121- Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz, bütün âlemlere rahmettir. O, in sanlık âlemini bir kardeşlik düzeni üzere yaşatmak ve yükseltmek isterdi. Cehalet karanlıkları içinde kalmış insanları hidayet nurları ile aydınlatmaya çalışırdı. Bunun için kavmine çok güzel öğütler verdi. On üç seneden çok yumuşaklık ve tatlılık gösterdi. Ne yazık ki, onlardan birçokları bu mutlu hayatın kıymetini bilemediler. Müslümaların canlarına saldırmaktan geri durmadılar. Sonunda onları yurdlanndan çıkmaya da mecbur bıraktılar. Fakat bununla da yetinmediler. Diğer Arab kab ilelerini de müslümanların aleyhine kışkırttılar. Bazı şairleri alet kullanarak müs- lümanların şereflerine dil uzatmaktan çekinmediler. Artık öğüt ve tatlılıkla hareket etmek zamanı geçmiş, mülümanlar kuvvet bulmuş, İslâm fazilet ve medeniyetini bütün dünyaya yaymak zamanı gelmişti.
122- Hicretin birinci yılı idi. Yüce allah tarafından cihad için müslümanlara izin verildi. İslâm dinini söndürmek isteyenlere karşı kuvvet kullanılmasına mü saade edildi. Bunun üzerine birçok savaşlar yapıldı, düşmanlara karşı birlikler gönderildi. Bütün bunlar, İslâm varlığını koruma yolunda yapılmıştır.
Peygamber Efendimizin bizzat bulunduğu savaşlara “Gazve” denilmiştir ki, bunun çoğulu “Gazevat”dır. Ashab-ı kiramdan bir zatın kumandası altoda savaşa giden az bir kuvvete de “Seriyye” adı verilmiştir. Bir Seriyye, beş kişiden dört yüz kişiye kadar olan seçkin askeri bir birlik demektir.
Peygamberimizin gazveleri (savaşları) sayı olarak yirmi yedidir. Seriyyelerin sayısı da kırk dört veya elli altıdır. Biz bunların önemlileri hakkında biraz bilgi vereceğiz.
123- Peygamber Efendimizin karşısında bulunan başlıca düşmanlara (gay rimüslimlere) gelince, bunlar üç sınıf idiler. Şöyle ki:
Birinci sınıf: Mekke’de bulunup da henüz iman etmemiş olan Kureyş kabilesi idi. Bunlar baştan beri müslümanlarm en büyük düşmanı kesilmişlerdi. Peygamber Efendimiz mekke’de bulunduğu süre içinde onları tatlılıkla ve hoş bir şekilde öğütlerle yola getirmeye çalıştı. Fakat bunların düşmanlık ve saldırıları hicretten sonra da devma ettiğinden,a rtık onlara karşı silâh kullanılmasına mecburiyet gö rülmüştür.
İkinci sınıf: Tarafsızlar idi. Bunlar, işin sonunu gözlüyorlardı. Onların bir kısmı müslümanları severdi, Beni Hüzaa gibi… diğer bir kısmı da müslümanlarm ilerlemesini istemezdi, Beni Bekr kabilesi gibi…
Üçüncü sınıf: Bunlar müslümanlara sulh ve anlaşma yapan Yahudi kabileleri idi. Beni Kurayza, Beni Nadir, Beni Kaynuka kabileleri gibi…
Bunlar hicretin birinci yılında hazret-i Peygamberle sözleşme yapmışlardı. Müslümanlara asla saldırmayacaklardı. Buna karşılık da, kendileri dini ayinlerini serbestçe yapabilecekler, mal ve canlan korunmuş olacaktı. Fakat bunlar verdikleri sözde durmadılar. Müslümanlarm aleyhinde bulunmuşlardır.
124- Yukardaki üç sınıfdan başka bir de “Münafıklar Topluluğu” meydana çıkmıştı. Bunlar görünüşte müslüman idiler; fakat içerden müslümanlığın aleyhinde bulunuyorlardı, bozgunculuk çıkarıyorlardı. Hazreç kabilesinden “abdullah ibni Ubeyy ibne Selül” ve Evs kabilesinden “Haris ibni Süheyl” gibi…
Bir de, bazı şairler vardı. Bunlar önceden kabilelerinin en büyük adamlan sayılıyordu. Yazdıkları şiirlerle insanların fikirlerine hakim bulunurlardı. Bunlar cahiliyet duygusu ile müslümanlarm aleyhine şiirler söylerler, putperestliği över lerdi. “Übeyyetü’bnü Ebi Salt” bunlardandır.
Bu gayrimüslim şairlere karşı, müslümanlarm da pek seçkin şairleri vardı. Bunlar İslâm dinini savunurlar, gayrimüslim şairlere cevab verirlerdi. Ensar’dan “Hassan ibne Sabit, Kâ’b İbni Malik, Abdullah ibni Revahe” gibi.