kandaşlık

kandaşlık, ortak atalar dolayısıyla kan bağına dayanan akrabalık.

Akrabalığın temelini, kan bağı ya da evlilik ilişkileri oluşturur. Bazı toplumlarda, evlilikten kaynaklanan daha dolaylı ilişkiler (örn. eltilik), evlat edinme yoluyla oluşan yakınlıklar ya da vaftiz ana babalığından kaynaklanan törensel bağlar da akrabalık olarak kabul edilir; bunlardan sonuncusuna sanal ya da törensel akrabalık denir. Yalnızca atalan ortak olanları kapsayan kandaşlık ise evrensel bir akrabalık biçimidir.

Çağdaş anlamıyla kandaşlık genetik bir kavramdır. Ataların, çeşitli özelliklerini sonraki kuşaklara genetik olarak aktarması kan aracılığıyla değil, hücre çekirdeğindeki kromozomlarda bulunan genler yoluyla gerçekleştiğinden, kandaşlık terimi aslında biyoloji açısından yanlıştır. Kromozomlar nükleik asitler (DNA) ile proteinlerden oluşur. DNA, kromozomda genleri taşıyan bölümdür ve protein bireşimlenmesini (sentez) sağlayıp denetlemek üzere özgün biçimlerde kodlanmıştır. Ana babanın kodlanmış özelliklerinin bir bölümü DNA yoluyla çocuğa aktarılır. DNA’da taşman genetik belirleyicilerin yanı sıra çocuk üzerinde, dölüt aşamasındaki çevre koşullan gibi başka biyolojik etkiler de vardır. Hatta, öğrenme yoluyla gerçekleşen kültürel bir kalıtımdan da söz edilebilir; bu tür kalıtım, bireyin beslenme gibi alışkanlıklan, dolayısıyla da büyüme ve gelişme üzerinde etkili olur. Genetikte kandaşlık, bir arada bulunan genetik özelliklerin, yani özgün geno-tiplerin ortaya çıkma olasılığını etkiler. Ana babanın ortak atalanndan gelen ve tüm canlılann temel yapı taşı olan nükleik asitler ile proteinlerin bireşimlenmesi ve denetlenmesi yeteneğinin sonraki kuşaklara aktanl-ması, kandaşlığın temelini oluşturur

Kandaş akrabalar, ortak atalanndan gelen genetik yetilerden pay alma olasılıklarına göre çeşitli derecelerde sıralandırılırlar. Böylece, kardeşlerin tüm atalan ortakken, birinci dereceden kuzenler atalanmn yalnızca yarısını paylaşırlar. Bir çocuğa ana babasından, kodlanmış bilginin yalnızca yaklaşık yansı aktanlır; böylece iki kardeşin kromozom kuruluşlarının yaklaşık yarısı ortaktır. Her biri, türe özgü kromozom takımının yansı kadar (haploit) kromozom taşıyan sperma ve yumurtanın üretildiği meyoz bölünme sırasındaki madde aktarımında söz konusu olan şans öğesi, kesin oranlar verilmesini engeller.

Genetik olarak, kardeşler arasındaki kandaşlık derecesiyle ana baba ve çocuk arasındaki kandaşlık derecesi aynıdır ve her ikisine de birinci dereceden kandaşlık denebilir. Amca ya da dayı ve hala ya da teyzeyle yeğenlerin ortak mirası paylaşma şansları, kardeşlerinkinin yansı kadardır; dolayısıyla bunlar, ikinci dereceden kandaş kabul edilirler. Birinci dereceden kuzenler ise üçüncü dereceden kandaş sayılabilir.

Çeşitli hukuk sistemlerinde, kandaş akrabalığın derecelerini belirleyen yasalar olmakla birlikte, bunlar genetik olgulara dayanmadıklarından bireyler arası biyolojik ilişkilerin sınıflandırılmasında temel alınmazlar.

Büyükanne ya da büyükbabanın ana babalan ile torunların çocukları arasındaki genetik ilişki, birinci dereceden kuzenler arasındaki genetik ilişkiyle aynıdır. Büyükanne ve büyükbaba doğrusal akrabalardır, kuzenler ise soy çizgisinin yan kollannda yer alırlar. Genetikte, kandaşlık derecesi tek önemli etken olmasına karşın, çeşitli toplumsal ilişkilerde, yaş, doğum sırası ve başka etkenlerin yanı sıra akrabalığın doğrusal ya da yan kollardan olması toplumsal davranışı belirleyebilen önemli etkenlerdir. Toplumsal uygulama ve geleneklere bağlı olarak, çeşitli derecelerde kandaş akrabalar gibi kandaş olmayan akrabalar da aynı adla anılabilirler ve gelenekler ya da yasalar karşısında eş konumda bulunabilirler.

Kandaşlık verilerine dayanan iki ana uygulamadan birinde verilerin, bir bireyle arala-nnda belirli bir kandaşlık derecesi bulunan iki bireyin, bu bireyin özelliklerini paylaşma olasılığı hesaba katılır. Bu olasılık, kalıtım biçimine ve genetik etkenlerin ortaya çıkma derecesine bağlıdır. Kalıtım biçimi, çekinik ya da başat olabilir. Hücre çekirdeğindeki iki kromozomlu bir takımda aynı konumlarda bulunan ve alel adı verilen bir gen çifti, söz gelimi bezelyelerin yeşil ya da sarı taneli olması gibi özelliklerinin birbirinin yerine geçebilen farklı seçeneklerini belirler. İki alel aynı özelliği ya da farklı eğilimleri temsil edebilirler. Alel çifti birbirinden farklı olduğunda, bireyde kendini ortaya koyan eğilim ve kalıtım başattır. Her iki alel tarafından da temsil edilmedikçe kendini ortaya koymayan özellik ise çekiniktir. Bir başka kalıtım biçimi de eşeyle aktarılan kalıtımdır. Örneğin hemofiliyi aktaran genler, hem dişide hem de erkekte bulunmasına karşın, hastalık yalnızca erkekleri etkileme eğilimindedir. Herhangi bir özelliği temsil eden bir geni taşıyan grup ya da toplulukta bu özelliğin ya da etkinin ortaya çıkma sıklığına, genin etkililik derecesi denir. Çeşitli özelliklerin bir bireyde ortaya çıkışını belirtmek için de genin “kendini ortaya koyması”ndan söz edilir.

Kandaşlık verilerine dayalı öteki önemli uygulama, soy içi, yani aynı soydan bireyler arasında çiftleşmenin, ana baba arasındaki kandaşlık derecesine göre değerlendirilmesidir. Burada kullanılan soy içi çiftleşme katsayısı (/•’), iki alelin özdeş olma ve aynı

atadan türeme olasılığını belirtir. Örneğin iki kardeşten doğan çocukların büyükanne ya da büyükbabadan özdeş bir alel çifti alma olasılığı dörtte birdir. Kandaşlığın derecesi azaldıkça yarılanan bu olasılık, sözgelimi teyze ile yeğen arasındaki birleşmeden doğacak çocukta sekizde birken, birinci dereceden kuzenlerin çocuklarında on altıda birdir.

Soyağacı çizilirken kardeşler ile eşler arasındaki ilişki yatay çizgilerle, ana baba ile çocuklar arasındaki ilişki de dikey çizgilerle gösterilirse, tüm soy içi çiftleşmeler, her biri kandaşlık içeren bir ya da daha çok sayıda çemberle ifade edilebilir. Bireyin soy içi çiftleşme katsayısı, ana babasını içine alan bütün çemberlerin toplamıdır. Bir topluluğun soy içi çiftleşme katsayısı ise üyelerinin katsayılarının ortalamasıdır. En yüksek soy içi çiftleşme değerlerine, üyeleri kuşaklar boyunca birbiriyle evlenen küçük topluluklarda rastlanır. Bunlara yalıtılmış gruplar denir. Yüzyıllar boyunca küçük ve karışmamış bir topluluk olarak kalan Samiriyeliler-de büyük ölçüde soy içi çiftleşme vardır. ABD’deki Amish’ler ve Hutterci Kardeşler gibi bazı dinsel topluluklar da tanma dayalı yalıtılmış bir yaşam sürerler.

Genetikte, bir kromozom çiftinin her iki kromozomunda da aynı konumda taşınan alele homozigot adı verilir. Bir alele belli bir topluluk içinde az rastlanıyor olsa bile, eğer ana ya da babada varsa, çocuğa aktarılma olasılığı yaygın bir alelinki kadardır. Bu nedenle, ana babası kandaş olan bir bireyin, topluluk içinde az rastlanan bir aleli, hem anadan hem de babadan gelen kromozomlardan alma (yani o alel için homozigot olma) olasılığı yüksektir. Değşi-nimlerin (mutasyon) yinelenmesi ender bir durum olduğundan sık karşılaşılan alellerde bile homozigotluk bulunması, kuramsal açıdan kandaşlığa bağlanır.

Mendel’in bezelyelerle yaptığı klasik deneyler ve sonraki çalışmalar homozigot bir alelin, heterozigot, yani ana babanın yalnızca birinden gelen bir alele göre kalıtım açısından çok farklı etkileri olabildiğini göstermiştir. Tıp genetiğinde, kromozomlardan biri uygun alel taşırsa birçok protein, özellikle enzim yeterli miktarda üretilebilir. Bir alel çiftinin her ikisinde de eksik gen varsa bireşimini etkilediği proteinde biı kusur ortaya çıkar. Bu tür ender rastlanar hastalıklar ve yapı bozuklukları, kandaşlaı arası birleşmelerden olan çocuklarda göfec( daha sıktır. 1902’de, Mendel yasalarımı yeniden bulunmasını izleyen iki yıl boyun ca, doğuştan üç ayn tür metabolizma bo zukluğu olan bireylerin ana babalarında!; kandaş olma sıklığı, insanda çekinik Men del kalıtımına kanıt olarak gösterilmişti! Belirlenen bozukluklardan biri derini pembe, saçların beyaz olması ve gözlerd pigment eksikliğiyle tanımlanan, hastanı genellikle şaşı olduğu ve parlak güm ışığından rahatsızlık duyduğu albinizmdi Kandaşların ilişkisinden doğan çocuklarc görülen bu tür olumsuz genetik etkile yalnız ender rastlanan kalıtsal hastalıklan görülür; bunlar ne kadar seyrek orta; çıkarsa ailelerdeki kandaşlık olasılığı o k dar yüksektir. Birinci dereceden kand olan kişilerden doğan çocuklann büyi çoğunluğunda, doğumdan sonraki ilk a ayda ölüme ya da ciddi bozukluklara rast nır. Birinci kuzenlerin ve aynı ya da da uzak derecede kandaş olan kişilerin evli! lerinden doğan çocuklarda ise çok az t zukluğa rastlann\aktadır. Üstelik bu duru da seyreklik bir etken olduğundan, çifti menin, topluluğun »bütünü üzerindeki t< lam etkisi çok sınırlıdır.

Trplumsal açıdan bakıldığında, kandaşlar

evlilik çekinik hastalıklardan kaynak-ölümlerin sayısını artırmasa da, genç t ^aklarda görülen genetik nedenli ölümle-

– -.alandırır. Bireyde olumsuz etkiler yarat–djan heterozigot biçimde ise, aleller çeki-

aastalıkların gelecekte ölüme yol açma “^alığını içermektedir; kandaş ana baba-^rian doğan çocuklann ölmesi, bu olasılı-c~. bir sonraki kuşakta azalmasını sağlar. 5 j tür gizli çekinik alelleri saf dışı etmek i.~aayla, evcil hayvanlara bilinçli çiftleştir–f kuralı uygulanmaktadır. Buna karşın, -^.asıyla “saf” soyların sağlık açısından ~ ran yarattığı görülür; bazı alellerde hete-

■ ~got özellik üstünlük sağlar. İnsanı da ..iren birçok tür, yalıtma ve soy içi çiftleş–e’.erle birlikte, soy dışı çiftleşmelerin de atkısıyla ortaya çıkmış, türler bu yolla :;“ginleşmiştir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*