İZMİR

Ege Bölgesi’nin kıyı kesiminde il. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın, batıda Ege Deni- zi’yle çevrilidir.

COĞRAFYA

Yüzey Biçimleri: İl alanının yüzey biçimlerihi en genel çizgileriyle Ba- kırçay, Gediz ve Küçük Menderes akarsularıyla yarılı doğu – batı doğ- rultulu dağlar ve bu akarsuların a- lüvyal ovaları oluşturur. Karaburun Yarımadası üzerinde ise kuzey – güney doğrultulu dağlar yükselir. İl alanının % 60’ını kaplayan dağ­lar akarsuların derin vadileriyle ya­nlıdır. Madra Dağı (1 334 m), ku­zeyde Edremit, güneyde Bakırçay olukları arasında yükselir. Kuzeyde Bakırçay, güneyde Gediz çöküntü alanı arasında yer alan Yunt Dağı’ nın en yüksek noktası Nemrut Ka­le’dir (1 075 m). Yamanlar Dağı – Karadağ kütlesi kuzeyde Gediz, gü­neyde Nif çayı olukları arasında 40 km boyunca uzanır. Gediz Ovası’ nın batısında birdenbire yükselen bu kütlenin en yüksek tepesi Spil Dağı’dır (1 513 m), il’in en önemli dağlarıysa kuzeyde Gediz, güney­de Küçük Menderes ovaları arasın­da duvar biçiminde yükselen Boz- dağlar’dn. Doğu – batı doğrultusun­da 110 km uzunluğunda ve 20-30 km genişliğindeki dağ sırasının ö- zellikle güney yamaçları son dere­ce diktir. Bozdağlar’ın dorukları ay­nı zamanda İl’in en yüksek nokta­larıdır. Bu dağlar dışında Karabu­run Yarımadası’nda Akdağ (1 218 m), Eskicidağ (643 m), Kocadağ (490 m), Kırandağ (662 m) sayıla­bilir. İl’deki platoların en önemlisi Madra Dağı üzerindeki

m yükseltin Kozak Yaylası’dır. Bu­nu Bozdağlar üzerindeki Bozdağ. Zeytinlik, Küçük ve Büyük Çavdar yaylaları izler. Gediz, Küçük Men­deres ve Bakırçay il’in yanısıra ül­kenin de önemli akarsularıdır. Öte yandan İzmir’in sosyoekonomik ya­pısında büyük rol oynayan üç ova bu akarsuların adını taşır. İzmir’de­ki göller Ataman, Çakalboğaz, Co- yaşır, Göbekkilice ve Akgöl gibi yarı bataklık sığ göllerden ibarettir. İl’ in Ege Denizi kıyıları oldukça girin­tili çıkıntılıdır, uenızs sokulan bu­runlarda kıyılar dik, öbür kısımlar­da ise ince ve uzun kumsallar ha­lindedir. İzmir Körfezi ülkenin önde ^len doğal limanlarından biridir.

İZMİR (35)

Köy Sayısı

QkurryozBilık~Qram-: i %)

TARİH

İzmir, eski adı Smyrna’yı aynı adı taşıyan Amazon bir kadından al­mıştır. Söylenceye göre yörenin ilk halklarından Erektidler Amazonlar’ la savaşıp, onları yenmişler, ardın­dan Erektidler’in önderi These bir Amazon kadınla evlenip yöreye o- nun adını vermiştir. İyon yazımın­da İzmirni durumuna gelen sözcük giderek bugünkü biçimi aldı. Arke­olojik bulgular paleotik döneme dek uzanmakla birlikte yöredeki ilk yer­leşimi Luviler’in başlattığı kabul e- dilir. Hititler’in Anadolu’da siyasal bir güç olarak ortaya çıktığı dö­nemde İzmir’e Arzava Krallığı’nın egemen olduğu Hitit kaynakların-

İzmir’de ünlü saat kulesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

* – – „ >«*.İzmir kentinde Sığlacık Koyu’ndan bir görünümKarşıyaka’dan bir görünüm

dan anlaşılmaktadır. MÖ 1334’de Hititler I. Mursilius (Murşil) önder­liğinde Arzava ordusunu yendilerse de Batı Anadolu’da kesin bir ege­menlik sağlayamadılar. MÖ 1200′ lerde Anadolu’ya akan Ege göç ka- vimlerinln Küçük Asya’nın siyasi yapısını değiştirmesinin ardından Ege kıyılarında kurulan birçok ko­loniden İyonya özellikle deniz tica­retinde üstünlük kazanarak geniş­lemeye başladı. MÖ 727’de İzmir’i ele geçiren İyonlar kenti geliştirdi­ler. Ege kıyılarındaki bu ekonomik ve sosyal canlanmaya koşut ola­rak yöreye Lidya akınları başladı.

Sonunda saldırılara dayanamayan İzmir, bu güce boyun eğdi. Ancak bu gelişme kenti olumsuz yönde etkiledi ve her bakımdan geriletti. Bu dönemde Küçük Asya’ya yayı­lan Persler MÖ 546’da Lidya Kral- lığı’nı yıktıktan sonra zengin Ege kolonilerinin üzerine yürüyerek tü­münü ele geçirdiler. Yunanistan ile doğu arasındaki ticaretin odağı ko­lonilerin Persler’in denetimine geç­mesiyle başlayan ekonomik buna­lım ve siyasi tehlike Persler’e karşı örgütlenme gereğini doğurdu. Ni­tekim Atina ve İsparta önderliğin­de birleşen koloniler giderek Batı

Anadolu’da Persler’in etkinliğini kırdılar. Bu dönemde güçlenmeye başlayan MakedonyalI İskender. Çanakkale üzerinden Anadolu’ya girdi. Tüm Ege kıyılarıyla birlikte İz­mir’i de ele geçirdi ve kenti yeni­den inşa ettirdi. Ölümünden sonra İzmir, komutanlarından Lizimakos’ un MÖ 283’de kurduğu Bergama Krallığı’nın sınırları içinde kaldı. Bergama Krallığı MÖ 133’de Roma topraklarına katılınca İzmir de İm­paratorluğun Asya eyaletine bağ­landı. 395’de Roma imparatorluğu’ nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma’ da kaldı. MS I. yy’dan başlayarak hızla gelişmeye başlayan İzmir IX. ve X. yy’larda dinsel bir merkez ve imparatorluk donanmasının üssü durumuna geldi. Tersaneleriyle ün-

III j/pnf &- matiİİa.8>

lüman Araplar’ca ele geçiriidiyse de kısa süre sonra Bizanslılar’ca geri alındı. İzmir, Malazgirt yengi­sinin ardından Anadolu’ya

in‘7S!»4« nnnti İ =                  rT==*îl^î

mışoğtu Süleyman Şah’m ölümün­den sonra yerini, tecrübeli bir ko­mutan olan Çaka Bey aldı. Çaka Bey, tüm Ege kıyılarını denetleye­bilmek amacıyla bir donanma ya­pımına girişti. Öte yandan tutsak­lık yıllarında Bizans’ın deniz yoluy­la alınabileceğine inanmıştı. Böyle- si büyük planlarla 1083’de denize açılarak Urla, Foça kasabalarını, 1085’de Midilli, Sakız, Sisam ve Ro-

 

 

dos adalarını aldı. Bu arada İzmir’ in savunmasını kalelerle güçlendir­di. Asıl amacı ise İstanbul’u kuşat­maktı. Ne var ki bu girişimleri ha­ber alan BizanslIlar İzmir’e bir do­nanma yollayarak planı daha baş-

dirgin ediyordu. Nitekim Çaka Bey

IU4SO UC UII ou.ıvuoı ——– 1 ——–

Ölümünden sonra çıkan kargaşa­dan yararlanan BizanslIlar kenti ele geçirdiler ve 1317’ye dek ellerinde tuttular. Selçuklu Devleti’nin yıkılıp Beylikler Dönemi başladığı sırada İzmir Bizanslılar’ın ve Cenevizliler’ in elindeydi. 1308’de Gazi Mehmet Bey, Aydınoğulları Beyliği’ni kur­duktan sonra İzmir’e saldırdı. Uzun süreli bir savaştan sonra 1329’da kenti ele geçirdi. 1334’de ölümün­den sonra yerine geçen oğlu Umur Bey Aydınoğulları Beyliği’nin mer­kezini İzmir’e taşıdı. Umur Bey dö­neminde Ege kıyılarının ve adala­rın denetlenmesinde stratejik bir nokta ve deniz üssü olan İzmir, Ay- dınoğulları ile Haçlılar arasında kanlı kara ve deniz savaşlarına sahne oldu. Ancak Umur Bey’in ö- lümünden sonra sarsılan beylik gi­derek deniz üstünlüğünü yitirdi ve Bizanslılar’a ticari ve siyasi ödün­ler vermek zorunda kaldı. 1389’da Osmanlı tahtına çıkan I. Bayezid beylikleri ortadan kaldırmaya baş­ladığı dönemde İzmir üzerine de yürüdü. Fakat Niğbolu Savaşı’nın çıkmasıyla kentin tamamını alama­dan kuşatmayı kaldırdı. Ankara Sa- vaşı’nın ardından Timur, İzmir’i ele geçirdi. Osmanlı Devleti’ni parça­lamak amacıylq Timur’un beylikleri yeniden canlandırma siyaseti dö­neminde kent ve çevresi beylerin çatışmalarına sahne oldu. 1426’da

Murat İzmir’i tümüyle Osmanlı topraklarına kattı. Ancak stratejik konumu nedeniyle, özellikle Ege Denizi’nde Osmanlı – Venedik re­kabetinin alevlendiği dönemlerde sık sık saldırılara uğradı, yağma­landı. Çeşitli tarihlerdeki deprem, yangın ve salgın hastalıklar kentte büyük yıkımlara neden oldu. 1676’ daki veba salgınında yörede 30 bin kişi öldü. 1688’deki depremde kent tümüyle yıkıldı. 16-19 bin insan öl­dü. 1797’deki yangında kentin tü­mü yandı. Kentin önemi XVIII. yy’ da büyük bir ticaret merkezi olma­sıyla arttı. XVI. yy’da İspanya’dan gelen Yahudiler kente yerleşti. XVIII. yy’da Rum nüfus hızla arttı. Çeşitli uluslardan çok sayıda Av­rupalI da aynı dönemde kente yer­leşti. XIX. yy’a gelindiğinde Os­manlI Devleti’nin girdiği bunalım Anadolu’nun birçok yöresinde ol­duğu gibi İzmir’de de kendini gös­terdi. Siyasal otoritenin zayıflama­sına koşut olarak önceleri devlet­çe görevlendirilen beyler, giderek güçlenmekte ve yerleşik bir dere­beyi niteliği kazanmaktaydı. İzmir, sık sık ayaklanmalar, karışıklıklar, Rum eşkiyalarla Zeybekler’in soy­gunlarını yaşıyordu. Aynı yıllarda kent, yoğun ticari yaşam sonucu zenginleşerek ülkenin en

İZMİR

 

Ege Bölgesi’nin kıyı kesiminde il. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın, batıda Ege Deni- zi’yle çevrilidir.

COĞRAFYA

Yüzey Biçimleri: İl alanının yüzey biçimlerihi en genel çizgileriyle Ba- kırçay, Gediz ve Küçük Menderes akarsularıyla yarılı doğu – batı doğ- rultulu dağlar ve bu akarsuların a- lüvyal ovaları oluşturur. Karaburun Yarımadası üzerinde ise kuzey – güney doğrultulu dağlar yükselir. İl alanının % 60’ını kaplayan dağ­lar akarsuların derin vadileriyle ya­nlıdır. Madra Dağı (1 334 m), ku­zeyde Edremit, güneyde Bakırçay olukları arasında yükselir. Kuzeyde Bakırçay, güneyde Gediz çöküntü alanı arasında yer alan Yunt Dağı’ nın en yüksek noktası Nemrut Ka­le’dir (1 075 m). Yamanlar Dağı – Karadağ kütlesi kuzeyde Gediz, gü­neyde Nif çayı olukları arasında 40 km boyunca uzanır. Gediz Ovası’ nın batısında birdenbire yükselen bu kütlenin en yüksek tepesi Spil Dağı’dır (1 513 m), il’in en önemli dağlarıysa kuzeyde Gediz, güney­de Küçük Menderes ovaları arasın­da duvar biçiminde yükselen Boz- dağlar’dn. Doğu – batı doğrultusun­da 110 km uzunluğunda ve 20-30 km genişliğindeki dağ sırasının ö- zellikle güney yamaçları son dere­ce diktir. Bozdağlar’ın dorukları ay­nı zamanda İl’in en yüksek nokta­larıdır. Bu dağlar dışında Karabu­run Yarımadası’nda Akdağ (1 218 m), Eskicidağ (643 m), Kocadağ (490 m), Kırandağ (662 m) sayıla­bilir. İl’deki platoların en önemlisi Madra Dağı üzerindeki 500 – 1 000

 

 

 

2632

 

 

i I I 1 I I » I » I t

 

 

m yükseltin Kozak Yaylası’dır. Bu­nu Bozdağlar üzerindeki Bozdağ. Zeytinlik, Küçük ve Büyük Çavdar yaylaları izler. Gediz, Küçük Men­deres ve Bakırçay il’in yanısıra ül­kenin de önemli akarsularıdır. Öte yandan İzmir’in sosyoekonomik ya­pısında büyük rol oynayan üç ova bu akarsuların adını taşır. İzmir’de­ki göller Ataman, Çakalboğaz, Co- yaşır, Göbekkilice ve Akgöl gibi yarı bataklık sığ göllerden ibarettir. İl’ in Ege Denizi kıyıları oldukça girin­tili çıkıntılıdır, uenızs sokulan bu­runlarda kıyılar dik, öbür kısımlar­da ise ince ve uzun kumsallar ha­lindedir. İzmir Körfezi ülkenin önde ^len doğal limanlarından biridir.

İZMİR (35)

Köy Sayısı

QkurryozBilık~Qram-: i %)

TARİH

İzmir, eski adı Smyrna’yı aynı adı taşıyan Amazon bir kadından al­mıştır. Söylenceye göre yörenin ilk halklarından Erektidler Amazonlar’ la savaşıp, onları yenmişler, ardın­dan Erektidler’in önderi These bir Amazon kadınla evlenip yöreye o- nun adını vermiştir. İyon yazımın­da İzmirni durumuna gelen sözcük giderek bugünkü biçimi aldı. Arke­olojik bulgular paleotik döneme dek uzanmakla birlikte yöredeki ilk yer­leşimi Luviler’in başlattığı kabul e- dilir. Hititler’in Anadolu’da siyasal bir güç olarak ortaya çıktığı dö­nemde İzmir’e Arzava Krallığı’nın egemen olduğu Hitit kaynakların-

İzmir’de ünlü saat kulesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

* – – „ >«*.İzmir kentinde Sığlacık Koyu’ndan bir görünümKarşıyaka’dan bir görünüm

 

 

 

dan anlaşılmaktadır. MÖ 1334’de Hititler I. Mursilius (Murşil) önder­liğinde Arzava ordusunu yendilerse de Batı Anadolu’da kesin bir ege­menlik sağlayamadılar. MÖ 1200′ lerde Anadolu’ya akan Ege göç ka- vimlerinln Küçük Asya’nın siyasi yapısını değiştirmesinin ardından Ege kıyılarında kurulan birçok ko­loniden İyonya özellikle deniz tica­retinde üstünlük kazanarak geniş­lemeye başladı. MÖ 727’de İzmir’i ele geçiren İyonlar kenti geliştirdi­ler. Ege kıyılarındaki bu ekonomik ve sosyal canlanmaya koşut ola­rak yöreye Lidya akınları başladı.

Sonunda saldırılara dayanamayan İzmir, bu güce boyun eğdi. Ancak bu gelişme kenti olumsuz yönde etkiledi ve her bakımdan geriletti. Bu dönemde Küçük Asya’ya yayı­lan Persler MÖ 546’da Lidya Kral- lığı’nı yıktıktan sonra zengin Ege kolonilerinin üzerine yürüyerek tü­münü ele geçirdiler. Yunanistan ile doğu arasındaki ticaretin odağı ko­lonilerin Persler’in denetimine geç­mesiyle başlayan ekonomik buna­lım ve siyasi tehlike Persler’e karşı örgütlenme gereğini doğurdu. Ni­tekim Atina ve İsparta önderliğin­de birleşen koloniler giderek Batı

Anadolu’da Persler’in etkinliğini kırdılar. Bu dönemde güçlenmeye başlayan MakedonyalI İskender. Çanakkale üzerinden Anadolu’ya girdi. Tüm Ege kıyılarıyla birlikte İz­mir’i de ele geçirdi ve kenti yeni­den inşa ettirdi. Ölümünden sonra İzmir, komutanlarından Lizimakos’ un MÖ 283’de kurduğu Bergama Krallığı’nın sınırları içinde kaldı. Bergama Krallığı MÖ 133’de Roma topraklarına katılınca İzmir de İm­paratorluğun Asya eyaletine bağ­landı. 395’de Roma imparatorluğu’ nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma’ da kaldı. MS I. yy’dan başlayarak hızla gelişmeye başlayan İzmir IX. ve X. yy’larda dinsel bir merkez ve imparatorluk donanmasının üssü durumuna geldi. Tersaneleriyle ün-

III j/pnf &- matiİİa.8>

lüman Araplar’ca ele geçiriidiyse de kısa süre sonra Bizanslılar’ca geri alındı. İzmir, Malazgirt yengi­sinin ardından Anadolu’ya

in‘7S!»4« nnnti İ =                  rT==*îl^î

mışoğtu Süleyman Şah’m ölümün­den sonra yerini, tecrübeli bir ko­mutan olan Çaka Bey aldı. Çaka Bey, tüm Ege kıyılarını denetleye­bilmek amacıyla bir donanma ya­pımına girişti. Öte yandan tutsak­lık yıllarında Bizans’ın deniz yoluy­la alınabileceğine inanmıştı. Böyle- si büyük planlarla 1083’de denize açılarak Urla, Foça kasabalarını, 1085’de Midilli, Sakız, Sisam ve Ro-

 

 

dos adalarını aldı. Bu arada İzmir’ in savunmasını kalelerle güçlendir­di. Asıl amacı ise İstanbul’u kuşat­maktı. Ne var ki bu girişimleri ha­ber alan BizanslIlar İzmir’e bir do­nanma yollayarak planı daha baş-

dirgin ediyordu. Nitekim Çaka Bey

IU4SO UC UII ou.ıvuoı ——– 1 ——–

Ölümünden sonra çıkan kargaşa­dan yararlanan BizanslIlar kenti ele geçirdiler ve 1317’ye dek ellerinde tuttular. Selçuklu Devleti’nin yıkılıp Beylikler Dönemi başladığı sırada İzmir Bizanslılar’ın ve Cenevizliler’ in elindeydi. 1308’de Gazi Mehmet Bey, Aydınoğulları Beyliği’ni kur­duktan sonra İzmir’e saldırdı. Uzun süreli bir savaştan sonra 1329’da kenti ele geçirdi. 1334’de ölümün­den sonra yerine geçen oğlu Umur Bey Aydınoğulları Beyliği’nin mer­kezini İzmir’e taşıdı. Umur Bey dö­neminde Ege kıyılarının ve adala­rın denetlenmesinde stratejik bir nokta ve deniz üssü olan İzmir, Ay- dınoğulları ile Haçlılar arasında kanlı kara ve deniz savaşlarına sahne oldu. Ancak Umur Bey’in ö- lümünden sonra sarsılan beylik gi­derek deniz üstünlüğünü yitirdi ve Bizanslılar’a ticari ve siyasi ödün­ler vermek zorunda kaldı. 1389’da Osmanlı tahtına çıkan I. Bayezid beylikleri ortadan kaldırmaya baş­ladığı dönemde İzmir üzerine de yürüdü. Fakat Niğbolu Savaşı’nın çıkmasıyla kentin tamamını alama­dan kuşatmayı kaldırdı. Ankara Sa- vaşı’nın ardından Timur, İzmir’i ele geçirdi. Osmanlı Devleti’ni parça­lamak amacıylq Timur’un beylikleri yeniden canlandırma siyaseti dö­neminde kent ve çevresi beylerin çatışmalarına sahne oldu. 1426’da

Murat İzmir’i tümüyle Osmanlı topraklarına kattı. Ancak stratejik konumu nedeniyle, özellikle Ege Denizi’nde Osmanlı – Venedik re­kabetinin alevlendiği dönemlerde sık sık saldırılara uğradı, yağma­landı. Çeşitli tarihlerdeki deprem, yangın ve salgın hastalıklar kentte büyük yıkımlara neden oldu. 1676’ daki veba salgınında yörede 30 bin kişi öldü. 1688’deki depremde kent tümüyle yıkıldı. 16-19 bin insan öl­dü. 1797’deki yangında kentin tü­mü yandı. Kentin önemi XVIII. yy’ da büyük bir ticaret merkezi olma­sıyla arttı. XVI. yy’da İspanya’dan gelen Yahudiler kente yerleşti. XVIII. yy’da Rum nüfus hızla arttı. Çeşitli uluslardan çok sayıda Av­rupalI da aynı dönemde kente yer­leşti. XIX. yy’a gelindiğinde Os­manlI Devleti’nin girdiği bunalım Anadolu’nun birçok yöresinde ol­duğu gibi İzmir’de de kendini gös­terdi. Siyasal otoritenin zayıflama­sına koşut olarak önceleri devlet­çe görevlendirilen beyler, giderek güçlenmekte ve yerleşik bir dere­beyi niteliği kazanmaktaydı. İzmir, sık sık ayaklanmalar, karışıklıklar, Rum eşkiyalarla Zeybekler’in soy­gunlarını yaşıyordu. Aynı yıllarda kent, yoğun ticari yaşam sonucu zenginleşerek ülkenin en

 

200’ünü İranlIlar, 85’ini Ruslar, 16 OOO’ini Yahudiler oluşturuyordu. I. Dünya Savaşı’ndan etkilenmeyen kent, savaş sonunda imzalanan Mondros mütarekesine dayanıla­rak 15 Mayıs 1919’da Yunanistan tarafından işgal edildi. İzmir Ulu­sal Kurtuluş Savaşı’nın en yoğun yaşandığı kentlerden biri oldu, iş- gal’e karşı ilk direniş örgütü, İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniyye Ce­miyeti kentte kuruldu. Düşmana ilk kurşun yine İzmir’de atıldı. İşgal boyunca dağlarda çete savaşları verildi. 26 Ağustos 1922’de başla­yan Büyük Taarruz sonucu İzmir, 9 Eylül 1922’de kurtarıldı.

EKONOMİ Tartm; İzmir Türkiye’nin Önde gelen

Konak Camisi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

şın Ege Bölgesi’nin öteki yörelerin­de çıkarılan madenlerin ticareti ve dağılımı merkez ilçedeki şirketler eliyle aerceklestirildiâlnden, ma-

■i i

İ l

timiyse Tekel’in Çamaltı Tuziasr nda yapılmaktadır. Coğrafi koşul­ların elverişliliği ve limanı İzmir’in tarih boyunca bir ticaret kenti ol­masında ve bu niteliğini koruma­sında büyük etken oldu. VII ve VIII. yy’larda İstanbul’un bir ticari mer­kez olması İzmir’i olumsuz yönde etkllediyse de XIII. yy’da Bizanslı- lar’ın Cenevizli tüccarlara tanıdığı ayrıcalıklar İzmir’i canlandırdı. Ö- zellikle XVI. yy’da Osmanlı – İran savaşları ipek ticaret yolunun gü­venliğini tehlikeye soktuğundan do­laşım, Doğu Akdeniz limanlarından Anadolu’ya kayarak İzmir’de son bulmaya başladı, öte yandan Os- manlılar’ın Ege Adaları’na saldırı­ları Cenevizli tüccarların yörece sa­kin olan İzmir’e yerleşmelerine yol açtı. XVII ve XVIII. yy’larda Avrupa’ ya ulaşan ham ipek, Ankara tiftiği, halı, ham pamuk, meşe mazısı, tuz, balmumu, baharat, afyon, kahve, kereste, çinko, zeytinyağı gibi ta­rımsal ürünler ve yeraltı kaynakla­rının Anadolu’daki son durağı ve çıkış kapısı İzmir’di. Bu dönemde Ermeni, İngiliz, Fransız ve Hollan- dalılar’ın ticareti ellerinde tuttukla­rı ve Osmanlılar’a vergi verdikleri görülmektedir. Kentte ise pazarlar ve dükkânlar ve bu malların kimi­lerinin işlendiği atölyeler yer al­maktaydı. XIX. yy’ın ilk yarısında el sanatları arasında halıcılık başı çekiyordu. Buna koşut olarak iplik sanayi önem kazandı. Her iki üre­tim de İngiliz tüccarların denetimin­de bir ev sanayi biçiminde gelişi­yor, üretimin ancak iplik boyama aşaması atölyelerde gerçekleşiyor­du. XIX. yy’ın ikinci yarısında Fran­sız ve Avusturyalılar’ın İzmir’de halı piyasasına girerek İngiliz tekelini kırdıkları, pamuk üretiminin önem kazanmasıyla yabancı sermayele­rin çırçır fabrikaları kurduğu görü­lüyordu. Cok geçmeden kumaş.

kâğıt ve yağ fabrikaları yabancı şir­ketlerce kuruldu. Böylece kök sal­maya başlayan dıs sermayeli sa­nayi kapitalizmi beraberinde ban­kaları ve sigorta şirketlerini de ge­tiriyordu. Bu gelişmelere koşut o- larak yine yabancı şirketlerce inşa edilen liman altyapı tesislerinden Ege Bölgesi’nin tarım ürünleri ve yeraltı zenginlikleri avantajlı güm­rük koşullarıyla bu şirketlerce dı­şarıya satılıyordu. XIX. yy sonların­da XX. yy başlarında İzmir, başta incir ve üzüm olmak üzere tarım­sal ürünlerin, madenlerin, tekstil ü- rünlerinin yabancı tüccarlarca alı­nıp dışsatıma hazırlandıktan sonra

Batı’ya aktarıldığı Batı’nın sanayi ürünlerinin Türkiye’ye pazarlandığı, yabancı şirketlerle dolup taşan bir ticaret merkezi görünümündeydi. Bu sırada yabancı tüccarla işbirli­ği yapan bir azınlık da sürekli zen­ginleşmekteydi. Nitekim Cumhuri- yet’in ilk yıllarında bu tabloda bü­yük değişiklik olmadı. Bu dönem­de sanayi çoğu levantenlerin olan işletmelerde tarımsal ürünleri dış­satıma hazırlayıcı bir nitelik taşı­maktaydı. 1830’iu yıllara gelindiğin­de sanayi ürünlerinin fiyat artışı, tarım ürünlerinin fiyat artışının ge­risinde kalınca İzmir, bundan olum­suz yönde etkilendi. Artık Türkiye’

İZMİR ILİ’NDE TARİHİ ESERLER KALELER, ANTİK KENTLER- Merkez İlçede Kadifekale ve Bayraklı, Agora Kolophon Klaros antik kentleri Bergama’da; Bergama Akro- polısı Çeşme’de Çeşme Kalesi. Er/thraı antiK kenti. Dıkııı ae. P.tane. Foça’da, Phokeıa ve Kyme Kemalpaşa da Nymphaion. Seferihisar’da; Teos Setçuk da. Ephesos antik kenti, Selçuk Kalesi. Urla’da. Klazo- menaı antik kentten

TAPINAK VE TÜRBELER- Çerkez tlçe’de. Faik Paşa Camisi, Hisar Ca­misi, Hacı Husayın Cemisi. Kestane Pazarı Camisi. Alı Ağa Camisi, Hatunıye Comısı Çorak Kapı Comısı. Konak Camisi, Kurşunlu Cami­si Şadırvan Camisi, Ikıçeşmelifc Camisi, Salepçioğlu Camisi. Berga­ma’da. „Ulu Camı Odemş’de. Ulu Camı. Sultan Şah Türbesi. Mehmed Bey Türbesi Seıcuk’ta. Isa Bey Camisi Tire’de. Mshmed Bey Camisi, Ka7qano(jiij Camisi Yem Camı, Paşa Camisi Ulı Cami. İbni Melek Türbesi Süleyman Şah Türbesi Urla’da Rustem Paşa Camisi. HANLAR. HAMAMLAR VE DİĞERLERİ: Merkez llçe’de Diana (Arte- mıs) Hamnmı Kı/ılcullu Sukemerlerı Kızlarağası Hanı, Mirkelamoğlu Hanı. Karaosmanoğlu Hanı, İzmir Saat Kulesi. Selçuk’da: Meryem Ana

üçK Uİüii İİZliKMü! üU Kisi. cii viöiîiS kanma tehlikesi, ırmak yatağının 1886’da değiştirilmesiyle önlendi. Körfez ülkemizin başta gelen do­ğal limanlarından biridir.

İZMİR MÜDAFAA-İ HUKUK-I OS­MANİYE CEMİYETİ, Mondros mü­tarekesinden sonra İzmir’de ulusal çıkarları savunmak üzere oluşturu­lan dernek. 6 Kasım 1918’de Halit (Morali) Bey, Nail (Morali) Bey, Muvaffak (Menemencioğlu) Bey, Hüseyin Lütfü Bey, Naci Bey ve Abdurrahman Sami Bey tarafından kurulan örgüt, 1 Aralık’da tüzüğü­nü valiliğe vererek çalışmalara başladı. Kısa sürede etkin olan ör­güt, Mart 1919’da aldığı bir karar­la, Yunanlılar’ın İzmir’i işgal etme­sinin önlenmesi için İstanbul’a bir kurul gönderdi. Çeşitli temaslar­dan sonra kurul, İstanbul’daki İti­laf devletleri temsilcilerine, işgali tasarlanan bölgede nüfus çoğunlu­ğunu Türkler’in oluşturduğunu be-

sırları v’H haberinin büyük heyecan yaratma­sı üzerine Cemiyet, 17 Mart’ta İz­mir’de kongre toplamaya karar ve­rerek çevre kent ve kasabalara çağrılar yaptı. Cemiyet Büyük Kong­resi, Millî Sinema’da üç gün süren çalışmaları sonucu yayınladığı bil­diride silahlı bir saldırıya, silahla karşı konacağını açıkladı. Cemiyet, çalışmalarını Haziran 1919’a dek İzmir’de sürdürdükten sonra Ala­şehir Kongresi’nde alınan kararla merkezini İstanbul’p taşıdı. Kimi ü- yeleri ise çalışmalarını Denizli’de sürdürdüler. 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgal etme­siyle Cemiyet, açık çalışmaya son verdi.

İZMİR SUİKASTİ, Atatürk’e karşı 16 Haziran 1926’da İzmir gezisi sı­rasında yapılması öngörüldüğü ileri sürülen suikast tasarısı. Giritli Şev­ki adlı bir deniz motorcusunun ih­barına göre suikastın elebaşları Zi­ya Hurşit, Sarı Efe Edip, Ayıcı Arif, İzmit milletvekili Şükrü, Saruhan milletvekili Abidin, emekli albay Rasim, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski maliye bakanı Cavit, Çopur Hilmi, Ankara valisi Abdülkadir, es­ki İttihatçılardan İsmail Canbulad, Kemal ve Ardahan milletvekili Hil­mi beylerdi. Bunlar dışında Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rafet Bele de içlerinde birçok paşa ve Terakkiperver Fırka milletvekilleri­nin tümü tutuklandı. İddiaya göre suikastın asıl yöneticisi eski Maa­rif bakanlarından İttihatçı İzmit mil­letvekili Şükrü Bey’di. Eski Maliye bakanı Cavit Bey de suikast yöne­ticileri arasında sayılıyordu. Eski İt- tihatçılar’ın, Küçük Talat, Kara Ke­mal ve Kara Vasıf beylerin kurduğu bir gizli örgütle birleşerek devlete karşı etkinlik gösterdikleri ileri sü-

 

 

 

r T
t
li

i

 

aır. Körfezin kuzey – güney doğrul­tu kesiminde 50 m’yi aşan derinlik­ler vardır. Eskiden Gedir Irmağı’nın körfezin iç bölümüne açılmasıyla ortaya çıkan körfezin dolma ve tı-

2640 yan torpidosu Bronzetti’yle İzmir’e geldiler. Ancak konferansa katıla­cak kurul üyelerinin saptanmasın­da anlaşmazlık çıkınca Paris’e gi­dilemedi. İzmir’in işgal edileceği

d       r

uygun olmadığından vazgeçer. Son­ra Atatürk’ün arkadaşı olan Eski­şehir milletvekili Ayıcı Arif Bey’le tanışarak suikastı onun evinde ger­çekleştirmeyi düşünür

kez çiftçilere ayrıldı; amele ile çift­çiler arasına sanayiciler yerleşti­rildi. Kongre’de karar taslakları ge­niş tartışmalara yolaçtı. Nitekim Misak-ı İktisadi Esasları dışındaki çoğu karar oy çokluğuyla alındı. Kongre, çiftçi, sanayici ve tüccar zümresi ile işçi zümresi arasında belirli çıkar ayrılıklarını ortaya koy­du. Kongre’de kabul edilen madde­ler genel olarak değerlendirildiğin­de, liberal, yabancı sermayeye cı­cık, ama korumacı ve yerli azınlık tüccar ve sanayicilerinin ayrıcalıklı konumlarına karşı devlet desteğini talep eden bir politikanın ağır bas­tığı görülür. Toprak reformu, dev­letçilik, grev hakkı gündeme alın­madı. Kongre’de benimsenen yol. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarının ekonomik politikasını belirledi.

İZMİR KÖRFEZİ, Anadolu’nun batı­sında Foça ve Karaburun arasın­daki derin körfez. Ağzından İzmir’e

nun da duyulması üzerine, İzmir’de kaldıkları Gaffarzade oteli yakının­daki üçyol ağzında suikastı’ yaptık­tan sonra bir otomobille kaçmayı ve muhbir Giritli Şevki’nin hazırla­dığı motorla Sakız ya da Sisam a- dasına kaçmayı planlar. Giritli Şev­ki, Atatürk’ün İzmir’e geç gelmesi yüzünden suikastın ertelenmesi ü-


 

tuklamalardan sonra sanıklar, Ali Çetinkaya, Necip Ali Küçüka. Kü­çük Ali, Laz Ali ve Reşit beylerden kurulu İstiklal Mahkemesi’nde yar­gılandılar. 27 Haziran 1926’da baş­layan İzmir yargılamaları 13 Tem- muz’da sonuçlandı. Karara göre İz­mit milletvekili Şükrü, Saruhan mil­letvekili Halis Turgut, İstanbul mil­letvekili İsmail Canbolad, Erzurum milletvekili Rüştü (Paşa), eski La- zistan milletvekili Ziya Hurşit, eski Trabzon milletvekili Hafız Mehmet, Sarı Efe Edip, emekli yüzbaşı Ço­pur Hilmi, emekli albay Rasim, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, eski Ankara valisi Abdülkadir ve Kara Kemal, Türkiye Anayasası’nı değiştirme ve TBMM’yi görevden alma suçundan idama mahkûm edildiler. Kâzım Ka- rabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar, Mersinli Ce­mal Paşalarla, milletvekillerinden Faik, Sabit, Halet, Feridun Fikri, Kamil Zeki, Bekir Sami, Besim Ne­cati, Münir Hüsrev vd aklandılar. Aklanan paşalar 5 Aralık 1927’de emekliye ayrıldılar. Duruşma dışı bırakılarak yargılanmak üzere An­kara’ya gönderilen sanıklar dışın­da idama mahkûm edilen tutuklu sanıklar karar gecesi asıldılar. Ya­kalanamayanlardan Kara Kemal İs­tanbul’daki ekinde polisle çatıştık­tan sonra intihar etti; Abdülkadir de sınırı geçerken yakalanarak An­kara’da idam edildi. Duruşma dışı bırakılan bir grup sanık aynı heyet tarafından Ankara’da yargılandı. 2 Ağustos’ta başlayan yargılama 26 Ağustos 1926’da sonuçlandı ve es­ki Maliye bakanı Cavit Bey, Dok­tor Nazım, eski Ardahan milletve­kili Hilmi ve eski İttihatçılardan Nail beyler idama mahkûm edilerek er­tesi gün asıldılar. Eski başbakan­lardan Rauf (Orbay) ve eski İzmir valisi Rahmi beyler gıyaben onar yıl kalebentliğe mahkûm edildiler. Hü­seyin Cahit Yalçın, Adnan Adıvar da içlerinde 37 sanık aklandı. İz­mir suikastı davası, Cumhuriyetin ilk yıllarının en çok tartışılan olay­larından biri olarak tarihe geçti.

İZMİR TARIM SATIŞ KOOPERATİ­Fİ, Bk. TARİŞ,

!… i J

yımlanan gazete. 16 Kasım 1919’ dan Balıkesir’in Yunan ordusunca işgal edildiği 27 Haziran 1920 ara­sında önceleri haftada iki, daha sonra haftada üç olmak üzere top­lam 74 sayı çıkabilen gazetenin sa­hibi Hüseyin Vasıf (Çınar), yazı iş­leri müdürü Esat (Çınar), başyaza­rı Mustafa Necati’ydi. Gazetenin başlığı altında Harekât-ı Milliyenin hadim ve mürevviçidir (Ulusal Ha­reketin Hizmetinde ve Yanındadır) yazısı vardı. Yayın amacını ise Âmâli Milliye’yi müdafaa edecek yazılar kabul edilir (Ulusal İşleri Savunan Yazılar Kabul Edilir) ya­zısı ortaya koyuyordu.

İZMİRLİ İsmoil Hakkı (1869 -1946). din bilgini ve tarihçi. İstanbul Yük­sek Öğretmen Okulu’nu bitirdi (1894). Mülkiye, Muallim Mektebi, Edebiyat Fakültesi, Hukuk Mektebi ve Darüşafaka gibi okullarda A- rapça, fıkıh, tarih, felsefe, dinler ta­rihi, kelâm dersleri okuttu. 1939’da İÜ Edebiyat Fakültesi ordinaryüs profesörlüğünden emekli oldu. Ha­yatının bundan sonrasını bilimsel çalışmalarla geçirdi. Özellikle İslâm felsefesi üstüne çalışmalarıyla ta­nınan İsmail Hakkı İzmirli, ölümün­den önce dört bine yakın kitabını Süleymaniye Kütüphanesi’ne ba­ğışladı. Eserleri için kendisine Maa-

3 ı ı

demi nışamyia onuriurıdmıuı. scş;; ca eserleri; Mustasvife Sözleri mi Tasavvufun Zaferleri mi (1925), İs­lâm Felsefesi Tarihi (1932), Türk Filozofları (1933).

İZMİT, Kocaeli ilinin merkezi olan kent. Kentin çok eski bir tarihi var­dır. Megaralı denizciler MÖ 712’de. Ege Denizi’nden gelerek, İzmit’in bulunduğu yerde bir kent kurdular. Astakos adındaki kent kısa zaman­da dönemin en gelişkin kentlerin­den biri durumuna geldi. Lidya ve Pers egemenliklerinin arkasından. Büyük İskender’in MÖ 334’te Pers ordusunu bozguna uğratmasından sonra İskender’in komutanlarından Kalas, kenti Bitinyalılar’dan alma­ya kalkıştıysa da başaramadı. Bi- tinya Kralı Nikomades, Astakos’un karşısına kendi adıyla anılan bir kent kurdu ve başkent yaptı. Roma İmparatorluğu’nun Bitinya Krallığı’ nı ortadan kaldırmasıyla kentte Ro­

 

ma egemenliği dönemi başladı. Ro­ma İmparatorluğu’nun ikiye bölün­mesiyle, Doğu Roma (Bizans) top­rakları içinde kaldı. 1337’de Osman­lIlar tarafından alındı. Bugün İzmit, Türkiye’de İstanbul’dan sonra sa­nayii kuruluşlarının en yoğun oldu­ğu 2. kentd/r. SEKA (Kâğıt Fabri­kası), Türk Pirelli ve Goodyear (las­tik fabrikaları), İPRAŞ, PETKİM İz­mit sınırları içindeki başlıca fabri­kalardır. Merkeze bağlı köyleriyle yüzölçümü 1 383 km2, kent nüfusu 742 245; merkez nüfusu 233 338 (1985) dür.

. Fakat bu-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*