Genel

Kamışın

Kamışın

Kamışın 24
Kamışın, Rusya Federasyonu’nun batı kesimindeki Volgograd yönetim biriminde (oblast) kent. Volga Irmağı ile Volgograd Baraj Gölünün kıyısında yer alır. 1697’de I. Petro (Büyük), Volga ve Don ırmakları arasında kanal açan işçileri korumak için, bugün kentin bulunduğu yerde Petrovsk adında bir kale inşa ettirdi. 1710’da Dmitri-yevsk ve 1780’de de Kamışin adlarım alan kent, zamanla bir tarım bölgesinin merkezi ve bir transit taşımacılık noktası oldu. 1895’te Tambov’a demiryoluyla bağlandı. Kentte başta makine olmak üzere çeşitli sanayi ürünleri üretilir. Nüfus (1989) 122.000.

kamışkalem, hat sanatında kullanılan kamıştan yapılmış kalem. 3-5 mm enindeki yazılar için kullanılan kamışların sertlik bakımından en iyisi İran’da Hazar Denizi kıyılarında ve Irak’ta yetişir. Hindistan ve Cava gibi sıcak ülkelerde yetişen kamışlar çok sert olur. Geniş yazılar için Türkiye’de yetişen bambu ya da kargı denen kamışlardan yararlanılır. Harflerin daha da enli olması isteniyorsa ıhlamur ya da gürgen ağacından kalem yapılır.

Kuran gibi yazılması uzun zaman alan metinlerde, ağzı kolay bozulmayan Cava kalemi kullanılır. Bu kalem, Cava kamışının ortasındaki boşluktan çıkarılan abanoz gibi sert ve içi dolu özden yapılır; ince olduğu için elde tutulamadığından başka bir kamışın içindeki boşluğa yerleştirilerek kullanılır. Açması ve yazması zor olan Cava kalemini ilk kullanan hattatlar Çömezzade Mustafa Vasıf (ö. 1852) ve öğrencisi Kazasker Mustafa Izzet’tir. Kalem yapılacak kamış koparıldıktan sonra kuruması ve pişmesi için hayvan gübresi içine gömülür ve dört beş ay bekletilerek renginin koyu kahveye, hatta siyaha dönmesi sağlanır. Kalem süslenmek isteniyorsa, kamış gübreye yatırılmadan önce üstüne iplik sarılır; gübreden çıkarıldıktan sonra açılan ipliklerin yeri açık renkte kalır. Kamışkalem kalemtıraşla açılarak yazmaya hazır hale getirilir. Bunun için kamış önce eğik olarak yontulur (naht-ı kalem), sonra makta denen aletin üstündeki kalem yatağına konup ucu yazılacak biçimde kesilir (katt-ı kalem). Ardından bu uç kalemtıraşla iki parçaya yarılır (şak). Parçalardan uzun olanına vahşi, kısa olanına ünsi denir. Kamışkalemin ucu yazılacak yazıya göre değişik biçimde kesilir. Örneğin sülüs kaleminin ağzı, nestalik kaleminin ağzına göre daha eğri olur. Kamışkalemlerin içinde saklandığı mahfazalara kalemdan adı verilir.

Kamışlı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki el-Haseke valiliğinin (muhafaza) en büyük kenti. Türkiye’nin Nusaybin ilçesinden sınır çizgisiyle ayrılır. 1926’da Bağdat Demiryolu üzerinde bir istasyon olarak kurulan kentin nüfusu, Ermeni, Nasturi ve Kürt mültecilerin bölgeye yerleşmesiyle artmıştır. Kentte ayrıca Sünni Müslümanlar ve Süryaniler ile bir Yahudi topluluğu yaşar. Ermeni ve Süryani Katolik başpiskoposluğunun merkezi Kamışlı’dadır. Habur’un bir kolu olan Çağçağ (Çağçağa) Çayı kıyısında yer alan kent, pamuk ve tahıl yetiştirilen verimli bir tarım bölgesinin merkezidir. Kısa bir demiryolu hattı kenti, yaklaşık 32 km doğudaki pamuk ve tahıl ambarlarına bağlar. Orta derecede yağış aldığı için bölgede hem kuru, hem de sulu tarım yapılır.

Son yıllarda, kentin 80 km doğusundaki Kara Şuk bölgesinde petrol bulunmasından sonra Kamışlı hızla büyümeye başlamıştır.
Kentte bir bıçkıhane ile çimento fabrikası vardiT. İstanbul- Ankara-Musul-Ba|dat demiryolu hattı üzerinde yer alan kent, kara-yoluyla Türkiye ve Irak’a bağlanır; aynca Halep ve Şam ile havayolu bağlantısı vardır. Suriye’nin kuzeydoğu kesiminin pazar merkezi olan kent, son yıllarda ulaşım, ticaret ve kültür merkezi olma açısından el-Hase-ke’yi gölgede bırakmıştır. Nüfus (1987 tah.) 126.236.

kamışlı çalgılar, dilli çalgilar olarak da bilinir, müzikte bir grup nefesli çalgıya (aerofon) verilen ad. Çalgıcının soluğundan ya da bir hava bölmesinden gelen havanın yassı bir kamışı ya da metalden yapılmış bir dili titreştirmesi, bunun da kamışlı borularda olduğu gibi kapalı bir hava sütununda ya da serbest kamışlılarda olduğu gibi açık
Obua (sol) ve klarnet (sağ) ağızlıklarındaki kamış diller (siyah)

Scientific American Inc.
havada bir ses dalgası oluşturmasıyla ses verirler. Kamışlı borular tek ya da çift kamışlı olur. Zurna gibi çift kamışlıların daha eski olduğuna inanılır. Başlangıçta kamış borular, çalgıcının soluğu ile titreşen bir yarık oluşturacak biçimde yassılaştınlır-dı. Daha sonra iki yassı kanat birbirine bağlanmaya ya da Avrupa’da olduğu gibi bir tanesi ortadan katlanarak kat yerinden yarılmaya başladı. Tek kamışlılarda ise kamış ya klarnetin ağızlık bölümünde olduğu gibi bir çerçeveye çarpar (çarpan ya da vuran kamış) ya da akordeonda olduğu gibi bir şasi içinde serbestçe titreşir (serbest kamış). Tek kamışlı terimi çoğunlukla çarpan kamışlı çalgılar için kullanılır.

Kamışlı borular (örn. klarnet ve obua), boru akustiği ilkelerine dayanır. Borunun uzunluğu sesin yüksekliğini belirler; içindeki hava boşluğunun biçimi de tınıyı etkiler. Orgdaki regal boru ise bu kuralın dışında kalır. Bu örnekte regal boru yalnızca tınıyı etkileyen bir rezonatör işlevi görür; yüksekliği belirleyen, serbest kamışlılardaki gibi gene çarpan kamıştır.

Serbest kamış, Güneydoğu Asya’da olduğu gibi şasi malzemesinden bir ucu bağlı bırakılarak dikkatle kesilmiş bir dil ya da Avrupa’da olduğu gibi şasiye bağlanmış ayrı bir plaka olabilir. Bu dil ya da plakanın kalınlığı ve uzunluğu, çıkardığı sesin yüksekliğini belirler. Bunun en basit örneği, üfleyen kişinin ağzının önünde gergin biçimde tutulan ve solukla titreşen bir ot dilciği ya da ağaç kabuğundan oluşan şerit kamıştır. Güneydoğu Asya’da çok eskilerden beri gelişmiş çalgılarda kullanılan şerit kamışın Avrupa’ya ulaşması Haçlı seferleri dönemine rastlar. Serbest kamışlı çalgılar, serbest yani kapalı olmayan havayı titreştirdikleri için, borulardan farklı olarak serbest aero-fonlar sınıfından sayılır. Bununla birlikte, Güneydoğu Asya’da serbest kamışlı borular da yapılmaktadır.

Çarpan kamış, günümüzde de Avrupa ve Asya köylülerinin kamışlı borularında, hornpipe’ta(*) ve gaydada kullanılmaktadır. Ortaçağ regari(*) dışta bırakılırsa, Avrupa sanat müziğinde kullanılması ise, 17. yüzyılda klarnetin yapımına yol açan denemelere rastlar. Eski çağların çifte kamışı, Yunan aulos’uyla onun öncellerinde, daha sonra da Akdeniz ülkelerinden Çin’e kadar uzanan bölgelerde çalınan zurna türü çalgılarda görülür. Flütlerle birlikte klarnet, obua ve öbür kamışlı çalgılara tahta nefesli çalgılar denir.
kamışlı org, basınçlı havayla metal k Vaırn ttaeşsveâ somamda ses veîetv V li çalgıların genel adı. Serbest kamışlı suz klavyeli çalgılara genel olarak k org denir. Armonyum(*), melodyum regal(*) gibi bu tür çalgılar gerçek borulu orglardan farklıdır. Kamışlı orj mına girebilecek küçük, borulu bir or olan regal’de çarpan (bir şasi ya da çe içinde titreşen) kamışlar ve boru rezoı leri vardır.

Kâmî, asıl adı mehmed (d. 1649, Edirr 22 Temmuz 1724, İstanbul), Osmanlı şairi. Lale Devri yaşamını yansıtan şiir le tanınır.

Gülşeni tarikatı şeyhlerinden Derviş him Efendi’nin oğluydu. Edirne Mevle nesi şeyhi Neşati Dede’den edebiyi Farsça dersleri aldı. 1675’te Ankaralı med Efendi’nin yanında mülazım oldı sonra ilmiye mesleğine girdi. 1648-arasında çeşitli medreselerde müder yaptı. 1704’te Bağdat kadısı oldu. Biı görevinden uzaklaştırıldı. Şam rütbe fetva eminliği ve Evkaf-ı Hümayun m tişliklerinde bulundu. 1712’de Ga 1717’de Mısır kadısı oldu. 1723’te “Mı mollalığı” payesine ulaştı. Gazelleri, h. lan ve çok yalın bir dille yazdığı mesne riyle ün kazandı. Tasavvuf içerikli şiirle] toplandığı Divan’ı dışındaki yapıtları sında III. Ahmed’in hastalıktan kurtulı üzerine yazdığı Sıhhatname, namazla Nefise-i Uhreviye, Hanefi fıkıhçılannın şamöykülerini anlatan Tabakat-ı Hetu sayılabilir.

kami, Şinto dininde ve Japonya’nın ö dinlerinde, tapınma konusuna verilen Kami teriminin genellikle “tanrı”, “rab da “ilah” anlamına geldiği kabul ed Ama üstünlüğü ya da kutsallığından öt saygı duyulan iyi ya da kötü öteki d güçlerini de içine alır. Güneş Tann Amaterasu ile öteki yaratıcı ruhlar, fi atalar, bitkiler, kayalar, kuşlar, hayvaı ve balıklar, canlı ya da cansız nesneler h olabilir. Şinto dininin ilk dönemleriı göksel kami’ler (ama-tsıı-kami) yeryüz deki karnilerden (kuni-tsu-kami) d; soylu sayılırdı. Oysa günümüzde bu ay yapılmaz. Karniler simgesel nesnele (bak. Şintai) belirir ya da bu nesnel yerleşirler; Şinto tapınaklarında onlara nellikle bu simgeler aracılığıyla tapını Şinto mitolojisinde, olası kami’lerin say sonsuzluğunu belirlemek için “on binle kami”den söz edilir. Günümüzde bile yı yeni kami’ler kabul edilmektedir.

kamidana (Japoncada “tanrı rafı”), Şir dinine bağlı Japonlann ev ya. da dükkân nnda günlük ibadet için kullanılan suna Kamidana genellikle kutsal eşyalânn günlük sunuların konulduğu küçük Bir d lap ya da raftır. Ortasında, Büyük İ Tapınağı’ndan alman ve evrensel bir kar yi (tann ya da kutsal güç) simgeleyen üs yazılı ahşap levha taima bulunur. Kamid na’nın iki yanında yerel koruyucu tanrılaı (uci-gami) ilgili çeşitli kâğıt muskal (o-fuda) yer alır. Kamidana’ya, kutsal bir yeı smırlannı göstermek için kullanılan ve b külmüş pirinç sapından yapılan kutsal şimenava da konabilir. Kamidana’ma önüt sunu olarak her gün su, saki (pirinç rak sı), yiyecek ve yeşil dal konur ve « halkının kutsanması için dua edilir. Kam dana bulunan Japon evlerinde genellikle b butsudan(*) da (Budacıların aile sunağ vardır.

kamikaze, II. Dünya Savaşı’nda düşma hedeflerine (genellikle gemilere) intiha uçuşlan yapan Japon pilotlan ve bu saldır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir