Mutlu Vadi Ekosistemi

Mutlu Vadi Ekosistemi:

Ekosistem, «falannda biyolojik, kimyasal ve fiziksel İlişkiler buhman canh ve cansız varlıkların oluşturduğu, belirli sınırlan olan dinamik bir doğa birimidir. Ekosistemdeki canlılann başında gelen bitkiler üreticidir. Yaptıkları besMerie hem kendilerini hem de hayvanlan beslerler. Hayvanlar (ve insanlar) tüketicidir. Kimi yalnızca bitkileri, kimi yalnızca hayvanlan, kimi de her ikisini de yiyerek beslenirler. Ekosistemde göze pek batmayan, ama doğal denge bakımından çok önemli olan bir başka canlılar grubu daha vardır. Bitki ve hayvan artık ve Ölülerini parçalayarak ve ayrıştırarak geçinen bu canlılara ayn&tnctlkr âmFâr. Bir doğal ekoeistemde bu canlı gruplarının hepsini içine alan sürekli ve dengeli bir madde ve enerji döngüsü vardır. İlgili canlı gıtaplanndan herhangi birinin zarar görmesi, madde ve enerji döngüsündeki bağlan kırmakta, ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca, bir ekosistem içine bir çok madde girmekte, bir çoklan da çıkmaktadır. Eğer girdi ve çıktılar arasında eşitsizlikler olursa, ekosistemin önce fiziksel yapım, hemen sonra da biyoloji yapısı bozulur. İnsan türünün devreye girmesiyle fiziksel ve biyolojik çevre daha hızlı bozulmaktadır. Bir ekosistemdeki doğal kaynaklardan yararlanırken, sistem içkideki ekolojik Mşki ağlarının koparılmasına, girdi-çıktılar arasındaki dengenin bozulmasına çok özen göstermeliyiz.


B

undan otuz yıl kadar önce Torosların meşe ve çam ormanlarıyla kaplı tepeleri arasında bir vadi uzanıyordu. Buradan geçen Mutlu Dere’- nin suları, vadinin ortasında kurulmuş olan Mutlu Köy’ün topraklarına can vere vere Akdenize doğru akıp gidiyordu. Dere boylarında ılgınlar,

gğfffa; çıark, vali mlKl> ^

sandallar, harnuplar büyüyüp gelilir, boy boV

sarmaşıklar, yaban asmaları göklere doğru yük­selen ağaçlara dostça sarılırlar, onlarla içiçe yaşarlardı.

Mevsimi gelince erguvanlar, ladenler, fun­dalar, kekikler ve meyve ağaçları renk renk çiçekler açar ; bal arıları çiçekten çiçeğe konarak köylüler için petek petek bal yaparlardı. Başka bir mevsimde erikler, böğürtlenler, üzümler olgun­laşır, bağlar ve bahçeler arasında bazan bir çalı kuşu, bazan da bir şafak bülbülü çevreye ezgiler saçardı. Bu kuş sesleri ılık bir kış gününde bile arı vızıltıları, horoz ötmeleri ve koyun melemeleri ile doğaca kaynaşır, insan ruhunu okşayan bulunmaz bir birlik oluştururlardı.

Mutlu Vadi’nin ormanlarında alageyikler, karacalar, tavşanlar dolaşır, yamaçlarında kek­likler, yaban güvercinleri alay alay uçar, dere­lerinde sazanlar, alabalıklar yüzerdi. Köyün çevresinde “zararlı” diye, bilinen, ama gerçekte

kendilerine Özgü görevleri ve doğal dengenin

sürdürülmesinde birçok yararları olan hayvanlar da vardı. Kümeslere kur yapan tilkiler, ekin tarlalarına saldıran yaban domuzları, otlaklardaki başı boş gezen evcil hayvanlara ara sıra saldıran kurtlar, ayılar, sırtlanlar ve öteki etoburlar bunlardan birkaçıydı.

Ve nihayet Mutlu Vadi’de, yüzyıllardır yaşam kavgası veren Mutlu Köy’ün halkı vardı. Vadi tabanındaki bereketli toprakları ekip biçerler, tarım, hayvancılık ve arıcılıkla geçinirlerdi. Köyde avcılık da yaparlar, av hayvanlarım mevsiminde, mertçe ve yiğitçe avlarlardı. Ayrıca

frahy aylarında. Mutlu Dere’de bol bulunan sazanları, o yöreye özgü ve ancak büyük balıkları tutan tuzaklarla yakalarlar, komşu köylere bile balık satarlardı.

Yirmi yıl önce Mutlu Kö/e ilk orman yolu ulaşır. Yüzyıllardır değerlendirilemeyen orman ürünleri degerlondiriteâik, ülke ve köy ekonomisi caı^KAacaktıfv MUtlulİSylü’ler çiftçilik yanında de yapmaya, başlarlar. Orman yollarını sevi. yap^iar. Sonra hektarlarca alandan

– ‘ ağaçlar kesilir. Yaşlılar gidecek, yerlerine yenileri delecektir. Ormartcıfık tpkniği böyle demekte­dir. Şa$maz bir doğa yasasının gözetilmesidir bu.

Orman yolu, Mutlu Kö/deft “uygarlığa doğru

–    açılan bir pencere” olur. Vadinin av hayvanları ve av, ku§lan çevrede ön yaptığı için ova köylerinden ve kentlerden Mutlu Vadi’ye akın akın avcılar gelmeye başlar. Gelen avcılar bu hayvanları kitleler halinde ye insafsızca avlamak­ta, avcılığın mertlik ve soyluluğunu sanki daha çok öldürmekte bulmaktadırlar. Ayrıca bu avcı- (lar, bazan kaza ilebizan da bile bile yangınlar iiçıkmasına neden olmakta, Mutlu Vadi ormanları c$fû yanmaktadır – t >!

Bu arada köyçje nüfus da artmaya başlar, „yadi tabanındaki tarlalar yetmemekte, vadi vidalarındaki ormanlardan yeni yeni tarlalar , < açıİmaktadır. Bir yandan her yıl olan yangınlar, r^öte yandan da eğik yamaçlarda tarla açma işlemleri, araziyi çıplaklaştırmakta, toprağın ve­rimli üst tabakalarının öbek öbek taşınmasına yol açmaktadır. Çok geçmeden beklenmedik zaman­larda düzensiz yağmurlar, bunlardan da umul­madık şiddette seller olur. Vadideki tarlasında kurulu su motoru, serili ürünü, takılı hayvanı olan köylüler, bu sellerden malını hatta canını Jbavbetmoktedir. Vadi’deki düzlükler, dağlardan

getir Heri taş, çakıl ve molozlarla dolmakta,

verimsiz ve kullanışsız hale gelmektedir.

Köylüler topraklarını kaybettikçe ürünlerini artırmanın yeni yollarını ararlar. Bir yandan yamaçlarda tarla açmalar sürüp giderken bir yandan da köye kimyasal gübreler gelmeye başlamıştır. Vadi tabanındaki ve yamaçlardaki tarlalara, her hangi bir ön bilgiye ve toprak incelemesine dayanmadan, rasgele ve bol bol azotlu, fosforlu gübreler verilir. Köylüler bu ak tozlardan çok hoşlanırlar. Çünkü ürünler birkaç yıl için birkaç kat artmıştır* Bu arada ormana yapılan olumsuz baskı da bir süre azalır. Mutlu Köy halkı “yeşil devrim’in” tadını çıkarmaktadır. Hemen her aile bir su motoru, bir traktör sevdasına tapılır. Bir traktör sahibi olmak, kişi için yaşadığı toplumda bir saygınlık ölçüsü sayılmaktadır. Ekilecek yerleri toprakları olma­masına rağmen, hemen her beş aileden biri bir traktör sahibi olur. Traktörler yılın büyük bir; bölümünde hiç bir iş yapmadan yatmakta, evlerin önünde “süs” görevi yapmaktadır.

Ancak ak tozların getirdiği mutlu günler de çok sürmez. Daha önce vadide hiç görünmeyen bilinmeyen çeşitten böcekler türemiş, ürünler yeniden azalmaya başlamıştır. Böceklere karşı, yine rasgele ve bilgisizce, bol bol ilaç serpiHr. Onların çoğu ölür, ama bir yıl sonraki böcekler daha dayanıklı olarak ortaya çıkarlar/ Köylüler ilaçların miktarını artırmaya, tarlalara daha sık ilaç serpmeye, daha çok rriasraf yapmaya ^ başlarlar.

Gittikçe artan miktardakf ilaçlar, zararlı böceklerle birlikte toprakta* bulunan yararlı toprak canlılarını da kitleler halinde öldürmek­tedir. Bu canlılar olmayınca toprak havaîana- mamakta, hasattan sonra tarlada kalan bitki parçaları çürüyüp ayrı şamam aktadır. Tarlalarda biriken hasat artıkları ateşe verilip yakılır. Daha öncekî ilaçlara dayanıp yaşayabilmiş olan bir çok yararlı toprak canlısı bu kez yakılarak öldürülür. Şimdi böceksiz börtüsüz olan toprak, bir toz ve kül yığınından başkâ bir şey değildir. Ayrıca yakma sırasında brtaya çıkan yüksek sıcaklık nedeniyle toprağın bir çök fiziksel ve kimyasal özelliği de bozulur.

Bu arada böcek ilaçlarının doğrydan etkisiyle bir çok köylü de ölür. Kimisi ilacı t&lada nasıl kullanacağını bilmediği, kimisi onu mi yağ sanıp yemek yapmakta kullandığı, kimisi de parazit böceklerden korunmak için sırtını başını ilaç­ladığı için hayatını kaybetmiştir.

Daha önce, suları koca bir sünger gibi tutan, pınarlara suyu hesaplı ve düzenli veren ormanlar yok olunca, Torosların en gizli köşelerin« kadar incecik kan damarları gibi giren şırıl şifi! derecikler artık durmuştur. Kesilen ağaçların yerine dikilen fidanlar korunamamış, yangınlar önlenememiş, dere yatakları Örülmemiş, sel kapanları yapılmamıştır. Mutlu Dere artık bir “deli dere” olup çıkmıştır. Eskiden uslu uslu akarken, şimdi kış ve bahar ayları boz bulanık, kan renginde ve başı boş akıp gitmektedir. Yaz aylarında ise akmamaktadır. Kuruyan pınar kaynaklarındaki asırlık çınar ağaçları, ölümün eşiğine getirilmiş bir yurt köşesinin tanıklığını yapan canlı anıtlar gibi, bütün görkemleriyle öyle durmaktadırlar. Çaresiz. sıranın kendilerine gel­mesini bekler gibi.

Gençler Mutlu Dere’de aıtık balık uzama­maktadırlar. Kentli avcı köylüye dinamitle balık avlamasını öğretmiş, dinamit de çaydaki tüm tek ve*çok hücreli canlıları, bunları yiyerek beslenen


I *»*»         «M*if ir>»rwla« A—m ■ Af* «mmİmi iİİ flfMMMİB OMMİ T

İi4h rmm jr^hnı ılıı İn ılcıkmoı in imi ifluB nlf urlar ınhıiüii ıfcrfhrf rtnff >**»*■«■»«**■ t

i -~0 ‘t<: *> ■ –! ‘- “^ *•■•”•■ 5 ‘■•■ – ‘^” •■’■’ / ^ ’ ■ f

balıkları ortadan kaldırmıştır. Deredeki doğal       çok yaralı su yosunu ve su altı bitkileri yetişe-

beslenme zinciri yer yer koparılmış, bozulmuş-   memiştir. Derelerde sular durgun ve cansızdır. Su

tur. Boz bulanık akan sular suyun alt tabakalarına       üstünde yer yer biriken motor yağlarıyla öteki

güneş ışığı ve oksijen girmesini engellemiş, bir  petrol artıkları, o güzelim vadinin tertemiz


kanına                                             kâpkârâ lekeler hâlinde

uzaklardan b\\e par\akarak ^ibTüVrrvekted’vT. NAut\u Dere şimdi bir çöplük olmuştur. Her biri doğaca bir bir özenle şekillendirilmiş renk renk dere taşlarının arası, onlara hiç uymayan teneke ve plastik kûtu parçaları, plastik torbalar şişe kırıkları, eski lastik tekerlekler, lastik borularla dolmuştur. Onlar btf dünyada, bu vadide yenidirler. İnsanın ürettiği öteki bTf çok yapay kimyasal midde gibi, onları da parçalayıp çürütebilecek toprağa karıştırıp ortadan kaldı­racak bakteriler, böcekler gelişmemiş, evrim leş- memiştir.

Mutlü Köy’de meyve ağaçları eskisi gibi yine çiçek açıyor, ama eskisi kadar bol meyve veremiyor. Çünkü bm çiçekten başka bir çiçeğe çiçek tozları taşıyarak, onların döllenmesini sağlayan, kısır kalmalarını Önleyen böcçkler, arılar, kelebekler uçmuyof artık. Bal arıları baharın ılık havasından uçuşamaz, renk renk çiçeklerle kucaklaşamaz olmuşlar. Mutlu Köy’ün halkı eskiden tenekelerle sattıkları ve “her derde deva” olan balı şimdi özlemle arıyorlar.

Mutlu Vadi-de ötüşen keklik alayları, şakıyan şafak bülbülleri kalmamış artık. Mutlu Köy’ün dağlarım ormanlar kaplamıyor, oralarda alage- yikler koşmuyor, karacalar zıplamıyor. Tarladan dönen çiftçinin, sürüsünü otlatmaktan dönen ¡çobanın, oyundan dönen köy çocuklarının gözleri ışıldayarak birbirlerine anlatacak heyer- canlı öyküleri yok artık.

Mutlu Köy’de köpekler havlamayı, kuzular melemeyi, horozlar ötmeyi unutmuşlar sanki. Tarla kenarlarındaki ilaçlı otlarla beslenen gebe koyunlar ve inekler sık sık düşükler yapmakta, Ya da hastalıklı, bazan üç ayaklı, bazan da gözsüz, kulaksız yavrular doğurmaktadır. Zehirlenerek ölen kuşları, hayvanlan yiyen kediler, köpekler tek tek kaybolmakta, ölmektedirler,

Pınarlar çekildikten ve dereler kuruduktan sonra, Mutlu Köy’ün halkı içme sularını Urla ve Vöv ata\annda kaxd\Wau kuyulardan sağlamaya başlar. Ancak bu kuyu\ar, çevreden süxü\üp gelen ilaçlı, pis sularla kirlenmektedir. Köylüler bu suları içtikleri, ilaçlı sebze ve meyveleri rasgele yedikleri için, Mutlu Köy’de bilinmedik, görülmedik hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Deri, göz, solunum yolları, karaciğer, böbrek, ruh ve sinir hastalıktan, inmeler, mide rahatsızlıkları, baş ağrıları artmıştır. Bu hastalıklara en çok Mutlu Köy’ün yaşlıları şaşarlar. Eskiden olduğu gibi sıtma yoktur Mutİt? Köy’de, verem yoktur. Ama uzmanları bile şaşırtan bu hastalıklar nedir? Nereden gelmiştir!

Mutlu Köy bir mutsuz köye dönmüş, Mutlu Vadi bir dertli vadi oluvermiştir son otuz yıl içinde.

Yazımızdaki Mutlu Vadi, Anadolu’nun dört bir köşesinde yer alan ve başlangıçta aynı güzellikte olan nice mutlu vadilerden yalnızca birisidir. Mutlu Köy’ün başına gelen trajedi her köyümüzde her vadimizde tüm boyutlarıyla görülmemiş olabilir. Ancak Mutlu Köy için anlattığımız yıkımların Anadolu’nun her hangi bir köyünde, her hangi bir vadisinde çeşitli derece­lerde görülmesinin olağan olduğunu biliyoruz. Bugün değişik yörelerde tek tek görülen bu olaylar, eğer doğa korunmasında daha da geç kalırsak, binlerce köyümüzde, kentimizde, da­ğımızda, ovamızda, gölümüzde, denizimizde hep birlikte ve ansızın görülebilecektir. Doğa ile rasgele oynamamalı, oraya getirilecek her girdiyi, getirmeden önce, belirli bir deneme sürecinden geçirmeliyiz. Oradan götürülen her çıktının karşılığını yine oraya bilgi, teknik ve ekolojik önlemler şeklinde vermeliyiz. Uzun süreli yarar­larını düşünerek çevremizin doğal dengesinin korunması için gerâkli yasal, yönetimsel, toplum­sal ve teknik önlemleri hiç zaman geçirmeden almalıyız.


 

 

I m Bir şey üzen ne yerinde bir düşünce ileri sürmek için, onu sevmiş

o/cfuktan sonra, oncfan û/raz az&Jrteşmâ/r gw&kjf. Bi/ gö/DŞ, Şehirle?

için, varlıklar için ve kendim için de doğrudur. é Herkes gibi davranan, kendisi gibi davranmayana karşı zorunlu olarak kızar.

André CİDE

•Hepimizde başkalarının dertlerine dayanacak kadar güç vardır.

ı : La MONTESQUIEU

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*