Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz

Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir ön yargıyı ortadan kaldırmak, bir atomu parçalamaktan daha güç.
A. EINSTEIN
Psychoanaliz insana, onu karmaşık bir varlık olduğuna inandıran hoş bir his verir. Madame LOEBERT
Kendini ümit ile besleyen insanlar şişmanlamaz.
Sicilya Atasözü
Gerçek uzun zaman karartılır, fakat hiç bir zaman sönmez.Sayın Okuyucular:

ilim ve Teknik’in bundan önceki bir kaç ” sayısında okuyucularımızdan, memleketimizdeki trafik ortamına yurt çapında bakabilme amacıyla, söz konusu ortamda karşılaştıkları ya da saptadıkları yasalara ve kurallara aykırı durum ve davranışları yazı, fotoğraf, karikatür, fıkra … vb. ile bize bildirmelerini rica etmiştik.
Okuyucularımız, çağrımızın umduğumuzdan daha olumlu karşılıyarak bize çok sayıda resim ve yazı gönderdiler.
Bunlardan, çağrı yazımızda da belirttiğimiz gibi, diğer okuyucularımıza duyurulmasında yarar görülenleri (teknik baskı koşullarını da göz önünde tutarak) gönderenlerin adlarıyla birlikte yayımlıyoruz.
Söz konusu Okuyucularımıza, trafik güvenliğinin gerçekleşmesi yönündeki bu değerli katkılarından ötürü teşekkür eder, ilgilerinin sürekli olmasını dileriz.
Nizamettin ÖZBEK

 

 

Bir insanın neler başarabileceğini hepimiz bilmekteyiz. Oldukça komplike araç ve gereçler, yaratıcı güce sahip kişileri, özellikle iş fizyologlarını fazlasıyla ilgilendirmektedir. Bunlar sayesinde örneğin: oksijen tüketiminin, karbon-dioksit ayrılımının, ısı üretiminin ve bu gibi daha bir çok ölçümlerin yapılması mümkün olabilmektedir. Hayvanlar arasında ise kesin değerlerin elde edilebilmesi çok daha güçtür. Burada bu konudan söz edeceğiz.
ık sık hayvanlar âleminde kırılan rekorlardan bahsolunmaktadır. Bilindiği gibi, ceylân çok hızlı koşan bir hayvandır. Ancak kısa mesafeleri 100 kilometrelik bir süratle katedebilen gepar ondan muhakkak ki çok daha yeteneklidir. Kuşlar uçuş yüksekliği açısından pervaneli uçaklarla boy ölçüşebilecek durumdadırlar, örneğin: 1963 yılında bir uçak, yaklaşık 7000 metre yükseklikte bir kuşla yarışırcasına onu takibe çıkarılmıştı. Uçağın iniş yapmasından sonra kanadlarda erkek yaban ördeğinin tüylerine rastlanılmıştır. Belirli bölgelere yerleştirilmiş olan radar merkezleri, 6000 metrenin çok daha üstünde uçabilen kuşlarla ilgili verileri toplayabilmektedir.
Hayvanlar zaman zaman aklımızın alamıya- cağı derecedeki ağırlıkları rahatlıkla taşıyabilmektedirler. örneğin: karıncalar üzerinde yapılan araştırmalarda bu hayvanların, ağırlıklarının elli iki katı olan bir yükü taşıyabildikleri kanıtla- nabilmiştir. Kurbağalar birkaç metrelik mesafeleri atlayabilmededirler. Bu maksat için rakipleri arasında “yarışmalar” bile düzenlenmektedir.
Bu tür ölçü değerlerini elde etmek oldukça kolaydır. Ancak kesin verilerin tesbiti, deney hayvanlarını doğrudan doğruya gözleyemiyece- ğimiz için çok daha zor olmaktadır. Burada vereceğimiz birkaç örnek konuyu açıklamaya yeterli olur sanırım:
Kolibriler açık denizlerde çok uzun mesafeler katetmektedirler. örneğin: kırmızı boyunlu kolibriler göç sırasında sürekli olarak sekiz saat durmamacasına uçabilmektedir. Bu yetenekleri bütün bir yıl boyunca dikkati çekmektedir.
Yorucu seyahatlerinden sonra kolibriler, vücutlarını tahminlerimizin çok üstünde bir yağ stoku ile takviye etmektedirler. Ancak stokları vücut ağırlıklarına karşın çok daha fazladır. Bu ufak kuşlar normal ağırlıklarının yaklaşık yarısı kadarını yağ olarak birikim yapmakta ve göçleri sırasında bunu kullanabilmektedir. Alman asıllı kolibri uzmanı Walter Scheithauer, bir insanın kolibrilerin yaptıklarını yapabilmesi ve onun sarfettiği kadar enerji sarfedebilmesi için, vücutlarında 40 kilogramlık bir yağ birikimi bulundurmaları ve karında depolanan yağ stoğunun yine bu kuşlarda olduğu gibi sekiz saat içerisinde tamamen yok edilmesi gerekeceğine değinmiştir.
Kolibriler üzerinde gpç öncesi ve göç sonrası yapılcn ölçümler, bu hayvanlardaki enerji üretimini hesaplamaya yardımcı olmaktadır. Buna rağmen bu tür araştırmalar, genellikle tesadüfe bağlı kalmakta, bu nedenle de kesin sonuçlar verememektedir. Çeşitli kuş türlerinin uçuşları sırasında aldıkları besin maddelerinin kanda ne şekilde yakıldıkları hakkında ayrıntılı bir bilgiye sahip bulunmamaktayız. Bilindiği gibi tüylü ve kanatlı hayvanların normal koşullar altında bile memeli hayvanlara karşın vücut ısıları çok daha yüksektir. Hayvanlar küçüldükçe, vücut ısısının yüksekliği daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu konuda birkaç kuş türünden örnekler vermeye çalışalım: Tepeli balıkçıl kuşunda vücut ısısı 40.4° C, albatroslarda (kutan kuşu) 40.7° C, kara tavukta 43.6° C, saka kuşunda da 44.6° C olarak ölçülmüştür. Bazı istisnalar dışında, hayvanlar küçüldükçe besin
maddelerinin kanda yakılma işlemi de yoğunlaşmaktadır. Bu husus fizyolojik olarak bilinen bir gerçektir. Şöyle ki, yapı olarak ufakça olan bir vücudun ısı kaybı, irice bir vücut yapısına karşın çok daha yüksektir.
Bu gerçeğe dayanarak Hollanda asıllı bir zöölög olan Everhard Johannes Slijper, Jonathan Svvift tarafından yayınlanan “Güliver’in Maceraları” adlı kitabında roman kahramanının seyahati sırasında cüceler ülkesinde rastladığı cücelerin, adadaki yaşamlarının değişmesine yol açan bu dev adamdan çok daha fazla beslenmeye ihtiyaçları olduğuna dikkati çekmiştir. Bu nedenle Slijper, onbeş cm. boyundaki cücelerin —düşünen varlıklara özgü niteliklere sahip olmalarına rağmen— yaratıcı kabiliyetlerinin gelişememiş olma nedenini, bu yaratıkların boş zamanlarının tamamını beslenme ile geçirmek zorunluğunda oluşlarına bağlarken, herhalde yanılmıyordu. Böylelikle zoologlar, yazarların kaleme aldıkları çoğu olayın gerçeğe uyduklarını kanıtlamaya yardımcı olmaktadırlar.
Vücut ısısının vücut yapısına bağlı olduğunu herkes kendine özgü bir görüşle açıklamaya çalışmaktadır. Bunu belirtirken hemen aklımıza bir arı kuşunun veya bir sivri farenin karınlarını doyurabilmek için her gün oldukça yüksek miktarda besin maddesine ihtiyaçları olacağı gelmektedir,. Bu nedenle, küçük hayvancıklarla ilgili verilerin kendi ölçülerimiz dikkate alınarak değerlendirilmesinde oldukça farklı sonuçlar elde edilebileceğinden çok dikkatli olunması gerekmektedir.
Şimdi yine kuşlarla ilgili konulara dönelim. Yukarıda, kuşların vücut sıcaklığının yüksek oluşunu, aldıkları besin maddelerinin kanda yüksek dozda yakılmalarına bağlamıştık. Kuşlar gerçekten çok yemekte ve o nispette de yediklerini kolaylıkla sindirebilmektedirler. Bunu yuvadaki yavru kuşları gözlediğimiz zaman görmemiz mümkündür. Bir fare ile bir kanaryanın büyüklüğü aşağı yukarı aynıdır. Her iki hayvana da 150 gramlık yem verildiğinde, farenin bu miktarı hazmedebilmesi için yaklaşık yedi saate ihtiyacı olduğu; kanaryanın ise aynı miktarı iki buçuk saatte rahatlıkla sindirebildiği görülmüştür?.
Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, kuşlarda besin maddelerinin sindirilmesi ile ilgili olarak elde edilen değerler, gerçekte dinlenmeleri sırasında kaydedilen değerlerdir. Uçan hayvanlarda aynı ölçümlerin yapılabilmesi yakın bir tarihe kadar mümkün olamıyordu. Bugün için bile örneğin, bir leyleği veya seri hareketli olan ve kayalıklarda yuvalanan bir kırlangıç kuşunun zorlanarak deney laboratuvarına getirilmesi pek kolay değildir. Buna rağmen yine de, başarılı sayılabilecek bazı sonuçların elde edilebilmesi mümkün olabilmiştir, örneğin: North Caroli- na’da Duke Üniversitesinde görevli Zoolog Dr. Vance Tucker, rüzgâr tünelinde bulundurduğu muhabbet kuşunun oksijen tüketimini, ve aldığı besin maddelerinin yakılması ile ilgili kesin ölçü değerlerini elde etme olanağını bulmuştur. Rüzgâr tünelindeki hava akımı karşısında bulunan bir kuş, genellikle aktif davranmaya ve kanatlarını çırpmaya başlamaktadır. Aynı hareketler deney kuşumuzda da göze çarpmaktaydı. Ancak Dr. Tucker yeni buluşuyla, kuşun başına şeffaf bir plastik torba geçirerek, ince bir borunun yardımıyla, havayı sürekli bir şekilde burun delikler inden çektirmeyi başarmıştı, çünkü havadaki oksijeni ve karbon-dioksid miktarlarının tespit edilebilmesi için analiz gerekiyordu.
Herşeyden önce çok daha eskiden kanıtlanmış olan bir gerçek burada bir kez daha varlığını ortaya koyuyordu. Şöyle ki, uçmak koşmaktan çok daha yorucu oluyordu. Normal olarak saatte 35 kilometrelik bir uçuş hızında muhabbet kuşu, yerde süratle koşan aynı büyüklükteki memeli bir hayvanın iki misli kadar enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Bu arada kuşun bir kilometrelik mesafede bir gram vücut ağırlığını taşıyabilmesi için harcanan kalori miktarını da hesaplamak mümkün olmaktadır, örneğin: Muhabbet kuşunda tesbit edilen değerin (tahminen 3 kalori), böceklerde tesbit edilenle karşılaştırılması halinde (30 kaloriye kadar çıkabilmektedir) bu değerin oldukça düşük olduğu görülmektedir.
Bir başka metodun uygulanmasıyla Dr. Tucker, kuşun sağa sola uçuşu sırasında enerji tüketişini de kontrol edebilmiştir. Bunun için yapılan şey, rüzgâr tünelinin kapatılması olmuştur. İlginç olan şudur ki, havada dalgalar çizerek yapılan uçuşta harcanan enerji, çok süratli olan bir uçuştaki enerji sarfiyatı ile aynı seviyede kalmaktadır. Kuş aşağıdan yukarıya doğru uçarken ek olarak yaptığı “yatırımı”, yukarıdan aşağı yöne doğru uçarken tasarruf edebilmektedir. Bu küçük yaratık daha ağır bir tempo ile uçacak olursa, daha az enerji sarfetmekte, böylelikle ilerisi için “yatırımında” bir artış kaydedilmektedir.
Rüzgâr tünelindeki muhabbet kuşunun vücudundaki su tasarrufunu araştırmak çok daha kolay olmaktadır. Uçuştan önce ve uçuştan sonra kuşun ağırlığı tesbit edilebilinirse, vücuttan atılan salgının miktarı kolaylıkla ortaya çıkmaktadır. Böylelikle, besin maddelerinin yakılmasıyla oluşan su miktarı hesaplanabilmektedir. Kuştaki kilo kaybı daha önceden biliniyorsa, o zaman elde edilen bu değeri gözönünde bulundurmak gerekecektir. Memeli hayvanlar ağırlıklarının % 15 kadar su kaybını kendilerine zararı dokunmaksızın kaldırabilmektedirler. Muhabbet kuşu için de aynı koşulları düşünecek olursak, kuşun 500 kilometrelik bir mesafeyi katedebil- mek için dört saat süre ile sürekli olarak uçması gerekecektir. Bu kuşlar üzerinde ana vatanları olan Avustralya’da yapılan incelemeler sonucu elde edilmiş olan veriler yukarıdaki değerlere tamamen uymaktadır.
İncelemelerin ilginç bir sonucu da kuşların hava sıcaklığının artması halinde, muhtemelen sıcaklığın fazla oluşundan huzursuzlanarak herhangi bir yere mecburi olarak iniş yapmayı arzulamalarıdır. Normal oda sıcaklığı kuşları hiçbir şekilde etkilememektedir. Ancak bunların 37°C derecedeki rüzgâr tünelinde uçmaları sağlanırsa, o zaman kısmen su buharlaşması sonucu serinlik yeterli olmayıp, yirmi dakikalık bir uçuştan sonra kuş, dinlenme ihtiyacını duyacaktır. Daha önce belirttiğimiz gibi, ısının yüksek oluşu, sadece memeli hayvanları değil, kuşları da fazlasıyla etkilemekte ve huzursuz etmektedir.
Ciddi çalışan bilim adamları elde ettikleri ölçü değerlerini biraz daha popüler yapabilmek için, bunları teknik verilerle karşılaştırmayı da ihmal etmemektedirler. Burada muhabbet kuşunun verimlilik açısından havadaki uçaklarla rekabet edebilecek nitelikte olduğunu söylemek yerinde olmaz mı? Kuş her ne kadar sadece 500 kilometrelik bir mesafeyi katedip, uçuş hızı yaklaşık olarak saatte 50 kilometreye ulaşabili- yorsa da, karşılaştırmalı bir değerlendirmeye gidilecek olunursa, kuşun tükettiği “yakıt” miktarının, uçağın yakıt tüketiminin çok daha altında olduğu ortaya çıkacaktır. Bu rakamların ifâde ettiği değerler, jonathan Svvift’in “Güliver” adlı kitabında, “Güliver”in cücelerle olan ilişkilerinde verilen rakamlar gibi, aynı önem ve değeri taşımaktadır. Bazen her birimiz, bir kuşla bir uçağın hiçbir zaman kıyaslanamıyacağını aklımızdan çıkarmıyor muyuz?
Yazımızda hayvanların becerilerinden söz ederken, bunların duyu organlarının inanılamı- yacak derecede hassas oluşuna değinmeden geçemiyeceğim. özellikle koklam organlarının hassasiyetinden bahsedilmesi yerinde olacaktır. Bu konuda kuşlar birinci planda gelmemektedirler. Böceklerle, memeli hayvanların bu organları çok daha iyi gelişmiştir. Yakın bir zamanda, aynı tür hayvanların çok yakından tanıyıp, özel bir tepki gösterdikleri birçok koku maddesinin varlığı saptanabilinmiştir. Bunlar arasında en tanınmışı ve birçok uzmanın aynı şekilde görüş birliğine varmış oldukları madde, böceklerin cinsel ilişkilerinde karşı cinsleri birbirlerine çekici nitelik taşıyan maddelerdir. Bu maddelerin çok ufak bir miktarı bile, eşler üzerinde son derece etkili olmaktadır.
Bu konuyla yakından ilgilenen Nobel ödülü nın kalemleri daha ilginç gelmişti. Çünkü bu
sahibi Butenandt, dişi ipek böcekleri tarafından hayvanlar, bu fabrikalar tarafından imal edilmiş
salınan cinsel çekici maddenin, sadece her santi- olan kalemlerle çizilen izleri, çizginin üzeri
metreküp için 10″12gamalık (1 Gama, 1 miligra- naylon bir ağ ile kapatılmış olması halinde bile
mm 1000 biridir) incelmiş kadarının, erkek ipek rahatlıkla takip edebiliyorlardı. Başka fabrikala-
böceğini harekete getirmeye yeterli olduğunu rın tükenmez kalemlerinin değeri onlar için pek o
açıklamıştır. Buna benzer rekor sayılabilecek kadar yüksek değildi. Yakın bir zamanda gazkro-
koku alma niteliğini, yılan balıklarında da matografide kullanılan en modern kimyasal
görmemiz mümkündür. Bunun için mantiki bir metodların yardımıyla, bu küçücük hayvanları bu
deney belki bize yardımcı olabilir, örneğin: derece cezbedebilen kimyevi maddenin ne
herhangi bir kokulu maddenin 1 santimetre olduğunu araştırmak mümkün olabilmiştir. Yapı-
küplük kadarını düşünelim. Bu miktar, aşağı lan araştırmalarda, ağaç kemiren karıncaların
yukarı bir oyun zarının hacmi kadardır. Oldukça bazı türlerinde, “zevklerin” biraz daha farklı
az diyebileceğimiz bu miktarı, Konstanz Gölü- olduğu dikkati çekmiştir. Böylelikle bazılarının
nün elli sekiz misli kadar su kütlesinin içinde lâkayıtça, bazılarının ürkek, bazılarının da çok
karıştırdığımızı farzedelim. Yılan balığı suda daha atılgan oldukları saptanabilmiştir.
karıştırılan kokulu maddeyi kolaylıkla hissedebi- Böceklerde koku duyusunun herbir böcek
lecek niteliğe sahiptir. Bu hayvanların yetiştiril- için ne derece önem taşıdığının anlaşılması pek o
meleri ve ehlileştirilmeleri sırasında yapılan kadar kolay olmamaktadır. Acaba bir karınca bir
deneyler, bunu kanıtlamaya yeterli olmuştur. başka karıncanın öldüğünü nasıl anlayabilmek-
Deneyler sırasında ortaya çıkan hesaplar, madde- tedir? Bizler, yerde hareketsiz olarak yatan ve her
nin tek bir molekülünün bile, duyu organlarının zamanki halinden biraz daha farklı gördüğümüz
tek bir hücresinde bulunması halinde, hayvanın bir hayvana ölmüş gözüyle bakmaz mıyız?
anında tepki gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ancak, karıncalar için bu kriterler, civardakilere
Ağaç kemiren karıncaların, koku alma duyu- “ölüm” haberini yaymak için yeterli gelmemek-
ları sayesinde tükenmez kaleme karşı ilgi tedir. Bu da gerçeğe uyabilecek bir görüştür,
duyabilecekleri, aklınıza gelir miydi hiç? Bir Çünkü karıncaların hareket etmelerini engelleyen
Amerikan Araştırma Enstitüsünce yayınlanan soğuk havalarda, bu hayvanların bazı değişik
dergide yapılan açıklama, bazı bilim adamlarınca davranışları dikkati çekmektedir. Bu koşullar
çok tuhaf karşılanmıştı. Makalede, ağaç kemiren altında karıncaları hiç hareketsiz diyebileceğimiz
karıncaların bir tabaka kâğıt üzerinde çizilen bir şekilde uzun bir süre toplu halde görmek
çizgiyi büyük bir titizlik ve özenle takip etme mümkündür. Herhangi bir karınca gerçekten
yeteneğine sahip olduklarından söz edilmektey- ölmüş bile olsa, etraftakiler ilk plânda onunla
di. Bu hayvanlar üzerinde, bu açıdan yapılan ilgilenmemektedirler. Ancak daha sonra hayva-
gözlemler her ne kadar tuhaf karşılanmışsa da, nın yanına yaklaşıp kokladıktan sonra, ölü
bazı ilginç perspektiflerin ortaya çıkmasına olduğuna kanaat getirmekte ve bu defa alışılagel-
yaramıştır. Muhakkak ki, tükenmez kalemin miş bir mekanizma uygulayarak hayvanı ağaçtan
içindeki bir maddenin karıncalar için önemi çok taşımaya başlamaktadırlar. Bunun dışında her-
büyük dup, onlara sinyal veren bir nitelik hangi bir |eye girişmemektedirler,
taşımaktadır. Kâğıt üzerinde çizilen çizgi, bu ölünün’ kokusunun yaşayan karıncalar üze-
küçücük yaratıklara besin maddelerinin kaynak- rindeki etkisi oldukça ilginçtir. Eğer bu koku,
larının neresi olduğunu gösteren bir rehber gibi yaşayan karıncaların herhangi birine bulaştırıla-
yardımcı olmaktadır. cak olursa, hayvan ne kadar faal ve mücadele
Yukarıda açıklanan hususlar gözönünde bu- gücüne sahip olursa olsun, kısa bir sürede
lundurularak, günümüzde bu konuda daha kesin hayatını kaybeden arkadaşının akibetine uğraya-
sonuçlar elde edebilmek amacıyla karşılaştırmalı çaktır. Böylece, yeni ölülerin taşınması işlemine
deneylere girişilmektedir. Ağaç kemiren karınca- girişilecek, ve bu ilginç trajedi, ölünün kokusu-
lar için her cins tükenmez kalemin değeri bir nun ortadan tamamen yok olmasına dek son
değildir. Deneylerde kullanılan karıncalar için, bulmayacaktır. KOSMOS’dan
özellikle tükenmez kalem imal eden iki fabrika- Çeviren: Dr. Ülkü UYSAL

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*