Genel

sömürgecilik

sömürgecilik

Zenginlik ve güç kaynağı olarak görülen ülkeleri ele ge­çirerek yönetmeyi ve iktisadi, siyasal çıkarlar sağlamayı öngören öğreti. Sömürgeciliğin ilk örneklerine İ.Ö. II. binyılda Fenikelilerde, daha sonra da eskiYunanlılar ve Romalılarda1 rastlanmakla birlikte,gerçek anlamda sö­mürgecilik, Amerika’nın bulunmasıyla (1492) başladı.

Yeniçağ’ın iki büyük sömürgeci devleti İspanya ve Portekiz, 1494’te (Tordesillas bölüştürmesi) Papa Ale- xander Vl’nın bu iki devletin dünyayı 46° boylamından geçen düşsel bir çizgiyle ayrılan iki etki bölgesine ayır­malarını onaylamasıyla dünyayı bölüştüler. Bu düşsel çizginin batısında kalan her yer İspanya’ya, doğusunda kalanlarsa Portekiz’e verildi. Böylece İspanyollar Orta Amerika’ya (1521) ve Güney Amerika’nın batı bölümü­ne (1534), Portekizliler de Brezilya (1532), Afrika, Hin­distan, Endonezya ve Büyük Okyanus adalarına yerleş­tiler.

  1. XV.       yy. sonunda üç yeni devlet, sömürgeciliğe atıla­rak İspanyol ve Portekiz üstünlüğünü çökerttiler. Bun­ların birincisi Hollanda’ydı. 1602’de kurulan Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, Portekiz’le rekabete başladı. HollandalIlar Seylan’a (günümüzde Sri Lanka), Ameri­ka’ya (1625’te New Amsterdam’ı kurdular), Afrika’ya (Kap, 1652) yerleştiler. Onu İngiltere (Bk. SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU, İNGİLİZ) ve Fransa (Bk. SÖMÜR­GE İMPARATORLĞU, FRANSIZ) izlediler.

Birinci Dünya Savaşı başlamak üzereyken, Avrupa ulusları, dünyanın her yanına yayılmışlar, önceki sö­mürgeci devİetlere, Almanya (Togo, Kamerun, Doğu Afrika ve Güneybatı Afrika) ve İtalya (Eritre ve Somali) ile Belçika (Kongo) da eklenmişti.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, savaşa katılan devlet­ler, sömürge yerlilerinden birçoğunu silah altına aldılar. Fransız ordusunda sömürge halklarından kurulu birlik­ler, sözgelimi Senegalliler, Almanlara korku saldılar. Sömürgelerin ekonomik kaynakları, sömürgeci devlet­lerin savaş sanayisine büyük katkıda bulundu. Savaştan Almanya yenik çıktığından, sömürgeleri Fransa, İngilte­re ve Japonya arasında bölüşüldü. Üstelik Fransa, Suri­ye ve Lübnan’a, İngiltere de, Filistin, Maverai Ürdün ve Irak’a himayelerini kabul ettirdiler. İki Dünya savaşı ara­sındaki dönemde, sömürge dünyasında, henüz pek ör­gütlü olmayan ve birbirinden kopuk hak isteği hareket­leri başladı. Fransa, Fas’ta Abdülkerim’in ayaklanmasını bastırdı (1924-1925); ama Çinhindi’nde de büyük karı­şıklıklar patlak verdi. Bunlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra genelleşecek geniş bir kurtuluş hareketinin öncü belirtileri oldu ve İtalya’nın 1936’da Habeşistan’ı işgali, aynı zamanda da sömürgeciliğin son atılımı oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden başlayarak, sömür­gelerin tümü, birbiri ardına bağımsızlıklarına kavuştu­lar.

Sömürge İmparatorluğu, Fransız

Eskiden Fransa tarafından yönetilmiş denizaşırı ülkele­rin tümünü belirten terim. Samuel Champlain’in 1608’de Quebec’i kurmasıyla oluşmaya başlayan Fransız Sömürge İmparatorluğu’nun yayılması, Riche- lieu ve Colbert dönemlerinde de sürdürüldü. Bu arada Antil denizinde Martinik, Guadeloupe ve Haiti, Kuzey Amerika’da Louisiana ele geçirildi. Afrika’da 1659’da Senegal’de Saint-Louis kuruldu. Asya’da Fransız Hin­distan Şirketi önce Surat (1668) ve Pondiçeri’de (1701), sonra da Dekkan yarımadasının her yanına (1741- 1754) yerleşti. Ama bu imparatorluk XVIII. yy’da çöktü ve büyük bir bölümü İngilizlere bırakıldı.

  1. XVIII.  yy’ın birinci çeyreğinden sonra, bu kez Afrika ve Uzakdoğu’da, bir Fransız Sömürge İmparatorluğu kuruldu (1830-1958) ve Cezayir, Fildişi Kıyısı, Gabon, Senegal, Çinhindi, Tonkin, Kamboçya, Laos’un ele ge­çirilmesiyle, iki dünya savaşı arasında en geniş boyutla­rına ulaştı (Avrupa dışındaki bütün kıtalarda, 12 milyon km2‘yi aşkın bir alanda 70 milyon nüfus). Ama yerli halkları fransızlaştırma siyasetinin başarısızlığı ve Fran­sa’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’ya teslim ol­ması (1940), sömürgelerde bağımsızlık hareketinin ge­lişmesine yol açtı ve 1945’te başlayan sömürgelikten kurtulma hareketi, çok geçmeden eski sömürgelerin aşağı yukarı tümünün bağımsızlığa kavuşmalarıyla so­nuçlandı.

Sömürge İmparatorluğu, İngiliz

  1. XVI.       yy. ile XX. yy’ın ikinci yarısı arasında İngiltere’nin sömürgelerine topluca verilen ad. 1600’de İngiliz Do­ğu Hindistan Şirketi’nin kurulması, İngiltere’nin, İspan­yolların ve Portekizlilerin kıtalararası ticaret tekeline son vermek isteğinde olduğunu ortaya koydu. Gerçek­ten, çok kısa bir süre içinde İngilizler, güçlerini bütün okyanuslarda kabul ettirerek, Hindistan’da Madras (1639) ve Bombay’a (1662) yerleşip, Kalküta’yı kurdu- lar (1690). XVIII. yy’da, Fransız ticaret merkezi Çander- nagor’u ele geçirip (1757), Bengal eyaletinin bir bölü­münü işgal ederek, Fransızları Dekkan’dan çıkardılar

(1761)       . Amerika’da, daha XVII. yy’da, Antil adalarına, özellikle de Kuzey Amerika’ya (Virginia, Maryland, Ku­zey Carolina ve Güney Carolina) yerleştiler. HollandalI­ların elindeki toprakların ele geçirilmesi (New-Amster- dam, 1664), Amerika’daki İngiliz sömürgelerinin bir bütün oluşturmalarını sağladı. XVIII. yy’da Utrecht Ant- laşması’yla (1713) Acadie, Nevvfoundland ve Hudson
körfezi kıyısındaki topraklar, Paris Antlaşması’yla (1763) da bütün Kanada, Ohio vadisi ve Louisiana’nın doğu kesimi İngilizlerin egemenliğine girdi. Ama ABD’nin bağımsızlığını onaylayan 1783 Versailles Ant­laşmasıyla Kuzey Amerika’daki 13 sömürgenin yitiril­mesi, İngiliz sömürgeciliğinin birinci evresini sona er­dirdi.

İkinci evre, XIX. yy’ın başında, Büyük Okyanus (Avustralya, Yeni Zelanda), Akdeniz (Malta, 1800), Gü­ney Afrika (Kap), Seylan (günümüzde Sri Lanka) ve Ara­bistan’ın güney kesimine yayılmayla başlayıp, yüz yıl boyunca sürdü: Asya’da Pencab (1849) ve Birmanya (1852) ele geçirildi; Afrika’daysa, XIX. yy’ın sonunda Sudan, Kenya, Güney Afrika ve Batı Afrika’ya (Nijerya, Altın Kıyısı) yerleşildi. 1918’de İngiliz İmparatorlu- ğu’nun en geniş sınırlarına (32 milyon km2‘yi aşkın bir alan) ulaşmasından sonra, “beyaz” sömürgelerine (Ka­nada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika Cujn- huriyeti) özerklik tanımaya başlayan İngiltere, çok geç­meden Commonvvealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) çer­çevesi içinde bağımsızlıklarını onaylamak zorunda kal­dı. 1947’de Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasıysa, İngiliz Sömürge İmparatorluğu’nun parçalanmasını başlattı. Bununla birlikte, imparatorluktan ayrılan yeni devletlerin çoğu, Commonvvealth içinde yeralmayı se­çerek, İngiltere’yle kültürel ve iktisadi bağlarını sürdür­düler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir