Genel

Sahih Hadis

sahih hadis: doğruluğundan, Hz. Muhammed’in olduğundan şüphe edilmeyen hadisler. hasen hadis: bunlar sahih hadis niteliğinde olmayan, fakat düşünce ve anlam bakımın-, dan uygun, değerli ve «makbul» sayılan hadislerdir. Bu tür hadisleri söyleyenler, doğru ve sözüne sadık kimseler olarak bilinir; zaij hadis: sahih ve hasen hadislerin niteliklerinden yoksun olan, doğruluğu, Hz, Muharnmed’in olduğu şüpheli görülen hadislerdir. Hadislerin özleri bakımından böyle bölümlere ayrılması onları söyleyenlerin (ravilerin) tutumları, nitelikleri ile gösterilen belgelerin sağlamlığı, kesinliği ve gerçekliği yüzündendir.
Hadisler-, onları söyleyenlerin (ravilerin) duyma ve öğrenme durumları göz önünde tutularak, geliş sırasına göre gene ikiye ayrılır: müıevaıir (söylenegelen) ve «ha-ber-i ahad» olanlar.
Mütevatir hadisler doğruluğundan hiç şüphe edilmeyen, bir topluluğun veya birkaç kişinin, görülen, işitilen Öİr olayla ilgili olarak naklettiği hadislerdir. Bunlar, «manevî» ve «laf-zî» (sözlü) diye ikiye ayrılır. Bu gibi hadisleri nakledenlerin, daha önceden kabul edilen, belli sayıda olmaları* o sayıdan aşağı düşmemeieri gerekir. Bu tür hadislerin doğ-ruluğundan-şüphe edilmez, onlar ürerinde gerçeklik ve doğruluk dereceleri göz önünde tutularak tartışmaya, kaynaklarıyle ilgili ve şüpheyi gerektirecek yorumlara girişilmez.
Haber-i ehad veya haber-i vah id türünden □lan hadisler ise mütevatir hadisler gibi doğruluk ve- kesinlik taşımaz. Bu hadisleri nakledenler birkaç kişi de olabilir, bir kişi de. Böyle bir hadisi nakledenlerin sayısı her nesilden üç kişi veya daha çok olursa bunlara «meşhûr» veya «müstafiz» hadisler denir. Eğer bu tür hadisleri nakledenlerin sayısı her nesil veya sınıftan sözlerinin doğruluğuna güvenilir iki kişi olursa onlara «aziz» hadis denir. Herhangi bir sınıftan, bir kimsenin naklettiğine «garib haber», «ferd
Foto Baudot-Lamott e (LAR0U88E)
haber» gibi adlar verilir, üarib, ferd gibi haberleri niteleyen deyimler bu konuda gösterilen ve «sened» denen belge ve kaynakların genel geçerliğine göre değerlendirilir. «Şâz» deyimiyle nitelenen hadisler, sözüne, doğruluğuna güvenilen bir kimsenin, sözü daha geçerli olan bir raviye muhalif kalarak söylediği hadislerdir. Bu tür hadisler de «mahfuz» ve «merdûd» gibi bölümlere ayrılır. Garib hadislerinden birini nakleden kimsenin yalan, aşırı ölçüde yanılma, dedikodu yapma gibi beğenilmeyen alışkanlıkları varsa onun naklettiklerine «metrûk» hadis denir. Bunların dışında, doğrudan doğruya Hz. Muhammed’den geldiği ileri sürülen hadislerin «merfû hadis», sahabeden birinin rivayetine bağlanan hadislere de «mevkûf hadis» denir.
Sahabeden sonra gelen neslin bildirdiği hadislere «maktû hadis» adı verilir. Bu tür hadisler gerekli köjuıların aydınlatılmasında kesin kanıt (hüccet) niteliği taşımaz. Zaman bakımından birbirinin ardı sıra gelenlerce nakledilen hadislere «muttasıl» denir. Bir hadisin, «merfû, «mevkûf», «maktû» olması «muttasıl» sayılmasına engel değildir. Hadislerin toplanması, incelenmesi; söylenmelerini gerektiren olayların zaman sırasına göre düzenlenmesi, İslâm ilimleri arasında ayrı bir bölümün doğmasını sağladı.
Hadis ilmi adını alan bu dal İslâm dininin temel ilimlerinden-biridir. Hadis usulü, hadis tarihi gibi ayrı ayrı bölümleri vardır. ■ Hadis usulü, hadislerin-nasıl toplandığını veya toplanacağını, hangi yollarla öğrenildiğini, başkalarına öğretildiğini inceler, hadis öğrenimini düzenler. Hadislerin sözle, yazıy-le öğretilmesi içm gerekli programı hazırlar. Hadislerin karşılaştırılması, kaynaklafîn konularına uyup uymadıklarını, hadis nakledenlerin güvenilir kimseler olup olmadığını incelemek, araştırmak da ayrı bir bölümdür.
Hadis iarihi İse, hadislerin ortaya çıkış zamanlarını, hangi olaylar yüzünden söylendiklerini, kimler tarafından ve nasıl, ne yolla nakledildiklerini araştırır. Hadisler, bir de konularına göre bölümlere ayrılır.” Ahlâk, hukuk, gelenek, aile, bilgi, irrian» itim, takva, saygı, sevgi, bağlılık, karşılıklı yardımlaşma, ibadet gibi değişik konuları anlatan hadisler ayrı ayrı adlar altında toplanır, düzenlenir. Her hadis, gerçek bir olay yüzünden söylendiği için hadisin anlamtyle olay arasındaki bağlantıyı göz önünde tutmak, hadisi olayla açıklamak, yorumlamak gerekir. Başlangıçta dağınık bir durumda olan hadislerin sonraları toplanması, konuları söyleniş sırası göz önünde tutularak düzene ,konması- yoluna gidildi. Toplanabilen bütün hadisler yazıya geçirildi, konularına göre düzenlendi. Hadisler üzerinde yapılan inceleme, araştırma ve yorumlar düzene konunca hadis bilgisi (el-ilmü’l-hadis) doğdu, incelenen hadislerin geliş sırası, söyleme sebepleri, nakledenlerin durumu, hadislerin konuları, türleri göz önünde tutularak ikiye ayrılır: dirayetii’l-hadis, rivayetü’l-hadis. Di-rayetü’l-hadis’in konusu, hadislerin söyleniş, geliş sebepleri, türleri ve kaynaklarıdır. R iv ay etil’ î-h adis’in konusu ise Hz. Muhammed’in sözlerini, sözleriyle ilgili eylemleri, onlarla ilgili açıklamalarını biraraya toplamaktır, belli bir düzene koymaktır.
Hadis kitapları arasında en önemli ve güvenilir olanları «kiitiib-i sitte» adı altında anılan altı kitaptır. Bunlar da: Buharı (810869), Müslim .(817-875), Sicistanî (817-888), Kazvinî (824-886), Tirmizî (824-892), Nesaî (830-915) gibi yazarlar tarafından düzenlenip yorumlanan, çokluk kendi adlanyle anılan eserlerdir. (-» Bibliyo.) (mJ *
HADİS sıf. (ar. hudüş’k an hâdi s), Esk. Ortaya çıkan: Gerek Veİîd’in, gerek diğer bazı Emevîlerin sû-i hallerinden dolayı fitne .hadis olarak Hazret-i Osman’ın şahadetine sebep olmuştur (Cevdet Paşa). H Eskiden yokken sonradan ortaya çıkan.
— Din. Sonradan var olan. Zt. kadîm. <m) Hadisat, İstanbul’da yayımlanmış günlük türkçe gazete (1918-1919; 173 sayı)* -Sorumlu müdürü Ahmed Bey. Gazeteyi, Süleyman Nazif ile Cenab Şahabeddin çıkarıyordu. Mütarekeden sonra, Süleyman Nazif’in sekiz-on başyazısı, işgalci itilâf Devletleri Sansür kurulunca kısmen veya tamamen gazeteden
315
çıkarıldı. 10 Aralık 1918 tarihli sayısındaki Mensiler başlıklı yazı sansürden geçeme-yince iki beyaz sütun altında Süleyman Nazif imzası yayımlandı, tşgal orduları başkumandanlarından fransız generali Franchet d’Esp^rey’nin İstanbul’a girdiği gün Beyoğ-lu’ndaki azınlıkların sevinç gösterileri aleyhinde yazdığı ve ertesi gün gazetede simsiyah bir çerçeve içinde yayımladığı Kara Bir Giin başlıklı makalesi çok ilgi çekti, (m)
HADİSE i. (ar, hudüş, ortaya çıkma’dan hadîs > hâdise). Olay, meydana çıkan hal: Yeni bir hadise mi vukûa geldi dedim… (Cevdet ?asa). Oysa, benim için mevsimin en büyük hadiselerinden biri de bu olmuştur (Y. K. Karaosmanoğlu).
— dey. Hadise çıkarmâk, tatsız bir olaya, kavgaya yöl açmak.
— Huk. Bir davanın yargılama sırasında ortaya çıkan ve esas’hakkmdaki hükümden evvel halli gereken usulle ilgili ihtilâf. Bk. ANStjCL.
— ansİkl. Huk. Hadise, davanın her safhasında ortaya çıkabilir. Usul hukukundaki bir tarife göre hadiseler esas davaya aşılanmış kUçük davalar niteliğindedir. Bu usulî ihtilâflar halledilmeden esas hakkında hüküm verilemez. Hadiseler sonucunda verilen kararlar, ara karan niteliğindedir. Bazı istisnaî durumlarda ise, mahkeme hadise üzerine vereceği kararla davadan elçekebilir. Bu takdirde bir ara karan değil, bir nihaî karar söz konusu olacak ve ara kararın aksine bu nihaî karara karşı kanun yoluna başvurulabilecektir. Meselâ selâhiyetsizlik iddiası bir hadise yaratır. Mahkeme bu iddiayı kabul ederek selâhiyetsizliğine karar verirse davadan elçeker ve bu karar aleyhine kanun yoluna başvurulabilir. Buna kargılık selâhiyetsizlik iddiasının reddi halinde sadece bir ara kararı vardır. Bu karara karşı ancak esas hakkındaki hükümle birlikte kanun yoluna (temyize) müracaat edilebilir. Bazı durumlarda ise hadise hakkında mahkemenin olumlu veya olumsuz karar vermesi, daima bir ara kararı olur ve bu bağımsız olarak temyiz edilemez (msl.. bir delilin kabulü veya reddi hakkında vferilen kararlar ^böyledir). Hadiseler üzerine verilen âra kararları, esas hakkındaki hükme tesir edecek nitelikteyse bu hükmün bozulmasına yol-açar. Bunun istisnası, selâhiyetsizlik itirazının reddi halinde verilen ara kararıdır. Hadiselerin. ne yolda halledileceği hakkında Huk. Us. Muhakemeleri kn. md. 22-225 ve ırid. 483-485 arasında özel hükümler konmuştur.
+ Hadisat çoğl, i. Esk. Olaylar, hadiseler: Bir dtjghe kumandanı için, cephesinin bir kısmında cereyan eden hadisattan malûmat alamamak ne kadar müşkül bir haldir (Atatürk). (M]
HADİ SEBZEVAR1, iranlı şair ve,filozof (Sebzevar 1797 – 1798 ay.y. 1878), Hacı Mehdti’nin oğludur, önce Hacı Molla Hüseyin’den ders aldı. Sonra hocası ile Meğhed’e gitti, orada beş yıl öğrenim gördü. Daha sonra İsfahan’a giderek Molla Ali Nuri’nin derslerine devam etti. Doğduğu yere döndükten sonra ders vermeğe başladı. Felsefe bakımından Kur’an’a dayanah, düşüncelerinin kaynağını Kur’aıfda bulan Hâ-dî’ye göre evren, Tanrı’ntn görünüş alanıdır. Tanrı bir bütünlük içinde kendini evrende gösterir. Evren, nurların kaynağı olan Tanrıdan ■fışkırmış bir parıltıdır ,(şuâ). Bu ışığın, kasnağından uzaklaşması katılaşmasına yoğunlaşmasına yolaçar. Böylece madde âlemi ortaya çıkar. Evren, Tanrı nurunun yoğunlaşmasıdır. Buna kavs-i nuzûl (iniş yayı) denir. İnsan ruhu kavs-i nuziiVden
kuranlardan olmasına özel bir ilgi gösterilirdi. Kudsî hadislerden, Hz, Muhaııımcd’-in hutbelerinden, güvenilir kaynaklı olanlardan seçilen kırk hadis bazen nazma çekilir, bazen yorumlanır, bazen de tercüme edilirdi. Bu seçmelerin tek konuda olduğu gibi, değijik konuda yapılanları da vardı.
Arap dilinde ilk defa Abdullah Mervezî’nin (öl. 797) Kırk Hadis topladığı söylenir. Arapça «Kırk Hadiseler arasında en önemlisi Muhyiddin Nevevi’nin (1233-1277) Erbaûn Hadis risalesidir. Arap dilinde 230’den fazta Kırk Hadis derlemesi vardır. İran edebiyatında Kırk Hadisi biraraya getiren ilk eser Ali Ferâvi’nin Tablbül-Kulûb (Gönüller Tabibi) adlı eseridir. Farsça Hadis-i Erbain’ler ara-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir