararla, Yunanlılar’ın İzmir’i işgal etmesinin önlenmesi için İstanbul’a bir kurul gönderdi. Çeşitli temaslardan sonra kurul, İstanbul’daki İtilaf devletleri temsilcilerine, işgali tasarlanan bölgede nüfus çoğunluğunu Türkler’in oluşturduğunu be-
sırları v’H haberinin büyük heyecan yaratması üzerine Cemiyet, 17 Mart’ta İzmir’de kongre toplamaya karar vererek çevre kent ve kasabalara çağrılar yaptı. Cemiyet Büyük Kongresi, Millî Sinema’da üç gün süren çalışmaları sonucu yayınladığı bildiride silahlı bir saldırıya, silahla karşı konacağını açıkladı. Cemiyet, çalışmalarını Haziran 1919’a dek İzmir’de sürdürdükten sonra Alaşehir Kongresi’nde alınan kararla merkezini İstanbul’p taşıdı. Kimi ü- yeleri ise çalışmalarını Denizli’de sürdürdüler. 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgal etmesiyle Cemiyet, açık çalışmaya son verdi.
İZMİR SUİKASTİ, Atatürk’e karşı 16 Haziran 1926’da İzmir gezisi sırasında yapılması öngörüldüğü ileri sürülen suikast tasarısı. Giritli Şevki adlı bir deniz motorcusunun ihbarına göre suikastın elebaşları Ziya Hurşit, Sarı Efe Edip, Ayıcı Arif, İzmit milletvekili Şükrü, Saruhan milletvekili Abidin, emekli albay Rasim, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski maliye bakanı Cavit, Çopur Hilmi, Ankara valisi Abdülkadir, eski İttihatçılardan İsmail Canbulad, Kemal ve Ardahan milletvekili Hilmi beylerdi. Bunlar dışında Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rafet Bele de içlerinde birçok paşa ve Terakkiperver Fırka milletvekillerinin tümü tutuklandı. İddiaya göre suikastın asıl yöneticisi eski Maarif bakanlarından İttihatçı İzmit milletvekili Şükrü Bey’di. Eski Maliye bakanı Cavit Bey de suikast yöneticileri arasında sayılıyordu. Eski İt- tihatçılar’ın, Küçük Talat, Kara Kemal ve Kara Vasıf beylerin kurduğu bir gizli örgütle birleşerek devlete karşı etkinlik gösterdikleri ileri sü-
r | T |
t | |
li | |
i |
aır. Körfezin kuzey – güney doğrultu kesiminde 50 m’yi aşan derinlikler vardır. Eskiden Gedir Irmağı’nın körfezin iç bölümüne açılmasıyla ortaya çıkan körfezin dolma ve tı-
2640 yan torpidosu Bronzetti’yle İzmir’e geldiler. Ancak konferansa katılacak kurul üyelerinin saptanmasında anlaşmazlık çıkınca Paris’e gidilemedi. İzmir’in işgal edileceği
d r
uygun olmadığından vazgeçer. Sonra Atatürk’ün arkadaşı olan Eskişehir milletvekili Ayıcı Arif Bey’le tanışarak suikastı onun evinde gerçekleştirmeyi düşünür
kez çiftçilere ayrıldı; amele ile çiftçiler arasına sanayiciler yerleştirildi. Kongre’de karar taslakları geniş tartışmalara yolaçtı. Nitekim Misak-ı İktisadi Esasları dışındaki çoğu karar oy çokluğuyla alındı. Kongre, çiftçi, sanayici ve tüccar zümresi ile işçi zümresi arasında belirli çıkar ayrılıklarını ortaya koydu. Kongre’de kabul edilen maddeler genel olarak değerlendirildiğinde, liberal, yabancı sermayeye cıcık, ama korumacı ve yerli azınlık tüccar ve sanayicilerinin ayrıcalıklı konumlarına karşı devlet desteğini talep eden bir politikanın ağır bastığı görülür. Toprak reformu, devletçilik, grev hakkı gündeme alınmadı. Kongre’de benimsenen yol. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarının ekonomik politikasını belirledi.
İZMİR KÖRFEZİ, Anadolu’nun batısında Foça ve Karaburun arasındaki derin körfez. Ağzından İzmir’e
nun da duyulması üzerine, İzmir’de kaldıkları Gaffarzade oteli yakınındaki üçyol ağzında suikastı’ yaptıktan sonra bir otomobille kaçmayı ve muhbir Giritli Şevki’nin hazırladığı motorla Sakız ya da Sisam a- dasına kaçmayı planlar. Giritli Şevki, Atatürk’ün İzmir’e geç gelmesi yüzünden suikastın ertelenmesi ü-
tuklamalardan sonra sanıklar, Ali Çetinkaya, Necip Ali Küçüka. Küçük Ali, Laz Ali ve Reşit beylerden kurulu İstiklal Mahkemesi’nde yargılandılar. 27 Haziran 1926’da başlayan İzmir yargılamaları 13 Tem- muz’da sonuçlandı. Karara göre İzmit milletvekili Şükrü, Saruhan milletvekili Halis Turgut, İstanbul milletvekili İsmail Canbolad, Erzurum milletvekili Rüştü (Paşa), eski La- zistan milletvekili Ziya Hurşit, eski Trabzon milletvekili Hafız Mehmet, Sarı Efe Edip, emekli yüzbaşı Çopur Hilmi, emekli albay Rasim, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski Ankara valisi Abdülkadir ve Kara Kemal, Türkiye Anayasası’nı değiştirme ve TBMM’yi görevden alma suçundan idama mahkûm edildiler. Kâzım Ka- rabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar, Mersinli Cemal Paşalarla, milletvekillerinden Faik, Sabit, Halet, Feridun Fikri, Kamil Zeki, Bekir Sami, Besim Necati, Münir Hüsrev vd aklandılar. Aklanan paşalar 5 Aralık 1927’de emekliye ayrıldılar. Duruşma dışı bırakılarak yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilen sanıklar dışında idama mahkûm edilen tutuklu sanıklar karar gecesi asıldılar. Yakalanamayanlardan Kara Kemal İstanbul’daki ekinde polisle çatıştıktan sonra intihar etti; Abdülkadir de sınırı geçerken yakalanarak Ankara’da idam edildi. Duruşma dışı bırakılan bir grup sanık aynı heyet tarafından Ankara’da yargılandı. 2 Ağustos’ta başlayan yargılama 26 Ağustos 1926’da sonuçlandı ve eski Maliye bakanı Cavit Bey, Doktor Nazım, eski Ardahan milletvekili Hilmi ve eski İttihatçılardan Nail beyler idama mahkûm edilerek ertesi gün asıldılar. Eski başbakanlardan Rauf (Orbay) ve eski İzmir valisi Rahmi beyler gıyaben onar yıl kalebentliğe mahkûm edildiler. Hüseyin Cahit Yalçın, Adnan Adıvar da içlerinde 37 sanık aklandı. İzmir suikastı davası, Cumhuriyetin ilk yıllarının en çok tartışılan olaylarından biri olarak tarihe geçti.
İZMİR TARIM SATIŞ KOOPERATİFİ, Bk. TARİŞ,
!… i J
yımlanan gazete. 16 Kasım 1919’ dan Balıkesir’in Yunan ordusunca işgal edildiği 27 Haziran 1920 arasında önceleri haftada iki, daha sonra haftada üç olmak üzere toplam 74 sayı çıkabilen gazetenin sahibi Hüseyin Vasıf (Çınar), yazı işleri müdürü Esat (Çınar), başyazarı Mustafa Necati’ydi. Gazetenin başlığı altında Harekât-ı Milliyenin hadim ve mürevviçidir (Ulusal Hareketin Hizmetinde ve Yanındadır) yazısı vardı. Yayın amacını ise Âmâli Milliye’yi müdafaa edecek yazılar kabul edilir (Ulusal İşleri Savunan Yazılar Kabul Edilir) yazısı ortaya koyuyordu.
İZMİRLİ İsmoil Hakkı (1869 -1946). din bilgini ve tarihçi. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirdi (1894). Mülkiye, Muallim Mektebi, Edebiyat Fakültesi, Hukuk Mektebi ve Darüşafaka gibi okullarda A- rapça, fıkıh, tarih, felsefe, dinler tarihi, kelâm dersleri okuttu. 1939’da İÜ Edebiyat Fakültesi ordinaryüs profesörlüğünden emekli oldu. Hayatının bundan sonrasını bilimsel çalışmalarla geçirdi. Özellikle İslâm felsefesi üstüne çalışmalarıyla tanınan İsmail Hakkı İzmirli, ölümünden önce dört bine yakın kitabını Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışladı. Eserleri için kendisine Maa-
3 ı ı
demi nışamyia onuriurıdmıuı. scş;; ca eserleri; Mustasvife Sözleri mi Tasavvufun Zaferleri mi (1925), İslâm Felsefesi Tarihi (1932), Türk Filozofları (1933).
İZMİT, Kocaeli ilinin merkezi olan kent. Kentin çok eski bir tarihi vardır. Megaralı denizciler MÖ 712’de. Ege Denizi’nden gelerek, İzmit’in bulunduğu yerde bir kent kurdular. Astakos adındaki kent kısa zamanda dönemin en gelişkin kentlerinden biri durumuna geldi. Lidya ve Pers egemenliklerinin arkasından. Büyük İskender’in MÖ 334’te Pers ordusunu bozguna uğratmasından sonra İskender’in komutanlarından Kalas, kenti Bitinyalılar’dan almaya kalkıştıysa da başaramadı. Bi- tinya Kralı Nikomades, Astakos’un karşısına kendi adıyla anılan bir kent kurdu ve başkent yaptı. Roma İmparatorluğu’nun Bitinya Krallığı’ nı ortadan kaldırmasıyla kentte Ro
ma egemenliği dönemi başladı. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle, Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kaldı. 1337’de OsmanlIlar tarafından alındı. Bugün İzmit, Türkiye’de İstanbul’dan sonra sanayii kuruluşlarının en yoğun olduğu 2. kentd/r. SEKA (Kâğıt Fabrikası), Türk Pirelli ve Goodyear (lastik fabrikaları), İPRAŞ, PETKİM İzmit sınırları içindeki başlıca fabrikalardır. Merkeze bağlı köyleriyle yüzölçümü 1 383 km2, kent nüfusu 742 245; merkez nüfusu 233 338 (1985) dür.
. Fakat bu-