SEMİRAMİS

SEMİRAMİS    (  KRALİÇE )

, mitolojik Asur-Babil kraliçesi. Suriye’de Askalon Gölü’n-de yaşadığına inanılan balık vücutlu Tanrıça Derketo bir çobanın kızıdır. Bir çöle bırakılmış, kralın çobanı tarafından kurtarılmıştır. Suriye Valisi Asur Generali Omnes ile evlenmiş, onunla birlikte savaşlara katılarak çeşitli kahramanlıklar göstermiştir. Kral Ninos kocasını öldürterek onunla evlenmiştir. Ninos da kısa bir süre sonra ölünce Semiramis, 40 yılı aşkın bir süre (tarihsel kişi oían Semiramis’in Asur kraliçesi olarak iktidarı İ.Ö. 810-805 yıllarına rastlar) Asur’un hâkimi olduğu gibi, Eabil ülkesini de kurarak bayındır hale getirmiştir. Dünyanın Yedi Harikası’ndan sayılan Babil Asma Bahçeleri onun döneminde yapılmıştır. Ödükten sonra güvercin olup göğe uçtuğuna inanılır.

MÍZOTU, ikiçeneklilerin semizo-iller familyasından, bir yıllık, otsu i (Portulaca oleracea, P. sati-

ı). Bağ ve bahçelerde yabani ola-bol miktarda rastlanır. Az miktar-kültürü de yapılır. Gövdesi sürü-ü, yaprakları etli ve yuvarlakça, kleri küçük ve sarı renklidir. Toldan yetiştirilebilir. Yeşil sapları yaprakları C vitaminince zengin-pişirilerek ya da (salataya katıla-) çiğ olarak yenir.

YONOV ya da SEMENOV, Ni-y Nikolayeviç (1896 Sara-1986 Moskova), SSCB’li fiziko-cı. Petrograd (Leningrad) Üni-esi’ni bitirdikten sonra .’de Yüksek Kolej’e fizik ve kim-profesörü oldu. 1931’de Lening-Araştırma Enstitüsü müdürlüğü-atandı. 1944’te Moskova Bilimler emişi Fizikokimya Enstitüsü lürlüğüne getirildi. Zincirleme imelerin kinetiği ve gazlarda ve patlama üzerine araştırırıyla kimyasal tepkimelerin me-masının anlaşılmasına büyük rı oldu. Bu çalışmalarından Cyril N. Hinshelwood ile birlik-Nobel Kimya Ödülü’nü aldı.

Kuzey Fransa’da Paris’i orta-n ikiye bölen ve çığırının bü-bölümünde ulaşıma elverişli ır-. Doğu Fransa’da, Cote-d’O

epartmanında, 471 m. yükseklikteki Langres Platosu’nda doğar. Kuzeybatıya doğru akarak Troyes, Paris ve Rouen’den geçtikten sonra, Le Havre ile Honfleur arasında Manş’a açılan bir halice karışır. Başlıca kolları Yonne, Loing, Essone, Eure ve Risle’dir. Kanallarla Escaut, Meuse, Rhein, Rhône ve Loire ırmaklarına bağlıdır Uzunluğu 776 km., maksimum debisi saniyede 35 m.^ür.

SEN BARTELMİ KATLİAMI

SAİNT BARTHÉLÉMY KATLİAMI

SEN JAN ŞÖVALYELERİ, 11. yüzyıl başlarında Kudüs’teki Haçlılar tarafından oluşturulan askeri nitelikli tarikat. Malta şövalyeleri ve Rodos şövalyeleri diye de bilinir. Başlangıçtaki amacı Kudüs’e gelen hacılara ve hastalara yardım etmek olan tarikat, 12. yüzyılda askeri bir nitelik kazandı. Kudüs Müslümanların eline geçtikten sonra tarikat önce Kıbrıs’a, daha sonra da Rodos’a yerleşti. 1522’de Osmanlılar tarafından Rodos’tan da kovulunca Malta’ya yerleşen tarikat burada 1798’e dek süren bir egemenlik kurdu. Bu tarih-
ten sonra giderek askeri gücünü yitirip dini bir tarikat haline geldi. Sen Jan şövalyelerinin savaş amblemi Malta haçıydı.

SENARYO, bir film ya da televizyon programının gerçekleştirilmesinde çekilecek bütün bölümlerin yer, olay ve konuşmalarını içeren planlanmış temel metin. Senaryo birkaç evrede oluşur. Önce konu (tema) seçilir ve bunun özeti (sinopsis) yapılır. Daha sonra konu genişletilerek ayrıntılı bir öykü (tretman) hazırlanır. Varsa, diyaloglar da yazılarak çekim senaryosu için gerekli aşamalar tamamlanmış olur. Normal bir filmin senaryosu yaklaşık 100-150 daktilo sayfası kadardır. Sayfa yukarıdan aşağıya doğru ikiye bölünür. Solda çekimle ilgili bilgiler (konunun açıklaması, dekor, ortam, oyuncuların karakterleri, belli sahnelerdeki hareketleri) sağda da sesle ilgili bilgiler (diyaloglar, efektler) yer alır.

SENATO, Romalılarda önce krallara, cumhuriyet döneminde de konsüllere danışmanlık yapan meclis. Cumhuriyet’in kurulmasıyla patrici

ti. Sencer doğuda Gaznelilere, Kara-hanlılara ve Harizmşahlara karşı başarılı oldu ve bunları kendine bağladı. Ancak 1141 yılında Katavan Sa-vaşı’nda Karahıtaylara yenildi. Bu yenilgiyle Amuderya ötesindeki toprakları kaybetti. Bir süre sonra bir vergi meselesinden dolayı ayaklanmış olan göçebe Oğuz kabileleriyle yaptığı bir savaşta yenildi (1153) ve Oğuzların elinde üç yıl tutsak kaldı. Tutsaklıktan kurtulduktan kısa bir süre sonra öldü.

SENDİKA, işçilerin ya da işverenlerin ortak ekonomik ve toplumsal çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla kurdukları, tüzel kişiliği olan örgüt. Bir işçi sendikası ya aynı işyerindeki ya da aynı işkolunda-ki çeşitli işyerlerinde çalışan işçileri kapsar. Buna göre de işyeri ve işkolu esasına göre örgütlenmiş sendikalardan söz edilir. Aynı işkolunda çalışan işverenler de ortak çıkarlarını korumak için sendika kurabilirler. Değişik işkolundaki sendikalar birle-yaşlılarından oluşan Roma senato- SENCER (1086 Sincar 1157 Merv), şerek konfederasyon oluşturabilir, su (Latincesi Senatus-senes, yaşlı Buyuk Selçuklu imparatorluğu hü- Sendikalar giderlerini üyelerden altlar) devlet işlerinde en etkili organ kümdarı. Melikşah’ın oğludur. Baba- nan ödentilerle karşılarlar. Sendikal oldu. Daha sonraları Centuria Mecli- sı öldüğünde henüz çocuk yaştay- örgütler 19. yüzyılda Avrupa’da or-si’nin aldığı kararlara karşı veto hak- dı. Önce kardeşi Berkyaruk ile bir- taya çıktı. Bu yüzyılda gerçekleşen kını da elde etti. Senato’nun kararla- leşti ve Berkyaruk tarafından Hora- sanayi devrimi, küçük atölyelerin yeri (senatus consultum) kanun niteli- san’a melik olarak atandı. Bir süre rini büyük imalathanelerin ve fabri-ğinde olmamakla birlikte, senatoya sonra Harizm’i de egemenliğine al- kaların alması ve çok sayıda işçinin danışan konsüller, senatonun eğili- dı (1098). Diğer kardeşi Muhammet birlikte çalışması sonucunu doğur-mini dikkate almak zorundaydılar. Tapar ile, Berkyaruk’a karşı birleşti, du. Ağır çalışma koşulları, ücret so-Senatonun bileşimi zamanla yük- Sencer, bu arada Karahanlılar ve runları vb. nedenler zamanla iş an-; sek rütbeli memurların da (İ.Ö. Gazneliler ile mücadele etmekten laşmazlıklarında işçilerin birlikte ha-j 337’den sonra bunların çoğunu da de geri durmadı. Berkyaruk’un ve reket etmelerine yol açtı. İlk işçi ör-, plebler oluşturuyordu) katılmasıyla arkasından Muhammet Tapar’ın ölü- gütleri, amacı, işçiler arasında mes-j değişti. Elçileri ve yargıçları seç- mü üzerine, Büyük Selçuklu İmpara- lek dayanışması kurarak karşılaşn mek, yabancı elçileri kabul etmek, torluğu tahtına geçen Muhammet lan güçlükleri yenmek olan yardın eyaletlere vali atamak gibi görevleri Tapar’ın küçük oğlu Mahmut’un sul- sandıkları biçimindeydi. Başlangıç de yerine getiren Roma senatosu, tanlığını tanımadı ve Horasan’da taki bu geçici amaçlar zamanla ç; imparatorluğun ilk yıllarında impara- kendini Büyük Selçuklu İmparatorlu- lışma koşullarının düzeltilmesi, t: toru ve hatta konsülleri de seçmek- ğu sultanı ilan etti (1118). Yeğeni tek işçilerin işverene karşı korunmı teydi. İlk Roma imparatorları, tüm Sultan Mahmut’u yenerek (1119) sı, grevlerde ortak davranışların yü imparatorluğu ilgilendiren yasalar çı- sultanlık tahtından indirmeyi başar- rütülmesi gibi sürekli amaçlara yc karırken de senatoya danışırlardı, dı; ancak onu Irak Selçuklularının neldi. Sendikalar giderek gelişi, Roma senatosu, daha sonraki yöne- başına geçirdi, kendisi de en büyük güçlendiler ve Batı demokrasilerir tim biçimlerinde çeşitli aşamadaki sultan (sultanı azam) unvanını aldı, de aynı zamanda siyasal bir etkini meclislere, esas olarak da meşruti Ancak bütün saltanatı boyunca im- kazandılar. Bugün de sürmel« yönetim biçimi ve parlamenter de- paratorluğun batı bölgelerini kesin olan bt| etkinliğin, siyasal partil. mokraside yeniden “senato” adıyla olarak egemenliği altına almakta demagojiden uzak, gerçekçilik tc anılan meclislere esin kaynağı ol- zorluklarla karşılaştı, bu uğurda melinde tutmaya yarayan oluml, muştur. uzun ve yıpratıcı mücadelelere giriş- bir denetim gücü olduğu kanısı ya1

gındır. Günümüzde sendikal haklar dünya çapında, uluslararası örgütler tarafından garanti altına alınmış bulunmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü 1944’teki 26. toplantısında aldığı kararla, Birleşmiş Milletler Örgütü 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesiyle sendika kurma ve bunlara katılma hakkını tanımıştır. Türkiye’deki sendika hareketleri, 1870’lerden sonra başladı. Sendika niteliğindeki ilk işçi örgütü 1871’de kurulan Ameleperver Cemiyeti’dir.

II. Abdülhamit döneminde bütün diğer demokratik faaliyetler gibi sendikacılık da ağır baskılar altına alındı. 1908’de Meşrutiyet’in ilanından sonra 1876 Anayasası’na toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bir madde eklendi (1876 Anayasası’nda bu haklar yer almamıştı). Bu durum sendikalaşma çalışmalarını hızlandırdı. 1909’da çıkarılan bir kanunla kamu görevi yapan kurumlar-da sendikal çalışma yasaklandı. 1924 tarihli ilk Cumhuriyet Anayasası 70, maddesiyle dernek kurma hakkını tanıdıysa da sendikalarla ilgili hiçbir hükme yer vermedi. 1938 tarihli Cemiyetler Kanunu’nun 9. maddesinde sınıf esaslı derneklerin yasaklanması sendikal çalışmaları bütünüyle olanaksız hale getirdi. Bu hüküm ancak 1946’da çokpartili dönemin başlamasıyla kaldırıldı. 1947’de “İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girdi. 1952’de ilk işçi sendikaları konfederasyonu olan Türk-İş kuruldu. Bunu daha sonra Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu! Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Hak-İş gibi başka konfederasyonların kuruluşu izledi (Türk-İş dışındaki bütün konfederasyonların çalışmaları 12 Eylül 1980’den sonra alınan bir kararla ¡durduruldu). 1960 başlarında Türki-ı’deki sendika sayısı 432, sendika-işçi sayısı da yaklaşık 300.000’di. ¡1 Anayasası’nın 46. maddesi ıdikal faaliyetleri yeniden düzenli. Bu anayasaya göre sendikacılı-düzenlemek üzere 1963 yılında *4 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 iyili Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve ;avt Kanunu çıkarıldı. 1961 Ana-
yasası’nın 46. maddesinde 1971 yılında yapılan değişiklik, işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendikal çalışmalarda bulunmalarını yasakladı. 1979’da Türkiye’de 802 işçi, 108 işveren sendikası ve

3.700.000 dolayında sendikalı işçi bulunmaktaydı. 1982 Anayasası’na göre işçiler ve işverenler önceden izin almaksızın sendika ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahiptirler. Sendikalar kanunla belirtilen bilgi ve belgelerin yine kanunla belirtilen yetkili makamlara verilmesiyle kurulurlar. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının saptanması halinde yetkili makam, kuruluşun çalışmalarının durdurulması ya da kapatılmasını isteyerek mahkemeye başvurur. Sendikalara üye olmak ve üyelikten ayrılmak serbest olup bu konuda hiçbir baskı yapılamaz, işçiler ve işverenler aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olamazlar. Sendikalar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amaçlarına aykırı hareket edemez. Ayrıca siyasi amaç güdemezler, siyasi faaliyette bulunamazlar, siyasi partilerden destek göremezler ve onlara destek olamazlar; derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçlarla ortak hareket edemezler. Sendikalar gelirlerini amaçları dışında kullanamazlar, tüm gelirlerini devlet bankalarında muhafaza ederler. İşçiler ve İşverenler toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Grev ve lokavtın kuralları kanunla düzenlenir. Grev hakkı ve lokavt iyiniyet kurallarına aykırı biçimde, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. Grev ve lokavtın yasaklanabileceği ya da ertelenebileceği haller ve işyerleri kanunla düzenlenir. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz.

SENECA, Lucius Annaeus (yaklaşık olarak İ.Ö. 4 Cordoba/lspan-
ya-İ.S. 65 Roma), Latin filozofu ve oyun yazarı: Roma’da hitabet öğrenimi gördü, felsefeyle ilgilendi. Bir süre Mısır’da yaşadı. İmparator Caligula zamanında maliye işleriyle görevlendirildi. Korsika Adasi’na sürgün edildi (41). İmDaratoriçe Agrippina tarafından bağışlanarak oğlu Neron’un öğretmenliğine getirildi (49). Neron imparator ilan edilince, konsül ve Roma’nın perde arkasındaki yöneticisi oldu (54). 62’de görevinden uzaklaştırıldı. Bir komploya karıştığı kuşkusu üzerine Ne-ron’un emriyle damarlarını keserek yaşamına son verdi. Seneca, felsefe, ahlak ve doğa bilimleri üzerine yapıtlar verdi, yergiler ve trajediler yazdı. Latin edebiyatından günümü-; ze tam olarak sadece onun trajedi-: leri gelebilmiştir. Yazdığı on trajedi öncelikle okunmak içindir. Orta-çağ’da Dante ve Petrarca’yı etkile^ yen Seneca, trajedileriyle antik ve modern tiyatro arasında aracılık yapmıştır.

SENEDİ İTTİFAK, II. Mahmut ile âyan arasında imzalanan sözleşme (26 Eylül 1808). 18. yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerindeki âyan iyice güçlenmiş ve merkezi devletin eyaletlerdeki otoritesi iyice zayıflamıştı. Kabakçı Mustafa İsyanı’nı bastırarak devlete egemen olan ve II. Mahmut’u padişah yapan Alemdar Mustafa Paşa, padişahla âyan arasında bir bağlaşma oluşturacak yeni bir düzen geliştirmeyi tasarladı. Anadolu ve Rumşli âyanını, vezirlerini ve kazaskerlerini İstanbul’a çağırarak bir toplantı yaptı. Osmanlı tarihinde ilk kez padişah ve kulları bir uzlaşma metnine imza attılar. Bu metne Senedi İttifak adı verildi. Bu uzlaşmaya göre özetle âyan, padişaha sadakat, padişah da onlara güvenlik vaat ediyordu. Padişah eskiden olduğu gibi âyanın malı ve hayatı üzerinde diledlğince tasarrufta bulunamayacaktı. Ayrıca sadaret makamı da güçlendiriliyor ve padişahın bütün emir ve yasaklarının sadaret yoluyla bildirileceği kabul ediliyordu. Senette belirlenen en önemli konulardan biri âyana, keyfi işlemlere karşı direnme hakkının tanınması
sra-ba-ğla-Sa-Bu top-î bir klan-sriyle 3) ve kaldı, a bir
¡renle-sal çı-tirmek kişiliği ya ay-»lunda-işçileri te işko-, sendi-<olunda ukarları-abilirler.

¡ar birle-turabilir. rden alı-Sendikal ja’da or-

çekieşen elerin ye-ve fabri-da işçinin iu doğur-ücret somla iş an-)irlikte halik işçi oranda mes-: karşılaşılan yardı Başlangıç-j amanla ça-tilmesl, tel şı korunma-ınışların yi’ maçlara y< ■rek gelişil nokrasileri al bir etkinlil e sürme’ asal parti! îrçekçilik t ayan olumlı ju kanısı ya
1891

SENEGAL
Yüzölçümü : 197.161 km.2
Nüfusu : 6.793.000 (1987)
Başkenti : Dakar
Resmi dili : Fransızca, Wolof
Dini : Müslüman
Resmi adı : Senegal
Cumhuriyeti
Para birimi : CFA Frangı

ve haksızlığa uğrayan âyana diğerlerinin yardımcı olacağının belirtil-mesiydi. Senedi İttifak pek geçerli olmadı, kısa bir süre sonra yeni bir reform hareketine başlayan II. Mahmut, merkezi otoritenin gücünü artırdı. -* ÂYAN

SENEGAL (Fr.: Sénégal), Kuzeybatı Afrika’da devlet. Kuzeyde Moritanya, doğuda Mali, güneyde Gine ve Gine-Bissau, batıda Atlas Okyanusu ile sınırlanır. Gambiya Devleti, Senegal topraklan içinde ince, uzun bir girinti oluşturur. Yüzölçümü 197.161 km.2, nüfusu 6.793.000 (1987), başkenti Dakar, öteki önemli kentleri, Kaolack, Thiés, Saint-Louis, Rufisque ve Ziguinchor’dur. Resmi dili Fransızca olmakla birlikte, nüfusun %70’i Wolof yerli dilini
kullanır. Nüfusun %80’i Müslüman’dır. Halk karışık zenci gruplarından oluşur. Başlıcaları: Uoloflar (%40), Serer (%18), Tukulör ve Pöl-ler. Ayrıca 50.000 kadar yabancı yaşar. Genel olarak düz ve alçak bir ülkedir. Senegal, Salum, Gambiya, Casamance gibi ırmaklar tarafından kesilir. İklim her yerinde sıcaktır. Yağışlar kuzeyden güneye artar (350 mm. ile 1.500 mm. arasında). Ülkenin en kalabalık bölgesi Senegal Vadisi ile Dakar-Kaolack arasındadır. Bir tarım ülkesi olmakla beraber ülke için yetersizdir; pirinç ve buğday dışalımı yapmak zorundadır. Senegal’in başlıca ürünleri ve ihraç malları şunlardır: Yerfıstığı (dünyanın en çok yerfıstığı ve yerfıstığı yağı satan ülkelerinden olup yerfıstığı yağı ihracatın değerce 1/3’ünü oluştu-
rur), pamuk, deri ve kösele, fosfat, balık konservesi. Afrika’nın en batı kesiminde yer alan Dakar, önemli hava ve deniz ulaşımı merkezidir. Senegal kıyılarında 15. yüzyıldan | beri Portekizliler, sonra Fransız ve ! HollandalIlar yerleştiler. Bu tarihler-. de, Senegal Afrika’nın başlıca esir ticareti merkezlerinden biriydi. 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız kolonisi haline geldi ve işgal 1898’de tamamlandı. 1958’de özerk bir cumhuriyet olan Senegal, 1959’da Mali ile federal bir devlet kurdu. Fakat iki devlet 1960’ta ayrıldılar. Senegal aynı yıl bağımsız oldu. -» SENE-GAMBİYA

SENE-GAMBİYA, Batı Afrika’da, Senegal ile Gambiya’yı içine alan kesim. Bu iki devlet Aralık 1981’de bir antlaşma imzalayarak Sene-Gambiya Konfederasyonu’nu oluşturdular. Bu antlaşma 1982’de yürürlüğe girdi. Oluşturulan konfederasyonda Senegal ve Gambiya kendi egemenlik haklarını saklı tutmakla birlikte, savunma, ekonomi, para, iletişim ve dışişleri konuları ortaklaşa yönetilmektedir. Senegal devlet başkanı, konfederasyonun da başkanı, Gambiya devlet başkanı ise konfederasyonun başkan yardımcısıdır. Ortak bakanlar kurulu ve bir ortak parlamento vardır. “Assemblée Confédérale” adlı parlamentoda üyelerin 2/3’ü Senegalli,

1 /3’ü de Gambiyalıdır.

SENFONİ, üç ya da dört bölümden meydan gelen, sonat biçiminde orkestra yapıtı. “Ses birliği” anlamına gelen bu müzik türünü Batı müziği bestecilerinin pek çoğu denemiştir. Terimin ilk kullanımlarından birine, ! Salomone Rossi’nin “Sinfonie e i Gagliarde” (1607) adlı yapıtında rastlandı. 17. yüzyıl boyunca besteciler, terimi birçok prelüd, ara bölüm (interlüd) ve sonat için kullandılar. Giderek terim, yalnızca orkestra uvertürlerini ya da operaları kapsamaya başladı. Senfoni teriminin bugünkü anlamıyla ilk kullanımına, Scarlatti’nin ‘Tutto il Mal Non Vien Per Nocere” (Her Kötülük Kötü Değildir, 1681) adlı üç kısa ve birbirine bağlı bölümden oluşan uvertüründe
Sertegal’in başkenti Dakar’dan bir görünüş
1892

rastlanır. Scarlatti’yi izleyen İtalyan bestecileri, üç bölümü genişleterek bunların iç yapılarını geliştirdiler. En önemli bölüm, birinci bölümdü. Bu bölümde, birincil ve ikincil temalar karşıtlık halinde geliştiriliyordu. Opera senfonilerinde temaların geliştirilmesine pek rastlanmıyordu. Yine de, bölümün sonunda birincil ve ikincil temaları fazla değişikliğe uğratmadan yinelemek, bir gelenek haline geldi. 18. yüzyılın son yarısında. besteciler bir bölümlük allegro uvertürler yazmaya başladılar. 1750’lere dek de opera senfonisi, »onser senfonisine ağır bastı. Daha sonra konser senfonisi karmaşık bir evrim geçirmeye başladı. Bu yeni senfonik tarz, 1730’larda İtalya’da Sammartini’nin yapıtlarında ortaya çıktı. Sammartini, gelişimi vurgulanarak ve daha net tematik çelişkiler ♦aratarak birinci bölümü daha bütünsel bir yapıya kavuşturdu. Senfo-nrin geliştiği önemli merkezlerden biri olan Viyana’da, G.M. Monn, ilk [dört bölümlü senfoniyi besteledi |I740). Monn, ayrıca VVagensell ile jbffiikte daha çok üç bölümlü senfo-laier yazdı. Bu iki besteci, temayı tünüyle özetleyerek, dengeli bir sollat biçimi yarattılar. Viyana okulu, Hoffman, Kari von Dittersdorf ve VVanhal gibi bestecilerle gelişe-J. Haydn ve Mozart’ın senfoniyle doruk noktasına ulaştı, lydn, senfoninin tüm boyutlarını mik bir biçimde düzenledi, bütün-duraksız hareketler yarattı. In’ın senfonilerindeki tüm tema-öğeler ana fikirle bağıntılıydı. Mo-ise, senfoninin melodik yönünü juladı. Her temayı kendi başına jtirdi, aynı zamanda bütünsel ıpozisyonla temaların ilişkisini ıca kurmayı başardı. 18. yüzyılın ı büyük senfoni bestecilerinden bi-oian Beethoven, Haydn ve Mo-ın getirdikleri yenilik dramatik yapıya oturttu. Aynı zamanda or-ra yöntemine yeni boyutlar ge-ve karmaşık yapılar oluşturdu: Senfoni”, “6. Senfoni” (Pastoral).

ımcu senfoni bestecilerinden Schubert, büyük ölçüde klasik bi-;ri korumakla birlikte orkestra >una yenilikler getirdi, tanımlayı-
cı öğeleri vurguladı. Senfoninin klasik sürekliliğini koruyan diğer co-şumcu besteciler arasında R. Schumann, Felix Mendelssohn ve J. Brahms sayılabilir. A. Bruckner ise R. Wagner’in kromatik armonisini klasik senfoni yapısıyla birleştirmeyi amaçladı. Beethoven’in üslubunu sürdüren bestecilerden Berlioz, 1830 yılında “Symphonie Fantastique”! (Fantastik Senfoni) besteledi. Berlioz bu yapıtında coşumcu tematik birlik yöntemini kullandı. Bu üslupta senfoniler besteleyen diğer sanatçılarsa, Ludwig Spohr, F. Liszt ve Vincent d’İndy idi. Gustav Mahler, yazdığı 10 senfonide, coşumcu dönemin hemen tüm özelliklerini ortaya koydu. 20. yüzyıldaysa, tanımlayıcı müziğe duyulan tepki, soyut senfonik biçimlerin yeniden canlanmasına yol açtı. 20. yüzyılda neokla-sik üslupla senfoni besteleyen sanatçılar arasında Jean Sibelius, Carl Nielsen, Albert Roussel, Prokf-yev, Şostakoviç, R. V. Williams, W. Pitson, Roger Sessions, Roy Harris ve W. Schuman sayılabilir.

SENFONİK ŞİİR, genellikle bir ölçülü, içeriği ve biçimi müzik dışı bir fikirle belirlenen orkestra parçası. Senfonik şiirlerin esin kaynağı çoğu kez edebiyattır. Liszt’in “Mazeppa” (1851) ve Çaykovski’nin “Romeo ve Jüiyet” (1869) adlı senfonik şiirleri buna birer örnektir. Felsefi fikirlerden yola çıkarak yazılan senfonik şiirler de vardır. Bunlara örnek olarak R. Strauss’un ‘Tod und Verklärung” (Ölüm ve Değişim, 1890) adlı senfonik şiiri verilebilir. Birçok senfonik şiir de, ulusal yaşamı ve ulusal görüntüleri betimleyici niteliktedir. Smeta-na’nın “Ma Vlast” (Vatanım, 1874-1879), Sibelius’un “Finlandia” (1899) ve Respighi’nin “Roma Çamları”

(1924) bunlardandır. İzlenimlerden ve duyulardan yola çıkarak yazılan senfonik şiirlerin en bilinen iki örneğiyse Debussy’nin “La Mer” (Deniz, 1903-1905) ve Honegger’in “Pasifik 231” (1923) adlı yapıtlarıdır. Senfonik şiirin yaratıcısı olarak Liszt kabul edilir.

SENGHOR, Léopold Sédar (1906 Joal/Dakar yakınları), Senegall i dev-
let adamı ve şair. Dakar ve Fransa’da öğrenim gördü. 1930’larda Fransa’da öğretmenlik yaptı. II. Dünya Savaşı sırasında Fransız direniş hareketine katıldı. 1948’de Bloc Démocratique Sénégalais (Demokratik Senegal Bloğu) partisini kurdu. 1951’de milletvekili seçildi. 1956’da Thiès belediye başkanı oldu. École Nationale d’Outremer’de ders verdi (1948-1958). Gençlik meseleleriyle ilgili devlet bakanlığına getirildi. 1958’de Union Progressiste Sénégalaise (İlerici Senegal Birliği) partisinin genel sekreteri oldu (1966-1974 arasında Senegal’in tek partisi olarak iktidarı elinde tutan bu örgütün adı, 1976’da Parti Socialiste Démocratique/Demokratik Sosyalist Parti olarak değiştirildi). Seng-hor, Eylül 1960’ta Senegal cumhurbaşkanı seçildi. 1962’de bütün yetkileri üstüne aldı. 1963 Anayasası’nı yürürlüğe koydu. 1968, 1973 ve 1978’de tekrar seçildi. 1 Ocak 1981’de çekildi ve yerine Abdu Diaf geçti. Bundan sonra tüm Afrika’yı kapsayacak bir sosyalizm kurmak için çalıştı. Mart 1984’te Fransız Akademisi’ne kabul edilen ilk Afrikalı oldu. Senghor, Afrika birliğinin savunucusu ve “ılımlı Afrika”nın liderle-rindendir. Şiir kitapları: “Chants d’Ombre” (Gölge Şarkıları 1945), “Anthologie de la Nouvelle Poésie Noire et Malgache de Langue Française” (Fransız Dilinde Yeni Malgaş ve Kara Afrika Şiiri Antolojisi, 1948), “Chants pour Naett” (Naètt İçin Şarkılar, 1949), “Ethiopiques” (1956) “Nocturnes” (1961). Ayrıca “Liberte I, II,-III ve IV” adı altında topladığı deneme ve konferansları da vardır (1964-1983).

SENİRKENT, İsparta iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba. İlçe toprakları Hoyran Gölü’nün batısındaki Semirkent Ovası ve bu ovayı kuşatan dağları kaplar. İlçenin ekonomisi tahıl, hayvancılık ve halıcılığa dayanır. Kuyucak ve Ayazma adlı mesire yerlerinin doğal güzelliğiyle ünlüdür. Yüzölçümü 600 km.2, ilçe nüfusu 24.388, merkez nüfusu 10.738 (1990).

SENKRON MOTOR, ortalama çalışma hızı yüke bağımlı olmayıp içinde-

1893
a, in de ie-IŞ-‘Ü-le-jn-ik-3a-ak-ev-da ant >ar-i ve As-rla-ialli,

den i or-nina iziği iştir, rine, e e rast-teci-ölürrv dilar. esti ipsa-[ n bu-]

ki manyetik kutupların sayısı ve elektrik şebekesinin frekansı tarafından belirlenen alternatif akım motoru. Sanayide kullanılan senkron motorlar genfetlıkle şebeke cereyanına bağlandığında döner bir manyetik alan oluşturacak biçimde sarılmış bir statordan ve doğru akımla beslenen bir rotordan oluşur. Rotor esas olarak bir elektromıknatıstır ve statorun meydana getirdiği manyetik alanla aynı hızla döner. Örneğin elektrikli saatler küçük bir senkron motorla çalışır ve zamanı şehir cereyanının frekansı (50 Hertz, 60 Hertz gibi) belirler.

SENKROTRON, betatronun temel alınmasıyla yapılmış dairesel bir parçacık hızlandırıcısı. Bu nedenle betatron senkrotronu ve elektron senk-rotronu adlarıyla da anılır. Senkrot-ronpla, değişken bir manyetik alan ve sabit frekanslı bir elektrik alanı kullanılır. Betatronda olduğu gibi yüksek hızlarda meydana gelen ro lativistik (görelicil) kütle artışının, parçacığın açısal hızını azaltması et kişine, artan manyetik alan şiddeti karşı koyar. Manyetik alanın şiddeti artırılırken, aynı zamanda, havası boşaltılmış dairesel tüneldeki metal bir kovuğun uçlarına yüksek frekanslı bir elektrik alanı uygulanır.
kurdu. 1935’te emekli olduğunda birkaç yüz film yapmıştı. Komedilerini “burlesk” gösterilerindeki ve müzikal oyunculuğundaki deneyimleri üzerine kurdu. Bunlarda, basit bir olayın ya da olgunun çevresinde ge-‘ lişen absürd (saçma) şakalar yer alıyordu. Bu yapı, tüm sessiz sinema komedilerinin temelini oluşturdu. Sennet’in filmlerinde yıkanan güzel kadınlar, pasta atma ve uzun süren komik kovalama sahneleri vardı. Filmlerinde rol alan ünlü komedyenler arasında Roscoe (Fatty) Arbuck-le, Chester Conklin, Mabel Nor-mand ve sinema dünyasına Sennet’in tanıttığı Charles Chaplin sayılabilir.

SENTETİK ELYAF, yapay polimer-lerden elde edilen dokuma elyafı. Bu amaçla hemen her türlü uzun zincirli polimer kullanılabilir. Sentetik elyafların ilki olan naylon bir poli-amittir. Esnemeyen giysi yapımına elverişli olan dakron ise bir polyesterdir. Orlon, polietilen ve fiberglas da, çok yaygın olarak kullanılan sentetik elyaflardandır. Esnek kumaş yapımında kullanılan poliüretan elyaflar da birer elastomerdir. Sentetik elyaf yapımı için polimer genellikle ergitilerek ya da çözündürülerek sıvı hale getirilir, daha sonra bir kafa üzerindeki küçücük deliklerden geçmeye zorlanır. Bu sırada çözücü buharlaşırken kendisi ince tel haline gelir (kuru eğirme). Kimi zaman delikten geçtikten sonra uygun kimyasal maddeler içeren bir banyoya akıtılır (yaş eğirme). Bu tel-cikler çekilerek polimer moleküllerinin aynı doğrultuyu alması sağlanır ve böylece mukavemeti artırılır. Daha sonra bu biçimde ya da kısa kesilip bükülerek iplik halinde kullanılır.

SENTEZ, canlıların yaşaması ve yaşamsal işlevlerini (büyüme, çoğalma) sürdürebilmesi için gerekli olan maddeleri yapmak amacıyla canlı hücrenin içinde meydana gelen kimyasal işlemler. -* ÖZÜMLEME

SENTEZ, kendisini oluşturan elementleri ya da daha basit bileşikler uygun biçimde bir araya getirmek!« kimyasal bir bileşik oluşturma işi
Bu frekans, kovuk içinden geçerken hızlanan elektronların sabit açısal frekanslarıyla eşanlı (senkron) tutulur. İstenen enerji düzeyine ulaşıldığında elektronlar dairesel yörüngeden saptırılarak dışarı alınır. Senk-rotronla GeV (=giga elektronvolt = milyar elektronvolt) mertebesinde enerjilere ulaşılmıştır. -* BETATRON, HIZLANDIRICI, PROTON SENKROTRONU

SENNET, Mack (1888 Danville/Ka-nada-1960 Hollywood), Amerikalı sinema yönetmeni. Şarkı dersleri aldıktan sonra “burlesk“ gösterilerinde ve müzikal komedilerde rol aldı. 1909’da oyuncu olarak Biograph Stüdyoları’na katıldı. 1911’de yönetmen oldu ve “Comrades” (Yoldaşlar) adlı filmi yaptı. 1911-1912 yılları arasındaki tüm Biograph komedilerini Sennet’in yönettiği sanılmaktadır. 1912’de kendi şirketi Keystone’u
1894

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*