SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI BÜTÜNLEŞTİRME
Sinir sistemi “mimarisinin” kesinliğinin ve karmaşıklığının en iyi örneği, memelilerde başın arka yapısında yeralan, çeşitli duyu-hareket eşgüdüm biçimlerinde önemli rol oynayan büyük bir yapı olan beyinde gözlenir. Beyinde beş sinir hücresi çeşidi (Purkinje hücreleri, Golgi hücreleri, yıldızımsı hücreler, sepet hücreler ve tanecikli hücreler) yerleşmiştir ve beceri isteyen çeşitli işlevlerin denetimi için uyarma ve ketlemeye olanak verecek biçimde, birbirleriyle tam bir ilişki içinde her yana dağılmış durumdadırlar. Buna benzer düzenli bir karmaşıklık, omurgalıların gözlerinde, ağtabakadaki beş hücre çeşidi arasında gözlenir: Işık alıcı hücreler, yatay hücreler, iki kutuplu hücreler, uzantısız hücreler, ağtabaka gangliyon hücreleri. Bu hücreler arasındaki son derece düzenli etkileşmeler, görsel çevrenin zengin ayrıntılarını işlemden geçirir. Üstün yapılı hayvanların tümünde, başka alıcılarda ve sinir sistemi yapılarında, buna benzeri etkileyici uzmanlaşmalara rastlanır.
sinir sistemi hastalıkları________________________
Sinir sisteminde, nedenleri, sinir sisteminin etkilenen yerleri ve yol açtıkları işlev bozuklukları bakımından farklı bir dizi hastalık ortaya çıkabilir. Beyin, omurilik ve çevre sinir sisteminin bütün düzeyleri etkilenebilir. Bu hastalıkların belirtileri arasında, kas gücünde, kaslarda zayıflamayla birlikte olan ya da zayıflama olmadan ortaya çıkan azalma, duyu algısının bozulması, hareketlerde eşgüdümsüzlük, bağırsak, idrar kesesi işlevlerinde ya da cinsel işlevlerde bozukluklar sayılabilir. Kalp atışı, kan basıncı (tansiyon) ve solunum düzensizlikleri oluşabilir. Hareketler azalabilir ya da anormal bir biçimde (ya,da istemsiz olarak) artabilir.
Beyin bozuklukları. Beyin yarıkürelerindeki bozukluklar sara nöbetleriyle, zihin işlevinde azalmayla, yön bozukluğuyla ve anlama ya da konuşmada ya da yazmada derin bozukluklarla ayırt edilir. Anormallikler arasında biçimsiz gelişme kusurları, normal dışı beyin kabuğu kıvrımları (giruslar) ve anlıksal bozulmayla ya da yaşam beklentisinin azalmasıyla sonuçlanan bir dizi işlev bozukluğu sayılabilir. Beyin-omurilik sıvısının kafatası boşluğu içinde dolaşımının ya da emiliminin bozulmasının yol açtığı hidrosefali, beyin karıncıklarının genişlemesiyle, beyin kabuğunun incelmesiyle ve zekâ geriliğiyle sonuçlanır.
Doğuştan hastalıklar ve gelişme hastalıkları. Doğumların az bir yüzdesinde görülen doğuştan hastalıklar ya da gelişme bozuklukları, düşünülebilecek hemen her oluşum ve işlev bozukluğunu içine alır. Sözgelimi, yarık omurga (spina bifida), embriyonun sinir kanalının tam kapanmamasından kaynaklanır ve omurga tavanının eksik kalmasıyla sonuçlanır. Omurilik ve uzantıları i]e kökleri, kemik aralıklarından dışarı sarkabilir; bacakların, bağırsağın ve idrar kesesinin felcine yol açar. Menenjit (beyin zarları iltihabı) gibi bir enfeksiyon, yaşamın erken bir aşamasında ortaya çıkarak şiddetli sinirsel bozukluklara, hattâ ölüme yol açabilir. Omurilikte ilerleyici bir kovuğun oluşmasından ileri gelen sirengomiyeli, ağrı ve ısı algısının yitimiyle, daha sonra da kasların zayıflaması ve yıkımıyla sonuçlanır. Beyindeki kan damarlarının kusurlu bir biçimde gelişmesi, daha sonra anevrizmaların ya da damar urlarının gelişmesine temel oluşturur (her iki durum da beyin kanamalarına yol açabilir).
Yeni doğmuş 1 000 bebekten yaklaşık 2’sinde görülen beyin felci, gelişmekte olan dölütün beynindeki bir kusurdan kaynaklanan geniş bir gelişme bozukluğu grubunu içine alır. Bu hastalığa enfeksiyon, kan bozuklukları, metabolizma yetmezlikleri, oksijensiz kalma (anoksi) ya da travma gibi etkenler yol açabilir. Kalıtımsal metabolizma kusurları (sözgelimi fenilketonüri), zarar verici kimyasal maddelerin anormal birikmeleriyle sonuçlanan özel enzim eksikliklerine yol açarlar. Bu aşırı kimyasal madde birikintileri, çoğunlukla zekâ geriliğinin temelindeki nedeni oluşturur. Önemli birçok zekâ geriliği hastalığından biri, döllenme olayı sırasında oluşan kromozom anormalliğinin yol açtığı mongolizm ya da Down sendromudur.
Yozlaştırıcı hastalıklar. Yozlaştırıcı hastalıkların çoğunun nedeni bilinmemektedir. Alzheimer ve Pick hastalıkları, beyin kabuğu hücrelerinin sürekli yitimi ve bunun sonucunda beyin körelmesinin ortaya çıkmasıyla ayırt edilir. Zihinsel işlevlerin yitimi (bunama), davranış ve kişilik değişmeleri, konuşma ve algı eksiklikleri, sara nöbetleri, hareket bozuklukları yaygındır.
Parkinson hastalığı da, oldukça sık rastlanan yozlaştırıcı bir hastalıktır. Beynin merkez bozmaddesini etkileyerek, sinir ileticisi dopaminin yetmezliğiyle sonuçlanır. Beyin iltihabı geçiren kimselerde, ihtilat olarak ortaya çıkabilir. Merkez sinir sistemini etkileyen birçok psi- kotrop ilaç, manganez, öbür toksinler ve oksijensiz kalma sonucu oluşan beyin yıkımı da, parkison belirtilerine yol açabilir. Belirtiler, kendiliğinden hareketlerin azalmasını, kas gerginliğinin azalmasını ve dinlenme durumunda ritmik titremeyi içerir.
Mültipl skleroz, miyelinli sinir liflerinde sınırları iyice belirgin, çoğunlukla küçük yozlaşma alanlarıyla (plaklar) nitelenir. Bu plakların sayısı giderek artar ve yaygın sinir kopukluklarıyla sonuçlanır. Hastalığın belirtileri eşgüdümsüzlük, zayıflık, görme bozuklukları ve uyuşukluktur. Ilıman iklimlerde yaşayanlarda daha sık görülmektedir. Gelişmesi sırasında, uzun süreli belirtisiz dönemler (duraklama dönemleri) gözlenebilir.
Hareket sinir hücresi hastalıkları, sözgelimi amyotro- fik lateral skleroz, hareketin başlatılmasından sorumlu olan beyin ve omurilik bölgeleri içindeki hücrelerin hızlı tükenişiyle nitelenir. Bunu kas zayıflığı ve felçle sonuçlanan kas yozlaşması izler. İlerleyici kas körelmesi, öncelikle omuriliğin hareket hücrelerinin etkilendiği bir bozukluk biçimidir. Kas distrofisi, yozlaşmanın yalnızca kasla sınırlı kalması ve genellikle kalıtımsal olarak aktarılması bakımından, hareket sinir hücresi hastalıklarından farklıdır.
Genetik hastalıklar. Huntington koresi, temelde yetişkinleri etkileyen, ama kalıtımla aktarılmış bir bozukluktur. Bunama, davranış bozuklukları ve anormal, kası- lımlı-sıçramalı hareketler (kore) başlıca belirtileridir; beyin kabuğundaki ve bazal çekirdeklerdeki değişiklikleri yansıtırlar. Kalıtımsal omurilik ataksileri (istemli kas hareketlerinde düzensizlikle sonuçlanan eşgüdüm bozukluğu), öncelikle çocukları ve genç yetişkinleri etkiler. Başlıca belirtileri beceriksiz ve aksak yürüyüş, eşgüdümsüzlük, kas zayıflığıdır. VVilson hastalığı, bakır metabolizmasını etkiler. Aşırı bakır çökeltileri, beyinde değişikliklere, eşgüdüm bozulmasına (ataksi), titr,emelere ve karaciğer yetmezliğine yol açar.
Enfeksiyonlar. Akla gelebilecek bütün enfeksiyona yol açan organizmalar (bakteriler, mantarlar, virüsler, mayalar ve birhücreli hayvanlar), sinir sisteminde hastalıklara yol açabilirler. Bazı organizmalar, sözgelimi, pnö- mokoklar, sinir sistemine sık yerleşirler. Organizmanın sinir sistemine yerleşmesi, yaralardan girerek ya da bütün dolaşım sistemine dağılarak doğrudan doğruya olabilir. Enfeksiyon, belirli bir hastalık etkenine ve konağın bağışıklık yanıtına bağlı olarak, şiddetli ya da nispeten hafif olabilir. Menenjit, enfeksiyona yol açan organizmanın beyne, omuriliğe, beyin zarlarına ve yardımcı kan damarlarına yerleştiği bir hastalıktır; beyin iltihabındaysa (ensefalit), organizma yalnızca beyne yerleşmiştir; bu iki hastalığı birleştiren meningoensefalite, oldukça sık rastlanır. Beyin ya da omurilik apsesi, iltihap hücreleri ve nedbe dokusu çeperiyle çevrili irin dolu yerel bir kovuktur. Kuru hastalığı ile Creutzfeldt-Jacob hastalığını da içeren birkaç hastalık konusundaki araştırmalar, yoğun biçimde sürdürülmektedir. Söz konusu iki hastalığa yol açan etkenler, bilinen virüslerden önemli ölçüde farklıdırlar: Kendi kopyalarını üretme (eşlenme ya da replikasyon) yeteneği bulunan virüslerdir ve alışılagelmiş mikroptan arındırma yöntemlerine dirençlidirler; farklı ve kendilerine özgü kimyasal özellikleri vardır. Nedeni henüz bilinmeyen öbür sinir sistemi hastalıklarına da, bu tür etkenlerin yol açma olasılıkları bulunduğu düşünülmektedir.
Dolaşım bozuklukları. Sinir sistemi, yüksek enerjiye gereksinmesi olduğu için son derece gelişmiş bir damar yatağıyla ve zengin bir kan sağlanımıyla donanmıştır. Bu yüzden, kan dolaşımında bozukluk oluşmasına ya da oksijen ya da glikoz sağlanımında eksikliklere, du- yarlıdır. İnme, yöresel dolaşım bozulmasından kaynaklanır. Beynin, beyin sapının ya da omuriliğin belirli bir bölgesini besleyen önemli bir atardamarın (daha ender olarak da bir toplardamarın) tıkanması sonucu ortaya çıkar. İnme geçirenler, doku yıkımı nedeniyle geri dönülmez beyin işlev yitimine uğrarlar. Damar çeperinin sertleşmesi ya da kan pıhtısı oluşumu sonucu, normal kan akışında tıkanma da ortaya çıkabilir. Bir pıhtı, dolaşım sisteminin bir bölümünden kurtularak, beyne gidebilir ve orada “ambolizma” adı verilen tıkanmaya neden olur. Kanamalı inme, özellikle, uzun süredir kan basınçları (tansiyonlar) yüksek olan kişilerde görülür. Bu durumda kan, yıkıma uğrayan atardamardan basınç altında dışarı çıkarak, kitlesel bir biçimde beyne girer ve beyin dokusunu bozar. Ayrıca, kanama, bir damar anormalliği olan bir anevrizmadan ya da pıhtılaşma mekanizmasındaki bir bozukluktan kaynaklanabilir. Urlar. Sinir sistemi urları, beynin ya da omuriliğin içinde oluşabilir ya da bedenin başka dokularında oluşarak, “metastaz” (yayılma) adı verilen süreçle sinir sistemine taşınabilirler. Gliomlar, sinir sisteminin “glia” adı verilen mikroskopik destek dokusundan doğdukları sanılan kötücül urlardır. Bütün sinir sistemi urlarının % 40- 45’ini oluştururlar. Meningomlar ve nöromlar, beynin ve omuriliğin destek yan oluşumlarından kaynaklanırlar ve genellikle kötücül değillerdir. Sinir sisteminde, bunlardan başka birincil urlar da görülebilir; bunlar, sözgelimi epifiz urları ve damar urları gibi kaynaklandıkları dokuya göre adlandırılırlar. Sinir sisteminde metastaz sonucu ortaya çıkan urlar, genellikle kötücüldürler; bununla birlikte, kaynaklandıkları yere (öncelikle akciğer, meme ve melanom adı verilen deri kanseri) bağlı olarak, doku tipi bakımından değişiklik gösterirler. Sara. Sara, beyin uyarılabilirliğini de içeren dönemsel nöbetler halinde ortaya çıkan bir bozukluktur. Belirtileri çoğunlukla aşırı hareket etkinliğiyle ya da duyumsal algıların bozulmasıyla görülen bir bilinç yitimidir. Nöbetler sırasında ve nöbetler arasında beyin kabuğunun anormal elektriksel etkinliği, elektroensefalogram (EEG) aracılığıyla belirlenebilir. Sara nöbetleri, hastalık olarak değil, bir belirtiler topluluğu olarak kabul edilirler. Beyin kabuğunun uyarılabilirliğini değiştiren çok çeşitli etkenlerden kaynaklanırlar; bununla birlikte, bireysel nöbetlerin klinik özellikleri birbiçimli olma yönündedir; kişiler arasında da son derece benzerlik gösterir.
Metabolizma bozuklukları. Sistemik metabolizma bozuklukları, sinir sisteminde çok kapsamlı etkilere yol açarlar; karaciğer hastalığında, böbrek yetmezliğinde ve şeker hastalığında görülen dona kalma (stupor) ya da koma durumu, bunlara örnek verilebilir: Kan kalsiyum düzeyinde değişiklik olması, çırpınmalara yol açabilir. Kan potasyum düzeyinin yükselmesi bir dönemsel kas felci tipine yol açabilir.
Zehirlenme. Bir tür besin zehirlenmesi olan botülizm, kas felcine yol açabilir. Kurşun, cıva ya da arsenik zehirlenmesi, beyin ya da çevre sinir sistemi hastalıklarına yol açabilir. Alkol (etil alkol), aşırı alındığı zaman son derece güçlü bir zehirdir. Uzun vadeli etkilerini, eşlik eden beslenme bozukluğundan ayırt etmek çoğunlukla güçtür. Alkoliklerde sara nöbetlerinin yanı sıra, çevre sinir sistemi, beyin sapı, beyincik, beyin ve görme siniri bozuklukları görülebilir. Metil alkol zehirlenmesi, doğrudan görme siniri üstündeki etkisiyle körlüğe yol açar. Yaralanmalar. Yaralanmalar da, sinir sistemininin her düzeyini etkilemektedir. Bel omurları arasındaki disk hastalığında (halk arasında “disk kayması” denir), omurilik sinir kökleri ezilir ve ağrıya, uyuşmaya, bacakların güçsüzleşmesine yol açar. Omurga kırıkları, her iki bacağın felç olmasına (parapleji) ya da boyundan aşağısının yani kolların ve bacakların felç olmasına (kuadrip- leji) yol açabilirler. Beyin yaralanmaları, sara nöbetleriyle ve zihin, hareket, duyu, görme ve konuşma bozukluklarıyla sonuçlanabilir. Kafa içi damarlarından birinin yırtılması sonucu çıkan kanın beyin üstünde birikmesi, cerrahi girişimle düzeltilmezse, ölüme yol açabilir.
Daha az ciddi olan, ama gene de insanın hareketlerini kısıtlayan bir yaralanma, özellikle müzikçilerde ve bilgisayar işlemcilerinde görülen el bileği tüneli sendro- mudur. El bileğindeki kemik yapısında bulunan el bileği tüneli içindeki kas kirişleri şişer ve başparmak ile ilk üç parmağın kan dolaşımını engelleyerek uyuşmaya, bazen de ağrıya yol açar. Çoğunlukla, yinelenen el ve bilek hareketlerinden kaynaklanır.
Sinir sistemi hastalıklarının teşhisi, hastanın baştan aşağı eksiksiz bir incelenmesinin ardından, hastalık belirtilerinin dikkatle çözümlenmesine dayanır. Bilgisayarlı eksenel tomografi (CAT taraması) günümüzde, kafa içi yapılarının X ışınlarıyla eskiye oranla çok daha açık biçimde görüntülenmesine olanak sağlar ve hastayı çok az rahatsız eder. Teşhis ve araştırma alanlarında yakın dönemde gerçekleştirilen ilerlemeler arasında magnetik rezonans görüntülemesi, pozitron emisyon tomografisi ve anjiyografik dijital subtraksiyonu sayılabilir.