Sabit küçük yaştan beri abdestini, namazını ihmal etmezdi. Bir gün ‘bahçesinin içinden geçen bir derenin kenarında yine abdest almakta iken, önüne kırmızı bir elma geldi. îştihasını çeken bu elmayı, âdeta gayr-ı ihtiyari bir şekilde alıp ısırdı. Henüz elmanın suyu boğazından aşağı inerken bunun haram olduğunu, sahibinin müsaadesi olmadan nasıl olup da haram elmayı ısırdığını düşündü. Birden aklı başına gelen Sabit, heyecanla elmayı önüne getiren sudan yukarı yü” rümeye başladı. Biraz ileride bir bahçenin içindeki elma fidanı dalının, suyun üzerine kadar uzandığım, yediği elmanın bu ağaçtan düştüğünü farketti. Derhal bahçe sahibine mes’eleyi anlatarak: — Ya elmanın istediğiniz kadar fiatını vereyim, yahut da bana hakkınızı helâl ettiğinizi bildirin- Boğazımdan aşağıya haram nesne girdiği için artık uyku uyuyamam! Dedi. Adam inatçı ve aksi bir tavırla, ne elmanın fiatma, ne de hakkım helâl efcmiye razı olmadığını bildirerek ilâve etti: — Sen şu hareketinde samimi isen, bu tavrı, mürailik olsun diye göstermiyorsan, sana hakkımı ancak benim istediğim müddet bana hizmetçi olduğun takdirde helâl ederim! Dedi. Delikanlı Sabit ısrar etti ise de: — Ben söyleyeceğimi söyledim. Haram yemiş olmaktan o kadar korkuyorsan, hakkımı helâl edeceğim güne kadar kapımda hizm,et edersin. Benim senin gibi genç bir hizmetkâra ihtiyacım vardı zaten! Diye inad etti. , — Sabit ne yaptı biliyor musunuz? Kul, hakkından kurtulmak için elma sahibinin kapı-
> sında hizmetkârlığa razı oldu. Aradan bir müddet geçtikten sonra elma sahibi adam: — Ben fikrimi değiştirdim, dedi ve şöyle konuştu: — Gözteri kör, ayaklan topal, kulaklan da sağır bir kızım vardır, onu zevce olarak sâna vereceğim, alırsan: hakkımı sana helâl ederim- Çünkü Sen çok merhametli, ve dindar insansın, senden başkası benim- bu kör, topal,, sağır kızımı almaz ve o’nunla aile hayatı- kurmak sabrını göstermez! Genç Sabit ansızın ısırdığı bir elma yüzünden başına gelenleri hayret ve ibretle düşünürken, hakkını helâİ edeceği takdirde çâresiz buna da râzı olacağını bildirdi. Şabit’in muvafakati adamı âdetâ. deliye çeVirmiştiL Derhal bütün masrafları bizzat karşılayarak kapısındaki bu genç hizmetkâra kızını nikâh etti. ‘ Sabit ilk karşılaştığı gecede gözleri kor, ayakları topal, kötürüm bir kız yerine, rüyasında bile ‘göremediği güzellik ve nuraniyette müstesna bir kız gördü. Bir yanlışlık olma ihtimalini kayınpederine bildirdiği zaman, hakkını çoktan helâl, etmiş olan kayınpederi ona şöyle dedi: — Oğlum! Benim kızım topaldır; çünkü şimdiye kadar eğlence ve oyun yerlerine gitmemiştir. — Kördür; çünkü bu güne kadar bir yabancı erkeğe; bakmamıştır.— Sağırdır; çünkü, şu yaşma gelinceye kadar dedikodu nedir işitmemiş, Kur’an ve Hadîsten başka şey dinlememiştir. — Bu sebeple, düşündüm, taşındım, bir elmanın suyundan korkarak kapımda hizmetkârlık etmeye bile razı olacak kadar asâlet-i diniyye gösteren senden başkasına bunu lâyık göremedim. Bunun için böyle bir çâreye baş vurdum! işte, (Âbidetül-Ezher)’le bu şekilde evlenmiş olan bu Sabit’in kısa zamanda bir oğlu olur. Adım (Numan) korlar. Şimdi burada size bir sual sormak istiyorum. — Bu Numan kimdir biliyor musunuz? — Koskoca İslâm dünyasını, Kur’an-ı Kerimden çıkardığı dinî hükümlerle ihya etmiş olan mezhep sahibimiz îmam-ı A’zam Hazretleri, işte bu NUMAN’dır. Isırdığı elmanın haram olan suyunun boğazma kaçması üzerine helâl ettirmek için elmanın sahibinin kapısında hizmetkârlık etmeye bile râzı olan öyle babadan elbette böyle bir evlât dünyaya gelecektir. Sabit’deki bu haramdan çekinme hassasiyeti, onun muhterem refikası (Âbidetül-Ezher)’de de aynı şekilde mevcuddur- İstikbalin büyük din adamı bu Numan, çocukluk günlerinde annesine:
— Anneciğim, Kur’an-ı Kerim’i üç günde baştan aşağı okuyup hatmettim, diye sevincini izhar ederken, haramdan şiddetle çekinen Âbidetül-Ezher ona şu cevabı verir:
— Oğlum, baban o bir elmayı da ısırmadan dursaydı, midesine asla haram girmemiş olacaktı! Sen de o zaman üç günde değil bir günde Kukanı hatmedecektin! Evlât sâhibi anne, bahalar! Haram yemeyiniz! Bir elma suyu dahi olsa haramdan, yılandan kaçar gibi kaçınız ki hayırlı evlât, faydalı yavru yetiştiresiniz! Yoksa meydanı harâmilere istila ettirmiş olur, biz de haramzade olmaktan kendimizi kurtaramamış oluruz,
ÖYLE BABADAN BÖYLE ÇOCUK
02
Haz