1. Artık bulunamamak, ne olduğu,
nereye konduğu bilinememek; yitmek:
İyi saklayın, bu kağıtlar kaybolmasın.
Kaybolan eşyalannızı bulamadık.
-2. Görünmez, duyulmaz, fark edilmez
olmak, artık görülememek, duyulamamak,
fark edilememek: Kalabalıkta kaybolmak.
Güneş batarken gölgeler de yavaş
yavaş kayboluyordu. -3. Yönünü bulamamak,
yolunu şaşırmak: Fazla uzaklaşmayın,
ormanda kaybolursunuz. Kaybolduğumuzu
anlayınca olduğumuz yerde
durduk. -4. Artık kullanılmamak, izi,
belirtisi kalmamak, unutulmak: Bu tür gelenekler
giderek kayboluyor -5. Bir süre
sözkonusuysa, boşa harcanmak, değerlendirilmemek:
Kaybolan yıllar Kaybolan
zamanın telafisine çalışılacak. -6. Bir
şeyde (soyut) kaybolmak, nerede olduğunu
ya da bulunduğunu bilemeyecek kadar
kendini bir şeye vermek: Çocuk dinlediği
masalın içinde kaybolup gitmişti.
Kaybolmak
24
May