Osman Gâzi’nin Rüyası
Babası Ertuğrul Gâzi’nin yerine geçen Osman Gâzi, atasının yolunu tutarak gazâ meydanında savaşan gâzilere bey oldu. Âlimlere ve din büyüklerine bütün varlığıyla inanmakta, bu üstün ve seçilmiş zümreden yardım dilemeyi de âdet edinmişti. Bu yüzden her an, zamanın söz ehli, yüce makam sahibi Şeyh Edebâlî’nln hizmetinde bulunur, ondan manevî destek ve dua beklerdi.
Bir gece, her zaman yaptığı gibi, âlemlerin Rabbi, kullarına dilediği her şeyi veren Allâhü Teâlâ’ya tam bir teslimiyetle yönelip yalvararak şöyle niyazda bulundu: “Ya Rabb! Gösterdiğim gayretim, hakkın doğuşuna sebep olabilirse gecemi ve gündüzümü aydın eyle! Beni, tedbirde hakikatlere yakın eyle. Dîn-i mübin-i İslâm’ın parıltıları apaçık görünsün. Din düşmanının dirisi toprağa batsın! Kâfir askeri benim kuvvetimle perişan olsun! Sen benim kılıcımı din yoluna kandil, hak yolunda çarpışanlara rehber eyle! Beni temiz bir isim sahibi kıl ve galip eyle. Lütfuna ereceğim yere ulaştır beni. Ey keremi ve ihsanı bol olan Yüce Rabbim! Rızanı kazanabilmem için bana yol göster!
Resulün Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) emrini bana rehber eyle! Bana, cihaddan haz alma ve iftihar etme nimetini İhsan eyle!” Rabbine böylece derdini açıp her işte kendini Hakk’a ısmarlayarak yalvarıp yakardı ve secdeye vardı. Açık gözleri uykuyla dolup kapandı. Ufukta bir dolunay doğmakta olduğunu gördü. Bu dolunayın durağı şeyhinin makamıydı. Sonra gelip Osman’ın karnı üstünde durdu. Osman’ın karnından bir ağaç büyüdü. Bu öyle bir ağaçtı ki Osman’ın temiz göbeğinden büyüyüp bütün cihanı sarmış, bahtiyarlık onda meyve vermişti. Kökleri, sarsılmaz yeri kavramış, gövdesi ise büyüyüp yükselerek ta göklere ulaşmıştı. Yapraklarının her birisinin gölgesi ayrı bir ülkenin üzerine düşüyordu. Gölgeliğinin altına yüce dağlar ve tepeler sığıyordu. Her dağ eteğinden ise temiz pınarlar akıyordu. Bu pınarlara bölük bölük insanlar gelip bazısı bostanlara su veriyor, bazısı ise bu suları âb-ı hayat gibi içiyordu. Bazısı bağında bahçesinde ekin ekip biçiyor, bazısı ise bunlarla çeşmeler, hayırlar yapıyordu. Bir kısmı ise bu çayırlarda sefalara dalıp eğleniyordu.
Derken Osman’ın gözü, bahtı gibi uykudan açıldı. Hemen şeyhine gidip rüyasını anlattı ve onu tabir etmesini istedi. Şeyh Edebâlî, “Ey talihi, bahtı parlak civan! Sen, çoluğunla çocuğunla hakan oldun. Sana müjdeler olsun ki bundan böyle han oldun! Tuğ, sancak ve asker sahibi sultan oldun! Bu rüya aynı zamanda bana damat olman için verilmiş bir berattır. Her zaman şükür sahibi ol ki sana bunları İhsan eyleyen Yüce Allahtır!” diyerek rüyasını tabir edip ona nasihatlar eyledi. Kızı Mal Hâtun’u da Osman Gâzl’ye nikâhladı.”