Genel

Kimya biliminin ortaya çıkışı

Kimya biliminin ortaya çıkışı ve gelişmesi yüzyıllar öncesine dayanır. Bu bilim dalının simyadan ayrılıp, ciddi bilim dallan arasında yer alması ise uzun bir sürecin sonucunda olmuştur. Kimya deyince Türkiye’de akla gelen ilk bilim adamlarından biridir Bahattin Baysal. 1941 yılında öğrenci olarak başladığı kimya uğraşını hâlâ sürdürüyor. Polimerler üzerine çalışıyor olması ise, sanki bilimin sürekliliğine olan inancının kanıtı.
Kimya Laboratuvarında Bir Polimer Öncüsü

Bahattin Baysal
“1939 yılında İzmir Lisesi’ni bi-tirdikten sonra Devlet Demir Yolla-
AHATTIN BAYSAL’ın vasam övkü.sii 28 Aralık
rı’nda çalıştım. Memurluk yapıyordum. Devlet Demir Yollan gibi büyük bir işletmede bile o yıllarda lise mezunu memur parmakla sayılacak kadar azdı.”

Bahattin Baysal Devlet Demiryolları 8. İşletme’deki görevine 1939 yılında başlar; fakat içinde bilim ateşi yanmaktadır. Hangisi olursa olsun bir bilim dalında öğrenim görmek.
1Q3Q yılında bahası ve kardeşleriyle Tirebolu’da
1 ifşfhRst m
Buca Ortaokulu’nda öğrencilik yılları, 1935 ”
yıllarından beri im
kim vardı, biiıır bir şey yapmak “ yordum.
Okumak . Avrupa’ya gır yi düşünı*’ dum. Ama Ik Dünya Sî uzadı ve Ai pa’ya gitme nin kalmadığı -şildi. Ben, kimyr. lümünde öğrenci*. •: İstanbul Üniversitesi.
Ü1922’de Eskişehir’de başlar. Kurtuluş Sava-şı’nın halen sürmekte olduğu günler yaşanmaktadır. Bahat-tin’in subay olan babası Seyfettin Baysal, savaş bittikten sonra Kuzeydoğu Anadolu’ya tayin olur. Küçük yaşta Eskişehir’den ayrılan Bahattin Baysal buraya bir daha gelme olanağı bulamayacaktır, Kavsa l ailesi îierıki yıllarda Anadolu’nun birçok kentine tayin edilecek ve Bahattin okul yaşantısını farklı kentlerde sürdürecektir. Türkçe harflerin kabul edildiği İ928

yılında Posof’ta ___~

başladığı ilkokula, babasının görev yeri değiştikçe Ardahan’da, Tirebolu’da devam eder, Alucura İ!ko-kulu’ndan da mc zun olur; Buca’da ortaokul okuduktan sonra 1939 yılında İzmir Li-sesi’ni bitirir.
ceyı gerçeKieştırmeK için lynı yit«*“= da Devlet Demir Yolları’ndaki gcreyinden ayrılır ve İstanbul Üniver- -tesi Fen Fakültesi’ne İstanbul \l- -sek Öğretmen Okulu öğrencisi c..-rak girer. Aynı yıllarda bir yandan r. İstanbul Yüksek Öğretmen Ok -lu’na devam etmektedir.

“1941 yılında İstanbul Üniver* –
tesı. ren ranuıtesı Kimva di- – h inU ne gııoırn. ramyayı seçınct::- ^ özel bir nedeni yoktu, i -3 tün hllim d-allarına =___j
hatta bunun için Avrupa’ya gitm–istemektedir. Aklındaki bu düşü”

rupa’nın en tanınmış üniversitelerinden birisiydi. Kuşkusuz, bunu o zamanlar bilmiyordum, sonradan anladım. Üniversite’nin çeşitli bölümlerine Avrupa’nın tanınmış profesörleri çalışıyordu. Kimya Enstitüsü Direktörü Profesör Arndt büyük bir bilim adamı idi ve ben ondan çok şey öğrendiğimi anladım. Fakülte’de genç bir doçent grubu görev yapıyordu. Matematik, fizik ve kimyada iyi bir eğitim kazandığımı sanıyorum”

i İÜW’»İ, LJG. ÜlllLUl LiU y jaı ııı ıvııııva-

cı olmasına karşı çıkmaz. Anne Şadi-ment Baysal’ın gönlünde en büyük oğlunun doktor olması vardır ama. Bahattin Baysal buna yanaşmayınca, bu düşüncesinde ısrar etmez. Bahattin Baysal, İstanbul Üniversitesi’nde modern kimyanın esaslarını öğrenir. 1945 yılında mezun olduğunda kararını vermiştir: Kimya dalında akademik kariyer geliştirecektir. İstanbul’da kadro bulunamadığı için Baysal Ankara’ya gelir ve bu yıl içinde, yeni kurulmuş olan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde asistan olur.

“O yıllarda benim şansım birdenbire açıldı. Çünkü, genç olmasına karşın Avrupa’nın tanınmış bir profesörü olan Estonyalı Adolf Parts Ankara Üniversitesi Fen Fakülte-si’ne Fiziksel Kimya Enstitüsü’nü kurmak için geldi. Parts, savaş yıllarında İngiltere’de kalmıştı. Ankara Üniversitesi bir ilan vermişti ve Profesör Parts ailesiyle birlikte Ankara’ya geldi; geldiğinin haftasında da bana bir doktora tezi verdi. Yurtdı-Şindan gelmiş, tanınmış birinin ya-
Bahattın Baysal 1941 yılında liseden mezun olduğu sıralarda kardeşleriyle…

nında doktora yapmak benim için büyük bir şanstı. Fazla asistan olmadığı için de, profesör bütün enerjisini benimle çalışmalarda toplamıştı. Haziran 1949’da doktora sınavlarını verdim. Profesör Parts aracılığı ile 1950 yılında New York Politeknik Enstitüsü’nde çalışma olanağı buldum. Bunun üzerine 1950 yılında fakülte beni asistan olarak Amerika’ya yolladı.”

Amerika’ya gidecek olan Bahattin Baysal, İstanbul’dan Tarsus adlı gemiye biner ve yola çıkılır. Geminin Atlantik Okyanusu’nun ortasında bozulması ve atlatılan bazı küçük kazalar ile yolculuk yaklaşık 1 aylık sürede gerçekleşir. Bu süre sonunda Bahattin Baysal New York’ta bulu-
nan Brooklyn Politeknik Enstitü-sii’ne gelir.

“Amerika’da gittiğim yer, poli-mer bilimi bakımından en tanınmış bilim adamlarının gittiği bir yerdi. Amerika’daki polimer bilimi bu merkezden gelişti diyebilirim. Avrupa’dan ayrılıp gelmiş polimerciler Brooklyn Politeknik Enstitüsü’nden bulunuyordu, polimer bilimin kurucusu Hermann Mark da oradaydı.”

Bahattin Baysal, 1951 yılında Brooklyn Politeknik Ensititüsü’nde Profesör Mark ve Profesör Tobolsky ile birlikte çalışır. O yıllarda “Poli-nıerik Maddelerin Kinerisj” üzerine çalışan B^h^rrir; Baysal T««-boîskv’üin Princer^n I nr. erinesi ne gîEîiîesiî-üî i.rıî!ndjn. ıııcz ve 1^52 vıliîtdj. u dj PnEcer.n’i: l. n:-versite^i’ne geçer.

“Doçentlik tezimin bsşk®: ‘Zincir Reaksiyonu Poiimerizasyoalan-nın Kinetiği’dir. Polimer îiteratürün-de önemli bir yer tutar. 1953 yılından başlayarak son yıllara kadar bu konuda Amerika Birleşik Devletle-ri’nde yayımlanan hemen hemen bütün kitaplara alınmıştır. 1952 yılını ben Princeton’da geçirdim; çünkü Profesör Tobolsky oraya gitmişti. 1952 yılında doçentlik tezimi yazmayı bitirip Türkiye’ye döndüm.

Bir an önce doçent olmak istiyordum; çünkü üniversite kariyerinin başlangıcıydı doçentlik. Mayıs’ta lisan imtihanına girdim ve Kasım 1952’de de fiziksel kimya alanındaki çalışmamla doçent oldum.”

Bahattin Baysal’ın Amerika’da çalışmalarını yürüttüğü sıralarda
Bahattin Baysal 1945’te Taksim Meydanı’nda (solda),

1960 yılında ayrıldığı İstanbul’a yirmi yıl sonra 1980’de geri dönecektir. Bahattin Baysal, askerliğini 1953 yılında Ankara’da muhabereci olarak yapar (sağda).

kendisini sık sık ziyarete gelen bir Türk bilim adamı vardır: Erdal İnönü. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde başlayan tanışıklıkları burada dostluğa dönüşmüştür.

“Erdal İnönü 1951 yılında Kaliforniya’da doktora yaptı. Ben kendisini Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde öğrenci olduğu zamanlar-
Hocam ve Dostum

Namık K. Aras

Prof.Dr., ODTÜ Kimya Bölümü

Prof.Dr. Bahattin Baysal’ı 1957 yılında yani tam 40 sene önce Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Yüksek Mühendisliği Bölümü’nde Fizikokimya hocamız olarak tanıdım. Türk Fizikokimya eğitimine büyük hizmetlerde bulunan Estonyalı Prof.Dr. A.G. Parts’ın kitabının tercümesini de gerçekleştiren Prof. Baysal hiç şüphe yok ki kimya eğitiminin temel taşlarından olan Fizikokimyayı bizlere öğretip sevdirmiş ve ileriki yıllarda pek çok kimsenin Fizikokimya konularında ihtisaslaşmalarına etkili olmuştur. Baysal hocamızla olan gönül bağımız ve işbirliğimiz 40 yıl önce böyle sağlam bir temelle başlamış ve yıllar boyu devam etmiştir. 1959 Eylül’ünde Türkiye’nin ilk NATO Yurtdışı Doktora Bursi-yer öğrencisi olarak Massachusetts Institute of Technology (MIT)’ye gittiğimde Prof. Baysal oradan yani ayrılmıştı. Nitekim master ve -doktora-hocam.. Prof ..Dl Charles Coryali ba-na ilk yer olarak Prof. Baysal’ın oturduğu masayı vermişti.

MIT’te bulunduğum sürelerde Prof. Baysal ile görüşmelerimiz hiç kesilmedi. 1962 yılında Prof. Baysal’ın Fen Lisesi eğitimi programı çerçevesindeki ABD ziyaretinde Boston’da buluştuk ve ODTÜ ‘ye dönüş planlarım o zaman başladı. Özellikle Haziran 1965’te Prof. Baysal’ı Dartmouth Üniversitesinde ziyaretçi Profesör olarak bulunduğu zamanki görüşmemiz benim ODTÜ’ye dönmeme tam karar verdiğim zaman olmuştur. Nitekim Nisan 1996 da Türkiye’ye döndüğüm zaman Prof. Baysal’ın kurduğu yepyeni bir kimya bölümü buldum. 1966-1979 ara-
dan biliyordum, o sırada ben de asistandım. Tanışıklığımız vardı, ama arkadaşlığımız 1951 yılında başladı. Fen Fakültesi yıllarında Erdal Bey’in kimseyle konuştuğu pek görülmezdi. O, Cumhurbaşkanı nın oğluydu ve okula ayrı bir otomobille gelip giderdi. Diğer insanlarla da fazla konuşmazdı. Politeknik’te biz
Bahattin Baysal
sındaki yıllarımız Kimya Bölümü’nde yeni la-boratuvarlar kurma, dersler açma ve özellikle yüksek lisans programlarını genişletme i açısından çok faydalı oldu. Prof. Baysal ile olan ilişkilerimiz aynı bölümde iki “Öğretim i Üyesi” olma dışında sık sık ailece görüştüğümüz bir sevgi ve saygı bağı ile de donatılmış- [ tı. Bilimsel ve idari çalışmalarımızda aramızda j pek çok benzerlikler oldu. 1973 Ekiminde I Prof. Baysal ODTÜ Fen Fakültesi Dekanlığın- | dan ayrılınca ben o göreve atandım. Uzun süre ikimiz de Kimya Bölüm Başkanlıkları | yaptık. Kimya dalında TÜBİTAK Bilim Ödülleri Prof. Talat Erben, Prof. Bahattin Baysal, Prof. Namık Kemal Aras sırasını takip eder Hiç şüphe yok ki Prof. Baysal Türkiye’de polimer eğitiminin başlamasına ve bugünkü yüksek seviyeye gelmesine etki eden en büyük faktördür. Altmışın üzerinde yüksek lisans ve viüktora öğrencisi yetiştirmiştir, tahmin ederim bu bir rekordur. Prof. Baysal daima en ivivi aravan. vaptsoı arattırma—rı yüksek seviyede yürüten Dır oııırrı aüamıdıı. Çok , kimsenin bilmediği bir yanı da güzel sanatla-ratteelliklff şiire, edebiyata^e-tarihe-elan ilgi— f si ve geniş bilgi seviyesidir. Bir tartışmada bazan çoğu kimseye ters gibi görünen bir te- j zi savunur ve fakat haklı olduğu ortaya çıkar, 1997’de Prof. Baysal’ın 75. doğum gününü kutluyoruz. Türkiye’de bu yaşa kadar araştırmalarını sürdüren, bilimsel ve sosyal ‘ olarak aktif olan nadir insanlardan biridir. Bu nedenle eserlerini biraraya getirmekten, adına TÜBİTAK Kimya Dergisi’nin bir sayısını çıkarmaktan, 5 Aralık 1997’de çalışmalarını tanıtan bilimsel bir toplantı ve doğum günü partisi yapmaktan gurur duyuyoruz.
Erdal Bey’le arkadaş olduk ve bu arkadaşlığımız da ömür boyu sürdü.”

Bahattin Baysal 1953-1954 yılları arasında Ankara’da askerliğini yaptıktan sonra çalışmalarının başına döner. O yıllarda atom enerjisi üzerine çalışmalar yapmak önem kazanmıştır ve bu konu bilim adamlarının olduğu kadar hükümetin de ilgisini çekmektedir. Bu bağlamda Amerika ile bir işbirliği anlaşması yapılır.

“Buna göre, 40-50 kişilik bir grup ilk anda parti parti olmak üzere atom enerjisi üzerinde çalışmak için ABD’ye gönderildi. Ben 1957 yılının Eylül ayında iki sene için Amerika’ya gittim. Çalışmalarımı sürdürmek için Massachussetts Institute of Technology (MIT) de bir yıl kaldım ve Long Island’daki Brookhaven National Laboratory’e gittim. İki yıl süreyle kimyanın atom enerjisiyle ilgili konularında araştırmalar -yap’ tim.”

Baysal, Amerika’dan Türkiye’ye döndüğünde Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulmaktadır. ODTÜ Bahattin Baysal’ı Kimya Bölümü’ne davet eder.

“ODTÜ beni profesör olarak çağırdı. Doçent olarak aldığım parayla arasında önemli bir fark olan ücret öneriyorlardı. Türkiye’ye döndüğümde 900 TL maaş alıyordum. O zaman bekârdım. Kızılay’da Piknik denilen bir yer vardı, öğle ve akşam yemeklerini ortalama 10’ar liradan orada yiyordum. 300 lira da ev kirası veriyordum. O zamanki maaşla üst baş hak getire… Herkes şimdi şikayet ediyor, ama biz oldum olası hiçbir zaman ay sonunu getirecek kadar para kazanmadık. Ben ODTÜ’ye girince durumum biraz değişti.”

Bahattin Baysal 1960 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’ne bölüm başkanı olarak girer. 1960 yılında başlayan ODTL günleri 1980 yılına kadar 20 yü süren Başlıca çalışma alanı polimer kimyası olan Baysa!, ODTÜ’deyken Kimya Böiümü’nün gelişmesi için elinden geleni yapar, bir yandan da kendi çalışmalarını sayıca ve nitelikçe artırmak uğraşındadır. Kimya Bölümünün başkanlığı ve fakülte dekanlığı görevleri yapan Baysal’ın çalıv malarından Amerikan Ford Vak-fı’nın yardımı önemli bir yer tutar.

“O yıllarda önemli bir kaynak amerikan Ford Vakfı’nın bizim Fen rakültesi’nin Fizik, Kimya, Mate-bölümlerine önemli yardım–rrfda bulunmasıyla oluştu. Bizim Kimya Bölümün’de lisansüstü ve tora programlarını açmamız için —emli yardımlarda bulundular. Ya-a;f bize Amerikan bankalarında _up, üniversite rektörünün emrinde
:ır.ak üzere harcaması bizim kont-^jımiizde olan paralar verdi. Ford i’ii: ti’nın Türkiye’deki bir temsilcisi —Matematik profesörü Eugene Northrop aracılığıyla ODTÜ’nün -en bilimlerine böyle bir yardım sağ-

adık.”

Ford Vakfı’nın bu vardımıvla rrkıve de bilim alanındaki çalışmalar yeni bir soluk kazanır. Birçok .rıştırmacı bu kaynak sayesinde urtdışında da çalışmalar yapma ola-“iğı bulur. Kurulan laboratuvarlar ve cjtüphane ise fakültesinin ihtiyaçla–:nı karşılayabilir hale gelmiştir.

ODTÜ’de 20 yıl geçiren Baysal, m?9 yılında İstanbul Üniversite–ı’nden aldığı daveti 1980 yılında ka–■_ıl edip, yalnızca yurtdışı araştırma-m için ayrıldığı Ankara’dan İstan–ııl’a gider. İstanbul’a giderken ar–ada bıraktığı eserlerden biri de kuşçuluğunu yaptığı Ankara Fen Li–¿si’dir.

“1963’ten itibaren 6-7 senelik bir evrede Ankara Fen Lisesi’ni kur-^jk. Fen Lisesi’nin programını An-

• uı Üniversitesi ve ODTÜ’nün firik, kimya, matematik, biyoloji ho-.¿îarı, önce biz kendimiz öğrenerek -¿zırladık. Bu çalışmalar Ford Vakfı e Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortak –>iesi olarak vüriitüldü. Fen lisesi
projesinin müdürü Profesör Rauf Nasuhoğlu idi. Fizik, kimya, biyoloji, matematik alanlarında üçer profesör olmak üzere Florida’da ikişer ay çalışma yaptık. Bütün Amerika’yı uçakla dolaştık; programları geliştiren bilim adamları ile doğrudan doğruya görüşüp tartışarak Fen Lisesi için uygun gördüğümüz program, kitap, laboratuvar ve yardımcı materyalin seçimini yaptık. O iki aylık çalışmada Amerikan sisteminde, fen biliminde, fen eğitiminde olan yenilikleri ve programları gördük. Birinci sene bunları biz kendimiz öğrendik. İkinci sene Fen Lisesi’ne seçim ile öğretmen aldık ve projelere göre öğretmenleri yetiştirdik.”

Bahattin Baysal ve arkadaşlarının yetiştirdiği Fen Lisesi öğretmenleri sayesinde Türkiye’nin diğer yörele-
rine de Fen liseleri açılır. Türkçe’ye çevrilen ve uyarlanan Fen Lisesi programı bir süre sonra yaygınlık kazanır ve 1970’li yıllarda 180 lise bu programdan yararlanır.

Baysal 1980 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne geldiğinde, dekanlığın da yardımıyla bir polimer laboratuvarı açar.

“İstanbul Teknik Üniversite-si’nde polimerle ilgili dersler koyduk ve polimer konusunda birçok insan yetişti.”

İstanbul Teknik Üniversite-si’nde 11 yıllık bir çalışmadan sonra emekli olan Profesör Bahattin Ba\-sal’a, Boğaziçi İJniversitesi’nden davet gelir. Bahattin Baysal bugün hâlâ haftada üç saat Boğaziçi Üniversitesinde polimerler üzerine ders vermektedir.
Bahattin Baysal Prıncetorı Frıck kimya laboratuvarında Prof. Thobolsky ve Erdal Inönüyle.
w

l
‘ ~~7 yılında AÜ Fen Fakültesi öğretim görevlileri birarada. Ayakta soldan birinci sırada Bahattin Baysal ve sağdan ;* -r s s :’of. Adolf Parts. Bahattin Baysal’m kurucusu olduğu ODTÜ Kimya Bölümü’nde Savaş Küçükyıldız ve Kudrettin Erse,

“Bu benim normal hayat hikâyem ama vurgulamak istediğim şu: Ben tümüyle halk okullarında okuyan bir adamım, özel bir okulda okumadım. Zaten bizim zamanımızda özel okullar çok yoktu; tersine, özel okullar normal okullarda okuyamayan güçteki insanların gittiği okullardı. Sıkı eğitim veren okullara gidemeyip de babasının parası olanlar,

o tür okullara giderdi. Sonradan, za-
man içinde o okullar daha iyi öğretmenler bularak kalitelerini artırdılar. Kalabalıklaşan sınıflarla beraber devlet okullarının kalitesi düştü. Ben Cumhuriyet’in bir elemanıyım. Yeni alfabeyle birlikte işe başlayan ve halk okullarında okuyan bir eleman.”

Bahattin Baysal çoğu zaman çevremizde gördüğümüz bilim adamlarından farklı. Yaşamı boyunca birkaç
kişiye doktora vermiş, 5-10 tane çalışma yapmış, ama ismi duyulmuş ya da yönetici nitelikli bilim adamlarından değil Baysal. Yaym listesine bakıldığında üretkenliğinin ne boyutlarda olduğunu anlamak mümkün. Yayımlanan 200 civarında makale^ uluslararası ve ulusal kongrelerde-sunulan yüzün üzerinde bildiri onun ne kadar çalışkan olduğunun bir göstergesi. Bu çalışmalara binden fazla kişinin atıfta bulunması ise işin başka bir yönü. Bahattin Baysal, son 35 yılda 30 yüksek lisans ve 32 doktora tezi yönetmiş; halen 4 doktora öğrencisi ile çalışıyor.

“Son yıllarda yine Polimerler üzerine çalışıyorum. Polimerler şimdi geniş bir bilim dalı oldu, eskiden bu kadar değildi. Bunun için ben yurtdışına her gidişimde polimerle-rin farklı bir alanında çalıştım ve bu çalışmaları Türkiye’ye getirdim. İşe, polimerizasyon kinetiği ile başladım: daha sonra polimerlerin radyasyonk etkileşmesi, iyon değiştirici dengeleri, polimerlerin elektrik özellikler: üzerine çalışmalar yaptım. Türkiye’ye her dönüşümde, benimle birlikte doktora yapanlar da bu kontı-
r
Bahattin Baysal ile Anılar

Haşan Erten

Prof. Dr. Bılkerıt Üniversitesi Fen Fakültesi

Prof.Dr. Bahattin Baysal’ı ilk kez 1960 yılının Eylül ayında tanıdım. ODTÜ Kimya Bölümü, lisans ve lisansüstü eğitime 1960-61 akademik yılında kurucu Bölüm Başkanı olan Prof.Dr. Bahattin Baysal’ın önderliğinde başladı. Bizler Kimya Bölümü’nün ilk öğrencileri olarak 25 kişi idik, ikinci sınıfta liberal yatay geçiş kuralları ve sınıf tekrarlayanlar nedeniyle bu sayı üçe indi. Mete Enuysal, Bakı Yarar ve ben. Matematik Bölümü’nden Yakup Mehmet’in Kimya’ya transferi ile bu sayı dörde çıktı. Üçümüz 30.6.1964 tarihinde ilk Kimya Bolümü mezunları olduk. Ertuğrui Ergöz ise aynı tarihte ilk yüksek lisans derecesini aldı. Eğitimimizin her aşamasında Bahattin Bey bizlerle çok yakından ilgilendi. Bölümün gelişmesi için olağanüstü gayret sarfediyordu, Hemen başlayan lisansüstü eğitim ve araştırma faaliyetleri bizler İçin büyük bir teşvik oluyordu.

Bahattin Bey Fizikokimya derslerini büyük bir özenle ve ciddiyetle verirdi. Kimyanın temel kurallarını bu derslerde öğrendik. Çok emek veren, çaba gösteren öğrenciler başarılı oldular. Dersten başarısız olup tekrarlayanlar da ikinci sefer İşi çok ciddiye alarak temel bilgiler edindiler. İkinci grup arasında sonra-
dan uluslararası düzeyde bilimsel saygınlık kazanmış pek çok arkadaş bulunmaktadır.

Lisans eğitimimiz sırasında, yakın arkadaşımız Erdal Orhan (Onurhan), Londra’daki Tıp eğitimini elinde olmayan nedenlerle yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Ankara’da onu Ba-hattln Bey’e götürdük. Erdal Kimya Bölü-mü’ne yatay geçiş yaptı. Doktora derecesini de Kimya Bölümü’nde tamamlayan Erdal Onurhan, Bahattin Bey’le çok önemli bilimsel çalışmalar gerçekleştirdi.

Bahattin Bey her zaman yetenekli öğrencilere her yönden destek oluyor, onlardan ise tek bir şey istiyordu; çok çalışmak. Kendisi bu konuda bugün bile en büyük örneği oluş-turuyc Orta karar bilim adamlığına pek inanmaz ve prim vermez. Potansiyellerinin sınırına ulaşamayan genç bilim adamları, Bahattin Bey için üzüntü kaynağı oluyor.

Yüksek lisans çalışmalarına 1966 yılında başladım. Bahattin Bey tez çalışması olarak akrilamidin katı hal pollmerazasyonunu incelememi istedi. İyonlaştırıcı radyasyonlarla (y veya x-ışınları] bu tür polirosrizasyonun rnürn-kün olduğu biliniyordu. “Niye bir morötesi ışın kaynağı kullanmıyorsun” diye öneride bulundu. ilk deney sonuçlarından sonra polimer oluştuğunu görmek ne kadar heyecan verici idi. Büyük bir şevkle ve özenle olayın birçok yonunu inceledik. O sıralarda Ankara Kurtuluş Parkı’nda Atomların Barışçıl Amaçlarla Kullanılması ile ilgili uluslararası bir sergi vardı. Orada yiyecek ışınlamak için kullanılan y-ışmı kaynağını benim katı hal polimerizasyonu ça-
lışmalarımda kullanabilmem için ilgililerder izin almıştı. Bahattin Bey bana da örnekler hazırlamamı ve ertesi gün erkenden oraya gitmemi söyledi. Benim ise o gün sabahleyır iki saat dersim vardı. Önce dersime girdim Ancak çok geçmeden dersten çağrıldım. N-ye vaktinde gitmediğimi sordu Hoca. Ben de dersime girmem gerektiğini düşündüğün-söyledim. Tabii Bahattin Bey buna çok kızd Epeyi haşlandım! Şimdi Bahattin Hoca’n:r’ haklı olduğunu düşünüyorum.

Bahattin Bey sanatla ve sporla da yakın- J dan ilgilenir. Ankara’ya her geldiğinde muhakkak Bilgi vc Dost Kltabevlerine uğrama^ ihmal etmiyor. Birlikte geçirdiğimiz birkaç ta: en keyifli tatiller arasında sayıyoruz. Sohbetlerine doyum olmuyor.

Ülkemizde fen bilimlerine yönelimin Istec -ğimiz düzeyde olmadığı bilinen bir gerçek: ■

Bu sorunur! üzGfinG i!k öçjüsnlörcten birisi Cc-Bahattin Bey’dir. Fen Liselerinin kuruluşun-ön ayak olanlardandır. Yetenekli öğrencı e’ Kimya Bilimine kazandırmak için sürekli çam içerisinde oldu. Bugün az da olsa çok yes- _ nekli öğrencilerin fen bilimlerine yöneimeler’-de şüphesiz onun ve öğrencilerinin çabaıa’ -nin büyük payı vardır.

Prof.Dr. Bahattin Baysal Kimya Bilirr – i yaptığı çok önemli katkıları, yetiştirdiği yüzr-ce öğrencisi, kurduğu ve yönettiği birçfc akademik birimleri ile ülkemizin yetiştTT saygın bilim adamları arasında en on gelenlerden birisidir.

Daha nice mutlu yıllara Hocam.

çalışmış oldu. Şu anda benimle -irlikte çalışan çok iyi bir polimer £rubu var. American National Scien-Foundation ile ortak b*r proje yü-

– .itiyoruz. NSF Amerika dışına fazla ,’ira vermiyordu, ama bize verdi ve -:mdi projedeki bütün masrafları on-ar karşılıyorlar.”

Bahattin Baysal’ın bugün TÜBİTAK Marmara Araştırma Merke-,:;’nde yürüttüğü çalışmalarından bi-de Makedonya Üsküp Üniversite-ile ortak yürüttükleri bir araştırma ?rojesi. Baysal bir bilim dalının iler-emesi için uygun bir ortamın mutları gerekli olduğunu düşünüyor. ’Ben ODTÜ’deyken Kimya’da bu

• *• bir bilimse! ortam oluşturmayı -aşardık. Bilimsel çalışma ancak or–¿m olursa devam eder. Şimdi TÜ-
BİTAK’ta da ortam var ve çalışma devam ediyor. Ben çok çalışmam ama şuna inanırım bilim sürekli bir olaydır. Bu yüzden benim çalışmalarım da süreklidir. Bilimde herkes sürekli olarak bir tuğla koyar; büyük bir dahinin gelip de bütün bilimi bir anda değiştirebileceğine inanmıyorum. Hele şimdi, modern bilimde buna hiç inanmıyorum. Diyelim ki Einstein yaşamasaydı dünya bugünkünden farklı olmazdı. Einstein’ın buldukları kendi zamanında da biliniyordu; ama o iyi formüle eden birisiydi. Ondan iiç-beş yıl sonra bir başkası da bulabilirdi onun bulduklarını. Einstein’ın yaptıkları önemli, ama bilimin sürekliliğini değiştirmiyor. Sanat böyle değildir oysa. Sanatta, Van Gogh yaşamasaydı dünya ek-
sik kalırdı. O zaman dünya Van Gogh’suz kalırdı. Ama bilim bundan farklı, bilim sürekli ilerleyen bir süreçtir. O yüzden kimsenin böbürlenmesine gerek yok.”

Bahattin Baysal’ın kendisi yaptıklarıyla böbürlenmese de, çalışmalarının bilime kattığı çok şeyler olduğu muhakkak. Arkadaşları ve öğrencileri, 5 Aralık’ta, Bahattin Bay-sal’ın 75. yaşgününü kutlamaya hazırlanıyor. Meslektaşlarının heyecanla organize ettiği bu kutlama biraz da onun oluşturmayı hedeflediği bilim ortamının ortaya çıkmış olduğunu gösteriyor.

Yazının hazırlanması sırasındaki katkılarından dolayı, Bahattin Baysal.

Namık A. Aras ct Hasa» ErUn V teşekkvr r/f.-t’tt-
Gökhan Tok
Bahattin Baysal 1994 yılında National Science Foundation’m düzenlediği bir :;plantıda çalışma grubu üyeleriyle…
“V. % i
znir Ege Üniversitesi’nin bahçesinde bir toplantı sırasında; sağdan soia: Bahattin Baysai, Erdal İnönü, Semahat Geldiay ve Atıf ieagün. Bahattin Baysal, dönemin ODTÜ rektörü SaatçioğJu’ndan onursaI doktora belgesini alırken. Baysal’ın 1960 yılında başlayan

iümü’ne yaptığı katkılardan dolayı onursal doktorayla ödüllendirilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir