wiki

Mübarek İsimleri Kur’an-ı Kerimde Andan Peygamberler

8) İsmail Aleyhisselâm
24- Hazreti İsmail, İbrahim aleyhisselâm’ın oğludur. Hacer adındaki zevcesinden dünyaya gelmiştir. Bu muhterem Hacer bir cariye idi. Bunu Mısır Hükümdarı, İbrahim peygamberin zevcesi “Sare”ye bağışlamıştı, sare de, bunu kocası, İbrahim aleyhisselâm’a vermişti. Sahih görülen bir rivayete göre, Hacer, Sare’den önce vefat etmiştir.
25- İbrahim aleyhisselâm, Allah’ın emri ile Hacer’i ve oğlu İsmail’i alıp Hicaz’da Kâbe’nin bulunduğu yere kadar götürdü. Onları orada bıraktı. Yemen’den gelmekte olan “Cürhüm” kabileleri de bunlara arkadaşlık ettiler. O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke vadisini bunlar imar ettiler, bunların ayakları bereketiyle “Zemzem” denilen su meydana çıktı. Artık oralar şenlenmişti.
26- Hazret-i İbrahim, bir aralık bir rüya gördü. Bu, Yüce Allah’ın bir vahyi idi. Ona, oğlu İsmail’i kurban etmesi emrolunmuştu. Bunun üzerine henüz on iki yaşında bulunan oğlu Hazret-i İsmail’i, Mekke’de Sebir dağının eteğinde tenha bir yere götürdü. Onu, Allah rızası için kurban etmek istiyordu. Bu sevgili yavru da: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun,” diyordu. Bu, Allah yolunda olan fedâkârlığın en yüksek bir nişanı idi. Fakat Yüce Allah lütfetti. Baba ile oğlun şu teslimiyetine mükâfat olarak Hazret-i İsmail yerine kurban edilecek bir koç ihsan etti. Böylece bu masum yavru, kurban edilmekten
518 BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
kurtuldu.
27- İsmail aleyhisselâm, büyüdü ve Cürhüm kabilesinden bir kızla evlendi. On iki çocuğu oldu. İbrahim aleyhisselâm ara sıra gelir, oğlunu görürdü. Soma Hazret-i İsmail’in oğullan ve torunları çoğalıp etrafa hakim olmuşlardı. Hazret-i İsmail, babası Hazret-i İbrahim’in şeriatı (dini) ile amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve “Amalika” denilen eski bir kavme peygamber gönderilmişti. Hazret-i İbrahim’den kırk sene soma yüz otuz yedi yaşında vefat ettiği ve anası Hacer’in “Hicr’deki kabri civarına gömüldüğü rivayet edilir.
9) İshak Aleyhisselâm
28- Hazret-i İshak, İbrahim aleyhisselâm’ın ikinci oğludur. Sare’nin çocuğu olmuyordu. Hazret-i İsmail doğduğu zaman, buna üzülmüştü. Yüce Allah lütfederek Sare’ye de ihtiyarlığı zamanında Hazret-i İshak’ı verdi. İshak aleyhisselâm, daha Hazret-i İbrahim hayatta iken Şam halkına Allah tarafından peygamber gönderildi. İbrahim aleyhisselâm’ın vefatından soma onun yerine geçti. Soyundan birçok peygamberler gelip geçti.
29- Bazı rivayetlere göre, İbrahim aleyhisselâm, Hazret-i İsmail’i değil, Hazret-i İshak’ı kurban etmekle emredilmişti. İshak aleyhisselâm, rivayete göre altmış yaşında iken vefat etmiştir. Hazret-i İbrahim’in yattığı mağarada gömülmüştür. Annesi Sare de yüz yirmi yedi yaşında Şam’da vefat etmiştir.
10) Yakub Aleyhisselâm
30- Hazreti Yakub, İshak aleyhisselâm’ın oğludur. Lâkabı “İsrail” olduğundan oğullarına ve torunlarına “Beni İsrail (İsrail Oğulları)” denmiştir. Hazreti İshak’dan soma, yerine peygamber olarak Kenan ilinde kalmıştı. Sonradan Mısır’a gitmiş ve orada vefat etmiştir. Oradan da vasiyeti üzerine, dedesi Hazreti İbrahim’in gömülü bulunduğu “Halilürrahman” kasabasındaki mağaraya taşınmıştır.
11) Yusuf Aleyhisselâm
31- Hazreti Yusuf, Yakub aleyhisselâm’ın oğludur. Hazreti Yakub’un on iki oğlu vardı. Fakat hepsinden çok Hazret-i Yusuf u severdi. Onda başka bir güzellik, başka bir zekâ ve kabiliyet belirtisi vardı. Daha on iki yaşında iken, bir gece rüyasında, on bir yıldız ile güneşn ve ayın kendisine secde ettiklerini görmüştü. Bu rüyasını babası Hazret-i Yakub’a söyledi, o da, kıskançlık doğurmasın diye:
10. Kitap: PEYGAMBERLERİN SİYERİ 519
“Çocuğum! Bu rüyayı kardeşlerine söyleme,” dedi. Hazreti Yusuf un kardeşleri, babalarının Yusuf hakkındaki sevgisini kıskanıyorlardı. Nihayet bir gün onu eğlence maksadı ile kıra götürüp kör bir kuyuya bıraktılar. Sonra gelip kuyudan çıkaran bir kafileye, kölemizdir diyerek sattılar. Eve döndükleri zaman da, babalarına: “Yusuf u kurt yedi” diye yalan söylediler. Kafile, henüz on yedi yaşında bulunan Hazreti Yusuf u alıp Mısır’a götürdü. Orada Mısır’ın Azizi’ne (Maliye bakanı Kıtfır’a) sattı.
32- Yusuf aleyhisselâm çok güzeldi. Yüzünden-gözünden nurlar akardı. Kendisine önce hikmet ilme, sonra da peygamberlik verilmiştir. Aziz’in zevcesi Zeliha’nın kendisine olan meylini, son derece iffet ve temizliğinden dolayı kabul etmemişti. Bunun üzerine iftiraya uğrayarak yedi sene zindanda kaldı. Sonra suçsuzluğu anlaşılarak zindandan çıkarıldı. Mısır’a Maliye Bakanı oldu. İffet ve temizliğinin mükâfatına kavuştu.
33- Hazreti Yusuf zindanda iken, Amalika kavminden olan reyyan İbni Velid adındaki Firavun’un (Mısır hükümdarının) aşçısı ile şerbetçisi de zindana atılmışlardı. Bunlar gördükleri birer rüyayı Hazret-i Yusuf a anlatarak yorumlamasını istediler. Hazret-i Yusuf da bunlara, önce biraz öğüt verdi. Sonra da rüyalarım yorumladı. Bunlar bir zaman sonra Hazret-i Yusuf un yorumuna uygun olarak zindandan çıkarıldılar, biri, Firavun’a yine şerbetçi oldu. Diğeride asıldı. Hazret-i Yusuf bir müddet daha zindanda kaldı. Sonra Mısır Hükümdarı da bir rüya gördü, bunu kimse yorumlayamadı. Şerbetçinin uyarması üzerine Hazret-i Yusuf a başvuruldu. Bu rüyaya göre, yeryüzünde yedi yıl bolluk, ondan sonra yedi yıl kıtlık olacak. Sonra da bir yıl halk pek ziyade varlık görecekti. Hazret-i Yusuf u zindandan çıkardılar. Mısır’ın Aziz’i vefat etmişti. Haz- ret-i Yusuf u Mısır’a Maliye Bakanı tayin ettiler. Zeliha’yı da ona nikâhladılar. rivayete göre bu Hükümdar, Hazret-i Yusuf a iman etmiştir.
34- Yusuf aleyhisselâm’ın emriyle bolluk senelerindeki fazla ekinler, başakları ile beraber ambarlarda biriktirildi. Sonra kıtlık yılları başladı. Artık insanlar bu ambarlara koşup duruyorlardı. Hazret-i Yusuf bu kıtlık günlerinde bazan aç kalırdı. Ona: “Elinin altında bu kadar yiyecek bulunduğu halde, neden aç kalıyorsun?” denildiği zaman şu cevabı veriyordu: “Aç kalanların hallerini anlayabilmek için!..” Yusuf aleyhisselâm’ın kardeşleri de zahire almak için bir iki kez Kenan ilinden çıkıp Mısır’a geldiler. Sonunda Hazret-i Yusuf kendisini kardeşlerine tanıttı ve onlara şöyle söyledi: “Yüce Allah, merhamet edenlerin en merhametlisidir, sizi bağışlar. Bana yapmış olduğunuz işden dolayı siz bugün kınanmayacaksınız.” Böylece onlara büyük bir ikramda bulundu. Muhterem babası Yakub aleyhisselâm ile annesini ve bütün kardeşlerini Mısır’a davet etti.
520 BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
35- Yakub aleyhisselâm’ın artık sevgili oğluna kavuşması zamanı gelmişti. Zevcesi ve oğulları ile beraber Mısır’a şeref verdiler. Hazret-i Yusufun sarayında hepsi şükür secdesine kapandılar. Yusuf aleyhisselâm’m evvelce görmüş olduğu rüya da böylece gerçekleşmiş oldu. Bu tarihten başlayarak İsrail oğulları Mısır’da yerleşip kaldılar. Rivayete göre, Hazreti Yakub Mısır’da on yedi sene kadar kalmıştır. Hazreti Yusuf da, muhterem babasından soma elli dört yıl daha yaşayıp yüz on yaşında vefat etmiştir. Daha sonra Hazreti Musa, Mısır’dan çıkarken Hazreti Yusufun mermer tabut içinde bulunan mübarek naşını da beraber çıkarıp götürmüştü. Kabri Hazret-i İbrahim’in gömülü bulunduğu mağaradadır.
12) Eyyub Aleyhisselâm
36- Hazret-i Eyyub, İshak aleyhisselâm’ın “Iys” adındaki oğlunun soyundan olup Hazret-i Yusuf la aynı asırda yaşamış büyük bir peygamberdir. Çok sayıda çocukları ve Şam çevresinde birçok malları vardı. Yüce Allah tarafından bir imtihan olarak bütün malları elinden çıkmış ve çocukları da ölmüştü. Kendisi de ağır bir hastalığa tutulmuştu, zevcesi Rahme veya Liyya ona bakıyordu. Rivayete göre Rahme, Yakub aleyhisselâm’m kızıdır. Liyya da, Yusuf aleyhisselâm’ın oğlu Efrayim’in kızıdır. Eyyüb aleyhisselâm, bütün musibetlere sabretti. Sonunda Yüce Allah ona şifa verdi. Yeniden birçok mal ve evlâda kavuştu.
37- Hazreti Eyyüb’ün doksan üç yaşında vefat ettiği ve kendisinden soma “Bişr” adındaki oğlunun da Şam’da peygamber olduğu rivayet edilir. Bu peygambere “Zülkifl” denilmiştir. Eyyüb aleyhisselâm’m hastalığı, insanların kendisinden kaçmacağı şekilde değildi. Bazı tarihçilerin bu konudaki sözleri gerçeğe aykırıdır, bütün peygamberler, insanların kendilerinden kaçınmalarını gerektirecek hallerden korunmuşlardır. Taşıdıkları peygamberlik görevi bunu gerekli kılar.
13) Şuayb Aleyhisselâm
38- Hazret-i Şuayb, İbrahim aleyhisselâm’m torunlarından veya onunla beraber Şam diyarına hicret etmiş olan bir kabiledendir. Büyük annesi Lût aley- hisselâm’ın kızıdır. Kendisi Medyen ve Eyke şehirlerinin putlara tapan halkına peygamber gönderilmişti. Bunlara çok dokunaklı, çok güzel öğütler vermişti. Fakat dinsiz, ahlâksız, hırsız bulunan bu insanlar verilen öğütleri dinlemediler, kötü davranışlarını bırakmadılar. Sonunda Eyke halkı, yedi gün süren şiddetli bir sıcak arkasından üzerlerine bir buluttan yağan ateş yağmuru ile yok oldular. Medyen halkı da bir azabın gürültüsü ile, bir yer sarsmtısı ile helâk oldu.
10. Kitap: PEYGAMBERLERİN SİYERİ 521
Şuayb alehisselâm Arabça konuşurdu. Fesahat ve belâğat sahibi idi. Çok etkileyici olan hikmetli konuşmalar yapardı. Bundan dolayı Peygamberimiz ona “Hatibu’l-Enbiya” ünvanım vermiştir. Hazret-i Şuayb’ın Mekke’ye hicret ettiği ve üç yüz yaşında vefat ettiği, Rükn ile Makam arasında (Kâbe önünde) gömüldüğü rivayet edilmiştir.
14) Musa Aleyhisselâm
39- Hazret-i Musa, Beni İsrail’den (İsrail Oğullarından) İmran adındaki bir şahsın oğludur, Mısır’da doğmuştur. İsrail Oğulları Mısır’da çoğalarak on iki kabileye ayrılmışlardı. Bunlara “Beni İsrail Esbatı (İsrail oğullarının torunları)” denirdi. Bunların böyle çoğalmaları, Mısır’ın eski halkı olan Kıpti’lerin hoşuna gitmiyordu. Onun için bunlara eziyet ediyorlar ve dedelerinin ili olan Kenan yurduna çıkıp gitmelerini engelliyorlardı. Bir gün Mısır kâhinlerinden biri; Firavun’a (Kabus ibni Mus’ab adlı hükümdara) şöyle bir haber vermişti: “İsrail Oğullarından gelecek bir çocuk, Mısır devletinin batmasına sebeb olacak.” Firavun da, İsrail Oğullarının yeni doğan çocuklarını öldürmeye başlamıştı, işte bu sırada Hazreti Musa doğdu. Annesi, onu, Firavun tarafından öldürülmesin diye bir sandık içine koyarak Nil nehrine atmayı uygun buldu. Nih nehrinin kenara attığı bu sandığı, Firavun’un zevcesi Asiye ele geçirip açtı. İçinden çıkan pek sevimli ve nurlu çocuğu çok sevdi ve onu kedisine evlâd edindi. Hazret-i Musa’nın annesi de, bir yolunu bularak, kendisini bu Seçkin çocuğa süt anne tayin ettirdi.
40- Hazreti Musa, kendisine düşman olacak Firavunun saraymda besleniyordu. Bu, Yüce allah’ın ibret almacak pek büyük bir hikmeti idi. Hazreti Musa büyüdü, bir gün İsrail Oğullarından biri ile sokakta kavga eden bir Kıpti’ye bir tokat attı. Kıpti yere düşüp can verdi. Hazreti Musa yaptığına pişman oldu. Firavun’dan korkarak Medyen şehrine çıkıp gitti. Orada Şuayb aleyhisselâm’ın kızı “Safura” ile evlendi. Bir süre sonra Mısır’a dönüp gitmek üzere zevcesi ile beraber yola çıktı. Giderken Tûr dağına uğradı. Orada Yüce Allah’ın hitabına kavuştu, kendisine peygamberlik verildi. Büyük kardeşi Harun’la Firavun’u dine çağırmaya Allah tarafından görevli kılındılar..
41 – Hazret-i Musa’nın eli ay gibi parladı. Elindeki asa da, dilediği vakit büyük bir ejderha oluverirdi. Bunlar birer mucize idi. O zaman Mısır çevresinde bü cülük çok ilerlemişti. Firavun bu mucizeleri birer sihir (büyü) sanmıştı. Büyücüleri topladı. Bunlar Hazreti Musa’ya meydan okudular. Fakat Hazreti Musa’nın asa mucizesini görünce, büyücülerin hepsi iman ettiler. Bunun bir büyü olmadığmı hemen anladılar. Çünkü bu asa bir ejderha kesilerek büyücülerin ortaya atmış olduğu hünerlerin hepsini yutmuştu. Eğer Hazreti Musa’nın gösterdiği şey, bir gözbağcılık
522 BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
olsaydı, böyle yok etme üstünlüğü meydana gelemezdi.
42- Çekinmeden Rab olma davasmda bulunan Firavun ile Mısır’ın eski halkı Kıpti’ler, Hazreti Musa’nm bu mucizesini gördükleri halde, ne yazık ki, iman etmediler. Daha sonra bir gece, Musa aleyhisselâm İsrail Oğullarını alıp Mısır’dan çıktı. Süveyş denizi bir mucize olarak yarıldı. On iki yola ayrıldı. İsrail Oğullarının on iki kabilesi bu yollardan karşı yakaya geçtiler. Bunları izleyen Firavun ile onun ordusu, suların tekrar kapanması üzerine boğulup gittiler. Yalnız Firavun ün cesedi, suların çarpması ile sahile atılmıştı. Kendi ölümlü varlığına güvenerek yaradanım unutmuş, Tanrılık davasmda bulunmuştu. İşte böyle büyük bir gaflet içine düşen bir şahsın akıbeti büyük bir ibret levhası olmuştu.
43- Musa aleyhisselâm artık Firavun’dan kurtulmuş, İsrail Oğulları ile beraber selâmetle denizi geçerek Tiyh sahrasına gelmişti. Onları burada bırakarak “Tur-i Sina” denilen Tür dağına gitti. Orada kırk gün kadar Yüce Allah’a ibadette ve yalvarışta bulundu. Mekândan ve zamandan münezzeh olan Yüce Allah’ın hitabına kavuştu. Kendisine Tevrat kitabı verildi.
44- Hazreti Musa, tur-i Sina’dan Tiyh sahrasına dönünce, kavminin bir kısmını, Şamiri admda birinin altından yapmış olduğu bir buzağıya tapar halde buldu. Bundan çok üzülmüştü. Bunlar Harun peygamberin öğütlerini dinlemeyerek böyle bir sapıklık içine düşmüşlerdi. Sonra tevbe edip yaptıklarına pişman oldular.
45- Musa aleyhisselâm, Ken’an topraklarını, Arz-ı Mukaddes’i almak için Amalika ile savaşmak istiyordu. İsrail Oğulları ise savaştan kaçındılar. Böylece o mübarek peygamberin bedduasına uğrayarak kırk sene Tiyh sahrasında kaldılar. Aradan bir hayli zaman geçti. İsrail Oğluları arasında çölde büyümüş yiğitler yetişti. Hazreti Musa bunları alıp Lût denizinin güney taraflarına götürdü. Daha ileriye giderek Amalika’dan avc ibni Unk adındaki hükümdara savaş açtı. Şeria nehrinin doğu taraflarındaki beldeleri elde etti.
46- Hazret-i Musa, bir aralık gidip İbrahim aleyhisselâm’ın zamanından beri yaşayan veya Hazreti İbrahim ile hicret eden kimselerin soyundan olan Hızır aleyhisselâm ile görüşmüş, ona verilen “Ledün ilmine (Allah’ın verdiği özel ilme)” şahid olmuştu. Hızır aleyhisselâm’ın bir peygamber olduğunu ve kıyamete kadar yaşayacağını söyleyenler vardır. Zülkameyn ile yolculukta bulunmuş, hayat kaynağma varıp ab-ı hayattan (ölmezlik suyundan) içmekle böyle uzun bir ömre kavuşmuş olduğu söylenmektedir. Bir kısım alimlere göre de, ölmüş bulunmaktadır. Zaten bu gibi büyük şahsiyetlerin ölümleri ile hayatları birdir. Onlar sonsuz ve yüksek
10. Kitap: PEYGAMBERLERİN SİYERİ 523
bir hayata kavuşmuşlardır. Musa aleyhisselâm rivayete göre, Kenan ili hududuna yakın bir yerde yüz yirmi yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Hazret-i Adem devrinin üç bin sekiz yüz altmış sekizinci yılına ve Mısır’dan çıkışlarının kırkıncı yılma rastlar. Hazreti Musa’ya “Kelimullah” denir. (Yüce Allah, kendisi ile arada bir vasıta bulunmaksızın, niteliği bilinemeyen bir şekilde doğrudan doğruya konuştuğu için bu ismi almıştır.) Pek büyük bir peygamberdir. Dağınık bir halde yaşayan İsrail Oğullarını bir araya toplamış, onları esaret hayatından kurtarmış ve özgürlüğe kavuşturmuştu. Ne yazık ki, İsrail oğulları daha sonra zaman zaman yoldan çıkmış, gerçek dinlerini yitirmiş, tekrar esaretten esarete düşmüşlerdir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir