KIBRIS’IN FETHİ
ADANIN DOĞU AKDENİZ TİCARET YOLLARININ KAVŞAK NOKTASINDA BULUNMASI, SÜVEYŞ KANALI’NDAN HİNT VE PASİFİK OKYANUSU’NA UZANAN DENİZ YOLUNUN KONTROL NOKTALARINDAN BİRİ OLMASIDIR. ADAYA HÂKİM OTORİTENİN ORTADOĞU’NUN YERALTI KAYNAKLARINA GİDEN YOLLARA, DOLAYISIYLA DA ORTADOĞU DEVLETLERİNE HÜKMETMESİ SÖZ KONUSUDUR. ADANIN FETHİNİN 442. YILINDA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN VE OSMANLI DENİZCİLİK TARİHİNİN ÖNDE GELEN UZMANLARINDAN PROF. DR. İDRİS BOSTAN İLE KIBRIS’IN OSMANLILAR TARAFINDAN FETHİNİ VE GÜNÜMÜZE KADAR OLAN SÜRECİ ELE ALDIK…
PROF. DR. İDRİS BOSTAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
Hocam, öncelikle Osmanlılar için Kıbrıs’ın Akdeniz hâkimiyeti açısından önemi nedir?
Kıbrıs, geçmişte olduğu gibi günümüzde de aynı stratejik önemini korumakta ve mevziî yapılanma değişikliklerinde önemli rol oynamaktadır. Konunun iyi anlaşılabilmesi için sürecin başladığı ilk dönemlere geri gitmek gerekir. Osmanlılar, daha Sultan İkinci Bayezid döneminde (1481-1512) Doğu Akdeniz’i hâkimiyet altına almak için Adana bölgesi dâhil Memlüklere karşı büyük bir harekât başlattıkları sırada bugün 12 Ada olarak bilinen Anadolu’nun güneybatı kıyılarındaki adalar St. Jean Şövalyeleri, Doğu Akdeniz’in en önemli adası Kıbrıs ise Venedik kontrolündeydi ve adeta Osmanlı Anadolusu kuşatma altındaydı.
İkinci Bayezid Han, Memlüklere karşı girişilecek büyük çaplı bir savaşta deniz gücünün önemini önceden gördüğünden donanma inşası için emirler vermişti. 1486’88’de yaşanan Osmanlı-Memlük mücadelesinde donanma, kara ordusundan daha etkin bir rol üstlenmiş oldu. Kara ve denizde yaşanan bu savaşlar sırasında Doğu Akdeniz’de ilişkilerin en iyi takip edildiği yer Kıbrıs adası idi ve ada Osmanlı donanması için hem ikmal yeri olarak ve hem de sığınma limanı olarak ideal bir konumdaydı. İkinci Bayezid Venedik’e Kıbrıs limanlarından yararlanma teklifinde bulunduğunda, Venedik bunun gelecekte kendisi için tehlikeli olacağını düşünerek geri çevirmişti.
Osmanlılar için Kıbrıs’ın önemi bu dönemlerden başlar. Bu dönemde Kıbrıs’ın da içinde yer aldığı Doğu Akdeniz, artık Avrupa devletleri için güvenli değildir. Batı Avupa devletlerinin coğrafi keşiflere yöneldiği bu süreçte dünya yeniden aımlanmaktadır.
O halde coğrafî keşifler Osmanlı politikalarım da etkilemiş oluyor, değil mi?
Evet, çünkü Hint denizlerine ulaşarak Müslümanların hac ve ticaret yollarını kesen, Haremeyn-i Şerifeyn’i tehdit eden Portekiz’e karşı MemlCrklerin yetersizliği karşısında Osmanlıların Mısır’a bir sefer düzenlemesi kaçınılmazdı. Cihan hâkimiyeti mefkûresi olan Ya^z Sultan Selim’in bu durumu en iyi şekilde değerlendirdiği görülmektedir. Osmanlı stratejisi, Hint denizlerini ilgi alanına alarak İstanbul’dan Mısır’a kadar deniz yollarının güvenliğini de sağlamak yönündeydi. Osmanlı dikkatinin önce Rodos’a çekilmesi (1522) ve arkasından haraçgüzar (haraç veren) Kibriya yönelmesi (1570-71) bu ^litikalarm sonucuydu. Kıbrıs bu bakımdan Hint dünyasından Avrupa’ya uzanan ipek ve baharat ticaret yollarının ulaştığı Akdeniz limanlarından sonra denizi tarassut edebilecek en önemli konumdaydı. Bölgeyi kontrol etmek için Akdeniz’deki en ideal yerdi. Ada olması bakımından da son derece korunaklıydı. Bu sebeple Kıbrıs, 19. yüzyılın sonlarında ingilizlerin Hindistan’daki müstemlekelerine ulaşmak için keşfettiği en güvenli uğrak yeri oldu ve Osmanlı Anadolusu ile Afrika^Arap yarımadasını birbirinden ayırabilecek bir üs olarak değerlendirildi. Bugün de Doğu Akdeniz bölgesinde bu konumunu korumaktadır.
Osmanlıların Kıbrıs’ı fethinin sebepleri nelerdi?
Mısır’ın fethiyle birlikte Hint ve Uzakdoğu emtiasının ticaret güzergâhı Osmanlıların eline geçince Kıbrıs’a egemen olan Venedik, daha önce Memlüklere 8000 filori karşılığı kumaş olarak ödediği Kıbrıs haracını 1520 ahitnamesiyle Osmanlılara nakit olarak vermeyi kabul etti. Osmanlılar sonraki senelerde bölgenin h^imiyetini ele geçirme planlarını uygulamaya koydu. 1522’de Rodos’u, 1536-38 arasında Ege adalarını fethederek İstanbul’Mısır arasındaki ticaret yolunda güvenliği sağlamak için önemli adımlar attı. Bu yol aynı zamanda Osmanlı ülkesinden hacca gidenlerin de kullandığı deniz yoluydu. Ancak arada Kıbrıs’ın varlığı Orta ve Batı Akdeniz’de dolaşan ispanya, Portekiz, Fransa, Malta ve Papalık gibi Hıristiyan Avrupa devletlerinin korsanlarının üssü olarak Osmanlıları rahatsız ediyordu. Çünkü Kıbrıs, Katolik Hıristiyanlığının Doğu Akdeniz’deki ileri karakolu idi. Savunmasız ele geçirilen Müslüman gemileri Kıbrıs’ın Magosa limanına getiriliyor; Osmanlı saldırısına maruz kalan Hıristiyan gemileri de Kıbrıs limanlarına sığınıyordu.
Kimi tarihçiler Kıbrıs’ın farklı maksatlar için fethedildiğini söylüyorlar?
İddia edildiği gibi Kıbrıs’ın fethi, ne ünlü şarapları için ne de Yasef Nassi’nin dönemin padişahı Sultan İkinci Selim’i yönlendirmesi sonucu gerçekleşti. Böyle olduğunu kabul etmek Osmanlı sefer politikalarının oluşumunu rastgele verilen kararlar olarak anlamaktan kaynaklanıyor. Hâlbuki İkinci Selim, daha şehzadeliği sırasında Osmanlı toprakları arasında kalan bu adanın önemini görmüş ve padişah olması halinde ilk işinin bu adayı fethetmek olduğunu dile getirmişti. Çünkü kendisine Mısır’dan gönderilen şeker, pirinç, çeşitli hediyeler ve atlarla yüklü bir gemiye yakalandığı fırtınadan kurtulduğu halde Kıbrıslılar tarafından el konmuştu. Bu seferin serdarı olarak görevlendirilen Lala Mustafa Paşa da daha Şam beylerbeyliği sırasında Divan’a pek çok arz
sunarak adanın fethinin gerektiğini savunuyordu. Sonunda o sıralarda Mısır’a giden Mısır defterdarının gemisine el koyan, gemideki mal ve eşyayı yağmalayan, içindekileri ise esir eden Kıbrıslıların Sultan İkinci Selim’e şikayet edilmesi sefer sebebi sayıldı.
Osmanlı ulemasının Kıbrıs seferine bakışı nasıldı?
Kıbrıs seferi kararının alınması sırasında ulema ile bir kısım ümera arasında bir ihtilaf çıktığı anlaşılmaktadır. Devrin ünlü sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa Venedik’e yeni ahitname verildiğini ileri sürerek bir çatışma alanı açmak istemiyordu. 1568’de Yemen’de çıkan isyan güç şartlarda bastırılmıştı. Kıbrıs’ın sulh yoluyla tesliminin sağlanması için uğraşan Sokullu, Kubad Çavuş’u Venedik’e elçi olarak gönderdiyse de olumlu bir sonuç alamadı. Aksine Venedik, Adriyatik kıyılarına saldırıp Kilis sancağına bağlı yeni yerleşim yerleri oluşturarak sınırları ihlal ediyordu.
Ulemanın Kıbrıs seferi hakkmdaki görüşleri ise Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin fetvasında formüle edilmişti. Ebussuud Efendi, Kıbrıs’ın vaktiyle “Dâr-ı İslâm” olduğunu ve zaman içinde kâfirlerin eline geçtiğini, medrese ve mescitlerinin tahrip edilerek içinde Hıristiyan âyini yapıldığını, İslam padişahının bu duruma son vermesi gerektiğini, arada var olan ahitnamenin buna mani olmayacağını Hudeybiye Antlaşması’nı misal vererek fetvasında zikretti. Halifenin bu sefere karar vermekle Hazretti Peygamber’in sünnetine uyduğunu savunarak sefer konusunda tartışmaya son noktayı koymuş oldu.
Kıbrıs seferi için devlet ne gibi hazırlıklar yaptı ve süreç nasıl işledi?
Divam Hümayun, ilk iş olarak İstanbul’daki Tersâne-i Âmire başta olmak üzere Karadeniz kıyılarındaki diğer tersanelerde de donanmanın ikmali ve savaş gemilerinin çoğaltılması için emirler gönderdi. Diğer taraftan sefer güzergâhındaki kazalardan kürekçi ve peksimet temini için hazırlıklar yapmaları istendi. Üsküdar’dan Silifke’ye kadar bütün menzillerin düzenlenmesi ve Kestel yaylasının padişahın ikameti için hazırlanması konusundaki ilk emirlerden Sultan İkinci Selim’in bizzat sefere katılmak istediği anlaşılmaktadır.
Osmanlı donanmasının takviyesi için İstanbul tersanesinde yapılan gemi inşa faaliyetleri 20 Aralık 1568-28 Ağustos 1569 arasında sekiz ay sürdü. Bir tersane muhasebe defterinde yer alan kayıtlara göre, tersanede 12 kadırga türü gemi inşa, 60 gemi tamir edilmişti. Ayrıca Karadeniz kıyısındaki Ahyolu, Bartın ve Amasra’da yapılan gemiler henüz yetiştirilemediği için sıkıntıya sebep olmuştu. Buna karşılık Aydın sahillerinde sancakbeyi ve levent korsanların gemi inşa etmesi takdirle karşılanıyordu. Sefere Anadolu, Karaman, Rum, Maraş, Halep, Kilis ve Şam eyaletleri, askerleriyle katılma emri aldı.
İKİNCİ BAYEZİD, MEMLÜKLERE KARŞI GİRİŞİLECEK BÜYÜK ÇAPLI BİR SAVAŞTA DENİZ GÜCÜNÜN ÖNEMİNİ ÖNCEDEN GÖRDÜ VE DONANMA İNŞASI İÇİN EMİRLER VERDİ. 1486-88’DE MEMLÜKLERLE YAŞANAN MÜCADELEDE DONANMA, KARA ORDUSUNDAN DAHA ETKİN ROL ÜSTLENMİŞTİ
Kıbrıs için yapılan askerî hazırlıklar dışında,Kıbrıs halkının desteğini kazanmak üzere mektuplar gönderilerek kuşatma sırasında dostluk göstermeleri isteniyor, fetihten sonra ev ve mülklerinin kendilerinde kalacağı, aksi takdirde esir edilecekleri bildiriliyordu.
KIBRIS’IN ÜNLÜ ŞARAPLARI İÇİN FETHEDİLDİĞİNİ DÜŞÜNMEK, OSMANLI SEFER POLİTİKALARININ OLUŞUMUNU RASTGELE VERİLEN KARARLAR OLARAK ANLAMAKTAN KAYNAKLANMAKTADIR
Osmanlı donanması Kıbrıs’ın fethi sırasında nasıl bir rol oynadı?
Kıbrıs seferi serdarlığma Lala Mustafa Paşa ve donanma serdarlığma Piyale Paşa, kapudan paşalığa ise Müezzinzâde Ali Paşa getirildi. Bu sefer için üç ayrı zamanda üç donanma denize açıldı. Mart 1570’te İstanbul’dan acılan ilk donanma, 25 gemiden oluşuyordu ve Murad Reis komutasında Rodos’u üs edinmişti. Görevi düşman donanması hakkında bilgi toplamak ve Kıbrıs’a gelecek muhtemel yardımların önünü kesmekti, ikinci donanma 65 savaş gemisi ile 30 nakliye gemisinden ibaretti ve Piyale Paşa ^mutasında Nisan 1570’de İstanbul’dan adıldı. Görevi düşman donanmasını bulduğu yerde vurmaktı. Donanmanın üçüncü grubu ise 140 civarında savaş ve nakliye gemisinden oluşuyordu ve Serdara Ekrem Lala Mustafa Paşa ile Kapudanpaşa komutasında 16 Mayıs 1570’te Kurban Babamı namazını Beşiktaş’ta kıldıktan sonra yola çıktı. Kıbrıs seferine katılan Osmanlı donanması hakkında kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Selanikî toplam 208, Âlî 400, Katib Çelebi ise 360 parça gemi olduğunu belirtmektedir.
Donanma, askeri adaya taşıdı ve Tuzla/Lamaka’da karaya çıkan üçüncü vezir Piyale Paşa rütbece kendisinden küçük olmasına rağmen altmcı vezir l^la Mustafa Paşa’nm otağını kurdu. 1565’teki Malta kuşatmasında serdar ile aralarında geçimsizlik olduğu iddiasıyla karşı karşıya kalan Piyale Paşa, muhtemelen bu davranışı ile emre itaatte kusur etmediğini göstermiş oluyordu.
Müezzinzâde Ali Paşa eski yeniçeri ağası olarak Lefkoşa kuşatmasına katıldığı halde Piyale Paşa donanmayla tekrar denize açıldı. Halep ve Şam askerlerini de adaya taşıması gerekiyordu. Yaklaşık 20.000 askeri Kıbrıs’a zamanda üç donanma denize açıldı. Mart 1570’te İstanbul’dan acılan ilk donanma, 25 gemiden oluşuyordu ve Murad Reis komutasında Rodos’u üs edinmişti. Görevi düşman donanması hakkında bilgi toplamak ve Kıbrıs’a gelecek muhtemel yardımların önünü kesmekti, ikinci donanma 65 savaş gemisi ile 30 nakliye gemisinden ibaretti ve Piyale Paşa ^mutasında Nisan 1570’de İstanbul’dan adıldı. Görevi düşman donanmasını bulduğu yerde vurmaktı. Donanmanın üçüncü grubu ise 140 civarında savaş ve nakliye gemisinden oluşuyordu ve Serdara Ekrem Lala Mustafa Paşa ile Kapudanpaşa komutasında 16 Mayıs 1570’te Kurban Babamı namazını Beşiktaş’ta kıldıktan sonra yola çıktı. Kıbrıs seferine katılan Osmanlı donanması hakkında kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Selanikî toplam 208, Âlî 400, Katib Çelebi ise 360 parça gemi olduğunu belirtmektedir.
Donanma, askeri adaya taşıdı ve Tuzla/Lamaka’da karaya çıkan üçüncü vezir Piyale Paşa rütbece kendisinden küçük olmasına rağmen altmcı vezir l^la Mustafa Paşa’nm otağını kurdu. 1565’teki Malta kuşatmasında serdar ile aralarında geçimsizlik olduğu iddiasıyla karşı karşıya kalan Piyale Paşa, muhtemelen bu davranışı ile emre itaatte kusur etmediğini göstermiş oluyordu.
Müezzinzâde Ali Paşa eski yeniçeri ağası olarak Lefkoşa kuşatmasına katıldığı halde Piyale Paşa donanmayla tekrar denize açıldı. Halep ve Şam askerlerini de adaya taşıması gerekiyordu. Yaklaşık 20.000 askeri Kıbrıs’a için adaya bir miktar gemi bıraktıktan sonra Girit üzerinden Adriyatik’e gitmek, yani hazırlanan düşman donanmasını tahrip etmekti. Çünkü Papalık, Venedik ve İspanya donanmaları öncülüğünde Kıbrıs’ı kurtarmak üzere bir Haçlı donanması hazırlanmıştı. Venedik, Kıbrıs’a karşılık Osmanlıların Adriyatik kıyılarına saldırıyor ve ahaliye zarar veriyordu. Osmanlı donanması Uluç Ali Paşa ve Murad Reis gibi gönüllü levent reislerin de desteğiyle Pertev Paşa’mn sefer serdarlığı ve Müezzinzâde Ali Paşa’nın kaptana deryalığı altında Akdeniz’e çıktı. Girit’te başlayan ve yaklaşık altı ay süren Osmanlı akınları Korfu, İnebahtı üzerinden Adriyatik’in kuzeyindeki Zadar’a kadar ulaştı. Hatta Kara Hoca gibi bazı leventler Venedik kıyılarına giderek bütün Venedik kıyılarını yağmaladılar. Donanma kışlamak üzere İnebahtı ya döndüğünde iki taraf burada karşılaştı.
İnebahtı Deniz Savaşı’nın sonuçları dikkate alındığında aslında Sokullu Mehmed Paşa’nın endişesinin tamamen yersiz olmadığı anlaşılır. Osmanlı donanmasının tahrip olması Osmanlı dünyası için bir felaketti. Ancak yeni tedbirlerle bir kış içinde donanmayı eski seviyesinde yeniden inşa etmeyi başarması da Osmanlı gemi inşa teknolojisinin ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından dikkate alınmalıdır.
Adanın fethi Osmanlıya neler kazandırdı? Osmanlılar adanın imarı için neler yaptılar?
İnebahtı ya rağmen Kıbrıs’ın fethinin, sonraki dönemlerde elde edilen kazanımlar dikkate alındığında, ne kadar önemli bir gelişme olduğu ortadadır. Bu tarihten itibaren 300 yıl boyunca Osmanlılar için Doğu Akdeniz tam anlamıyla güvenli hale geldi. Kıbrıs’tan sonra Hıristiyanların üssü haline gelen Girit’in de (1645- 69) fethi Hıristiyan varlığını Batı Akdeniz’le sınırlı hale getirdi, yani etkisiz kıldı. Adada var olan büyük katedral ve kiliseleri camiye çeviren Osmanlıların Anadolu’dan yapılan iskânla birlikte orayı yeniden İslam beldesi haline dönüştürmesi, Gime ve benzer şehirlerde cami, çeşme ve tekkeler inşa etmesi ve özellikle adayı adeta vakıf toprağı haline getirmesi anlamlıdır.
93 Harbi sonrasında Kıbrıs’ın kaybedilmesiyle başlayan süreçten bugüne Türkiye’nin Kıbrıs politikası hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sultan İkinci Abdülhamid’in 1878 antlaşmasıyla “hukuk-ı şâhâneme asla halel gelmemek şartıyla” kaydını düşerek Kıbrıs’ı İngiltere’ye devretmesi aslında yeni dönem Akdeniz tarihinin gelecekteki sinyallerini vermiştir. Hindistan sömürgelerine ulaşmanın yolunu arayan Ingilizler, adayı üs edindikten sonra Mısır’ı işgal ettiler (1882) ve akabinde tesiri günümüze kadar devam eden yeni bir Akdeniz çemberi oluşturdular.
Harl>i Umûmî ile birlikte Osmanlı Devleti’nin inkırazı ve yeni Türkiye’nin ilk dönem politikalarının denizlere kapalı olması yüzünden Kıbrıs uzun süre gündem dışında kaldı. Doğu Akdeniz’deki yeni yapılanmalar çerçevesinde 1974’te kısmen geri gelen Türklerin garantör devlet olarak adada etkin olabilmesi, ancak uluslararası dengeleri ve ilişkileri dikkatle takip ve tahlil etmesine bağlıdır. Geçmişte bölge üzerinde emelleri olan devletlerin politikalarını ve niyetlerini doğru okuyabilmek gerekir. Yüzlerce yıl adada varlığını sürdüren Türk milletinin tarihî kimliğinin korunması önemlidir.
Hocam, çok teşekkür ederiz.Ben teşekkür ederim…
Yaklaşık 14 asır önce İslam orduları tarafından ilk defa ele geçirilen ve haraca hağlanan Kıbrıs Adası, o dönemden bu yana muhtelif devletler, im^r^rluklar ve tabi milletlere ev sahipliği yaptı. Tarih öncesi çağların ardından Finikeliler, Hititler, kadim Mısır ve Yunan devletleri, Roma, Bizans derken M.S. 649 yılında nihayet İslam ordularının adım attığı Kıbrıs’ı kat،i olarak alan ilk İslam devleti Osmanlılardı.
Osmanlılarla beraber adada ciddi bir refah ve huzur sağlandı; o kadar ki Sultan ikinci Selim Venediklilerle savaşıp adayı fethettikten hemen sonra yaşanan çatışmalar sebebiyle mağdur olan halkın bütün masraflarının karşılanması ve her türlü mağduriyetlerinin giderilmesi için halka yardım edilmesini emretti. Kimileri direkt yardım aldı, kimileri ise yıllarca muhtelif vergilerden muaf tutuldu. Yine sultanın bir ihsan ve inayeti olarak yıllardır Venedik zulmü altında ezilen ada sakini Ortodoks Rumlar taltif edildi, kendilerini devlet nezdinde temsil hakkı elde etti.
İdari anlamda çeşitli şekillerde hemen hemen 300 yılı aşkın bir süre hükmen ve fiilen Osmanlı l^kimiyeti adada devam etti. 1878’de birtakım siyasî dalavereyle hükmen değilse bile fiilen idaresini emperyalist İngiltere’ye ^ptırdığımız Kıbrıs, nihayet 1914’te İngilizlerce hukuken de işgal ve ilhak edildi, işte; geçmişten günümüze siyasî, sosyal, ekonomik ve dinî anlamda istikrar görmeyen adanın serencamı…
649 Halife Hazret’i Osman döneminde Kıbrıs Hazret’i Muaviye kumandasındaki İslam ordusu tarafından kuşatıldı ve ada barış yoluyla ele geçirilerek vergiye bağlandı.
654 İslam orduları Kıbrıs üzerine ikinci defa sefer düzenledi. Bu defa şehirde 12.000 asker bıralcıldı.
680 Hazret’i Mua^ye’nin oğlu Yezid babası döneminde yapılan anlaşmayı kabul etti ve Kıbrıs’a daha önce yerleştirilen askerleri geri çekti.
806 Abbasi Halifesi Harun Reşid döneminde Kıbrıs’a yine sefer düzenlendi ve 16.000 esir alındı. Fakat ada Bizans İmparatorluğunun bir parçası olarak kaldı.
Mühtedi Damianos kum^dasındaki İslam ordusu Kıbrıs’ı ele geçirdi.
1156 Kilikya Ermeni hâkimi Thoros’la birlikte Kıbrıs’a saldıran Renaud de Chatillon 3 hafta boyunca adada misli görülmemiş bir vahşete imza attı.
1158 Er önceki maddede zikredilen hadisenin sokunu atlatamadan büyük bir depremle sarsılan Kıbrıs, Fatımî filosunun hücumuna uğradı.
1161 Biz^s Im^ratoru Manuel’le arası bozulan Trablus Kontu 111. Raymond 12 gemiden müteşekkil bir filoyla Kıbrıs adasına saldırdı.
1185 Vali isaakios Dukas’ın Bizans imparatoru Andronikos Comnenos’a karşı isyanının ardından Kıbrıs, Bizans hâkimiyetinden çıktı.
I. (Aslan Yürekli) Richard, Kudüs’ü almak için yapılan 111.Haçlı Seferi’ne giderken Akdeniz’de fırtınaya yakalandı. Kıbrıs’a sığınmak zorunda kalan Richard, karaya oturan gemilerinin Comnenos’un kuvvetleri tarafından yağmalanması üzerine Comnenos’a karşı harekete geçti ٠ ve adayı ele geçirdi.
112.Richardadayı ele geçirdikten sonra Templier ؟övalyelerine sattı؛ fakat adada hâkimiyet kuramayan şövalyeler adayı geri vermek durumunda kalınca bu defa eski Kudüs Kralı Guy de Lusignan satın aldı ve adada 300 yıla yakın hükümran olacak hanedanını kurdu.
1271 Mn^lük Sultanı Baybars, Filistin ve Suriye’de Haçlılara ait son kaleler ve şehirleri zapt ederken Kıbrıs üzerine 17 gemiden mürekkep bir filo gönderdi-, fakat çıkan fırtına sebebiyle saldırı başarısız kaldı.
1374 Adaya hâkim olan rakipleri Venediklilere galebe çalan Cenevizliler Kıbrıs Kralı’yla anlaşma yaparak adada 90 yıl sürecek bir ekonomik hâkimiyet kurdular.
1426 Memlûk Sultanı Barsbay kuvvetli bir donanmayla Kıbrıs’a hücum ederek önemli şairlerini zapt etti. Esir edip Kahire’ye götürdüğü Kral Janus de Lusignan’ı bir süre sonra fidye karşılığında serbest bıraktı ve Kıbrıs’ı vergiye bağladı. Bu hareket Barsbay’a adanm iç işlerine de müdahale imkânı verdi.
1489 Bir yıl önce bir Osmanlı filosunun Magosa açıklarında görünmesi üzerine adanm sakınılması için endişelenen Venedikliler, Kraliçe Caterina’nın tahtından feragatinin ardından Kıbrıs’ın idaresini ellerine aldılar. Böylece Doğu’daki son Haçlı krallığı da ortadan kalkınca Venedikliler Memlüklerin desteğini alabilmek için onlara haraç vermeyi kabul ettiler.
1517 Osmanlılar Mısır ve Haremeyn^ Şerifeyn’in hâkimiyetini ele geçirince Venedikliler haraçlarını Osmanlılara vermeye başladılar.
1571 Kıbrıs Osmanlı devleti tarafından fethedildi ve ilk Osmanlı cemaati adada İskan edildi.1703 Evvela İdarî olarak birkaç sancaktan müteşekkil ٠ bir beylerbeylik olan Kıbrıs 17.yüzyılın ortalarında Kaptandı Derya uhdesine bırakılarak Cezayir-i Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletine ilhak edildi. Zamanla oluşan otorite boşluğu yüzünden ada doğrudan vezirdi azama “has” olarak verildi.
1745 Kıbrıs yönetim şeklinde yeni bir değişiklik daha yapılarak ada bağımsız bir eyalet haline getirildi.1785 Adadaki Rum Ortodoks
cemaatin temsilcisi olan başpiskopos ve saray tercümanının isteği üzerine idarî yapı bir kez daha değiştirilerek Kıbrıs merkeze bağlı bir muhassılla idare edilmeye başlandı.18 Genç sultan Abdülmecid Han tarafından mahallî idarelerde yapılan değişiklikler kapsamına Kıbrıs da dâhil edildi ve ada bir kez daha Cezayir Bahr-i Sefıd eyaletine bağlı bir sancak haline getirildi.1861 Kıbrıs yine halkın isteğiyle Cezayirli Bahr-i Sefıd eyaletinden ayrılarak üçüncü defa doğrudan İstanbul’a bağlı müstakil bir mutasarrıflık yapıldı.
1868 Bu son değişiklik de uzun sürmedi ve Kıbrıs İstanbul yerine Çanakkale vilayetine bağlı mutasarrıflık oldu.
1870 Merkeze uzaklığı sebebiyle yönetimde aksamalar yaşanınca Kıbns tekrar bağımsız bir mutasarrıflık yapıldı.
18774878 Osmanlı-Rus Harbi’nden mağlup ayrılan Osmanlı Devleti, Anadolu’ya yönelik muhtemel bir Rus istilasına karşı kendisiyle savunma ittifakı yapacağı teminatını veren İngiltere’yle adanın askerî üs olarak İngilizlere bırakılması konusunda anlaştı. Adanın mülkiyeti Osmanlı Devleti’nde olmasına rağmen yönetim tamamen İngilizlere geçti.1914 İngiltere adayı resmen ilhak etti.
1923 Lozan Barış Antlaşması’nm 20. maddesi uyarınca Türkiye, adanın İngilizlerce ilhakını kabul etti.
1925 Kıbrıs “Crown Colony”(Kraliyet Kolonisi) olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
1931 Rumların Enosis isyanıbaşladı, Rumlar İngiliz valisinin konağını yakınca İngiliz politikası sertleşti. Türk cemaati Enosis’e karşı olduğunu açıkladı.1939 İkinci Dünya Savaşı iş başlayınca İngiltere, Ortadoğu’nun kontrolü için stratejik önemi haiz bulunan adayı elden bırakmamak için, özerklik vaadinde bulunacağını yaydı, Rumlar ise Enosis’te kararlıydı.
1958 Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına dayalı ‘MacMillan Planı’ gündeme geldi.
1960 Kıbrıs Anayasası imzalandı. Adaya sembolik Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi. Makarios cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük cumhurbaşkanı yardımcısı oldu.
1963 21 Aralık’ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı ‘etnik temizleme ve adadan kaçırma’ politikasını doruğa çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustosunun ortalarına kadar sürdü. 30 Aralık’ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı ama Türkiye buna karşı olduğunu yineledi.
1967 Yunanistan’da orduyönetime el koydu ve 1974’e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs’ta EOKA’ya desteği arttırdılar. Türkler iyiden iyiye gettolara sıkıştırılmaya başladı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, gayri resmi olarak adaya yerleştirildi.
1974 (5 Temmuz)Yunanlı subayların yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios’u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson’u ‘cumhurbaşkanı’ ilan etti. Adadaki İngiliz üssüne sığman Makarios, Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldı. Bu suretle Enosis’in
gerçekleştirilmek istendiğini anlayan Başbakan Ecevit, garanti anlaşması uyarınca, İngiltere’yi ortak eyleme davet etti. İngiltere’nin katılmaması üzerine, 19 Temmuz’da Türk çıkarma gemileri denize açıldı ve 20 Temmuz’da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alındı. Ancak Yunan birliklerinin adada garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması çarpışmaları bütün ada yüzeyine yaydı. 22 Temmuz’da Birleşmiş M illetler’in çağrısına uyularak ateş kesildi.
- 1974 (16 Ağustos)Cenevre’de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi. Aksine köylerdeki Türkleri öldürmeye devam ettiler. Bunun üzerine Türk ordusu adanın yüzde 37’sini kontrol altına alacak kadar ilerledikten sonra ikinci harekatı sona erdirdi.
- 1975 13 Şubat’ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Aynı yıl içerisinde bir de nüfus mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadele ile Kıbrıs’ın güney kesimindeki Türkler, kuzeye; kuzey kesimindeki Rumlar da güneye geçti.
1977/79 DenktaŞ’Makarios (1977) ve Denktaş’Klerides (1979) ile Doruk Anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsiyordu.
1984/1990 KKTC nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı.
KKTC kurulurken, 1977-79 Doruk Anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı.
1990 BM Güvenlik Konseyi, bu tarihte 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, adadaki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı.1993 AB, Haziran 1993’te Kıbrıs’ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.
2001 Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Prodi Kıbrıs sorunu çözülmeden de Güney Kıbrıs’ın üyelik başvurusunun değerlendirilebileceğini söyledi.
2004 (Nisan) Türk ve Rum kesimleri halinde bölünmüş olan Kıbrıs Adası’nın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini öneren Birleşmiş Milletler’e aitAnnan Planı teklif edildi. Adını, planı ortaya atan BM eski genel sekreteri Kofi Annan’dan alan ve her iki kesimde de oylamaya sunulan plana, Türk tarafı % 64,91’le “evet” dediği halde Rumlar % 75,38’le “hayır” dediler ve adanın fiilen de birleştirilme çabası sonuçsuz kaldı,
2004 (Mayıs)1990’ların başında Avrupa Birliği’yle müzakerelere başlayan ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla güya adanın tamamım temsil eden Rum Kesimi Avrupa Birliği üyeliğine kabul edildi. Rumların adeta içinde boğuldukları siyasî-ekonomik yolsuzluk ummanı AB’nin attığı adımın sıhhati(!) hakkında bir hayli fikir veriyor…
BUGÜN
KKTC’de de son dönemde siyasî ve ekonomik anlamda sancılı bir süreçten geçildiği halde durumun güney kadar vahim olmadığı ortada. Hâlbuki garantör Yunanistan gibi ekonomisi iflas eden ve sağladığı iç-dış borçla ayakta durabilen Rum Kesimi’nin akıbeti, AB’nin akıbeti gibi meçhul ve karanlık görünüyor.