MEKRÛH; dînen ve tab’an beğenilmeyen hoşa
gitmeyen şey. Haram olmamakla berâber, İslâm dîninde
yasak edilen şey. Mekrûh, Arapça bir kelime
olup, lügatte, tab’an hoş görülmeyen, tiksinilen
mânâlarına gelir. Allahü teâlânın ve Peygamberimizin
(sallallahü aleyhi ve sellem) beğenmediği ve
ibâdetlerin sevâbım gideren şeylere “mekrûh” denir.
Haramların yapılması kesinlikle yasak edilmiştir
(Bkz. Haram ve Helâl). Mekrûh, yasak olduğu
haram gibi kesin olmamakla berâber,
Kurfân-ı kerîmde, açık olmayarak bildirilmiş veya
bir Sahâbî’nin bildirmesi ile anlaşılmış olan
yasaklardır. Mekrûh olduğu bildirilen yasak işleri
yapmak günahtır. Mekruh ikiye ayrılır: Tahrimen
mekrûh ve tenzihen mekrûh.
Tahrîmen mekrûh: Kurfân-ı kerîm ve hadîsi
şerifteki delilinden açıkça belli olmayıp müctehîd
adı verilen büyük din âlimlerinin zan ile anlayıp,
bildirdiği yasaklardır. Dinde vâcip ve sünnet-
i müekkede olan emirleri kasten bile bile ve
özürsüz terk etmek tahrîmen mekruhtur. Günâhı
harama yakındır. Tahrîmen mekrûhu, kasıt ile, bilerek
yapan âsî olur, günâh işler. Tövbe etmezse
Cehenneme gitmesine sebep olur. Tahrîmen mekruh
işlenerek kılınan namazın iâdesi, yâni yeniden
kılınması vâciptir, mutlaka gereklidir. Eğer unutarak
işlerse sehv (unutma) secdesi yapar. Güneş
doğarken, tam tepede iken ve batarken namaz kılmak
mekrûhtur. Yalnız “mekrûh” denilince tahrîmen
mekrûh anlaşılır.
Tenzîhen mekrûh: Yasak olmasına bir delil,
senet bulunmayıp, yapılmaması iyi olan şeye, tenzîhen
mekrûh denir. Dinde müekked olmayan sünnetleri
ve müstehapları yapmamak tenzîhen mekrûhtur.
Tenzîhen mekrûhu işleyene azâb olmaz.
Fakat ısrarla yapmaya devâm ederse, azâb olunmaya
ve ibâdetlerin sevâbmdan mahrûm kalmaya
sebeb olur. Kedi, fâre artığını yemek, helâda sağ elle
temizlenmek, abdest alırken sağ el ile sümkürmek
tenzîhen mekrûhtur.
MEKRÛH
26
Eki