KAPİTALİZM

KAPİTALİZM

Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan ve üretimle tüketimin pazar tarafından dengelendiği bir ekonomik sistemdir.

XVIII. yy’da Avrupa’da ve ABD’de gelişti ve güçlendi. Bugün hâkim olan kapitalizm anlayışı, sistemin olumsuzluklarını ortadan kaldırmak için, belli bir devlet müdahalesi içerir. Komünizmin çöküşünden beri, ekonomik güç olarak kapitalizmin rakipsiz olduğu iddia edilmektedir.
Kapitalizm, üretim araçlarına (toprak, hammadde, makineler, aletler, vb) sahip olan şirketlerin mal üreterek bu malları arz-talep kanunlarına göre işleyen bir pazar’da sattıkları ekonomik sistemdir. Bu şirketlere üretim seviyelerini önce muhafaza etmek sonra artırmak için ihtiyaç duydukları sermayeyi kredi olarak temin edecek bir finans sistemi olmadan, kapitalizm işleyemez.

Sistemin kalbi pazardır. Hangi malın, kimin tarafından üretileceğini ve bu ekonomik faaliyetten ortaya çıkacak kârın nasıl paylaşılacağını pazar belirler. Taraftarları, pazar ekonomisinin biri siyasî diğeri ahlakî iki üstünlüğü olduğunu savunurlar: bir kere, serbest rekabet söz konusu olduğu için ekonomik güç topluma iyice yayılmıştır; bir azınlık veya bir çıkar grubu istese de ekonominin kontrolünü ele geçiremez. İkincisi, pazar, başarıyı kârla ödüllendirip, başarısızlığı zararla cezalandıran bir sistemdir. Ancak, serbest mübadelenin tam rekabetle düzenlendiği böyle ideal bir kapitalizm dünyada yoktur. Günümüz Batı ülkelerinin ekonomik sistemi, daha ziyade, liberalizmle devlet müdahaleciliği arası bir düzendir.
rak değerlendirilmesine imkân ha finanse edebildiler. Ancak, uluslarar; mü, merkantilist teori gereği, her şeyi ması gerektiğim düşünen millî hükt dı. Kolonilerden gelen ve çok önem gümüş, Batı ülkelerinde enflasyonu Bunun neticesinde de asiller sınıfı fak lıkları kalmadı.

Reform hareketiyle yeni bir dünya rüş, Ortaçağ’da Avrupa’ya hâkim oh nazaran ticaretin gelişmesine çok dal ve Kapitalizmin Ruhu (Die Protestantisı Kapitalismus, 1904-1905) adlı çalışma ve püriten işadamlarının nasıl ticarî 1 (kader) olarak gördüklerini anlatır. Bu gözlem ve tümevarım metodlarının g< cı yıktı. Zenginleşen tüccar ve sanayi sonra burjuvazi adını alacak olan sını XIX. yy’da, ekonomik çıkarlarına dahi zen ister oldu.

Thomas Hobbes ve John Locke gibi rı, yeni bir siyasî teori ortaya attılar. Bu lum sözleşmesiyle, kamu düzeninin te. lehine, kimi hürriyederinden feragat t devlet, vatandaşlarının haklarını, özeli koruyacaktı. Iskoçyalı iktisatçı Adam S (An lnquiry into the Nature and Causes 1776) adlı kitabında, daha da ileri gider zengin bir devlede ulaşılacağına inanaı karşı çıkmış; bir ülkeyi ancak burjuvazi ceğini öne sürmüş, burjuva sınıfının kon rektiğini savunmuştur. Adam Smith, ins olarak gördüğü devlet müdahaleciliğinin olarak da (serbest pazar tarafından çok c tim ve dağıtım alanında da yetersiz kald

XIX. yy büyük bir ekonomik kalkmn mi Ingiltere’den başlayarak, Almanya’d, Amerika’da büyük bir toplumsal değişi terken, faal nüfusun büyük bölümü fabr: tihdam edilmektedir. Büyük sanayi şehiı araçlarına karşı proleterya’nm haklarını üzere sendikalar ve siyasî partiler kuruln şı en sert eleştiri, bu düzeni insanın insan si olarak gören Kari Marx ve Friedrich E yazıları Avrupa’da sosyalizmin ve komü yanağı oldu. XIX. yy’da, kapitalizmin il min edemediği bir gelişme, şirketlerin g: ortaya çıktı. Her fabrika, birim maliyetir üretimini artırmaya çalışır; büyük ve kârlı mayelerini, işlerini çeşitlemek için kullanı yatırım yaparlar; mesela fırıncılık, dokum letmeciliği gibi farklı faaliyeder tek bir şirl lanabilir. Nihayet, büyük şirkeder araların mJsr’ler kurabilirler. Böylece birçok önemli durumuna gelebilirler.

Şirketler artık eskisi gibi sanayici ve tüc< tindeki aile şirketleri olmaktan çıkmıştır; n likle anonim sermaye ortaklıklarıdır. Tüze lan için de, şirketin gerçek sahipleri olmala şeyden önce koydukları sermayenin getire ket hissedarlarına, şirketin menfaati gereği kinmezler. Hissedarlar, ağır ağır şirketin id; sini, ücretli yöneticilere terk etmişlerdir.
Italyan tüccarlar, tezgâhlarının ve muhasebe defterlerinin başında (Niccolo di Pietro Gerini’nin San Francesco Kilisesi’ndeki [Prato, İtalya] tablosu). Uzak ülkelerle yapılan ticaret ve çift taraflı kayıt sistemine göre tutulan muhasebe defterleri, modern kapitalizmin doğuşunu hazırlamıştır.
KAPİTALİZMİN TARİHİ

Kapitalizmi kapitalizm yapan müesseselerin birçoğu Antik-çağ’da da vardı: ticaret, kredi ve sigorta eski Yunan ve Roma’da çok yaygın faaliyetlerdi. Ama ekonomik sistem olarak kapitalizm Ortaçağ’ın sonunda, Avrupa’da ortaya çıktı. XIV. yy’la

XVII. yy arasında, milletlerarası ticaretin artmasına (özellikle Amerika’nın keşfinden sonra), bankaların gelişmesine ve önemli bir sermaye birikimi temin eden yeni bir işadamı sınıfının ortaya çıkmasına paralel olarak gelişti. Bugünkü sermaye şirketlerinin atası sayılabilecek hisse senedi ihraç eden ilk şirketler sayesinde, zengin tüccarlar, uzak diyarların keşfine ve ekonomik ola-
SERMAYE, SERMAYEI

Sermayenin birçok tarifi vardır. Ama ilk akla g için gerekli ve yeterli para anlamına gelen serma; mayesinden de bahsedilir ama sermaye kelime için kullanılır. Şirketlerde, sermayedarları tarafın özsermayehr vardır. Bunun yanında şirketlerde as: rnış sermaye ile sağlanır. Bu sermaye, hisse senedi lardan toplanır. Hisse senedi sermayenin bir bölı kiyet hakkının, yani şirketin hissedanna olan sen didir. Hisse senedi sahiplerine faiz veya temettü Şirketin sermayesi gayrimenkul gibi, maki) amorti edilmesi gereken sabit yatırımlar şeklinde bi, enerji gibi, para gibi, işletme sermayesi olarak k ması için, sermaye olarak sabit yatırımın tam . ması, işletme sermayesinin ise elden geldiğince gerekir.

JZYILIN YENİ KAPİTALİZMİ

ı sonundan başlayarak, liberaller, pek çok sektörde ; sebep olmuş güçlü grupların dağıtılması gereğini 4ntitröst kanunlann çıkarılması için, serbest rekabet grupları oluşturdular. Tröstleri hedef alan ilk kanun )’de çıkan Sherman Kanunu’dur. adî düşünce alanında asıl değişikliğe 1929 krizi se-buhranla anlaşıldı ki, kapitalizmin «bırakınız yapıttık kapanmıştır. Joseph Schumpeter gibi, ekono-lenin motoru olarak kapitalist kârı gösteren bir ikti-attığı sosyal çelişkiler sebebiyle, uzun vadede kapi-lacağmı iddia etti. İngiliz iktisatçı John Meynard Şer devlet birtakım ciddî tedbirler almazsa, kapita-eğini savundu. Keynesçi okul, ekonominin denge-•a da kalkınmanın temin edilebilmesi için, belli bir a politikasının uygulanması gerektiğini savunur, iz döneminde, genel tüketimi teşvik etmek için, ka-annm artırılmasını ve vergilerin düşürülmesini tav-ınomik kalkınma döneminde ise, enflasyonla mü-için, bunun tam tersi bir politika öngörür. İkinci .Yu takip eden yıllarda, Batı ülkeleri birer birer Key-ütikalarını benimsediler.

ı sıra, mesela Fransa gibi kimi ülkeler, sanayi ve -indeki bazı büyük şirkederi (bankalar, sigorta şir-x şirkederi, telefon şirketleri gibi) millîleştirme yolu-:dm araçlarının mülkiyetini «millete iade etme»nin deştirmenin asıl gerekçesi, devletin ve toplumun : bağımsızlığını ilgilendiren, toplu taşımacılık veya stratejik» alanlarda kamu denetimi sağlamak veya yatırım yapmak istemediği kâr beklentisi düşük, anlarda mal ve hizmet üretmek olmuştur.

~da ise enflasyon ve işsizlik gibi iki belanın bir isıyla, kapitalizm yeni bir kriz dönemi geçirdi. Bu itisatçılar bu iki hadisenin aynı zamanda ortaya ~_ı iddia etmişlerdi: işsizlik ekonomik çöküntü dö-;r£asyon ise refah dönemlerinde görülebilirdi, z yıllarda, sanayileşmiş Batı ülkelerinde, Avru-zt, hem yüksek enflasyon hem yüksek oranda iş-3’j stagflasyon, hükümetleri ciddî bir ikilemle kar-rü: enflasyonla mücadele etmek işsizliğin daha

sayısını azaltmak ise talep enflasyonuna se-

ıLİZMİN GELECEĞİ

t~ beri iktisatçılar ve siyaset bilimcileri, kapitaliz-. -pallar. Bazıları, planlı sosyalist ekonominin tar-.karşısında kapitalizmin hiç şansının olmadı-

– _\~2 var ki, 1980’li yıllarda ciddî bir bunalıma gi-;-a 1989-1991 yıllarında tamamen yıkıldı. Bu–_t. insanlara hürriyetle refahı bir arada temin r düzeni olduğu kabul edilmektedir; yıkılmış ; -Zcütmek için pazardan medet uman eski sosya-. iaaaattedir.

: j asıtalizm, üretimin ve değiş tokuşun iyi çalış-; tie de refah adı verilebilecek bir ekonomik dü-

mkân veren, iki, çok önemli, özelliğe sahiptir: __zr:de, birey iyi çalışırsa, iyi netice alır ve para insanları çalışmaya ve başarmaya teş-; z r_2nlama ve ideoloji bunu asla başaramamış-

XVIII. yy’da «görünmez el» diye tarif et-

– ı i7.ii ekonomik çıkarı için çalışan özel şirkede-■: irzd pazarda serbestçe takas etmesi, merkezî -; çok daha başarılı bir üretim dengelemesi

=yet, kendi tüketicisini kendi yaratmak mec-

– • .TOİızrnin menfaati, Marx’m kehanetinin ak-

—‘-Tin düzenli olarak artmasını gerekli kılar

-;: ” ;■;» bırakılan kapitalizmin, yani devletin

Р: _Ӕyan veya mesela sendikalar gibi vatanda-

ırîuderinin olmadığı kapitalist ortamlarda, r_- i.t~ hatta zararları ortaya çıkmaktadır. Eko-

– _r_ birçok örneği mevcuttur. Kapitalist top-ı_. :_.rrsJ bir meseledir. Özel mülkiyet, miras » – insanlar arasında ekonomik eşitsizli-

u ve kültüre ulaşmada şart eşitsizliğine

: t; artırır. Eğitimin yaygınlaşması ve bu-
nun sağladığı «sosyal devingenlik» ise, eşitsizliklerin artması eğilimini azaltmaktadır. Ama, imkânı en az olanların durumlarım düzeltemediği ve sosyo ekonomik gettoların oluştuğu da görülmektedir. Bu, sosyal barış için büyük bir tehdittir. En önemli eşitsizlik sebeplerinden biri işsizliktir. Makinelerin ve robotların insanın yerini almaya başladığı gelişmiş Batı toplumlarında bu «haksızlık» daha da çok hissedilmektedir.

Bu mahzurları gidermek, haksızlıkları ortadan kaldırmak, işsizlere destek olmak ve kamu sektörünü ayakta tutarak ülke zenginliklerinin özel mülkiyetin menfaati uğruna yok edilmesini önlemek için, -devletin müdahalesi şarttır. Burada söz konusu olan devletin ekonomik politikasıdır. «Devletin asgarîye indirilmesi» fikrini savunan aşırı liberalizmden, sosyaldemokratların her alana müdahaleyi öngören politikalarına kadar, pek çok müdahale şekli vardır.

Seçmenlerin devlet müdahalesini tam desteklediği ve devletin başarılı müdahalesi sayesinde kapitalizmin tıkır tıkır işlediği varsayılsa bile, kapitalist toplumların geleceği, üzerinde düşünülmesi gereken bir sorundur. Dünya ticaretinin gelişmesi ve gerçek anlamda küreselleşmiş bir dünya ekonomisine geçilmesi de, bu sefer dünya çapında yeni eşitsizliklerin doğmasına sebep olacaktır: ülkelerin kalkınma hızı farklı, uyguladıkları ekonomi politikalarda genellikle birbiriyle uyumsuzdur. Dış ticareti dengeleyecek «doğal» bir mekanizma olmadığına ve olamayacağına göre, ülkeler arasında, asgarî bir uyum sağlamak için, çok sıkı bir işbirliği ve uyuşma sağlanması gerekecektir. Ayrıca, kapitalizm ülke içinde olduğu gibi, uluslararası alanda da tehlikeli boyudara varan eşitsizlikler doğurmaktadır. Kuzey yarımküredeki bir avuç zengin ülke dünya kaynaklarından giderek daha büyük bir pay alırken, güney yarımküredeki fakirler durgunluk yaşamakta hatta daha da fakirleşmektedir.

Bu, ülkelerarası, hatta kıtalararası eşitsizliğe bir de demografik eşitsizlik eklenmektedir. Kalkınmış ülkeler gibi demografik geçiş dönemlerini tamamlamamış olan geri kalmış ülkelerde çok hızlı bir nüfus artışı yaşanmaktadır. Bu durumda, zengin azınlıkla fakir çoğunluk arasında bir sürtüşme büyük bir ihtimaldir.

Bütün bunların üstüne, çevre sorunları da giderek artmaktadır. Hızlı nüfus artışı, doğal kaynakların hızla tüketilmesi ve sanayinin sebep olduğu çeşidi çevre kirlilikleri bir araya gelince, sorunlar da hızla artmaktadır. Kapitalist toplumlar arasında eşitsizliklerin azaltılması için hızlı kalkınma şarttır. Ama aynı hızlı kalkınma doğal çevrenin hızla tahrip edilmesine de sebep olmaktadır. Ama kabul etmek gerekir ki, bu ikilem sadece kapitalist ekonomilere özgü değildir. Akla gelebilecek her toplum düzeninde, benzer sorunlar ortaya çıkmaktadır. □
Perestroyka milyarderleri: komünizmin çöküşünden sonra, SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde pazar ekonomisi, bazen çok kötü şartlarda yerleşti.
Modern kapitalizmden bir sahne:

Paris’te Zânith salonunda, Saint-Gobain Şirketi’nin yıllık genel kurulunda, şirket yöneticileri yan yana.
AYRICA BAKINIZ

—*■ EÜB borsa —► ı&ÂNSU bütçe —► |b.amsu çokuluslu şirketler —► EMİ ekonomik krizler —ifi.ÂNSu istihdam ve işsizlik —► Ib.ânsli işletme —► fEMşll Keynes (John)

—► feaBM Marksizm

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*