Güneş Sistemi’nin Volkanlar Diyan
JÜPİTER’İN UYDUSU 10
|
“ç Güneş Sistemi üstüne yapılan çalışmalar ve tecrübeler; Ay ve Merkür gibi küçük gezegenlerin küçük yapılan nede- niyle iç soğumalannın daha çabuk oluşarak bugünkü şekillerini aldıklarını; Dünya ve Venüs gibi gezegenlerinse büyük gövdeleri nedeniyle gelişimlerinin bugüne kadar süregeldiğini düşündürmektedir. Bu genelleme, halen Dış Güneş Sistemi için de geçerlidir. Jüpiter’in uydusu Ganymede ve Satürn’ün uydusu Titan’da da benzer karakterler vardır. Ancak lo uç bir örnek oluşturmaktadır.
1960 ortalanndan sonra Jüpiter’den alınan dekametrik dış algılamalar (emissions), bu gezegenin yoğunluğunun azaldığını göstermektedir. Teorik çalışmalar, Galile’nin bulduğu bu dört uydunun manyetik karakterlerinin Jüpiter’in manyetik alanı içine gömüldüğünü belirlemiştir. Jüpiter’in manyetik alanı, tüm diğer uydu rotalannı geçecek şekilde, hepsini etkilemektedir. İşte bu manyetik ortam içinde bu uydular elektrik olayları yaratan jeneratörler şeklinde; her biri kendi idari sistemini geliştiren ve yöneten yapılar olarak Jüpiter man- yetosferinde ve iyonosferinde bulunurlar. Gerçekte bu cereyanın lo içinde oluşumunun 1 milyon amperlik bir güçle şekillendiği tahmin edilmektedir.
Diğer bir gariplik de lo’daki tutulma sonrası parlaklıklarla rapor edilmiştir. Jüpiter’in gölgesinin düşmesi esnasında çok kısa süreli bazı parlaklıkların belirdiği görülmüştür. Son olarak da 1973’de, yerden yapılan teleskop çalışmalarında kullanılan spektroskopik ölçümlerle, sodyum atomlarının lo uydusunu bir hale (halka) şeklinde çevrelediği saptanmıştır. Sodyum bulutlannın Jüpiter’de burgaçlanmış kabarcıklar halinde bulunurken, lo’da merkezde yer aldığı belirlenmiştir. Kısa bir süre sonra da dışa verilen değerlerden (uydudan çıkan gazların tetkiki sonucu), potasyum ve iyonize sülfür saptanmıştır.
Voyager’in uçuşu esnasında bir düzine aletle yapılan bu çalışmalar, olayların oluşum nedenine ışık tuttular (Tek istisna tutulma sonrası görülen parlaklıklardı). Bu bulgular lo yakınında bir büyük akım olduğu olasılığını kuvvetlendirdi. Elde edilen görüntüler yardımıyla da bu uydunun olağanüstü görüntüsü hakkında bilgi edinilebildi. Bu da lo’nun devamlı bir volkanik hareketle şiddetle sarsıldığıydı, lo’nun yüzeyi Na- politen pizzayı anımsatan görünümleriyle sonsuz bir volkanik ova (düzlük) şeklindedir. Bu düzlük kırmızının, kahverenginin, san ve beyazın tonlannda renkler gösterir. Bu renk farklılıktan içinde rastgele saçılmış karanlık tabanlı kalderalar, volkanik bacalar, lav akımından oluşmuş tabakalı görünümler ve lav gölleri bulunmaktadır.
Buradaki volkanik akımın kanıtı, tartışma kabul edilemeyecek kadar doğrudan elde edilmiştir. Elde edilen birçok görüntüde, volkanik püskürmelerin bu gök cisminin yuvarlağıüstünde 200 kilometre yüksekliğe varan şemsiye biçimli kubbeler şeklindeki püskürmeleri, özellikle yandan çekilen fotoğraflarda görülmüştür. Dikey yönden çekilen fotoğraflarda ise bunlar parlaklıklar olarak gözükmektedir. Voyager 1, bu faali-
IO’nun yüzeyi. Kahverengi, turuncu ve sarı kısımlar büyük olasılıkla sülfür veya sülfür içerikli bir karışımla kaplıdır. Beyaz yama halindeki şekiller sülfürdioksit karı, kabarık şekillerse çoğunluğu 200 km genişliğe kadar ulaşanlarıyla kalderalardır. Her iki kutupta bulunan dağlık bölgeler kendilerini çevreleyen arazinin üstünde 8 km’ye varan yükseltiler oluşturmaktadır.
yeti gösteren fotoğrafında sekizi birarada gözüken ardarda patlamalı aktiviteler görüntülemiştir. Birkaç ay sonrasında Voyager 2 bu sekiz volkandan altısının hala aktif olduğunu görüntülemiştir. Voyager’in infraruj spektrometreli çalışmalan sonucu, bu volkanik çehreTej yakınında birbirine uyan sıcak kısımlar bulunmuştur.
Bu beklenmedik volkanik faaliyetin lo’nun iç yapısındaki olağanüstü sayılamayacak bolluktaki radyoaktif elementler sayesinde oluştuğu düşünülmektedir. Ancak daha ilginç olan, Galile’nin bulduğu bu uydulannyörünge hareketleridir,
lo, Europa ve Ganymede bu sistem içinde senkron hareketli bir yörüngede görülmektedirler. Buna karşın lo, Jüpiter’in çevresini dönerken bu dönüşün yarısını Europa’nın periyodunda, diğer yansını da Ganymede’nin periyodunda yapmaktadır. lo ve diğer iki uydu arasındaki bu çekimset etkileniş nedeniyledir ki, (özellikle Europa ile) lo oldukça eğik bir yörüngede dönmektedir. Eğer lo’nun tam daire bir yörüngesi olsaydı, Jüpiter’in çevresinde dönmek için hep aynı yarım küreyi kullanacaktı ve Jüpiter’in sahip olduğu dev gravitas- yonal alanıyla da bu yörünge gerçek yapısına kavuşacaktı. Bu yörüngedeki dış merkezlilik nedeniyle iç yapıda oluşan dışa doğru hareketlenme sonucu, fışkırmalar sürekli bir akımla yer almaktadır. Bu akıma, iç yapının tümünü eriyik halde tutabilecek miktarda bir sıcaklığın kumanda ettiği düşünülmektedir. Öyle görünmektedir ki, lo’nun içindeki büyük boyutlardaki sıcaklık, bu cismin varolduğu zamandan bu yana varlığını korumuştur.
IO üstündeki bir püskürmenin boyamayla elde edilen görüntüsü. Sarı renkli kısım gözle izlenir görüntülerde tespit edilebilirken, mavi hale ancak untraviyole resimlerinde görülür. Fark 320 km devamlıdır ve büyük olasılıkla, sülfür tozu içerikli olabilecek çok küçük parçacıklardan oluşmaktadır.
kirdeğinde olduğuna inanılmaktadır, lo’nun kabartılı kısımlarında saptanan sülfür ve oksijen bu uydudaki sülfürün önemli rolünü kanıtlamaktadır. Bu gaz oluşumu içinde sülfürdioksit de saptanmıştır. Ayrıca yüzey üstünde sülfürdioksit buzu olduğunu gösterir kanıtlar da vardır. Volkanik yapıların lo’da oluşmasıyla ilgili bazı farklı görüşler vardır. Ama genelde lo’– daki litosferik yapının katı sülfür ve sülfürdioksitten oluştuğu ve bunun kilometrelerce kalınlıktaki eriyik sülfür üstünde yüzeylendiği görüşüöne sürülmektedir. Sülfür benzeri diğer bir model de silikatlar üzerine kurulmuştur. Buna göre ara yataklanması, silikatlar ve sülfürlerin birlikte yüzeye akmaları sonucu kabuk oluşmuştur. Gerçekten de bazıçalışmalarda sıcak iç yapıüzerinde uzanan sülfür birikimleri gözlenmiştir. Ancak tüm bu yaklaşımlar bu gök cisminin, (ki benzeri yoktur) tek ve basit bir modelle açıklanamayacağını göstermektedir Çev.: Kaya UYSAL
IO ÜSTÜNE