wiki

LÜBNAN

LÜBNAN
DEVLETİN ADI……………. Lübnan Cumhûriyeti
BAŞŞEHRİ………. ………………………………. Beyrut
NÜFÛSU……. ……………. …………………. 2.900.000
YÜZÖLÇÜMÜ……………………………..10.400 km2
RESMÎ DİLİ….i……………………….. …. …..Arapça
DÎNİ…………………………. İslâm, Hıristiyan, Dürzî
PARA BİRİMİ……………………………Lübnan lirası
Güneybatı Asya’da ve Doğu Akdeniz kıyısında
bulunan bir Ortadoğu devleti. Lübnan’ın kuzey
ve doğusunda Suriye, güneyinde İsrâil ve batısında
Akdeniz bulunur.
Dinleri, ırkları ve kültürleri birbirinden çok
farklı olan insanların yaşadığı, bitki örtüsü ve iklim
bakımından da tezatlara sâhip, karışık bir ülkedir.
Bu yüzden Ortadoğu’nun İsviçre’si sayılır.
Târihi
Lübnan’ın en eski târihi Fenikeliler’le başlar.
Fenikeliler’den sonra Lübnan’a sırasıyla Âsurlular,
Yeni Bâbilliler, Persler, MakedonyalIlar ve Romalılar
sâhip oldular.
Hazret-i Ömer zamânında, 643 yılından îtibâren
Suriye’nin fethi için gönderilen İslâm orduları,
aynı târihlerde Lübnan’ı da fethetti. Bu arada
Suriye’den göç eden Marunî Arapları, Lübnan
Dağlarının kuzey bölgelerine yerleştiler. Bugünkü
iç karışıklıkların sebebi olan Dürzîler ise on birinci
yüzyılda güneyden Lübnan’a girdiler.
Lübnan daha sonra Haçlı saldırılarına mâruz
kaldı ve birçok küçük Haçlı devletçikleri kuruldu.
Bunlar da Memlûkler zamânında özellikle Baybars
ve Kalavun dönemlerinde temizlendi.
Osmanlı Devletinin ilk olarak Müslümanların
halîfesi ünvânına da sâhip olan pâdişâhı Yavuz
Sultan Selim Han, 1516 ve 1517’deki Mısır Seferi
sırasında Memlûk Devletine son vermiş ve Lübnan’ı
da Osmanlı sancağı yapmıştı.Osmanlı adâlet ve idâresindeki Lübnan, özel
bir statüye sâhipti. Otonom idâre sistemiyle yönetilirdi
ve ayrı bir vergi (haraç) sistemine tâbiydi.
Dolayısıyla Lübnan, refah seviyesi yüksek,
türlü kolaylıklara sâhip ve harplerden uzak bir
hâlde sâkin bir sancaktı. Komşu bölgelerin insanları
akın akın Lübnan’a göç ederek nüfusu arttırmaya
başladı. Bu kadar rahatlığa rağmen Fakreddin
Maan adlı bir Dürzî yönetiminde iken, Osmanlı
Devletiyle münâsebetleri bozuldu. Maan,
1613’te Osmanlı ordusunun korkusuyla İtalya’ya
kaçtıysa da 1618’de geri döndü. Mısır’a kadar sınırlarını
genişletti. Nihâyet 1633’te gerekli cezâsı
verildi.
1799’da Napolyon’a karşı Akka’da, Lübnan
idârecilerinden olan Başir-II muhârebe ederek
Fransızlar bozguna uğratıldı. Lübnan tam 402 yıl
Osmanlı idâresi altında kaldı. Son dönemlere doğru
Lübnan’da sayıları artan Dürzî ve Marunîler, isyanlar
çıkarmaya başlamıştı. Fransızlar Marunîleri,
İngilizler ise Dürzîleri destekliyorlardı. Nihâyet Birinci
Cihan Harbi sonunda Lübnan, Fransız mandası
altına girdi. 1926’da çıkan Dürzî Atraş Paşa isyânı
büyük bir katliam sonucu bastırıldı.
Kıtalara hâkim Osmanlı Devleti yıkılınca, bütün
bölgelerde olduğu gibi Lübnan’da da idârî sistem
tamâmen bozularak karışıklıklar arttı. Sultan
İkinci Abdülhamîd Han zamanında Osmanlı Devletinin
en büyük ve en gelişmiş şehirlerinden biri
olan Beyrut, savaş alanına döndü. 194l’de Fransa
mandası altında bağımsız oldu. 1943’te manda da
kaldırıldı, seçimler yapıldı. Hükümet ve idârî sistemde dinlerin eşit etkisi esas olmak üzere hazırlanan
Millî Pakt (1943’te) kabul edildi.
Buna göre, Lübnan batı ile dost olan Arap
Birliği üyesi bir devlet oluyordu. 1945’te Birleşmiş
Milletlere katıldı.
Arap-îsrâil Harbinde, Arap devletleri safında
İsrâil’e taarruz etti. Harbin sonunda yurtsuz kalan
400.000 Filistinli, Güney Lübnan’da mülteci kamplarına
alındı. Bugün dış güçlerin müdâhalesi ile
Lübnan iç savaşı, tedavisi mümkün olmayan kangren
hâline gelmiştir. 1975’ten bu yana iç savaş muhtelif
şekiller değiştirerek devâm etmektedir.
Fizikî Yapı
Güneybatı Asya’da 33°-35° kuzey enlemleri ve
35°-36° doğu boylamları arasında yer alan Lübnan,
ismini, “Beyaz Karlar” mânâsına gelen Lübnan
Dağlarından alır.
Küçük bir ülke olmasına rağmen fizikî yapı oldukça
farklıdır. Kuzeyden güneye 217 km uzunluğa
ve doğudan batıya 32 ila 80 km kadar genişliğe
sâhip olan ülke, başlıca dört bölgeye ayrılabilir:
Kıyı bölgeleri, Bekaa Vâdisi, Lübnan Dağları,
Antil Lübnan Dağları. Kıyı bölgeleri verimli
olup, nüfûsu kalabalık olan tarım alanlarıdır.
Önemli ticâret merkezleri buradadır.
169 km uzunluğunda ve yaklaşık 10-56 km genişliğindeki
Lübnan Dağları denizin yanısıra uzanır.
Yükseklikleri kuzeyde 3100 m ve Beyrut civârında
ise 2500 m’ye ulaşır. Bu dağları yer yer
yaklaşık 300 m derinliğindeki kanyonlar kesmektedir.
Bu dağlara paralel olan Anti-Lübnanlar ise
Suriye sınırını teşkil ederler.
Lübnan Dağlarının sona erdiği yerde yaklaşık
180 km uzunluğunda ve 10 ila 16 km genişliğindeki
Bekaa vâdisi yer alır. Kuzeydeki Oronte ve
güneydeki Litani nehirleri buradan doğar.
10.400 km2lik yüzölçümü olan Lübnan’ın en
yüksek yerleri Kurnet-es Sauda ve 2814 m ile
Hermon Dağıdır. İki nehrin kaynaklarını ayıran Baalbek
bölgesi ise yaklaşık 900 m yüksekliğindeki
Bekaa Vâdisinde yer alır.
İklim
Tıpkı fizikî yapısı gibi iklimi de farklılık arz
eder. Çok değişken olan iklimi, yaz ayları sıcak ve
kurak, kış ayları ise yağışlı geçer. Yaz ayları sıcaklık
ortalaması yaklaşık 30°C iken, kışın 11°C
olur. Lübnan Dağlarının batı etekleri yılda ortalama
1270 mm yağış alırken, Anti-Lübnan’da bu
rakam çok daha düşüktür. Dağların zirveleri sürekli
karla kaplı olup, kış mevsimi hiç bitmez. Bekaa
Vâdisi ise yaklaşık 380 ilâ 635 mm yağış alır. Bu
bölgede kışlar soğuk, yazlar kurak ve sıcak geçer.
Tabiî Kaynakları
Lübnan yeterli yeraltı kaynaklardan mahrum
olup, sâdece toprakları nisbeten verimlidir. Bu
toprakların % 32’si dâimî ekim alanıdır. Bunlarında ancak % 21’i sulanabilmekdedir. Topraklarının
% 35’i üretim potansiyeline hâiz ise de su kaynaklarının
kıtlığı yüzünden kullanılamamaktadır.
Sâdece yaklaşık 68.000 hektarlık bir arâzi sulanabilmektedir.
Lübnan diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu
gibi, petrolce zengin ülkelerden biridir. Bunun dışında
diğer mâdenler hemen hemen yok gibidir.
Lübnan Dağlarında önceleri limon ve sedir
ağaçları pek fazlaydı. Öyle ki sedir ağacı Lübnan’ın
sembolü olmuştu. Fakat bugün bu özellik oldukça
azalmıştır. Lübnan ormanlarının kerestesi
çok makbuldür.
Nüfus ve Sosyal Hayat
Birçok etnik grubun birarada bulunduğu Lübnan’da,
bütün Batı Asya ülkesinden insanlar mevcuttur.
Bu duruma, Osmanlı Devletine bağlı olarak
yaşadığı 402 yıl boyunca sâhip olduğu özel statüsü
sebep olmuş denilebilir. Değişik zamanlardaki
istilâ ve göçler, Haçlı Seferleri, iç çatışmalar, cihan
harpleri, AvrupalIların istilâ emelleri ve günümüzdeki
süper güçlerin karmakarışık olan Ortadoğu’yu
ellerine geçirme arzuları küçük bir Ortadoğu
ülkesi olan Lübnan’ı mozaik taşına çevirmiştir.
Bu yüzden nüfûsun yarıdan fazlası yabancı
kaynaklıdır.
Diğer özelliklerinde olduğu gibi din ve dilde
de Lübnan karışıklık arz eder. Nüfûsun % 50’den
fazlası Müslüman ise de bunun bir kısmı Şiîlerden
meydana gelir. Diğer önemli büyük topluluk Hıristiyanlar
olup, çoğunluğu Katoliktir. Arap ırkına
mensup olan Marunî Hıristiyanları oldukça
fazladır. Ayrıca Melehitler, Ermeniler, Gregoryanlar
ve Suriye Ortadoksları da mevcuttur. Üçüncü
büyük grup ise, Dürzîler olup, sayıları 80.000’i
bulmaktadır.
Yaklaşık 2.900.000 nüfuslu bir ülke olan Lübnan’da
kilometrekareye 279 kişi düşer ve çoğunluğu
resmî dil olan Arapçayı konuşur. Ayrıca Türkçe
ve Ermenice de konuşulur. Bunun yanında Fransızca
da oldukça yaygındır.
Nüfusun % 90″ı Arap, % 6’sı Ermeni olup, diğerleri
karışık ırklardandır. Nüfûsun % 75’i okur yazardır.
Devletin açtığı ve içinde Türkçe öğrenim
de yapılan Beyrut Üniversitesinden başka Amerikan
ve Arap Üniversiteleri de mevcut olup, genellikle İngilizce,
Fransızca ve Arapça öğrenim yapılır.
Günümüz Lübnan’ı kardeş kanı dökülen ve her
an iç harbin eşiğine gelebilen bir ülkedir. Emperyalist
ülkeler, geçmişte olduğu gibi bugün de “bölparçala-
yut” prensibiyle Lübnan’ı bölme çabasındadır.
Bugün Lübnan’da birçok milis kuvvetleri bulunmaktadır.
Hâlen Lübnan’da yaklaşık 400.000
Filistinli mültecî, kamplarda kalmaktadırlar.
Hıristiyan dünyâsı Haçlı zihniyetinden aslâ
vazgeçmiş değildir. Evvelce Katolikler Fransızlarca ve Ortadokslar Ruslarca ve Dürzîler İngilizlerce
destekleniyordu. Durum bugün için de
aynıdır. Hıristiyan gerillalar Avrupalılarca destek
görmekte, İsrâil ve Suriye birlikleriyle birlikte
Lübnanlı Müslümanlara ve Filistinlilere küçük
Haçlı seferleri düzenleyerek kan ve ölümün sembolü
olmaktadırlar.
Bugün Lübnan’da 7 ayrı ordu vardır; bunlar
(50 bin kişilik) İsrâil, (20 bin kişilik) Hıristiyan Falanjist,
(12 bin kişilik) Lübnan, (30 bin kişilik) Suriye,
(7 bin kişilik) Hür Lübnan, (15 bin kişilik) Filistinli
gerillalar ve (7 bin kişilik) Amal ordularıdır.
Ayrıca barış gücü de mevcuttur (1993). Dolayısıyla
Lübnan her an patlamaya hazır bir barut fıçısı
görünümündedir.
1975’te başlayan iç savaştan bu yana silahlı çatışmalar,
bu kadar fazla asker ve sivil teşkilatlar bulunması
dolayısıyla zaman zaman artmış ve ateşsiz
bir gün hemen hemen hiç geçmemiştir.
Siyâsî Hayat
Lübnan parlamenter cumhûriyet rejimi ile idâre
edilir. Beş idârî bölgeye ayrılır. Dört yılda bir seçilen
99 üyeli bir meclis bulunur. Devlet Başkanı,
Marunî Hıristiyanlarından olmak üzere altı yıllığına
seçilir. Hükümeti kuran başbakan, Sünnî
Müslümandır. Meclis başkanı ise Şiî’dir.
Her ne kadar meclis sandalyeleri kontenjana
tâbi ise de, milletvekilleri oldukça karışık dînî
topluluklarca seçildiğinden mecliste belli bir dînî
topluluğun çoğunluğu elde ettiği pek görülmez.
Politik partiler din farklılıklarını göz önüne
alarak hareket etmektedirler. Bugün Lübnan’da
Sağcı Falanjistler (Hıristiyanlar), sağcı Müslüman
Kardeşler, Yoksunlar Hareketi, Sosyalist Parti,
Baasçılar, Iraklı Baasçılar, Nasırcılar, Komünistler,
Sünnîler, Şiîler olmak üzere çok sayıda
grup vardır. Bunlardan başka Marunî keşişlerininidâre ettikleri Sedir Savunucuları Cephesi ve Marunî
Birliği Milisi ve yedi ayrı ordu, husûsî milis
kuvvetler ve Ermeni teşkilatları bulunmaktadır.
Ortadoğu’nun ticâret ve turizm merkezi iken
1975-1976 iç harbinden bu yana savaş, terör, kan
ve barut içinde kalan ve imhâ olan Lübnan’da
80.000’in üzerinde yabancı asker vardır.
Ekonomi
Ortadoğu’nun ekonomik bakımdan en gelişmiş
ülkelerinden biridir. Lübnan ekonomisine özel teşebbüs
hâkim olup, ülke liberal iktisat sistemini uygulamaktadır.
Halkın çoğu tarımla uğraşır, bununla berâber
millî hâsılanın % 35’ini ticâret ve % 13’ünü de îmâlâtçılık
meydana getirir. Lübnan ekonomisi özellikle
1950’den sonra gelişme göstermiştir. Serbest pazar
olması, Lübnan’ı, Arap Ortadoğusu’nun ticârî ve
mâlî merkezi hâline getirmiştir. Kişi başına düşen
millî gelir, 884 dolardır. Daha çok İtalya, Fransa, Suudî
Arabistan, Kuveyt, Ürdün ve Suriye ile ithâlat
ve ihrâcat münâsebetleri içerisindedir.
Temel gıdâ mahsülü (Creal) olmakla berâber,
buğday, arpa, muz, üzüm, şekerkamışı, zeytin, patates,
pamuk ve çeşitli sebze ve meyveler yetiştirilir. Tarım
ürünleri temel ihraç maddeleri olup, bunların
yanında yünlü eşyâlar, deri ve çimento da satılır.
Bunlara karşılık dışardan endüstri hammaddeleri,
makina, çeşitli eşyâlarla hayvan ve hayvânî ürünler
ithal edilir. Gıdâ, şeker, tekstil, çimento ve petrol
endüstrileri mevcuttur. İki büyük petrol boru hattı
Lübnan’da son bulur. Bu yüzden petrol ve transit taşımacılıktan
Lübnan büyük kârlar sağlamaktadır.
Bunlardan başka mobilya ve kâğıt endüstrileri
çok önemlidir. Lübnan, en fazla geliri, transit taşımacılıktan
elde etmektedir. Beyrut, dünyânın
önemli ticârî ve mâlî merkezlerindendir. Normal
devrelerde ticâret ve bankacılık merkezi olduğu gibi,
aynı zamanda Arap Ortadoğusunun dağıtım
kapısıdır. Hava ulaşımı ağırlıkta olmak üzere,
transit taşımacılığın üçte ikisi Beyrut’tan geçsebebiyle
sarsılmaktadır.
Lübnan’ın diğer önemli gelir kaynaklarını mücevherat
satımı ve turizm teşkil etmektedir. Elektrik
enerji ihtiyacının büyük bir kısmını Litani
Nehri üzerindeki Kârûn Barajından sağlamaktadır.
Ülke mükemmel bir karayolu şebekesine sâhiptir.
Ayrıca 420 km’lik demiryolu da vardır. Sayda,
Beyrut ve Trablus limanlarına her türlü gemi
yanaşabilmektedir. Beyrut havaalanı ise Ortadoğu’nun
işlek hava limanıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir