Şehidliği Dileyen Büyük Vezir Sokullıı Mehmed Paşa
Sokullu Mehmed Paşa, Osmanlı sadrazam ve devlet adamlarının en büyüklerindendir. Kanunî Sultan Süleyman devrinde, 1565 senesinde Sadrazam Semiz Ali Paşa vefat edince onun yerine sadrazam tayin edildi. 14 ay kadar Kanunî Sultan Süleyman’a sadrazamlık yaptıktan sonra Sultan İkinci Selim Han ve Sultan Üçüncü Murad Han devirlerinde de sadaret makamında kalarak büyük hizmetlerde bulundu. Osmanlı tarihlerinde Sokullu Mehmed Paşa hakkında şöyle denilmektedir:
“Osmanlı sarayına alınışından şehadetine kadar geçen 60 sene içinde hiçbir makamdan azledilmediği gibi, herhangi bir kusur ile de itham edilmemiştir.”
Sokullu, devlet işlerini hiç aksatmazdı. Kararlarında hep isabetli idi. Sadrazamlığı zamanında onu çekemeyenler ve padişahlarla arasını açmak isteyenler olmuştu. Hatta bugün bile bazı tarihçiler tarihe ırkçı bir gözle bakarak onun hakkında ithamlarda bulunmaktadırlar.
Suikaste Kurban Gitti
Sokullu Mehmed Paşa, ikindi divanında bulunduğu bir sırada derviş kıyafetine bürünmüş İranlı bir kişi gelerek, arzuhal vereceğini söyledi ve koynundan çıkardığı hançeri sadrazamın kalbine sapladı (12 Ekim 1579).
Sokullu Mehmed Paşa’nın şehid edilmesi üzerine tarihçi Peçevî’nin naklettiğine göre gözyaşı dökmeyen hiç kimse kalmadı. Bütün devlet ricali Sokullu Mehmed Paşa’ya hakikî bir şehid muamelesi yaptılar.
Şehid Olmak İçin Dua Etti
Sokullu, her gece hazinedarı Tavaşi Hasan Ağa’ya Osmanlı tarihinden bir bahis okutur, okuduğu yerler hakkında fikir münakaşası yapar öyle yatardı. Gece ibâdetini hiç aksatmazdı.
Vefatından bir gece evvel, her gece yaptığı gibi hazinedarı Haşan Ağa ,ya Osmanlı tarihinden okumasını söylemişti. Haşan Ağa da “Bu sefer nereden okuyayım?” diye sorunca Sokullu:
“Oku Hasan’ım, Kosova’da şehîd olan Sultan Birinci Murad Han’ın kıssasını oku.” demişti. Haşan Ağa okumayı bitirdikten sonra Sokullu Mehmed Paşa ellerini kaldırıp:
“Ya Rabb! Bana da böyle bir şehâdet nasib eyle!” diyerek dua etmiş ve göz yaşı dökmüştü.
“Sakal Tıraş Edilince Daha Gür Çıkar, Kesilen Kol ise Yerine Gelmez”
Sokullu Mehmed Paşa, yabancı devletler ile olan ilişkilerde, daima Osmanlı Devleti’nin büyüklüğüne yakışır şekilde hareket ederdi.
Osmanlı donanması Inebahtı’da yenilmiş ve gemilerinin birçoğunu kaybetmişti. Donanmanın yeniden yapılması için Kaptân-ı Derya Kılıç Ali Paşa vazifelendirildi. Çalışmaya başlayan Kılıç Ali Paşa, bu büyük işin zorluğundan yakınıyordu. Sokullu Mehmed Paşa ise bahara 200 geminin yetiştirilmesini istiyordu. Bir gün Kılıç Ali Paşa’nın sadrazama gelerek:
“Gemilerin teknesinin yapılması mümkündür. Fakat iki yüz gemiye beş altı yüz çapa, ona göre aletler ve yelken ve sair malzemelerin tamamlanması mümkün değildir.” demesi üzerine Sokullu Mehmed Paşa, kızarak:
“Paşa! Paşa! Sen bu büyük ©smaıtlı Devleti’ni tanıyamamışsın. Bu devletin kuvvet ve kudreti o kadar yüksektir ki, bütün donanmanın çapaları gümüşten, ipleri ibrişimden, yelkenleri ise atlastan yapılmak ferman buyrulsa, o yerine getirilir. Hangi geminin mühimmatı yetişmezse, şu söylediğim üzere bunları benden al!” demiştir.
Bu sözler üzerine Kılıç Ali Paşa kalkarak Sokullu’nun elini öpmüş ve özür dilemiştir. Bu gayret üzerine bütün kış çalışılarak büyük bir donanma inşa edilmişti. 200’den fazla gemi yapılmış ve sefere hazır duruma getirilmişti.
Kıbrıs’ın fethi esnasında Venedik elçisi Barbaros, memleketten çıkarılmayarak İstanbul’da bırakılmıştı. Venedik elçisi, Osmanlı donanmasmın 1571 senesinde inebahtı’da yenilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nin sulhe taraftar olup olmadığım ve Haçlılara tâviz verip vermeyeceğini anlamak istiyordu. Bir mülakat esnasında Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa’ya bu yenilgiyi alaylı bir şekilde anlatmaya kalkışmıştı.
Sokullu Mehmed Paşa ise ona: “inebahtı muhârebesinden sonra cesaretimizin sönmediğini görüyorsunuz. Sizin zâyiâtımzla bizimki arasında fark vardır. Biz sizden bir krallık yer (yani Kıbrıs’ı) alarak kolunuzu kestik. Siz ise, donanmamızı yok etmekle sakalımızı tıraş etmiş oldunuz. Kesilmiş kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür çıkar.” diyerek tarihî bir cevap vermiş ve Venedik elçisinin alayını ağzına tıkamıştı