KUŞ ŞARKILARININ SIRLARI

KUŞ ŞARKILARININ SIRLARI
Joel GURIN
BBir kuşun nağmesi ya da “ezgisi”, çoğunlukla, onun en belirleyici özelliğidir. Örneğin ardıçkuşu benzeri, Amerika’ya özgü kah-verenkli bir türün, iki bin çeşitli ezgiyi bilip, söylediği saptanmıştır. Hani bir “Kuş Plakları Kataloğu” olsaydı, bu hiç de küçümsenmeyecek bir başarı sayılırdı! Ne var ki, bu sevimli yaratıklar herhalde, kendilerini ya da biz insanları mutlandırıp, keyiflendirmek -için böylesine karmaşık ezgi*? söyleme külfetine katlanmıyorlar. Öyleyse hangi nedenle ve de nasıl böylesine zengin ezgi çeşidini oluşturabiliyorlar?

Bu konude, Rockefeller Üniversitesi Doğa-bilimi uzmanlan New York dolaylarındaki bir yörede yoğun incelemeler sürdürmekteler. Bin hektarlık bir orman içinde bulunan Düşes Malikânesi (şarkıcı kuş türlerinin hemen çoğunun bolca bulunduğu, bataklık ve yeşillik alanları kapsar) Üniversite’nin Saha Araştırma Merkezidir.

Merkezin önderi, şarkıcı kuş uzmanı Profesör Marler, bu uçan yaratıkların iletişimini kavrayabilmek için ilkin, genellikle gerçek bir ezgiden daha yalın ve kısa olan kuş çağrılarının incelenmesi gerektiğini söylemektedir. Yalnızca birkaç kuş türünün şarkıcı olması dışında, hemen tümünün, iletişimi sağlayan bir vokal sistemi (dizgisi) bulunduğu ortadadır. Örneğin, yırtıcı bir hayvanın yaklaşmakta olduğunu bildiren “alarm” seslenişi, alarmı çalan kuşu ele vereceğinden, çoğu kez, oldukça ustalıkla oluşturulur. “Dikkat et!” seslenişi öylesine tiz bir ıslık şeklinde yapılır ki, baykuş ya da tilki gibi düşmanların, küçük kuşların yerini saptaması pek de kolay olmaz.

Genellikle kuş sesleri, bir incelik içermeyen temel çağrılardır; yani ya bulunmuş yiyeceği veya gelen düşmanı diğerlerine haber vermek içindirler, ya da karşılaşan kuşların selamlaşmalarının bir kısmını oluştururlar. Kuş türlerinin rnnnnda fcivcivler ve halkalı güvercinler gi-
bi) yavru, bu sesleniş yetisi ile doğar karşın gerçek ezgiler olan kuş şarkıları, d’ ten bir yetiyle değil de, yetişkinleri Izlo; kazanılır; aynı bir tür içinde bile değişiklik < rirler ve farklı yöre kuşlan, tıpkı insanlar farklı “lehçelerde” şarkı söylerler.

Tek bir kuşun dağarcığında kendine birkaç ezgi bulunabilmesine karşın, kanaryı bazı türler ise şarkı repertuarlarını her sim yenilemektedirler.

İncelikleri ve karmaşıklığı ile bir şarkısı, herşeyden önce onun türünü I (ayrıcalık oluşturan bir kaçının dışında, I tüm kuşların şarkıcı olanı erkektir) ve ? ile eştürden olan dişileri kendine çeker ca kuşlar, saldırganlara karşı, kendi nlaı yine şarkılarının ürkütücü nağmeleri ile ko Kuş şarkılarındaki farklılıklar, bireysel di birbirlerini tanımalarına, şarkıyı söyleyen neyim düzeyi, erkeğin, eş adayı olarak y hakkında ipucu vermesine yarar. Örneğin şarkısı, “İşte karşınızda öten bendeni/, I kek bataklık serçesiyim, hani şu uztın kısa kuyruklu, tüylü ve çevredeki sa/lıfı dine yuva edinmiş olanlardan! Eşleşin’ uygun bir adayım; hem hazırım, hem do yurdumu savunabilecek güçteyim!” dlyobl

Amnerst’te Massachusetts Üniversltı manlarından Donald Kroodsma’ya göre, k kıları eşleşme ve savunma temaları üzer lamlı değişkenlikler içermektedir. Sarkın mrşıklı, onu söyleyen kuşun bir es ;ıd; rak canlılığına işaret sayılır. Birkaç dişiyi çağıran çok eşli bazı çalıkuşları, böyle yönlü olurlar. Uzun gagalı bir cins batak kuşunun, yüzün üstünde şarkıyı öğren konduğu sazın üstünde, ardı ardına vı söylediğini yinelemeksizin elli kadar sa lediği gözlenmiştir.

Kroodsma, bu sevimli yaratıkların <

Ötücü kuşlar arasında daima, en önde gelenler erkek kuşlardır. Dişiler, şarkıcılıkta erkeklerden sonra yer alırlar.
sinde müziğin önemini belirtmek için, ilkin pek çok sayıda kanarya ezgisini banda almış, band-ları ikiye kesmiş ve birine yalın ve sıkıcı, diğerine ise daha melodik sayılacak yapay şarkı gruplarını alarak, eşleşme olgunluğuna erişmek üzere olan hiç çiftleşmemiş dişi kanaryalara dinletmiş. Sonunda, daha süslü melodileri dinleyen dişilerin daha hızlı yuva yapıp, daha çok sayıda da yumurta bıraktıkları görülmüş. Kroodsma’ya göre, dişilerin, usta şarkıcı erkekleri seçmelerinin nedeni, şarkıların üretkenlik ile ilintili, sağlık durumunu belirtici özellik taşımasıdır. Kanaryalar yaşlandıkça, şarkıları çok daha incelikli ve özenli olur ve iyice hoş sesli bir kanarya, yaşaırdeki yetilerini kanıtlamış, tam ve çekici bir eşdir.

Aynı araştırıcıya göre, şarkı söyleyiş şeklinin, kuşun diğer erkekler arasındaki yerinir» saptanmasında da önemi vardır. Kroodsma, bir deney için iki çift çalıkuşunu laboratuvardaki bir yuvaya yerleştirmiş. Yuvadan alınan iki dişi hemen ölmüş, deneyin sürdürülmesini sağlayacak iki erkek kuşdan biri laboratuvar çevresine bir türlü ııyum yapamayıp çelimsiz kalmış ve daha
stığlıklı olanın baskısına girmiştir. Kroodsma, bir band aracılığı ile dokuz çalıkuşu şarkısını aynı sırada söylemeyi her iki kuşa da öğretmiş ve kuşlar şarkılarını söylemeye başladıklarında, çelimsiz olanın, sağlıklı olanı yankıladığı, onun önderliğinde müziğini sürdürdüğü görülmüştür. Bu devrede araştırıcı, çelimsiz kuşa yardım ederek şarkısını, mikrofon ve hoparlörle yükseltmiş ve bu durumda da kuşlar külahları değişmiş; yeni ve baskın sesi duyan sağlıklı kuş bu sesin önderliğine girmiştir.

Güvercinler yalnız yetişseler bile oldukça iyi şarkıcı olurlar, fakat diğer türler için, büyükleri izlemek şarttır.

Kuş şarkıları ile insanların konuşması, gelişme açısından, benzerdir. Yavru kuşlar işe, ses tellerinin rastgele deneyimi olan, “şarkı-cıklarla” başlarlar. Charles Darvvin bunları, bebeklerin anlamsız konuşmaları ile kıyaslamıştır ve bugün bu yine geçerli görünmektedir. İstenilen doğru ses elde edildikten sonra, yavru kuş bunları düzenlemeye geçer. “Plastik Şarkı” evresinde ise kuş, değişik melodileri deneyerek, ömür boyu söyleyeceği şarkı tarzı üzerinde karara varır.

Kuş şarkılarının gelişiminde, özellikle cinsiyet hormonları rol oynamaktadır. Erkeklik hormonu zerkedilmiş dişi ispinozların, şarkıcı oldukları görülmüştür. İlkbahar şarkılarını başlatan neden de, cinsiyet hormonu düzeyindeki mevsimsel değişikliktir. Rockefeller Üniversitesinden Fernando Nottebohm, kanarya beyninde şarkı denetleyen alanların, mevsime uyarak, daralıp genişlediğini, iki beyin yarım küreciğinin farklı işlevler üstlenmiş olduğunu ve şarkı denetim merkezinin de, insanda da konuşma merkezinin bulunduğu, sol yarım olduğunu görmüştür. Araştırıcının son buluşu, kanarya beyninde şarkı söyleme alanı ile şarkı sayısı arasında bir bağlantı bulunduğudur ki; böylece, bir motor yeteneği öğrenme yetisi ile ilintili olarak, ilk kez, bu yetiye ayrılmış beyin hacmi ansında bağlantı kurulmuş, bu tür bir “zekâ” ölçüsü saptanmıştır.

Uzun yıllar “budalalıkla” eşanlamlandırılan kusbeyninin içerdiği karmaşık ve ince uyumlarla, insan beynini tanımaya çalışan nörologlara ışık tutacrğı bir gerçektir. Ne var ki, araştırıcı Mark Kcnishi, beynin incelenmesinin kolay olduğunu; fakat şarkı söyleme işlevlerini açığa çıkaracak deneyimsel ve çözümsel araçların henüz geliştirilmediğini belirterek, “Herşey, işte bu noktada b^slıvor” demektedir.

SMITHSONFAN’dan derleyen : İmercan TÖMEK

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*