ÖRENTEPE.

ÖRENTEPE. Arkeol. Mut’un 3 km güneybatısında, Mut-lmrahor yolu üzerindeki Beypınar köyünde höyük, l%3*te İngiliz Arkeoloji enstitüsünden D. H. Fıench tarafından yüzeyden araştırıldı. Ele geçirilen seramiklerden M.ö. III. ve II. binyılda iskân gördüğü anlaşıldı. Ayrıca hitit seramik parçaları da ele geçİTİldi. (M)
ÖRESUND, Baltık denizi ile Kuzey Denizini birbirine bağlayan deniz kollarının en doğuda olanı. Kuzeyde, Sjaelland adası ije Küllen yarımadası (İsveç) arasında derin bir boğaz meydana getirir. Halsingborg (İsveç) Ue Elseneur (Danimarka) arasında daralır (4,500 km genişlik); sonra Sjael-land’m alçak kıyıları arasında tekrar genişler. Deniz ulaşımı çok canlıdır. (L)
öresunhan kervansarayı. Nevşehir yakınında Alayhan’a 12 km, Ağzıkarahan’a 6 km uzaklıkta kervansaray (XIII. yy. sonları). Eski tarihlerden beri bilindiği halde üstünde araştırma yapılmadı. Yıkıntıları Tahsin özgüç ve Mahmut Akok tarafından incelendi. Dikdörtgen planlıdır; içinde enine 4, uzunluğuna 6 sıra 24 taş paye vardır. Girişin ortasına gelen bölüm kervansarayın en yüksek ve en uzun tonozudur. Sağ ve solunda da ikişer şahın yer alır. Tonozlar, yarım daire şeklindedir. Kemer ve hücrelerin bölünmesinde eksene uygunluk yoktur. iki uzun cephede dört köşeli birer kulesi vardır. (M)
ÖRF i. (ar. «ur/’tan osmanlıca cör/). Kanunlarla belirlenmemiş olan, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek, âdet: Hars, halkın ananelerinden, teamüllerinden, örflerinden, şifahî veya yazılmış edebiyatından t…] ibarettir (Ziya Gökalp). Bilindiği gibi suçlar
— dünyanın her cins kanun ve örfünde — tekrarlandıkça cezaları artar (A. H. Tanpı-nar). || — Esk. Savaş zamanında veya olağanüstü hallerde kanunlara uygun olarak sivil idarenin askerî idareye devredilmesi. || Bağış, bahşiş.
—- Devi. huk. örf ve âdet. Bk. ANSİKL. || örf ve âdet şehadetnamesi, bir hâkim veya yetkili bir hukukçu tarafından, bir yabancı otoriteye, belirli bir ülkenin hukukundaki özel bir hususu tanıtmak için verilfen belge.
— Huk. örf ve âdet, hukukun kaynaklarından biri. (Bu kaynak, otoritesini, nispeten uzun bir süre boyunca uygulanan kamusal edimlerin tekrarlamşmdan ahr.) \[ örf ve âdet hukuku, yazılı olmayan hukuk. (Bk. ANSİKL.) II Esk. Hanefî mezhebine göre, gerek şer’î yönden ve gerek akıl yönünden, iyiliği ve faydası inkâr edilemeyen şey, (İslâm hukukunda örfler, daima iyi nitelik taşıyan alışkanlıklardır. Bu hukuk anlayışında «kötü örf» söz konusu olamaz. Osmanlı devletinde, şer’î hukukun . ypmında idari, malî, cezaî sahalarda, padişahlar kendi otoritelerine dayanarak osmanlı ör-
buna ilişkin bir çözüm bulamazsa, örf ve âdet hukukuna baş vurur. Yazdı bir hukuk kuralının bulunduğu durumlarda da örf ve
füne göre kanun ve nizamlar çıkarmışlardır.
[Bk KANUNNAME-İ ÂL-Î OSMAN.] jj örfi
yaygın örf [| örfi belde gediği, İzmir ve çev- tırebıhr: 1. örf ve âdet ^ukukunun ^k resinde, Manisa ve Bursa’da, arazi malikinin belli bir ücret karşılığı, arazisi üzerinde bina yapma veya ağaç dikme için başkalarına tanıdığı intifa hakkı. (Bk. ANSİKL.)
|| örfi has, belirli bir meslek çevresinde veya ülkenin belirli bir bölgesinde uygulanan mahallî örf. || örfi kavlî, belirli bir bölge halkının bir söze, kendi aralarında ortaklaşa verdikleri özel anlam. H örfi târi, her ortaya çıkışında başka bir anlayışla karşılandığı halde, zamanla ortak bir anlam kazanan örf. (Bu sebeple, örfi târi, sonradan gerçekleşen bir örftür,)
— Kıyf. Osmanlı devletinde şeyhülislâm, kazasker ve İstanbul kadısının resmi günlerde giydiği büyük kavuk. (Devlet ılerıge-lenlerinden bazılarının giydiği, örfe benzeyen küçük serpuşa ise «küçük tepeli» denirdi.)
— ANSİKL. Devi. huk. Devletler hukukunun başlıca kaynağı olan örf ve âdet, hukukî yükümlülük getiren bir özellik taşıması bakımından «görenekken ayrılır, örf ye âdet kuralları, milletlerarası topluluğu yönetir ve bu topluluğa katılan bütün devletlere savaşa kadar varabilen ciddî yaptırım^ lara dayanarak kendini kabul ettirir, örf ve âdet, devletlerin itibarî kurallara dayanan hukukuna oranla daha genel bir hukuk kaynağı meydana getirir. Gelişme imkanına daima sahip olmakla birlikte, örf ve adet, dakiklikten uzaktır ve evrimi ağır ağır gerçekleşir.
— Huk. Örf ve âdet hukuku, hukukun tamamlayıcı kaynaklarındandır. Geleneklere dayanan ve halk inançlarında yaşayan bu hukuk, yazılı değildir. Hukukumuzda, örf ve âdet hukukunun uygulanabilmesi için, onunla ilgili konu hakkında asıl kaynak olan kanunda herhangi bir hükmün bulunmaması gerekir. Hâkim, 8e”
len bir olay için kanunda bir hüküm bulamazsa, tamamlayıcı kaynak olan örf ye âdet hukuku hükümlerine göre olayı ço-zer. Hâkimin, bir geleneği örf ve âdet hukuku olarak uygulayabilmesi, o gelenege örf ve âdet hukuku niteliği kazandıran şartların bulunmasına bağlıdır. Bu şartlar şunlardır: 1. maddî unsur: bir âdetin, orf ve âdet hukuku haline gelebilmesi için onun daha önceden uzun bir süre toplumda uygulanması gerekir; 2. manevî – ruhî unsur: buna hukukî inanç da denebilir. Bir âdetin, örf ve âdet hukuku olarak uygulanabilmesi için, onun zorunlu bulunduğuna ilişkin bir inancın yerleşmiş olması gerekir; 3. hukukî unsur: bu, yaptırım gücüdür. Bir geleneğin örf ve âdet hukuku haline gelebilmesi için devletin yaptırım gücüyle kuvvetlendirilmesi gerekir. (Hukukçuların çoğu anılan üçüncü unsurun varlığını aramazlar.) Bu unsurları taşıdığından dolayı öıf ve âdet hukuku haline gelen bir geleneğin, bir olaya uygulanması, taraflarca bilinmesine bağlı değildir. Taraflar böyle bir örf ve âdet hukukunun varlığını bilmeseler bile, gerekiyorsa uygulanır. Ancak ticaret konusunda bir ticarî örf ve âdetin tacir sıfatı bulunmayan kimselere uygulanabilmesi için, bunun tacir olmayan tarafça bilinmesi gerekir (Tic. kn. md. 2). örf ve âdet hukukunun çeşitleri şunlardır: 1. yaygın örf ve âdet hukuku: bu, ülkenin her tarafında uygulama alanı bulan örf ve âdet hukukudur; 2. yöresel (mahallî) örf ve âdet hukuku: bu, ülkenin belirli bir bölgesinde uygulanan orf ve âdet hukukudur; 3. özel örf ve âdet hukuku: belli bir sınıf veya zümre arasında yaşayan Örf ve âdet hukukudur (en önemlisi ticarî örf ve âdettir); 4. genel örf ve âdet hukuku: çeşitli sınıf ve zümreler arasında uygulama alanı bulan örf ve âdet hukukudur; yazılı hukukun bulunduğu yerlerde örf ve âdet hukuku ikinci derecede kalır. Tarihî gelişim yönünden, Örf ye âdet hukuku yazılı hukuktan önce gelir. Bugün durum tam tersinedir. Nitekim, örf ve âdet hukukunun öneminin ikinci derecede olduğu, Medenî kanunun 1, maddesinden de anlaşılmaktadır. Bu hükme göre, hâkim, önüne gelen bir olaya, önce kanunla bir çözüm yolu arar. Kanunda
layıcı rolü: kanunun örf ve âdet hukukuna yollama yaptığı durumlarda, örf ve âdet hukuku İlgili kanun hükmünü açıklar; 2. örf ve âdet hukukunun yorumlayıcı görevi: kanunun yorumunda örf ve âdet hukukundan yararlanılabilir.
• Esk. örfi belde gediği de, tıpkı Paf-tos* gedikleri gibi hukukî ve maddî değeri olan bir intifa hakkı niteliğindeydi. Nitekim bu hak, tapu dairelerinde kabul edilerek bina ve ağaçlarla bunların üzerinde bulunduğu yerler, ayrı ayrı kaydedildi. Gedikler, bugünkü türk mevzuatında yer almamakla birlikte, uygulandığı dönem dolayısıyle çıkan bazı uyuşmazlıklarda bunların birer aynî hak niteliğinde olduğu yargı mercı-lerince de kabul edilmişti.
+ örfen zf. Esk. Adet olduğu üzere, örfe göre, (ML)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*