ŞÜPHELİLER İÇİN
Gedizli okuyucuya: I ektubunuzda sorduğunuz mes’eleler şüpheli o- «ollan mevzulardır. Bugün içinde bulunduğumuz “ U cemiyyet hayatmda haram mı, helâl .mı diye şüpheye düştüğümüz bir çok meslek ve iş yerleri meydana gelmiştir. Böylesi müessese ve iş yerlerinde çalışmanın haram olduğunu söyleyemiyorsak da, helâl olduğunu da söyleyecek kadar delail-i Şer’iyeye sahip de ğiliz. Bu durumda şüpheli şeyleri (şüphesiz bir meslek ve iş yeri bulunca) hemen terketmek yerinde olur. Haram imal eden bir müessesede (şaraphane gibi) çalışmak haram olup, derhal orasını terketmek gerekirse de, şüpheli yerleri, ancak (şüphesiz bir iş yeri bulunca) terketmek mümkündür, diyebilirizHadîs kitaplarmda şüpheli şeyleri terketmek hususunda Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahu anha) ait şöyle bir vak’a nakledilir : «Hazret-i Ebu Bekir’in bir hizmetçisi vardı. Bir gün sofrada şöyle konuştu. — Ya Ebu Bekir, bu yediğin yemekte ne vardır, biliyor musun? Hz. Ebu Bekir: — Bilmiyorum, söyle bakalım ne vardır? — Ben Islâmiyetten evvel falcılık yapmıştım. Halbuki falcılık diye bir şeyi de bilmediğim halde adamı meyecek, o halde bu zahmetleri neden çekiyor, meyvesini yiyemiyeceğin fidanların meşakkatine neden katlanı yorsun? ihtiyar bu defa şu cevabı verir,: ‘ — Oğul, bizden evvelkiler dikip gitmişler, biz onların diktiği fidanların, meyvesini yedik. Şimdi ise sıra bize geldi, bii de dikelim de bizden sonra gelenler yesinler.” , i Ak’ sakallı ihtiyarın’ bu cevabı hoşuna giden Harunf Reşid: — Al baba, güziel konuştun, diyerek kendisine bir kese dolusu altıiı atar. İçi aJtm dolu iesşyi alan ihtiyar: — Allaha hamd- ederim ki başkalarının diktiği fidanlar senelerden sonra meyve verdikleri halde benim diktiklerim işte, bu ânda meyvesini verdi, der. ’ Harun Reşid bu söze de hayran olur, ihtiyara bir kese dolusu altm daha atar.’ Ak sakallı zat bu sefer de, şöyle söylenir: — Allahıma şükür ölsün ki, başkalarının diktiği fi– d anlar senede ancak bir defa meyve verdiği, halde benim , kiler iki defa meyve verdiler! Hâlife ihtiyarın bu sözüne de hayran k^lır ve tekrar- çıkardığı bir kese altını da atarak yanındaki vezirine’: — Burada daha fâzla konuşmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para bırakmayacak* diyerek oradan hızla usaklaşır. Arkadaş ! Hizmetlerimiz ibâdet hissiyle olmalı, meyvesini hemen almak düşüncesiyle olmamalı. Bizim bu ihlâsımız sebebiyle Rabbimiz meyvesjni hemen ihsan ederae ona da şükretmeliyiz aldatıp parasım aldım- îşte bu yediğimiz yemeğin içinde falcılığıma mukabil olarak verilen ücret vardır!. Bu itiraf üzerine Hazret-i Ebu Bekir parmağını ağ- ema sokarak bütün yediklerini kustu.» Riyazüssalihîn bu hadiseyi, (şüpheü şeyleri terketI mek) bahsinde zikretmiştir. Her ne kadar hizmetçi bu parayı affedilmiş olan cahiliyet devrinde kazandığı için haramlığı pek aşikâr değil se de Hazret-i Ebu Bekir böyle şüpheli şeyleri terketmeyi şiddetle arzu ettiği için parmağını ağzma sokarak yedikle rini küsmüştür.