Kilise Dağılıyor mu

Kilise Dağılıyor mu

Dünyanın en çok söylenen şarkısı sizce nedir ?
Vehbi Vakkasoğlu

Prof. Klaus Schwarzenau, Almanya’da yeni bir fikir akımının öncülerinden-dir. Çok yakın bir gelecekte, Avrupa’da “tasaffi etmiş”, saflaşmış ve dolayı-siyle de Allah’tan geldiği şekle yaklaşarak İslâm’la bütünleşmiş bir Hıristiyanlıkla karşılaşırsak, şüphesiz ki bunda Prof. Schwarzenau’nun payı çok büyük olacaktır. Bu çok değerli ilim adamı, Prof. Hans Küng ile birlikte, Bediüzza-man Hazretlerinin yarım asır önce haber verdiği “MÜSLÜMAN ÎSEVÎLER” cemiyetinin İlmî temellerini atmaktadır. Böylece Hıristiyanların özellikle Müs-lümanlara, Peygamber Efendimize ve Kur’ân-ı Kerîm’e bakış açıları, tarihî taassuplarından kurtulmuş bir gerçekçiliğe hızla yaklaşmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’i emsalsiz bir elmasa benzeten Schwarzenau; “Onun her yüzeyi, her an değişen mânâ ışıkları yayınlamaktadır. Dolayısiyle Kur’ân, her zamana hitap eden bir Allah kelâmı olarak sürekli okunmalı. Siz ona tam teslim olmazsanız, o da size sırlarını tam açmaz” diyor.

Bizzat kendi tecrübesiyle Kur’ân’ın hem bedenî, hem de ruhî bir şifâ kaynağı olduğunu tesbit etmiş olan ilim adamı, bu İlâhî Kitabı “İncil’in karesi olan bir kitap” diye tarif etmektedir.

Dortmund Üniversitesinde jeoloji Profesörü olarak çalışan Schwarzenau, Kur’ân’ın hem Hıristiyanları, hem Yahudileri ve hem de Müslümanları birleştirecek tek İlâhî kaynak olduğunu ifade ediyor.

Ben, Kur’an-ı Kerim hakkında müs-bet düşünen bir Hıristiyanım.

Önceleri Kur’an’ı birkaç defa okumayı denemiş, fakat anlayamamıştım. (Yazarın anlayamadım dediği konu, Kuranın bizzat kendisi değil, tercüme veya mealleridir. Bunların da Kuranın yerini tutamıyacağı malûmdur.) Onu anlamak için, teslim olmak lâzım. Bir süre sonra bende garip bir ruh hâli baş gösterdi. Kendimi boşlukta hissediyordum. Herşey mânâsını kaybetmişti. Birden Kur’an okumak için şiddetli bir arzu duydum. Dikkat ve itina ile okumaya başladım. Peşin hükümlerden sıyrılarak, uzun uzun düşündüm. Nihayet, Kur’an-ı Kerim’in Allah kelâmı olduğunu anladım. Bu fikir, zamanla bütün benliğimi kapladı.

Evet, Kur’an Allah kelâmıdır. İnsanların göğsünü açar, ferahlık verir, bunalımlarını siler, şüphelerini giderir ve bütün duygularını tatmin eder. Hem üslûp, hem de mânâ yönünden eşsizdir. Ve İncirden kat kat üstündür. Harikulâde mânâ nakışlarıyla işlenmiş, eşsiz bir mücevhere benzer. “Kur’an İlmi” adlı eserimi, bu gerçeği anlatmak için yazdım.

Hıristiyanlıkta tehlikeli bir inanç vardır: Allah’ın,yalnız kendi dinleri vasıtasıyla bilinebileceği. Bu taassuptan vazgeçip, Kur’an’ı can kulağıyla dinlemeleri gerekir. Çünkü İncil’deki Allah tarifi, tezatlar ve yanlışlıklarla doludur. Eski metinlerde söylenenlerle yenileri arasında önemli farklar vardır.

Yahudiler ve Hıristiyanlar, birbirlerinin misyonunu tamamladıkları iddi-
asındadır. Her ikisi de Kur’an’ı dinlemeli. Kur’an’ın bütün kâinatı sarsacak kadar umumî olan daveti, an-laşılamayacak gibi değildir. O, Yahudi ve Hıristiyanları da hâlis ha-kikata çağırıyor.

Kur’an’m, İnciPi anlamaktaki yeri nedir? Bu soruyu cevaplandırırken, İncil’in bugünlere nasıl geldiğini bilmek lâzım. Incil, Hz. Isa’ya indiği zaman yazılmadı, ilk metinler hazırlanırken, kulaktan duyma ifadeler ve hikâyeler esas alındı. Bunların, ilk andaki

doğruluklarını koruduklarını söylemek mümkün mü? Hem, ilk Hıristiyanlar-dan rivayet edilenlerin eksiksiz olarak bir araya toplandığı da söylenemez. Buna mukabil Kur’an-ı Kerim’in tek bir harfi bile bozulmamış ve asla değişmemiştir. Kendinden önceki İlâhî kitaplarda anlatılanları eksiksiz ortaya koyuyor. Menkıbelerimizi ve kıssalarımızı, bozulmamış ve değiştirilmemiş haliyle anlatan ve ilk oluş peklimizi gösteren Kur’an’a teşekkür etmeliyiz!
Kur’an’a göre Hz. İsa (A.S.), Allah’ın kulu ve peygamberidir. Hz. Meryem, muhterem bir kadındır vt Hz. Isa’yı babasız doğurmuştur. Hz. İsa öldürülmemiş, semaya çıkarılmıştır. Ahirzamanda tekrar yeryüzüne inecek, İslâmî yaşayacak ve inkârcı-larla mücadele edecektir. Bu yüzden Kur’ân’a karşı çıkmamızı gerektiren hiçbir sebep yoktur.

(Hazret-i Isa’nın tekrar nüzulü meselesinin bir de mecazî yönü vardır: Yâni, Ona tâbi olan Hıristiyatnlar, yanlış bazı inançlarından arınacak*İslâm’a tâbi olacak, mutlak dinsizlikle mücadele edecek, demektir. Muhterem profesör, bu mânânın güzel bir örneğidir.)

Kur’an’m, “Muhammed, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonunucusu-dur.” âyeti, Hıristiyanlar için ne ifâde eder? Buna benzer bir ifade, Yuhan-na İncili’nde de var: “Ben size doğru söylüyorum. Gidişim sizin için hayırlıdır. Çünkü gitmezsem Paraklet, size gelmeyecek, fakat gidersem gelecek. O size bütün hakikatları iletecek. Yalnız kendisine bildirileni söyleyecek, kendinden konuşmayacak, gelecekteki hakikatler hakkında sizi aydınlatacaktır.” (Yuhan-na: 16.7.13)

Hazret-i Isa, burada kendisinden’ sonra gelecek peygamberi müjdeliyor. O’ndan “Paraklet” diye bahsediyor (Paraklet, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayıran, farkeden mânâsındadır ki, Efendimizin Faruk ismine tekabül eder). Paraklet, Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen Ahmed’den başkası değildir!

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*