Genel

Sartre, Jean Paul

 

Fransız filozofu ve yazarı (Paris 1905-ay.y. 1980). Fel­sefe öğretmenliği yapan Jean Paul Sartre, Bulantı (La Nausée, 1938), Duvar (le Mur, 1939) adlı yapıtlarıyla ün kazandıktan sonra L’Être et le Néant (Varlık ve Hiç­lik, 1943) adlı yapıtında, varoluşçu felsefenin ilkelerini ortaya koydu. Düşüncelerini savunmak ve açıklamak için Les Temps Modernes dergisini yayınlamaya koyu­larak, felsefi romanlarıyla (Hürriyetin Yolları [Les Che­mins de la Liberté] dizisi) ve oyunlarıyla (Sinekler [Les Mouches, 1943]; Gizli Oturum [Huis Clos, 1944]; Say­gılı Yosma [La Putaine Respectueuse, 1946]; Kirli Eller (Les Mains Sales, 1948]; Şeytan ve Yüce Tanrı[le Diable et le Bon Dieu, 1951], vb.) ve denemeleriyle (Varoluş­çuluk Bir Hümanizmadir[l’Exitentialisme est un Huma­nisme, 1946]; YahudiMese/esi[Réflexion sur la Questi­on Juive, 1947]; Situations [Durumlar, 1947, 1949,

1964]      ; Saint-Genêt, Comedien et Martyre [Saint-Ge­nêt, Komedi Oyuncusu ve İnanç Kurbanı, 1952]) felse­fesini açıkladı ve düşüncelerini yaydı. 1960’ta yayınla­dığı Critique de la Raison Dialectique’te [Diyalektik Ak­lın Eleştirisi] felsefesini yeniden açıklamaya çalışıp, 1964’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü geri çevirdi. Stock­holm’de “Russell Mahkemesi”ne başkanlık edip, Mayıs, 1968 olayları sırasında siyasal eylemlere girişti. Marks- çı-leninci görüşleri savunan La Cause du Peup/e(Halkın Davası) dergisini yönetip, le Secours Rouge (Kızıl Yar­dım) derneğine üye oldu. Libération (Kurtuluş) gazete­sini kurup, 1974’e kadar yönetimini üstlendi.

Felsefesi. “Varoluş, öz’den önce gelir” ilkesine daya­nan varoluşçuluk akımının Fransa’daki başlıca temsilci­si olan Sartre, varoluşçuluğun “bireyin kişiliği hiçbir za­man o bireyin (alınyazısı değildir” ahlaksal ilkesini, salt özgürlük ve “kendinde”nin yadsınması anlamına gelen bir “kendi için” ontolojisine dayandırmıştır. Sartre’a gö­re, “kendinde”, dünyada ve insanda verilmiş olan, yani hazır bulduğumuz her şeydir; “kendisi için”se, yete­neklerini, eğilimlerini, alışkanlıklarını “hiçleştirerek” kendini ortaya koyar; salt karar gücünün yarattığı buna­lım duygusunda kendi bilincine varır; bu nedenle Tanrı ya da varlık ile kaynaşmada, başkalarını tanımada temel deney, başarısızlık deneyidir. Sartre’ın varoluşçuluğu en olgun biçimine, diyalektik maddecilikten esinlenen tarih felsefesinde ulaşmıştır.

Siyasal eylemleri, Sartre’ı, öbür varoluşçular ile ara­sındaki düşünce ayrılıklarını daha kesin biçimde ortaya koymaya yöneltince, çeşitli kuramsal incelemeler ya­yınlayıp, özne kavramının özerkliğini korumuş ve yal­nızca Marx’in değil, Freud’un da temel düşüncelerini bu özerkliğin birer kuramı olarak yorumlamıştır. Psika­nalizin sonsuz katkısından hiçbir ödün vermeye razı ol­mamakla birlikte, her şeyden önce “türeme, girişim öz-

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir