Muslera’cılar sakın panik yapmayın

Türk futbolunun en zayıf halkalarının başında defans oyuncularının iş bilmezliği gelir ki bunun işaret ettiği mana şudur:

Âdetimiz olmasa da müsaadenizle 30 ağustos tarihinde yazdığımız yazıdan üç küçük paragrafı alıntılamak istiyoruz; sonrasında tabii ki çalacak çevganımız, çelecek kopuzumuz olacak.<br /> <br /> “Mondragon’un gidişinin ardından iyi kaleciler getirdiği halde (De Sanctis, Franco) istediği verimi alamayan Galatasaray ise bu kez isimli bir kaleci aldığı halde erken sevinmese isabet eder! Türkiye’de kalecilikten gerçek manada anlayan pek az insan olduğu halde anlamadığını idrak edemeyen hayli fani yaşadığından kaleci transferlerinde isabet oranı düşüktür.”<br /> <br /> “De Sanctis Napoli formasıyla geçen sene harika bir sezon geçirdi, oysa Galatasaray’da zaman zaman parlayıp sönen deniz feneri gibiydi. Yetenek kaybolmayacağına göre problem ‘motivasyon eksikliği, yetersiz antrenman, sakatlık ya da mali sıkıntı’ olmalıydı değil mi? Sorunun cevabı hem evet hem hayır; evet çünkü yukarıda saydığımız hususlardan bir tanesinde dahi aksama varsa, yabancı bir kaleci kolaylıkla tekleyebilir. Ama ‘bir ben vardır benden içerü!’de olduğu gibi gözden sürekli kaçırılan eksiklikse ‘takımın yapısına ve defans oyuncularının özelliğine uyumlu kaleci tercih edilmeyişi’dir.”<br /> <br /> “Her ligin yapısı farklı olduğu gibi her takımın da benimsediği bir sistemi vardır ve iş o sistem için uygun kaleciyi alıp takıma koymaktır. Olaya geniş çerçeveden bakıldığında tank gibi ağır ve ne yapacakları kolayına kestirilemeyen Gökhan-Servet ikilisinin arkasına onları tamamlayıcı niteliklere sahip olmayan Muslera’yı koymak, sizce ne denli akılcı? Dahası belli oldu ki Cim-Bom’un yan top zafiyeti devam ediyor ve Muslera yan toplara Dassaev, Mlynarczyk gibi hâkim bir file bekçisi değil.’<br /> <br /> Haklı çıkmak ya da çıkmamak mesele de değil, umurumuzda da değil, keşke biz yanılsak ve Galatasaray’la futbolumuz kazansa; kaldı ki ilk 90 dakikanın ardından her kalecinin yapabileceği bir hatayı yaptı diye Muslera’yı yargılamak da kimsenin haddi değil. Sözümüz Muslera’yı kurtarıcı gibi görenlere ve anlamadıkları bir konuda sadece isme göre hareket ederek insanları yanıltan biçarelere!<br /> <br /> Türk futbolunun en zayıf halkalarının başında defans oyuncularının iş bilmezliği gelir ki bunun işaret ettiği mana şudur: “Kalite yüksek olmamasına karşın ligimizde mücadele edecek ecnebi kalecilerin başarılı olma şansı başarısız olma ihtimalinden daima düşüktür!” Zaten bir numaraları çalıştırmasını bilmediğimiz düşünüldüğünde, birbirini tamamlayacak defans-kaleci kombinasyonu kuracak kapasitemiz olmadığı gözönüne alındığında, kulüp takımlarımızın Avrupa’da iddialı olması en azından kısa vadede gerçekleşemeyeceğine göre; topraklarımıza üst düzey kalecinin gelmesi, gelse bile bekleneni vermesi, bekleneni verse dahi mutlu olup buraya kök salması uzak mı uzak bir ihtimaldir.<br /> <br /> Mondragon’un De Sanctis’den daha iyi kaleci olup olmadığı tartışılabilirse de Mondragon zıpkın gibi iki defansla, Song-Tomas’la oynuyordu. O sebeple Muslera’yı Taffarel’le kıyaslamak isteyenlere birisinin önünde Popescu-Bülent-Capone’nin oynadığını, diğerininse Servet-Gökhan’a mahkûm olacağının altını çizmek isteriz. Bir de Muslera Uruguay Milli Takım’ında Suarez, Forlan, Cavani gibi tabelayı her an değiştirebilecek süper futbolcularla mücadele etmenin rahatlığına sahipti; yani bir hata yaptığında takımının o hatanın altından rahatlıkla kalkacağını bilmenin güvenini taşıyordu; Galatasaray’da sürekli diken üstünde oturacaktır ki bu da ister istemez onu strese sokacaktır. Velhasıl biz herkesin Muslera’ya övgüler yağdırdığı günlerdeki fikrimizi muhafaza ediyoruz; kaleci probleminin bittiğini iddia etmek için erken.<br /> <br /> Ülkemizde futbolseverlerin büyük kısmı enfes kurtarışlarla bariz hatalara odaklandığından ve kalecilik tekniğiyle ilmine kafası basmadığından ötürü iyi kaleciyle iyi olmayan kaleci ayrımını yapmaya muktedir değildir. Hoş gazetecilerin, hocaların, spikerlerin de kalecilik esaslarını bildiği söylenemez ya! Örneğin Sivaslı Navratil’in Karabük filelerine gönderdiği gol onlara göre muhteşemdir; gerçekteyse hatalı çıkışın hediye ettiği çok basit bir goldür o. Gençlerbirliği’nin Samsun filelerine yolladığı frikik onlara göre güzel bir kesme vuruşun sonucudur; halbuki o doğru yerde durmasını bilen bir kaleci için yere dahi atlamadan kurtarılacak bir şuttur. Aynen Ankaragücülü Serdar’ın Mersin ağlarıyla buluşturduğu frikikte topun çıkışını görmediği için geç hareket eden Hakan’ın kalenin içine doğru atlamasının da yanlış olduğu gibi. Temel bilgisi zayıf kaleciler her an takımlarını yakabilir, bizden hatırlatması.<br />

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*