Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın İslâm Birliği Çalışmaları.
İslâm âlemini manevî bağlarla bir çalı alımda toplamaya çalışan Sultan İkinci Abdülhamîd Han, doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün Mitslümanlara mektuplar, elçiler gönderdi ve hilâfet makamının bütün salâhiyetlerini Müslümanların menfâatine kullandı.
Osmanlı Devleti tarihinin en kritik zamanında iktidara gelmiş olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han, sayısız sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Sultan Abdülhamîd Han tahta çıkmadan kısa bir zaman önce Sultan Abdülazîz Han katledilmiş, yerine Sultan Beşinci Murad Han geçmiş, fakat devletin temelleri sarsıldığı için istikrar sağlanamamıştı. Devlet, siyâsî ve İktisadî sıkıntılar yanında, azınlıkların istiklâl mücâdeleleri ve Avrupa’nın Osmanlı Devleti’ni parçalayıp paylaşma projeleri ile karşı karşıya bırakılmıştı.
Balkanlarda Rusya himâyesinde Balkan devletçikleri kurulmuş, Avrupa devletlerinin gittikçe artan müdahaleleri neticesinde gayrimüslim halk arasında ayrılıkçı fikirler hız kazanmıştı. Dış siyasette ise Osmanlı Devleti giderek yalnızlığın içine itilmekte idi. Bu vaziyeti çok iyi idrak eden Sultan İkinci Abdülhamîd Han: “Dünya’da yalnızız. Düşman vardır, fakat dost yoktur. Salîb (AvrupalI devletler) her zaman müttefik bulabilmekte, fakat Hilâl her zaman yalnız kalmaktadır. Osmanlı Devletı’nden menfâat bekleyenler dost görünmekte, umduklarını bulamadıkları zaman hemen düşman kesilivermektedir.” demektedir.
‘Halîfe’nin bir sözü Müslümanları harekete geçirmeye kâfidir. Hilâfet müessesesinin varlığı sâyesinde sömürgelerinde milyonlarca Müslüman bulunan Ingiltere, Fransa, Rusya ve Hollanda karşısında kuvvetli durumdayız.” diyen Sultan Abdülhamîd Han, Müslümanların kurtuluş ümitlerini halifeye bağladıklarını düşünüyordu.
Müslümanlara zarar vermek isteyen ve halkın arasına sızan misyonerlere karşı devletin bütün mekanizmaları harekete geçirildi. Hindistan, Afganistan, Rusya, Buhara, Semerkand, Ümit Burnu, Umman, Zengi-bar, Kongo, Habeşistan ve Çin gibi ülke ve beldelere elçiler gönderdi. Dünyanın dört bir tarafındaki Müs-lümanlardan gelen yardımlar, hilâfet merkezinden ihtiyaç sahibi Müslümanlara dağıtılıyordu.
Sultan Abdülhamîd Han, temsilcisi olduğu hilâfet makamını faal bir şekilde harekete geçirerek Islâm birliği çalışmalarını yürüttü.
“Islâm Birliği” faâliyetini her tarafa yaymış, bu gâ-yeyle Uzakdoğu’ya, Afrika’ya, Kafkasya’ya, Hindistan’a temsilciler göndermiştir. Böylece, o bölgedeki Müslümanların hilâfet makamına olan bağlılığını sağlamayı başarmıştır.
heyeti göndermesini ricâ etmiştir. Bunun üzerine Pekin’e gönderilen Serezli Ali Rızâ Efendi ve BursalI Hâfız Haşan Efendi, 1907-1908 yıllarında burada tesis ettikleri Hamidiye Üniversitesi’nde yani Dâ-rü’l-Ulûmi’l-Hamîdiyye’de 100‘den fazla Müslüman âlim yetiştirmişlerdir.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın bu teşebbüslerinin müsbet tesirleri olmuş ve ismi Cuma hutbelerinde okunmuştur. 1910’larda her yıl 200 kadar Çin-li’nin hacca gittiği bilinmektedir. O devirde İslâm birliği çerçevesinde Çin ile Islâm ülkeleri arasında başlayan münâsebetler uzun süre devam etmiştir. G
Kaynaklar
Cezmi Eraslan, II. Abdülhamîd ve Islâm Bıriığı, İstanbul 1992.
Taha Toros. Yıllar Boyu Tarih Dergisi, say» 3. Haziran 1978. s. 11
Cemil HEE -Soo HEE. “Çin (Ülkede İslâmiyet)*. DİA. 8. s.323-328.
J. Feltcher, “Çin’de Islâm Tarikatları” (trc. Osman Türer), AÛ.I.F. Dergisi. S. 9, Erzurum 1990, s. 304-320.
İsmail Cengiz – Hızır Bek Gayretullah. Çin’de İslâmiyet ve Türkler. Kent Basımevi. İstanbul 1983.