Kânûnî Sultan Süleyman Han’dan Gazi Bâlî Bey’e Mektup “Tuğ O Kadar Ucuz Değil”

Kânûnî Sultan Süleyman Han’dan Gazi Bâlî Bey’e Mektup
“Tuğ O Kadar Ucuz Değil”

Kânûnî Sultan Süleyman
Bir tuğ ricâ eylemişsin. Yâ Gâzi Bâlî Bey, daha bir tuğ zamanı değildir. Gerçi sen bize bu hizmeti ve iyiliği eyledin. Biz dahi senin iyiliğin karşılığında sana üç iyilik ettik: Birincisi sana “Emirü’l-mü’minîn” hitâbıyla hitâb eyledik. İkincisi; sana “hil’at-ı fâhire” gönderdik. Üçüncüsii ise sana Hazret-i Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sel- lem Efendimiz’in tuğunu verdik.

Gâzi Bâlî Bey, meşhur akıncı âilesi Malkoçoğulla- rına mensuptur. Bosna ve Rumeli Beylerbeyliği yapmış ve Sultan ikinci Bâyezid Han’ın dâmâdı olmuş Malkoçoğlu Damad Yahya Paşa’nın üç oğlundan biridir. Koca Bâli Paşa diye de bilinir.
Genç yaşta akıncılığa başlayan Gâzi Bâli Bey, Kânûnî Sultan Süleyman’ın Belgrad’ı fethinde (1521) bulunmuş ve büyük kahramanlıklar göstermiştir. 30 Ağustos 1521’de Belgrad’ın fethinden sonra kale muhâfızlığına Yahya Paşazâde Bâli Bey tâyin edilmiştir.
Kânûnî Sultan Süleyman 1526’da Macaristan seferine çıktıktan sonra Yahya Paşazade Bâlî Bey 5 bin kadar süvârî birliğiyle öncü olarak gönderilmişti. Mohaç muhârebesi sırasında Macar ordusunu arkadan çevirerek hezimete uğratmakta büyük gayretler gösterdi.
Mohaç Meydan Muhârebesi’nden sonra Semen- dire sancakbeyliğine tâyin edilen Gâzî Bâlî Bey daha sonra Bosna ve Belgrad sancakbeyliklerinde bulunmuş, 1543 yılında ise Budin beylerbeyliğine getirilmiştir. Aynı yıl vefat eden Gâzi Bâlî Paşa, akıncı beyi olarak bulunduğu şehirlerde cami ve medrese gibi birçok hayır eseri yaptırmıştır.
Onlarca kale fethetmiş, muhârebelerde fevkalâde cesâretler göstermiş olan Bâlî Bey, sancakbeyliği alâmeti olarak kendinde mevcut olan iki tuğun üçe çıkarılmasını ricâ için 1532 yılında Kânûnî Sultan Süleyman’a bir mektup yazmıştı. Pâdişâhtan aldığı cevap ise çok mânidâr olup şöyledir:
Kânûnî Sultan Süleyman Han’ın türbesi f Siileymâniye-İstanbııl )
“İftihâru’l-havâssi’l-mukarrebîn mu’temedü’l-mü- lûki ve’s-selâtîn kâtilü’l-kefereti ve’l-müşrikîn itibar sâhibi Lalam Gâzi Bâlî Bey;
Fermân-ı Şerifim Vâsıl Olunca
YEDİKITA / Kasım ءس
Fermân-ı şerifim vâsıl olunca malum ola ki, tarafınızdan gönderilen mektubu alıp okuduktan sonra anlattıklarınız malûmumuz olmuştur. On sekiz pâre kale fethetmişsin, otuz bin kızak Tersâne-i Âmire’me gönderip, altmış bin baş göndermişsin. Berhüdâr olasın, iki cihânda yüzün ak, ekmeğim sana helâl olsun. Bir tuğ ricâ eylemişsin. Yâ Gâzi Bâlî Bey, daha bir tuğ zamanı değildir. Gerçi sen bize bu hizmeti ve iyiliği eyledin. Biz dahi senin iyiliğin karşılığında sana üç iyilik ettik:
Türbe içindeki Âyet-i Kerîme yazıları hürmete binâen flulaştırılmıştır.
Birincisi sana “Emirü’i-mü’minîn” hitabıyla hitab eyledik. İkincisi; sana ‘hii’at-ı fâhire’ gönderdik. Üçüncüsü ise sana Hazret-i Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz’in tuğunu verdik.
29
Seni bu üç nîmet ile tâzîm ve tekrîm eyledik. Bunların üzerine asla bir İhsan olmaz. İmdi sen dahi bu iyiliklerin şükrünü yerine getirmeye gayret eyleyesin ve her işi Hazret-i Allah’tan bilesin ve zinhâr nefsine gurur getirmeyesin. ‘Kendi kılıcım ile bu kadar memleket fetheyledim!’ demeye- sin. Memleket Allâh’ındır. İkinci olarak Hazret-i Peygamber’indir. Üçüncü olarak Cenâb-ı Hakk’ın izni ile ben halifenindir.
Târih
ادغ\يفزأن ر؛لمتيإذمءءمبموكوادزشدنملمحكضت
ن’لجاءدبمناتداكه دهةأمالالآءادع\منلف
إلىيدزمعدنيءابجممبم-ل’ددمئمدممادقمح
اددتثمحإر؛تدهم ءا؛؛دسسغدمءنمإشمحمحمختت
لمون دابجءممان«يمحد<ززادت ادد«يت دسمممثثتيمقل
امدهمنبممغاءحيتءءيا’؛دء،سيمحمامادغالىلندهم بر<ؤع \عءت <ياءن د،ددمآئءد ض<، ؛<مةخم دم’إنبم
ة ا,لددددزدمح سءقاإءآنتاءلع’-ند*م-ش*ااج>’’هف
I ى هطاباهكاهمبمطد’ا<. I اوزمبمع سي.رعصان اولزاب\-ى ~ندكابم’يهقادغ
‘I اه.ددميئمنه
.S وما *يرن-زدمبميربء-بمكندىمحأبم م
Ş ذءرءك؛نملج الدم د بممم سبمن تةكبم_ الس■- ئاخأ ؤ إتم«ذثمماىآتثتكغد’*ىردصمأضسع\ضثمدثآتص؟ىد ,
Kânûnî Sultan Süleymân Han ’ın Bâli Rey’e yazdığı mektup
Ve bey olmak iki kefeli bir terâzidir. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdir. Şunlardan ola gör ki gözleri uyur ise kalpleri uyanıktır. Her işin başı adâlettir. Adâletli ol ki her günün ibâdete sayılsın. Hakk Sübhânehû ve Teâlâ cümlemizi âdil kulların- dan eyleye.
Göz Kulak Açasın
Serasker olman ve beyliğin hasebiyle hükmünün geçtiği yerlerde olan zulüm için mahşer günü bize su- al olunur ise senin yakana yapışırım. Ola ki o günde mahcup olmayıp yakanı benden selâmetle kurtarasın.
Bir kişiyi hizmette kullanmak murat edersen zin- hâr o kişinin dış görünüşüne itimat eylemeyesin. Çok kimseler var ki elinde fırsat olmadığı zaman sevimli yüzünü gösterirler. Eline fırsat geçtiği anda Nemrud olurlar. Velhâsıl insanları tecrübe edesin ve sonra al- danmayasın. Göz kulak açasın.
Eğer beyler ve vekiller iyi insan olsa halkın hakkı ve hâli iyi olur. Halk beylerin çerağı (otlağı) gibidir.
Her kim çerağına bakmazsa hâli yaman olur. Bazı kimseler vardır ki, gündüz oruç tutar, gece namaz kılarlar. Amma putperest odur ki mala muhabbet edenlerdir. Halkı, mal sevmekten başka hiçbir şey azdıramaz.
İmdi sen dahi fâni olan şeye meyi ve muhabbet eylemeyesin. Nimetleri Allâh’ın kulları üzerine harca- yasın. Kerem elini açasın. Haset üzere olmaktan uzak durasın. Mal eksilir diye huzûrsuz olmayasın, ihtiyaç ve zarûret hâsıl olunca buraya bildiresin. Mevcut olan hâzineden sana üç-dört yüz kese harçlık vermeye aczim yoktur.
Fetholunan kalelerin mal ve erzaklarının tamâmını beytülmâl için almayasın. Zinhâr rızâ-yı hümâyûnum yoktur. Beytülmâl için beşte birini alıp gerisini İslam askerine dağıtasın.
İslâm askerine riâyet eyleyesin. ihtiyarlarını baba bilesin. Daha küçüklerini kardeş bilesin. Daha küçüklerini oğul bilesin. Oğullarına merhamet ve şefkat edesin. Karındaşlarına ikrâm eyleyesin. Babalarına tâ- zîm ve ihtiram eyleyesin. İslâm askerine hiçbir sûrette zorluk ve sıkıntı çektirmeyesin.
O diyarlarda bulunan Allah’ın fakir kullarını gözle- yesin. Sadakaya muhtaç bulunanların beytülmâlden elbiselerini ve ihtiyaçlarını göresin. Fakirler Hakk Te- âlâ’nın kullarıdır. Beytülmâl-i Müslimîn, Hazret-¡ Al- lâh’ın kullarının hakkıdır.
O diyarlarda seyyidlerden yaşayan var ise ismi ve resmi ile tarafımıza arz edip bildiresin. Devlet tarafından maaş tâyin olunup Resûlullâh’ın evlatlarına bir veçhile sıkıntı çektirmeyesin.
Reâyâ fukarasının, vergi olarak alınan zahirelerden başka yarım akçelik bir vergi ile dahi olsa rencide olunmasına katiyyen rızam yoktur ki, bizim reâyâ- mızın rahat hâlini kâfirlerin reâyâsı görüp gıpta eylesinler. Meyi ve muhabbetleri bizim tarafımıza olsun.
Ve mümtaz kadılardan fazilet sâhibi Mevlânâ Mustafa Efendi ‘yi ordu kadısı tâyin edip gönderdim. Vardığında en güzel şekilde Şer’i Şerîf’e itâat edesin. “Ulemânın eti zehirlidir.'” hadîsi gereğince hatırını
Târih
؛؛¡؛؛؛،)،،■••؛؛S•؛1*؛؟
.٠٠٠،- /

rencide eylemekten çokça sakınasın. Zîrâ “Âlimler peygamberlerin vârisleridir”.
Bazı köyler vakfetmeyi murâd etmişsin, Allâh’a yemin ederim ki fetholunan köylerin cümlesini vakfedersen makbûlümdür. Vakfı arzu edilen köylerin müf- redât defterlerini gönderesin. Senden sonra, Osmanlı âilesinden gelen pâdişâhlar ve vezirler ve beylerbeyi- ler, sancakbeyleri, kadılar ve bilcümle Ehl-i Islâm’dan her kim senin evlâdına riâyet eylemez ise Allâh’ın lâ- neti onların üzerine olsun! Mahşer günü dâvâcısı olup düşmanlık ederim.
imdi yâ Gâzi Bâlî Bey!
Sen dahi canla başla çalışıp dîn-i mübîn uğrunda ve saltanat işlerine bağlılıkta gayret sarf edesin. Yiğitlerin bahâdırlarım saklayasın. Atın sağlam ve kuvvetli olanını besleyesin. Ve kılıcını muhâfaza edesin. Cömertlik kapısını açık tutasın.
Ni’me’l-mevlâ ve ni’me’n-nasîr (O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır) zikrini tekrardan hâli olmayıp zâhir ve bâtın erenlerinin himmetlerini yoldaş kılıp “Ud’û rabbekum tazarru’an…” (Rabbinize yalvararak dua edin) âyetini boynuna hamâil edip ve benim hayır duâmı alasın. Hakk t؛؛؛، Sübhânehû ve Teâlâ uğrunu
açık, kılıcını keskin eylesin ve din düşmanları üzerine seni İslâm askeri ile dâimâ muzaffer kılsın! iki cihân- da yüzün ak olsun!
Şöyle bilip bu emr-i şerifimle âmil olasın! Sene 938 (1532)“2 ٠٥
Dipnotlar
1 Imâm-ı Âzam Hazretleri talebeleri arasında bulunduğu bir ؛ırada vücûdunu akrep sokmuştu. Akrebin talebeleri tarafından öldürülmek istenmesi üzerine büyük imam: “Onu öldürmeyiniz, kendimi onunla tecrübe etmek istiyorum, bakalım haklarında hadîs-i şerifte “Âlimlerin kanı zehirlidir” buyurulan âlimlere dahil miyim?” dedi. Talebeleri akrebe baktılar, kıvrandı, büzüldü ve hemen öldü. Burada pâdişâh gönderdiği âlime ne maddeten ne de manen zarar verilmemesini, hatırının hoşça tutulmasını istemektedir. Aksi takdirde vaziyetin kendisi aleyhinde olacağını Bâlî Bey’e bildirmektedir.
2 Kemal Edib Kürkçüoğlu, “Kânûnt’nin Bâlî Beğ’e Gönderdiği Hatt-ı Hümâyûn”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1950, s. 1-13; Hatt-ı Hü- mâyûn’un sureti: Çamlıca Basım Yayın Araştırma Kütüphanesi, Yazma Eserler Kısmı; Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Ktb., İsmail Saib Sencer Yazmaları, nr.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*