Linus (Aziz)

Linus (Aziz)

 

(d. Toscana? – ö. İS 76/79; yortu günü, 23 Eylül), 67’den 76 ya da 79’a değin papa. Aziz Petrus’un hemen ardından papa olduğu sanılmaktadır. Aziz Irenaeus onun, Yeni Ahit’te, Paulus’un Timotheos’a
II. Mektubu’nda (4.21) sözü edilen Linos (Linus) olduğunu öne sürmüş ve “kutsanmış Havariler kilisenin kutsal yönetimim Linus’a verdiler” diye yazmıştır. Şehitliği kesin olmamakla birlikte Linus, kilise şehitleri arasına alınmıştır.
linyit, basmç altında turbadan türeyen, kahverengi ile siyah arasında değişen renklerdeki kömür. Kömürleşme sürecinin ilk ürünlerinden biri olan linyit, turba ile taşkömürünün arasında yer alır. Kuru linyit yaklaşık yüzde 60-75 oranında karbon içerir. Linyit dünya kömür rezervlerinin yaklaşık yüzde 45’ini oluşturur; ne var ki ısıtma
13 Linz
değeri, depolanma kolaylığı ve öteki özellikleri bakımından taşkömürünün gerisinde olduğundan, linyit yataklan yeterince işlen-memektedir. Ama doğal yakıt sıkıntısının çekildiği bazı ülkelerde, örneğin Almanya’nın doğu kesiminde linyit üretimi taşkömürü üretiminin çok üzerindedir. Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve ABD gibi bazı ülkelerde linyit, briket haline getirilerek ya da başka biçimlerde piyasaya sürülür. Linyit kömürü daha çok maden yataklarına yakın bölgelerdeki sanayi tesislerinde ve konutlarda tüketilir.
İki tür ham linyit vardır; biri kahverengi ve biçimsiz (amorf), öteki ise siyah renkli ve turba benzeridir. Kahverengi linyitteki su oranı daha yüksektir ve bu oran yüzde 60’a kadar çıkabilir; ufalanma sonucunda bu suyun bir miktan yok olur ve bunun sonucunda kömür ayrışarak ya da parçalanarak yakıt değerinden yitirir. Linyit yanarken de aynşır ve ızgaranın altına düşerek önemli kayıplara neden olur. Kendiliğinden tutuşabildiğmden, linyitin özel olarak depolanması gerekir; aynca uzun mesafelere taşınma giderleri oldukça yüksektir. Bu olumsuzluklanna ‘karşılık, linyit yataklan yüzeye oldukça yakındır (bazı yerlerde 30 m) ve kolayca işlenebilir, bu da üretim giderlerini düşürür. Aynca bak. kömür.
Linyphiidae, Arachnida (örümceğimsiler) sınıfından yaklaşık 2 bin tür içeren örümcek familyası. Çok geniş bir coğrafi dağılım
Linyphiidae familyasından Linyphia montana John Markham-Bruce Coleman Inc.
gösteren bu örümceklerin uzunluğu ender olarak 6 mm’yi aşar. Ağlan Linyphia cinsinde olduğu gibi yassı ve düz ya da kubbe biçimindedir.
Linz, Avusturya’nın ortakuzeyinde, Yukan Avusturya federal eyaletinin (Bundesland) merkezi kent. Tuna Irmağının iki yakasına da yayılmıştır. Roma döneminde Lentiâ adlı bir kale’olarak kuruldu ve ortaçağda önemli bir ticaret merkezi durumuna geldi. 13. yüzyıla gelindiğinde bir kentin bütün özelliklerine sahip olmasına karşın, hâlâ kentlere tanınan haklardan yoksundu. İmparator III. Friedrich’in 15. yüzyılda kente yerleşmesinin ardından bölgenin merkezi oldu ve panayırlanyla ün kazandı. 1785’ten beri Katolik Kilisesi’ne bağlı bir piskoposluk merkezi olan Linz, günümüzde Johan-nes Kepler Üniversitesi (1966), resim ve müzik okullan, yüksekokul düzeyindeki Endüstri ve Sanat Tasarımı Akademisi (1947), ilahiyat okulu, bilimsel enstitüleri, müzeleri ve sanat galerileri, kütüphanejeri, arşivleri, tiyatrolan ve operasıyla önemli bir kültür merkezidir. Astronom Johannes Kepler, yazar Adalbert Stifter ve besteci Anton Bruckner meslek yaşamlannın bir bölümünü Linz’de geçirmiştir.
Linz tarihsel yapılar açısından zengin bir kenttir. Kentteki önemli yapılar arasında
Linz programı 14
eski kale, kayıtlarda adı ilk kez 799’da geçen St. Martin Kilisesi, erken barok üsluptaki belediye binası, Kutsal Uçleme’ye adanmış bir anıtla süslü 13. yüzyıl meydanı, 1648’de yeniden düzenlenen Kent Bölge Kilisesi (13. yy), eski katedral (1669-78), 1752-58 arasında yemden düzenlenen Fransisken Minorit Kilisesi (13. yy) Ve 16. yüzyıldan kalma Eyalet Meclisi Binası sayılabilir. Kapuçin, Santa Ursula ve Karmelit manastır kiliseleri, yeni-gotik üsluptaki Yeni Katedral (1862-1924) ve Arşidük Maximilian d’Este’nin 19. yüzyılda inşa ettirdiği surlar da önemlidir. Irmağın sol yakasında, Pöstlinberg (539 m) eteklerinde yer alan Urfahr semtine 1938-39 yıllarında yenilenen, Tuna üzerindeki köprüden gidilir.
Tuna Irmağının kıyısında yer alan Linz, aynı zamanda Adriya ve Baltık denizlerini birbirine bağlayan demiryolu hattının üzerindedir. Büyük dokların bulunduğu kent, Tuna Irmağı yoluyla yapılan ticarette de önemli bir yere sahiptir. 1938’den sonra demir-çelik tesislerine ve bir azot fabrikasına sahip önemli bir sanayi merkezi durumuna gelmiştir. Savaş sırasında hasar gören bu tesisler 1945’ten sonra yeniden inşa edilmiştir. Kentte ayrıca makine, elektrik donanımı, kumaş, cam, mobilya, meşrubat, ayakkabı, kauçuk ve tütün mamulleri de üretilmektedir. Nüfus (1989) 202.855.
Linz programı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda ortaya çıkan Alman milliyetçi akımının programı. Adım ortaya çıktığı Yukarı Avusturya’daki Linz kentinden alır. 1882’de aşın milliyetçi Georg Ritter von Schönerer tarafından hazırlanan
Crograma daha sonra Victor Adler, Engel-ert Pemerstorfer, Robert Pattai ve Heinrich Friedjung’un katkılan oldu. Akımı oluşturanlann başlıca amacı Slav bölgelerini Avusturya İmparatorluğu’ndan ayırarak yönetimi Almanların elinde merkezîleştirmekti. Aynca, imparatorluğun kuzeydoğusundaki Galiçya’da PolonyalIların yönetiminde, günümüzde Yugoslavya’nın kıyı kesiminde yer alan Dalmaçya’da ise İtalyan azınlığın yönetiminde özerk bir yönetimin kurulmasını savundular. Ama genellikle ikili Monarşiden hoşnut olmayan Macarla-nn Almanlan desteklemesi halinde, Galiç-ya’yla Dalmaçya’nın Macaristan’a bırakılabileceğini belirttiler. Linz programı zamanla Slav karşıtı duygulan, özellikle de Bohemya’nın yönetsel taksimi konusundaki tartış-malan yansıtan bir belgeye dönüştü. Linz programında yer alan öteki istemler arasında oy verme hakkının genişletilmesi, artan oranlı vergilendirme ve toplumun daha yoksul kesimlerini koruyan yasaların çıkartılması sayılabilir.
Lkm Körfezi, Fransızca golfe du lion, Akdeniz’de körfez. Fransa’nın güney kıyısı
boyunca, batıda İspanya sınınndan, doğuda Toulon’a kadar uzanır. Tech, Têt, Aude, Orb, Hérault, Vidourle ile Küçük ve Büyük Rhône ırmaktan, buradan denize dökülür. Ortalama tuzluluk oranı binde 37,7 olan körfezde deniz suyu sıcaklığı kışın 13°C ile yazın 22°C arasında değişir. Rhône Vadisinden geçerek Alpler’den gelen soğuk hava kütlesi mistral denen soğuk ve kuru kuzey rüzgârlarını oluşturur.
Körfezin kıyı şeridi, Pireneler’in doğu uçlan, birkaç lagün, Rhône Irmağı deltası ve Marsilya kenti yakmlanndaki kireçtaşı tepelerini içine alır. Çok sayıda kanal ve başta Rhône Irmağının kollan olmak üzere çeşitli suyollan, kıyı bölgelerim hinterlanda bağlar. Berre Lagününün sularını toplayan Fos Körfezi ve Marsilya Koyu, Lion Körfezinin birer parçasıdır. Körfezdeki başhca limanlar, Marsilya ile Sète’tir. Rhône Deltasının batısına düşen Languedoc kıyısında turizm ve dinlenme merkezi olarak yedi yeni kent kurulmuştur.
Lionne, Hugues de (d. 11 Ekim 1611, Grenoble – ö. 1 Eylül 1671, Paris, Fransa), 1663-71 arasında Fransa dışişleri bakam. Kral XIV. Louis’nin İspanya’ya (İntikal Savaşı, 1667-68) ve Felemenk’e (1672-78)
Lion Körfezinde Béziers yakınlarında istiridye yatakları, Fransa
Shostal-EB Inc.
Lionne, I. Nicolas de Larmessin’in oymabaskısından ayrıntı, 1664 Giraudon-Art Resource/EB Inc.
karşı fetih savaşlan açabilmesi için gerekli diplomatik koşullan hazırlamasıyla tanınır.
Küçük soylu bir aileden gelen Lionne, Fransız diplomat Abel Servien’in yeğeniydi. Küçük yaşlarda uluslararası siyaset konusunda öğrenim gördü. 1643’te başbakanlığa getirilen Kardinal Jules Mazarin’in dış ilişkiler danışmanı oldu. Mazarin’in geçici olarak sürgüne gönderildiği Fronde ayaklanmalan sırasında (1648-53) onun temsilcisi olarak Paris’te kaldı. XIV. Louis ile İspanya kralı IV. Felipe’nin kızı Marie Th6r6se’in evliliğini düzenleyen ve İspanya’yla savaşı sona erdiren Pirene Antlaşması’mn (1659) görüşmelerine katıldı. Marie-Th6rĞse’in yüklü bir drahoma karşılığında İspanya tahtındaki hakkından feragat etmesini öngören maddenin antlaşmada yer almaşım sağladı.
Mazarin’in ölümünden (1661) sonra devlet işlerini eline alan XIV. Louis’nin iç kabinesinde (Conseil d’en Haut) bakan oldu. İki yıl sonra da dışişleri bakanlığı görevini ele geçirdi. IV. Felıpe’nin yerine genç ve hastalıklı II. Carlos’un İspanya tahtına çıkmasından (1665) yararlanarak, gerekli drahomanın ödenmemesinden dolayı Marie-Th6-röse’in tahttan feragatinin geçersiz olduğunu ve İspanyol Felemenki’nin büyük bir bölümünün ona miras kaldığım iddia etti. Fransız birliklerinin İspanyol Felemenki’ni işgal etmesinden (Mayıs 1667) sonra Bavyera ve Brandenburg elektörlerinin desteğini kazanmayı başardı. Ocak 1668’de XIV. Louis ile Kutsal Roma-Germen imparatoru I.
Leopold arasında gizli bir antlaşmanın imzalanmasına ön ayak oldu. Antlaşmaya’ göre II. Carlos’un ölmesi durumunda Ispanya’nın egemenliği altındaki topraklar Fransa ve Avusturya arasında paylaşılacaktı.-Ama İngiltere ve Felemenk Cumhuriyeti’’ nin baskısıyla karşılaşan Fransa, İspanyol/ Felemenki’nde yalnızca birkaç kenti almasını sağlayan bir banş antlaşmasını kabul etmek zorunda kaldı. Felemenk Cumhuri-, yeti’ni yalnızlaştırmaya yönelik yeni diplomatik manevralara girişen Lionne, 1670’te İngiltere’yle ittifak kurduysa da İsveç ve Avusturya’yla benzer antlaşmalara vanlma-sını göremeden öldü. 1672’de Felemenk Cumhuriyetine açılan savaş sırasmda, Li-onne’un temelim attığı ittifak ağmm çökmesi nedeniyle, Fransa bu ülkeye boyun eğdi-remedi.
Lions Kulübü, 1917’de ABD’nin Texas eyaletine bağlı Dallas kentinde kurulan sivil hizmet kulübü. Amacı, dünya halklan arasında “geniş bir anlayış ve hoşgörü” ruhunu yaymak, iyi yönetim ve iyi yurttaşlık bilincini geliştirmek ve medeni, sosyal, ticari ve ahlaki konulara halkın ilgisini çekmektir. Esnek üyelik koşullan, meslek ve iş gruplarına göre katı bir kontenjan uygulamaması kısa sürede en çok üyeli hizmet kulübü durumuna gelmesini sağlamıştır.
Lions kulüplerinin çalışmaları arasında genel sosyal refah projeleri, körlere yardım, bilginin özendirilmesi ve Birleşmiş Milletlerin desteklenmesi sayılabilir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yaklaşık 150 ülkede etkinlik gösteren Lions kulüplerinin merkezi ABD’de, Illinois eyaletinin Oak-brook kentindedir.
Liopelma, Anura takımının, Leiopelmati-dae familyasından küçük yapılı kurbağa cinsi. Kuyruklu kurbağa ile birlikte Leiopel-matidae familyasını oluşturan bu cins Yeni Zelanda’nın dağlık yörelerinde yaşayan üç türden oluşur. Su dışında nemli ortamlara bıraktıktan yumurtalardan iribaş evresi geçirmeden erişkine benzer yavrular çıkar.
Liotard, Jean-Etienne (d. 22 Aralık 1702, Cenevre – ö. 12 Haziran 1789, Cenevre), pastel portreleriyle tanınan İsviçreli ressam. Avrupa’da “Türk tarzı” diye anılan akı mm
“Kendi Portresi’’, Jean-Etienne Liotard’ın pastel Çalışması; Devlet Resim Koleksiyonu, Dresden
Staatliche Kunstsammlungen, Dresden; fotoğraf, G. Reinhold
önemli temsilcilerinden biridir. Bu ne-“Türk ressamı” lakabıyla anılmıştır. Itotestan oldukları için Fransa’dan İsviç-K*yc kaçmak zorunda kalan bir ailenin ocaguydu. Cenevre’de Daniel Gardelle’in, nnte de rokoko ressamı J. B. Masse’nin «fencisi oldu (1723). 1736’da Roma’ya pHi, Papa XII. Clemens gibi bazı din E^miary.n portrelerini yaptı. Sir William Konsonby’nin çağnsı üzerine, 1738’de Doğu Akdeniz deki bir gemi yolculuğuna katıla-■k İmıir ve İstanbul’u gezdi, fetanbul’da yabancılar ve Türklerden olu-pn geniş bir çevre edindi; Türkçe öğrenmeye çalıştı, Türk gibi yaşadı, sakal bırakıp ISk gibi giyindi. Türkleri ve Türk giysilen-
■ gösteren birçok çizim yaptı. Dört yıl Türkiye’den Avrupa’ya döndükten bu çizunleri yağlıboya ya da pastel ‘ ve oymabaskılar için kullandı.
___ı tarihinin ünlü kişilerinden Humba-
na Ahmed Paşa’nın da mine üstüne 3 cm x 4cm boyutlannda oval portresini (1747, Sal-Manovvitz Koleksiyonu, Cenevre) yaptı. Aynca bazı Avrupalılann da Türk giysileri ipade resimlerini çizdi. Bunların en ünlülerinden biri İngiliz arkeolog, ilahiyatçı ve ■Eagin Richard Pococke’ın portresidir {Cenevre Müzesi).
1742’de İstanbul’dan ayrılan Liotard Avusturya, İtalya, Almanya, İngiltere, Fe-kMenk ve Fransa’da dolaştı, buralarda Ifck tarzım yaydı ve modellerine yanında ■etndiği Türk giysilerini giydirerek portre-nni yaptı. Daha sonra evlendi ve Cenev-■y yerleşti (1758). Orada portreden çok, ttdoğalar yaptı; pastel çızimleri, mine iğtâ, bakır oymabaskılarla uğraştı. Resim üzerine bir de kitap yazdı.
IİMiville, Joseph (d. 24 Mart 1809, Saint-Oner – ö. 8 Eylül 1882, Paris, Fransa), ffirinnleme, sayılar kuramı ve diferansiyel Mometri konularındaki çahşmalanyla ve «dikle aşkın (transandantal) sayılan (rasyonel katsayıh bir cebirsel denklemin kökü «buyan sayılar) bulmasıyla tanınan Fransız Mtematikçi.
Liouville 1833’te Paris’teki Politeknik Otoıl’da profesör oldu. 19. yüzyılda Fransız Matematiğinin yüksek bir nitelik kazanmasa ve bu düzeyi sürdürmesini sağlayan, fenni Journal de Liouville olarak da anılan, Jtmmal de Mathématiques Pures et Appliqu-fa’yi kurdu ve editörü oldu (1836). Ünlü Matematikçi Évariste Galois’mn çoğu araş-ftnnası 1846’da ilk kez Liouville tarafından yayımlanmıştır.
Özgün ve cüretli çahşmalanyla tanınan liouville, cebirsel fonksiyonlann integralle-riam analitik olması koşullanm inceledi (1832-33). Aşkın sayılann varlığını kanıtlayan ilk matematikçi oldu (1844). Aşkın sayıların sonsuz bir kümesini oluşturan Liouville, diferansiyel denklemler ve sınır değeri problemleri üzerinde de çalıştı. Sımr değeri problemiyle ilgili olan ve günümüzde Sbam-fiouville kuramı olarak bilinen yöntemi, 20. yüzyıl matematiksel fiziğinde olduğu kadar intégral denklemler kuramında da büyfik önem kazandı (bak. Sturm-Liouville problemi). Diferansiyel geometride, yüzeylerin uygulanabilirliği kuramına ve açıkorur dönüşümlerine önemli katkılarda bulundu. Hamilton dinamiğinin ölçüm koruma özelliğe ilişkin Liouville teoremi, istatistiksel Mekaniğin ve ölçüm kuramının temelidir.
Liouvme, sayılar kuramında sayısal fonksiyonlara, kuvadratik gösterimlere ve parité fonksiyonlarının genel çözümlerine katkıda balondu. Hemen hemen bütün çahşmalan varılan önemli sonuçların nasıl elde edildiği açıkça ortaya konmaksızın yayımlandığı
halde bunların kanıtlan daha sonra başka-lannca ortaya kondu. Liouville, karmaşık değişkenli analitik fonksiyonlar kuramının genel teoremlerinden, kendininkiler de dahil, ikili periyodik fonksiyonlar kuramını çıkaran ilk matematikçidir. 200’ü sayılar kuramı konusunda olmak üzere, 400 kadar çalışması vardır.
Lipa, Filipinler’de Luzon Adasımn güneybatı kesiminde, Batangas ilinde kent. Eskiden bir İspanyol askeri karargâhı olan Lipa, günümüzde meyve yetiştirilen bir bölgenin pazar merkezidir. 1754’teki büyük volkanik patlamadan sonra katedraliyle birlikte yeniden inşa edildi. Japon işgali altında bulunduğu II. Dünya Savaşı sırasında büyük bölümü yıkılınca bir kez daha onanm gördü. Kentte giyim eşyası üretilir ve bazı tanm ürünleri işlenir. Bir askeri hava üssü ile turunçgiller yetiştirilen bir deneme çiftliğinin bulunduğu kent, adanın öteki kesimlerine deniz ve kara yoluyla bağlanır. Nüfus (1990) 160.000.
Lipaliyen aralık, jeolojide, Prekambriyen Zaman (y. 4 milyar – 570 milyon yıl önce) kay açlarında bulunmayıp, Kambriyen Dönem (y. 570-500 milyon yıl önce) kayaçlann-da rastlanan canlı türlerinin, bu ani ve yaygın belirişini açıklamak amacıyla önerilen zaman ‘dilimi. Prekambriyen kökenli canlı belirtilerinin tersine Kambriyen fau-nalan oldukça gelişkin ve çok çeşitlidir; bu da, pek çok temel filumun bulunduğu ve bunlann uzun bir gelişme ve evrim döneminden geçtiği bir zaman diliminin yer almış olduğuna işaret eder. Kambriyen Dönemin başlannda çeşitli canlı türlerinin aniden ve yaygın biçimde gelişmesini açıklayabilmek için bazı varsayımlar öne sürülmüştür. Bu çözümlerden birini ortaya atan ABD’li paleontolog Charles D. Walcott’a göre bu canlılar, en genç Prekambriyen kayaçlar ile en yaşlı Kambriyen kayaçlann çökeldiği zaman aralığında hızla gelişmiştir; ne var ki, Lipaliyen aralık olarak adlandırdığı bu dönemde oluşan kayaçlar ya henüz bulunnamamış ya da aşındıklanndan ötürü geriye bunlardan iz kalmamıştır. Walcott, dünyanın hemen her yerinde, Prekambriyen ile Kambriyen arasında bir uyumsuzluğun bulunmasını da, görüşünün kanıtlarından biri olarak gösterdi.
Lipari Adaları bak. Eolie Adaları
Liparidae, eskiden lymantriidae, Lepi-doptera (pulkanathlar) takımından gece kelebekleri familyası. Oldukça geniş bir coğrafi dağılım gösteren ve larvalan genellikle kıl demetleriyle kaph olan bu böceklerin birçoğu süs ve orman ağaçlarına zarar verir. En zararlı türler arasında süngerören(*) (Lymantria dispar), kavakören (Leucoma salicis), Nygmia phaeorrhoea ve Lymantria monacha sayılabilir. Birçok türün larvalan zehirli dikenlerle donanmıştır. Çoğu ağaçla-
15 Lipchitz, Jacques
nn yapraklan ve çiçekleriyle beslenir. Yapraklan birbirine tutturarak oluşturduktan yuvada topluca ya da çadıra benzer ipek ağlar içinde bannan larvalar beslendikten sonra bu yuvalara geri döner. Bazı türler kışı yuvalarında ve larva evresinde, öbürleri yumurtada geçirir. Pupa evresine giren larvalar ise ağaç gövdelerine ya da yapraklara bağladıklan birer koza örer.
Erişkinleri orta irilikte, tombul gövdeli ve kıllıdır. Hemerocampa leucostigma gibi bazı türlerin dişilerinde kanat bulunmaz.
Liparis, salepgiller (Orchidaceae) familyasından, dünyanın her yerine dağılmış 200 kadar türü içeren cins. Bu cinsin üyelerinin karşılıklı çiftler halinde bulunan geniş ya] raklan ve çoğunlukla bir sapın ucum
Liparidae familyasından Dasichyra pudibunda turu gece kelebeği
L. Hugh Newman, Natural History Photographic Agency-EB Inc
Liparis lilifolia
Hugh Spencer
başaklar oluşturan donuk eflatun renkli çiçekleri vardır. Kuzey Amerika’nın doğusuna özgü bir bitki olan Liparis lilifolia geniş dudaklı çiçekleriyle göze çarpar. Benzer bir tür olan Liparis loeselii ise Avrasya’ mn kuzey kesimlerinde yetişir.
lipaz, kan, mide sıvılan, pankreas salgılan ve bağırsak sıvılannda bulunan ve yağlan parçalayan enzimlerin ortak adı. Lıpazlar yağlan hidroliz yoluyla yağ asitleri ve glise-role parçalar.
Lipazlar sindirim işlevini büyük ölçüde incebağırsakta yerine getirir. Safra tuzlan yağ damlacıklanmn yüzey gerilimiıy azaltarak lipazlann yağdaki trighserit molekülleriyle tepkimeye girmesini kolaylaştırır. Li-pazın etkinliği bağırsak duvarım döşeyen ve enzim salgılayan mukoza hücrelerinin içinde de sürer.
Kan plazmasında da lenf damarları ve pankreas salgılarından kana geçen bir tür lipaz vardır. Bu enzimin salgı bezleri ya da kann boşluğuna salınması dokularda depolanan yağlann parçalanmasını sağlar.
Lipchitz, Jacques (d. 22 Ağustos 1891, Druskininkai, Rus Çarlığı – ö. 26 Mayıs 1973, Capri, İtalya), soyut heykelin öncülerinden Rus asıllı Fransız heykelci. Yapıtlarında kübizmin ilkelerini temel almıştır.
Gençliğinde Vilna’da (bugün Vilnius, Lit-vanya) mühendislik öğrenimi gördü. 1909’ da gittiği Paris’te avant-garde sanata, özellikle de kübizme büyük ilgi duydu. Modern sanatı anlayabilmek için heykele yöneldi. Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda, Julian ve Colarossi akademilerinde öğrenim gördü. 1912-13 yıllannda Rus ordusunda
Lipetsk 16
askerlik görevini yaptıktan sonra Paris’e döndü. Kübist ressamların resimde yaptıklarım “Gitar ve Denizci”de (1914, Albright-Knox Sanat Galerisi, Buffalo) olduğu gibi, heykelde denemeye başladı. Çözümsel bir yöntemle mekân ve biçimi düzlemlere ayırarak kübik prizmalar oluşturdu. En çok tek parça bloklarla çahştı ya da kübik resimleri anımsatan çok renkli, alçak kabartma ölüdoğalar yaptı. Eski Mısır, Arkaik dönem Yunan, gotik ve Afrika heykellerine olan düşkünlüğü kütlesel biçim anlayışım destekler nitelikteydi. 1925 dolaylarında kübizmin prizmatik biçimlerinden uzaklaşarak “saydam” adını verdiği bir dizi heykel yapmaya başladı. “Arpçı” (1928, Bayan T. Catesby Jones Koleksiyonu, New York) gibi bu tür tunç heykellerinde biçimin ve kütledeki boşlukların derinliklerindeki estetik güçleri araştırdı ve bu çalışmalarıyla modem heykel sanatının gelişmesinde belirleyici bir rol oynadı. “Çift” (1928-29, Kröller-Müller Devlet Müzesi, Otterlo) gibi saydamlarında durağanlıktan uzaklaşarak sürekli hareketi yakalamaya çaba gösterdi. Bunlarda, ilk çalışmalarında olduğu gibi biçimsel sorunları çözümlemek yerine, duygularını yansıtmayı amaçladı. 1941’de New York kentine taşındığında ünü artık bütün dünyaya yayılmıştı. Sağlam biçimlere geri dönme isteği ile yeni ortaya çıkan tinsellik tutkusu, aynı döneme rastlar. Bu iki duygunun birleşmesi sonucunda Lipchitz, ağır malzemenin de yardımıyla, sıkıca yere çakılı izlenimi uyandıran aleve benzer biçimlerle bir dizi heykel üretti. “Dua” (1943, R. Sturgis Ingersoll Koleksiyonu, Penllyn, Pennsylvania) ve kabarık bir fundalığı andıran “Akbabayı Boğazlayan Prometheus II” (1944-53, Walker Sanat Merkezi, Minneapolis, Minnesota) bunlardan bazısıydı. Lipchitz’in en son ve en büyük yapıtı “Pegasos’u Ehlileştiren Belle-rophon”, ölümünden sonra New York kentindeki Columbia Üniversitesi’ne bağışlandı
(1977).
Lipetsk, ^usya Federasyonu’nun batı kesiminde yönetim birimi (oblast). Yüzölçümü 24.100 km2’dir. Orta Rusya Platosundaki dalgalı tepelerde yer alan Lipetsk’in doğusunda alçak Oka-Don Ovası bulunur. Don ve Voronej ırmakları kuzey-güney doğrultusunda uzanarak yönetim biriminin orta kesimini boydan boya geçer. Doğal bitki örtüsü ağaçlı bozkırlardan oluşur. Yeni tarım alanları kazanmak amacıyla ağaçların büyük bölümünün kesilip bozkırların temizlenmesi sonucu toprak aşınmaya (erozyon) uğramıştır. Bölge halkının önemli bir bölümü geçimini tarımdan sağlar; bölgede arpa, buğday, mısır, yulaf, şeker pancarı, patates, ayçiçeği ve kenevir yetiştirilir. Hayvancılık elişmemiştir. Yönetim merkezi Lipetsk enti dışında yerel sanayi genelde tarım ürünlerinin işlenmesine dayanır. Nüfus (1986 tah.) 1.211.000.
Lipetsk, Rusya Federasyonu’nun batı kesiminde, Lipetsk yönetim biriminin (oblast) merkezi kent. Don Havzasında, Voronej Irmağının her iki yakasında yer alır. 1703’te I. Petro (Büyük) tarafından bir demir işleme merkezi olarak kuruldu. 1897’de ve 1934’te kurulan iki demir atölyesi 1960’larda dev bir demir-çelik tesisine dönüştürüldü. Kent, Rusya’nın en büyük demir havzalarından KMA’nın (Kursk Magnetik Anomalisi) ile Donets Kömür Havzasının yakınında yer aldığı için Orta Çernozem sanayi bölgesinin merkezi durumundadır. Kentte kok kömüründen azotlu
gütfre elde edilir, makine, kimyasal madde, çimento ve gıda maddeleri üretilir. Nüfus (1991) 498.700.
lipit, bitki ve hayvan dokularında bulunan, suda çözünmemelerine karşılık organik çözücülerle özütlenebilen renksiz organik bileşiklerin ortak adı. Lipitler bazı uzmanlar tarafından yalnızca sıvı ve katı yağlarla (hidrolizlendiklerinde gliserin ve yağ asitlerine aynlan esterler) sınırlandırılırsa da yaygın olarak kabul edilen sınıflandırmaya göre yağ asitlerinin kendisi ile bitkisel ve hayvansal mumlar, bunlardan çıkarılan yağ alkolleri, fosfogliseritler, izoprenoitler, ste-roitler ve prostaglandinler de lipitler arasında yer alır. Suda çözünmemelerine karşılık organik çözücülerde kolaylıkla çözünen ester ve hidrokarbon yapısındaki bileşiklerin oluşturduğu uçucu yağlar da çok geniş bir sınıflandırmada lipit olarak düşünülebilir. Buna karşılık petrolden elde edilen mineral yağlar ile parafin mumlan kesinlikle lipit olarak kabul edilemez.
Başlıca lipit türleri nötr lipitler (ya da trigliseritler; gliserinin yağ asidi esterleri), fosfogliseritler (ya da fosfolipitler; gliserin ve fosforik asitin yağ asidi esterleri), sfingo-lipitler (sfingozin gibi alkollerden türeyen karmaşık lipitler), steroitler (örn. kolesterol), karotenoitier ve prostaglandinlerdir. Yemeklik yağlann çoğunun yapısını oluşturan trigliseritler, uzun karbon zincirli yağ asitlerini içerirler. Hidrokarbon zinciri hidrojenle doymuş olabildiği gibi, doymamış yapıda da olabilir, yani çift bağ içerebilir. Bir lipitin akıcılığı, zincir uzunluğuna ve doymuşluk derecesine bağlıdır. Kısa ve doymamış zincirli olanlar daha akıcı olup erime noktalan da daha düşüktür.
Enerji depolanmasında en önemli rol oynayan lipitler trigliseritlerdir. Aynca deri altında toplanan nötr lipit katmanlan hayvanlan soğuktan korur. Hayvanlar dışan-dan gıda yoluyla hemen tüketebileceklerin-den daha fazla yağ ya da karbonhidrat aldıklannda yağ asitleri gliserinle birleşerek depolanabilen nötr lipitlere dönüşür. Depolanmış nötr lipitler ise gerektiğinde lipaz enzimleri aracılığıyla parçalanarak (hidro-lizlenerek) kolaylıkla gliserin ve yağ asitlerine aynlır. Serbest kalan yağ asitleri ise kan dolaşımına kanşarak daha ileri parçalanmalara uğrar ve enerji açığa çıkanr. Memeliler yaşanılan için gerekü olan bazı lipitleri bireşimleyebilmek için linoleik, linolenik ve araşidonik asit gibi bazı yağ asitlerim dışan-dan almak zorundadırlar.
İyi bir besin deposu olan basit trigliseritler hücrelerde damlacıklar halinde depolanabi-*lir. Hintyağı bitkisi gibi bitkiler lipitleri tohumlannda, memeliler ise yağlan özel yağ hücrelerinde biriktirir. Trigliseritler şekerlere göre daha çok yükseltgenebilen hidrojen atomu içerdiğinden aym zamanda çok iyi bir enerji kaynağıdır. Protein ya da karbonhidratlara göre daha az kutuplanmış (polar) olduklanndan oldukça susuz bir biçimde depolanabilirler. Dışandan gıda yoluyla karbonhidrat alınmadığında yani uzun süren açhk olaylannda, beynin tek enerji kaynağı olan glikoz yağlann karaciğerde parçalanmasıyla sağlanır. Ancak bu durum kandaki keton cisimciklerinin artışıyla sonuçlanır (ketozis). Yağ asitleri tümüyle yükseltgendiklerinde 9 kcal/gr enerji vermelerine karşılık proteinler ya da karbonhidratlar yalnızca 4 kcal/gr enerji açığa çıkanrlar.
Fosfolipitler hücre zarlanmn en önemli bileşenleridir. Özellikle beyindeki sinir dokusunda bulunan sfingolipitler kolesterol gibi zarlann yapısında da yer ahr. Buna karşılık triglisentlere zarlarda oldukça az rastlanır.
Proteinlerle birlikte hücre zannm başh bileşeni olan fosfolipitler suya karşı göster dikleri ikili etkileşimden ötürü iki katmanlı bir yapı oluşturur. Su moleküllerini iten hidrokarbon zincirlerinin içe, su molekülle-? rine bağlanabilen kutuplanmış bölümlerin ise dışa gelecek biçimde dizilmesi sonuca oluşan bu iki katmamn her iki yanında proteinler yer ahr.
Aynca kandaki trombositlerde bulunan fosfolipitler kanın pıhtılaşmasında, sinir dokusunda ve beyinde bulunan sfingolipitler ise sinir sisteminin çalışmasında önemli rol oynarlar. Schwann hücrelerince salman ve sinir uyanlannın iletisinde görev yapan miyelinin de yapısı lipitlerden oluşmuştur. Potasyum hidroksitle hidrolizlenemeyen steroit ve karotenoitier bu özellikleriyle öbür lipitlerden aynhrlar. Hücre zarlarında bulunan kolesterol gibi steroller (ya da steroitler) safra asitlerinin, D vitamininin ve bazı hormonlann (kortizol, östrojen, testosteron, glikokortikoitler ve mineralokorti-koitler) bireşiminde önemli rol oynar. Bitki pigmentleri olan karotenoitier ise fotosentez sürecinde yer ahr. Linoleik asitin halkah yapıdaki türevleri olan prostaglandinlerin metabolizma üzerinde karmaşık etkileri vardır.
lipit depo hastalığı, vücutta yağ metabolizmasının aksamasıyla ortaya çıkan ve ender görülen kalıtsal bozukluklann ortak adı. Başhcalan Fabry hastalığı(*), Gaucher hastahğı(*), Niemann-Pick hastahğı(*) ve Tay-Sachs hastahğıdır(*). Bu hastalıkların tümünde vücutta çeşitli dokularda, lipit metabolizmasında rol oynayan belirli bir enzimin eksikliği nedeniyle farkh lipit türleri (örn. serebrozit, gangliozit, sfingomiye-lin) birikir.
Lipizzaner, lipizzan olarak da bilinir, adım Trieste yakınlannda, eskiden Avus-turya-Macaristan İmparatorluğu sınırlan içinde kalan Lipizza’daki imparatorluk harasından alan at soyu. 1580’de ortaya çıkan, 1700’de aynntıh soy kayıtlan tutulmaya başlayan, kökeni İspanyol, Arap ve Berberi atlanna dayanan bu soyun, adım döl veren ilk aygırlardan (Pluto, Conversano, Neapo-ütano, Favory, Maestoso ve Siglavy) alan altı tipi 1 vardır.
Lipizzanerler oldukça küçük yapıh, uzun sırtlı, kısa ve kaim boyunlu atlardır. Cidago yükseldikleri ortalama 150-157 cm, ağırlık-lan 450-585 kg’dir. Başlan öbür hafif atlann çoğunda olduğu gibi ince yapıh değilse de gözlerinin güzelliği özellikle dikkat çeker. Donlan genellikle kır, ender olarak doru ve kuladır. Eskiden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırlan içinde kalan ülkelerde az sayıda yetiştirilen bu soyun Viyana İspanyol Binicilik Okulu’nda eğitilmiş olanla-n ünlüdür.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*