Genel

Japonya’da Miyazaki kenti yakınında, yükseltilmiş bir demiryol hattı


Geçen yıl Japonya’da Miyazaki kenti yakınında, yükseltilmiş bir demiryol hattı üzerinde, beyaz parlak lake bir yüzey üstünde, boydan boya uzanmış kırmızı şerit­li bir motorlu vagon duruyor ve yapılacak yeni bir testi bekliyordu. Makinist hareket kolunu çeker çekmez «motorlu vagon birden bire ileriye doğru fırladı ve çok geçmeden saatte 60 mil (aşağı yukarı 100 Km) lik bir hızla yol almağa başladı. Çok geçmemişti ki garip birşey oldu: Taşıt raydan yükseldi, ve 30 santimetre kadar bir yükseklikte kayma­ya, adeta süzülmeye, uçmaya başladı. Binbir gece masallarının “uçan halısı”, saatte 325 millik (saatte 500 Km den fazla) bir hızla manyetik bir dalganın tepesinde” boşlukta” uçuyordu.

Bunu seyreden uzman ve bilim adamları­nın arasında Amerika’nın ünlü Rand Corpo­ration’un, düşünen insanların kulübünün bir fizikçisi olan Dr. Robert M. Salter de vardı o gördüklerine karşı birçokları gibi şaşkınlıkla bakmıyordu, çünkü bu ünlü fizikçi (manye­tik bir alan içinde yüzen) bîr trenin Japonla- rınkinden 20 kez daha hızlı gidebileceğini çoktan biliyordu, bu konuda esaslı önerileri bile vardı. Saatte 6000 mil (neredeyse 10.000 Km) kadar bir hızla gidecek böyle bir tren bir kurşunu yarı yolda bırakacak, hemen hemen kıtalar arası balistik füzelerden başka her uçağı geçecekti. Salter’in maglev treni (Magnetic Levitation) New Yorktan (Atlantik Kıyısı) Los Angeles’e (Pasifik) bir saatten bile daha az bir zamanda gidebilecek, arada bir Dallas’ta da duracaktı. Dr. Salter’in sözleri bir Bilim Kurgu öyküsü değildir, hatta onun meslektaşlarından birçoğu bu sistemin bazı kısımlarının, ki bunlara Planetran adı ve­rilmektedir, 21 inci yüzyılın başlarında bir gerçek olabileceğine inanmaktadırlar.

Toplumun, bilgisayarlar, uçaklar ve oto­mobiller gibi teknolojik yeniliklere dudakla­rını bükerek, inanmadan bakması için aslın­da doğru ve haklı sebepleri vardı. Onlardan söz edildiği sıralarda,günündüşüncevemaliyet lerinden o kadar farklı ve uzak şöylerdir ki, Wright Kardeşlerin neredeyse tenekeden sa­yılacak ilk uçağından zamanımızın hayret verici uçuş makinalarının gelişeceğini o za­man normal bir insan hayal edemezdi. Dr, Salter bakın ne diyor: “yüz yıl geriye gidin ve o zamanki insanların, ulaşım araçları ola­rak neler kullandıklarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin. İşte o zaman, biri çıkıpta on­lara bugünün 400 yolcu alan, saatte 550 mil­le uçan 747 jetlerinden söz etseydi, her hal­de inanacak çok az kişi çıkardı. Bu, o zaman ki insanların anlayış ölçüsünün çok üstünde bir kerametti.”

Planetran anlaşılamayacak birşey değil­dir. Onu yapabilecek temel teknolojinin hepsi şu anda elimizdedir, diyor. Dr. Salter. Bu gün bütün dünyada geliştirilmekte olan maglev trenlerinin biraz daha ilerletilmesi so­nucunda elde edilebilir. Japonlar ve Batı Al­manlar 1980’lerin sonunda yüksek hızlı mag­lev trenlerini işletmeye vereceklerini ileri sür­mektedirler. Ünlü Boeing Fabrikaları saatte 40 mil hızla giden bir maglev banliyö treni­nin, Amerika ve öteki memleketler için yapı­mına başlamıştır.

Planetran, maglev trenlerinden çok daha ileridedir, çünkü planetranda, çelik ray üze­rinde giden tekerleklerin sürtünmesi olmadığı gibi, aynı zamanda, zemin taşıtlarının hızını azaltan hava direnci de yoktur. Vakum pom­paları, Planetran tüpü içindeki havayı o ka­dar iyi dışarıya çekerler ki, içerde kalan (ha­va) ancak yerden 170.000 ayak (50.000 met­re kadar) yükseklikte bulunan atmosfer ka­dar incelmiş olur, bunun hızla gelen bir taşı­ta karşı hemen hemen hiç bir direnci ola­maz. Bu en uygun koşullar altında Planetran, konforun ve dünyanın eğriliğinin izin verdi­ği kadar yüksek bir hızla gidebilir.

NEW YORK- DALLAS- LOS ANGELES Dr. Salter’e göre, Planetran sisteminde New York-Dallas-Los Angeles yolu için, 7800 millik (12500 Km kadar) bir tünele ge­reksinim vardır. Yolcular New Yorkta, Grand Central istasyonunda bir uçağa benzeyen taşıta biner binmez, rayın üzerinden yük­selecek vagon, New York’un bulunduğu

Yüksek hızlı trenlerin gelişmesinde en ileri giden memleket Japonyadır. Manyetik alanlar üzerinde taşman maglev trenleri hem sessiz, hem işletmesi daha ucuz, hem de çevreye zararsızdır. Saatte 3 25 mil hızındaki bu tren bir hava yastığı üstünde gitmek­tedir. İster hava rüzgârlı, ister yağmurlu olsun, ona hiç bir şey tesir etmez, o daima sakin ve sessizdir. Bu trenlerin son test seferleri bu sıralarda bitmek üzeredir. Yeni yıl­da yolcu seferleri başlayacaktır.

Amerika saatte 107 mil yapan Metroliner ile Fransa 160 millik bir modelle, İtalya ve İngiltere 150 mille Japonya ‘nm çok gerisinde kalmaktadırlar.


Manhattan yarım adasını geçecek ve Hudson nehrinin altındaki özel bir tünele girecektir. Birkaç dakika içinde saatte binlerce millik bir hıza yükselecektir ki, bu yükseliş artık bu tünelde bulunan vakum (havasız) tiip için­de olacaktır. Tren koltukları yolcuların ra­hatça oturabilecekleri şekilde düşünülmüş ve yapılmıştır. Öte yandan, yer çekimi de 1 / 3 g oranında tutulmuştur ki, yolcular yolcu­luklarında ivmenin azalması ve çoğalınası ha­linde kendilerini normalden ancak % 5 ora­nında ağır hissedeceklerdir. Bütün yolculuk 54 dakika sürecektir. Manyetik bir alan için­de (yükselip) yüzmenin demiryollarına oran­la büyük üstünlükleri vardır: hatta böylece. tekerlekli trenlerdeki tekerleklere bile gerek kalmaz. Bugünün trenleri artık son, ölü nok­tasına yaklaşan bir ondokuzuncu yüzyıl tek­nolojisinin ürünüdür. Japonya’da, bir yandan bir yana yarış edercesine saatte 200-300 ki­lometre hızla giden trenlerde, tekerlekler çelik ray üzerinde nefesleri kalmamış koşu­cular gibi koşmakta olup,gerek trenler ve ge­
rek raylar, oyunun sonuna gelmiş futbolcu­lar gibi yorgunluktan bitmiş durumdadırlar. Bir maglev taşıtı herhangi bir bakım ve gü­venlik sorunu olmadan bir fişeğin iki hatta üç kat hızıyla işleyebilecektir.

Öte yandan manyetik yürütme, hava ula­şımına oranla da bir çok üstünlükler sağla­maktadır. Planetran, yolcularını kentin en merkezi yerlerindeki istasyonlardan alabile­cek ve yine oralarda indirebilecektir. Oysa, bugünün sıkışık karayollarında, uzak hava meydanlarında gidiş geliş, birer saatten fazla bile sürmektedir. Plenetran ise hesap edilen hızıyla, bir 747 jet normal yüksekliğini bu­luncaya kadar, yolun yarısını alınış olacaktır.

En verimli uçak bile Planetran karşısında mirasyedi durumundadır. Dünyanın en paha­lı akar yakıtını yakar ve atmosferde ise onu boşuna harcar durur. Bir 747 jet uçağı yal­nız 30.000 feet (yaklaşık 8.500 m) yüksekli­ğe çıkabilmek için 3000 galon (454 litre) akar yakıt yakmak zorundadır. Eğer bütün makineler Planetran gibi verimli olsalardı Arap Şeyhleri petrollerini satabilmek için kuyruğa girmek zorunda kalırlardı. Dr. Sal- ter’e göre birkaç dolar değerindeki elektrik, bir yolcuyu New York’tan Los Angeles’e götürebilecektir, çünkü Planetran’ın kullan­dığı enerjinin % 97 sinden yeniden faydalan­mak mümkün olacaktır. Kızı azalan taşıtlar kinetik enerjilerini tekrar efcktrik şeklinde sisteme verirler, bu da karşı doğrultudan ge­len taşıtların heraketi için enerji olarak kul­lanılır.

Paletranın temel prensibi, okul çocukları­nın ellerine geçirdikleri ilk bir takım mıkna- tış çubuğundan öğrendikleri bilgilerdir. Pla- netran sisteminde de, taşıtta ve üzerinde bu­lundukları zeminde, bunlara benzeyen ku­tuplar vardır. Birbirini iten manyetik kuvvet, taşıtı üstünde bulunduğu yoldan kaldırmağa yetecek kadar kuvvetli olacaktır.

GELİŞTİRİLEN SİSTEM Asıl sistem, kuşkusuz anlatılandan çok daha gelişmiş olacaktır. Manyet çubukları yerine Planetran elektro manyetler kullanıla­caktır. İçlerinden elektrik akımı geçirildiği takdirde bakır bobinleri böyle bir manyetik alan oluştururlar. Bu bobin takımları eksi 453 derecedeki sıvı helyum ile soğutulurlar ve her taşıta yerleştirilirler. Bu derece sıcak­lıkta (soğukta), bobinler süper iletken halini alırlar, böylece elektrik akımının karşısına çıkacak hiç bir direnç kalmaz ve bobinlerin bir manyetik alan oluşturmasını sağlar, hatta elektrik enerjisi bir ara kesilse bile tren hare­ketine devam eder.

Vagonun altında kalan metal zemin yolu da, üstteki manyetik alanla beraber çalışa­cak, kaldırma ve yürütmeyi sağlayacak bo­binler ile donatılır. Vagonun hızını çoğalt­mak için makinist zemindeki elektrik akımı­nı fazlalaştırır. Vagon, hareket eden manye­tik alan üzerinde, bir deniz dalgasının tepe­sindeki (surf) tahtası gibi hareket eder. (Pa sifik adalıları böyle bir tahtanın “kayağın” yardımıyle, bir dalganın tepesinden öteki dalganın tepesine geçer ve büyük bir hızla de­nizde yol alırlar, “surf riding.”

Dr. Şalter, Planetran üzerinde düşünmeye 1957 yılında, Lockheed’de güdümlü mermi­ler ile uğraşırken başlamıştır. O, yörüngeye oturtulan taşıtların (mermi, uydu), yüksek hızla hareket ettiklerini biliyordu, çünkü, böyle çok büyük yüksekliklerde hiç bir dire­niş ve sürtüşme söz konusu olamazdı. Bu böyle olduktan sonra acaba bir metro da, neden bu direnç ve engellerden kurtulamaz­dı?.

Zeminden (bir hava yastığı üzerinde) yük­seğe kaldırılan trenlerin vakum tünelleri için­den büyük bir süratle geçirilmesi düşüncesi, kendisinin söylediği gibi, büyük bir fikirdi. Fakat böyle “havadaki” bir taşıtı kontrol et­mek asıl temel sorunu oluşturuyordu. Vago­nun bir yandan öteki yana zıplaması,içinde ki yolcuları deliye çevirebilirdi.

PLANETRAN DA KARARLILIK

Bu sorunun çözümü onyıl kadar sonra mikro-prosessor’un geliştirilmesi sonucunda çözülebildi. Bir başparmak tırnağından daha büyük olmayan bu olağan üstü araçlar, bilgi­sayarları ve elektronik hesap makinalarını işleten elektronik beyinlerdi. 1969 yılında işte bu ufacık mikro prosessorlar, Planetran vagonlarının top içinde iki tarafa yalpa yap­masının önüne geçmeği başardı. Bu sistem şöyle çalışıyordu: Tübün duvarlarına konul­muş olan elektronik duyargalar taşıtın önce­den planlanmış hız ve konumunda (pozis­yon) meydana gelecek en ufak bir sapmada durumu, ışık hızıyla hattaki bir mikro pro- sessor istasyonuna haber veriyorlardı. İstas­yon, bilgisayar yardımıyla doğru değerleri buluyor ve arabanın doğru durum ve hıza gele­bilmesi için gereken düzeltmeleri yaptırıyor­du, ve bunların hepsi o büyük hızla birlikte gerçekleşiyordu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir