Sehiv secdeleri, bir namazın vaciblerinden birini yanılarak terk etmekten veya geciktirmekten dolayı, o namazın sonunda yapılması gereken iki secde ile teşehhüdden, salâvat ve duaları okumaktan ibarettir. Şöyle yapılır: Son oturuşta yalnız “Tahiyyat” okunduktan soma iki tarafa selâm verilir. Ondan soma “Allahü Ekber” denilerek kalkılır. Bir teşbih mikdarı duraklamadan soma tekrar “Allahü Ekber” deyip ikinci secdeye varılır. Yine üç kez “Sübhane Rabbiye’l-Alâ” okunduktan soma “Allahü Ekber” denilerek kalkılır ve oturulur. Tahiyyat ve Salâvatlarla “Rabbenâ âtinâ” okunup önce sağ tarafa, soma sol tarafa selâm verilir. Yalnız sağ tarafa selâm verdikten soma sehiv secdelerinin yapılması daha faziletlidir, ihtiyata uygundur. Bundan dolayı, cemaatla kılınan namazlarda cemaatın yanlışlıkla dağılmaması için, yalnız sağ tarafa selâm verdikten soma sehiv secdesi yapılması tercih edilmiştir.
328- Sehiv secdeleri vacibdir. Bilindiği gibi, gerek farz, gerek vacib veya sünnet olan herhangi bir namazın kıraat, rükû ve sücud gibi farzları ve Fatiha, Sûre ilâvesi, sırayı gözetme gibi vacibleri ve Kadelerde (oturuşlarda) salâvatları okumak gibi sünnetleri vardır. Bunun için bunları gözetmek gerekir ki, namaz tam olarak kılınmış olsun. O halde farz olsun, olmasın herhangi bir namazda bir farzın kasden veya sehven terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Böyle büyük bir noksanı gidermek için sehiv secdeleri yeterli değildir. Bir vacibin kasden terki veya geciktirilmesi bir günahtır, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez, böyle bir namazı iade etmek uygundur. Bir vacibin sehven terk edilmesi veya geciktirilmesi, sehiv secdelerini gerektirir. Bu şekilde o noksan düzeltilmiş olur, bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat kasden terk edilmesi bir kusurdur, sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir. (Malikî’lere göre sehiv secdeleri sünnettir. Şafiî’lere göre de sünnettir. Ancak imam sehiv secdelerini yaparsa, cemaatın imama uyması vaciptir. Hanbelilere göre sehiv secdeleri bazan vacib, bazan sünnet ve bazan da mübah our. Namazın terkedilen bir sünnetinden dolayı yapılacak sehiv secdelerinin mübah olması gibi… İmam Şafiî ve İmam Ahmed’e göre, iki tarafa-selâm vermeden önce yapılır. İmam Malik’e göre sehiv (yanılma), bir ziyade sebebiyle ise, sehiv secdeleri selâmdan sonra yapılır. Eğer bir noksan veya bir noksan ile ziyade sebebiyle ise, selâmdan önce yapılır. Bu bir fazilet meselesidir; yoksa hepsi de caizdir.)
329- Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü bu .öne alma ve sonraya bırakma işi, vacibi terk etmekten sayılır. Kıyamda “Sübhaneke”den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi, buna bir örnektir. Bu durumda önceki rükû geçerli olmaz. Kı- raattan sonra yine bir rükû yapılır. Böyle dönüp kıraat yapmadan ve ondan sonra rükûa varmadan kılınacak namaz bozulur. Çünkü böyle bir rekâtta rükû gibi tekrarlanmayan rükünler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.
330- Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekâtm veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade” iade edilir. Ondan sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekâtta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekâtta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terketmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez. Fakat bir rekâttaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükû yapılmış bulunsa, bu halde farz olan tertibe riayet için tekrar rükû ve ondan sonra secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.
331- Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekâtta iki defa rükû veya üç defa secde yapılması gibi. Birinci ve ikinci rekâtlarda Fatiha’nın tekrarlanarak okunması vaya arka arkaya okunması veya rükû, secde ve teşehhüdde Kur’an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekâtlarda Fatiha’nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir sûrenin de okunması yahut yalnız başka bir sûrenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacib terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur’anda meşru olan yerin başkasmda okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekâtlar, önceki rekâtlardan daha fazla uzatılmış ve cemaata da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.
332- Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde kunut’u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat’ı okumayı terk etmek gibi.edilen bir sünnetinden dolayı yapılacak sehiv secdelerinin mübah olması gibi… İmam Şafiî ve İmam Ahmed’e göre, iki tarafa-selâm vermeden önce yapılır. İmam Malik’e göre sehiv (yanılma), bir ziyade sebebiyle ise, sehiv secdeleri selâmdan sonra yapılır. Eğer bir noksan veya bir noksan ile ziyade sebebiyle ise, selâmdan önce yapılır. Bu bir fazilet meselesidir; yoksa hepsi de caizdir.)
329- Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü bu .öne alma ve sonraya bırakma işi, vacibi terk etmekten sayılır. Kıyamda “Sübhaneke”den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi, buna bir örnektir. Bu durumda önceki rükû geçerli olmaz. Kı- raattan sonra yine bir rükû yapılır. Böyle dönüp kıraat yapmadan ve ondan sonra rükûa varmadan kılınacak namaz bozulur. Çünkü böyle bir rekâtta rükû gibi tekrarlanmayan rükünler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.
330- Namazın rekâtlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekâtm veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade” iade edilir. Ondan sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekâtta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekâtta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terketmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez. Fakat bir rekâttaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükû yapılmış bulunsa, bu halde farz olan tertibe riayet için tekrar rükû ve ondan sonra secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.
331- Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekâtta iki defa rükû veya üç defa secde yapılması gibi. Birinci ve ikinci rekâtlarda Fatiha’nın tekrarlanarak okunması vaya arka arkaya okunması veya rükû, secde ve teşehhüdde Kur’an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekâtlarda Fatiha’nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir sûrenin de okunması yahut yalnız başka bir sûrenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacib terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur’anda meşru olan yerin başkasmda okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekâtlar, önceki rekâtlardan daha fazla uzatılmış ve cemaata da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.
332- Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde kunut’u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat’ı okumayı terk etmek gibi.Vitir namazında rükûdan soma Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükûdan soma okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rükû halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Sahih olan rivayet böyledir. Bununla beraber okunsun veya okunmasm, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir. Kunut tekbirini unutup yapmamak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.
333- Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesinin gerektirir. Birinci veya üçüncü rekâttan sonra biraz oturulması, dördüncü rekâttan soma beşinci rekât için ayağa kalkılması, sabah namazmın ikinci rekâtinden soma üçüncü bir rekâta ve akşam namazmın üçüncü rekâtından soma dördüncü bir rekâta kal- kılması gibi… Birinci oturuşta (Kade’de) teşehhüd mikdarından fazla oturulup üçüncü rekâta kalkmanın geciktirilmesi de böyledir.
334- Bir vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir. İmamın aşikâre okuması gereken ayetleri gizlice okuması veya gizlice okunacak ayetleri aşikâre okuması gibi. Bu okuma mikdarı, namaz sahih olacak kadar okumaktır. Fatiha sûresinin ilk ayetlerini okumak bu kısımdandır. Bununla beraber kısa bir ayet okunması da İmam Azam’a göre bu hükümdendir. İki imama göre ise, bu hükümde değildir. Aşikâre okumanın en az derecesi, başkasmın işiteceği mikdardır. Gizlice (hafiyyen) okumanın en aşağı derecesi de, yalnız okuyanın işiteceği mikdardır.
335- Gizli okunacak yerde, Fatiha’nın çoğu yanılarak aşikâre okunsa, geri kalanı yine gizlice okunur. Aksine olarak aşikâre olarak okunacak bir namazda Fatiha’nın bir kısmı gizli okunup ondan soma aşikâre okunacağı, hatırlansa, Fatiha yeni baştan aşikâre okunur. Böylece bir rekâtta hem aşikâre, hem de gizli okumak toplanmış olmaz. Fakat diğer bir görüşe göre, Fatiha yeniden okunmaz, yalnız geri kalan kısım aşikâre okunur.
336- Tek başına namaz kılanın aşikâre veya gizli okumasından dolayı, tercih edilen görüşe göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak öğle namazı gibi gizli okunacak yerde kasden aşikâre okursa, günah işlemiş olur. Tek başına namaz kılanın gündüzün kılacağı nafile namazlarda aşikâre okuması mekruhtur.
337- İmam sabah namazında Fatiha sûresini sehven gizlice okuyup soma hatırlasa, ekleyeceği sûreyi aşikâre okur, Fatiha’yı iade etmez338- Cemaat halinde aşikâre Kur’an okunacak bir namaza başlamış olan ve Fatihayı gizli okumuş bulunan bir kimseye, başkası gelip uysa, o kimse imam olmayı arzu ederse sûreyi aşikâre okur, arzu etmezse, aşikâre okuması gerekmez.
339- Farz bir namazda ikinci rekâttan sonra oturulmayıp da üçüncü rekâta yanılarak kalkmaya yeltenenin durumuna bakılır: Eğer kalkışı oturmaya yakın ise, oturur, sehiv secdesi gerekmez. Fakat doğrulması kıyama yakın ise, kalkar ve ondan sonra sehiv secdelerini yapar. Çünkü bu durumda vacib olan birinci oturuş terk edilmiştir. Bununla beraber bir rivayete göre de, namaz kılan henüz tam kıyama doğrulmamış ise, kadeye (oturuşa) döner, vacibi terk etmez. İmam tam doğrulup kalktıktan sonra kadeye dönerse, namazı bozulur. Çünkü bu takdirde farz olan kıyam bozulmuş ve namazm sırası büsbütün değiştirilmiş olur. Diğer bir görüşe göre, bu durumda namazı bozulmaz, kendisi günah işlemiş olur ve sehiv secdeleri gerekir.
340- Sünnet namazlarda ikinci rekâtın arkasında oturulup da Tahiyyat okunmadığı üçüncü rekâtta hatırlanırsa bakılır: Eğer bu üçüncü rekât daha secde ile bağlanmamış ise, oturmaya dönülür, eğer secde ile bağlanmışsa, dönülmez. Diğer bir görüşe göre, secde ile bağlansın veya bağlanmasın, artık oturmaya dönülmez. Her iki durumda da sehiv secdeleri yapmak gerekir.
341- Dört rekâtlı farzlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekâta kalkılacak olsa, henüz beşinci rekât için secde edilmedikçe oturuşa dönülür. Te- şehhüdden sonra selâm verilip sehiv secdeleri yapılır. Çünkü farz olan son oturuş geciktirilmiştir. Bu geciktirme ise, vacibi terk sayılır. Fakat beşinci rekât için secde yapılmış olursa, bu namaz nafileye dönmüş olur. Artık buna bir rekât daha ilâve edilir ve tam altı rekâtlı bir nafile namaz kılınmış olur. Sahih olan görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu mesele İmam Azam ile İmam Ebu Yusuf a göredir. İmam Muhammed’e göre, beşinci rekâtın secdesinden baş kaldırılınca, namaz tamamen batıl olmuş olur.
342- Dört rekâtlı, bir farz namazm son oturuşunda selâm vermeden yanılarak ayağa kalkılsa, hemen oturuşa dönülüp selâm verilir ve sehiv secdesi yapılır. Fakat beşinci rekât için secdeye varılmış olunca, buna bir rekât daha ilâve edilir, bu durumda önceki dört rekât ile farz tamamlanmış olur. Diğer iki rekât da nafile sayılır. İstihsan olarak da sehiv secdeleri yapılır. Akşam namazında ikinci oturuştan sonra bir dördüncü rekâta, sabah namazında da oturuştan sonra bir üçüncü rekâta kalkılması da bu hükümdedir. Onun için bunlara eklenen ikişer rekât da, nafile olmuş olur. Bu hareketler kasıdlı olarak yapılmadığı için mekruh sayılmaz. Tercih edilen görüş budur343- Dört veya üç rekâtlı farz ve vitir namazlarında birinci oturuştan soma yanılarak: “Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ ali Muhammed” denilmesi, İmam Azam’dan bir rivayete göre de, bu teşehhüdden sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda teşehdüdden soma Kur’an okunması, dua edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu oturuş dua ve hamd yeridir. Kur’an ise hem duayı hem de hamdi kendisinde toplar. Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat’ın) aşikâre okunması da sehiv secdelerini gerektirmez.
344- Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekâtlarında kasden susarak Fatiha veya diğer bir sûre okunmaması bir hatadır; fakat sehiv secdelerini gerektirmez Yanılarak sükût edilip Fatiha veya başka bir sahure okunmaması sehiv secdelerini gerektirir. İmam Ebu Yusuf a göre, her iki halde de sehiv secdelerini yapmak gerekir.
345- Namaz içinde bir rükün yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa, başlangıç (iftitah) tekbirini aldım mı, almadım mı diye o kadar düşünülse de, soma tekbir almdığı hatırlansa veya alınmamış olması sanılarak tekrar bir tekbir daha alınsa, sehiv secdesi gerekir. Yine: Üç rekât mı, dört rekât mı kıldığında şübhelenip durulsa, veya Fatiha okunduktan soma hangi sûrenin okunacağı üzerinde düşünülse, yine sevih secdeleri gerekir. Çünkü bu durumlarda vacib geciktirilmiş olur. Bir rüknü veya bir vacibi yerine getirirken meydana gelecek bir dalgınlık ve bir düşünce ise, sehiv secdelerini gerektirmez. Tam bir kalb huzuru ile namaz kılmak, öyle herkese nasib olacak bir fazilet değildir.
346- Bir kimse, kıldığı bir namazın rekâtlarında şübhelense bakılır: Eğer bu şübhe kendisine ömründe ilk kez olmuşsa, o namazı yeniden kılar. Fakat bir kaç defa olmuşsa araştırır ve kanaatine göre hüküm verir. Namazı yeniden kılması icab etmez. Araştırmada kalbin şahidliği yeterlidir. Örnek: sabah namazını kılarken bir rekât mı kıldım, iki rekât mı? diye şübhelenip de bir rekât kılmış olduğuna kalben hüküm verse, ihtiyaten buna bir rekât dah ilâve eder. Bu husustaki tereddütlerinden dolayı da sehiv secdeleri yapar. Aksine olarak iki rekât kımış olduğuna hüküm verdiği takdirde oturur. Teşehhüdden ve selâmdan sonra sehiv secdelerini yapar. Hiç birine karar veremediği takdirde de, az olanı esas alır; çünkü az olanda kesinlik vardır. Bu durumda bi rekât daha kılar; ancak bu takdirde şübhelendiği rekâtın sonunda oturur. Ondan soma kalkıp o bir rekâtı kılar. Çünkü önce iki rekât kılmış oması ihtimali vardır. Bu takdirde de namazın sonunda sehiv secdelerini yapar.
347- Dört rekâtlı bir namaza başlamış olan kimse, kıldığı rekâtm birinci rekâtmı, ikinci rekât mı? Olduğunda şübhe edip bir tarafı seçemezse, kendisini bir rekât kılmış sayar ve her bir rekâtın sonunda ihtiyat olarak bir kere teşehhüd mikdarı oturur; bu şekilde dört defa kade yapılmış olur, çünkü birinci sayılan rekâtm ikinci ve üçüncü sayılan rekâtm dördüncü rekât olması ihtimali vardır.
348- Bir kimse kıldığı rekâtm ikinci rekât mı, üçüncü rekât mı olduğunda şüphelense, sahih olan görüşe göre, bu rekâtın sonunda oturmaz. Bir tarafı tercih edemezse, bunu ikinci rekât sayar. Geri kalan rekâtları da tamamlar. Akşam namazı ile vitir namazı bu hükmün dışındadır. Bu şüphelenme bu namazlardan birinde olsa, oturmak gerekir. Çünkü şüphelenilen rekâtm üçüncü rekât olması muhtemeldir. Bu halde teşehhüdden soma bir rekât daha ilâve edilir. Çünkü şüphelenilen rekâtın ikinci rekât olması da mümkündür. Bunların sonunda da sehiv secdeleri yapılır.
349- Dört rekâtlı namazlarda, kılman rekâtm dördüncü rekât mı, beşinci rekât mı olduğunda ve sabah namazında kılman rekâtm ikinci rekhat mı, üçüncü rekât mı olduğunda, akşam ile vitir namazlarında da kılınan rekâtm üçüncü rekât mı, dördüncü rekât mı, olduğunda şüpheye düşülse, sonunda oturulur ve teşehhüdden sonra kalkılıp bir rekât daha kılınır. Çünkü bu rekâtların üçüncü, dördüncü veya beşinci rekât olması muhtemeldir. O halde ilâve edilen birer rekât ile fazla olan mikdar nafile olmuş olur. Sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu şübhe, kıyam veya rükû veya rükûdan kıyama geçiş halinde olduğuna göredir. İlk secde yapıldıktan soma şüphelenme olursa, ittifakla namaz batıl olur. Çünkü şüphe edilen rekâtm ziyade olup son oturuşun terk edilmiş bulunması muhtemeldir. İlk secde halinde şübhe olursa, yalnız İmam Muhammed’e göre, namaz batıl olmaz.
350- Namazda Fatiha’dan önce başka bir sûre bir harf olarak dahi yanılarak okunsa, iade edilerek önce Fatiha, soma da o sûre okunur. Namazın sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu sırada işinde yapılan noksan rükû halinde bile hatırlansa, kıyama dönülerek iadesi gerekir. Böyle bir yanılma çok olmaz. Onun için bunun az mikdarı da bağışlanamaz. Fakat bir namazda okunan bir sûrein altında bulunan sûre okunmak istenirken üstündeki sûre okunsa, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez.
351- Bir kimse namazda, Fatiha okuyup okumadığmda şübhe etse, bakılır: Eğer henüz başka sûre okumamış ise, Fatiha’yı okur. Fakat başka sûre okumuş ise, artık Fatiha’yı okumaz. Çünkü sûrenin Fatiha’dan soma okunması meydandadır. Bununla beraber namaz kılanın bir görüşü varsa ona göre hareket eder.
352- Bir kimse, ilk rekâtlerde birer sûre okuyup da Fatihayı okumamış bulunduğunu secdeye vardıktan soma hatırlarsa, son rekâtlerde Fatiha’yı iade etmez. Çünkü son rekâtlarda zaten Fatiha okunacaktır. Bir rekâtte iki Fatiha okunması ise, meşru değildir. Yalmz Haşan İbni Zeyyad’a göre, son rekâtlarda Fatiha kaza edilir.
353- Dört veya üç rekâtlı farz namazların ilk iki rekâtinde Fatiha’dan sonra birer sûre veya bir mikdar ayet eklenmemiş olsa, bu sûre veya ayetler üçüncü ve dördüncü rekâtlarda Fatiha’dan sonra ilâve edilirse bu namaz cemaatle kılman bir akşam veya yatsı namazı ise, üçüncü ve dördüncü rekâtlarda hem Fatiha, hem de İlâve edilecek sûre aşikâre olarak okunur. Çünkü bir kıyımda olan kıraat birdir; bunun bir kısmı gizli olarak, bir kısmı da aşikâre olarak okunamaz. Yalnız sûrenin aşikâre okunacağını söyleyenler de vardır. İmam Ebû Yusuf a göre, ikisi de gizlice okunur. Çünkü son rekâtlerde gizlice okumak sünnettir. İmam Ebu Yusuf dan diğer bir rivayete göre de, artık son rekâtlerde bu sûre okunmaz. Çünkü bunu yeri geçmiştir Bununla beraber her halde de sehiv secdeleri yapılır.
354- İmamın yanılması, kendi hakkında asaleten ve cemaat hakkında da uymuş olma bakımından sehiv secdelerini gerektirir. Fakat imama uyan cemaatten birinin yapılması ile ne kendisine ne de imama sehiv secdesi yapmak gerekmez.
355- Sehiv secdelerini yapmakta olan bir imama uymak sahihtir. Gerek sehiv secdelerinin herhangi birinde ve gerek teşehhüdünde olsun eşittir, sehiv secdelerinin İkincisinde imama uyan kimseye birinci secdeyi ve teşehhüdünde uyana her iki secdeyi kaza etmek gerekmez.
356- Mesbuk, imamla beraber sehiv secdelerini yapar. İmamın yanılması, mesbukun imama uymasından önce de olsa hüküm aynıdır. Çünkü mesbuk imama bağlıdır. İmam teşehhüdde iken daha selâm vermeden önce mesbuk kalkarak kıraat veya rükûda bulunduktan sonra, İmam selâm verip sehiv secdelerine varacak olsa, mesbuk da hemen bu secdelere uyar ve evvelce yaptığı kıraatla rükûu aradan çıkar, bunları sonradan kalkıp tekrar yerine getirir. Bununla beraber mesbuk bu secdelerde imama uymasa namazı bozulmaz. Namazı bitirince bu sehiv secdelerini kendi başına yapar. Yine mesbuk secdeye vardıktan sonra, imam sehiv secdelerini yapacak olsa, imamına uymaz, namazını bitirir ve sonra sehiv secdelerini yapar. Eğer bu udu- rumda imama uyacak olursa, namazı bozulur.
357- İmam selâm verdikten sonra, noksan kalan rekâtlarım tamamlamak için ayağa kalkan bir mesbuk, bu rekâtlarda yanılmış olursa, sehiv secdelerini yapması gerekir. Önceden imamla beraber sehiv secdeleri yapmış olsa bile bu hüküm değişmez. Çünkü mesbuk, noksan kalan rekâtları tamamlanırken tek başına namazkılan gibidr.
358- Mesbuk imamla beraber yanılarak selâm verse ona sehiv secdeleri yapmak gerekmez. Fakat imamm selâmından sonra selâm verecek olsa, sehiv secdesini gerektirir. Çünkü birinci halde henüz muktedi, ikinci halde ise, münferid (yalnız başına namaz kılan) olmuştur. Muktediye, kendi yanılmasından dolayı sehiv secdesi lâzım gelmez.
359- Bir namazda yanılmaların birkaç tane olması ile sehiv secdelerinin o kadar yapılması gerekmez. Bir defa bunlar için sehiv secdelerini yapmak yeterlidir. Onun için bir kimse, bir namaz içinde iki ve üç defa yanılsa, bunlar için namazm sonunda yalnız bir defa sehiv secdelerini yapmak kâfidir, sehiv secdelerindeki bir yanılma da başka sehiv secdelerini gerektirmez.
360- Sehiv secdeleri kasden veya yanılarak terk edilse, namaza aykırı bir hal olmadıkça, yine bunlar yapılır. Fakat teşehhüdden soma gülmek, konuşmak gibi, namaza aykırı bir durum meydana gelirse veya kerahet vakti girerse, sehiv secdeleri düşer. Sabah namazında selâmın arkasından güneşin doğması veya ikindi namazında yine selâmdan sonra güneşin (sararak kamaştıncılığının) değişmesi gibi…
361- Bir imam, sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk eder. Cuma ve bayram namazlarmda da, fazla kalabalıktan dolayı bir karışıklığa meydan vermemek için bu sehiv secdeleri terk edilir.
362- Sehiv secdesindeki iki secde ile Tahiyyat ve selâm vacibdir. Tahiyyattan sonra Salâvat ve da okunması, bu secdelerdeki tekbirler, secde halindeki teşbihler ve iki secde arasındaki oturuş sünnettir.
363- Bir kimse, namazını tam olarak kıldığm kesinlikle bildiği halde, sözüne inanılır bir adam ona eksik kıldığını haber verse, bunun sözünü kabul etmez. Fakat iki güvenilir adamın haber vermesine uyulur. Çünkü böyle bir haber, (iki kişinin şehadeti ile doğruluğu gerçekleşen) bir haldir. Böyle bir haber çok yerlerde geçerli ve bağlayıcıdır. İmam ve cemaat ihtilâf ettikleri takdirde, imamm bilgisi varsa, cemaatın sözü ile hareket etmez, kesinliği yoksa ceaatm sözünü kabul eder.
Sehiv (Yanılma) Secdeleri İle İlgili Meseleler
08
Mar