Uzmanların tespitlerine göre, sarımsağın insan sağlığı açısından en önemli faydaları şöyle: Ölümlere sebep olan atardamar kireçlenmesine iyi geliyor. Yara ve çıbanları iyileştiriyor. Krampları yok ediyor. Akciğeri, karaciğeri, safra kesesini ve kalbi kuvvetlendiriyor. Bağırsak kurtlarını ve diğer parazitleri öldürüyor. Mide ve bağırsakları dezenfekte ediyor. Zararlı bakterileri yok ediyor. İştahı açıyor. nezleyi yok ediyor. Nefes borusu rahatsızlıklarına, bronşite çok iyi geliyor. Veremlilere sarımsak yemeleri tavsiye ediliyor. Tansiyonu düşürüyor. Ateşi düşürüyor. Bağırsak gazlarını ortadan kaldırıyor. grip mikrobunu öldürerek vücudu bu hastalığa karşı koruyor. İdrar yollarında taş oluşumunu engelliyor. Kalp adalelerini güçlendiriyor. Kalbi besleyen kroner damarları genişletiyor. Cinsel gücü arttırıyor. İdrar söktürüyor. Vücudu sivrisinek ve haşerelerden koruyor. Safra salgısının salınımını arttırıyor. Kabızlığı önlüyor. Saç Dökülmesini yavaşlatıyor. Sesi güzelleştiriyor. (iha)
Sarımsağın Sağlığımıza Yararları
Yukarıda belirtildiği gibi, tüketilen sarımsağın besin değeri ihmal edilecek değerde olmasına karşın, sağlığımıza yararlı etkileri çok fazladır. Şöyle ki;
•Sarmısak, bedenin bağışıklık sistemini uyarır, yani antibiyotiklere benzer etkiler yaparak bedendeki enfeksiyonlara karşı savaşır: Bu bağlamda nezle, soğuk algınlığı, uçuk; mide, bağırsak ve mantar iltihapları, Arpacık gibi bakteri, virüs ve mantarların oluşturduğu enfeksiyonlar sayılabilir.
•Kandaki kolesterol düzeyini düşürür: Yapılan araştırmalar, günde iki diş sarımsak yiyen kişilerin kolesterol düzeyinde, kısa dönemde %10’luk düşüşlerin gerçekleştiğini ortaya koymuştur.
•Sarmısak, kanı sulandırır ve kan dolaşımını hızlandırır: Bu sayede sarmısak, kalp krizi ya da felç geçirmeye neden olabilecek damar tıkanıklıklarını önler.
•Yüksek tansiyonu düşürür: Araştırmalar, makul düzeyde sarmısak alımının bile bu etkiyi sağladığını göstermektedir.
•Sarmısak, kan sekerinin düzeyini düşürür: Bu sayede bazı şeker hastalarına sarmısak yemenin iyi geldiği yapılan bilimsel araştırmalarla saptanmıştır.
•Bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. Yapılan araştırmalarda sarmısak tüketen kişilerde, özellikle Mide Kanserine yakalanma tehlikesinin azaldığı belirlenmiştir.
•Sarmısak kronik bronşiti önler, etkisini azaltır.
•Balgam, idrar, safra ve gaz söktürücüdür.
•İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır.
•Sarmısağın, afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri bulunduğu, Doğu ve Batı kültürlerinde savunulmaktadır.
Sağlığımıza yararlı bu etkilerinden faydalanmak için, sarımsağın Diyetimize katılması ve günde iki diş sarmısak yenmesi gerekir. Daha fazla tüketilmesi sarımsağın yararını artırmaz. Ayrıca sarımsağın yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi sağlığa yararlı etkilerini azaltmaktadır. Kokusundan şikâyetçi olanlar için piyasada sarmısak kapsüllerinin satılmakta olduğunu da anımsatırız.
Sarımsağın Tarihi
Arkeolojik kayıtlardan, tarihin ilk çağlarında Sümerler’in, sarımsağı bildikleri ve ilaç olarak kullandıkları anlaşılırken, eski Mısırlılar’ın da sarımsağı yedikleri ve ilaç olarak kullandıkları belirtiliyor. Tarihi kayıtlardan, Gizek Piramidi’ni yaptıran Firavun Keops’un (IV. Hanedan) inşaat sırasında işçilere bol miktarda yedirdiği sarımısağın, İsrail oğulları tarafından Mısır’dan Filistin’e getirildiği, oradan Anadolu ve İyonya’ya yayıldığı biliniyor. Haçlı seferleri sırasında ilk defa Fransa’ya getirilen ve bu şekilde Avrupa’nın öğrendiği sarımsak, bugün dünyanın her tarafında yetiştiriliyor.
Sarımsak Nedir
Sarımsak (Allium sativum) dünya tarımında önemli bir paya sahip olmamakla beraber, birçok ülkede üretilmekte, bu ülkelerin ihracat ve ithalatında önemli bir yer tutmaktadır. Sarımsağın üretimi, emek yoğun bir faaliyet olması nedeniyle bir çok ürüne göre daha az gerçekleşmektedir.
Neolitik çağdan bu yana, dünyadaki hemen her kültüre ait insanlar tarafından bilinen sarımsağa ilişkin en eski yazılı bilgiler, Sümerlilerin M.Ö. 2600-2100 yıllarına tarihlenen tabletlerine dayanmaktadır. Sümerlilerle başlayan bu serüvenin yayılma yönüne göre sarımsağın, önce İndus Vadisine, ardından da Çin’e ulaştığı anlaşılmaktadır. Buradan da Kore yoluyla Japonya’ya girmiş ve Japonlar bu bitkiyi soğuk algınlığının tedavisinde kullanmışlardır.
Yine M.Ö. 450 yıllarında Mısır’ı gezen tarihçi Heredot’un bildirdiğine göre, Keops Piramidinin yapılışı sırasında, çalışanlara bol miktarda soğan ve sarımsak yedirilmiştir. Yine Mısırlılar sarımsağı ölümcül hastalıklara karşı bir ilaç olarak kullanmakta, bu bitkinin tanrılara ait kutsal bitkiler olduğuna inanmakta ve ölen insanların mezarlarına bile sarımsak dişlerini bırakmaktaydılar.
Osmanlı tarihinde de sarımsağın tedavi edici yönü konusunda kayıtlar bulunmaktadır. Padişah 4. Mehmet’in Hekimbaşı olan Nasrullah oğlu Salih, 17. y.y.’ın ikinci yarısında yazmış olduğu bir eserde, sarımsağın özellikle kış aylarında gülsuyu ile beraber yenilmesi halinde, bağırsak parazitleri, ishal, yılan ve akrep sokması, kuduz köpek ısırması gibi rahatsızlıklara iyi geleceğini bildirmiştir.
Sarımsak kokusu yüzünden kullanıma geç girmiş bir sebzedir. Bu yüzden, Avrupa ülkelerinde sarımsak üretimi 15 ve 16. yüzyıllarda başlamıştır. Ülkemizde sarımsağın ne zaman kültüre alındığı bilinmemektedir. Evliya Çelebi seyahatnamesinde sarımsaktan söz etmektedir. Yalnız, Orta-Asya Türkleri sarımsağı tanıdığı için, Anadolu’ya gelen Türklerin çok daha önceden sarımsağı kullanmış olmaları mümkündür. Ayrıca, sarımsağın anavatanı içinde Anadolu’da bulunmaktadır.
Sarımsak, çevre şartlarına iyi adapte olabilen yapısından dolayı ülkemizin her tarafında yetiştirilebilmekle beraber, ideal üretim alanlarının, deniz ikliminden, kara iklimine geçilen yöreler olduğu hemen görülür. Kastamonu, Amasya, Tokat illerimizde önemli boyutlarda sarımsak üretimi, başarı ile yapılmaktadır.
Halk arasında, yüzyıllar boyunca birçok hastalık ve rahatsızlığa çare olarak kullanılan sarımsak, günümüzde de, modern tıbbın gelişmediği veya ulaşamadığı yerlerde iştah açıcı, yaraları iyileştirici, tansiyon düşürücü, öksürük kesici, tifo, dizanteri ve damar tıkanıklığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaya devam etmektedir.
Sert ve keskin kokusu, acı tadıyla bazı yiyeceklerimize benzersiz bir çeşni ve lezzet katması amacıyla kullanılan Sarmısak’ı veren bitkisi, Zambakgiller’dendir. Anayurdu Asya kıtası olan sarmısak, ülkemizde bol bol yetiştirilip tüketilmektedir.
Soğanın yakın akrabası olan ve l m’ye kadar boylanabilen sarımsak, ikiyıllık otsu bir bitkidir. Birinci yılında toprak içindeki birçok ‘diş’ten oluşan ‘baş’ kısmı ile toprak üzerindeki yapraklarını; ikinci yılında soğanda olduğu gibi çiçek sapı ile bunun ucundaki çiçeklerini oluşturur. Sarımsağın soğandan farkı, çiçeklerde tohum meydana gelmemesidir. Ama, bazı durumlarda çiçekler, ebesoğanı denilen küçük başçıkları oluşturur. Bu başçıklar tohumluk olarak işe yarasalar da, uygulamada tohumluk olarak kullanılmazlar.
Sarmısak bitkisinin kın biçimindeki düz yapraklan, bitkinin toprak altında gelişen baş adlı bitki soğanından uzarlar. Baş, sayıları 5-30 arasında değişen ve yan yana birbirinin üzerine yığılarak gelişen diş adlı soğancıklardan meydana gelmiştir. Bu dişler sarmısak yetiştiriciliğinde tohumluk olarak kullanıldığı gibi, Türk mutfağında koku ve tadıyla çeşni katması için birçok yemek, meze, turşu vb’ye katılarak tüketilmektedir.
Sarımsak Vitamin Deposu
Sarımsağın bileşiminde şekerler, vitaminler (A, B, C), kükürtlü bir uçucu yağ ve içerisinde bol olarak allil sülfür bulunuyor. Sarımsağın özel kokusu ve tadı bundan ileri geliyor. Sarımsağın ihtiva ettiği yağ olan ‘Oleum allicine’, 1944 senesinde J. Cavallit•ve J. Bailey adlı iki Bilim adamı tarafından keşfedilmiş. Bu yağın 1 miligramı, 15 OE penisilinin aktivitesine eşit kıymetli bir deva.
Sarımsak Salgın Hastalıklara Karşı Kalkandır
Uzmanlar, sarımsağın, salgın hastalıkların yayılmasını engelleyen en önemli faktör olduğunu belirtiyor. Mikroplarla iç içe yaşayan, kontrolsüz yiyecekleri tüketen, kanalizasyonların yollara aktığı gecekondu mahallelerinde yaşan insanların salgın hastalıklarla karşılaşmamasının en büyük sebebi, sarımsak olarak gösteriliyor. Yalnızca mikrobik hastalıklardan insanları koruyan sarımsak, Avrupa’da en önemli ölüm sebebi olarak bilinen Kanser ve damar hastalıklarına karşı da insanları koruyor. Bugün dünyada en fazla sarımsak yenen ülke olan Bulgaristan’da kanser ve damar sertliğinden ölenleri sayısı, Avrupa’ya nazaran 6-7 misli düşük. Ayrıca İsveçli çocuklar, çocuk felcine karşı da koruduğu anlaşılan sarımsağı yiyerek okula gidiyorlar.
Sarımsak veya sarmısak (Allium sativum L.), 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Nadir olarak tohum bağlar. Bu nedenle soğancıkları (diş) ile üretilir. Ülkemizde “Beyaz sarımsak” ve “Siyah sarımsak” olmak üzere 2 çeşit yetiştirilmektedir. Vatanının orta Asya stepleri olduğu sanılmaktadır. Beyaz veya pembemsi renkli, az adette soğancıkdan (diş) meydana gelir. Dişlerin hepsi bir arada bir kabuk tarafından sarılmışlardır. Çok kuvvetli ve keskin bir kokusu ve yakıcı bir lezzeti vardır.
Bileşim: Karbonhidratlar (sakkaroz, glikoz), vitaminler (A, B, C ve E) ve eterli uçucu yağ (alliin, allicin, ajoen) , scordein, selen ile dişilik ve erkeklik hormonlarına benzer Maddeler taşımaktadır. Bu uçucu yağda özellikle allil disülfür bulunmaktadır. Bu bileşik kükürtlü bir amin•asit olan alliin’in alliinaz isimli ferment etkisi ile parçalanarak allicin’i vermesi, allicin’in de, su buharı veya su karşısında, allil disülfür’e dönüşmesi sonucu meydana gelir. Sarımsağa özel koku ve lezzeti veren taşıdığı kükürtlü uçucu yağdır.
Etki ve Kullanılış: Eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan bir drog’dur. Orta çağda özellikle salgın hastalıklar (kolera, veba gibi) ile mücadelede kullanılmıştır. Antiseptik, idrar artırıcı, safra salgılarını artırıcı, solucan düşürücü (özellikle askarit ve oksiyürlere karşı), iştah açıcı, tansiyon (kan basıncı) ve kolesterol düşürücü, kanı sulandırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Antiseptik (mikrop öldürücü) etki taşıdığı allicin’den ileri gelmektedir. Antiseptik ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi; tarihçi Herodot’a göre eski Mısırlılar tarafından da bilinmekteydi. Çünkü Mısırlılar piramitlerin yapımında çalıştırdıkları işçilere her öğün sarımsak, soğan ve turp yediriyorlardı. II. Dünya savaşı sırasında, yaralandıkları zaman yaralarının mikrop kapmasını önlemek için, ezerek yaranın üzerine konmak üzere Rus askerlerine sarımsak verilmiştir.
Eğer yendikten sonra rahatsız edici bir koku oluşturmasaydı, kuşkusuz çok daha yaygın biçimde tüketilirdi. Ama onun değerli gücünden yararlanabilmek için büyük miktarlarda tüketmek gerekmez . Beklenen etki, gün boyunca 3-4 diş sarımsak yenerek sağlanabilir. Ayrıca koku problemi olmayan sarımsak tabletleri ve tentürü de aynı işi rahatlıkla görebilir. Önemli olan, aşırıya kaçmamak şartıyla kullanımdaki sürekliliktir. Kronik bronşit, sindirim problemleri, romatizma, kas ve organ ağrıları ve yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) öncelikli kullanım alanlarıdır. Ama erken yaşlanmaya karşı uygulanan bir tentür kürü de çok olumlu sonuçlar verir. En azından 5-6 ay sürecek olan bu kür sırasında, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D6 inceltisi, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır. Böylece kişi ileri yaşlara kadar sağlıklı ve hareketli kalabilir. Et yemeyi seven, fazla kilolu, gaz şişkinliği çeken yaşlı kişileri hızlı çöküntülerden korumak için de, uzunca bir süre, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D3 inceltisini yarım yemek kaşığı ılık suya ekleyerek kullanmaları önerilir. Sarımsağın, mide ve bağırsakları güçlendirici, mikropları ve virüsleri yok edici etkisi oldukça önemlidir. Öncelikle bacak, göz arkası ve beyin damarları olmak üzere, tüm damarları genişleterek, daha iyi beslenmelerini ve böylece, hızlı yaşlanmamalarını sağlar. Aynı zamanda tüksek kan basıncını (hiper tansiyon) başarıyla düşürebilir, kolesterol düzeyini normalleştirir ve damar iltihabı (tromboz-tromboflebit ) oluşumunu önler. Sarımsak, organizmayı ve bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı korur.
Kullanım Biçimleri:
Kurt veya solucan düşürücü olarak, kabuğu soyulmuş olan bir sarımsak dişi bir ekmek kabuğu parçasına kuvvetle sürülür ve çıkan esansı emmiş olan ekmek parçası yenilir. Aynı amaç için sarımsak şurubu da kullanılmaktadır. 100 gr parçalanmış sarımsak, 200 gr su ve 200 gr şeker ile 1 gün bekletildikten sonra iyice karıştırılıp süzülür. Elde edilen şuruptan günde 2-3 yemek kaşığı içilir. Haricen yara iyi edici olarak, taze sarımsak lapa halinde yara üzerine konur. Aynı amaç için sarımsak usaresi de kullanılabilir. Usare hazırlamak için bir miktar sarımsak havanda ezilir, sıkılarak alınan usarenin 1 gr miktarı 10 gr su ile sulandırılır ve bu karışımın içine, usarenin bozulmasını önlemek için, 10 damla kadar etil alkol konur. Bu usare haricen bilhassa saç hastalıklarının (saçkıran vs.) tedavisinde saçlı deri kısmına sürülür. Tansiyon düşürücü olarak 10 gr sarımsak başı ezilir, üzerine 10 gr etil alkol konur, karışım 1 gün bekletildikten sonra ince bir bez veya süzgeçle süzülür. Elde edilen özsudan günde 3 defa 15-30 damla alınır.
Sarımsak Sütü: 2-3 diş sarımsak ezilir veya ince kıyılır, 1 su bardağı soğuk süte eklenir ve hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. İhtiyaç duyulduğunda 1 bardak taze demlenmiş sarımsak sütü soğutulmadan içilir.
Sarımsak Yetiştiriciliği
İklim isteği: Sarımsak, ılık iklimlerin bitkisidir. Fazla soğuk ve nemli ortamları sevmez. Ülkemizde yetiştiriciliğinin yapıldığı söz gelişi Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi gibi yerler, sarmısak üretimi için iklim bakımından en uygun olan yörelerdir.
Toprak isteği: Sarmısak bitkisi, tınlı-kumlu bahçe topraklarını sever. Yetiştirildiği toprağın oldukça serin, geçirgen ve organik madde yönünden de zengin olmasını ister. Ağır karakterdeki killi ve ıslak topraklardan hiç hoşlanmaz. Böyle topraklarda sarımsağın başları hemen çürür. Ancak, sarmısak çok kuru topraklarda da iyi baş bağlayamaz, başları küçük ve cılız kalır.
Toprak işleme: Sarmısak dişleri ekildikten bir hafta kadar sonra çimlenir, toprak yüzüne fideler çıkmaya başlar. Bunlar 5-6 cm. kadar olunca hafif çapalamayla yabani ot mücadelesi yapılır. Bu işlemden 2-3 hafta sonra, ikinci ve 3 hafta sonra da üçüncü çapalama işlemi yapılır.
Sulama: Sarmısak bitkisi, aynen soğan gibi suyu fazla sevmez. Gereksiz sulama yapılırsa, sarımsakların başları çürür. Ancak, ikinci çapa işleminden sonra havalar çok sıcak ve kuraksa aşırıya kaçılmadan bitkinin sulanması yararlı olur. Ülkemizde sarmısak yetiştiriciliği susuz (sulama yapılmadan) yapılmaktadır.
Gübreleme: Sarmısak bitkisi, taze çiftlik gübresinden kesinlikle hoşlanmaz. İyi yanmış çiftlik gübresi ise, sarımsağın ekileceği toprağın hazırlanması aşamasında verilir. Ayrıca yapılacak toprak analizi sonuçlarına göre azot, fosfat ve potas içeren fenni kompoze gübrelerin verilmesi de yararlı olur.
Hasat (Derim): Ülkemizde genellikle ilkbaharda dişleri ekilen sarımsağın hasadı, normal koşullarda haziran sonu, temmuz ortası ve en geç ağustos başlarında yapılır. Bitkinin yapraklarının 1/3’ü ve daha iyisi 1/2’si kuruduğunda yapraklar kırılır. Bu iş için ya çıplak ayakla sarımsakların üzerinde gezinilir ya da boş bir fıçı bitkilerin üzerinde yuvarlanır. Daha sonra kırılan bu yapraklar kuruyunca, kurumuş yaprağın boyun noktaları tutulup çekilerek, elle veya bu işe uygun çapalarla bitkinin sökülmesiyle hasat gerçekleştirilir. Bu işlem sırasında kesinlikle sarmısak başları zedelenmemelidir.
Nemli havada sökülen başlarda kısa zamanda çürümeler başlayacağından, hasat, kuru ve güneşli havalarda yapılmalıdır. Daha sonra sökülen başlar güneş altında 3-4 gün süreyle kurutulmalıdır.
Sarımsağın Etkili Olduğu Hastalıklar
Kesin etkili
Damar tıkanıklığı
Yüksek trigliserid
Etkili
Antikanserojen
Ayak mantarları
Bronşit
Taşikardi
Yüksek tansiyon
Yüksek kolesterol
Kas tutuklukları
Kanser gelişimini engelleyici (meme, mesane, karaciğer)
Tam netleşmemiş
Kulak iltihabı
Soğuk algınlığı
Parazitler (Barsak kurtları)
Peptik ülser
Yumurtalık iltihabı
Mantari enfeksiyonlar
Mucize formül
2 Litre limon suyu, 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak, ağzı sıkı
Kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış bir kavanoz lazım.
Limonların suyunu iyice sıkıp kavanoza doldurunuz, soyulmuş 40 diş orta
Boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp kavanozun kapağını
kapatıyoruz, 25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp her gün
çalkanacak, (sarımsaklar iyice erimiş olacak) 25 gün sonra kavanozu açıp her
sabah aç karnına yarım veya içebiliyorsa
Bir çay bardağı içiyoruz kavanoz bitene kadar içilecek, kapağı hep kapalı
Olacak, kavanoza asla su, şeker v.b. karıştırılmayacak ancak çay
bardağına aldığınız kısmını dilersek sulandırarak içebiliyoruz bunu içtikten
Sonra en AZ yarım saat bir şey yiyip içilmeyecek, yarım saat geçtikten sonra
kahvaltı yapılacak mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.
% 100 KANITLANMIŞ YARARLARI
1-Tüm damar iltihapları (vaskülir) tedavi ediyor,
tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.
2-Kollestrol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların yakılmasını
sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların
yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor bu dönemde diyete dikkat etmek
Gerekiyor) şekeri düşürüyor, pankreasın yenilemesini sağlıyor.
3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor idrar
söktürüyor vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki
Parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.
5-Tüm romotizmal iltihabı önleyip, her tür romotizmal ağrıları
Dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor
her türlü ağrıyı kesiyor.
6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor
Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını
artırıyor,felçlere ve VERTİGO’da fayda veriyor.
7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor, ve her
türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini
kökünden kesiyor, kansere karış tüm vücudu koruyor.
Sarımsak Tansiyon
soğan ve sarımsağın, damarlarda kanın akıcılığını arttırdığı ve kan kolesterolünü düşürücü etkileri olduğu ve bu nedenle bol soğan ve sarımsak yemenin damar sertliğine bağlı kalp hastalığına karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir.
yoğurt en iyi kalsiyum kaynağıdır. son yıllarda yapılan çalışmalar, tansiyon yükselmesinde kalsiyum yetersizliğinin rolü olabileceğini belirtmektedir.bu nedenle, sarımsaklı yoğurt bir yandan kalsiyum sağlaması, diğer yandan sarımsağın etkisiyle tansiyonun düzelmesine yardımcı olmaktadır.
Sarımsak daha önce de belirtildiği gibi tarihin ilk çağlarından beri hastalık tedavisinde kullanılmıştır. Günümüzde yapılan araştırmalar sarımsağın boğaz, mide, mesane ve barsak kanseri, kalp-damar rahatsızlıkları, kandaki yüksek serum kolestrolü ve trigliserid seviyesini düşürücü, kanın damarlardaki pıhtılaşmasını engelleyici, yüksek tansiyonu düşürücü, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyucu ve bağışıklık sistemini geliştirici, iltihap giderici, şeker düşürücü, Allerji ve astımda etkili, barsak kurtlarını düşürücü etkisi olduğunu göstermektedir. Sarımsağın yukarıda belirtilen rahatsızlıkları gidermedeki etkileri üzerinde çok sayıda klinik araştırmalar yapılmıştır.
Türkiye de Sarımsak Üretim Bölgeleri
Ülkemizin coğrafik konumu nedeniyle, tarım bölgelerinin iklim şartları ile, toprakların kimyasal ve fiziksel yapıları farklı özellikler göstermektedir. Bu yüzden, tarımsal bölgelerde değişik çeşitlerde sarımsak yetiştirilmektedir. Türkiye’nin Kuzeydoğu bölgesi dışında, hemen her bölgesinde sarımsak üretilmektedir. Sarımsak üretiminin yoğun olduğu bölgelerde, Ege’ de önem sırasına göre Balıkesir, Aydın, Manisa, Akdeniz Bölgesinde; Gaziantep, Antalya, Kahramanmaraş, Ortagüney Bölgesinde; Nevşehir, Kayseri, Karaman, Karadeniz Bölgesinde ise; Kastamonu, Samsun ve Sinop illeri yer almaktadır.
Kastamonu’da Sarımsak Üretimi
Kastamonu İlinde kuru sarımsak üretimi yaygın olup, taze sarımsak üretimi yok denecek kadar azdır. Kastamonu’da kuru sarımsak üretim alanı ve miktarları Tablo: 2.2. de özetlenmiştir. Kastamonuda Sarımsak üretimi Merkez ilçe ve Taşköprü ilçesinde yoğunluk göstermektedir. İl üretiminin % 90’ ı bu iki ilçede gerçekleşmektedir. Taşköprü ilçesi, il toplam kuru sarımsak üretiminin ortalama olarak, yıllar itibariyle % 80 – 90’lık bir kısmını gerçekleştirmektedir. % 10 – 20’ lik pay ise, merkez ve diğer ilçelere aittir. Taşköprü ilçesindeki kuru sarımsak üretiminin % 50’ si Alatarla ve civarındaki köylerinden elde edilir.
Kastamonu’ da dekara sarımsak verimi 1995 – 2000 yıllarında ortalama 774,9 kg/da olup, türkiye ortalamasından % 5,3 daha fazladır.
Sarımsağın İnsan Sağlığındaki Yeri
Kültür sebzeleri arasında yemeklik ve ilaçlık olarak kullanılan sarımsak, çok eski zamanlardan beri bilinen ve özellikle anavatanı olarak bilinen ülkelerde bol miktarda tüketilen bir sebzedir.
Halk arasında yüzyıllar boyunca birçok hastalık ve rahatsızlığa çare olmuş sarımsak, bugün bile modern tıbbın gelişmediği ve ulaşamadığı yerlerde, iştah açıcı, yaraları iyileştirici, tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, cinsel gücü artırıcı, kurt düşürücü, öksürük kesici, tifo, dizanteri ve damar tıkanıklığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Vücut antiseptiği, tansiyometre, hücre yenileyici, iştah açıcı, damarları genişletici, bağırsakta mikrop kırıcı, idrar söktürücü, ses kısıklığı, romatizma ve akciğer rahatsızlıklarını tedavi eden, sağlığa çok yararlı ve mucize afrodizyak özellikleri bulunan sarımsak, çiftçilerimiz tarafından “beyaz altın” olarak adlandırılmaktadır.
Sarımsak çok eski yıllardan beri tıbbi amaçlarla ve özellikle antimikrobiyal etkisi nedeniyle tüketilmektedir. Ancak sarımsak son yıllarda bu özelliği yanında, kolestrolü düşürücü, toksik etkiyi engelleyici, oksidasyon ve kanseri önleyici, yüksek tansiyonu, sinir sisteminin, kalp dolaşımını düzenleyici nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır.
1989 yılında Alman Eczacılar Birliği. etkili kullanımında hiçbir sakınca görülmeyen ve kişinin kendi kendini tedavi edebileceği bitkiler arasında, sarımsağı yılın bitkisi seçmiştir.
Yemeklerde lezzet kaynağı olan, sağlığımızın korunmasında önemli olan bir işlev yürüten sarımsak, damar sertliği ve tıkanıklığını önlemekte, tansiyon ve kolestrolü düzenlemekte, kanı temizlemekte, kalp krizi riskini azaltmaktadır. Meme, prostat, mide ve kalınbağırsak kanserlerine yakalanma riskini azalttığı gibi hastalıkta ilerlemeyi yavaşlatmaktadır. Beyin kanaması ve inme riskini azaltmaktadır. Beyin hücrelerinin yenilenmesini hızlandırdığından Alzheimer ve Parkinson hastalıklarında olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Koroner kalp hastalığı olan bazı hastalarda yapılan çalışmalarda, sarımsağın kolestrol , LDL ve trigliserid düzeylerini düşürdüğü saptanmıştır.
Ekonomik olarak hiç de pahalı olmayan sarımsağın, yılda yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği kansere karşı etkili olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır. Kurutulmuş sarımsağın ihtiva ettiği “kyolic” isimli bir madde üzerine çalışan Amerikalı bilim adamı Dr. Jhon Pinto, bu maddenin kanser hücrelerinin çalışma hızını % 70 azalttığını gözlemlemiştir.
Yine Amerika Birleşik Devletleri’nde Kuzey Caroline Üniversitesi bilim adamları yaptıkları çalışmalarda, çiğ ve pişmiş sarımsak yiyenlerin, sarımsağı tüketmeyenlere oranla mide kanserine % 50 daha az yakalandıklarını tespit etmişlerdir. Sarımsak haplarının aynı etkiyi yapmadığını gören bilim adamları, sarımsağı bol miktarda tüketen insanlarda rektum kanseri riskinin de 2/3 oranında azaldığını belirtmişlerdir. Sarımsakta bu etkileri yapan maddenin ise isminin “callium bileşimleri” olduğu açıklanmıştır.
Sarımsağın mizacı hareketli ve kuru olup, vücuda kuvvetli derecede sıcaklık vermektedir. Soğuk ve balgamlı mizaçlı kimselerle, felç olmaya ramak kalmış hastalar için tavsiye edilmektedir. Balgamı kestiği gibi, yellenmeye yardımcı olmaktadır. Sarımsak şişkinlikleri düşürücü, tıkanıkları açıcı ve macun olarak yılan ve akrep sokmalarına karşı bir panzehir ve zehiri alıcı olarak da kullanılabilmektedir. Sarımsak dişleri sirke, tuz ve bal ile karıştırılıp çürük diş üzerine bırakıldığında çürüğü parçalamakta ve dişi düşürmektedir. Bu karışım ağrılı diş üzerine bırakıldığında ise, ağrıyı azaltmakta ve kesmektedir. Sarımsaklı su ise yaraların iltihabını almaktadır.
Hindistan Tagor Medical Collage’den Dr. Arun Bordia düzenli sarımsak yemenin arter tıkanmalarını önlediğini, oluşan herhangi bir hasarın da kolayca giderildiğini fark etmiştir. Sarımsak konusunda yapılan araştırmaların öncülerinden olan Dr. Bordia düzenli sarımsak yiyen kalp hastalarında 2. yılın sonunda ölüm oranının % 50, 3. yılın sonunda ise % 66 oranında azaldığını görmüştür. Dr. Bordia çiğ ve pişirilmiş sarımsağın eklem ve vücut ağrılarında, astıma meyilli kişilerde etkili olduğu gibi, enerjiyi, dinçliği, libido artışını sağladığını ve iştah açtığını da söylemektedir.
Shot at 2007-06-30İngiliz Dr. J. Grunvald, günde bir diş sarımsak yemenin, kardiovasküler risk faktörleri için de potansiyel bir koruma sağladığını söylemektedir.
Zeytin ile beraber alınan sarımsak, hayzı ve idrarı söktürmekte, erkeklik kudretini ve meniyi artırmakta, cinsiyet organına kuvvet vermektedir. Sorgun söğüdü ve ban ağacı yağı ile karıştırılıp saçsız başa sürüldüğünde, saç çıkarmakta, saç dökülmesini ise engellemektedir. Çiğ olarak tüketilen sarımsak basura, iç organ ağrıları, akciğer yara ve ağrıları, safra kesesi, kulunç, siyatik ağrıları, unutkanlık ve kasık ağrılarına iyi gelmektedir. Sarımsağın yakısı göz kapağına sürülürse, gözde biriken iç kanı azaltmaktadır.
Newyork Devlet Üniversitesinde, Eczacılık Departmanı Başkanı Eric BLOC, sarımsağın antimikrobik etkiye sahip olduğunu, bu konuda aspirinle eşit, hatta onu geçen bir düzeyde olduğu tezini savunmaktadır.
Yine sarımsağın, kan ve kolestrol üzerindeki pozitif etkilerinden başka, ruhsal durumu da düzelttiği, insanın kendini iyi ve mutlu hissetmesine yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırma Hannover Üniversitesindeki Alman bilim adamları tarafından teyit edilmiştir.
İngiliz bilim adamlarına göre sarımsak, kolestrolü düşürmekte, kanda oluşan pıhtıları çözen sistemi aktif hale getirmekte ve içerdiği allicin maddesi ile mantar ve mikrop öldürücü etki yapmaktadır.
Sarımsağın tedavi edici elementi olan allicin 1944 yılında izole edilmiştir. Sarımsağa tipik koku ve lezzetini veren bu maddenin virüslere karşı da tedavi edici özelliği vardır. Rus bilim adamlarına göre allicin diğer birçok antibiyotikten farklı olup, zararlı bakterileri öldürürken, faydalı bakterilere etkisizdir. Bu madde Rusya’da nezleye karşı kullanılmaktadır. Son zamanlarda İngiliz bilim adamları, sarımsağım kandaki kolestrolü kontrol ettiğini, Japon bilim adamları ise B vitaminin alımını hızlandırdığını bulmuşlardır.
Sarımsağın bu olumlu etkileri yanında, bir de yan etkileri vardır. Fakat bu yan etkilerin oluşması için sarımsağın miktarda yenmesi gerekir. Uzmanlar uygun dozun, yemekle birlikte yenilmesi durumunda 10 gr kadar olmasında hemfikirdirler. Mide yanması ve ekşimesi ve uzun süreli ağrılar oluşturduğu için, aç karna yenilmemesi tavsiye edilmektedir. Sarımsak yağının aşırı kullanımı da, deride çürüme ve kangrene yol açtığı tespit edilmiştir. Çok aşırı miktarda sarımsak tüketimi kusma ve ishale sebep olmakta, ayrıca böbreklere de zarar vermektedir. Aşırı sarımsak tüketiminin bir başka yan etkisi de, bağırsaklarda gaz oluşturmasıdır. Sarımsak tozunu solumak da, astım krizlerine, hassas bünyeli insanlarda ise alerjiye neden olmaktadır.
Sarımsak aşırı alındığında, hassas bünyeli insanlarda, baş ağrısı yapmakta, dimağa ve gözlere zarar vermekte, susuzluğa neden olmakta, safra kesesini tahrik etmekte ve Ağız Kokusunu bozmaktadır. Yedikten sonra sedef otu çiğneyerek ağız kokusunun önüne geçilebilmektedir.
Amerikalıların “günde bir diş sarımsak, tutar doktoru uzak” özdeyişi ile anlam kazanan sarımsak, hem taze halde sebze gibi tek başına tüketilen, hem de kuru halde aroması ve kokusu ile mutfaklarda geniş kullanım alanı olan bir üründür. Ayrıca sarımsağın baş kısmının damıtılması ile yağı elde edilmekte ve bu yağ daha çok baharat kokulandırmada, eczacılıkta, mikrop öldürücü olarak bazı temizlik maddelerinde kullanılmaktadır. Sarımsağa dayalı sanayinin gelişmesiyle, sarımsak tozu, tableti ve suyu gibi yeni ürünler piyasaya sunulmaktadır.
Sarımsağın kokusundan şikayet edenlere, Japonya’da 1970 yılında kokusuz olanı da üretilmiştir. Yine Amerika Birleşik Devletlerinde şişelenmiş sarımsaklı makarna sosları ve dondurulmuş sarımsak üretimi yapılmaktadır.